Çözüm Süreci Tartışmaları: Davutoğlu’ndan Şartlı Destek

“Çözüm Süreci” tartışmalarına ilişkin konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “İki ihtimal var; ‘ya milli bir stratejik planlama vardır, bu sorunları çözmeliyiz ve yeni savaş riskine karşı hazırlıklı girmeliyiz, içerideki yaraları kapatmalıyız’ diyordur” dedi.

Davutoğlu, konuşmasının devamında “Eğer böyle diyorlarsa sonuna kadar arkasındayım. Ya da aynen Öcalan’dan mektup alıp 2019 seçimlerine gittikleri gibi, sahte videolarla 2023 seçimleri öncesi hepimizi terörist ilan ettikleri gibi taktik bir manevra yapıyorlarsa sonuna kadar karşısında oluruz” ifadelerini kullandı.

Saadet- Gelecek Partisi TBMM ortak grubunda konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da sürece ‘şartlı’ destek açıkladı.

“İki ihtimal var; ‘ya milli bir stratejik planlama vardır, bu sorunları çözmeliyiz ve yeni savaş riskine karşı hazırlıklı girmeliyiz, içerideki yaraları kapatmalıyız’ diyordur” diyen Davutoğlu devamında “Eğer böyle diyorlarsa sonuna kadar arkasındayım. Ya da aynen Öcalan’dan mektup alıp 2019 seçimlerine gittikleri gibi, sahte videolarla 2023 seçimleri öncesi hepimizi terörist ilan ettikleri gibi taktik bir manevra yapıyorlarsa sonuna kadar karşısında oluruz” diye konuştu.

Bahçeli’nin açıklamasını “tarihi bir konuşma” olarak değerlendiren Davutoğlu, “Sayın Erdoğan haklı; anaların kendi anadiliyle konuşamadığı günler vardı ve ben her yerde sonra adıma Serok denilecek kadar bu meselelere sahip çıktım. Hala sahip çıkardım. Siz niye bazı Kürtçe levhaları kaldırmak için yıllarca eski İçişleri Bakanı döneminde savaş ilan ettiniz neredeyse?

Neden farklı düşünenlere terörist muamelesi yaptınız? Sayın Bahçeli’nin açıklamaları çok önemli. Sayın Bahçeli burada inisiyatif alırsa Türkiye bu süreci rahat yürür. Sayın Bahçeli’nin inisiyatif aldığı böyle bir süreç rahat yürür. Ümit ederim ki bu tahlili yapıp, dünkü konuşması bu bakımında tarihi önemli bir konuşmaydı. Umarım bunu devam ettirir.” dedi.

Çözüm süreci: Çözüm süreci, 2013-2015 yılları arasında PKK ile devlet arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı.

Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye’deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor. PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Paylaşın

Davutoğlu Ve Babacan’dan “Birleşme” Açıklaması: Netleşen Bir Şey Yok

“Birleşme” müzakerelerine ilişkin değerlendirme yapan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu, birlikte olma arzusunun olduğunu ancak netleşen bir şeyin olmadığını söylediler.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu; iki partinin “birleşme” müzakerelerine ilişkin konuştu.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; TBMM’nin yeni yasama yılı açılışı kapsamında düzenlenen resepsiyona katılan iki genel başkan “Birlikte olma arzusunun olduğu ancak netleşen bir şeyin olmadığı” açıklaması yaptı.

Resepsiyonda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ali Babacan, birleşme görüşmelerine ilişkin “Şu anda rafta duruyor ama her an raftan inebilir. Gelecek Partisi’nden arkadaşlarımız, çok sevdiğimiz arkadaşlarımız. Yıllarca beraber emek harcadığımız arkadaşlarımız. Dolayısıyla birlikte olma arzusu var. Bugün olmazsa yarın olur, bakarız” yorumunu yaptı.

Babacan, Meclis’te Demokrat Parti ile ortak grup kurulması sürecine ilişkin ise şu değerlendirmeleri yaptı: “O formül Demokrat Partili bazı arkadaşlar tarafından dillendirildi. Anlıyoruz ki parti genel merkezlerinde bu konuyla ilgili henüz bir değerlendirme yapılmamış. Biz şu anda bütün partiler ile iletişim halindeyiz. Milletvekillerimiz iletişimi kuruyor.

Önemli olan şu; Türkiye için daha geniş bir birliktelik, beraberlik… Türkiye’yi iki kutuplu bir siyasete hapsetmeyen bir çıkış kapsını biz önemli görüyoruz. Geçenlerde biz Yeniden Refah Partisi’ni de ziyaret ettik. Birçok siyasi parti ile iletişim halindeyiz. Bizim amacımız; Türkiye’yi iki kutup arasına sıkıştırmayacak, nefes aldıracak bir yol. Bunun da geniş bir birlik, beraberlik ile olabileceğini düşünüyoruz. Onun için temaslarımız devam ediyor.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise ‘birleşme’ gündemine ilişkin şöyle konuştu: “Çok sayıda parti aynı damarda siyaset yapıyor. Benim kanaatim, Türkiye’de siyasi dengenin yerine oturması için birbirine benzeyen partilerin birleşmesi lazım. o bakımdan DEVA Partisi’nden bize böyle bir görüşme talebi… Karşılıklı olarak arkadaşlar geldiğinde son derece önemli değerlendirdik. Sayın Babacan’ın birleşme teklifine de kamuoyu önünde de destek verdim.

Benzer şekilde Saadet’le Yeniden Refah’ın da birleşmesi iyi olur. Benzer, milliyetçi eksendeki partilerin birleşmesi, birbirine yakın partilerin birleşip sonra Türkiye’de üçüncü bir alternatife ihtiyaç var…”

Paylaşın

Gelecek Ve DEVA Partisi Birleşecek Mi? Davutoğlu’ndan Açıklama

DEVA Partisi ile birleşme görüşmelerine ilişkin konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “DEVA şu veya bu modelde birleşmeye daha henüz hazır değil” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu ‘Yeni Bir Sabah’ programına konuk oldu. DEVA Partisi ile birleşip birleşmeyeceklerine dair soruları yanıtlayan Ahmet Davutoğlu şunları söyledi:

“Biz birleşelim diye teklif götürdüm. Gelecek Partisi olarak kalırsa isim Babacan başkan olsun, DEVA Partisi kalırsa isim Davutoğlu genel başkan olsun dedim. DEVA ile birleşmekse birleşmek, Saadet ile de grup kurmak dedik. DEVA ile birleşemedik Saadet ile grup kurduk. İsmimizden de fedakarlık ettik mesele de değil.

Sayın Babacan’a dün gece de söyledim grup meselesi de kabulümüz de ama şu anda bizim Saadet Partisi’yle zaten yürüyen bir grubumuz var ve gayet de iyi yürüyor. Bir yıl sonunda yeniden değerlendireceğiz dedik. Ben bu konu da şey ilkelere uyarım, usulüne uyarım. Sayın Babacan’la görüşmeden Sayın Karamollaoğlu’yla görüştüm ve Sayın Karamollaoğlu’na dedim ki biz sizinle bir yıllık bir şey yapmıştık, taahhütte bulunmuştuk.

Başbakanlık yapmış, seçimi kazanmışım. 6 ay sonra ülkede çift başlılık olmasın, AK Parti bölünmesin diye hiçbir şeyi talep etmeden bırakmışım, fedakarlık yapmışım. Şu anda düşündüğümde belki de hata yapmışım. Belki de değil. Mücadele ettim. Hiç mücadeleden geri kalmadım. Belki şu anda olsam bırakmazdım böyle gideceklerini bilseydim bırakmazdım. Ülkede bir çift başlılık olmasın diye fedakarlık yaptım.

Kitleler bizi hala eski Başbakanları, eski ekonomi bakanları olarak görüyor, biliyor ve seviyorlar. Siyasette küstük gitmez. AK Parti kitlelerinin gözü kulağı bizde çünkü biz burada iyi bir muhalefet, yapıcı bir muhalefet sergilersek CHP muhalefetinden daha etkili olduğumuz görüldü Saadet’le çünkü çünkü içeriden konuşuyoruz.

Bizim pozisyonumuz birleşmeye dahil her opsiyona evet diyoruz. Her opsiyona. Yeter ki mecliste AK Parti-CHP kutuplaşmasının karşısında bir yani ortada bir merkez sağ ihtiyacı karşılasın. Sayın Babacan tabii saygı duyarım kurulları var istişare edecek. O kurullar da yaptığı istişarede birleşme değil de grup kurma üzerine duralım dedi. Ben de grup kurma konusunu zaten bizim grubumuz var şu anda Saadet’le konuşuruz. DEVA şu veya bu modelde birleşmeye daha henüz hazır değil.”

Paylaşın

Gelecek Ve DEVA Partisi’nin Birleşme Görüşmelerinde Yeni Aşamaya Geçildi

Gelecek Partisi ile DEVA Partisi’nin birleşme görüşmelerinde yeni aşamaya geçildi. Gelecek ve DEVA Partisi, 14 Mayıs 2023 seçimleri sonrası, Meclis’te ortak grup kurmak için görüşmeler yürütmüş, ancak görüşmeler sonuçsuz kalmıştı.

İki parti arasındaki birleşme görüşmelerinin ekim ayında yapılması planlanan olağan DEVA Partisi konseri öncesinde tamamlanması planlanıyor.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Ahmet Davutoğlu’nun liderliğindeki Gelecek Partisi ile Ali Babacan’ın Genel Başkanlığı’nı yürüttüğü DEVA Partisi’nin birleşme görüşmelerinde yeni aşamaya geçildi. Yaz ayları boyuncu “heyetler” düzeyinde yürütülen görüşmeler liderler düzeyine taşındı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, partisinin yetkili kurullarından Perşembe günü aldığı yetkinin ardından, Babacan’la bir araya geldi. Yaklaşık 4 saat süren görüşmenin ardından iki genel başkan, “birleşme görüşmelerinin sürdürülmesi” konusunda görüş birliğine vardı.

14 Mayıs 2023 seçimlerinen sonra, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi Meclis’te ortak grup kurmak için görüşmeler yürütmüş, ancak grup görüşmeleri sonuçsuz kalmıştı.

Bunun üzerine Gelecek Partisi, Saadet Partisi çatısı altında Meclis’te grup kurdu. DEVA Partisi ise 3 Milletvekili bulunan Demokrat Parti (DP) ile grup kurma arayışı başlatmış ancak DP yönetiminin mesafeli durması üzerine, bu girişim de sonuçsuz kalmıştı.

Gelecek Partisi ile birleşmek için görüşme trafiği yürütüldüğünü, geçtiğimiz haftalarda DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan katıldığı televizyon programında kamuoyuna açıkladı. Ancak Gelecek Partisi içinden bazı parti yöneticileri ve milletvekilleri, birleşmeye mesafeliydi.

Gelecek Partisi içinde birleşme konusunda yaşanan tartışmaları da dikkate alan Davutoğlu, birleşme ve yeni işbirliği arayışlarına ilişkin yol haritasını netleştirmek üzere Parti Yönetim Kurulu’nu Perşembe günü topladı.

Gelecek Partisi Parti Yönetim Kurulu toplantısı sonrasında yapılan açıklamada, siyasetin AKP ile CHP arasındaki “düşmanlaştırılmış iki kutup” arasında seyrettiği savunularak, “özgürlükçü-vatanperver-milli-muhafazakâr-demokrat” güçlü bir alternatife gereksinim olduğu vurgulandı.

Siyasi kulislerde Davutoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığının önceden ilan edilmesi istediği iddiaları konuşuluyordu. Açıklamada bu iddialara ise, “Esasen siyasi ahlak ilkeleri dolayısıyla bugün siyasetçilerin hayali ile yaşadığı makamları terk etmiş biri olarak bugün de herhangi bir makam beklentisi yoktur” ifadelerine yer verildi. Mevcut cumhurbaşkanının halen görevinin başında olduğu ve yakın gelecekte seçim görülmediği vurgulandı.

Açıklamada, DEVA Partisi ile birleşme görüşmelerine özel vurgu yapılmadı, ancak Meclis’te, “özgürlükçü vatanperver, milli, muhafazakar demokrat” alternatif gruba gereksinim olduğu belirtildi:

“Özellikle TBMM’nde yer almakla birlikte tek başına grubu bulunmayan ve iktidar blokunda yer almayan bütün partileri ve bağımsız milletvekillerini ülkeyi kutuplaşma kıskacından çıkaracak ve siyasete hareket ve özgünlük katacak böylesi bir girişimi yeni yasama yılından önce ciddiyetle ele almaya ve katkıda bulunmaya çağırıyoruz. Böyle bir ittifak grubu oluştuktan sonra bu girişim TBMM dışındaki diğer partilerin desteğine ve katılımına açık olmalıdır.”

Parti yönetimi, Davutoğlu’na, bu hedef doğrultusunda görüşmeler yürütme yetkisi verdi. Açıklamada, “İktidar mensupları dahil hiç kimseye ve hiçbir siyasi gruba karşı ön yargımız ve ön şartımız yoktur. Gün egoların değil, akılların devreye sokulması günüdür. Gün geçmiş hesapların değil gelecek tahayyüllerinin konuşulması günüdür” ifadelerine yer verildi.

Görüşmelere devam kararı

Bu gelişmeler yaşanırken, Ali Babacan da Davutoğlu’ndan randevu istedi. Davutoğlu ise partisinin yetkili kurullarından, birleşme görüşmelerini yürütmek için yetki aldıktan sonra Babacan’a olumlu yanıt verdi ve iki isim akşam yemeğinde buluştu.

Edinilen bilgiye göre iki genel başkan, birleşme görüşmelerinin devamı konusunda görüş birliğine vardı. Her iki partiden 3’er parti yönetcisinin yer aldığı heyetler bir süredir görüşmelelerini yürütüyordu. Bu heyetler daha yetkili komisyonlar olarak belli plan dahilinde, birleşmeye ilişkin teknik hazırlığı da yapacak ve süreç liderlerin onayı doğrultusunda yürüyecek.

Birleşmenin hangi çatı altında olacağı veya yeni bir parti mi kurulacağı konusunun önümüzdeki süreçte netleşmesi bekleniyor. Ancak heyetlerarası yapılan ilk görüşmelerde, birleşmenin DEVA Partisi çatısı altında olması, birleşik partinin genel başkanının da Ali Babacan olması görüşü ağırlık kazanmıştı.

DEVA Partisi kurmayları, çatı konusunda bir sorun çıkmayacağını, Gelecek veya yeni bir parti çatısı altında da birleşmenin sağlanabileceğini, önemli olanın iki partinin “organik birleşmesi”nin sağlanması olduğunu ediyorlar.

Kulislere yansıyan bilgilere göre uzlaşma sağlanması halinde, birleşilen parti, Meclis’te Saadet Partisi grubu çatısı altında faaliyet gösterecek.

15 milletvekili olan DEVA Partisi’nin de katılımıyla Saadet Grubu 34 sandalyeye ulaşacak. Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in hayatını kaybetmesi nedeniyle Saadet grubunun devam edebilmesi için CHP’li Ali Fazıl Kasap, bu partiye katılmıştı. DEVA Partisi’nin katılımı halinde Kasap’ın da partisine dönmesi bekleniyor.

İki parti arasında uzlaşılan konulardan birisi de yeni Meclis grubunun mümkün olduğunca geniş tabana yayılması.

Bunun için de istemeleri halinde Demokrat Parti ve Yeniden Refah Partisi’ne de tüzel kişiliklerini korumaları koşuluyla, grup kapısı açık tutulacak. Bu formülle, muhalefetin temsil ve sesini daha fazla duyurması hedefleniyor.

İki parti arasındaki birleşme görüşmelerinin ekim ayında yapılması planlanan olağan DEVA Partisi konseri öncesinde tamamlanması planlanıyor.

Paylaşın

Gelecek Partisi Milletvekilleri AK Parti’ye Mi Katılacak?

Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “Gelecek Partisi milletvekilleri AK Parti’ye mi katılacak?” iddialarına ilişkin, partimizi yıpratmak istiyorlar” değerlendirmesini yaparken bazı milletvekilleri ise “Bir geçiş kolay değil ama imkansız da değil” diyor.

Gelecek Partisi’nin 10 milletvekili bulunduğunu, bir geçiş olsa da bunun toplu bir geçiş olmayacağını düşünenler ise “Gelecek Partililer hem Saadet Partisi’ne hem de grubun kurulması için vekil veren CHP’ye karşı sorumluluk taşıyor” değerlendirmesi yapıyor.

Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Selim Temurci’nin geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi “Gelecek Partisi milletvekilleri AK Parti’ye mi katılacak”, “Gelecek-SAADET Grubu dağılacak mı” gibi birçok soruyu beraberinde getirdi.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu bu iddialarla ilgili, “AK Parti’den ihraç edildiğimizden bu yana hangi konuda bir iyileşme oldu ki bugün faklı bir tavır alınsın? Partimizi yıpratmak istiyorlar” değerlendirmesini yaparken bazı milletvekilleri ise “Bir geçiş kolay değil ama imkansız da değil” diyor.

2023 genel seçimlerinin ardından muhalefet partileri arasındaki iletişimin neredeyse sıfırlandığına dikkat çeken bir Gelecek Partisi milletvekili, “AK Parti içinden çok uzun zamandır çağrılar var. Bu çağrılar görüşmeleri de beraberinde getirdi. Bizim eleştirilerimizi, itirazlarımızı biliyorlar. Bu konularda bir öze dönüşten, bir değişimden bahsediliyor. Denildiği gibi bir değişim olursa çağrılar değerlendirilebilir” diyor.

Gelecek Partisi’nin 10 milletvekili bulunduğunu, bir geçiş olsa da bunun toplu bir geçiş olmayacağını düşünenler ise “Gelecek Partililer hem Saadet Partisi’ne hem de grubun kurulması için vekil veren CHP’ye karşı sorumluluk taşıyor. Bir milletvekilinin istifa etmesi durumunda grup düşecek. Mevcut milletvekillerinden hiçbirinin bu grubu dağıtan kişi olarak tarihe geçmek istemeyeceğini düşünüyoruz. Ama daha farklı sorunlar yaşanır, grup başka nedenlerle dağılabilir. O zaman elbette başka yerlere geçişler olabilir” değerlendirmesi yapıyor.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan Erdoğan’a “Esad” Tepkisi: Kanıma Dokunuyor

Erdoğan’ın Beşar Esad’la görüşme iddialarını değerlendiren Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “Sayın Erdoğan’ın itibarı Türkiye’nin itibarıdır, hepimizin itibarıdır. Şimdi düşünün yaklaşık bir yıldır biraz daha fazla, belki de bir buçuk iki yıldır Rusya ve İran’ın tesiriyle Beşar Esad’dan randevu talep ediyor. Bu benim kanıma dokunuyor” dedi ve ekledi:

“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bir yıl boyunca karşısındaki kim olursa olsun randevu talep ederek ondan bir kabul beklemez. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı onurlu ve eşit düzeyde ilişkiye girer. Yine benzer şekilde Türkiye’nin Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ilişkilerinin düzeltilmesini hep savundum. Ama 15 Temmuz saldırısının faili olarak gördüğünüz bir ülkeyle kamuoyuna bir açıklama yapmadan ilişkileri düzeltirseniz, düzeltmeye kalkarsanız edilgen bir tutum takınırsanız karşı ülkeler şunu hep düşünürler.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, T24 Yazarı Murat Sabuncu’ya AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşme iddialarını değerlendirdi. Davutoğlu’nun konuya ilişkin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Suriye ilişkilerine baktığımızda evet Sayın Erdoğan’ın bahsettiği dönem ailecek de görüşüldüğü Bodrum’da tatiller yapıldığı dönem benim de içinde olduğum ve çok doğru bir politikanın yürütüldüğü dönemlerdi.

Burada bana karşı yapılan haksızlık hep şu olmuştur. Herkes ‘ortak kabine toplantıları yapıyorduk, şimdi ne oldu’ derken bu ortak kabine toplantılarını organize eden, ‘Stratejik İşbirliği Konseyi’ kavramını üreten, bunu dış politika perspektifine koyan, teorisini çizen, ilk ortak kabine toplantısındaki 48 anlaşmanın teknik ve stratejik koordinasyonunu yapan, uygulamasını çizen ben olduğumu unutarak, bunu överken benden bahsetmez ama Suriye krizinin maliyetlerini bana yüklemeye çalışır.

Ben dış politikayı bir bütünlük içinde değerlendiririm. Şimdi Sayın Erdoğan’ın sıkıntısı şu. Meseleyi kişisel ilişkilere indirgeyen bir tutumu var. Türkiye-Suriye ilişkilerinin Beşer Esad ile Erdoğan’ın dostluğu ya da düşmanlığı üzerinden düzelebileceği ya da bozulabileceği kanaatine sahip. Zaten kendisiyle dış politikada en önemli anlaşmazlık noktamız buydu. Ben olaya sistematik, vizyoner ve değer boyutlu bakarım. Suriye ile yakın ilişkileri geliştirdiğimiz dönemlerde bunu hararetle savundum.

Ancak öyle bir dönem geldi ki Suriye halkına, kendi halkına karşı Esad, uluslararası hukukun açıkça suç saydığı kitle imha silahları kullanmak dahil saldırıp bir milyona yakın Suriyeliyi katledip, Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 30-35’ ini mülteci haline veya bulunduğu yerden uzaklaştırma noktasına getirdi. Suriye’nin önemli bir kısmında merkezi hükümetin kontrolü kaybetmesi sonrası otoriter rejim baskı rejimine yöneldi ve o anda yol ayrımına gelindi. Kendi halkına zulmeden rejim ile ilişkileri yürütmekte zorluklar vardır. Bazen muhalefet şunu yapar. ‘Ne oldu? Bir gecede düşman olduk derdi’ ve biz buna kızardık Sayın Erdoğan ile birlikte. Bir gecede düşman olmadık. Arada bir milyona yakın insan öldürüldü.

Evet Sayın Erdoğan’ın bütün o aradaki problemli dönemi atlatıp hemen eski aile dostluklarına döneceği düşüncesi yanlış bir yaklaşım. Şimdi baktığınızda Sayın Erdoğan’a bu anlamda, ben ülkemin Cumhurbaşkanı olarak itibarına bakarım. Sayın Erdoğan’ın itibarı Türkiye’nin itibarıdır, hepimizin itibarıdır. Şimdi düşünün yaklaşık bir yıldır biraz daha fazla, belki de bir buçuk iki yıldır Rusya ve İran’ın tesiriyle Beşar Esad’dan randevu talep ediyor. Bu benim kanıma dokunuyor.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bir yıl boyunca karşısındaki kim olursa olsun randevu talep ederek ondan bir kabul beklemez. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı onurlu ve eşit düzeyde ilişkiye girer. Yine benzer şekilde Türkiye’nin Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ilişkilerinin düzeltilmesini hep savundum. Ama 15 Temmuz saldırısının faili olarak gördüğünüz bir ülkeyle kamuoyuna bir açıklama yapmadan ilişkileri düzeltirseniz, düzeltmeye kalkarsanız edilgen bir tutum takınırsanız karşı ülkeler şunu hep düşünürler.

‘Demek ki Türkiye’nin bileğini bükmek için onu zora sokmak lazım.’ Aynı şekilde Mısır. Mısır ile ilişkilerin hatta darbe sonrasında bile perde gerisinde sürmesi gerektiğini ben hep savundum. Çünkü oradaki muhaliflere de ancak öyle yardım edebilirdik. O zaman sert şekilde karşı çıkan Sayın Erdoğan ve bizim tavsiyemizin aksine Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin verdiği davette bile aynı masada oturmamak için katılmayan Sayın Erdoğan, bir anda ‘dostum Sisi’ye dönerse bu bir realist politika değildir. Bu edilgen ve karşı tarafın sizi, bileğinizi bükerek getirdiği bir yer gibi algılanır. Benzer durum Trump’tan alınan ‘aptal olma’ mektubuyla ilgili. Açık söyleyeyim bunlar Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı makamının haysiyetine yakıştığı kanaatinde değilim.

Görüşmeli. Ben hiçbir zaman görüşmeyelim demedim. Ama referansı ne olacak bu görüşmenin. Aile dostlukları mı referans olacak? Yoksa uluslararası hukuk normları mı esas olacak. Aile dostluklarının ne hale gelebildiğini gördük. Bugün oturursunuz yarın tekrar düşman olursunuz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Sayın Erdoğan’ın aile dostlukları üzerine yürüyecek bir devlet değil.

Burada da realist olarak Suriye ilişkileri yeniden tanzim etmek gerekiyor. Bu ikisini birleştirmek lazım ve Suriye üzerinde etkin olan ve Türkiye-Suriye ilişkilerinde arabuluculuk yapmaya çalışan Sayın Putin’e ‘Değerli dostum Rusya bizim için önemli bir ülke. Size de güveniyoruz. Esad ile görüşün. Altında sizin de imzanızın olduğu BMGK’nin 2254 sayılı karar zemininde oturup konuşmaya hazırız.’ Burada Türkiye’nin onuru zedelenmezdi. Çünkü 2254 sayılı karar ne demek? O karar diyor ki; rejim ile muhalif unsurlar birlikte bir geçiş hükümeti kurarlar. Ve sonra anlatıyor süreci. En sonunda der ki ‘mülteciler onurlu bir şekilde, gönüllü bir şekilde Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında ülkelerine dönerler.’

Şimdi burada ne Türkiye Suriye’ye bir şey empoze ediyor ne de Türkiye Suriye’ye yalvarır gibi önüne gidiyor. Buradaki hukuk normu şu; Suriye’nin toprak bütünlüğü. Bizim için bu önemlidir. Suriye halkının geri dönüşü. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında bu da var ve Suriye muhaliflerinin sisteme entegre edilmesi. Bakın şu gerçeği görmediğiniz zaman Esad ile girdiğiniz ilişkiler gelir sizi zor sokar. Türkiye şu anda yaklaşık 4.5-5 milyona yakın insanın yaşadığı bir bölgeyi kontrol altında tutuyor Suriye’de. Afrin, İdlib, Azez, Cerablus Türkiye’nin kontrolünde ve orada Suriyeli muhalifler var. Ve bu Suriyeli muhalifler Türkiye’nin güvenlik şemsiyesini kendilerine bir teminat olarak görmüş ve aslında oralar tampon bölgeler olmuş.

Aslında krizin ilk çıktığı anda yapmamız gereken şey tampon bölge kurmaktı uluslararası hukuk normu içinde. Bunu ben teklif ettiğimde ülkemizde 100 bin kadar sığınmacı vardı. Ama bu yönde adım atılmadı. Bu yönde atılacak adım Dışişleri Bakanı’nın yetkisinde değildir. Gerek Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar, gerekse TSK’nin kontrolünde olan bölgedeki Suriyeliler, Esad ile Erdoğan arasında şahsi dostluk üzerine bir şey kurulduğunda bundan büyük tedirginlik duyacaktır. Türk askeri kendisini hami gibi gören Suriyeli muhaliflerin rakibi gibi bir konumda algılanacak. Ama 2254 sayılı karara atfen yaparsanız onu Suriyeli muhaliflere de anlatabilirsiniz. ‘Kardeşim ben sizi sisteme sokmak istiyorum dersiniz.’ Bunu hatta PYD/PKK kontrolündeki bölgelerde Kürtlere de anlatabilirsiniz terör unsurlarını kenara koyarak. Çünkü hepsinin imzası var onun altında.

Şimdi böyle bir metin idealizmle realizmin birleştiği yerdir. Ben sığ ütopik bir idealizm taraftarı değilim ama zillete yönelen oportünist bir politika taraftarı asla değilim. Türkiye Suriye’nin kapısında bekleyemez, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Suriye devlet başkanının kapısında randevu için bekleyen bir şahsiyet olamaz. Ama görüşür. Görüşeceği zemin de uluslararası hukuk zemini. 2003 Mart’ındaki tabloyu onun için söyledim. Türkiye’nin referansı uluslararası hukuk olacak. Türkiye’nin referansı insani değerler olacak. Sonradan çevre ülkelerle realist ilişkiler kuracaksınız. Esad şu anda ülkenin yaklaşık ancak yüzde 20’sinde 30’unda gerçek anlamda hâkim.

O da tartışmalı. Onun hakimiyetinde gibi görünen bazı yerlerde ise Rus ve İran güçleri etkin. Tam kontrolü sağlayamıyor. Yüzde 60’ında 70’inde Esad’ın fiilen kontrolü yok. Şimdi kiminle barış yapmış olacaksınız? Burada benim tavsiyem BM’in2254 sayılı kararına dayalı olarak bir Suriye barış planı çıkarmak. Bunu Rusya ile, Amerika ile, İngiltere ile, Fransa ile, Çin ile paylaşmak, komşu ülkelerle Irak ile paylaşmak, sonra da Suriye ile bu zeminde doğrudan oturmak. Çerçeve bu olursa hedefe ulaşır yoksa Türkiye için bir onur kırıcı bir ilişki biçimi. Rusya üzerinden Suriye ile görüşmek için yalvarır bir konumda görünmek onur kırıcı bir ilişki biçimi. Tartışırsanız da komşu ülke komşu ülkedir oturur konuşursunuz. Zemini doğru tespit etmek şartıyla.”

Davutoğlu’nun açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Davutoğlu’ndan Bahçeli’ye Tepki: Yumuşama İklimini Engellemeyin

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin son açıklamalarına tepki gösteren Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, “Millet sefalet içinde devlet kurumları çökmüş ve AK Parti 7 Haziran’dan çok daha vahim bir seçim neticesiyle ilk kez ülkenin ikinci partisi durumuna döşmüş” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bahçeli aynen o dönem gibi kenara çekilmek ve sebep olduğu enkazı iktidar ile ana muhalefet partisi üzerine yıkmak istiyor. böylece hem vaktinde idam sicimi fırlattığı Erdoğan’ı kaderiyle baş başa bırakmak hem de ülkenin önüne açılan yumuşama iklimi perdesini kapatmak istiyor. Sayın Bahçeli yapmayın! Etrafımızın ateş çemberiyle çevrildiği bir dönemde üstüne üstlük sizin de nümepimi olduğunuz bir ekonomik kriz yaşarken ülkede yeni ümit oluşturan bir yumuşama iklimini engellemeyin. Devletin bekasına önem veriyorsanız; bölmeyin birleştirin. Kutuplaştırmayın, kaynaştırın.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son açıklamalarına sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile tepki gösterdi. Davutoğlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Sayın Bahçeli’nin açıklamasını okuduğumda bir dejavu yaşar gibi oldum. Tarih 7 Haziran 2015 o tarihte AK Parti ilk kez Türkiye Büyük Millet Meclisi çoğunluğunu kaybetti. O gece ülkede karamsar bir hava hakim olurken puslu havaları seven mihraklar ve terör örgütleri ülkede bir kaos iklimi için düğmeye bastılar. Başbakan olarak halkımıza balkon konuşmasında hiç kimse Türkiye’de kaos olacak beklentisiyle pusu kurmasın.

Bu ülkeyi bir dakika bile hükümetsiz bırakmayacağım dedim. Aynı saatlerde sayın Bahçeli hiçbir koalisyonda yer alamayacaklarını ilan etti ve bizi Cumhuriyet Halk Partisiyle koalisyon kurmaya zorlayan bir görüntü sergiledi. Stratejisi açıktı ülkenin bu zor şartlarında kendisini kenara çekmek ve otaya çıkacağı düşünülen kaosta hükümet ve muhalefeti aynı anda yıpratacak bir süreci beklemek.

AK Parti MYK’nın büyük çoğunluğunu tavsiyesi ve sayın Cumhurbaşkanımızın görevlendirmesiyle Cumhuriyet Halk Partisi ile14 Temmuz’dan 13 Ağustos’a kadar süren görüşmelerden netice alınmayınca sayın Bahçeli ile 17 Ağustos’ta bir koalisyon görüşmesi için bir araya geldik. bu koalisyon olağanüstü şartlarda gerçekleşmişti. Çünkü bu süreçte hükümetin kurulmasındaki gecikmeyi fırsat bilen terör örgütleri hareket geçmişti.

PKK, IŞİD, DHKP-C bir hafta içinde eş zamanlı eylemlere başlamıştı. FETÖ’nün Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) öncesi süreci etkileme çabası da sinsice sürmekteydi. Aynı günlerde çoğu eski FETÖ ve Soros bağlantılı Pelikan yapısı örgütlenmeye ve AK Partiyi içeriden çökertme çalışmalarına başlamıştı. IŞİD’in 20 Temmuz Suruç saldırısı ve 22 Temmuz’da Ceylanpınar’da iki polisimizin PKK terör örgütü tarafından şehit edilmesi sonrasında 23 Temmuz’da ülkemizi kaosa sürüklemek isteyen terör örgütleri odaklarına karşı kararlı bir mücadele başlatmıştık.

17 ağustosa bu şartlarda gittik.17 Ağustos’ta Bahçeli ile görüşmeye giderken gelişmeler konusunda kaygılı MHP ile koalisyon içinde temkinli bir ümit içindeydim. Ümidimin nedeni çok açıktı. Siyasal varoluşunu ülkenin birliği ve terör örgütüyle ilişkilendiren sayın Bahçeli’nin bu zor şartlarda ülkeyi hükümetsiz bırakma riskini göze alamayacağını düşünüyordum.

“Bahçeli’ye 4 teklif sundum”

Beni 17:25’e ayarlı saatin olduğu odada ağırladı ve kendisine 4 teklif sundum.

1- Kalıcı koalisyon kurma
2- Seçim koalisyonu kurma
3- Azınlık hükümetine güven desteğini verme
4- Bunlar olmazsa ülkeyi seçime götürmek üzere kurmak zorunda olduğumuz anayasal hükümete bakan verme teklifi

Sayın Bahçeli tümünü reddetti ve tekrar döndü dedi ki “Cumhuriyet Halk Partisiyle geniş tabanlı hükümet kurun biz bu dönemde yönetimde asla yer almayacağız.” Görüşme sonrası bu cevabını bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştım. Hedefi açıktı elini taşın altına koymadan bizi anayasal hükümette HDP ile koalisyon görüntüsüne sokmak ve yapılacak bir seçime bu ortamda gitmek sayı Tuğrul Türkeş’in hükümete katılma kararı bu oyunu bozdu.

Başta yolsuzluklara ve teröre karşı mücadele etmek üzere halkımıza verdiğimiz samimi taahhütlerle 1 Kasım seçimlerine gittik ve ülkeyi kaosa götürme planlarına geçit vermedik. Yeni bir umut doğmuştu ancak bunu gören mihraklar hazırda tuttukları Pelikan gibi yapılarla başka pusularını devreye soktular. Bu pusuyu başka bir zaman ele alırız. Bugün gündemimiz sayın Bahçeli, o gün Bahçeli’nin uyguladığı oyun planını bugünde devreye sokmakta olduğunu görüyorum. Bugünkü durum daha kritik çünkü ülke Bahçeli’nin dizayn ettiği cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşıyor.

Millet sefalet içinde devlet kurumları çökmüş ve AK Parti 7 Haziran’dan çok daha vahim bir seçim neticesiyle ilk kez ülkenin ikinci partisi durumuna döşmüş. Bahçeli aynen o dönem gibi kenara çekilmek ve sebep olduğu enkazı iktidar ile ana muhalefet partisi üzerine yıkmak istiyor. böylece hem vaktinde idam sicimi fırlattığı Erdoğan’ı kaderiyle baş başa bırakmak hem de ülkenin önüne açılan yumuşama iklimi perdesini kapatmak istiyor.

Sayın Bahçeli yapmayın! Etrafımızın ateş çemberiyle çevrildiği bir dönemde üstüne üstlük sizin de nümepimi olduğunuz bir ekonomik kriz yaşarken ülkede yeni ümit oluşturan bir yumuşama iklimini engellemeyin. Devletin bekasına önem veriyorsanız; bölmeyin birleştirin. Kutuplaştırmayın, kaynaştırın.

Geçen sene terörle özdeşleştirdiğiniz altılı masaya dair atfı bir ironi gibi dile getirmeyin. Farklı siyasi eylemleri biraya getiren bu süreci gerçekten anlamaya çalışın. Devletin dini olan adalete ve hukuka değer veriyorsanız 5 yıl önce ülkücü şehirler anma töreninde yanı başınızda duran Sinan Ateş’in katillerine karşı net tavır alın. Ünvanı ne olursa olsun katillerin ve azmettiricilerin yanında değil Sinan Ateş’in yetimlerinin yanında durun onların hakkını gözetin. tecrübeli bir siyasetçi olarak son 50 yılın olaylarından ders alın. Unutmayın devlet faili meçhullerle değil, adaletle ayakta kalır.”

Paylaşın

Davutoğlu’ndan “Kayyım” Tepkisi: Çifte Standart

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Hakkari Belediyesi’ne kayyım atanmasını tepki göstererek, kayyım atama konusunda çifte standart uygulandığını dile getirdi.

Ahmet Davutoğlu, “Belediye başkanını görevden almanın hiçbir demokratik temeli yoktur. Esastan, usulden her türlü hareketle kayyım uygulamasına karşı çıkıyoruz. Herkesin kullandığı oy değerlidir. Eğer o vatandaşlarımızın oyunun mahiyetini değiştirmek istiyorsanız, kendinizi anlatacaksınız, kalplerine gireceksiniz. Şimdi soruyorum; eğer bu Hakkari Belediye Başkanı suçluysa, niye seçime girmesine izin verdiniz?” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi – Gelecek Partisi Meclis Grubu Toplantısı’nda konuştu. Kayyım atama konusunda çifte standart uygulandığını dile getiren Davutoğlu, “Belediye başkanını görevden almanın hiçbir demokratik temeli yoktur. Esastan, usulden her türlü hareketle kayyım uygulamasına karşı çıkıyoruz. Herkesin kullandığı oy değerlidir. Eğer o vatandaşlarımızın oyunun mahiyetini değiştirmek istiyorsanız, kendinizi anlatacaksınız, kalplerine gireceksiniz. Şimdi soruyorum; eğer bu Hakkari Belediye Başkanı suçluysa, niye seçime girmesine izin verdiniz?” ifadelerini kullandı.

Daha önce görevden alınan Ankara ve İstanbul belediye başkanları için farklı bir yöntem izlendiğine dikkati çeken Davutoğlu, “Demokrasi, inanç ve güvenle yürür. Hukuki olarak görevden alınmaları zaten doğru değil. Daha önce istifa eden AKP’li Ankara, İstanbul büyükşehir belediye başkanlarının yerine vali mi atadınız? Niye orada farklı bir uygulama yapıyorsunuz? Bunu gören Hakkarili devlete, demokrasiye nasıl güvenir?” şeklinde konuştu.

“Siyasi ahlak yasasını çıkarmadıkça düzelemezsiniz”

Davutoğlu, Türkiye’de siyasi ahlak eksikliğinin bulunduğunu kaydederek, “Açık ve net söylüyorum, 2016’da kendilerinin içinden çıktığı, ‘Hocam’ dedikleri bir Başbakan’a kumpas kuran ve şimdi Kızılcahamam’da, ‘Ne hale düştük’ diye samimi bir şekilde soran AK Parti’lilere cevap veremeyenlere sesleniyorum. Ne kadar kamp yaparsanız yapın, isterseniz 365 gün kapanın kamp yapın, siyasi ahlak yasasını çıkarmadıkça düzelemezsiniz, düzelemezsiniz, düzelemezsiniz. Hakkın ve halkın rızasını almayanlar, abat olmaz. Sadece şunu söylemiştim, siyasete başlayıp da bitirdiği anda bakarım, izah edemeyeceği hiçbir serveti olmayacak. Allah aşkına kimin izah edebileceği bir kuruşu var şimdi. Onun için bu iktidardan hesap sormak hem bizim üzerimize dinen vacip hem de hukuken bir zaruret değil midir, soracağız” dedi.

Geçen haftaki grup toplantısında Gazze ile ilgili atılması gereken adımları sıraladığını söyleyen Davutoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanı, tekrar ‘Ey Batı, ey Amerika’ diye seslendi. Ben de buradan sesleniyorum; ey Ankara, ey Başkent, ey Erdoğan, gerekli adımları atın. Size söyledik, bu adımları aynı gün atabilirsiniz. Bütün bunları yapmazlar, yapamazlar. Çünkü ‘Borç alan emir alır’ diye söylerdi ya Sayın Erdoğan, bir yerlerden borç istemeye başladığınızda boynunuz kırık olur. Bunları yapamayanların sözü kime geçiyor? Filistin için bin genç gösteri yapıyor, demokratik bir hak. Gençleri tutukluyorlar” ifadelerini kullandı.

“Buzdolapları boş”

Grup toplantısında Saadet Partisi adına Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Sabri Tekir, açıklamalarda bulundu. Yeni kurulan ülkelere göre dahi Türkiye’nin ciddi bir enflasyon oranına sahip olduğunu dile getiren Tekir şunları söyledi:

Türkiye’de açıklanan TÜİK enflasyonu yüzde 75. Ama dün bağımsızlığını kazanan Zimbabve ile mukayese edildiği zaman yüzde 57, Kongo’da yüzde 46, Sierra Leone ‘da enflasyon yüzde 41. Birileri şöyle ifade ediyordu ‘Almanya bizi kıskanıyor’. Almanya bizi neden kıskansın ki? Kıskanılacak bir durum, bir tablo söz konusu değil ki. Ama keşke Almanya’nın bizi kıskanacağı yerde siz Zimbabve’yi kıskansaydınız enflasyon oranları itibari ile. Keşke iktidar olarak siz Kongo’yu kıskansaydınız. Kongo denilen yer daha düne kadar Belçika kolonisi olan yerdi. Ama buna rağmen ekonomiyi düzenlerlerken bize göre ekonomiyi daha aklı selim düzenleme beceresimi gösteriyorlar? Artık ne anlama geliyorsa!

Yanlış ekonomi politikaları nedeniyle buzdolaplarının boş olduğunu dile getiren Tekir sözlerini şöyle sürdürdü: Bir dönem ifade edildi. ‘Bizden önce buzdolabı yoktu’ öyle değil de, hadi diyelim öyle. Bugün siz varsınız, buzdolabı da var. Ama içinde meyve sebze yok. Et yok, süt yok, süt ürünlerinin çoğu yok. Bir başka ifade ile çocuklarımızın beslenmesini sağlayacak temel gıda ürünleri yok. Son 3 yıl içerisinde 2 lira olan soğan 17 liraya çıkmış. Patates 2 liradan 21 liraya çıkmış. Domates 5 liradan 35 liraya yükselmiş. En temel gıda ürünleri dolaba girmez olmuş. Neden? Yanlış ekonomi politikaları nedeni ile.

Ben dolapta ıstakoz yok demiyorum ki. Vatandaşımız bilmez, birileri bilse de! Pirinç 3 yıl içerisinde 40 lira zamlanmış, nohut 60 lira zamlanmış, kuru fasulye 70 lira artış kaydetmiş. Bahsettiğim ürünler her kesimin mutfağına giren ürünler. Son bir yılda et fiyatları ve yemek yeme maliyeti yüzde 100’ün üzerine çıkmış. Sıvı yağ bir yılda yüzde 170 nispetinde zamlanmadı mı? Bekar bir işçinin maliyeti 24 bin TL’yi aşmadı mı? Ülkemizde yardıma muhtaç yoksul insan sayısı 20 milyonun üzerinde değil mi? Açlık sınırı asgari ücretin üzerinde 20 bin TL’ye dayanmadı mı? Sormak lazım milletimiz yaşayıp gördüğüne mi inansın? yoksa sizin algı politikalarınıza mı inansın?

Eski bakan Nureddin Nebati döneminde uygulamaya sokulan Kur Korumalı Mevduat sistemini de hatırlatan Prof. Dr. Sabri Tekir şöyle konuştu: Türkiye nüfusunun yüzde 1’lik kesimi Türkiye’deki servetin yüzde 40’ına sahip. En zengin yüzde 5’lik kesimi Türkiye’deki servetin yüzde 59’una sahip. En zengin yüzde 10’luk kesim Türkiye’nin servetinin yüzde 69’una sahip. Geriye ne kadar kalıyor? Geriye sadece yüzde 31’lik kısım kalıyor. Bu kısımda nüfusun yüzde 90’ına ait.

Asgari ücretlinin alım günün yandaşlara verilen bir kaç maaş ile kıyaslamanın mümkün olmadığını söyleyen Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Sabri Tekir, iktidarın ileriyi kestiremeyen ekonomi politikaları nedeni ile Türkiye’nin dünyada enflasyonun en yüksek olduğu ülkeler arasında yer aldığını ifade etti.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan “Kayyım” Tepkisi: Tamamen Antidemokratik Bir Uygulama

Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, Hakkari Belediye Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın yerine kayyım atanmasına ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Tamamen antidemokratik bir uygulamadır!” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “31 Mart seçimlerinden henüz çıkılmışken; gözaltına alınan Belediye Başkanı suçluysa aday olmasına ve seçime girmesine YSK tarafından neden izin verilmiştir?”

Davutoğlu, değerlendirmesinin devamında, “Eğer suçlu değilse, neden böylesine demokrasi dışı bir yönteme başvuruldu? Kayyım uygulaması, hem seçmen iradesine ipotek koymaktır, hem de terör örgütünün zemin bulmasına olanak sağlayan teşvik edici bir faaliyettir. Kayyım yanlışından bir an önce vazgeçin!” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) kazandığı Hakkari Belediyesi’ne İçişleri Bakanlığı tarafından kayyum atanmasına tepki gösterdi.

Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı: “Hakkari Belediyesi’ne kayyım atanması tamamen antidemokratik bir uygulamadır! 31 Mart seçimlerinden henüz çıkılmışken; gözaltına alınan Belediye Başkanı suçluysa aday olmasına ve seçime girmesine YSK tarafından neden izin verilmiştir?

Eğer suçlu değilse, neden böylesine demokrasi dışı bir yönteme başvuruldu? Kayyım uygulaması, hem seçmen iradesine ipotek koymaktır, hem de terör örgütünün zemin bulmasına olanak sağlayan teşvik edici bir faaliyettir. Kayyım yanlışından bir an önce vazgeçin!”

Hakkari Belediye Başkanı’nın yerine “kayyım” atandı

DEM Partili Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın gözaltına alınması sonrasında İçişleri Bakanlığı Akış’ın görevden uzaklaştırıldığını ve yerine kayyum atandığını bildirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Mehmet Sıddık Akış’ın Anayasa’nın 127’nci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’nci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılmıştır. 5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46’ncı maddeleri uyarınca Hakkari Valisi Ali Çelik, Hakkari Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, Akış’ın “Silahlı terör örgütünü yönetmek, silahlı terör örgütüne üye olmak ve örgüt propagandası yapmak” suçlarından yargılandığı belirtilerek, “Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan hakkında Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından” açılan soruşturma kapsamında gözaltına alındığı kaydedildi.

Akış’ın gözaltına alınması sonrasında polis sabah saatlerinde Altay Caddesi’ni giriş ve çıkışlara kapatıp, Hakkari Belediyesi’nde arama başlattı. Bu arada partililer ise belediye binası önünde toplanmaya başladı. Polisin belediyede yaptığı aramaların tamamlanmasının ardından kurum çalışanlarının içeri girmesine izin verildi. Meclis üyeleri ve belediye başkan yardımcılarının ise binaya girmelerine izin verilmedi.

Hakkari Valiliği ise kentte gösteri ve yürüyüşlerin bugünden itibaren 10 günlüğüne yasaklandığını duyurdu.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan Bahçeli’ye: Gençleri Sokağa Davet Etmeyin

Gelecek – Saadet ortak grup toplantısında Ahmet Davutoğlu, Devlet Bahçeli’nin “Elinde ve vicdanında ülkücü kanı taşıyan alçaklarla kesif bir hesaplaşmaya hazırız, helalleşmeyeceğiz” sözlerini hatırlatarak, “Gençleri hesaplaşacağız diye sokağa davet etmeyin” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi ortak grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Konuşmasının büyük bölümünü ‘Sinan Ataş’ cinayetine ayıran Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Şimdi Sayın Bahçeli, ‘hesaplaşacağız kesinlikle helalleşmeyeceğiz’ diye bir ifade kullandı. Artık yaşı kemale ermiş bir siyasetçinin kullanmaması gereken bir ifade. Düşmanla hesaplaşabilirsin ama vatandaşınla helalleşeceksin ama en önemlisi o ülkücü şehitlerin son halkası olan Sinan Ateş’in eşiyle annesiyle helalleşeceksin Sayın Bahçeli.

Bu resme bakın rahmetli Sinan Ateş, 5 yıl önceki Ülkücü Şehitler Günü’nde Sayın Bahçeli’nin hemen arkasında, şimdi de yeni Ülkü Ocakları Genel Başkanı hemen arkasında. Şimdi Ülkü Ocakları Genel Başkanı genç kardeşim şu resme bakıp kendi geleceğiyle ilgili ne tahayyül eder veya bu işlerin içinde bir rolü varsa ne düşünür Sinan Ateş’in ailesi onlar hakkında.

Sayın Bahçeli siyasete girdiğinde en çok takdir edilen yönü gençleri sokaktan çekmesi olmuştu. O zamanki ifadelerini hatırlatırım Sayın Bahçeli, ‘Gençleri sokaklardan çekeceğiz, bize okumuş genç lazım.’ O zaman 40 yaşlarındaydı Sayın Bahçeli, şimdi 70’li yaşlarda. 70’li yaşlarda gençleri hesaplaşacağız diye sokağa davet etmeyin Sayın Bahçeli.

Biz o günleri çok acı yaşadık, nice yiğit insanlar evlerinde şehit edildiler. Gençler idealisttir, olumlu yönde bir idealizm verirseniz dünyayı ihya ederler, olumsuz bir şekilde onları şiddete sevk ederseniz kendileri için de ülkeleri için de felaket sebebi olurlar.

Hangi ideolojiye mensup olursa olsun bütün gençlere sesleniyorum, bu kritik günlerde asla provokasyonlara gelmeyiniz ve bütün hukukçulara sesleniyorum hiçbir yerden talimat almayın. Sinan Ateş’in katilleri cezalandırılmadıkça hiçbir gencimiz emniyette, hiçbir sokağımız huzurda olmayacak.”

Paylaşın