Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından “terörist örgüt” olarak tanımlanan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) eski adı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) olan Suriye Milli Ordusu (SMO) arasında El Bab’da bir aktivistin öldürülmesi üzerine çıkan çatışmalar Türkiye’nin müdahalesiyle son buldu.
8 Ekim’de başlayan olaylarda en az 58 kişi öldü. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ölenlerden 10’unun sivil olduğunu aktardı. Gözlemevi’ne göre bu, son dönemde bölgede yaşanan en şiddetli çatışma oldu.
Çatışmaların kesildiği haberi, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarının HTŞ’nin ilerlediği köylere girmesi izledi. Sahadan yansıyan fotoğraflarda Türk tankları, HTŞ’nin ele geçirdiği Türkiye sınırına 20 kilometre mesafedeki Kafr Jannah köyü yakınlarına konuşlanmış halde görüldü.
HTŞ bu süreçte; Şam Cephesi ve Ceyş’ül İslam gibi silahlı gruplara karşı Hamza Tümeni, Süleyman Şah ve Ahrar eş-Şam fraksiyonlarını destekledi ve bunu sahada ilerlemek için kullandı.
Afrin’de HTŞ hakimiyeti
Hatay Cilvegözü karşısındaki ana kapıyı kontrol eden HTŞ, çatışmaları fırsata çevirerek sahada alan kazandı. Sağlanan çatışmasızlık sonrası HTŞ unsurlarının girdikleri yerleşimlerden çekilip çekilmeyecekleri netlik kazanmadı. HTŞ’nin çekilme sözü verdiği ancak bunun henüz gerçekleşmediği iddia edildi. Haber ajansı AFP’nin aktardığına göre halihazırda Afrin’in tümü HTŞ kontrolünde.
DW Türkçe’den Muhammed Kafadar’a değerlendirmelerde bulunan Ortadoğu Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan, İdlib’de hakim güç olan HTŞ’nin bir süredir daha fazla alanı kontrol etme niyeti olduğunu belirterek, Afrin’e yönelik benzer girişimin Haziran ayında da olduğunu, ancak Türkiye’nin karşı çıkmasıyla geri çekilmek zorunda kaldığını hatırlattı. Orhan, “Ekim ayı başında silahlı muhalif gruplar kendi aralarında çatışmaya başlayınca HTŞ için fırsat doğdu. Çok az direnişle karşılaştılar ve kolayca Afrin’de hakimiyeti sağladılar” dedi.
Afrin’de HTŞ hakimiyetinin sürdüğünü teyit eden Gözlemevi de sağlanan sükunet ortamına karşın bugün boyunca HTŞ üyelerinin Afrin’deki çeşitli köylere mevzilenmesinin sürdüğünü aktardı. Bölgede insani yardım faaliyetleri yürüten gönüllüler , güvenlik endişesiyle Afrin operasyonlarını durdurduklarını, Türkiye’den Afrin’e insani yardım malzemesi taşınmadığı bilgisini verdi.
Türkiye’nin bölgedeki gruplar üzerinde yaptırım gücü bulunduğunu ancak kontrolün “yüzde 100” Türkiye’de olmadığını belirten Orhan, “HTŞ’nin Afrin’deki varlığı Ankara’nın çıkarına değil. Fakat Suriye Milli Ordusu bir bütün olarak HTŞ ile karşı karşıya gelmedi. HTŞ, SMO içinde Afrin’de problem çıkaran yapıları hedef aldı” dedi. Orhan, bu grupların ekonomik hayatı kontrol etmeye ve halka yönelik baskıcı uygulamalarının Türkiye’yi de rahatsız ettiğini kaydederek, HTŞ’nin ilerleyişine başlangıçtaki tepkisizliğin bu memnuniyetsizliğin bir yansıması olabileceğini ifade etti.
Londra merkezli Gözlemevi de dünkü açıklamasında, Türkiye’nin de terör örgütü kabul ettiği HTŞ’nin kontrolüyle, Afrin’de hırsızlık ve diğer güvenlik kaosunun sona erdiğini aktardı. Öte yandan bölgeye insani yardımların durmasının sivillerin yaşamını zorlaştırdığına dikkat çekti.
Kalıcı olacak mı?
ABD, geçen Salı yaptığı açıklama ile HTŞ’nin ilerleyişinden endişe duyduğunu bildirdi. HTŞ’nin bir terör örgütü olduğu vurgulanan açıklamada, “HTŞ güçleri bölgeden derhal çekilmelidir” denildi.
Eski adı El Nusra Cephesi olan HTŞ, halihazırda bölgedeki en büyük silahlı güçlerden biri konumunda. 20 binin üzerinde savaşçısı olduğu sanılan Sünni grup, ayrılmadan önce IŞID’in bir parçasıydı. Uzmanlara göre iyi organize yapıya sahip olan ve daha ‘ılımlı’ bir yaklaşım benimseyen örgüt, ihtiyaç duyarsa bundan çok daha fazla militanı mobilize etme kapasitesine sahip.
HTŞ’nin bölgede kalıcı olmayacağını düşündüğünü söyleyen Orhan, “Belki bir polis gücü gibi asayişin sağlanması için bir süre kalabilir, ancak nihayetinde geri çekilecektir” yorumunu yaptı. Orhan, bir dönüşüm iddiası olan ve Türkiye ile Rusya’dan tanınma arayan HTŞ’nin, yeni çatışmalara yol açarak pozisyonunu riske atmayacağı görüşünü dile getirdi.
HTŞ’nin Afrin’de kalıcı olmasının ise Rusya’nın İdlib’de yaptığı gibi HTŞ’yi hedef almak için buraya hava operasyonlarına başlamasına yol açabileceği belirtiliyor. Şimdi HTŞ kontrolüne geçen Afrin, 2018’de TSK ve desteklediği silahlı muhaliflerce yürütülen operasyon sonucu YPG’den alınmıştı.
Bu arada Salı günü katıldığı A Haber yayınında Suriye’ye yönelik olası yeni bir kara harekâtına dair soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Suriye ile Türkiye arasında öyle güvenli bir hat oluşturuldu ki, Türkiye’ye yönelik saldırı ihtimali çok çok azaldı. Tamamen kalktı diyemem ama saldırı güçleri büyük ölçüde ellerinden alındı” dedi.
Kalın’ın bu ifadeleri, “Belirleyici olan güvenlik kaygılarımız ve önceliklerimizdir. ‘Bir gece ansızın gelebiliriz.’ Bunu herkes anlıyor sanırım. Güvenlik tehditi devam ettikçe, bu doktrin orada duracaktır” şeklindeki sözlerinin hemen ardından sarf etmesi, bir kara operasyonu ihtimalinin azaldığı ya da en azından bir süre için ötelendiği yorumlarına neden oldu.