Mucizeler Manastırı; Bitlis’in Adilcevaz İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Süphan Dağı’nın güneybatı eteklerinde, 2100 metre yükseklikte, düz bir kayalık çıkıntı üzerine kuruludur.
Mucizeler Manastırı’na özel araçlarla ulaşım mümkündür. Manastıra, sol kolun sol yamacından geçen bir yol ile ulaşılır. 19. yüzyılın sonunda manastır halen varlıklıdır ve geniş toprak sahibidir. 1895’te manastır, saldırıya uğrar ve yağmalanır. 20. yüzyılın başında onarılır ve manastır 1915’e kadar faaliyete devam eder.
Manastırı bir duvar çevreler. Bugünse bu duvarın sadece temelleri görülmektedir ve manastırın onca yapılarının arasında bir tek kilise ayaktadır. Manastırın güneyinde bir mezarlık vardır. Manastırın güneybatı köşesine yakın bir noktada su kaynağı vardır ve manastırın kuzeybatısından bir küçük dere akar.
Kilise dıştan homojen görünse de içi, birbirinden ayırt edilebilen iki bölümden oluşur. Doğu ucunda kilisenin kendisi vardır; batı ucundaysa Thierry’nin bir çeşit jamatun kabul ettiği bir dikdörtgen bölme şeklinde ekleme vardır.
Thierry tarafından fark edilmeyen önemli bir nokta, batı bölmesinin kiliseden sonra inşa edildiğidir, çünkü kilisenin orijinal batı cephesinin dış yüzeyi, eklemenin kuzey duvarının doğu ucuna dayalı olarak görülmektedir. Bu, batı bölmenin sonradan eklendiğine işarettir. Dolayısıyla, kilise ve batı eklemesi farklı yapılar olarak ele alınmalıdır
Kilise, kare içinde haç planının bir türevidir. Ancak batı destekleri her zamanki duvar veya kalın sütunlar değil, bağımsız duran kolonlardır. En yakın benzer örneklere, orta Bizans dönemi (M.S. 12nci-14üncü yüzyıllar) Yunanistan ve batı Anadolu kiliselerinde rastlanılır.
Bu planın 300 yıl sonra Adilcevaz’da nasıl yeniden belirdiği açıklanamamıştır. Bunun yanıtı muhtemelen bağlantı olmasıdır ve bu kilisenin tasarımı kısmen yenilikçilik, kısmen daha geleneksel planlardan türetme ve de kısmen yakındaki İslami yapılardan etkilenme ile şekil almıştır. Örneğin, sütun şeklinde bağımsız duran batı destekleri olan Ermeni kiliseleri yaygın olmasa da örnekleri yok değildir, ve bu kilisedeki gibi kısa kolonlar yer almaktadır.
Tasarımın diğer ayrıntıları şöyledir: apsis, neften biraz yüksektir ve tek bir pencereyle aydınlatılır. Kilisenin kollarının hafif sivri kemerleri vardır. Kubbenin alnı, içten çember, dıştan sekizgen olup dört küçük pencereye sahipmiş. Kubbe yarım küreymiş ve tepesi piramitmiş. Kubbeyle alnı, Thierry kiliseyi 1960’larda incelediğinde sağlammış.
Bugünse yarısı çökmüştür. Bu muhtemelen 1980’lerde gerçekleşmiştir. Dışta, alnın dibinden nefin çatısına geçiş, İslami kümbetlerde olduğu gibi üçgenlerle yapılmıştır. Kilise iyi ışık almaktadır. Alın ve apsisteki pencerelerin yanı sıra kilisenin kuzey ve güney kollarında geniş pencereler vardır. Kilisenin girişi üzerinde de üst üste iki pencere var. Kilisede fresk yoktur. Süs unsuru olarak sadece oyma vardır.
Normal bir jamatun ve ana bölüm ile batı kısmının arasında herhangi bir kapının olmayışı, bu kilisede diğer manastırlara kıyasla farklı merasimlerin yer aldığına işarettir. Bunun nedeni belki de şifai eşyalara dayandırılabilir. Çok sayıda ziyaretçinin akını, belki de tipik bir jamatunu gereksiz kılmıştır. Kilisenin günümüze ulaşan ithafi yazıtı yoktur, ancak 1720 tarihli bir grafiti vardır. Tasarım unsurları, yaklaşık bir yapım tarihi tahmin etmede faydalı olur.
Alın ile çatıya geçişlerin üçgen kullanımıyla gerçekleştirilmesinden daha önce söz edilmişti. Bu unsur, Van Gölü bölgesindeki diğer geç ortaçağ dönemi kiliselerinde de bulunur. Bunlara örnek, Deveboynu yarımadasındaki 1671 tarihli Aziz Tomas Manastırı ve Muradiye (eski adıyla Berkri) yakınlarındaki 17nci yüzyılın sonlarından kalma Aziz Argelan Manastırı’dır.
Kilisenin girişinden geriye bir şey kalmamıştır, ama bir kısmı 1970’lerde yerindeymiş. Kapı çerçevesinin üç süs öğesi vardır. Stilize palmetlerden oluşan bir ağ şeklinde oyulmuş dış hattı, sonra sarmal boncuk silmeli gömme kolon, son olarak da yarım dairelerle süslü, daha küçük iç hattı vardır. Palmetlerin neredeyse tıpkısı 1648 yapımı Varagavank’ın jamatununun kapı çerçevesinde bulunabilir.
Bu kapı çerçevelerinin bu kilisede başlık olarak aynı stalaktit silmesi vardır. Dolayısıyla, Mucizeler Manastırı kilisesinin, 14 nci yüzyılın ortası ile sonu arasında bir tarihte inşa edildiği muhtemeldir. 1648’de Van Gölü havzasında birçok yerleşim yerine zarar veren bir depremin meydana geldiği bilinmekte olup bu depremde Mucizeler Manastırıda hasar görmüştür.