Afganistan’da 6,5 Milyon Kişi Barınma Sorunu Yaşıyor

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), depremler, heyelanlar ve şiddetli yağışlar gibi doğal afetlerle de karşı karşıya kalan Afganistan’da yaklaşık 6,6 milyon kişi barınma sorunu yaşadığını açıkladı.

Haber Merkezi / Afganistan’daki insani durum, Taliban’ın Ağustos 2021 yılında iktidarı geri almasından bu yana git gide kötüleşiyor.

Afganistan İnsani İhtiyaçlar ve Müdahale Planı (HNRP) 2024’e göre, tahmini 23,7 milyon Afgan’ın (nüfusun yarısından fazlası) insani yardıma ihtiyacı var. Bunların yüzde 52’si çocuk ve yüzde 25’i kadın.

Afganistan aynı zamanda depremler, heyelanlar ve şiddetli yağışlar gibi doğal afetlerle de karşı karşıya kaldı. Bunlar yalnızca insan kayıplarına yol açmakla kalmadı, aynı zamanda zaten yoksul olan halk için önemli maddi kayıplara da neden oldu.

Birleşmiş Milletlerin (BM) Afganistan için 3,07 milyar dolarlık insani yardım çağrısı yetersiz finanse ediliyor ve şu ana kadar gereken fonların yalnızca yüzde 25’i sağlandı. İnsani yardım kuruluşları, yeterli kaynak olmadan Afgan topluluklarının artan ihtiyaçlarını karşılayamayacakları konusunda uyarıyor.

Uluslararası yardım kuruluşları, devam eden krizin yalnızca insani yardımla çözülemeyeceğini vurguluyor. Afganistan’ın derinleşen ekonomik, sosyal ve çevresel zorluklarını ele almak için uluslararası toplumdan kapsamlı, sürdürülebilir ve bağlama özgü bir yanıt çağrısında bulunuyorlar.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Afganistan’da 23 Milyon Kişi İnsani Yardıma Muhtaç

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), 2025 yılında Afganistan’da 12,4 milyonu çocuk olmak üzere 22,9 milyon kişinin insani yardıma ihtiyaç duyacağını bildirdi.

Haber Merkezi / UNICEF kamuoyuna açıkladığı raporda, Afganistan’daki insani durumun iç karartıcı bir görünüm sergilediğini belirtti. Raporda, UNICEF’in Afganistan genelinde varlığını sürdürmesinin ve hizmet sunmasının hayati önem taşıdığını vurguladı.

UNICEF’in raporunda, Taliban’ın kadınları ve kız çocuklarını etkileyen kısıtlayıcı politikalarının Afganistan’ın geleceğini derinden etkilediğini belirterek, bu kısıtlamaların sosyal ve ekonomik izolasyona, ruh sağlığı sorunlarına ve olumsuz sonuçlara yol açtığını belirtti.

BM kuruluşu raporunda, artan krize yanıt vermek için Afganistan genelinde 10,3 milyonu çocuk olmak üzere 19 milyon kişiye insani yardım ve temel destek sağlamak için acilen 1,2 milyar dolara ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı (WFP), Afganistan nüfusunun üçte birini temsil eden yaklaşık 15 milyon insanın kışı atlatmak için gıda yardımına ihtiyaç duyacağını bildirmişti. BM kuruluşu, bu dönemde krizi ele almak ve açlığı önlemek için 787 milyon dolar talep etmişti.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

BM, Afganistan’da Afyon Ekiminin Yüzde 30 Arttığını Duyurdu

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC), Afganistan’da Taliban’ın uyuşturucu yasağının ikinci yılında, eroinin hammaddesi olan afyon ekiminin yüzde 30 artığını duyurdu.

Haber Merkezi / UNODC, 27 Kasım’da yayınladığı raporda, Afganistan’ın 2024’teki afyon üretiminin değerinin bir önceki yıla göre yüzde 130 artışla 260 milyon dolar olarak tahmin edildiğini vurguladı.

Rapora göre, Taliban’ın ülke çapında uyuşturucu yasağı uygulamaya başladığı 2022 seviyelerine kıyasla afyon üretimi hala yüzde 93, değeri ise yüzde 80 daha düşük.

Raporda, coğrafi olarak afyon ekiminin güneybatı illerinden kuzeydoğu illerine kaydığı, 2024 yılında üretimin üçte ikisinin bu illerde yoğunlaştığı belirtildi.

Raporda, 2024 yılında çiftçilerin tahıl ve pamuk gibi daha çok alternatif ürün yetiştirdiği ancak afyondan elde edilen gelirin 60 kat fazla olması ve çiftçilerin yaşadığı ekonomik sıkıntıların, çiftçileri haşhaş ekimine geri dönmeye teşvik ettiği belirtiliyor. Afganistan, yaklaşık yirmi yıldır en büyük eroin üreticisi ve tedarikçisiydi.

Nisan 2022’de Taliban’ın lideri Haybatullah Ahundzada, eroin üretiminde kullanılan afyonun birincil kaynağı olan haşhaşın yetiştirilmesini kesin bir şekilde yasaklayan bir kararname yayınladı . Kararnamede, “Yasağı ihlal edenlerin tarlaları yok edilecek ve Şeriat yasalarına göre cezalandırılacak” ifadesi yer aldı.

Yasağın ardından UNODC, afyon üretiminde yüzde 95’lik gibi bir düşüş olduğunu, 2022’de 6 bin 200 ton olan miktarın 2023’te sadece 333 tona gerilediğini bildirdi.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Son Bir Ayda 72 Taliban Üyesi Öldürüldü

Afganistan’da Taliban rejimine karşı savaşan silahlı Ulusal Direniş Cephesi (NRF), son bir ayda 11 eyalette düzenlenen saldırılarda, 72 Taliban üyesinin öldüğünü ve 43 Taliban üyesinin ise yaralandığını duyurdu.

Haber Merkezi / NRF, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, saldırıların Kabil, Herat, Badghis, Farah, Badakhshan, Parwan, Kapisa, Baghlan, Kunduz ve Sar-e Pol illerinde gerçekleştirildiğini ifade etti.

NRF açıklamasında, can kayıplarının yanı sıra, onlarca askeri aracın imha edildiği ve önemli miktarda silah ele geçirildiğinide belirtti.

NRF, Afganistan halkı “acımasız” Taliban’ın dayattığı baskı ve cehaletten kurtulana kadar Taliban’a karşı silahlı mücadelesini sürdüreceğini de vurguladı.

Ahmed Mesud liderliğindeki NRF, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi ve Taliban’ın Ağustos 2021’de iktidara dönmesinin ardından kuruldu. NRF, son üç yılda yüzlerce Taliban üyesini öldürdüğünü iddia ediyor.

NRF, mart ayında yayınladığı yıllık raporunda, son bir yılda 17 eyalette Taliban’a karşı en az 150 hedefli saldırı gerçekleştirdiğini ve bunun sonucunda 400’den fazla Taliban üyesinin hayatını kaybettiğini iddia etmişti.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, eylül ayında BM Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) sunduğu raporda, üç aylık bir süre zarfında (Mayıs – Temmuz) NRF’nin Taliban’a yönelik en az 52 saldırı gerçekleştirdiği bilgisine yer verdi.

NRF’nin kurucusu ve lideri Ahmed Mesud, CNN’e verdiği son röportajında, grubunun yaklaşık 5 bin aktif savaşçısı olduğunu ve sadece Taliban’la değil, Afganistan’daki 20 başka örgütle de mücadele ettiğini öne sürdü.

Ahmed Mesud, “Mücadelemiz sadece Afganistan için değil; küresel güvenlik için. Terörizmi bir tehdit olarak algılayan her ulus, davamızı ve çabalarımızı desteklemenin stratejik gerekliliğini kabul etmelidir” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Pakistan, Yaklaşık 800 Bin Afgan Sığınmacıyı Sınır Dışı Etti

Pakistan, 2023 yılının kasım ayından bu yana yaklaşık 800 bin Afgan sığınmacının ülkelerine sınır dışı edildiği veya gönüllü olarak geri gönderildiğini açıkladı.

Haber Merkezi / Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mumtaz Zahra Baloch, haftalık basın toplantısında, yasadışı yollarla ülkeye giriş yapan Afgan uyrukluların “başarılı ve sorunsuz bir şekilde geri dönüşünü” sağlama sürecinin devam ettiğini söyledi.

“Kasım 2023’ten Ekim 2024’e kadar 757 bin 008 Afgan Afganistan’a geri gönderildi” diyen Bakan Mumtaz Zahra Baloch, bu rakama gönüllü olarak dönenlerin de dahil olduğunu sözlerine ekledi.

Pakistan, geçen yılın kasım ayında ülkede yasal belgeleri olmadan ikamet eden yabancı uyruklulara yönelik bir operasyon başlatmış ve bu adımı artan güvenlik olaylarına yanıt olarak alınan bir terörle mücadele tedbiri olarak nitelemişti.

Operasyonun öncelikli hedefi ise yasal belgeleri olmayan milyonlarca Afgan mülteci ve sığınmacıydı.

Pakistan, onlarca yıldır çatışma, siyasi huzursuzluk ve işsizlikten kaçan milyonlarca Afgan sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. BM’ye göre, Pakistan’da şu anda yaklaşık 3,2 milyon Afgan sığınmacı bulunuyor ve bunların yaklaşık 1,3 milyonu kayıtlı ve 880 bini yasal statüde kalmaya devam ediyor.

İslamabad’ın yasadışı yollarla ülkeye giriş yapan Afgan vatandaşlarını sınır dışı etme planlarını açıklamasının hemen ardından, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), ülkeye sığınan sığınmacıları korumaya devam etmesi çağrısında bulundu.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ortak açıklamasında, “Afganistan, özellikle kadınlar ve kız çocukları açısından birçok insan hakları zorluğunun yaşandığı ciddi bir insani krizden geçiyor.” ifadelerine yer verildi.

Benzer şekilde, Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere uluslararası hak grupları daha önce Pakistan’ın uyguladığı baskı konusunda endişelerini dile getirmiş ve özellikle Taliban’ın misillemesi riski altında olan Afgan sığınmacıların “yasadışı” sınır dışı edilmesine son verilmesi çağrısında bulunmuştu.

Geri gönderilen Afganlar, Taliban’ın yeniden canlanması ve son doğal afetler nedeniyle daha da kötüleşen ciddi ekonomik, insani ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya. BM’ye göre, bu yıl ülkede çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 24 milyon insan insani yardıma güveniyor.

Paylaşın

İran, 2 Milyon Afgan Sığınmacıyı Sınır Dışı Edecek

İran, Mart 2025’in sonuna kadar yaklaşık iki milyon Afgan sığınmacıyı sınır dışı etmeyi planlıyor. Mesud Pezeshkian liderliğindeki hükümet Afgan sığınmacılara yönelik baskıyı yoğunlaştırmış durumda.

Haber Merkezi / İran, onlarca yıldır ülkelerindeki çatışmalardan, zulümden ve işsizlikten kaçan milyonlarca Afgan sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. BM’ye göre İran’da 4 milyon Afgan sığınmacı var. Ancak İranlı yetkililer bu sayının 8 milyonu aştığını iddia ediyor.

Pakistan’ın geçen yıl Hindikuş’taki milyonlarca Afgan’ı toplu olarak ülkelerine geri göndermeye başlamasının ardından İran da benzer bir uygulamayı hayata geçirmeye hazırlanıyor. Tahran hükümeti, Pers takvim yılının sonu olan Mart 2024’e kadar yaklaşık iki milyon sığınmacıyı sınır dışı etmeyi planlıyor.

İran, Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre 4 milyon, İran kaynaklarına göre ise 8 milyon Afgan sığınmacıyı barındırıyor. Afganistanlı sığınmacıların büyük çoğunluğu bölgedeki çatışmalar veya ekonomik sebeplerden dolayı komşu ülke İran’a sığınmış durumda.

Ortak lisanlarından dolayı Afganlar, İran’da özellikle inşaat ve tarım gibi düşük ücretli sektörlerde ucuz işgücü kaynağı olarak tercih ediliyor. Ancak birçoğunun İran’da resmi oturma izin bulunmuyor ve kaçak olarak çalıştırılıyor.

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan İran kolluk kuvvetleri komutanı Ahmet Rıza Rada, hükümetin Afgan sığınmacıları sınır dışı etme kararı aldığını belirterek, İran şirketlerinde çalışma izni olmayan yabancıların istihdam edilmesinin yasa dışı olduğunu söyledi.

Afgan sığınmacıları sınır etme kararı alan Tahran böylece kamuoyundan yükselen tepkilere de yanıt vermiş oldu. Zira İran’da son zamanlarda tavan yapan işsizlikten kısmen ülkedeki yüksek sayıdaki Afganistan vatandaşları sorumlu tutuluyor.

Diğer yandan Afganistan’da Taliban’ın iktidarı yeniden ele geçirmesinden sonra ülkeyi terk ederek komşu İran’a kaçanların sayısı daha da artmaya başladı. Bu durum zaten yüksek olan sığınmacı sayısını daha da artırınca ülkede Afganlara yönelik toplum içindeki yaklaşım önemli ölçüde kötüleşti.

Buna ek olarak, IŞİD’in Afganistan’daki uzantısı tarafından İran’da düzenlenen terör saldırıları da Afganlara yönelik öfkeyi körükledi. Özellikle sosyal medyada Afgan sığınmacılara yönelik nefret içerikli yorumlar giderek artıyor. Ayrıca birçok kentte Afganların sınır dışı edilmesinin istendiği kitlesel protestolar düzenlenirken, çok sayıda Afgan göçmen de fiziki saldırılara maruz kalıyor.

Bu arada İran parlamentosu, şehir ve eyaletler göçmen sayısını sınırlayacak yeni bir yabancılar yasasını görüşüyor. Tasarıya göre şehir ve eyaletlerdeki göçmen sayısı nüfusun yüzde üçünü geçemeyecek. Yasa kabul edilirse, sınır dışıların çok daha fazla göçmeni etkilemesi bekleniyor. BM verilerine göre İran geçen yıl yaklaşık 600 bin Afgan’ı ülkeyi terk etmeye zorladı.

İran silahlı kuvvetleri de bir süre önce Afganistan sınırında 70 kilometre uzunluğunda duvar inşa edileceğini açıkladı. Neredeyse bin kilometre uzunluğundaki sınırın 70 kilometresine yapılacak duvarın yasa dışı sınır geçişlerinin sayısını azaltıp azaltmayacağı ise tartışma konusu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Taliban, Sakalsız Ve Sarıksız Öğrencileri Üniversiteden Attı

Taliban Ahlak Polisi, Afganistan’ın Celalabad kentinde yer alan Nangarhar Üniversitesi’nde okuyan birçok öğrenciyi, sakal bırakmadıkları veya sarık takmadıkları için dersten attığı bildirildi.

Haber Merkezi / Üniversitenin gazetecilik fakültesinden bir öğrenci, Taliban Ahlak Polisinin üniversite girişinde durarak sakalsız veya sarıksız öğrencilerin girişini de engellediğini söyledi.

Ahlak polisinin sınıfları denetlediğini ve bu gerekliliklere uymayan öğrencileri okuldan attığını sözlerine ekleyen  aynı öğrenci, bazı öğrencilerin Taliban’ın eylemlerini protesto etmek için üniversiteden ayrıldığını da söyledi.

Taliban’ın İyiliği Teşvik ve Kötülükten Korunma Dairesi’nin yakın zamanda, üniversiteye bir mektup göndererek, öğretim görevlilerinin, öğrencilerin ve personelin sakallarını kesmemelerini ve sarık takmalarını istediği öne sürüldü.

Gelişmeler, Taliban Ahlak Polisinin, örgütün dini lideri tarafından Ağustos ayında onaylanan bir ahlak yasasının uygulanmasını yoğunlaştırdığına dair haberlerin ardından geldi.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Afganistan’da IŞİD Saldırılarında En Az 28 Sivil Hayatını Kaybetti

Birleşmiş Milletler, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Afganistan kolu olan IŞİD-K’nin, temmuz ve eylül ayları arasında düzenlediği saldırılarda en az 28 sivilin öldüğünü, 50 kişinin de yaralandığını bildirdi.

Haber Merkezi / Birleşmiş Milletler Afganistan Misyonu (UNAMA), 31 Ekim’de yayınladığı üç aylık raporunda, IŞİD-K’nin Hazaralara yönelik iki hedefli saldırı da dahil olmak üzere dört saldırıyı üstlendiğini açıkladı.

UNAMA, IŞİD-K’nin ağustos ayında Batı Kabil’deki Hazaraları ve Nangarhar eyaletindeki Taliban üyelerini hedef alan iki saldırının sorumluluğunu üstlendiğini, her iki saldırıda da çocuklar da dahil olmak üzere yedi sivil öldürüldü ve 17 kişi yaralandığını bildirdi.

UNAMA’nın raporuna göre, 2 Eylül’de Kabil’de Taliban’a ait Kararname ve Emirler Yüksek Denetim ve Kovuşturma Müdürlüğü’nün dışında bir saldırı daha gerçekleşti, yedi sivil öldü, 29’dan fazla kişi yaralandı.

UNAMA göre en ölümcül saldırı, 12 Eylül’de IŞİD-K militanlarının Ghor ve Daikundi eyaletleri arasındaki sınırda bir aracı kaçırması sonucu yaşandı. Saldırıda 14 yolcu öldü, 4 kişi yaralandı; yaralıların hepsi Hazaraydı.

Taliban’ın IŞİD-K’nin ve saldırılarının etkisini küçümseme çabalarına rağmen IŞİD-K, özellikle Hazara Şiileri olmak üzere dini azınlıkları ve Taliban üyelerini hedef alarak operasyonlarını genişletmeye devam ediyor.

UNAMA raporunda ayrıca, Afganistan’ın batısında Taliban ile Pakistan askeri güçleri arasında yaşanan bir dizi sınır ötesi olaya da dikkat çekildi. Bu olaylarda kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere altı sivilin öldüğü, on sivilin de yaralandığı belirtildi.

UNAMA raporunda ayrıca, Taliban tarafından son üç ayda en az 24 keyfi tutuklama ve gözaltı, 10 işkence ve kötü muamele vakası ve eski Afgan Ulusal Savunma ve Güvenlik Güçleri (ANDSF) mensuplarına yönelik beş öldürme vakası belgelendi.

Taliban’ın bedensel cezalandırma uygulamasına ilişkin UNAMA, düzenli olarak uygulanmaya devam ettiğini, son üç ayda Afganistan genelinde 15 kadın ve bir kız çocuğu da dahil olmak üzere en az 111 kişinin çeşitli suçlamalarla kamunun gözü önünde kırbaçlandığını bildirdi.

Paylaşın

Taliban, Kadınların “Birbirlerinin Sesini Duymalarını” Yasakladı

Taliban’ın Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanı Muhammed Halid Hanefi, “Kadın namaz kılarken yanından başka bir kadın geçse bile, onların duyabileceği kadar yüksek sesle dua etmemelidir” dedi ve ekledi:

“Bırakın başka bir şeyi, namaz kılarken birbirlerinin seslerini duymalarına bile izin verilmezken şarkı söylemelerine nasıl izin verilebilir?”

Muhammed Halid Hanefi, kadın sesinin “avret” (İslam’a göre insan vücudunun örtülü olması gereken bölümlerini tanımlar) olarak kabul edildiğini ve diğer kadınlar tarafından bile kamusal alanda duyulmaması gerektiğini savundu.

Cumhuriyet‘in Merkezi ABD’nin Virginia eyaletinde bulunan Afgan haber kanalı Amu TV’den aktardığı habere göre, Taliban’ın Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanı Muhammed Halid Hanefi, kadınların diğer kadınların yanında yüksek sesle Kuran okumaktan kaçınmaları gerektiğini söyledi.

Hanefi, “Kadınların tekbir getirmelerine ya da ezan okumalarına izin verilmediğinde, kesinlikle şarkı ya da müzik söyleyemezler. Yetişkin bir kadın namaz kılarken yanından başka bir kadın geçse bile, onların duyabileceği kadar yüksek sesle dua etmemelidir. Bırakın başka bir şeyi, namaz kılarken birbirlerinin seslerini duymalarına bile izin verilmezken şarkı söylemelerine nasıl izin verilebilir?” dedi.

Hanefi, kadın sesinin “avret” (İslam’a göre insan vücudunun örtülü olması gereken bölümlerini tanımlar) olarak kabul edildiğini ve diğer kadınlar tarafından bile kamusal alanda duyulmaması gerektiğini savundu.

İnsan hakları uzmanları da dahil olmak üzere kadınlar, bu kararın namaz kılmanın ötesine geçerek birbirleriyle sohbet etmelerini kısıtlayacağından ve sosyal varlıklarını daha da azaltacağından korkuyor.

Afganistanlı aktivisti Zubaida Akbar, Taliban liderlerinin “cinsiyet ayrımcılığı” diktalarından sorumlu tutulmaları çağrısında bulunarak, “Bugün kadınların birbirlerinin yanında seslerini duyurmalarına getirilen yasak, geçtiğimiz ay kadınlara karşı 100 sayfadan fazla bir ferman kitabı yayınlayan Taliban’ın ahlak ve fazilet bakanı Muhammed Halid Hanefi’den geldi” dedi.

Bu karar, Taliban ‘ın Ağustos ayında kadınların dışarı çıkarken yüzleri de dahil olmak üzere tüm vücutlarını örtmelerini emreden yeni bir dizi yasayı uygulamaya koymasından sadece iki ay sonra geldi. Taliban’ın bu son kararının, uygulanıp uygulanmadığı ya da ne kadar yaygın olarak uygulandığı bilinmiyor.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Taliban’dan Kitapları Toplama Kararı: “Afgan Değerlerini” Zedeliyorlar

Daikundi Enformasyon ve Kültür Dairesi Başkanı Sayed Mustafa Saleh, son yirmi yıldır “yabancı varlıklar ve yerel işbirlikçilere” atfedilen çeşitli yayınların “gençliğin zihnini değiştirmeyi” amaçladığını ve bunun “İslami ilkeleri ve Afgan değerlerini” zedelediğini ileri sürdü.

Haber Merkezi / “Yasaklı” kitaplar listesinde “Şii İslam, Demokrasi, Siyasi Özgürlük, Laiklik, Komünizm” gibi konuları işleyen eserler öne çıkıyor.

Afganistan’ın Daikundi vilayetindeki Taliban yetkilileri, rejimin ideolojik ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle “yasak” kabul edilen kitapları toplamak için bir kampanya başlattı.

Daikundi Enformasyon ve Kültür Dairesi Başkanı Sayed Mustafa Saleh, yaptığı açıklamada, rejimin ilke ve politikalarına aykırı olduğu değerlendirilen kitapların özellikle müsadere edileceğini duyurdu. Saleh, son yirmi yıldır “yabancı varlıklar ve yerel işbirlikçilere” atfedilen çeşitli yayınların “gençliğin zihnini değiştirmeyi” amaçladığını ve bunun “İslami ilkeleri ve Afgan değerlerini” zedelediğini ileri sürdü.

Taliban, daha önce de diğer eyaletlerde benzer operasyonlar gerçekleştirmiş, kütüphaneleri denetlemiş ve bazı kitaplara el koymuştu.

Taliban Yüksek Öğrenim Bakanlığı, Kabil de dahil olmak üzere birçok eyaletteki eğitim kurumları ve kütüphanelerden Hanefi fıkhıyla çelişen materyallerin kaldırılmasını emretti. Ayrıca, özel üniversitelere, özellikle Şii mezhebiyle ilişkili olanlar olmak üzere, Sünni Hanefi mezhebine uymayan dini metinleri ortadan kaldırmaları talimatı verildi.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın