Özgür Özel’den Meral Akşener’e Yanıt: Canı Sağ Olsun
CHP Lideri Özgür Özel, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in sözlerine verdiği yanıtta, “Ona karşı vereceğim cevap çok sert ve iki kelime: Canı sağ olsun” ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi / Özgür Özel, Lütfü Savaş’ın tekrar aday gösterilmesinde Hatay’ın AK Parti’ye kaybedilmemesi, örgütün talepleri ve anket sonuçları gibi unsurların etkili olduğunu söyledi.
Erzincan İliç’te geçen hafta yaşanan maden faciasına da değinen Özel, bölgeye giden parti heyetinin yazdığı rapordan bahsetti. İktidar medyasının gösterdiğinin aksine bölgede bir doğal afet/heyelan yaşanmadığını vurgulayan Özgür Özel, insan hayatını hiçe sayan şirketlerin maden atıklarını bir bölgeye dağ gibi yığması nedeniyle 9 işçinin para kazanma hırsının kurbanı olduklarını söyledi.
Arama-kurtarma çalışmalarını da yakından takip ettiklerini belirten Özel, Soma’da 2014’te 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayı hatırladığını söyledi.
İliç’te facianın uzun süredir beklendiğni ve gerekli uyarıların bölge halkı tarafından defalarca yapıldığını belirten Özgür Özel, “Nasıl bir felaketin daha kenarından geçtiğimizin de hepimizin bilincinde olması lazım. Bu mesele aslında herhangi bir demokraside turnusol kağıdı gibidir ve bu yaşandığında iktidarın özrü, özeleştirisi onu kurtarmaz. Başka ülkede bakan, başbakan istifa eder” diye konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
“Siyaset, haklı çıkanın söylediği doğru olanın karşılığını gördüğü, haksız çıkanın da hesabını verdiği bir müessesidir esasen. Ama öyle bir medya düzeni, öyle bastırılmış sesler ve öyle haksız şekilde gündemin değiştirilmesiyle karşı karşıyayız ki grup kürsümüzün hemen tüm televizyonların yayında olduğu ilk dakikalarında bunları ifade etmeyi çok önemli görüyorum.
Kıymetli vatandaşlarımız, AKP’nin MHP’nin değerli seçmenleri; yıllarca hain dedikleri, provokatif dedikleri, marjinal gruplara CHP destek veriyor dedikleri o Çevre Mühendisleri Odaları, akademik odalar, CHP’liler o tehlikelere hep dikkat çekti.
Bundan yaklaşık 3 yıl önce orada siyanür sızıntısı oldu. Buna karşılık ortalık ayağa kalktı, göstermelik 3 aylığına durdurdular madeni. O günkü durdurmalar kapatmaya dönüşse bu felaket oluşmayacak. O madeni durdurdular, incelediler, suçlu buldular, o madene 16 milyon TL para cezası kestiler. İlk duyunca büyük para, caydırıcı diye düşünüyorsun. Sadece aylar sonra bu Meclis’te plan bütçe komisyonunda bazı şirketlere vergi affı getirdiklerinde bu şirket de yararlandı.
Bu şirkete kesilen ceza 16 milyon, affedilen vergisi 222 milyon lira. İliç’i zehirlemenin, siyanür sızdırmanın ve İliç’te insanların hayatına kastetmenin cezası 16 milyon, birkaç ay sonra burada kendilerine yapılan kıyak 222 milyon lira.
Recep Tayyip Erdoğan, onun haberi olmadan 222 milyon değil 2 milyon lira Türkiye’de el değiştiremez. 222 milyon lira bunların cebine para koyulan maden İliç’i zehirleyen madendir.
Bu madenler önce izin alıyorlar. Almış. ÇED raporu düzenlenmiş. Sonra küçük bir izni büyütüyorlar. 4 kat 5 kat büyümek için başvuruyorlar. Büyümek için başvurulduğunda bir çevresel etki değerlendirme raporu hazırlanmış, o raporun altında bir imza var Bakan Murat Kurum. Ve biz Murat Kurum’a bu sorumluluğunu hatırlatıyoruz. Murat Kurum hiç üstüne alınmıyor.
Onu atayan Recep Tayyip Erdoğan hiç bu konulara girmiyor, en nihayetinde bugün Bahçeli gelmiş diyor ki, ‘Murat Kurum görevini layığı ile yapmıştır, oradaki, verilen raporu düzenleyenlerde izin için altına imza atanlardandır, Murat Kurum’un konuyla alakası yoktur.
İstanbul’u yönetmeye talip, Cumhur İttifakı’nın adayı Murat Kurum söz konusu olunca sayın Bahçeli Kurum’un konuyla alakası yok dedi.
Bunu basın aracılığı ile sayın Bahçeli’nin dikkatlerine ve Türkiye’nin vicdanına sunuyorum. BU oradaki madenin 5 kat büyümesine izin veren bugünkü felakete onay veren rapor. Altında, Devlet Bey’in dediği gibi, ÇED Denetim Müdürü’nün imzası var. Bakın bu kırmızıyla kare içine aldığımız yerde ne yazıyor: İmzayı ‘Bakan adına’ Genel Müdür atıyor.
Ey Devlet Bey, siz devleti bilen, devlet geleneğini bilen bir partinin genel başkanı olarak, bakanın benim adıma imzayı sen at dediği genel müdürün imzasından, bakan Murat Kurum’un sorumlu olmadığını söylüyorsun. Oysa belge imzanın Murat Kurum adına atıldığını ve buradaki meselenin tek sorumlusunun Murat Kurum olduğunu söylüyor.
31 Mart akşamının yoksullar için, emekliler için eğer bu iktidar gücüne güç katacak olursa, ya da beklemediği bir hezimetle cezalandırılıp ‘noluyoruz ya’ diye sert bir uyarı almazsa, bu gidişata bir kırmızı ışık yakılmaz, bu hükümete bir sarı kart gösterilmezse 1 Nisan’dan sonrası felakettir.
Osmangazi Köprüsü Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı köprüden, ceberrut devlet 290 lira geçiş ücreti alıyor. Cumhurbaşkanımızın açtığı Avrasya Tüneli’nden tek geçiş devleti yöneten lanet adamlar yüzünden 80 liraya çıkmış.
Sayın Akşener’in açıklamalarını dikkatle takip ettim. Ona karşı vereceğim cevap çok sert ve iki kelime: Canı sağ olsun.
Biz geçtiğimiz seçimde cumhurbaşkanlığına layık gördüğümüz belediye başkanlarımızın da, geçtiğimiz seçimde cumhurbaşkanlığına layık gördüğümüz büyükşehir belediye başkanlarımızın sayın genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da liyakatlerine kefiliz, verdiğimiz her oy da helal olsun.
Çok incele eledik sık dokuduk. En çok üzerine titizlendiğimiz il oldu. 10 Ocak tarihi geldiğinde diğer kentlerimizin belediye başkanları açıklanırken, anketlerde en üst seviyede yer alan belediye başkanımızı yeniden Lütfü Savaş’ı adaylaştırdık. Daha sonra bu konuda bir kısmı Hatay’dan bir kısmı yurdun diğer illerinde yaşayan vatandaşlardan çeşitli eleştiriler ve tepkiler yükseldi.
Hatta 6 Şubat’ta oradaydık yandaş basın ortadaki 100 protestodan 99’u oradaki bakanlara ve hükümeteyken sayın Lütfü Savaş’a yapılan protestolara ki haklı eleştirilerin hepsi başımızla beraberdir. Ama son 22 yılda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin cumhuriyet tarihinde topladığı vergilerin tam 4 katını toplamış, topladığı deprem vergilerinin hiçbirini doğru yere harcamamış, hükümetin bütün sorumluluğu bir yere yüklenmesi doğru değildi ama biz oradaki mesajı aldık
Sayın Lütfü Savaş reklam filminde oynamayayım dedi. Geçtiğimiz günlerde lansman toplantısı geliyordu biz son güne kadar sahada olan anket istedik. Lütfü Savaş da anlayış gösterdi. Lansman toplantısında da müziğin olduğu yerde olmadı. Ertesi gün genel merkezimizde toplandık.
Bütün anketler değerlendirildi, bir yanda AKP’nin tehdit ettiği, şantaj yaptığı depremzedeler, bir yanda anket sonuçlarımız ve örgütümüzün talepleri doğrultusunda dün gece saat 3’e gelirken biz CHP olarak üzerimize düşen bütün özeleştiriyi yaparak Lütfü Savaş’ın deprem sonrası kendisinin de yakınlarını, akrabalarını kaybetmiş bir depremzede olarak ilk günlerde kullandığı bazı ifadelerden kendisinin de duyduğu üzüntüyü not ederek ama bir yandan da Hatay’ı ele geçirip demografisini değiştirmek isteyen ve o kadim medeniyeti Hatay’ı alıp da AKP’nin suntasına alıp Hatay’ı Hatay olmaktan çıkaracaklara karşı bütün veriler, bütün bilgiler örgütümüzün talebi, inancı ve anketlerdeki seyre baktığımızda Hatay’da yola Sayın Lütfü Savaşla yola devam etmeye karar verdik.
Hayat AK Parti’nin eline geçerse ne olacağı bellidir. Hatay’a bir belediye ne yapacaksa daha fazlasını yapacağımıza söz veriyoruz. Hatay’ı mahzun bırakmakla, verdikleri oyun cezasını çekmekle itham edenlere boyun eğmeyecek bir şehir varsa o da Hatay’dır. Bunu da Recep Tayyip Erdoğan 31 Mart’ta görecek.
“Erdoğan’ı yenme vakti”
Bugün saat 17.01’den itibaren artık tartışmanın konuşmanın değil, hep birlikte Recep Tayyip Erdoğan’ı yenmenin vaktidir. Yarından itibaren bu partinin üyelerinin görevi 31 Mart seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’a, Devlet Bahçeli’ye, çevreye, kente, yoksula, işçiye, sendikaya düşman bu anlayışa karşı büyük bir mücadeleye davet ediyorum.”