Necati Yıldırım Kimdir? Hayatı, Eserleri

1946 yılında Denizli’nin Çal İlçesine bağlı Yeşiloba (Medele) Köyü’nde dünyaya gelen Necati Yıldırım, ilkokulu köyünde, ortaöğrenimini Çal Ortaokulu ve Nazilli İlköğretmen Okulu’nda okudu. 1966 yılında Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nden mezun oldu.

Haber Merkezi / Çeşitli okullarda ifa ettiği Türkçe-edebiyat öğretmenliğinin yanında Akşam, Demokrat İzmir, Hürriyet gazetelerinin Alaşehir ve Ula (Muğla) muhabirliklerini yaptı.

İlk şiiri 15 Eylül 1965 tarihinde Varlık dergisinde yayımlanan sanatçının sonraki şiirleri; Demokrat İzmir, Dost, Yeditepe, Dönemeç, Yeni a, Ortaklaşa, Yarın, Milliyet Çocuk, Sanat Edebiyat 81, Yeni Olgu, Gediz (Manisa) vb. dergi ve gazetelerde yayımlandı. Şiirlerini ilk defa Yüz Yirmi Sokak (1967) adlı kitapta bir araya getirdi.

Aynı zamanda öykü yazarı da olan sanatçının ilk öyküleri Yeditepe, Yeni Toplum, Dönemeç gibi dergilerde yayımlandı. Sanatçının Akbaba dergisinde ise fıkraları çıkmıştır.

Köşe yazısı, öykü, röportaj gibi birçok türde eser kaleme alan sanatçı, çocuk edebiyatı sahasında da eserler vermiş ve ilkokul düzeyinde Türkçe kitapları hazırlamıştır. Edebiyatta daha çok şairlik yönüyle ön plana çıkmıştır. Memlekete dair toplumsal ve kültürel meseleleri konu edindiği şiirlerinde toplumcu duyarlılıkla hareket eden şair Anadolu halkının yaşama mücadelesini lirik bir dille ifade eder. Çoğunlukla serbest şiir tarzını benimsese de yinelemeler ve kafiyeli sözcükleri yatay ya da dikey eksende düzenli ya da düzensiz kullanarak bir ritim oluşturmak istemiştir.

Eserleri;

Yüzyirmi Sokak
Mapusane İnsanları
Umutsuzluğu Dağıt Yüzünden
Gökyüzü Çiçeği
Dost Olan Su Versin

“Güneş şarkısı”

büyük yangınım karanlıktaki çoban yıldızım
kanlar sızarken toprağa sımsıcak ölü kanları
aynı inancı taşıdık değişen dünyayı kucaklayarak
sızlıyorsa yüreklerimiz bulut gibi yürüyorsak
kıtlık vardı kıyım oldu sürgün yaşadık

hüznü yarıp gelen şanlı ırmak
usul usul akar usul usul akar
yüzümde büyüyecek şanlı ırmak

ey ölümlerle sulanan kanlı gülüm
acı haberleri unutma yüreğinde biriksin
güzel günlerdir mayalanan budanmış bedenlerle
sen içimde şimdi ağlıyorsan kanlı gülüm
bir ağızdan söylenir yazdığımız şarkılar

karanlığı yıkan güneş şarkısı
usul usul akar usul usul akar
su verdim acılarıma su verdim

ey oğul ağıtlarla büyüyen yaralı kuşum
güneş şarkısıdır ölümlerle yıkılmayan
bir ağızdan söylenirse bir gün bu şarkılar
sular uyanır sevdiğim nice dağ suları
ey oğul ölümlerle yıkılmayan yaralı kuşum

zulmün yenemediği büyük kavga
usul usul akar usul usul akar
su verdim acılarıma su verdim

baharda halk gülleridir savrulan
dal mı kırıldı kuş mu vuruldu çocuk mu
elbet gencecik bedenleri çizeriz sevgilim
elbet yazılır acı bırakan bahar günleri
suskun bir öfke ve umut halk gülleri

zulmün yenemediği büyük şarkı
usul usul akar usul usul akar
gül koydum acılara gül koydum

“Mayıs notları”

1
beynine sağılan gazetenin yüzü
çıplak kadın resimleri
ve çapraşık cinayet haberleri
beynine sağılan gazetenin yüzü
dünyayı kucaklar mı kanlı ölüleri
toprakta boylanan bir tohumu

“çanakkale içinde vurdular beni
ölmeden mezara koydular beni”

kentsoylu yaşantıyı ırgalamıyor
vurulup düştü mü şahan kuşları
bulut gibi kaynasa da allı kızlar
rahat döşeğinde sızlamıyor yüreği

unutmam ölüleri unutmam ölüleri

2
tomurcuk gibi uyanan sesiyle
“bak baba” diyor
“onların adını söyledi”
kanlı fotoğrafları tanıyarak
acılarla büyüyen çocuğum

yeni doğan çocuklar
kavga gülü umut filizi

tütün pamuk maden işlenirken
basma dokunurken demir dövülürken
mayıs sabahında kopan umut gülleri
adınızı taşıyor yeni doğan çocuklar

3
sındırgı yokuşu
bigadiç yokuşu derken
balıkesir
dayan karda fırtınada kardeşim
halklara sevdamızı taşırken
zulümlerde
hücrelerde
darağaçlarında
ölüm yolumuzdan döndüremesin

on sekizinde
yirmisinde
yirmi yedisinde
ölüm yolumuzdan döndüremedi
mitinglerde kavgalarda grevlerde
marşlarını söylerken halkların

ırmaklara benzer şarkımız
dağlardan çağlayarak
ovaları dolanarak
vadileri yararak
yatağını besler
karla yağmurla fırtınayla
uzun yollardan
dar boğazlardan
akıp gelen ırmaklara benzer

şarkımız
umudumuz
kavgamız
halkların yüreğine yayılırken
uğultusunu duyarım karanlıklarda

4
türkülerini bıraktığın dağlarda
hoyrat rüzgârlar saçlarımı savurur
silah sesi
çiçek kokusu
orman uğultusu
yüreğimi sarsan ürperti
isyana benzer

mayıs günlerini konuşursunuz
sivas sabahından pir sultan gelir
omuz omuza vuruştuğun yiğit arkadaşlar
arkadan vurulmuş delikanlı gövdeler
voltada çeteci günleri konuşursunuz

umutlar
acılar
ayrılıklar
yüreğini demir gibi döver hücrende
şarkını söylersin acıları düşünürsün
isyana benzer baharı kucaklayamadınsa
sigaranı bir soluk daha çekersin

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir