Taliban, Yoksullukla Boğuşan Ülkeye Turist Çekmeye Çalışıyor

2021 yılında Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban, yoksullukla boğuşan ülkeye turist çekmeye çalışıyor. Afganistan’ı 2021 yılında 691 yabancı turist ziyaret etti.

2022 yılında Afganistan’ı ziyaret eden turist sayısı 2 bin 300’e yükselirken, geçtiğimiz yıl turist sayısı 7 bine ulaştı.

Şarku’l Avsat’ın aktardığına göre; Taliban, ülkede şiddet olaylarının azalmasıyla birlikte turistleri Afganistan’a çekmeye çalışıyor. Taliban, bu amaçla turist rehberleri yetiştirmek üzere bir enstitü kurdu.

Enstitünün ilk öğrenci grubundan yaklaşık 30 kişi Kabil’de bir sınıfta eğitim almaya başladı. Yaşları, eğitimleri ve mesleki deneyimleri farklı olsa da hepsi erkek olan enstitünün öğrencileri arsında kadınlar bulunmuyor. Çünkü ülkede kız çocuklarının altıncı sınıftan sonra okumasına izin verilmiyor.

Associated Press’in (AP) dünkü bir haberine göre çok büyük rakamlardan bahsetmek mümkün değil. Ancak ülkede turizmle ilgili bir tartışma yaşanıyor. Ülkeyi 2021 yılında 691 yabancı turist ziyaret ederken 2022 yılında bu sayı 2 bin 300’e yükseldi. Geçtiğimiz yıl Afganistan’ı ziyaret eden turist sayısı 7 bine ulaştı.

Afganistan’ın ekonomisi neredeyse çökmüş durumda. Altyapısı son derece zayıf olan ülke yoksullukla boğuşuyor. Yine de yabancılar, şiddet olaylarının azalması, Dubai gibi dünyanın merkezi olan şehirlere doğrudan uçuşların artması ve alışılmadık bir yerde tatil yapmanın verdiği heyecanla ülkeyi ziyaret etmeye devam ediyor.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Taliban, İki Televizyon Kanalını Kapattı: Gerekçe, ‘İslami Değerlerin İhlali’

2021 yılında Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban, “ulusal ve İslami değerleri dikkate almadıkları” gerekçesiyle “Noor TV ve Barya TV” adlı iki televizyon kanalının faaliyetlerini askıya aldı.

2007 yılında yayına başlayan Noor TV, ülkenin eski dışişleri bakanı ve Cemiyet-i İslami partisinin lideri Salahuddin Rabbani tarafından destekleniyor. 2019 yılında faaliyete geçen Barya TV’nin sahibi eski başbakan ve Hizb-e-İslami partisinin savaş ağası lideri Gülbuddin Hikmetyar.

Taliban, 1990’ların sonlarında ilk kez iktidara geldiği dönemde ülkedeki televizyon, radyo ve gazetelerin çoğunu yasaklamıştı.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre; Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Taliban, “ulusal ve İslami değerleri dikkate almadıkları” iddiasıyla iki televizyon kanalının faaliyetlerini durdurdu.

Enformasyon Bakanlığı Medya İhlalleri Komisyonu yetkilisi Hafizullah Barakzai, bir mahkemenin Kabil merkezli iki kanalla ilgili dosyaları inceleyeceğini söyledi.

“Noor TV” ve “Barya TV”, mahkemenin karar vereceği süreye kadar yayın yapamayacak.

Barakzai, yaptığı açıklamada, “Defalarca yapılan uyarı ve tavsiyelere rağmen Noor ve Barya TV, gazetecilik ilkelerine uymadı, ulusal ve İslami değerleri dikkate almadı.” iddiasında bulundu. Ancak, hangi ihlallerin söz konusu olduğuna dair detay vermedi.

Taliban’ın 2021’de Afganistan’da yönetimi ele geçirmesinin ardından çok sayıda gazeteci işini kaybetti. Fon yetersizliği sebebiyle birçok medya kuruluşu faaliyetlerine son verdi veya çalışanları ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

Kadın gazeteciler ise çalışma yasakları ve seyahat kısıtlamaları nedeniyle ilave zorluklarla karşılaşıyor.

Faaliyetleri durdurulan yayın kuruluşlarından konuyla ilgili bir açıklama gelmedi. 2007’de yayına başlayan Noor TV, ülkenin eski dışişleri bakanı ve Cemiyeti İslami Partisi lideri Salahaddin Rabbani tarafından destekleniyor.

Barya TV ise 2019 yılında faaliyete geçti ve halen Kabil’de bulunan Hizb-i İslami Partisi lideri ve eski savaş ağası Gulbeddin Hekmatyar’a ait.

Afganistan Gazeteciler Merkezi, televizyon kanallarının yayınlarının durdurulmasını, Taliban’ın kontrolündeki hükümetin yasa dışı bir eylemi olarak değerlendirdi. Merkez, yayın durdurmanın ülkede medyanın daha da kısıtlanması anlamına geldiğini vurguladı.

Merkezin açıklamasında, 2023’e ait yıllık raporda, ülke genelinde en az 168 gazeteci hakları ihlali vakasının belgelendiği ifade edildi.

Bu vakalardan biri ölüm, 61’i ise tutuklama olarak kaydedildi. Rakamlar, 2022 yılında 260 olayın kaydedildiği bir önceki yıla göre bir düşüş gösteriyor.

Ancak grup, 2023 yılında sekiz medya kuruluşunun yasaklandığını, beşinin geçici olarak faaliyetten men edildiğini ve üçünün ise tamamen yasaklandığını belirtti.

Taliban, ülke yönetimini ele geçirdikten sonra “daha ılımlı” bir yönetim vaat etmiş olsa da, İslam hukuku veya Şeriat yorumunu günlük yaşamın birçok alanında zorla dayatıyor.

Örgüt, 1990’ların sonunda ilk kez iktidarı ele geçirdiğinde, ülkedeki televizyon, radyo ve gazetelerin büyük bir kısmını yasaklamıştı.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Taliban, Kadınların Hayatını Cehenneme Çevirmeye Kararlı: Kırbaçlayacağız, Taşlayacağız

2021 yılında Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban’ın Lideri Heybetullah Ahundzade, “Yakında zina cezasını uygulayacağız ve kadınları alenen taşlayacağız; kadınları alenen kırbaçlayacağız” dedi ve ekledi:

“Allah’ın dinini sürdürmeyi ve bu dünyada şeriatı uygulamayı hedefliyoruz. Amacımız sadece Kabil ve vilayetleri kontrol etmek değil; aksine şeriatı aktif olarak uygulamaya kararlıyız”

Cumhuriyet’in Amu TV’den aktardığına göre, Taliban’ın Lideri Heybetullah Ahundzade, Afganistan’da şeriat yasalarının yürürlüğe girmesiyle kadınların “taşlanma ve dayakla karşı karşıya kalabileceğini” söyledi.

Ahundzade, “Şimdi pratik olarak şeriatı uygulayacağız, Allah’ın hükümlerini uygulayacağız” dedi. “Zina yapan kadınları halk önünde taşlayacaklarını” belirten Ahundzade, şunları kaydetti:

“Yakında zina cezasını uygulayacağız ve kadınları alenen taşlayacağız; kadınları alenen kırbaçlayacağız. Bu eylemler sizin demokrasinize aykırıdır ve bunları tartışacaksınız. Ayrıca insanlık için savaştığınızı iddia ediyorsunuz; ben de aynısını iddia ediyorum.”

Ahunzade, “insanlık için savaşlarının” Allah adına olduğunu ileri sürerek, “Allah’ın dinini sürdürmeyi ve bu dünyada şeriatı uygulamayı hedefliyoruz. Amacımız sadece Kabil ve vilayetleri kontrol etmek değil; aksine şeriatı aktif olarak uygulamaya kararlıyız” diye konuştu.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Taliban, Kelimenin Tam Anlamıyla Kadınları Yaşamdan Siliyor

Bugün yayımlanan bir rapora göre Taliban, doğum kontrol hapı satın alan kadınları tutukladı ve kadınlar, gelecekte bu eylemin tekrarlanmayacağına dair bir garanti belgesi imzaladıktan sonra serbest bırakıldı.

Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, BM raporunun çoğunlukla yanlış anlamalara dayandığını söyledi ve BM’nin İslam hukukunu ve Şeriatı görmezden gelmek veya eleştirmekle suçladı.

Birleşmiş Milletler Afganistan’a Yardım Misyonu (UNAMA) tarafından hazırlanan ve 2023 yılının ekim ile aralık ayları arasındaki dönemi kapsayan raporda, Taliban’ın bekar veya yanında bir erkek vasi ya da mahrem bulunmayan Afgan kadınlara baskı uyguladığı yer aldı. BM raporuna göre ayrıca Taliban, doğum kontrol hapı satın alan kadınları tutukladı.

Afganistan’da erkek vasilikle ilgili resmi bir yasa bulunmamakla birlikte Taliban, kadınların yanlarında kan veya evlilik bağı olan bir erkek olmadan hareket edemeyeceklerini veya belirli bir mesafeyi tek başlarına kat edemeyecekleri şartını koşuyor.

Ekim 2023’te üç kadın sağlık çalışanının mahremleri olmadan işe gittikleri gerekçesiyle gözaltına alındığı belirtilen raporda, kadınların ailelerinin bu eylemi tekrarlamayacaklarına dair yazılı bir belge imzalamalarının ardından serbest bırakıldıkları bilgisi verildi.

Rapora göre, bir başka olayda, İyiliği Emretme Bakanlığı (Emri bil Maruf) yetkilileri, sağlık kuruluşundaki işini kaybetmek istemeyen bir kadına evlenmesini ‘tavsiye’ ederek, evli olmayan bir kadının çalışmasının uygun olmadığını tebliğ etti.

Ülkenin doğusundaki Paktia vilayetinde İyiliği Emretme Bakanlığı görevlilerinin aralık ayından bu yana mahremi olmayan kadınların sağlık tesislerine erişimini engellediği belirtilen raporda, yasağa uyulmasını sağlamak için de bakanlık yetkililerinin kentteki sağlık tesislerini sık sık ziyaret ettiği kaydedildi.

Örgüt, ülkenin kontrolünü ele geçirdiği 2021’in ilk dönemlerinde daha ılımlı bir yönetim vaat etmesine rağmen, şimdilerde pratiğe döktüğü sert uygulamalar kapsamında kadınları kamusal yaşamın hemen her alanından men etti.

Kız çocuklarının altıncı sınıftan sonra okula gitmesini de engelledi. Güzellik salonlarının kapısına kilit vuran Taliban, tesettüre ya da ‘İslami örtünme şekline’ uymayan kadınları gözaltına alarak kendi yorumladığı kıyafet yönetmeliğini uygulamaya mecbur bıraktı.

Taliban, Mayıs 2022’de kadınların sadece gözlerini göstermelerini emreden daha önceki yönetimi (1996-2001 yılları arası) sırasındaki kısıtlamalarına benzer şekilde yine tepeden tırnağa burka giymelerini öngören bir kararname yayınladı.

Taliban’ın “ahlak polisi” olarak faaliyet gösteren Emri bil Maruf Bakanlığı, kontrol noktaları ve denetimler yoluyla kadınların kamuya açık alanları, iş yerlerini ve eğitim kurumlarını ziyaretlerinde başörtüsü ve mahremiyet şartlarını da kontrol ediyor. Kurallara uymadığı anlaşılan kişiler ağır cezalara tabi tutuluyor.

BM, bakanlık yetkililerinin aralık ayında Kandahar vilayetinde otobüs terminalini ziyaret ederek kadınların uzun mesafelere mahremsiz seyahat etmediklerinden emin olduklarını ve otobüs şoförlerine de kadınların mahremsiz binmelerine izin vermemesi talimatını verdiklerini aktardı.

Ayrıca raporda kadınların Taliban tarafından resmi olarak yasaklamamış olmasına rağmen doğum kontrol haplarını satın aldıkları için de tutuklandıkları ifade edildi. Rapora göre kadınlar, gelecekte bu eylemin tekrarlanmayacağına dair bir garanti belgesi imzaladıktan sonra serbest bırakıldı.

Eueonews Türkçe’nin aktardığına göre; Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, BM raporunun çoğunlukla yanlış anlamalara dayandığını söyledi ve UNAMA’yı İslam hukukunu ve Şeriatı görmezden gelmek veya eleştirmekle suçladı. Mücahid, Afganistan’da İslami bir hükümetin iktidara gelmesiyle “Şeriatın tüm kurallarının hem erkekler hem de kadınlar için tam olarak uygulaması gerektiğini” dile getirdi.

Taliban Sözcüsü’ne göre bu başörtüsü, erkek vesayeti, eğitim ve istihdamda kadınlar için cinsiyet ayrımı kurallarının uygulanması anlamına geliyor. Mücahid, “UNAMA’nın bu durumları eleştirmesi ya da açık İslami hükümleri insan haklarına aykırı bir eylem olarak görmesi, halkın inançlarına hakarettir” iddiasında bulundu.

Paylaşın

Afganistan’da Kız Çocukları, ‘Kötü Başörtüsü’ Taktıkları Gerekçesiyle Kırbaçlandı

Afganistan’da “kötü başörtüsü takmak ve başkalarını kötü başörtüsü takmaya teşvik etmek” suçlamasıyla gözaltına alınan kız çocukları, Taliban tarafından “kafir” olarak etiketlendi, tutuklandı, kırbaçlandılar.

İslam’ın çok katı bir yorumunu takip eden Taliban, Afganistan’da ilk kez 1996’da kontrolü ele geçirdi. 2001’de ABD öncülüğündeki koalisyonun Afganistan işgaliyle Taliban kontrolü kaybetti, ancak 2021’de bu kez ülkenin tamamında kontrolü ele geçirdi.

1990’larda uyguladıkları bazı sert kuralları geri getirmeleri de uzun sürmedi. Taliban yönetimi altında Afgan kadınlar artık çalışamıyor, kız öğrenciler ortaokul, lise ve üniversiteye gidemiyor. Yurtdışından burs kazanan kız öğrencilerin ise ülke dışına çıkışına izin verilmiyor.

Kadınların yüzlerini de kapatan çarşafları giymeleri zorunlu. Parklara gidemiyorlar, güzellik salonları da kapatıldı. Kadınların insani yardım dağıtması da yasaklandı, bu yüzden birçok uluslararası yardım kuruluşu son iki yılda ülkeyi terk etti.

Afganistan’ın başkenti Kabil’de Taliban’ın başörtüsü kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle 16 yaşındaki kız çocukları tutuklandı. Alışveriş merkezlerinde, sınıflarda ve sokak pazarlarında gözaltına alınan kızlar, “kötü başörtüsü takmak ve başkalarını kötü başörtüsü takmaya teşvik etmek” ve makyaj yapmakla suçlandı.

16 yaşındaki Lale, İngilizce dersinde diğer bazı kızlarla birlikte Taliban tarafından tutuklandığını ve bir polis kamyonuna bindirildiğini, gitmeyi reddeden kızların dövüldüğünü, kendisinin ise kırbaçlandığını söyledi. Babası daha sonra “ahlaksız kız yetiştirdiği” gerekçesiyle dövüldü.

Cumhuriyet’in The Guardian’dan aktardığı habere göre, Lale, “Kıyafetim mütevazıydı ve hatta yüzüm de örtülüydü. Bu Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinden bu yana benim kendimce aldığım bir önlemdi. Ama yine de kıyafetimin uygunsuz olduğu konusunda ısrar ederek beni dövdüler.” dedi. İki gün iki gece gözaltında tutulan Lale, Taliban’ın kendilerini İngilizce öğrendikleri ve yurtdışına çıkma arzuları nedeniyle defalarca kafir olarak lanetlediğini söyledi.

Toplum büyüklerinin araya girmesi ve zorunlu başörtüsü olmadan evinden çıkmayacağına dair bir belge imzalaması üzerine serbest bırakıldı. Ayrıca İngilizce derslerine girmesi de yasaklandı.

Gözaltılar, BM Güvenlik Konseyi’nin özellikle cinsiyet ve kadın hakları konusunda Taliban’la temasa geçmek için özel bir elçi talep etmesinden sonra gerçekleşti. Ancak Taliban bu öneriyi, dışarıdan çözümler dayatarak durumu daha da karmaşık hale getireceğini öne sürerek reddetti.

Paylaşın

Pakistan, 20 Günde 400 Bin Afgan Göçmeni Sınır Dışı Etti

Pakistan, son 20 günde ülkeden ayrılıp Afganistan’a dönen belgesiz göçmen sayısının 400 bin olduğunu açıkladı. Taliban hükümeti sözcüsü Zabihullah Mücahid, İslamabad tarafından açıklanan rakamı teyit etti.

Sınır dışı işlemleri, uluslararası ve yerel insan hakları gruplarının sert eleştirilerine maruz kalıyor. Ancak Pakistan yönetimi, uluslararası toplumdan gelen tüm uyarı ve eleştirilere rağmen geri adım atmıyor.

Euronews Türkçe’den Mustafa Bag’in haberine göre; Pakistanlı yetkililer, ülkedeki yasa dışı yabancılara yönelik devam eden baskınlarda şu ana kadar yüz binlerce Afganistan vatandaşının ülkelerine döndüğünü açıkladı.

İslamabad yönetimi, Pakistan genelinde çoğunluğu Afganistan vatandaşları olmak üzere 1,7 milyon belgesiz kişiye 31 Ekim’e kadar ülkeyi terk etme talimatı vermiş aksi takdirde zorla sınır dışı edilecekleri tehdidinde bulunmuştu.

Mülteci olarak resmi kaydı bulunan 1,4 milyon Afgan’ın endişelenmesine gerek olmadığını belirten Pakistan makamları, söz konusu uygulamanın sadece belgesiz kişileri etkilediğini kaydetti.

Yetkililer, geçen 20 günde ülkeden ayrılıp Afganistan’a dönen belgesiz göçmen sayısının 400 bin olduğu bilgisini verdi. Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Taliban hükümeti sözcüsü Zabihullah Mücahid, İslamabad tarafından açıklanan rakamı teyit etti.

Mücahid, AP’ye verdiği mülakatta, Afgan vatandaşı göçmenlerin çoğunun ülkeye dönmek için Turham ve Spin Buldak sınır kapılarını kullandığını dile getirdi.

Pakistan’da polis 1 Kasım’dan bu yana kapı kapı dolaşarak göçmenlerin belgelerini kontrol ediyor. Pakistanlı yetkililer daha önce baskıların ülkedeki tüm yabancıları kapsadığını söylemişti, ancak bu durumdan etkilenenlerin çoğunun Afgan vatandaşları olduğu biliniyor.

Dünya Sağlık Örgütü, İslamabad’ın planı çerçevesinde 1,3 milyon Afgan’ın daha ülkesine dönmesinin beklendiğini belirterek kötüleşen hava koşullarına dikkati çekmişti.

Sınır dışı işlemleri, uluslararası ve yerel insan hakları gruplarının sert eleştirilerine maruz kalıyor. Ancak Pakistan yönetimi, uluslararası toplumdan gelen tüm uyarı ve eleştirilere rağmen geri adım atmıyor.

Paylaşın

Pakistan, 200 Binden Fazla Afganistanlı Sığınmacıyı Sınır Dışı Etti

“Şimdiye kadar 200 binden fazla Afgan sığınmacı ülkesine iade edildi” diyen Pakistan İçişleri Bakanı Bugti, sınır dışı işlemlerini Pakistan’ın Afganistan sınırındaki iki eyaleti olan Belucistan ve Hayber Pahtunhva’daki sınır kapılarından sorunsuz biçimde gerçekleştiğini belirtti.

Pakistan hükümetinin verdiği sayılara göre ülkede yaşayan Afgan sığınmacıların sayısı yaklaşık 4 milyon 400 bin. 1 milyon 700 bin civarında sığınmacının ise geçerli izin belgeleri olmadan ülkede ikamet ettikleri kaydediliyor.

Afgan sığınmacılara “gönüllü geri dönüş” için verilen sürenin 1 Kasım tarihinde dolması üzerine Pakistan hükümeti, sığınmacıları sınır dışı etme işlemlerini hızlandırdı. Pakistan İçişleri Bakanı Senatör Sarfraz Bugti Alman haber ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada, “Şimdiye kadar 200 binden fazla Afgan sığınmacı ülkesine iade edildi” dedi.

Pakistan İçişleri Bakanı Bugti, sınır dışı işlemlerini Pakistan’ın Afganistan sınırındaki iki eyaleti olan Belucistan ve Hayber Pahtunhva’daki sınır kapılarından sorunsuz biçimde gerçekleştiğini belirtti.

Pakistan hükümetinin verdiği sayılara göre ülkede yaşayan Afgan sığınmacıların sayısı yaklaşık 4 milyon 400 bin. 1 milyon 700 bin civarında sığınmacının ise geçerli izin belgeleri olmadan ülkede ikamet ettikleri kaydediliyor.

Pakistan hükümeti, belgesi olmayan ya da yasa dışı olarak bulunan Afgan sığınmacıların ülkelerine iade edileceğini geçen ay duyurmuştu. Bu adım, Birleşmiş Milletler (BM), Batılı ülkeler ve uluslararası insan hakları grupları tarafından eleştirilmişti. Pakistan hükümetinin ikamet izni olmayan sığınmacılara gönüllü geri dönüş için verdiği süre 1 Kasım tarihinde doldu.

Taliban’ın yönetimde olduğu Afganistan’da İçişleri Bakanlığı Cuma akşamından Cumartesi sabahına kadar geçen sürede, “zorla sınır dışı edilen” yaklaşık 57 bin Afgan vatandaşının ülkeye girdiğini açıkladı.

Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, sınır dışı edilmesi beklenenler arasında yaklaşık 200 Afgan gazetecinin de bulunduğunu duyurdu. Örgüt gazetecilerin Afganistan’a iade edilmeleri halinde hayatlarının da tehlike altına gireceğini kaydetti. Taliban’ın 2021 yazında ülkede iktidara gelmesinin ardından çok sayıda gazeteci ülkeyi terk etmiş ve Pakistan’a sığınmıştı.

Pakistan kararını ülkeye sınır ötesinden gelen saldırılarla ilişkilendirip, İslamcı militanların düzenlediği saldırıların ve suç olaylarının ülke güvenliğini bozduğunu ileri sürüyor. Afganistan ise bu suçlamaları reddediyor. Taliban hükümetinde başbakan görevini üstlenen Molla Hasan Ahund sınır dışı işlemlerine karşı çıkarak “Bu tüm prensiplere yüzde yüz aykırı, gelin yüz yüze konuşalım” dedi.

Paylaşın

Pakistan, 50 Binden Fazla Afgan Göçmeni Sınır Dışı Etti

Ülkede düzensiz göçmen statüsünde yaşayan 1,7 milyon Afgana, 31 Ekim’e kadar Afganistan’a dönme çağrısında bulunan Pakistan, 50 binden fazla Afgan göçmeni sınır dışı etti.

Haber Merkezi / Pakistan’ın Afganistan sınırındaki Belucistan Eyaleti Enformasyon Bakanı Jan Achakzai, sınırdışı edilmelere ilişkin yaptığı açıklamada, yasadışı göçle mücadeleye dikkat çekti.

Achakzai açıklamasının devamında, iktidarın aldığı belgesiz göçmenleri sınırdışı etme kararının altını çizdi.

Edinilen bilgilere göre; Belucistan yönetimi, eyalet genelinde yasa dışı göçmenlerin varlığını tespit etmek için özel bir şube görevlendirdi.

Pakistan İçişleri Bakanı Sarfraz Bugti, ülkede yasa dışı olarak bulunan göçmenlerin toplu gözaltı veya zorla sınır dışı edilmeye maruz kalmamak için 1 Kasım öncesi gönüllü olarak ülkelerine geri dönmeleri gerektiğini söylemişti.

Bakan Bugti ayrıca, hükümetin belgesiz göçmenlerin mal ve mülklerine el koymayı planladığını ve bu durumda olan göçmenlerle ilgili bilgi verecek vatandaşları ödüllendirmek için de özel bir telefon hattı kuracağını aktarmıştı.

Birleşmiş Milletler (BM), Pakistan’ın ülkede bulunan Afganları zorla sınır dışı etmesinin, ailelerin ayrılması ve reşit olmayanların sınır dışı edilmesi de dahil olmak üzere ciddi insan hakları ihlallerine yol açabileceğine dikkat çekmişti.

Pakistan, ülkede düzensiz göçmen statüsünde yaşayan 1,7 milyon Afgana, 31 Ekim’e kadar Afganistan’a dönme çağrısında bulunmuş, aksi takdirde kitlesel tutuklama ve sınır dışı uygulamalarının gerçekleştirileceğini bildirmişti.

Paylaşın

Afganistan’daki Depremde Bilanço Ağırlaşıyor: Can Kaybı 2 Bin 400’ü Geçti

Afganistan’da meydana gelen 6,3 büyüklüğündeki depremde bilanço ağırlaşıyor. Afganistan Afet Bakanlığı sözcüsü Canan Sayik, depremde 2 bin 445 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu.

Haber Merkezi / Sözcü Saik açıklamasında, yaralı sayısının ise 2 bin 440 olduğunu belirtti.

ABD Jeolojik Araştırma Kurumu (USGS), cumartesi günü ülkenin batısındaki Herat şehrinin 35 km kuzeybatısında meydana gelen depremlerin en şiddetlisinin 6,3 büyüklüğünde olduğunu duyurmuştu. Depremde ilk etapta, 2 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini 9 binden fazla kişinin de yaralandığını açıklanmıştı.

Yetkililer bu depremin, Afganistan’ın son 20 yılda yaşadığı en yıkıcı deprem olduğunu kaydetmişti. Ülkede geçen yıl Paktika vilayetinde meydana gelen 5,9 büyüklüğündeki depremde de yaklaşık bin 200 kişi yaşamını yitirmişti.

Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinden bu yana ekonominin omurgasını oluşturan uluslararası yardımların çoğu durduruldu ve neredeyse tamamen dış yardıma bağımlı olan Afganistan’ın sağlık sistemi geçen iki yılda ciddi kesintilerle karşı karşıya kalmıştı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Pazar günü yayınladığı raporda, Herat ilinde toplam 202 kamu sağlık tesisinin bulunduğu ve bunlardan birinin hayatını kaybeden 500 kişinin getirildiği büyük bölgesel hastane olduğu belirtilmişti.

DSÖ, tesislerin büyük çoğunluğunun daha küçük temel sağlık merkezlerinden oluştuğunu ve lojistik zorlukların özellikle uzak bölgelerdeki operasyonları engellediğini söylemişti. Açıklamada, “Arama kurtarma çalışmaları devam ederken, bu bölgelerdeki kayıplar henüz tam olarak tespit edilemedi” denilmişti.

Paylaşın

Pakistan’ın Sığınmacıları Sınır Dışı Etme Planına Birleşmiş Milletler’den Uyarı

Ülkede düzensiz göçmen statüsünde yaşayan 1,7 milyon Afgana, 31 Ekim’e kadar Afganistan’a dönme çağrısında bulunan Pakistan yönetimine Birleşmiş Milletler’den uyarı geldi. BM açıklamasında, “Bu tür planlar ülkeyi terk etmeye zorlanan herkes için dönüşte ciddi güvenlik riskleri taşıyabilir” dedi.

Pakistan İçişleri Bakanı Sarfraz Bugti, ülkede yasa dışı olarak bulunan göçmenlerin toplu gözaltı veya zorla sınır dışı edilmeye maruz kalmamak için 1 Kasım öncesi gönüllü olarak ülkelerine geri dönmeleri gerektiğini söylemişti.

Bakan Bugti ayrıca, hükümetin belgesiz göçmenlerin mal ve mülklerine el koymayı planladığını ve bu durumda olan göçmenlerle ilgili bilgi verecek vatandaşları ödüllendirmek için de özel bir telefon hattı kuracağını aktardı.

Birleşmiş Milletler (BM), Pakistan’ın ülkede bulunan Afganları zorla sınır dışı etmesinin, ailelerin ayrılması ve reşit olmayanların sınır dışı edilmesi de dahil olmak üzere ciddi insan hakları ihlallerine yol açabileceğine dikkat çekti.

Pakistan, ülkede düzensiz göçmen statüsünde yaşayan 1,7 milyon Afgana, 31 Ekim’e kadar Afganistan’a dönme çağrısında bulunmuş, aksi takdirde kitlesel tutuklama ve sınır dışı uygulamalarının gerçekleştirileceğini bildirmişti.

İslamabad, bu adımla doğrudan Afganları hedef aldığı yönündeki eleştirileri reddederek, hedeflerinin vatandaşlığa bakılmaksızın ülkede düzensiz bulunan göçmenler olduğunu ifade etmişti.

BM açıklamasında, “Bu tür planlar ülkeyi terk etmeye zorlanan herkes için dönüşte ciddi güvenlik riskleri taşıyabilir” diyerek, uluslararası korumaya ihtiyaç duyan Afgan vatandaşlarının kayıt altına alınmasına ve yönetilmesine BM olarak yardımcı olmaya hazır olduğunu duyurdu.

Uluslararası Göç Örgütü ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, ülkeleri “Afgan vatandaşlarının zorla geri dönüşünü durdurmaya ve mümkün olan her geri dönüşün güvenli, saygın ve gönüllü bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaya” çağırdı.

İslamabad hükümeti, düzensiz göçmenler hakkında ihbar yapan kişilere yardım etmek için bir telefon hattı kurduğunu ve ihbar yapanlar için ödül sunulacağını belirtmişti.

BM birimleri, Afganistan’ın hak ihlallerinin yaşandığı ciddi bir insani krizden geçtiğini, ülkedeki durumun özellikle Taliban tarafından altıncı sınıf sonrası eğitimden, çoğu kamusal alandan ve pek çok işten alıkoyulan kadınlar ve kız çocukları için zorlu olduğuna dikkat çekti.

Pakistan’ın başkenti İslamabad’ın bazı bölgelerindeki mülk ve emlak sahiplerinin, “yasa dışı Afganları” ve ailelerini ay sonuna kadar tahliye etmeleri konusunda uyarı aldıkları, uygulamadıkları durumda yasal işlem başlatılacağı belirtildi.

Emniyet güçlerinin, şehrin bazı camilerinde cemaate, mahallelerindeki Afganları ihbar etme görevini anlatmaları için din adamlarına başvurduğu belirtildi.

Pakistan’ın güneybatısındaki Belucistan Eyaleti’nin Enformasyon Bakanı Jan Achakzai, duyurunun yapıldığı günden bu yana yüzlerce Afgan ailesinin gönüllü olarak ülkeyi terk ettiğini ve yetkililerin, Afganlar ve İranlılar dahil olmak üzere 100’den fazla kişiyi gözaltına aldığını söyledi.

İnsan hakları örgütleri ve Afganistan’daki Taliban yönetimi Pakistan’daki göçmenlere yönelik sıkı denetimleri eleştirdi.

Pakistan, Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Taliban örgütünün en güçlü destekçisi konumunda. Batı destekli eski Afgan hükümeti döneminde, yetkililer, Afganistan’da düzenlenen intihar saldırılarının ardında Pakistan istihbaratının olduğu yönünde suçlamalar yöneltiyordu.

Sovyetler Birliği’nin 1979’da Afganistan’ı işgal etmesinin ardından savaştan kaçan Afganlar, ağırlıklı olarak Pakistan’a göç etti. Batılı bazı analistler Pakistan’ı, Taliban ve diğer silahlı militan grupları kendi topraklarında himaye ederek Afganistan’ı istikrarsızlaştırma girişimleri suçlamasıyla eleştiriyordu.

Paylaşın