Meral Akşener: Tek Adam Rejimi Hepimizin Hatalarıyla Üç Dönem Kazandı
Trakya Bölgesi İstişare Toplantısı’nda konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Tek adam rejimi hepimizin hatalarıyla 3 dönem kazandı, onaylandı. Evet suçlu benim hay hay. Durumu değiştirmiyor” dedi ve ekledi:
“Meşhur 3 mart akşamında ben şöyle biliyorum, sayın Karamollaoğlu davetiyle saadet Partisi’nde toplanacağız. Nasıl bir yöntemle Cumhurbaşkanlığı seçilecek diye gittim. Meğer isim onaylayacakmışız. 3 Mart akşamı isim oyladık. Herkes Kılıçdaroğlu dedi. Ben vatandaşın nezdinde İmamoğlu ve Yavaş’ın önde olduğunu söyledim. Kılıçdaroğlu döndü dedi ki ‘Akşener uygun görmediğine göre biz beşimiz imzalayıp çıkalım’. O seçim kazanılsın diye ben zehir içtim.”
Akşener, ittifaka ilişkin yaptığı açıklamada ise, “Biz ittifak sisteminden vazgeçtik. Türkiye için eğile büküle öldük. Bundan sonra yok. İttifak sistemiyle yol yürümeyeceğiz. Sadece bugün değil 2028’de de kendi başımıza gireceğiz. Bu ortak seçilmiş belediye başkanlarımızı kötüleyeceğimiz anlamına gelmez. İstanbul’u alan Türkiye’yi alamıyormuş. Biz alamadık. İster beni suçlayın ister başkasını. Pek çok CHP’li siyasetçi arkadaşımız televizyonlarda 15 milletvekili mevzuunu söylüyorlar. Bunun bir ödemesi vardıysa İstanbul ve Ankara’yı hediye ederek kendilerine ödedik, hâlâ alacaklıyız” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Edirne’de, Trakya Bölgesi İstişare Toplantısı’nda konuştu. 2024 yerel seçimleri için çalışmalara 25 Ekim’de resmen başlayacaklarını söyleyen Meral Akşener‘in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“81 ile gittik. Bu bilgimiz sadece bende değil, herkeste var. İhtiyaçlara, taleplere çözüm ürettik. Bunun amacı seçmen velinimeti tekrar canlandırmaktı. Seçmen velinimettir, en iyi Trakya bilir. Şuculuk buculuk yüzünden derin bir kutuplaşma oldu, komşu, komşunun karşısına dikildi. Birbirine selam vermeyen komşu sistemine geçtik. Bu sosyal olarak bizi paramparça etti, ekonomik olarak yerin dibine soktu.
Engellemek için çok gayret ettim. İktidara dedik ki senin vaktin yok biz geziyoruz, işte bunlar problemler ve çözümler. Dedik ve maalesef o kutuplaştırma siyasetinin önüne geçemedik. Çünkü 2017’de referanduma sunulan partili cumhurbaşkanlığı sistemi Türkiye’yi ittifaklara mecbur bıraktı ve iki kutupla hale mecbur bıraktı. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı seçmeninin dostluğu belki var ama katiyetle siyaseti konuşabilir hale gelemedi bu insanlar.
2018’de seçim geldi. 2017 25 Ekim’de partimizi kurduk. O dönemden biri beraber olduğum arkadaşlar var. Hey gidi hey. Bir telefon geldi, 25 Ekim’de 10 bin kişi gelecek, partiyi kuracağız, ilan edeceğiz. Nuri Oktan’a telefon geldi, meğerse biz kurulmayalım diye 3 ay sonra bize evrak verilecek. Partiniz duman olacak. Sonrasını günü geldiğinde anlatacağım. Sonuçta ertesi gün ben bizzat kendim gittim. Hiçbir siyasi partinin genel başkanı müracaat etmez. O evrakı aldım ve geldim. Bi geldim ki salona düğün gibi, çiçek bahçesi gibi büyük bir heyecan var.
Arkasından envai çeşit şey oldu. Her gün FETÖ’cülükten tutuklandım. Birileri arkadaşlarımıza telefon açtı, genel başkanınızı tutukluyoruz. İl başkanlarımızı tutuklayacaklardı. Biz bunlara dayandık. Mitingler yapıyorduk. İpin içindekilerden daha fazla dışında vardı çünkü içeridekileri emniyet alıyorduk. Ağırlıklı emekliler oluyordu. Biz bu partiye canımızı, terimizi, neredeyse kanımızı verdik. Bu İYİ Parti’nin Türkiye’de bir şey değişti her şey değişti cümlesine denk düştüğünü gördük, başardık. Bizden önce kurulan siyasi partileri sayın. Ondan evvel “cıs”tı.
Baktılar ki oluyormuş… Öbür taraf da bunlarla baş etmek mümkün eğil bırak dağınık kalsın dedi. 2017’de alınmış bir referandum kaybedildi. İzmir’de denize dökmeye çalışıldı evet verenler. Cumhur İttifakı seçmeninden birileri bakıyor orada, bir yeni taze yol olarak bize doğru adımızı atıyor, mutlaka biri bi şey söylüyor. Her aşamada bunu yaşadık. 2017 büyük şehirlerde hayır çıkmasına rağmen kaybedildi. Abidik gubidik olmuştur ama esas mesele saçma sapan konuşmalar beyanatlardır. Bizim o zaman partimiz yoktu ama “hayır”a çok net çalıştık.
2018 patır kütür seçim kararı alındı. Bize seçime girme hakkını şu cümleyle verdi YSK: 1, grupları var; 2, teşkilatları tamam. Hani 3 ay sonra evrak alacaksınız vardı ya. Sonra anlatacağım nasıl çözüldüğünü. Bir şaibe yaratılmak istendi. O gün İstanbul’da biz seçime yönelik bir çalışma yapıyoruz. Daha seçim yok. Seçim ilan edildi. Bir araya geldik. Ertesi gün bir bilgi geldi, bunun adı psikolojik harptir, seçime sokmuyorlar dediler. Eylem yapmaktı benim niyetim. Usuletle çözdük meseleyi. Bir kere daha Teşekkür ederim sayın Kemal Kılıçdaroğlu‘na ve grup kurmamız için gelen 15 milletvekili arkadaşıma. Orada sorun yok.
Sayın Kılıçdaroğlu, sayın Abdullah Gül‘ün adaylığını bana söyledi. 15 milletvekili için gittiğim akşam söyledi. Ben de arkadaşlarımın beni aday ilan ettiğini ve Gül’ü kabul etmeyeceğimi söyledim. Sonuç itibariyle sayın Erdoğan’ın kazandırılmasını ben sağladım. Birinin kafaya taş düşme benden biliniyor.
Ben yoksam bir İYİ Partiliden biliniyor. Hala sayın Gül’ü çok seven gazeteci kılıklı arkadaşlar beni ve partimi biçiyor. Orada suçlu ben. Sayın İnce’nin kazanamamasının suçlusu ben. Yüzde 10 aldık. Mesele şu, niçin? 17-18’lersek biz niçin 2018’de yüzde 10? Asıl soru bu. Eğer bu yolculuğu başarıyla tamamlamazsak Türkiye gidiyor. Okullar açıldı, partimizi pazartesi salı günü 136 kişi aradı sadece kitap defter parası için.
Muhalif seçmen sayın İnce’nin birinci turda kazanacağını düşündü. Abdullah Gül’ün aday olmamasından sorumlu benim. Dolayısıyla işi götüren benim. Partili seçmenden bahsediyorum. Laik hassasiyeti yüksek seküler seçmenin, partililerin çok kolay “Tayyip Erdoğan’ı seçti” diye geldiğini gördüm yöneticilerin. Seçmen yerle bir oldu. Bir umut lazımdı ve 2019 seçimi için teklifi biz bizzat CHP’ye götürdük. Ne söyledilerse evet dedik.
Seçmenin ayağa kalkıp 2023’ün taşlarını döşemekti. Benim hedeflediğim İstanbul ve Ankara’nın ayağa kalkması. İkisi de alındı. Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi İstanbul’u alan Türkiye’yi de alamıyormuş. Biz bu teklifi götüren olarak bununla övündük ama biz seçtirdik bize mecbursunuz davranışıyla karşı karşıya bırakmadık. Her iki belediye başkanımızın da, hala Millet İttifakı’nın belediye başkanları, işe aldıkları o şehirde mukim insanlardır. Ahlaki olarak her şeye dikkat ettik ama sonra 2023’e geldik.
2 yıl evvel 5 kişi biz 5 kişi onlar, ben önce daha masa kurulmamıştı, bütün yeni kurulmuş muhalif partileri gezdim. Bazı sorular sordum o beş kişinin huzurunda. En son sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmek üzere CHP’ye gittik. Onlar 5 kişi, biz 5 kişi. Bu iki belediye başkanlarımızın ita amiri sayın Kılıçdaroğlu olduğu, seçmen tarafından Türkiye genelinde olumlandıkları görüldü. Hakkari’de Mansur Yavaş, Ağrı’da Ekrem İmamoğlu söylendi bana.
Bu ikisinden birini aday gösterdikleri taktirde birini çekmeleri gerektiğini, aksi halde seçmenin spor kulübü taraftarı haline döndüğünü ve muhalif seçmeni böldüğünü söyledim. Eğer ikisini de düşünmüyorsanız bu arkadaşlarımızla görüşün dedim. Ekrem Bey Anadolu’yu gezdi. Her iki arkadaşımızın da popülaritesi yükseldi. 3 seçimi kazandılar. Nasıl diyeceğiz biz şimdi parlamenter sisteme geçelim. Tek adam rejimi hepimizin hatalarıyla 3 dönem kazandı, onaylandı. Evet suçlu benim hay hay. Durumu değiştirmiyor.
Meşhur 3 mart akşamında ben şöyle biliyorum, sayın Karamollaoğlu davetiyle saadet Partisi’nde toplanacağız. Nasıl bir yöntemle Cumhurbaşkanlığı seçilecek diye gittim. Meğer isim onaylayacakmışız. 3 Mart akşamı isim oyladık. Herkes Kılıçdaroğlu dedi. Ben vatandaşın nezdinde İmamoğlu ve Yavaş’ın önde olduğunu söyledim. Kılıçdaroğlu döndü dedi ki ‘Akşener uygun görmediğine göre biz beşimiz imzalayıp çıkalım’. O seçim kazanılsın diye ben zehir içtim. O akşam size bunları anlatsam yakıp yıkacaktınız. ‘Sabır’ dedim kendime”. O masa gitti. O gün bunları size anlatsan siz yıkardınız ortalığı. Aliya İzzetbegoviç’in demiş ya, “Gördüm ki düşmanımıza benzemiş birileri.” Aynı küfürler tekrarlandı.
İki belediye başkanı evime geldiler gece. Birer kere daha sordum. N’olur aday olabilir misiniz diye. Olmayacaklarını söylediler. Sayın Kılıçdaroğlu’na kazandırmak için 3 teklif geldi. Başkası olsa bir teklifi atlar. Ama Amaç Türkiye. Benim bir önemim yok ki. İkisinin başkan yardımcısı ve icracı Cumhurbaşkanı yardımcısı olma teklifini kabul ettim. Biz onu sanki biz söylemişiz gibi arafta bıraktık. Utanmadan bugün o arafı bile hakaretle anan ittifaktaşlarımız var. Korkunç bir şey.
Sonra sayın Kılıçdaroğlu ile bir otelde buluştuk. 10 bin kişi dışarıda, bağırıyor. Sayın Karamollaoğlu, Babacan’ın haberi yok. Kiimsenin haberi yok. Meğer kimsenin haberi yokmuş. Ben o masada kalakaldım. Konuyu anlattım. Sayın Babacan iki kere sordu bunu CHP mi söyledi. Gitti arkadaşlarıyla konuştu bir saat. Biz kabul etmiyoruz dedi. Ben yine kalktım çıkıyorum. İnsan sağlığına onuruna aykırı işler bunlar. Sonra bir orta yol bulundu. O günden itibaren bizim seçmenimiz sayın Kılıçdaroğlu oy versin diye 45 ilde miting yaptım ben.
Çok enteresan bir şey, hiç çalışmadı İYİ Parti dediler. 17-15’se bizim oyumuz. 5-6 puan bizden gitti. Onlar Cumhur İttifakı paydaşlarından bize gelmiş oylar. Bu iki belediye başkanından birini aday edebileceğine inandıkları için bize gelmiş oylar. Esasında cezayı biz yedik. Bizim oyumuz 9,67. Yüzde 25 CHP. Yeşil Sol ve TİP’i koyun. Birinci turda alınan oyu görürsünüz. Bize verilen oyla sayın Kılıçdaroğlu’na bizden giden oy aynı. Pek çok ahmak, bizim partimizin seçmeninin oy vermediğini, teşkilatlarımızın çalışmadığını iddia ediyorlar.
“İttifak sistemiyle yol yürümeyeceğiz”
Biz ittifak sisteminden vazgeçtik. Türkiye için eğile büküle öldük. Bundan sonra yok. İttifak sistemiyle yol yürümeyeceğiz. Sadece bugün değil 2028’de de kendi başımıza gireceğiz. Bu ortak seçilmiş belediye başkanlarımızı kötüleyeceğimiz anlamına gelmez. İstanbul’u alan Türkiye’yi alamıyormuş. Biz alamadık. İster beni suçlayın ister başkasını. Pek çok CHP’li siyasetçi arkadaşımız televizyonlarda 15 milletvekili mevzuunu söylüyorlar. Bunun bir ödemesi vardıysa İstanbul ve Ankara’yı hediye ederek kendilerine ödedik, hâlâ alacaklıyız.”