Sümbülzade Vehbi Efendi Kimdir? Hayatı, Eserleri
Doğum tarihi tam olarak bilinmeyen Sümbülzade Vehbi Efendinin ölüm tarihi 1809’dur. Babası Sümbülzade ailesinden Raşid Efendi. Maraşta doğdu. İsminin konulmasına sebeb bir rivayet şöyledir: Doğduğu zaman babası Halep’te şair Seyyid Vehbî’nin yanındadır. Doğum haberi gelmiştir. Bunun üzerine şairin teklifi ile taşıdığı mahlas yeni doğan yavruya verilmiştir. Seyyid Vehbî ise Halep’te Nâiplik yapmaktadır.
Sümbülzade önce Maraş’ta okur. İlmiyye mesleğine girer, iyi bir tahsil görür. İlmini ilerletmek için İstanbul’a gider. Burada müderris olur. Kadılık vazifesi ile Rumeliye gönderilir. Uzun müddet Eflak ve Buğdan da görev yapar, İstanbul’a döner. Sultan III. Mustafa zamanında kendisine Hâceganlık tevdi edilir. Sultan I. Abdülhamid zamanında İran’a elçi gönderilir. Dönüşte Türk-İran hadiselerinde suçlu gördüğü Bağdad valisi Ömer Paşa ile araları açılır. Ömer Paşa atik davranır. Sünbülzadeyi Padişaha şikayet eder. Uygunsuz hareketlerini duyurur. Padişah idâmını emreder. Şair idamdan kurtulur fakat işsiz kalır. Daha sonra yeniden Sadrazam Halil Hamid Paşa tarafından kadılık görevine verilir. Rodos, Silistre, Eski Zağra kadılıklarında bulunur.
III. Selim zamanı da dahil Sümbülzade kadılıklarda bulunur. Ancak hayatı boyunca kadına ve eğlenceye düşkünlüğü sebebiyle sürekli başı ağrıya girer. Sümbülzade hayatı içinde müderris, kadılık, şairlik vs gibi çok şey yapar. Payı-ı tahtta tutunmasının bir sebebi şairliğidir. Şiirdeki mahareti onun birçok devlet görevine atanmasına yol açmıştır. Hâceganlık tevcihine sebeb olmuştur. Bu sıfat onun üstünde yedi sene kalmıştır.
İyi derecede Farsça bilmesi onun İran’a elçi olarak gönderilmesine vesîle oldu. Gitti, gezdi. Buna bağlı bağdad macerası yaşadı. Hakkında idam kararı çıktı. Bağdad’tan kaçtı. İstanbulu buldu. Padişaha yazdığı “Tannane” adlı kasidesiyle afvolundu. Böyle bir sıkıntıyı işrete düşkünlüğünün şikayeti sebebiyle yaşadı. “Tuhfe-i Vehbi”yi işsizlikten kendisini kurtaran Halil Hamid Paşa’nın çocukları için yazdı. Rodos’tayken de işrete düşkünlüğü sebebiyle sıkıntıda kaldı. Fakat Gazi Giray meselesinde gösterdiği dirâyet sebebiyle yerini korudu. Hatta daha sonra Balkanlarda uzun yıllar hizmet etti. Şiirde şair Sürûri ile sürekli takıştı. O onu, o da onu hicvetti. Sümbülzadenin en saltanatlı dönemi III. Selim’in padişahlığı dönemi oldu. Divanını ona takdim etti. O da onu her zaman ihsanlara boğdu. Sürekli görevde tuttu. Onun döneminde en son Bolu kadılığı yaptı. Sonra İstanbul da inzivâya çekildi. Bir mahareti de çeşme vs gibi şeyler için şiirler yazmak, tarih düşürmekti.
Ömrünün kalan kısmını da elinden geldiği kadar zevkle geçirdi. Nikristen iki yıl muztarip yattı. 90 yaşını aşmış olduğu halde 29 Nisan 1809 tarihinde vefat etti. Mezarının yeri tam olarak belli değildir. İhtilaflıdır. Vehbi döneminin “Sultanüş şuara”sıdır. Belki bir Nâbi bir Nedim kadar büyük şair değildir ama yine de büyük şairdir. Bir dîvan şairidir. Dîvan şiirine teknik yönden birçok şey kazandırmıştır. Vehbî şiirde geçmişi aşamamakla beraber günü korumuş ve seviyeyi tutturmuştur. Bir Nedîme nazîre yapabilmiştir. Şiire bilgisini katarak boşluklarını doldurmuştur.
Vehbi şiirinde mahalli dili kullanmıştır. Kimilerine göre o bir Nâbi devamıdır, kimilerine göre de “Sâbit”ın devamıdır. Kendi ifadesine bakılırsa o bir Sâbit devamıdır. Zaten Sâbit’e de nazire yapmıştır. Vehbi şiirine işrete olan düşkünlüğünü de girdirmiştir. Velhasıl Vehbi lisana hakim, asrını doldurmuş, çok iyi nazire yapabilen, şiirin teknik yönüne vakıf büyük bir şairdir.
Eserleri:
1- Divan (1837): Başında arapça kasideleri ile farsça divançesi yer alan bu eseri gayet hacimlidir. İçinde Türkçe şiirler de vardır. III. Selim’e sunulmuştur. Mısır Bulakta basılmıştır.
2- Lutfiyye-i Vehbî (1837): Oğlu Lutfullah için hayatta nasıl hareket etmesi lâzım geldiğini göstermek için yazdığı bir kitaptır. Kitap manzumdur. İçinde ahlâkî değerler işlenmiştir. Devrin sanatları ve diğer ictimâi konular işlenmiştir. Eser Nâbi’nin “Hayriyye”sine nazire yazılmıştır. Muhtelif tab’ları vardır. Türkçe basımını Süreyya Ali Beyzâdeoğlu yapmıştır.
3- Tuhfe-i Vehbi: Manzum bir Farsça lüğattir. Ondan sonra yakın tarihe kadar kitap talebe kitabı olmuştur. Farsça kelimelerin Türkçe karşılığı ile rahat öğrenilmesi amaçlanmıştır. Otuzun üzerinde baskısı vardır, şerhi de yapılmıştır. Üstüne şerh atılmıştır.
4- Nuhbe-i Vehbi: Arapça Türkçe manzum bir lüğattir. Yine çok sayıda baskısı yapılmıştır.
5- Şevk ‘engîz (1837): Ten hazlarıyla kadın ve erkek güzelliği üzerinde bir zenperest ile bir mahbubperest arasında cereyan eden bir münâzaradır. Sonunda mahbubperest kazanır. 779 beyit olup basılmıştır.
6- Münşeat: Eser bir yangın sonu yok olmuştur. Ancak içinden bazı parçalara başka eserlerde raslanmıştır.