Dikkat Çeken Yazı: İktidar Tarihi Bir Hata Yaptı

Muhalefetin “Sansür yasası”, iktidar bloğundaki partilerin ise “Dezenformasyonla mücadele yasası” olarak adlandırdığı ve TBMM’de kabul edilen yasaya ilişkin tartışmalar gündemdeki yerini koruyor.

İnternet haber siteleri ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören düzenleme, bugün Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren’in gündemindeydi.

İktidara yakın medyanın muhalefet liderleriyle ilgili yaptığı yayınların takip edilmeyeceğini söyleyen Taşgetiren, “Çünkü onların hiçbiri ‘iç – dış güvenlik, kamu düzeni , genel sağlık’ kapsamına girmez! Hatta onları yalan – yanlış iddialarla dahi olsa halkın gözünden düşürmenin ‘iç – dış güvenlik, kamu düzeni , genel sağlık’ kriterlerine uygun, ülke yararına olduğu bile düşünülebilir” dedi; ardından şunları kaydetti:

“Müthiş mantık! Peki bu yasa işler mi? ‘Birilerine işler, diğerleri de ondan korkar’ gibi düşünülmüş olabilir. Oto sansür yani. Ama, bence yanlış hesap yapılıyor. Bu tür baskılar, tepkilerini de beraberinde getirir. Bunlar iktidarın totaliter karakterine bir kara boya daha sürer, ayrıca bu çağda her türlü haber büyük kitlelere ulaşmanın mecrasını bulur.

‘Bu işler öyle olmuyor’

Bu konunun bir başka boyutu, bu tür düzenlemelerin bumerang niteliği kazanmasının kaçınılmaz olmasıdır. İktidar zaten yargı konusunda böyle bir hesap biriktiriyor. Muhtemel ki, ‘yargı bütün kademelerde avucumuzun içinde, her türlü muhalefeti kıskıvrak yakalayacağız’ gibi hesaplar yapılmıştır. Bu işler öyle olmuyor. Ülkedeki siyasi iklim değişmeye başladığında herkes yeniden konum belirleme arayışına giriyor.

Bumerang o zaman bumerang oluyor. Bence iktidar tarihi bir hata yaptı.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’ın Çağrısı İktidarın Hoşuna Gitmeyebilir

Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Kasım 2016’dan bu yana Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın HDP’ye yönelik ‘değişim’ çağrısını yorumladı.

Demirtaş’ın kendi partisine yönelik çağrılarının iktidarın hoşuna gitmeyebileceğini söyleyen Taşgetiren, ilk olarak Demirtaş’ın şu ifadelerini okurlarına aktardı:

“Eğer diğer muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak biz de HDP olarak Türkiye açılımı yapmak zorundayız. Mağdur kimliğimizin bizi ezilmişlik veya öfke psikolojisine sokmasına izin vermeden, özgüvenle tüm Türkiye’yi kucaklamak zorundayız.”

HDP’nin yaşadığı mağduriyetler, siyasi kararlar alırken duygusal davranma gerekçesi olamaz. Türkiye’de değişim istiyorsak bunu kendimizden başlatma cesaretini göstermek zorundayız. Aksi halde, haklı olmamıza rağmen yeterince inandırıcı olamayız.

Kendi hassasiyetlerimize saygı beklediğimiz her yerde, başkalarının hassasiyetlerine gerekli saygıyı göstermek zorundayız.”

‘Cezaevinden yapılan çağrı önemlidir’

Taşgetiren, Demirtaş’ın ‘Türkiyeleşmek’ siyasetinin yeni olmadığını vurgulayarak “Sonraki gelişmelerde o hassasiyetin geri plana düştüğü değerlendirmeleri yapılmıştır. Doğrudur yanlıştır, ancak şu anda cezaevinden yapılan çağrı önemlidir” dedi; ardından şunları kaydetti:

“Demirtaş, iğne – çuvaldız benzetmesini burada kullanıyor. ‘Değişimi kendimizden başlatalım, yani iğneyi kendimize batıralım, muhalefet hala aynı tavırda ısrar ederse o zaman çuvaldızı onlara batırabiliriz.’ İğne-çuvaldız metaforunun özeti bu.

Tabi burada, netleşmesi gereken hususlardan biri ‘siyaset – şiddet ilişkisinin reddi’nin çerçevesi ise, diğeri de ‘Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm’ün çerçevesidir.

Bu çerçeveler önemli, ama her iki konuda Türkiye’nin hassasiyetini gündeme almak da önemli. Bunun HDP için bir sorun olduğunu kabul de önemli.

Demirtaş, her iki konunun, ‘Kürt sorunu’ genel başlığında paydaş olan birçok odağı ilgilendirdiğini bilir. ‘Siyaset ve şiddet’ denildiğinde mesela, bunun ‘HDP’yi de ikincil konuma iten başat odağın inisiyatifinden nasıl kurtulunacağı?’ sorusuyla bağlantılı olduğu açıktır. Nasıl halledilecek o mesele?

‘Türkiye’nin bütünlüğü içinde’ yaklaşımı da, içerik değerlendirmesini ve yapısal anlamda uzlaşmayı zaruri kılıyor. Buna rağmen, ortada, herkesin ön yargısız kafa yorması gereken bir sorun olduğu açık.

Meclis’teki üçüncü partiye kapatma davası açılmış, bu partinin kazandığı bütün belediyelere kayyım atanmış, arkası gelmeyen operasyonlarla toplanmadık HDP yöneticisi kalmamış, sınır ötesi operasyonlar ve evlere ateş düşüren şehit haberleri devam ediyor.

‘Demirtaş, kendi kitlesine sesleniyor. Muhalefetten de anlayış bekliyor’

Yani içerde – dışarda çözüm bulunması gereken bir sorun söz konusu. Demirtaş, kendi kitlesine sesleniyor. Muhalefetten de anlayış bekliyor.

Bu çağrı, iktidarın hoşuna gitmeyebilir. Çünkü olayın bir ‘seçim’ boyutu var. Seçim söz konusu olduğunda da iktidar ‘İmralı’nın Edirne’dekine hesap sorması’nı bile dikkate alır da, Edirne’dekinin ‘şiddete tavır’ ve ‘Türkiye bütünlüğü’ hassasiyetini ıskalayabilir.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Kulis: Çanlar Nureddin Nebati İçin Çalıyor

Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, son yazısında, ekonomi yönetiminde ‘laf dinlemeyen’ kişilerin birer birer görevden alındığını hatırlatarak “En son çanların Nurettin Nebati için çaldığına dair kulis bilgileri yansıyor” ifadelerini kullandı.

Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, bir süredir yükseliş trendinde olan dolar/TL’nin 17 seviyesinin üzerine çıkması başta olmak üzere Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeleri köşesine taşıdı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ısrarla kendisini ‘ekonomist’ olarak ilan ettiğini belirten Taşgetiren, “Ekonomist olarak tüm ekonomi-politikayı belirliyor olması son derece tabii. Zaten öyle oluyor” dedi; ardından şunları kaydetti:

“Diğer tüm ekonomi birimlerinin ‘Laf dinliyor olmaları’ bekleniyor, laf dinlemeyenler de gidiyor. Epeyce giden oldu. Damat bey gitti, onun yerine gelenler gitti, merkez bankası başkanları gitti, TUİK yöneticileri sapır sapır döküldü…

En son çanların Nurettin Nebati için çaldığına dair kulis bilgileri yansıyor.

Farklı düşünenler ‘mandacı’ kategorisine girme riski taşıdığı için, bu yapı içinde, ‘İşler iyi gitmiyor’ demek cesaret meselesi haline geliyor. Çünkü ‘işler iyi gitmiyor’ demek, ekonomiyi ve de her şeyi belirleyen ‘en yüksek irade’yi ‘sorumlu’ göstermek anlamı içeriyor. Ama bu tür yapılarda hem o ‘en yüksek irade’ her şeyi belirlemeli, hem de ortaya çıkan yanlışlardan sorumlu tutulmamalı.”

Paylaşın