ABD’de Siyahi Ahmaud Arbery’yi Öldüren 3 Kişiye Ömür Boyu Hapis

ABD’de 23 Şubat 2020’de ormanlık alanda koşu yapan siyahi Ahmaud Arbery’yi öldürmekten suçlu bulunan Travis McMichael, Gregory McMichael ve William Bryan ömür boyu hapse mahkum edildi. Hükümlüler tarafından çekilen cinayet anını gösteren video kaydı ülkede büyük tepki toplamıştı.

Baba-oğul McMichaellar hayatlarının geri kalanını demir parmaklıklar ardında geçirecek. Yargıç Timothy Walmsley, komşuları William Bryan’ın 30 yıl hapis cezasını tamamlamasının ardından temyize başvurabileceği hükmüne vardı. 30 yıl eyaletin cinayet davalarında verdiği en düşük ceza.

Yargıç Walmsley, Brunswick kentindeki Glynn İlçe Mahkemesi’nde görülen duruşmada, baba-oğula mümkün olan en ağır cezanın verilme nedeninin, mahkemede delil olan videoda sarf ettikleri “duygusuz” sözleri ve eylemleri olduğunu belirtti.

Yargıç, 25 yaşındaki Arbery’nin ölüm nedeninin sanıkların yasaları kendilerinin uygulamak istemesi olduğunu söyledi. Arbery’nin akrabaları daha önce mahkemeye yaptıkları başvuruda cinayete ırkçı önyargıların neden olduğunu söylemişti. Savunma avukatları ise sanıkların Arbery’yi öldürmeyi hedeflemediklerini öne sürmüştü.

Kasım ayında bir jüri, 66 yaşındaki Gregory McMichael, 35 yaşındaki oğlu Travis McMichael ve komşuları 52 yaşındaki Bryan’ı cinayet, ağırlaştırılmış saldırı, haksız alıkoyma ve suç işlemeye kast etmekten suçlu bulmuştu.

Üç sanıktan hiçbiri duruşmada mahkemeye hitap etme haklarını kullanmadı. Savunma avukatları ise mahkumiyet kararlarına itiraz edeceklerini söyledi. Üçü de beyaz olan sanıklar Şubat ayında ise nefret suçları ve Arbery’nin sivil haklarını ihlal etmekten federal davada yargılanacak.

Soldan sağa Travis McMichael, William ‘Roddie’ Bryan ve Gregory McMichael

Beş dakika kovaladılar

Savcılar, üç sanığın bir Pazar günü öğleden sonra koşuya çıkan bir siyah hakkında yanlışlıkla “en kötüsünü varsaydıklarını” söyledi. Sanıklar Arbery’yi ara sokaklarda yaklaşık beş dakika kovalamıştı.

Davanın sonucu Georgia yasasının o dönemde izin verdiği ancak bugün yürürlükte olmayan ‘‘vatandaş tutuklaması’’ uygulamasının, sanıkların işlediği bir suçtan kaçtığı sezgisiyle siyah Arbery’nin karşısına çıkma hakları olup olmadığına bağlıydı. Ancak jüri sanıkların ifadelerini bu şekilde yorumlamadı.

23 Şubat’ta Satilla Shores mahallesinde Gregory Michael ve oğlu Travis McMichael, silahlarını alıp kamyonete binerek, koşuya çıkan Ahmaud Arbery’yi kovalamaya başlamıştı.

‘‘Korkutamadıkları ve yıldıramadıkları için öldürdüler’’

Arbery’nin annesi Wanda Cooper-Jones, Cuma günü mahkemeye hitabında, “Oğlumu hedef seçtiler çünkü onu toplumlarında istemiyorlardı. Onu yeterince korkutamadıkları ve yıldıramadıklarında öldürdüler” demişti.

Yargıç, ceza kararında annenin sözlerini alıntılayarak, bu sözleri çok doğru bulduğunu söyledi.

McMichael’ların komşusu William Bryan da kendi kamyonetiyle kovalamacaya katılmış ve Travis McMichael’ın yakın mesafeden Arbery’ye bir pompalı tüfekle ateş ettiğini kaydetmek için cep telefonunu çıkarmıştı. Vurulduğu sırada Arbery’nin üzerinde koşu kıyafetleri ve spor ayakkabılarından başka bir şey yoktu.

Video aylar sonra ortaya çıktığında büyük tepkiye neden olmuş ve yerel bir savcının, cinayette suç unsuru görmemesi nedeniyle olaya karışanların hiçbirinin henüz tutuklanmadığı anlaşılmıştı.

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)

Paylaşın

ABD, Uygurlar Nedeniyle Çin’e Yönelik Yaptırımlarını Genişletiyor

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Çin’in Uygurlara yönelik insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek Pekin yönetimine yönelik yaptırımlarını genişletme kararı aldı.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Yaptırımlar, Sincan’dan ithal edilecek biyo ve yüksek teknoloji mallarını kapsıyor. Buna göre, Uygurlara yönelik Pekin’in baskıcı politikasını destekleyen Çinli biyoteknoloji ve yüksek teknoloji şirketlerinin malları ile Sincan’da çalışma kamplarında üretildiği şüphesi bulunan malların ithalatı mümkün olmayacak.

Uygurlara yönelik hak ihlalleriyle bağlantılı olarak Çin’e yeni yaptırımları öngören tasarıya ABD’li senatörlerin hepsinin onay verdiği bildirildi. Tasarının şimdi son onay için Başkan Joe Biden’ın imzasına sunulması bekleniyor.

Yaptırımlar neyi kapsıyor?

ABD Senatosu’nda kabul edilen tasarıya göre Çinli şirketler, gelecekte ABD’ye sattıkları ürünleri beyan ederken tamamen veya kısmen Uygur bölgesinde üretilip üretilmediğine dair belge sunmakla yükümlü olacak. Çin’in herhangi bir ürünün çalışma kamplarında üretilmediğini de kanıtlaması gerekecek. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Temsilciler Meclisi’nden geçen tasarının Başkan Joe Biden tarafından da desteklendiği belirtildi.

ABD’ye her yıl ithal edilen pamuklu tekstil ürünlerinin yüzde 20’si Sincan menşeili malzeme içeriyor. Bu nedenle tasarı ABD’li bazı şirketlerde tedirginliğe neden oldu.

Yaptırımlarla kara listeye alınan şirketler hangileri?

ABD Ticaret Bakanlığı da dün Çin Askeri Tıbbi Bilimler Akademisi ile ona bağlı 11 kuruluşu ABD’ye ithalat yapan kara şirketler listesine aldı. Söz konusu kuruluşlar, “askeri amaçlı beynin kontrolünü sağlayabilecek silahlar geliştirmeye yönelik biyoteknolojik araştırmalar yürütmekle” suçlanıyor. Söz konusu kuruluşların kan nakli ve zehirli maddeler konusunda da çalışmalar yürüttüğü ifade ediliyor.

ABD Maliye Bakanlığı da, sekiz yüksek teknoloji alanında faaliyet yürüten Çinli şirketi kara listesine dahil etti. Bunlar aralarında SZ DJI Technology gibi insansız hava aracalarının (IHA) önde gelenleri olduğu da belirtiliyor. Böylece ABD’li şirketlerin söz konusu firmalara iştirakinin de önüne geçilmiş olacak.

Kara listeye alınan şirketlerden bir diğeri de yüz ile tanınma alanında programlar geliştiren Cloudwal Technology ve cep telefonları bilgilerinin izlenmesine yönelik bilişim programı geliştiren Xiamen Meiya Pico Information şirketi.

Çarşamba günü ABD’de uyuşturucu maddeli ilaç krizine neden olan bir Çinli şirket kara listeye alınmıştı.

Uygurlar devamlı izleniyor

Uluslararası insan hakları kuruluşlarının raporlarına göre, Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıklar Pekin yönetimi tarafından yüksek teknolojilerle izleniyor ve kontrol ediliyor. Bunun için DNA örneklerinin alındığı ve yüzlerinden tanınmalarını sağlayacak programlarla ile çalışıldığı kaydediliyor. Yine insan hakları kuruluşlarının verilerine göre, kamplarda zorla tutulan 1 milyondan fazla Uygur dininden, kültürü ve dilinden vazgeçmeye zorlanıyor. Ayrıca bedensel açıdan kötü muamele gördüklerine ilişkin veriler bulunduğu da rapor ediliyor.

Paylaşın

G7’den Rusya Ve İran’a Uyarı

Dünyanın en zengin ülkelerinden olan ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya, İtalya ve Kanada’nın dışişleri bakanlarının Liverpool’daki toplantısından Rusya ve İran’a uyarı çıktı.

İngiltere’nin Liverpool kentinde iki gün süren G7 toplantılarının ardından yayımlanan bildiride, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması hâlinde bunun “ciddi sonuçları” olacağı ifade edildi. G7 ülkeleri ayrıca “Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne bağlılığını” yinelediğini duyurdu.

Rusya’nın Ukrayna sınırında askeri yığınak yapmasını kınayan G7 ülkelerinin delegeleri, Moskova’ya tansiyonu düşürmesi için çağrıda bulundu. ABD istihbaratı, Rusya’nın önümüzdeki aylarda Ukrayna’ya 175 bin askerin katıldığı çok cepheli bir saldırı düzenleme hazırlığında olabileceği değerlendirmesinde bulunuyor. Kremlin ise Ukrayna’yı işgal etmeye yönelik planları olduğuna dair iddiaları yalanlıyor.

İran’a “son şans” uyarısı

G7 toplantılarına ev sahipliği yapan İngiltere, İran’ı ise Viyana’da yeniden başlayan nükleer görüşmelerle ilgili olarak uyardı. Avusturya’daki görüşmelerin Tahran’ın “ciddi bir çözümle müzakere masasına gelmek için son şansı” olduğunu belirten İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, “İran’ın gelip bu anlaşmayı kabul etmesi için hâlen zaman var” dedi. Truss, İran’ın nükleer bomba yapmasına izin verilmeyeceğini sözlerine ekledi.

Dünyanın önde gelen ülkeleriyle İran arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması için yürütülen Viyana görüşmeleri, geçen Perşembe günü tekrar başlamıştı.

Viyana’daki görüşmeler, ABD’nin yeniden anlaşmaya dâhil olmasını ve İran’ın da bu mutabakat doğrultusundaki taahhütlerine bağlılığını yinelemesini amaçlıyor. ABD, Tahran’ın nükleer programında kısıtlamaya gitmesine karşılık İran’a yönelik yaptırımların hafifletilmesini öngören anlaşmadan 2018’de Trump yönetiminin kararıyla tek taraflı olarak çekilmişti.

ABD Başkanı Joe Biden, anlaşmaya geri dönmeye hazır olduklarını duyurmuştu. İranlı yetkililer de bir çözüm sağlanabileceğine dair ciddi inançla görüşmelere yeniden başladıklarını belirtiyor. Ancak Batılı ülkeler, Tahran’ı görüşmelerde sağlanan ilerlemenin kaybedilmesine neden olmakla ve zamana oynamakla suçluyor.

Truss’ın açıklamaları, 2015’teki anlaşmaya taraf ülkelerden birinin nükleer görüşmelerle ilgili verdiği ilk ültimatom olması açısından önem taşıyor. Almanya’nın G7 toplantılarına katılan yeni dışişleri bakanı Annalena Baerbock da İran’ı müzakereleri geciktirmek ve sürece olan güveni kaybettirmekle suçladı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

ABD’de Tarihi Hortum Felaketi: En Az 70 Ölü

ABD’nin Kentucky, Tennessee, Illinois, Missouri ve Arkansas eyaletlerinin farklı noktalarda etkisini gösteren hortumlar nedeniyle en az 70 kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor. Yetkililer, 36 farklı yerde hortum oluştuğunu açıkladı.

Hortumlar, yayıldıkları alan itibariyle ülke tarihinde şu ana kadar kaydedilen en büyük kasırga niteliğinde. 350 kilometreden fazla bir alana yayılan hortum ve fırtınalar nedeniyle birçok bina hasar gördü, binlerce kişi elektriksiz kaldı.

ABD Başkanı Joe Biden. en az 5 eyaleti vuran hortumların ABD tarihinin en büyük hortum felaketi olabileceğini söyledi. Federal hükümetin, hortum ve fırtınalardan etkilenen bölgelere yardım için elinden gelen ne varsa yapacağını vurgulayan Biden, Acil Durum Yönetim Dairesi’nin (FEMA) hortumlardan zarar görenler için acil barınma imkanları sağlayacağını bildirdi.

Kentucky’yi ziyaret etmeyi teklif ettiğini söyleyen Biden, Kongre’den de, felaketle başa çıkmak için gereken bütçe neyse onaylamasını isteyeceğini belirtti. Biden, Çevre Koruma Dairesi EPA’ye de, iklim değişikliğinin fırtınalarda ne kadar etkisi olduğunu incelemesi talimatını vereceğini kaydetti.

“Ölü sayısı 100’ü aşabilir”

Kentucky Valisi Andy Beshear, yerel televizyon kanalı WLKY’den yaptığı açıklamada, eyalet genelinde acil durum ilan edildiğini, arama kurtarma çalışmalarında Kentucky Ulusal Muhafızları ve eyalet polislerinin devreye sokulduğunu belirtti. Eyaleti son 24 saat içinde en az 4 hortum vururken, 10 ilçeden can kayıpları haberleri geldiği belirtiliyor.

Vali Beshear daha sonra düzenlediği basın toplantısında da, “Bunun, eyaletimizin tarihindeki en çok can kaybına yol açacak hortum olduğunu tahmin ediyorum” dedi. Ölü sayısının 100’ü geçebileceğini kaydeden Vali Beshear, hortumun Mayfield’da bir mum fabrikasını vurduğu sırada içeride 110 civarında kişinin bulunduğunu söyledi.

Illinois eyaletinde de kasırga nedeniyle bazı binalar hasar gördü. Amazon firmasının Edwardsville kentindeki deposu da ciddi oranda hasar gören binalar arasında. Edwardsville emniyet biriminden yapılan açıklamada, deponun bir kısmının çöktüğü, olay yerinde kurtarma çalışmalarının sürdüğü belirtildi. Arkansas eyaletinde de bir yaşlı bakım evi fırtınanın en fazla zarar verdiği binalar arasında. Bakım evinde yaralılara müdahaleler sürüyor.

Biden’den hortumların vurduğu eyaletlere yardım sözü

Başkan Joe Biden sabah saatlerinde Twitter üzerinden paylaştığı mesajda, gelişmelerle ilgili bilgilendirildiğini belirtti. Biden, arama-kurtarma ve zarar tespit çalışmaları devam ederken, hortumlardan etkilenen eyaletlere ihtiyaçları olan ne varsa sağlanacağının sözünü verdi.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada da, Biden’ın Acil Durum Yönetim Dairesi (FEMA) Başkanı Deanne Criswell, Beyaz Saray İç Güvenlik Danışmanı Liz Sherwood-Randall, Beyaz Saray Genel Sekreter Yardımcısı Jen O’Malley Dillon ve diğer ilgili yetkililerden, şiddetli hava koşulları ve hortumlar ile yürütülen çalışmalar hakkında brifing aldığı bildirildi.

Etkilenen eyaletlerin valileriyle görüşen Biden’ın, federal kaynakların hava koşulların en çok vurduğu bölgelere acilen aktarılması talimatı verdiği belirtildi.

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)

 

Paylaşın

Joe Biden’dan Vladimir Putin’e Ukrayna Uyarısı

ABD Başkanı Joe Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, video konferans yöntemiyle gerçekleşen ve iki saati aşkın süren bir görüşmede Ukrayna’nın doğusundaki yaşanan gerginliği ele aldılar. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Başkan Biden’in Ukrayna’daki gerginliğin askeri bir çatışmaya dönüşmesi halinde bunun sonuçları olacağı konusunda Rusya Devlet Başkanı Putin’i uyardığı belirtildi.

Biden’in görüşmede Ukrayna’da yaşanan gerginlikten “ABD ve Avrupalı müttefiklerinin derin kaygı” duyduğunu dile getirdiği kaydedildi. Biden’in bu gerginliğin “askeri bir çatışmaya dönüşmesi halinde ABD ve Avrupa müttefiklerinin güçlü ekonomik ve başka tedbirlerle karşılık vereceğini” açıkça ifade ettiği bildirildi.

Beyaz Saray’ın açıklamasına göre, Biden görüşmede Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne desteğe vurgu yaparken, gerginliğin azaltılması ve diplomasiye geri dönülmesi çağrısı yaptı.

Beyaz Saray video konferansa dair görüntü paylaşmazken, Rus devlet televizyonunda Putin’in Biden ile görüşmesinden bir kesit yayınladı. Söz konusu kesitte, iki liderin birbirini selamladığı, Biden’in Putin’e bir dahaki sefere yüz yüze görüşebilmeyi umduğunu söylediği görüntüler yer aldı.

Rusya’nın haftalardır Ukrayna sınırına on binlerce asker yığması, ABD ve Avrupa’da Rus ordusunun Ukrayna’yı işgal edebileceği endişesi yaratıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırabileceğine dair iddialar nedeniyle NATO da alarma geçti. Bu iddiaları reddeden Moskova ise Ukrayna’yı doğudaki ayrılıkçı bölgeler Donetsk ve Luhansk sınırlarına 120 binden fazla asker göndererek, provokasyon yapmakla suçluyor.

Paylaşın

ABD’den Pekin Olimpiyatlarına Diplomatik Boykot Kararı!

ABD, Çin’deki insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek, Pekin’de yapılacak Kış Olimpiyat Oyunları’nı diplomatik olarak boykot etme kararı aldı. ABD Başkanı Biden, Çin’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle Pekin’de düzenlenecek Olimpiyatların diplomatik olarak boykot edilebileceğini söylemişti. 

Biden yönetimi, Sincan bölgesinde Uygur azınlığa yönelik insan hakları ihlallerini soykırım olarak nitelendiriyor. Pekin yönetiminin Uygurlara yönelik tutumuna tepki gösteren muhafazakâr siyasetçiler, 4-20 Şubat 2022 tarihleri arasında düzenlenecek Olimpiyatların tamamen boykot edilmesini talep ediyordu.

Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan’da sürdürdüğü soykırım ve insanlığa karşı suçlar ile diğer insan hakları ihlalleri nedeniyle Biden yönetimi Pekin’de düzenlenecek 2022 Kış Olimpiyatlarına ve Paralimpik Oyunlarına, hiçbir diplomatik ve resmi temsilci göndermeyecek” ifadelerini kullandı.

Psaki, “Sincan’daki korkunç insan hakları ihlâlleri ve zulmüne rağmen” resmi temsilci göndermenin Olimpiyatları “olağan bir şey” haline dönüştüreceğini ifade ederek, “bunu yapamayacaklarını” söyledi. Psaki, Olimpiyatlara katılacak ABD’li atletlere ise “tam destek” vereceklerini, “evde tezahürat edeceklerini” sözlerine ekledi.

Başkan Joe Biden geçen ay yaptığı açıklamada, Çin’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle Pekin’de düzenlenecek Olimpiyatların diplomatik olarak boykot edilebileceğini söylemişti.

Çin açıklama öncesinde uyarmıştı

ABD’nin Pekin Olimpiyatlarına diplomatik boykot uygulayacağı yönündeki açıklaması öncesinde konu medyaya yansımış ve Çin boykot iddialarına tepki göstermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian Pazartesi günü yaptığı açıklamada, ABD’nin boykot kararı alınması halinde “kararlılıkla karşılık” verileceği tehdidinde bulunmuştu. Zhao Lijian, “Kış Olimpiyat Oyunlarının siyasi bir duruş ve manipülasyon için bir sahne olmadığını vurgulamak istiyorum” ifadesini kullanmıştı.

Paylaşın

Türkiye – ABD Arasında ‘Vergi’ Anlaşması

Türkiye ve ABD, Dijital Hizmetler Vergisi uygulayan Avusturya, Fransa, İngiltere, İtalya ve İspanya ile ABD arasındaki ortak uzlaşı metnine Türkiye’nin dahil olması konusunda anlaştı. Böylelikle ABD ve Türkiye 2023’ten itibaren dünya genelinde uygulanacak yeni kurumlar vergisi anlaşmasına geçiş sürecine girecek.

ABD Hazinesi bu anlaşmanın Türkiye’ye karşılık vermek amaçlı getirilen gümrük vergilerinin kaldırmasının önünü açacağını belirtti. Türkiye ise şu açıklamayı yaptı:

“Küresel cirosu 20 milyar Euroyu ve yüzde 10 vergi öncesi karlılık eşiğini aşan çok uluslu şirketlerin, yüzde 10 karlılık seviyesini aşan karının yüzde 25’i, ilgili ülkede fiziki bir varlığı olmasa bile pazar ülkelere dağıtılacak. Ülkeler de bu gelire kendi vergi oranlarını tatbik ederek kurumlar vergisi alacaklar. Varılan uzlaşıya göre, geçmiş dönemlerde bu şirketlerden kurumlar vergisi alınamadığı için konulan dijital hizmetler vergisi gibi tek taraflı önlemler de uluslararası anlaşma ile gelen bu yeni vergileme hakkı karşılığında kaldırılacak.

“Tek taraflı önlemlerin kaldırılmasının zamanlaması ve geçiş dönemi düzenlemeleri ise hazırlanacak olan Uluslararası Sözleşmeye ve ülkelerin ikili müzakeresine bırakılmıştı. 2022 yılında yeni sisteme ilişkin çok taraflı bir sözleşme hazırlanması ve bu sözleşmenin 2023 yılında yürürlüğe girmesi planlanıyor. Bu uzlaşıyla birlikte OECD’ye göre, Dünyanın en büyük ve en karlı yaklaşık 100 büyük global şirketin yıllık 125 milyar doların üzerindeki karı ülkeler arasında yeniden dağıtıma tabi olacak ve bu şirketler gelir elde ettikleri ülkelerde kurumlar vergisi ödeyecekler.”

ABD, Türkiye’ye yönelik ek gümrük vergilerini kaldırıyor

Son birkaç yılda özellikle karlı ve büyük teknoloji şirketlerinin kazançlarından gerektiği gibi kurumlar vergisi alamadığını düşünen bazı ülkelerin, dijital hizmet vergisi gibi adlar altında farklı düzenlemeler yaptığının belirtildiği duyuruda, ABD’nin ise dijital hizmet vergisi uygulayan ülkelere, kendi şirketlerine ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle geçen yıl ticaret soruşturması başlattığı kaydedildi.

Duyuruda, ABD’nin bu soruşturma sonucunda, Ocak 2021’de Türkiye, Hindistan, İngiltere, İtalya, İspanya ve Avusturya’ya ek gümrük vergisi koyma kararı aldığı ifade edilerek, Haziran’da, Türkiye’nin ABD’ye ihraç ettiği halı, cam, seramik ve mücevherat sektöründeki 32 ürüne yönelik olarak yüzde 25 oranında ilave gümrük vergisi uygulanması kararı açıklandığına işaret edildi.

Duyuruda, ABD ile Türkiye dahil 6 ülke arasında varılan bu yeni uzlaşıyla alınan kararlar şu şekilde belirtildi:

“Kurumlar vergisine ilişkin son varılan mutabakatı içeren çok taraflı sözleşme imzalanıp yürürlüğe girene kadar bu ülkeler dijital hizmet vergilerini uygulamaya devam edecek. 1 Ocak 2022 ile 31 Aralık 2023 (uluslararası sözleşme daha erken yürürlüğe girerse bu tarih) arasında tahakkuk eden dijital hizmet vergisinin bir kısmı, izleyen yıllarda çok taraflı sözleşmeye istinaden ödenmesi gereken kurumlar vergisinden mahsup edilecek. Böylece, geçiş döneminde sanki yeni kurallar geçerliymiş gibi kurumlar vergisi hesaplanacak. Bu tutarın üzerindeki dijital hizmet vergileri ise kapsama giren şirketlerin izleyen yıllarda ödeyeceği kurumlar vergisinden mahsup edilecek. Karşılığında ABD de ek gümrük vergilerini kaldıracak.”

(Kaynak: bianet.org)

Paylaşın

10 Ülkeden Osman Kavala’yı Serbest Bırakın Çağrısı

Aralarında Almanya, ABD, Danimarka, Finlandiya gibi ülkelerinde bulunduğu 10 ülkenin büyükelçiliği, Türkiye’ye Osman Kavala’yı serbest bırakın çağrısında bulundu. Çağrı metninde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kavala kararı hatırlatıldı.

Haber Merkezi / Almanya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri 4 yıldır tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala hakkındaki kararın hatırlatıldığı çağrı metninde şu ifadelere yer verildi;

“Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir.

“Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması…”

Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz.”

Paylaşın

Hawaii’de 6,2 Büyüklüğünde Deprem!

ABD Jeolojik Araştırma Merkezi, Hawaii’nin güneyinde 6,2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini duyurdu. Açıklamada, deprem sonrası tsunami uyarısı yapılmadığı ve acil bir hasarın rapor edilmediği belirtildi.

Haber Merkezi / Deprem, Hawaii’nin güneyindeki Büyük Ada’da bulunan Naalehu bölgesinin yaklaşık 27 kilometre güneyinde, 35 kilometre derinliğinde meydana geldi. Depremin ilk olarak 6.1 büyüklüğünde olduğu açıklanmıştı. Hawaii adasında ve ana adaların çoğunda deprem hissedildi.

6,2 büyüklüğündeki depremin ardından aynı bölgede 4,3 büyüklüğünde bir sarsıntı ve 2,5 veya daha büyük onlarca artçı sarsıntı daha meydana geldi. Yetkililer, başka artçı sarsıntılarında olabileceğini söyledi.

Hawaii Sivil Savunma Kurumu, herhangi bir hasar bildiriminin olmadığını, ancak, kaydedilen sarsıntının büyüklüğü nedeniyle, binalarda veya (kötü inşa edilmiş) yapılarda çok hafif hasarların olabileceğini açıkladı.

Paylaşın

ABD Genelkurmay Başkanı Milley’den Acı İtiraf: Afganistan’daki Savaşı Kaybettik

ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley, ABD birliklerinin Afganistan’dan çekilmesi ve başkent Kabil’deki tahliye hakkında Silahlı Hizmetler Komitesi’ne yaptığı açıklamada, ABD’nin Afganistan’daki 20 yıllık savaşı ‘kaybettiğini’ kabul etti.

Haber Merkezi / General Mark Milley, açıklamasında, “Afganistan’daki savaşın, Taliban iktidara geldiğine göre istediğimiz şartlarda sona ermediği açık” ifadelerini kullandı. “Savaş stratejik bir başarısızlıktı” diyen Milley, “Savaş son 20 günde, hatta 20 ayda kaybedilmedi” dedi.

Afganistan’daki 20 yıllık ABD askeri varlığına son verilmesi emrini veren ABD Başkan Joe Biden’ın en üst düzey askeri danışmanı olan Milley, “Savaşın kaybedilmesinde çok geriye giden bir dizi hatalı stratejik kararın etkisi de var” ifadelerini kullandı.

Afganistan’daki yenilgiden bir çok ders alındığını söyleyen Genelkurmay Başkanı Milley, açıklamasının devamında, yenilgiye neden olan bir dizi faktörü sıraladı.

ABD, Afganistan’ı neden işgal etmişti?

El Kaide’nin 11 Eylül 2001’de ABD’ye saldırmasından günler sonra, Başkan George W. Bush, ‘Amerikan güçlerinin Afganistan’da konuşlu terörist gruba ve Taliban hedeflerine yönelik saldırılar başlattığını’ duyurmuştu.

Başkan Bush operasyonu, “Dikkatlice hedeflenen bu saldırılar, Afganistan’ın terör operasyonlarının üssü olarak kullanılmasını engellemek ve Taliban rejiminin askeri kapasitesine saldırmak için tasarlandı.” diye tanımlamıştı.

Bush, Afganistan’ın büyük kısmını yöneten Taliban’ın, Afganistan içindeki üslerden saldırı planlayan el Kaide liderlerini teslim etme talebini reddettiğini söyledi. El Kaide liderlerini adalete teslim etmeyi amaçladığını belirten Bush, “Şimdi Taliban bir bedel ödeyecek.” açıklamasında bulunmuştu.

Paylaşın