Avrupa Birliği, Fosil Yakıtlı Araç Satışına Yasak Getirdi

Avrupa Birliği (AB), 2035 yılından sonra fosil yakıtlı araç satışına yasak getirdi. AB içinde ulaştırmanın hava kirliliğinin dörtte birini oluşturduğu, otomobillerini ise dışarı salınan karbonun yüzde 15’inden sorumlu olduğu belirtiliyor.

Yapılan son bir araştırma, Avrupa Birliği’nde (AB) satılan araçların sadece yüzde 12’sinin elektrikle çalıştığını ortaya koymuştu.

Avrupa Parlamentosu (AP) 2035 yılından itibaren fosil yakıtlı araç satışının yasaklanmasını öngören yasa tasarısını kabul etti.

AP Genel Kurulu’ndaki oylamada, 340 “evet”, 279 “hayır”, 21 “çekimser” oyu çıktı.

Kabul edilen yasa uyarınca, karbon yayan benzin ve dizel araçların AB ülkelerinde satışına 2035 yılından sonra yasak getirilecek.

Yasal mevzuata daha önce yeşil ışık yakan AB ülkeleri, gelecek bakanlar toplantısında tasarının yasalaşmasına resmen onay verecek.

AP’de muhafazakar parlamenterlerin önemli bir kısmının karşı çıktığı yasal mevzuatın kabul edilmesiyle AB ülkelerinde hava kirliliğinin önemli ölçüde azaltılması hedefleniyor.

Mevzuatı savunanlar ayrıca, AB’deki otomobil üreticilerinin ABD ve Çinli rakipleriyle daha iyi rektabet edeceği görüşünü dile getiriyor.

AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, ABD v e Çin’in elektrikli otomobil üreticilerinin son yıllarda önemli aşamalar sağladıklarını belirterek, “Geçen yıldan itibaren bu yıl sonuna kadar Çin, 80’den fazla elektrikle çalışan otomobil modelini uluslararası pazarlara sunmak için hazırlanıyor. AB otomobillerinin bu yarışın dışında kalmasına izin veremeyiz“ dedi.

Buna karşı çıkanlar ise Avrupa otomobil sanayinin bu konuda köklü bir değişikliğe gitmek için hazır olmadığı görüşünü dile getiriyor.

AB içinde ulaştırmanın hava kirliliğinin dörtte birini oluşturduğu, otomobillerini ise dışarı salınan karbonun yüzde 15’inden sorumlu olduğu belirtiliyor.

Son düzenlenen bir araştırma, AB’de satılan araçların sadece yüzde 12’sinin elektrikle çalıştığını ortaya koymuştu.

Paylaşın

Türkiye’den AB Ülkelerine İltica Başvuruları Tüm Zamanların En Yüksek Seviyesinde

Avrupa Birliği İltica Ajansı (EUAA) verilerine göre AB ülkeleri, Norveç ve İsviçre’ye sadece kasım ayında 105 bin 970 iltica başvurusu yapıldı. Bu başvurularda ilk sırayı 17 bin 739 ile Suriyeliler alırken onu 14 bin 877 ile Afganistan vatandaşları, 8 bin 342 ile Türkiye vatandaşları, 4 bin 884 ile Kolombiya vatandaşları ve 4 bin 350 ile Venezuelalılar takip etti.

Bangladeş, Fas, Gürcistan, Mısır, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Peru vatandaşlarının başvuruları da kasımda rekor kırdı. Ukrayna’dan gelen 4 milyonun üzerindeki göçmen ise bu istatistiklerde yer almıyor. Ukraynalılar Geçici Koruma Yönetmeliği kapsamında değerlendiriliyor.

Avrupa Birliği ülkeleri, Norveç ve İsviçre’ye Türk vatandaşları tarafından yapılan iltica başvurusu tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı.

Türkiye gibi Avrupa Birliği’ne aday ülkeler olan Arnavutluk, Kuzey Makedonya ve Moldova vatandaşlarından gelen iltica taleplerindeki artış da dikkat çekti.

Avrupa Birliği normalde güvenli olarak kabul edilen ve uluslararası koruma talebi için uygun olmayan ülkelerden gelen iltica başvurularında yaşanan artıştan endişeli. Özellikle Hindistan, Bangladeş, Fas, Mısır ve Peru’dan gelenlerin yaptığı başvurularda patlama yaşandı.

Avrupa Komisyonu 2022 yılındaki iltica başvurularının 924 bine ulaşarak 2016’dan beri en yüksek seviyeye çıkacağını tahmin ediyor. Sınırlardan düzensiz geçişlerinde üçe katlanara 330 bine çıkması bekleniyor.

Stokholm’de yapılan iki günlük gayriresmi toplantıda Avrupa Komisyonu’nun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ylva Johansson “Düzensiz gelişlerin üç katı kadar iltica başvurusu alıyoruz ve bu kabul kapasitelerini zorluyor,” ifadelerini kullanırken bunların bir çoğunun uluslararası korumaya ihtiyacı olmayan kişiler olduğunu vurguladı.

Avrupa Birliği İltica Ajansı (EUAA) verilerine göre AB ülkeleri, Norveç ve İsviçre’ye sadece kasım ayında 105 bin 970 iltica bavurusu yapıldı.

Bu başvurularda ilk sırayı 17 bin 739 ile Suriyeliler alırken onu 14 bin 877 ile Afganistan vatandaşları, 8 bin 342 ile Türk vatandaşları, 4 bin 884 ile Kolombiya vatandaşları ve 4 bin 350 ile Venezuelalılar takip etti.

Bangladeş, Fas, Gürcistan, Mısır, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Peru vatandaşlarının başvuruları da kasımda rekor kırdı.

Ukrayna’dan gelen 4 milyonun üzerindeki göçmen ise bu istatistiklerde yer almıyor. Ukraynalılar Geçici Koruma Yönetmeliği kapsamında değerlendiriliyor.

AB ülkelerinde ilk defa başvurular ve temyize gidenler de dahil olmak üzere 850 bin civarıda başvuru bulunuyor.

Johansson bu başvuruların yüzde 60’ından fazlasının “negatif” sonuçlanacak durumda olduğunu ve AB topraklarını terk etme kararı çıkacağını belirtti.

‘Ulusal sistemler üzerindeki baskı artıyor’

Fakat birlik ülkeleri negatif sonuçlanan başvuru sahiplerini kendi ülkelerine ya da aktarma yaptıkları ülkelere geri göndermekte zorlanıyor. 2022 yılında kayıtlı düzensiz göçmenler arasında geri dönme oranı yüzde 21’de kaldı.

Bu nedenle içişleri bakanları AB Vize Kanu’nun geri kabul konusunda işbirliği yapmayan AB dışı ülkelere yaptırım uygulanmasını öngören 25a maddesinin kullanımıyla ilgili bir çalışma talep edebilir.

Johansson da etkin bir geri gönderme politikasının başlangıçta gereksiz olan başvuruların azalması için caydırıcı bir önlem olacağını savunuyor.

Ajansın kasım ayı raporunda “Eski başvurular ve yeni başvurulardaki olağanüstü artış ulusal sistemler üzerindeki baskıyı artırıyor,” ifadeleri yer aldı.

Güvenli ülkeler

Uluslararası kanunlara göre kendi ülkesinde zulüm, cinsel şiddet, işkence, ayrım ve insanlık dışı muamele ile karşılaşma riski bulunanlara koruma sağlanması gerekiyor.

Ama AB üyesi ülkeler eğer bir kişinin orantısız cezalandırma yapılmayacağından emin olunan ve yeterli insan hakları güvencesine sahip olduğu kabul edilen ve demokratik “güvenli ülkelerden” geldiğini tespit etmesi halinde başvuruyu reddetme hakkı bulunuyor.

Fakat her ülke kendi “güvenli ülke” tanımlamasını yaptığı için örneğin Almanya’da güvenli ülke olarak kabul edilen bir yer İtalya’da güvenli kabul edilmiyor olabiliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Avrupa Birliği Ülkeleri, Ukrayna’ya Yeni Askeri Yardımda Anlaştı

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Ukrayna’ya zırhlı araçlar ve hava savunma sistemlerini de içeren toplam 2,5 milyar dolarlık yeni yardım paket açıklamasının ardından, Avrupa Birliği’de (AB) yeni yardım paketini duyurdu.

AB dışişleri bakanları Ukrayna için 500 milyon Euro (542 milyon dolar) askeri yardım üstünde anlaşmaya vardı. AB dönem başkanı İsveç, sosyal medya mesajında, “Ukrayna silahlı kuvvetlerine verdiğimiz desteği kararlılıkla sürdürüyoruz” dedi.

Avrupa Birliği ülkelerinin dışişleri bakanları, 9-10 Şubat’ta yapılacak olağanüstü AB zirvesinden önce Brüksel’de toplandı. Toplantıda Ukrayna’ya yeni askeri yardım paketi üzerinde anlaşmaya varıldı.

Almanya Kiev’e Leopard tankları göndermesi için her gün daha fazla baskı altında kalırken Avrupa Birliği dışişleri bakanları bugün Ukrayna için 500 milyon Euro (542 milyon dolar) askeri yardım üstünde anlaşmaya vardı.

AB’nin Ukrayna’ya yedinci yardım paketi, 27 ülkenin dışişleri bakanları Brüksel’de buluştukları sırada geldi. Son olarak geçen hafta Batılı ülkeler Ukrayna’ya muharip tanklar göndermekte başarısız olmuş, ancak milyarlarca dolarlık destek sözü vermişti.

İsveçli ve Çek yetkililer, dışişleri bakanlarının 500 milyon Euro’luk paketle birlikte AB’nin Ukrayna’daki askeri eğitim misyonu için ek 45 milyonluk “öldürücü olmayan ekipmanı” onayladıklarını söylediler.

AB dönem başkanı İsveç, Twitter mesajında “Ukrayna silahlı kuvvetlerine verdiğimiz desteği kararlılıkla sürdürüyoruz” dedi.

Öte yandan toplantıya gelen birçok bakan Almanya’nın Ukrayna’ya Leopard tankları gönderme izni vermesinin kilit önemde olduğunu söyledi.

Almanya’nın Leopard tankları Avrupa’da çeşitli ülkelerin orduları tarafından kullanılıyor. Bu tanklar Rusya işgaline karşı savaşan Ukrayna için ideal tanklar arasında görülüyor, ancak Berlin’in tankların satışına izin vermesi gerekiyor. Berlin ise izni verme konusunda hala direniyor.

Polonya, Ukrayna’ya elindeki Leopard tanklarından göndermek için Almanya’dan izin isteyeceğini ve diğer ülkelerin de yapması halinde izni beklemeden tankları Ukrayna’ya gönderebileceğini söyledi.

Letonya Dışişleri Bakanı Edgars Rinkevics Brüksel’deki toplantıya geldiği sırada “Bu noktada savaşçı tankların neden sevk edilemediğini açıklamak için iyi bir bahane yok” dedi.

Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis, tankların bir gün daha bekletilmemesi gerektiğini söylerken, Estonya Dışişleri Bakanı Urmas Reinsalu ‘Avrupa’nın motoru’ olarak görülen Almanya’nın Ukrayna’ya yardım etme konusunda özellikle sorumluluğu olduğunu söyledi. Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, Avrupalılar’ın Ukrayna’ya ihtiyacı olan şey konusunda şimdi yardım etmemeleri halinde Rusya’nın savaşı kazanabileceğini söyledi.

Bir AB diplomatı ise Almanya’nın baskı altına alınmayı sevmediğini ve bunun yapıcı olmayabileceği uyarısında bulunduğunu söyledi.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock Pazar günü toplantıda

Berlin’in Polonya’nın önünde durmayacağı şeklindeki yorumlarını açıklamayı reddetti. Baerbock yalnızca “Ukrayna’yı savunmak için elimizden gelen her şeyi yapmak önemli” dedi.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un merkez sol Sosyal Demokrat Partisi, Batı’nın savaşı alevlendirebilecek ani hamlelerden kaçınması gerektiği görüşünde. Ancak birçok AB müttefiki Almanya’nın bu tutumunu reddediyor ve Rusya’nın şimdiden 11 aydır devam eden Ukrayna işgalini sürdürmekte kararlı olduğunu söylüyor.

AB, Rusya’ya karşı onuncu yaptırım paketi üzerinde çalışırken, Macaristan ise Rusya’ya daha fazla yaptırıma karşı olduğu sinyalini verdi.

Macaristan Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto “Savaşı daha fazla uzatacak ve gerilimin tırmanmasına neden olabilecek tüm kararlar çıkarlarımıza aykırı. Yaptırımların Avrupa’yı çıkmaz yola ittiği kanıtlanmış durumda” diye konuştu.

(Kaynak: Reuters)

Paylaşın

AB’den İran’a Yeni “Mahsa Amini” Yaptırımları

Mahsa Amini’nin ölümü sonrası düzenlenen gösterilere yönelik müdahaledeki rolleri nedeniyle Avrupa Birliği’nden (AB) İranlı 18 kişi ve 19 kuruluşa yaptırım uygulama kararı geldi. Son yaptırımlarla birlikte AB’nin kısıtlayıcı tedbir uyguladığı İranlı kişi sayısı 164, kuruluş sayısı 31’e çıktı.

Yaptırım uygulanacak kişiler arasında İran Gençlik ve Spor Bakanı Seyid Hamid Hazaveh Seccadi, bazı milletvekilleri, bazı illerin valileri, devlet medyasının çalışanları ile İran Devrim Muhafızları Ordusunun bazı üst düzey yetkilileri bulunuyor.

Listede İran Devrim Muhafızları Ordusunun ülkenin bazı bölgelerindeki birimleriyle İran Özel Polis Kuvvetleri ve güvenlik hizmeti veren bazı şirketler de yer alıyor.

Yaptırımlar AB’ye seyahat yasağı, varlıkların dondurulması ve bu kişi ve kuruluşlara fon sağlanmasının yasaklanmasından oluşuyor. Ayrıca halka baskı aracı olarak kullanılabilecek bazı malzemelerin ve takip cihazlarının da İran’a satışı yasaklanıyor.

Mahsa Amini isimli 22 yaşındaki Kürt kadının 16 Eylül’de “ahlak polisi” sorgusunda hayatını kaybetmesi sonrası patlak veren ve İran rejimi karşıtı gösterilere dönüşen eylemlere milyonlarca kişi katıldı. Olaylar sırasında İran güvenlik güçlerinin açtığı ateşte 500’ün üzerinde insan yaşamını yitirdi.

İran’da kadınlara nasıl muamele yapılıyor?

İran, Afganistan’daki Taliban rejimi dışında kamusal alanda başörtüsü takmayı zorlayan tek ülke.

İranlı kadınların eğitime tam erişimi var, ev dışında çalışıyor ve kamu görevlerinde bulunuyorlar. Ancak, başörtüsü takmanın yanı sıra uzun, bol elbiseler de dahil olmak üzere halka açık yerlerde “mütevazı” giyinmeleri gerekiyor. Evli olmayan erkek ve kadınların birbirine yakın durması ve teması yasak.

1979 İslam Devrimi’nden sonraki günlere dayanan kurallar, “devletin her kademesinde yolsuzluk ve rüşvet gibi durumların aleniyet kazandığı ülkede” ahlak polisi tarafından uygulanıyor.

Resmi olarak Rehberlik Devriyesi olarak bilinen bu birimler, halka açık alanlarda geziyor ve hem erkeklerden hem de kadınlardan oluşuyor.

Uygulama, bir noktada ahlak polisini aşırı saldırgan olmakla suçlayan ve nispeten ılımlı olan eski Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani döneminde yumuşatıldı. 2017 yılında kadınların kıyafet kurallarını ihlal ettikleri için tutuklanmayacağı sadece uyarılacağı açıklandı.

Ancak geçen yıl seçilen sert görüşlü Reisi yönetiminde, ahlak polisinin ajanları farklı bir uygulamaya geçti.

BM insan hakları ofisi, son aylarda genç kadınların yüzlerine tokat atıldığını, coplarla dövüldüklerini ve polis araçlarına alındıklarını söylüyor.

Ne olmuştu?

İran’ın Sakız kentinden başkent Tahran’a akrabalarını ziyarete gelen Mahsa Amini erkek kardeşinin kullandığı aracı durduran ahlak polisince gözaltına alınmıştı. Kardeşine, nasihat edilip serbest bırakılacağı söylenerek götürülen genç kadının, gözaltına alındıktan iki saat sonra komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıktı.

Devlet televizyonu Amini’nin dövüldüğü iddialarını yalanlayarak, polisin genç kadını “nasihat etmek ve eğitmek” üzere karakola götürdüğünü ve orada kalp krizi geçirdiğini söyledi. Akrabaları, kadının herhangi bir kalp rahatsızlığı olduğunu yalanladı.

Devlet televizyonu bir polis karakolunda Amini olduğu söylenen bir kadının oturduğu koltuktan bir yetkiliyle konuşmak üzere kalktıktan sonra yere düştüğünü gösteren güvenlik kamerası kayıtları yayınladı. Ancak görüntülerden kadının Amini olduğu doğrulanamadı.

Amini’nin dövülerek öldürüldüğü yolunda sosyal medyada yayılan iddialarını reddeden Tahran emniyeti açıklamasında, “Ayrıntılı araştırmalara göre, Amini’nin araca alınması sonrasında ve tutulduğu karakolda fiziksel bir temas olduğunu” reddetti.

Ancak, İran’ın yarı resmi Fars haber ajansı, Mahsa Amini’nin ahlak polisince dövülmesi nedeniyle komaya girdiğini duyurdu.

Şu ana kadar Tahran, Senendec, Kerec, Tebriz, Meşhed, Kiş, Kirman, Yezd, Reşt, Bender Abbas, Abadan, Kirmanşah, Erdebil, İsfahan, Urumiye, Kazvin, Zencan, İlam, Mazenderan, Hemedan başta olmak üzere birçok şehirde gösteriler düzenlendi. Birçok noktada eylemciler ile güvenlik güçleri arasında şiddetli arbede yaşandı.

Paylaşın

“Cırcır Böceği Tozu” Avrupa Birliği’nin Yeni Gıdaları Arasında

Avrupa Birliği (AB) un kurdu ve çekirgeden sonra cırcır böceğini de gıda ürünlerinde kullanılmak üzere serbest bıraktı. Söz konusu uygulamadan, ilk beş yıl boyunca sadece cırcır böceğinin toz olarak serbest bırakılması için resmi başvuruda bulunan şirket faydalanacak.

Un kurdu ve çekirgenin ardından Avrupa Birliği’nde (AB) cırcır böceği de gıdalarda belli miktarda kullanılabilecek. Vietnamlı bir şirketin 2019’daki kullanım başvurusu üzerine yapılan inceleme sonrasında cırcır böceğinin kimi unlu mamüller, atıştırmalıklar, soslar, makarna, bisküvi ya da et katkı maddesi vb olarak kullanımına izin verilmişti. Uygulama 24 Ocak’ta yürürlüğe giriyor.

Avrupa Birliği’nin (AB) resmi gazetesinde yayınlanan bilgilendirme ile birlikte un kurdu ve çekirgeden sonra cırcır böceği de gıda ürünlerinde kullanılmak üzere serbest bırakılmış oldu. Söz konusu uygulamadan, ilk beş yıl boyunca sadece cırcır böceğinin toz olarak serbest bırakılması için resmi başvuruda bulunan şirket faydalanacak.

Ürünlerin içindekiler kısmında yer alacak

AB’nin yayınladığı genelgeye göre, söz konusu gıdalarda böcek tozu kullanıldığının belirtilmesi şartı bulunuyor. Avrupa’da tüketimi çok da yaygın olmayan ürünler önce incelenip “yeni tür gıda ürünü” olarak derecelendirilyor. AB, Mart 2022’de cırcır böceğini yeni gıda ürünü olarak resmen sınırflandırmıştı. 24 Ocak 2023’ten itibaren de yağsız toz halinde kullanımı resmen yürürlüğe giriyor. Söz konusu ürünlerin kulanımına izin verilmeden önce Avrupa Birliiği Gıda Güvenliği Kurumu (EFSA) tarafından inceleniyor ve özel bir prosedürden geçiriliyor.

Gıdalarda böcek kullanımı diğer maddelerde de olduğu gibi paketin üzerinde, tüketicinin bakabileceği içindekiler bölümünde deklare edilmek zorunda. Halen kullanılan böceklere ilişkin standart bir hukuki tanımlama yer almadığından genellikle hayvanların Latince adı belirtilerek dikkat çekiliyor. Cırcır böceğinin kullanıldığı ürünlerde de örneğin “Acheta Domesticus tozu kullanılmıştır” ibaresinin yer alması bekleniyor. Böceklerin kullanıldığı gıdaların kimi alerjik tepkiye yol açabileceğine dikkat çekilse de alerjik ürün olarak deklare edilmiyor ve tüketicilerin içindekiler kısmına bakması tavsiye ediliyor.

Sevmeyenlerin korkması gerekiyor mu?

Böcekler pahalı malzeme olduğundan gıda ürünlerinde günümüzde yaygın şekilde kullanılmıyor. Ancak protein oranının yüksekligi nedeniyle gelecekte et veya balık gibi ürünlere alternatif olabileceği öngürüsünde bulunuluyor. Değerli Omega 3 ve Omega 6 doymamış yağlar içeren kimi böceklerin ayrıca magnezyum ve fosfor açısından da zengin olabildiği belirtiliyor. Kimi çekirge türlerinin örneğin sığır veya tavuktan çok daha fazla protein içerdiği de bilinen bir gerçek. Protein değeri açısından böceklerin kimi kuru yemiş, tahıl ve hububat ürününden daha değerli olduğu bildiriliyor. Üretim açısından da iklimle daha dost olduklarına dikkat çekiliyor.

AB’nin 2015 yılındaki kararnamesiyle yenilikçi gıda maddelerinin değerlendirme ve izin işlemlerinin kolaylaştırılması ve Avrupa çapında merkezileştirilmesi hedeflenmişti. Böcekler, çevreye fazla zarar vermemeleri ve yüksek besin değerleri nedeniyle sürdürülebilir bir protein kaynağı olarak görülüyor ve pek çok kültürde cırcır böceği, çekirge, un kurdu gibi böcekler zaten sıklıkla tüketiliyor. Avrupa’da ise böcek içeren gıda maddeleri çok küçük bir piyasaya sahip.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

NATO Ve Avrupa Birliği İşbirliğinde Türkiye Endişesi

Avrupa Birliği (AB) ile Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) arasında işbirliğini güçlendirmeyi amaçlayan yeni bir bildiriye imza atılacak. AB ile NATO arasında planlanan işbirliğinin Türkiye nedeniyle kalıcı olup olmayacağı bir endişe konusu.

NATO üyesi Türkiye, AB ile gizli bilgilerin değiş tokuşunu öngören anlaşmaların uygulanmasını şimdiye kadar engellemiş, bu nedenle AB ile NATO arasındaki askeri işbirliği bazı alanlarda ya karmaşık hale gelmiş ya da yüzeysel kalmıştı. Ankara bu tutumuna gerekçe olarak 2004 yılında Avrupa Birliği üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni resmi olarak tanımamasını göstermişti.

Alman haber ajansı dpa’nın edindiği bilgilere göre Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB Konseyi Konseyi Başkanı Charles Michel ve NATO Genel Serketeri Jens Stoltenberg bugün AB ile NATO arasındaki işbirliğini güçlendirmeyi amaçlayan yeni bir bildiriye imza atacak. Özellikle enerji ve su tedariği gibi altyapıya ilişkin kritik konularda işbirliğini artırmayı hedefleyen AB ve NATO; dezenformasyon, Birlik ve İttifak üyelerinin iç işlerine dışarıdan müdahale ve iklim değişiminin güvenlik politikalarına etkisi gibi alanlarda da daha yakın çalışmayı planlıyor.

İklim değişimi, milyonlarca kişinin yaşamını tehdit etmesi sebebiyle barış ve güvenlik açısından bir risk olarak görülüyor.

İlk kez Çin’den söz edildi

İmzalanacak bildiride güvenlik tehditleri ve zorlukların kapsamı genişledikçe AB ve NATO arasındaki işbirliğinin de bir sonraki aşamaya geçeceği, daha da geliştirileceği ve derinleştirileceği vurgulanıyor. Öte yandan AB ve NATO arasındaki bir ortaklık belgesinde ilk kez muhtemel tehdit kaynağı olarak Çin konu edildi. Çin’in artan özgüveni ve politikaları üstesinden gelinmesi gereken zorluklar arasında sıralandı.

Bildiride en büyük güvenlik tehdidinin ise Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş olduğu belirtildi. Savaşın dünya genelinde milyarca insanı etkileyen enerji ve gıda krizine yol açtığı vurgulandı.

NATO’nun Brüksel’deki karargahında bugün öğleden sonra imzalanacak olan bildiri, 2016 ve 2018 yıllarında imzalanan ortaklık anlaşmalarının üzerine inşa edildi. Üçüncü ortaklık bildirisinin çalışmalarına aslında 2021 yılında başlanmış ve aynı yıl imzalanması kararlaştırılmıştı, ancak taraflar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle gecikmeler yaşandı.

Türkiye engel çıkarır mı?

AB ile NATO arasında planlanan işbirliğinin Türkiye nedeniyle kalıcı olup olmayacağı bir endişe konusu. NATO üyesi Türkiye, AB ile gizli bilgilerin değiştokuşunu öngören anlaşmaların uygulanmasını şimdiye kadar engellemiş, bu nedenle AB ile NATO arasındaki askeri işbirliği bazı alanlarda ya karmaşık hale gelmiş ya da yüzeysel kalmıştı. Ankara bu tutumuna gerekçe olarak 2004 yılında Avrupa Birliği üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni resmi olarak tanımamasını göstermişti.

Paylaşın

Avrupa Birliği, Türkiye’nin Rusya İle Yakın İlişkilerinden Rahatsız

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Türkiye’den Rusya’ya yönelik politikasını değiştirmesini ve Ukrayna’ya saldırıları nedeniyle Batılı ülkelerin Rusya’ya yönelik aldığı yaptırımları hayata geçirmesini talep etti.

Avrupa Birliği, Türkiye’nin Ukrayna Savaşı’na rağmen Rusya ile yakın ilişkilere sahip olmasından rahatsız olduğunu açıkladı.

Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Türkiye’den Rusya’ya yönelik politikasını değiştirmesini ve Ukrayna’ya saldırıları nedeniyle Batılı ülkelerin Rusya’ya yönelik aldığı yaptırımları hayata geçirmesini talep etti.

Josep Borrell’in Avrupa Parlamanentosu’na (AP) konuyla ilgili gönderdiği yazı, Funke Medya Grubu’na bağlı gazetelerin Pazar günkü baskılarında yer aldı. Borrell yazıda, “Türkiye’nin AB’nin Rusya’ya yönelik kısıtlayıcı önlemlerine katılmama politikası giderek artan endişe kaynağı” ifadesini kullandı.

Borrell, AB ve Türkiye’nin Gümrük Birliği içinde olduğuna dikkat çekerek bunun malların hem sivil hem de askeri amaçlı olmak üzere çift kullanımlı serbest dolaşımını güvence altına aldığına işaret etti. AB ürünlerin serbest dolaşımı nedeniyle AB yaptırımlarının delinebileceği endişesini taşıyor.

“Türkiye AB’ye aday”

Türkiye’nin Rusya’ya geçici çözümler sunmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunan Borrell, AB üyeliğine adaylığının altını çizdi ve “Türkiye de dahil bütün aday ülkelerden, kararlaştırılan önlemlere uymaları bekleniyor” dedi.

“Ukrayna Savaşı’nın ortasında Türkiye ve Rusya’nın ikili ekonomik ilişkileri derinleştirmesi aynı şekilde endişe kaynağı” diyen Borrell, AB’nin kaygı ve beklentilerini Türk muhataplarına birçok kez ilettiğini ve bunu her düzlemde dile getireceğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ağustos ayında daha sıkı ekonomik işbirliği kararı almıştı. Ancak Türkiye Rusya’nın çıkarlarını savunduğu yönünde dile getirilen iddiaları reddediyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 17 Kasım’da yaptığı açıklamada, tahıl koridoru anlaşmasının uzatılması sürecinde Rus ve Ukraynalı muhatapların yanı sıra BM, ABD ve Avrupalı muhataplarla temaslar yürütüldüğünü söylemiş, atılan adımlardan Rusya’nın da tatmin olduğunu belirterek şöyle konuşmuştu:

“Ama engellerin tamamen kalkmadığını söylemek lazım. Bunu söylediğimiz zaman bazıları ‘Rusya’yı mı savunuyorsunuz?’ diyor. Hayır, Rusya’yı savunmuyoruz. Her şeyden önce bu bir anlaşma. İkincisi de Ukrayna tahılının sorunsuz şekilde özellikle ihtiyaç sahibi ülkelere gidebilmesi için Rusya’nın taleplerinin de anlaşmada olduğu gibi karşılanması gerektiğini söylüyoruz.”

Paylaşın

AB’den ABD’ye Ukrayna Suçlaması: Savaştan Kar Etme

Üst düzey bir AB yetkilisi, “Gerçek şu ki, bu savaştan en çok kazanç sağlayan ülke ABD çünkü daha fazla gaz satıyor ve bunu daha yüksek fiyatlara satıyorlar. Bunun yanı sıra çok daha fazla silah satıyorlar” dedi.

AB ile ABD arasında son haftalardaki en büyük gerilim noktası, ABD Başkanı Biden’in yeşil sübvansiyonları ve vergileri oldu.

Avrupa, ABD’yi savaşı kar elde etme aracına çevirmekle suçluyor. Rusya Lideri Vladimir Putin’in savaşı, Batı birliğini yok etmekle tehdit ederken, AB yetkilileri, aşırı yüksek gaz fiyatları, silah satışları ve ticareti nedeniyle ABD Başkanı Joe Biden’ı eleştiriyor.

Üst düzey Avrupalı ​​yetkililer, Joe Biden yönetimine öfkeli ve şimdi AB ülkeleri acı çekerken Amerikalıları savaştan bir servet kazanmakla suçluyor.

Üst düzey bir yetkilinin POLITICO’ya verdiği demeçte, “Gerçek şu ki, bu savaştan en çok kazanç sağlayan ülke ABD çünkü daha fazla gaz satıyor ve bunu daha yüksek fiyatlara satıyorlar. Bunun yanı sıra çok daha fazla silah satıyorlar” dedi.

Başka kurumlardaki yetkililer, diplomatlar ve bakanlar tarafından açık ya da gizli şekilde desteklenen bu türden yorumların sayısı sürekli artıyor.

Çifte darbe iddiası

Üst düzey AB yetkilisi, ABD sübvansiyonlarından kaynaklanan ticaret kesintilerinin ve yüksek enerji fiyatlarının Avrupa’ya çifte darbe oluşturduğunu söyledi. Bu durumun hem savaş çabalarını hem de transatlantik ittifakı zedeleme riski taşıdığını savunarak, “Gerçekten tarihi bir kavşaktayız. Amerika, birçok AB ülkesinde kamuoyunun değişmekte olduğunu anlamalı” dedi.

AB’nin Dışilişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de POLITICO’ya verdiği röportajda, Washington’u Avrupa’nın endişelerine yanıt vermeye çağırdı: “Amerikalılar – dostlarımız – bizim üzerimizde ekonomik etkisi olan kararlar alıyorlar.”

ABD ise Avrupa’nın eleştirilerini yersiz buluyor. Biden’ın Ulusal Güvenlik Konseyi’nden bir sözcü, “Avrupa’da gaz fiyatlarındaki artışın nedeni Putin’in Ukrayna’yı işgali ve Putin’in Avrupa’ya karşı enerji savaşıdır” dedi.

ABD’den Avrupa’ya sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatının büyük ölçüde artmış olmasının ABD’nin suçu değil aksine Avrupa’nın bir aletrnatife sahip olmasından kaynaklandığını belirten sözcü, “Bu şekilde Avrupa’nın Rusya’dan uzaklaşma ve bağımlılığını kesme fırsatı yakaladığını” söyledi.

Yeşil sübvansiyonlar sorun yarattı

İki taraf arasında son haftalardaki en büyük gerilim noktası, Biden’in yeşil sübvansiyonları ve vergileri oldu.

Bu sübvansiyonların haksız yere ticareti AB’den uzaklaştırdığını ve Avrupa endüstrilerini yok etmekle tehdit ettiğini söyleyen Brüksel, Washington şimdiye kadar geri adım atma belirtisi göstermediği için de sesini yükseltmeye başladı.

Avrupalıların ABD gazına ödediği bedel, Amerika’daki fiyatının neredeyse dört katı. Amerikan yapımı askeri teçhizat siparişlerinde de ciddi bir artış var.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da yüksek Amerikan gazı fiyatlarının “dostça” olmadığını söyledi ve Almanya’nın ekonomi bakanı Washington’u daha fazla “dayanışma” göstermeye ve enerji maliyetlerini düşürmeye yardımcı olmaya çağırdı.

Avrupa da kendi sübvansiyonlarını planlayacak

Brüksel’deki yetkililer, Avrupa endüstrilerini çöküşten kurtarmak için acil bir savaş sübvansiyonu için planlar hazırlarken, AB ticaret bakanları konuyu cuma günü tartışacak.

Hollanda Ticaret Bakanı Liesje Schreinemacher, “ABD’nin ‘Enflasyonla Mücadele Düzenlemesi’ çok endişe verici. Bu tür sübvansiyonların Avrupa ekonomisi üzerindeki potansiyel etkisi çok büyük.” dedi.

Avrupa Parlamentosu’nun transatlantik ilişkilerden sorumlu yetkilisi Tonino Picula da “ABD, ne yazık ki korumacı ve ABD müttefiklerine karşı ayrımcılık yapan bir politika izliyor” dedi.

Amerikalı yetkililer ise fiyat belirlemesinin özel piyasa kararlarını yansıttığını ve herhangi bir ABD hükümet politikası veya eyleminin sonucu olmadığını vurguluyor.

İddia o ki çoğu  zaman ihracat ve ithalat fiyatları arasındaki fark; ABD LNG ihracatçılarından değil, AB içinde gazı yeniden satan şirketlerden kaynaklanıyor. Örneğin, uzun vadeli ABD gaz sözleşmelerinin en büyük Avrupalı ​​sahibi, Fransa’nın TotalEnergies şirketi. TotalEnergies başta olmak üzere Avrupalı gaz şirketleri son 6 ayda rekor karlar açıkladı.

ABD liderliğindeki küresel LNG arzındaki artış, Avrupalı ​​müttefiklerin ve ortakların kış öncesinde depolama seviyelerini tam kapasiteye getirmelerine yardımcı oldu ve savaşın etkileri konusunda ciddi bir katkı sağladı.

Müttefik mi değil mi?

Washington yeşil endüstrileri desteklemek için 369 milyar dolarlık bir endüstriyel sübvansiyon planını açıklayana kadar aslında bu konular fazla sorun edilmiyordu. Ancak sübvansiyon planı Brüksel’i tam bir panik moduna soktu.

Bir AB diplomatı, “Enflasyonla Mücadele Düzenlemesi her şeyi değiştirdi. Washington hâlâ müttefikimiz mi değil mi?” diye konuştu.

Biden için bu düzenleme aynı zamanda iklim krizi ile mücadele tarihi bir adım. Ancak AB bunu farklı görüyor. Fransa dışişleri bakanlığından bir yetkili, bunlar “rekabeti bozacak ayrımcı sübvansiyonlar” dedi.

Ticari konularda güven krizi

AB, Avrupa endüstrisinin Amerikan rakipleri tarafından yok edilmesini önlemek için büyük bir sübvansiyon paketi hazırlıyor. Alman parlamenter Reinhard Bütikofer, “Bu ilişkide ticari konularda güven krizi yaşıyoruz” dedi.

Fransız MEP Marie-Pierre Vedrenne ise “Bir noktada, kendimizi savunmanız gerekiyor. Güç mücadeleleri dünyasındayız. Bilek güreşi yaptığınızda, kaslı değilseniz, hem bedenen hem de ruhen hazırlıklı değilseniz kaybedersiniz.” şeklinde konuştu.

Savunma sektöründe de rahatsızlık büyüdü

Perde arkasında, Amerikan savunma sektörüne akan para konusunda da artan bir rahatsızlık var.

ABD, savaşın başlangıcından bu yana 15,2 milyar dolardan fazla silah ve teçhizat sağlayarak Ukrayna’ya açık ara en büyük askeri yardım sağlayan ülke oldu. Borrell’e göre AB şimdiye kadar Ukrayna’ya yaklaşık 8 milyar Euro askeri teçhizat sağladı.

Müttefiklerin silah ve teçhizata yönelik taleplerinde artışın devam edeceği düşünüldüğü için Pentagon şimdiden silah satışlarını hızlandırmak adına yeni bir yol haritası geliştiriyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Avrupa Birliği, Türkiye’ye Doğu Akdeniz Yaptırımlarını Uzattı

11 Kasım 2020’de Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sismik araştırma faaliyetleri nedeniyle aşamalı yaptırım kararı alan Avrupa Birliği Konseyi,  Türkiye’ye uyguladığı yaptırımları 12 Kasım 2023 tarihine kadar uzatma kararı aldı.

AB Konseyi’nin internet sitesinden yapılan duyuruda, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de izinsiz petrol arama faaliyetleri nedeniyle” uygulanan yaptırımların bir yıl daha uzatıldığı belirtildi. Karar, AB Konseyi’nin Twitter hesabından da paylaşıldı:

Bu kapsamda Avrupa Birliği, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon sondaj faaliyetlerinde yer almış ya da sorumluluğu bulunan kişi ve kuruluşlar için kısıtlayıcı tedbirler uyguluyor.

Yaptırımlar, bu kişilerin AB’ye seyahatinin engellenmesini ve varlıklarının dondurulmasını da kapsıyor. Ayrıca bu kapsamda listede ismi geçen kişilerin AB kişi ve kuruluşları tarafından da fon almaları yasaklanıyor. Şimdiye kadar yaptırımlar iki kişiye uygulandı.

AB, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğal gaz arama faaliyetleri nedeniyle 2019 Kasım ayında yaptırımlar için yasal çerçevede uzlaşmış, ancak yaptırım listesinin sonradan doldurulması kararlaştırılmıştı.

2020 Şubat ayında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) iki yöneticisi yaptırım listesine alınmıştı. Birlik 11 Kasım 2020’de Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sismik araştırma faaliyetleri nedeniyle aşamalı yaptırım kararı almıştı. Karar geçen sene 11 Kasım’da bir sene uzatılmıştı.

11 Kasım’da verilen kararın açıklamasında, Birlik’in Doğu Akdeniz’deki hidrokarbonlarla ilgili yetkisiz sondaj faaliyetlerinden sorumlu veya bu faaliyetlerde bulunan kişi veya kuruluşları hedef alan kısıtlayıcı tedbirler uygulayabileceği belirtilmişti.

Bu tür kısıtlayıcı önlemlerin, borsada işlem gören kişi ve kuruluşlar için varlık dondurma ve borsaya kayıtlı kişiler için AB’ye seyahat yasağı içereceği vurgulanmıştı. Ayrıca, AB kişi ve kuruluşlarının listelenenlere fon sağlamalarının yasak olduğu kaydedilmişti.

Paylaşın

Avrupa’da 15 Bin Kişi ‘Aşırı Sıcaklar’ Nedeniyle Hayatını Kaybetti

2022 yılında Avrupa’da sıcak hava nedeniyle 15 bin kişinin hayatını kaybettiği duyuruldu. Üç aylık yaz döneminde yetkililerin DSÖ’ye sunduğu verilere göre İspanya’da yaklaşık 4 bin, Portekiz’de binden fazla, Birleşik Krallık’ta 3 bin 200’den fazla ve Almanya’da da yaklaşık 4 bin 500 kişi sıcaklar nedeniyle yaşamını yitirdi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge, Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen BM iklim zirvesi dolayısıyla yaptığı açıklamada, iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti.

Avrupa’da geçen yaz insan sağlığını olumsuz etkileyen sıcak hava dalgalarına, kuraklık ve orman yangınlarına tanık olunduğunu belirten Kluge, Avrupa Birliği’nin iklim değişikliğini gözlemleyen kuruluşu Copernicus’a göre, 2022 yazının bugüne kadar kaydedilen en sıcak yaz olduğunu hatırlattı.

DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Kluge, tahminlere göre Avrupa’da sıcak hava nedeniyle 2022 yılında 15 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirtti. Üç aylık yaz döneminde yetkililerin DSÖ’ye sunduğu verilere göre İspanya’da yaklaşık 4 bin, Portekiz’de binden fazla, Birleşik Krallık’ta 3 bin 200’den fazla ve Almanya’da da yaklaşık 4 bin 500 kişi sıcaklar nedeniyle yaşamını yitirdi.

Kluge, diğer ülkelerin de verileri sunması halinde, ölü sayısında artış kaydedilebileceğini ifade etti. DSÖ Avrupa Direktörü, “İklim değişikliği bizi şimdiden öldürüyor, ama bugün harekete geçmek bu ölümlerin sürmesini engelleyebilir” dedi.

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ile Avrupa Birliği’nin (AB) iklim değişikliğini gözlemleme kuruluşu Copernicus tarafından geçen hafta açıklanan bir raporda, son 30 yılda Avrupa kıtasındaki hava sıcaklıklarının dünya ortalamasına kıyasla iki kat fazla arttığı belirtilmişti.

Rapora göre, 1991 yılından 2021’e kadar Avrupa’daki hava sıcaklıkları her on yılda bir ortalama 0,5 derece artış gösterdi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın