İzmir (Smyrna) Agorası; M.Ö. 4 yy’da antik Smyrna Kenti’nin taşındığı Pagos (Kadifekale)’un kuzey yamacında kuruludur. Dönemin önemli kamu binalarıyla çevrilmiş olan bu yapı kentin devlet agorasıdır.
Hellenistik Dönem’de kurulmuş olan agorada günümüze gelebilmiş kalıntıların çoğu, M.S. 178 depreminden sonra İmparator Marcus Aurelius’un destekleriyle yeniden inşa edilen Roma Dönemi agorasına aittir.
Smyrna agorası, dikdörtgen formda planlanmış, ortada geniş bir avlu ve etrafın sütunlu galerilerle (stoa) çevrili bir yapıdır. Kazılarla açığa çıkarılan kuzey ve batı stoa bodrum katı üzerinde yükselmektedir. Kuzey stoa plan özellikleri açısından bazilikadır.
Bazilika
Bazilikalar ortada geniş ve yüksek, yanlarda ise dar ve alçak birbirine paralel ince uzun koridorlar şeklinde tasarlanmış bir plana sahip olan yapılardır. Plan özellikleri açısından Hıristiyan kiliselerine öncülük eden Roma Dönemi bazilikaları, kentin hukuk işlerinin görüldüğü bir tür adliye sarayıdır. Öte yandan kentin ticari yaşamına yön veren tüccar ve bankerlerin faaliyetleri için de bazilikalar tercih edilmiştir. Agoranın kuzey kanadında yer alan bazilika, dıştan dışa 165 x 28 m ölçülerinde, dikdörtgen bir plana sahiptir. Ölçüleri itibariyle, Smyrna agora bazilikası, bilinen en büyük Roma Dönemi Bazilikası olma özelliğine sahiptir.
Günümüze ulaşan görkemli bodrum katının doğu ve batı uçlarında görülen çapraz tonozlar Roma Dönemi mimarlığının en güzel örnekleri arasındadır. Bazilikanın kuzey cephesinde, bodrum katına açılan iki anıtsal kapıdan batı yandaki günümüzde tamamıyla açığa çıkarılmıştır. Roma Dönemi sonlarına doğru, devlet agorasının giderek ticari bir anlam kazanmaya başladığını gösteren tonozlu dükkan sıraları, bazilikanın kuzey cephesinde gün ışığına çıkarılmıştır.
Batı Stoa
Üç sıra sütun dizisiyle ayrılmış neflerden (galeri) oluşan batı stoa da bazilika gibi bir bodrum kat üzerinde yükselmekteydi. Günümüzde daha çok, kemerli bodrum katları görülen batı stoanın antik dönemde bodrum katı üzerinde yükselen iki katlı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Avludan üç sıra basamakla çıkılan zemin kat ve ahşap tabanlı ikinci kat,Antik Çağ’da insanların yağmur ve güneşten korunarak gezinti yaptığı yerlerdi. Olasılıkla Roma Dönemi sonlarında bodrum kat galerilerinin bazı duvarları örülerek yapılan sarnıçlar bunun en güzel örneği olarak günümüze ulaşmıştır. Batı stoanın avluya bakan cephesindeki birinci kat sütunları, 1940’lı yıllarda ayağa kaldırılmıştır. Mimari bazı hataları tespit edilen bu sütunlar ve onların oturduğu zemin İZTO’nun katkılarıyla yeniden restore edilmektedir.
Faustina Kapısı ve Antik Cadde
Izgara planlı olan Smyrna kentinin, doğu-batı yönlü paralel caddelerinden biri agoradan geçiyordu. Olasılıkla agorayı iki eşit parçaya bölen caddenin batı yandan agoraya giriş yaptığı yerde görkemli bir kapı bulunmaktadır. İki gözlü olduğu düşünülen kapının kuzey kemerinin merkezinde Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un eşi Faustina’nın portre kabartması yer alır. Günümüzde kullanımda olan sokağın altında olan ikinci gözde ise olasılıkla Marcus Aurelius’un portresi yer almaktadır. bu iki isim, M.S.178’de depremle yıkılan agorayı yeniden inşa ettirdiği için Smyrnalılar vefa borçlarını bu kapı ile ödemiştir. 1940’lı yıllarda hatalı ölçülerle onarılan kemerli kapı 2004 yılında aslına uygun olarak yeniden restore edilmiştir.
Graffitiler
Roma Dönemi’ne ait duvar resimleri ve yazıları olan graffitiler bazilika bodrum katı duvar ve kemer ayaklarında yer alan sıvalar üzerine yapılmıştır. Demir ve Meşe Kökü karışımı bir mürekkeple çizilmiş olanlar dışında kazıma yöntemiyle yapılmış örnekler de vardır. Graffitiler, özellikle Roma dönemindeki günlük sosyal hayat konusunda çok önemli bilgiler vermektedir.
Graffitilerde aşk oyunlarından gladyatör mücadelelerine, cinsellikten yelkenli resimlerine, sevgili adlarından kuşlara, gemilere, bilmecelere değin çok farklı konulara yer verildiği tespit edilmiştir. Roma Dönemi’nde Batı Anadolu’nun yıldızı parlayan üç kent, Pergamon, Ephesos ve Smyrna arasındaki rekabetin, halktan kişiler arasında bile kendini gösterdiğini graffitilerde görülen kent sloganlarında izlemek mümkündür. Smyrna Agorası bazilika bodrum katında açığa çıkarılan graffitiler birçok açıdan özgündür. Öncelikle bu buluntular demir ve meşe kökü içeren bir malzeme ile yapılmış en eski grafitiler olma özelliğine de sahiptir.
Öte taraftan, Dünya Antik Çağ araştırmalarında bugüne değin ele geçen yazılı kaynaklar genelde resmi ve dini nitelik taşımaktayken Grekçe yazılmış olan Smyrna Agorası graffitileri halkın günlük yaşamına ilişkin izler yansıtmaktadır. Bazilika graffitileri Hıristiyanlığın ilk zamanlarıyla ilgili önemli ipuçları da saklamaktadır. Graffililerin bir diğer önemli özelliği ise tasvir açısından dünyanın en kapsamlı graffitileri olmaları. Bu özellikleri açısından söz konusu grafitiler dünya arkeoloji literatüründe ünik bir yere sahiptir.
Çalışmalar – Projeler
2002 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle koordinasyon halinde hazırlanan “Agora ve Çevresi Koruma – Geliştirme ve Yaşatma Projesi” çerçevesinde başlayan çalışmalarda öncelikle agorada 1930’lu ve 1980’li yıllarda yapılan ancak tamamlanamayan kazılar sürdürülmüştür. Yaklaşık 3 yıldır sürdürülen kazı çalışmaları ile bazilika ve batı stoanın büyük bir bölümü ile doğu stoanın kuzey ucu açığa çıkarılmıştır. bu dönemde kazılarla eşzamanlı olarak sürdürülen restorasyon projeleri dahilinde Faustina Kapısı yeni baştan ayağa kaldırılmıştır. Ayrıca batı stoa cephe sütunlarının ayağa kaldırılması, bazilika ve batı stoa bodrum katındaki eksik kemerlerin tamamlanması çalışmaları da devam etmektedir.
Proje çerçevesinde batıda Eşrefpaşa Caddesi’ne (İki Çeşmelik Yokuşu), kuzeyde ise Anafartalar Caddesi’ne kadar olan alanda kapsamlı bir çevre düzenleme çalışması yapılarak hem bu bölgelerde yer alan ve Antik Çağ’da agora ile ilişkili olduğu bilinen yapılar açığa çıkarılacak hem de halka açık bir arkeoloji ve tarih parkı oluşturulacaktır. Bu amaçla, İzmir Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri daire Başkanlığı’nca kuzeyde yeralan harabe duvarların yıkımına başlanarak agoranın kuzey cephesi büyük oranda açılmıştır.
Agora
Grekçe bir kelime olan Agora, “toplanılan yer, kent meydanı, çarşı, pazar yeri” gibi anlamlara gelmektedir. Antik Çağ’da agoraların ticari, siyasi ve dini fonksiyonlarının yanı sıra sanatın yoğunlaştığı ve birçok sosyal olayların geçtiği veya gerçekleştirildiği kentin odak noktası olduğunu bilinmektedir. Antik Çağ’da her kentte en az bir agora yer almaktadır. Kimi büyük kentlerde ise genelde iki agora yer alırdı. Bunlardan biri, devlet işlerinin görüldüğü, etrafında çeşitli kamu binalarının toplandığı devlet agorası, diğeri ise ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı ticaret agorasıdır.
İzmir
Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.
“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.
Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.
İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.
İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.