Oğuzhan Akay Kimdir? Hayatı, Eserleri
4 Şubat 1955 yılında Afyon’da dünyaya gelen Oğuzhan Akay, aslen Kayseri Bünyan’lıdır. Annesi ev hanımı, babası astsubay emeklisidir. İlkokulu Çorlu’da Şücaettin İlkokulu’nda, Ortaokulu Tatvan’da , liseyi ise Çankaya Lisesi’nde okudu.
Haber Merkezi / Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV Bölümü’nden 1978’de mezun oldu. Aynı yıl, TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nun açtığı sınavı kazanarak radyo yapımcısı olarak göreve başladı. Ardından Ankara Radyosu’na geçti.
Gecenin İçinden programları’yla Cengiz Polatkan en iyi radyo ödülünü iki kez kazandı. 12 Eylül 1980 askerî darbesi sonrasında Erzurum’a gönderildi. Askerliğinin bitiminde istifa etti ve İstanbul’a gelerek reklamcılık yaptı. İlk şiiri Türkiye Yazıları’nda Ahmet Say tarafından yayımlandıktan sonra şiirleri 1980’lerden itibaren Adam Sanat, Varlık, Milliyet Sanat gibi dergilerde çıktı. İlk kitabı CinAyetler ise 1989’da okuyucu ile buluştu.
Ürk Şiirleri, eserinde, milliyetsiz, evrensel, insana dair şiirler kaleme almış, bu özelliği ona yazın dünyasında “ürk şair” tanımını kazandırmıştır. İlk kitabından beri sözcüklerin çırağı olduğunu düşünen yazar, kendine özgü sanat anlayışı içerisinde, çevresinde gördüğü, okuduğu her şeyle kalemini beslemiştir.
Özgün ve yeni olma çabası içinde olan sanatçı bu yüzden herhangi bir ekolün içinde yer almamaya gayret etmiştir. Şiir dışında deneme ve öyküler de yazan Akay, Gürkal Aylan’ın yayınlamaya hazırlandığı ancak vefatı nedeniyle yayımlayamadığı reklamcılığa sözcükleriyle hayat veren reklamcı şairleri içeren Sözcüklerle Dans Edenler adlı antolojiyi Sina Akyol’la birlikte derlemiştir.
Eserleri;
Cin Ayetler
O Uzak Ay ve Compact Risk
Digital Poems
“Bir Ayrılık Klasiği”
Gidiyorum işte birazdan, gölgemi getir
Bana gölde unutulan bir gemi getir
İçinden uykusuzluk gecen bir gemi getir
Ayrılıklar kalbe sevmeyi öğretir
Gidiyorum işte birazdan, gövdemi getir
İkimizi resimleyen bir demi getir
Sade neskafeyle senin getir
Geceler zamana rolünü öğretir
Doluyorum artık bir bardaktan bir başkasına
Serseri bir bulut kadar efendi kılığında
Dudaktan kalbe dökülen gözyaşı kıvamında
Vedalar düşlere dalmayı öğretir
Gidişimi getir, ağır aksak, yel yepelek Gidişimi
“Gi”yi sana bırakıyorum, ..diyorum işte birazdan
Sana dönüyorum, senin için dönüyorum, dünya benim
Her Ayrılık kavuşmaktır aslında
Ayrılığa
“Meçhul Sevgili Anıtı”
Sana acıktım Seramio
Bu aşkın yamyamı benim
Birazdan esmerleşir sular, birazdan esner
Kalbimi bağışlayan ve esirgeyen aşkın adıyla
Aşk en büyük maceradır çünkü
Birinci bölümde, dilim tutulur avuçlarında
İkincisi, her harfte gizli fantazya
Kalbine usulca bıraktığım kalbimi unutma
Nasıl sönecek şimdi kalbim Seramio
Yanan bir topa dönüşmüşken ben
Tutuşur etekleri, aşkın ayva tüyleri
Ben seni unutulmak için sevdim
Seramio
Mioouv
“Olsa”
Eylül’de Bilbao çok güzel
Her ay Bilbao çok uzak
Lunaparkında atlı karıncalar
Hava kararınca tam kararıncalar
Laternacı kadının palyaço kocası
Tahta bacaklarını dinlendiren cambaz
Dönme dolapta travesti çığlıkları
Ah Bilbao, Bilbaolar
Kimliğini yitirmiş adam çok güzel
Her gün bir başkası olmak çok zor
Su birikintilerinden zıplatır
Yağmurda sırılsıklam ıslatır
Sokağından geçirtir, sigara içirtir
Yves Montand’ı daha çok dinletir
Fellini’nin filminde oynatır
Ah aşk, aşklar
Bütün kadınları sevmek çok güzel
Bir kadını sevmek çok zor