Özel’den “Millet İttifakı” Yorumu: Hata Yaptık

Seçimler sonrası dağılan Millet İttifakı’na ilişkin değerlendirme yapan CHP Lideri Özgür Özel, “Benim farklı düşündüğüm nokta şu: Geçen sefer bir hata yaptık. 6 atleti bellerinden birbirine bağladık, koşun dedik, herkes birbirine engel oldu. Hepsi kendi kimlikleriyle koşsaydı, gerektiğinde bir iş birliği yapılabilirdi. Geçen seferki en büyük sorunumuz buydu” dedi ve ekledi:

“Önce bir tartışma çıkar sporcular kaç kilo basıyor diye. 1 kilo mu 30 kilo mu 90 kilo mu bilmiyorduk, herkes kendisinin çok bastığını iddia ediyordu. Millet İttifakı, teknik bir ittifaktan ziyade siyasi bir ittifaktı. Birbirini genişleyen değil, kısıtlayan bir ittifaka dönüşmüştü. Kimse kimseden memnun değildi. Teknik ittifakta herkes gücünü bilir ama sandıkta bir çerçevede yer alırsın ki bölge bölge bir başkasına yarar. Herkes öz kimliğiyle siyaset yapmalı, seçim sathı mahaline girdiğinde bu durum konuşulmalı.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Gazeteci Fatih Altaylı’nın YouTube kanalına konuk oldu. Özgür Özel’in açıklamalarından satır başları şöyle:

Erdoğan ile görüşme: Biz siyaset yapıyoruz ve 2024 yılındayız. Savaşmak üzere değil, konuşmak üzere kurulmuş bir parlamento orası. Mücadele ve müzakere birlikte yürürse, bunun adı siyasettir. Ben beklerdim ki Erdoğan seçimden sonra beni tebrik etsin, arasın. Bayramda ben aradım ve randevu istedim. İşin insani ve medeni yönünü önemsiyorum. Erdoğan köprüleri istediği kadar atsın, ben bayramda onu yine ararım.

Karşılıklı saygıyı korumak lazım. O sana gelmez, elini havada bırakır, ikincisi uzatmazsın o ayrı. Ben bütün partilerle bayramlaşıyorum. Dünyanın lafını etti Devlet Bey, bayramda aradım. Biraz da şakalaştık. ‘Bayram öncesinde biraz sürtüştük’ dedim. Devlet Bey de gülerek, ‘Siyasette olacak böyle şeyler, önemli olan bayramlaşabilmek’ dedi. Karşılıklı çatışmaları ara ara yumuşatmazsanız, 80 öncesi sağ sol çatışması gibi şeyler gündeme gelir.

TRT’sinden AA’sına, bize her yer kapalı. Öyle bir noktadayız ki kendin söyle kendin işit. O açıdan bu diyalog yanlış değil. Türkiye’de bir masada kurulunca iki ihtimal var, ya pazarlık ya ittifak. Masa yoksa birbirine el bombası atacaksın. Öyle bir şey olmaz. Müzakere olmadan mücadele olmaz. Anadolu’ya gidiyorsun, seçmenin azımsanmayacak bir kısmı, ‘Kötüyüz ama Tayyip Bey bilmiyor, yoksa çözer’ diyor. Ben gidiyorum söylüyorum işte, çözsün. Ben bu kutuplaşmadan CHP’nin fayda gördüğünü görmedim. Birileri bu memleketi kutuplaştırdı.

Bir gazeteci veya YouTube yayıncısı, 6 aydır sert bir şekilde eleştiriyor. Biz bu anlayışla açı yaptık diye yok gözlüklerini kırarım, gözüne sokarım. Sonra bizim arkadaşlar cevap vermeye başladılar. Bu bir patlamaya dönüştü. O kadar yoğun bir refleks keşke olmasaydı. Kimse meselenin özüne bakmıyor, CHP’liler gazeteciye had bildiriyor diyor. Halbuki adam 6 aydır en ağır lafları söylemiş, en son küfre varan bir şey yapınca…

Kılıçdaroğlu – İmamoğlu görüşmesi: Böyle görüşmeler beni hiç rahatsız etmez. Partide de bir normalleşmeye ihtiyaç olduğu çok açık. Ekrem Başkan ile çok açık bir iletişimimiz var. Kritik bir mevzu olunca direkt birbirimizi arıyoruz, haberdar ediyoruz. Ekrem Başkan, ‘Genel Başkanı aradım, yemek yiyelim diye konuştuk, ama tarihi zamanı belli değildi, haber sızdırmışlar ama’ dedi. Yapanları biliyoruz…

Ekrem İmamoğlu – Mansur Yavaş: Aralarında bir gerilim yok. Belediyeler Birliği’nde tansiyon yükseliyor diyor, yönetiyoruz biz süreci. İkisi de birbirini destekledi. Ekrem Başkan, Mansur Başkan için gayret gösterdi. İkisinin de gözünde ve gönlünde bu partiyi iktidar yapmak var. Daha önümüzde belki de 4 yıl var. En doğru adayı belirlemek durumundayız. Ölçeceğiz, anket yapacağız, en geniş katılımla belirleyeceğiz.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı: En doğru aday ben olsam geri durmam. Ama ben yapı olarak partiyi iyi yönetebilecek, sosyal demokratları, solcuları çok daha rahat konsolide edebilecek, sözüne kendi mahallesinin çok inandığı yapıda bir siyasetçiyim, ama bizim biraz daha geniş toplum kesimlerine açılabilecek bir adaya ihtiyacımız var. Ama yarın bu konuda bambaşka biri var denilirse döner hep beraber bakarız. Ekrem Bey de Mansur Bey de ‘hayır ben aday olacağım’ diyecek biri değil. Türkiye’nin nereden döndüğünü görüyoruz biz.

Hukuk ayaklar altında, beka sorunları uyduruyorlar, gençler gidiyorlar. Biz bu ülkeyi bambaşka bir noktaya getirebiliriz. Yeniden demokrasiye kavuşturduğumuzda ülkeye, küçük hesaplarla belki de bin yıl kaybettiririz. 28’inde çok büyük bir felaket yaşadık. Seçmende duygusal kopuş vardı. Ekrem Bey dedi ki ‘Ben İstanbul’a bile aday olmam değişim olmazsa’ dedi. Ben de, ‘İzmir’i bile kaybederiz’ dedim. Türkiye’de AKP iktidarı mutlaklaşırdı. Önce değişim, sonra 31 Mart seçimleri gençlerin gözlerini yeniden ışıldattı. Ama bir kez daha bir kayıp yaşatırsak, bir daha toparlanma imkanı yok. Mucize yaşadık hep birlikte.

Suriye: Suriye ile sempatik kanaldan temas ediyoruz. Arka kapı diplomasisi yani… Önümüzdeki günlerde eğer ayarlayabilirsek, çok uzun vadede değil, bu yaz içinde gidip Esad ile görüşmeyi düşünüyorum. Aslında Erdoğan da ‘istihbaratçılarımız görüşüyor, bunu diplomatik temaslara çevirebiliriz’ diyordu.

Biz de burada kilitli kapıyı açabilir miyiz diye bir arka kapı diplomasisi üzerinden temas yürütüyoruz, olumlu da gidiyor. Önümüzdeki 1-1,5 ay içinde olabilirse Esad ile bir görüşme yapacağım. Öncesinde de Sayın Erdoğan ve Dışişleri Bakanı ile de görüşebilirim. Türkiye ile bir masaya oturulsun ve sığınmacı sorunu, senin de iç savaş sorununu çözecek adımlar atılsın. Bir Rusya bir de Amerika tarafı var tabii ki, onu da AB katkısı ile hep beraber çözeriz.

Türkiye’nin de özendirici şeyler yapması lazım. Belki, Türkiye’de doğan 1 milyon çocuklar için vizesiz dolaşım hakları verilebilir. Bugünden baktığında zaten 10 milyon kişi burada kalırsa 25 milyon olacaklar. Bu çocukların Türkiye’de okuma, gezme, tatil yapma hakkı olsun. Bir çare düşünülmeli, bir paket hazırlanmalı. Biz bu paketi hazırlıyoruz. Trenlere bindirip yollayacağız diyorlar, yok öyle bir şey.

Ülkelerinin buna rıza göstermesi, teşvik etmesi, bizim teşvik etmemiz ve kaynak bulmamız lazım. Esad ile görüşmeden olmaz. Sen sürüyorsun onları o da dedi ki gelirlerse kimyasal silah kullanacağım, nasıl göndereceksin? İktidar olmadan çözmeye hazırız, 4 yıl sonra çok daha çözülemez bir hale gelecek. Burada bir ulusal mutabakat kuralım. Esad’dan da olumlu sinyaller geliyor. Hiç değilse bunu denemek istiyoruz.

Millet İttifakı: İktidarla görüştüğümüz gibi muhalefetle de görüşüyoruz. Benim farklı düşündüğüm nokta şu: Geçen sefer bir hata yaptık. 6 atleti bellerinden birbirine bağladık, koşun dedik, herkes birbirine engel oldu. Hepsi kendi kimlikleriyle koşsaydı, gerektiğinde bir iş birliği yapılabilirdi. Geçen seferki en büyük sorunumuz buydu. Önce bir tartışma çıkar sporcular kaç kilo basıyor diye.

1 kilo mu 30 kilo mu 90 kilo mu bilmiyorduk, herkes kendisinin çok bastığını iddia ediyordu. Millet İttifakı, teknik bir ittifaktan ziyade siyasi bir ittifaktı. Birbirini genişleyen değil, kısıtlayan bir ittifaka dönüşmüştü. Kimse kimseden memnun değildi. Teknik ittifakta herkes gücünü bilir ama sandıkta bir çerçevede yer alırsın ki bölge bölge bir başkasına yarar. Herkes öz kimliğiyle siyaset yapmalı, seçim sathı mahaline girdiğinde bu durum konuşulmalı.

Kemal Kılıçdaroğlu: Kemal Bey ile görüşüyoruz. Aramız iyi, benim açımdan hiçbir sorun yok. Kemal Bey açısından da bir sorun olduğunu düşünmüyorum ama nifak tohumu saçmak isteyen üçüncü şahıslar var. Onların bu çabasının partiye zarar vereceğini görmek lazım. Bazı şeyler konuşuluyor, nasıl sabrediyorsun diyorlar, CHP’nin Genel Başkanlarının İsmet Paşa’dan gelen bir geleneği var, bazı şeyleri duymazdan gelirler.

Biz Hatay’da 5 kez anket yaptık, hepsinde en iyi adayımızı mevcut belediye başkanımızdı. Ben arayış içindeyiz deyince belki de adayı değersizleştirdik. İletişimde çok açık olduğum eleştirisini zaman zaman alıyorum. Gayri ahlaki şekilde depremzedelere bakarak ‘Bize oy vermezseniz, Hatay ayağa kalkmaz’ dediler. Kazansak çok iyi olacaktı, kaybettik. Kendimde de kusur görüyorum. Belki de adayı ilk günden ölçtün, yürü, arkana bakma, belki o zaman olacaktı. Fazla titizlendik, kusursuz yürütmedik süreci. Onun dışında pek bir hata yaptık gibi gözükmüyor. Objektif bir şekilde belirledik bütün adayları, subjektif kararlar vermedik.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir