Özel’den Erdoğan’a “Mandacı” Yanıtı: Sen Altıncı Filoya Secde Edensin

Erdoğan’ın “CHP Genel Başkanı çıkıp siyasi mandacılık talep ediyor” sözlerine yanıt veren CHP Lideri Özgür Özel, “Sen, altıncı filoya secde edenlerin arasında saf tutansın, altıncı filoya secde edenlersin” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto eden yüz binlerce kişi büyük Maltepe mitinginde buluştu. Konuşmalar başlamdan önce alanı dolduran yüz binlerce kişi, “Hak, hukuk, adalet” ve “Hükümet istifa” sloganları attı.
CHP’nin düzenlediği “Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’na Özgürlük Mitingi”ne birçok siyasi parti ve sivil toplum örgütü de destek verdi.
Mitinge vatandaşların yanı sıra CHP’nin farklı illerdeki örgütleri, Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen)’in aralarında bulunduğu meslek örgütleri ve sendikalar ile TİP, SOL Parti, BTP, DEM Parti’nin de dahil olduğu İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri gibi siyasi partiler katılıyor. Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, Saraçhane’ye sadece 21 Mart’ta katılma çağrısı yapmıştı.
Mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şu ifadeleri kullandı: “Silivri Cezaevi’ne, Edirne’ye, Sincan’a, Kandıra’ya, bu cezaevlerinde siyasi tutsak olan Cumhurbaşkanı adayımıza, genel başkanlara, belediye başkanlarına, belediye meclis üyelerine, siyasetçilere ama en çok da hepimizin gelecek umudu gençlere, öğrencilere merhaba.
19 Mart darbe girişimini tam olarak tarih önünde mahkum eden ise bizim 23 Mart’ta üyelerimizi sandık başına davet etmişken, üyeler gelip oy kullanacakken, o güne isabet ettirerek tutuklama yapanlara karşı sandıkların yanına koyduğumuz dayanışma sandıklarına, o 23 Mart sabahı yataklarından kalkanlar elini yüzünü yıkayıp devrim yapmaya gidiyorlardı. 15,5 milyon kişi Türkiye’nin dört bir yanında kalktılar, geldiler, seçtiler ve tarihe geçtiler.
15,5 milyon kişinin Türkiye’de oluşturduğu o kuyruklar, o iki elinde bastonuyla merdivenleri tırmanan annem, 3 aylık bebeğini karnında taşıyan, karnında cinsiyeti belli olmayan çocuğunun geleceğini demokratik devrimde arayan anne, gençler, işçiler, emekçiler, emekliler, köylüler hep beraber sandıklara koştular, demokrasiye sahip çıktılar. Tek adama hayır, diktaya hayır, millet biziz, bizim dediğimiz olur, biz kazanacağız dediler. Biz kazanacağız dediler. Şimdi o on milyonlar artık eve girmez.
19’undaki darbe girişiminin 7 gün boyunca Saraçhane’de gece mitingleriyle, 23’ünde sandık başında tüm Türkiye’de 15,5 milyon kişiyle ve bugün Maltepe’de daha önce yine bize ait olan rekoru hep birlikte kırmamız ve tarihin en büyük buluşmasını burada gerçekleştirmemizle birlikte geriye püskürtülmüştür. Ancak darbeciler halihazırda bizim irademize, gelecek hayalimize, cumhurbaşkanı adayımıza darbe girişiminde bulunanlar halihazırda iktidarda oldukları için şu an başımızdaki cunta pozisyonundadırlar.
Halk desteği, kamuoyu desteği hatta devletin içinde destekleri gitgide erimiştir. Başımızdaki cunta darbe girişimine birtakım ufak tefek yerlerden devam etmeye çalışmakta. Örneğin Radyo Televizyon Üst Kurulu’ndan, oranın penceresinden demokrasiye kurşun atmaktadır. Kapatma kararı verilen Sözcü TV ile çeşitli cezalarla lisans iptaline niyetlenilen Halk TV ile, Tele1 ile, Fox TV ile bu meydanları gören, bu meydanlarla konuşan, milletin sesini milletten esirgemeyenlerle dayanışma içinde olacağız ve özgür basına, cesur basına kuvvetli destek alkışlarınızı yolluyoruz.
“Turpun büyüğü sensin Erdoğan”
Erdoğan öyle bir işin içine girdi ki altında kendisi kaldı, kalacak. Örneğin ‘Turpun büyüğü heybede.’ dediği gün gizli tanık, hangisi bilmiyorum odunlardan, ya Meşe ya Çınar ya Ladin ifade vermiş Ekrem Başkan hakkında ve o ifade daha tutanağa geçmeden Tayyip Bey’e söylenmiş. Keyifle söylüyor. ‘Turpun büyüğü heybede.’ Şimdi ben size bu turpun büyüğünü göstereceğim. Arkadaşlar ekrana yansıtsınlar. Turp Tayyip’in uydurduğu rezil palavralardır. İşte turp budur!
İşte sana turp. Tayyip’in uydurduğu rezil palavraya turp diyoruz. Şimdi diyor ki daha turplar var, daha büyüğü var. Evet, demek ki daha büyük iftira atacak, daha büyük yalan söyleyecek ama Tayyip Bey eğer turp demek suç demekse, turpun büyüğü suçun büyüğü demekse ve turpun büyüğü sonra çıkacaksa yani en büyük suç, en büyük suçlu ortaya çıkacaksa o zaman hepimiz buradan bir şey anlıyoruz. Turpun büyüğü sensin Erdoğan, sensin! Sensin!
Erdoğan, bir yandan suçüstü yakalanmıştır ve bu ülkenin gençleri korkuya boyun eğmeyeceklerini, baskıya diz çökmeyeceklerini, susmayacaklarını hepimize ve bütün Türkiye’ye göstermiştir. Üniversiteleri, sokakları, sosyal medyayı hatta tüm hayatımızı baskılayacaklarını sananlar, biraz önce söyledim, İstanbul Üniversitesi’nin öncü gücüne, ODTÜ’nün devrimci kimliğine, Yıldız Teknik’e, İTÜ’ye, Boğaziçi’ne, Türkiye’deki üniversite gençliğine yenilmişlerdir.
Bu sesi duyması gereken iktidar duymak yerine hırsla, kinle çocuklarımıza saldırmayı tercih etti. Polisimizi evlatlarımızın üzerine yolladı. Kanunsuz emirler verdi ve uygulattı. Çocuklarının yanında durmak için meydanlara koşan anneleri, babaları, nineleri, dedeleri bile marjinal diye tanımlattı. Yüzlerce çocuğumuzu, binlerce evladımızı gözaltına aldılar. Yüzlercesini tutukladılar. Bir tek amaçları vardı: Sindirelim, korkutalım, bir daha dışarı çıkmasınlar. Türkiye’nin görülmüş en büyük cadı avından sonra ilk kez, ilk kez yapılan çağrıda Maltepe Meydanı’nda 2,2 milyon kişiyi görüyor musun Erdoğan? Erdoğan, gençleri sindirecektin! Burada sinen kimse görüyor musun?
Erdoğan sıkışınca her türlü iftirayı attığı gibi şimdi de dönmüş bize mandacı demiş. Aslında Erdoğan birisi mandacı olacaksa, birisi mücadeleden yana olacaksa orada saflar çoktandır belli. Sen değil misin 200 yıldır “Bu millete istikamet dayatılıyor.” diyerek demokrasiye, padişahın yetkilerinin azalmasına, Sened-i İttifak’tan beri karşı çıkan? Siz değil misiniz 150 yıldır “CHP ve biz iki ayrı akım, karşı karşıyayız.” diyen? Hadi safları netleştirelim.
Biz 150 yıldır bir anayasa isteyenleriz, bir meclisi savunanlarız. Sizin yolunuz Meşrutiyet’ten sonra meclisi 33 yıl kapatanların yoludur. Biz İkinci Meşrutiyet’ten, onun için canını ortaya koyanlardan yanayız, onların yolundayız. Sizin yolunuz Damat Ferit hükümetlerinin yoludur. Siz Sevr’i imzalayanların siyasi devamlılarısınız, biz Sevr’i yırtıp atanlarız, Lozan’ı yapanlarız.
Siz Milli Mücadele aleyhine bildiri yayınlayıp İngiliz uçaklarından attıran İskilipli Atıf’ın devamlılarısınız, biz Milli Mücadele’ye destek olan Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’nin yolundan gidenleriz. İşgal başlayınca arka kapıdan İngiliz zırhlısına binip kaçanların devamı olanlar bize mandacı diyecek haddi nerede buluyorlar?
İstanbul işgal edildiğinde Kartal İstinbotu’nun ucuna çıkıp yanındaki yaverine ‘Geldikleri gibi gidecekler.’ diyen benim genel başkanımdır, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Şimdi burada meydan hep bir ağızdan bağırıyor. Ne bağırıyor biliyor musun? Sen, altıncı filoya secde edenlerin arasında saf tutansın, altıncı filoya secde edenlersin. Biz altıncı filoyu denize döken Deniz Gezmiş’in arkadaşlarıyız.”