Meral Akşener: O Sandık Elbet Gelecek

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Akşener,  “Biz bu milletin çocuklarını onların haram düzenine ezdirmeyeceğiz. Çaldıkları gibi verecek, geldikleri gibi gidecekler. Şimdiden ilan ediyorum, o sandık gelecek, biz de bir seçim yapacağız. Bu seçim sadece Cumhurbaşkanı veya milletvekillerini belirleyeceğimiz bir seçim olmayacak. Helal ile haram arasında olacak, millet iradesi ile rantçı vesayeti arasında olacak, iyi ile kötü arasında olacak” dedi.

Haber Merkezi / Konuşmasında hükümete eleştirilerini sürdüren Meral Akşener, “Bu saray adeta masalsı bir dünya. Gece gelen rantçıları var, aynı diş perisi gibi. Sarayın da rant perileri var. Çünkü bu periler biliyor ki Sayın Erdoğan, elinde geceleri kalemle bekliyor. Rant perisi geliyor, diyor ki ‘Geçerken uğradık, şöyle bir rantımız var’ diyene haşmetli basıyor imzayı. O kalemi bir gün millet için kullanmayı akıl etmiyor. Bugün gelinen noktada biz bir siyasi parti ile mücadele etmiyoruz, kötülükle mücadele ediyoruz. Bu mücadele haklı ile zalimin, mazlum ile zalimin mücadelesi” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti lideri Meral Akşener, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için “Bir kocaman kuyruklu yalan vardır, ‘Türk kadını mücadele etmedi’ diye, hadi oradan. Bunu söyleyenler bu kadınların bu ülke için verdiği mücadelenin fitresini karşılayamazlar. Bu ülkenin kadınının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar!” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yaptığı grup toplantısına partili kadınlar da katıldı. Akşener’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

Biliyorsunuz, Bay Kriz ve arkadaşlarının en büyük özelliği, beceriksizliklerinin sorumluluğunu, asla kabul etmemeleridir. Kendilerinden başka, herkes ve her şey, herhangi bir konudaki kötüye gidişin, sorumlusu olabilir.

Bir tek kendileri, “Ak” kaşıktır… Bunun psikolojik çözümlemesine, hiç girmeyeceğim, sonra mahkemelik oluyoruz Biliyorsunuz, Bay Kriz’in beceriksizliğinin son yansıması, enflasyon. Milletimiz uçan fiyatlar, gün aşırı gelen zamlar, astronomik faturalar altında, çile çekiyor.

Bu arkadaşlar da, bir süredir, enflasyon canavarının sorumluluğunu, atacak bir şey arıyorlar. Her hafta, başka bir sorumlu uyduruyorlar, ama bir türlü tutunamıyorlar. Nitekim, son olarak, “Dünyada enerji fiyatları yükseliyor, o yüzden enflasyon yüksek.” demeye başladılar.

Ne var ki bu, fütursuzca uydurulmuş, koskoca bir yalan. Belli ki artık, söyleyecek yalanları da kalmamış… Başka ülkeler, enerji ithal etmiyor mu? Sadece biz mi, enerji satın alıyoruz? Dünyadaki ülkelerin, en az yarısında, yıllık enflasyon, bizim aylık enflasyonumuzdan, daha düşük.

Bir tek, Venezüella, Sudan, Surinam ve Zimbabve’de enflasyon bizden yüksek… İşte size, Bay Kriz’in üstün ekonomi politikalarının sonucu. Surinam’la, Zimbabve’yle rekabet eden Türkiye… Gerçekten ibretlik. Bu milletin, artık bu masallara karnı tok. Her şeye rağmen, dünyada enflasyon bu kadar düşükken, bizde yüksek olması, beceriksizlikten başka bir şey değildir. Lafı dolandırmanın alemi yok. Bu fiyat artışlarının nedeni, yolsuzluktur.

Bay Kriz ve ekibinin kötü yönetimidir. Saçma sapan politikalarla, bir yıl içerisinde, Türk Lirası’nın değerini, yüzde yüz düşürürseniz, bir de bunu, rekabetçi kur diye ambalajlamaya kalkarsanız, olacağı budur. Bu kadar basit. Buradan, iktidardakilere seslenmek istiyorum; Sizin enflasyonu düşürmeye niyetiniz de, gücünüz de, bilginiz de, ekibiniz de yok.

Bunu biliyoruz. Ancak yine de, sorumlu siyaset anlayışımızın, bir gereği olarak, size bazı önerilerde bulunacağım: Önce; ekonomide güven ortamı oluşturacaksınız. Para ve maliye politikasını, koordineli ve etkin bir şekilde kullanacaksınız. Türk Lirası’na itibar kazandıracaksınız. Merkez Bankası’na müdahale etmeyeceksiniz.

Politika faizini etkisizleştirmeyi değil, etkili kılmayı hedef alacaksınız. Sonrasında ise;Bütçede israfı, şatafatı, saray sefasını keseceksiniz. Hortumlamayı bırakacaksınız. Bay Kriz’in 5 atlısının, dolar üzerinden olan sözleşmelerini feshedeceksiniz. Söylemesi bile gülünç ama;

Tüm bunların yanında, bir de, saçma sapan açıklamalarda bulunmayacaksınız. Az konuşup çok iş yapacaksınız. Bir gün bir model, ertesi gün başka model denemeyeceksiniz. Mazot 20 lira. Gübrenin kilosu, en az 10 lira. Yemin kilosu, 5 buçuk lira. Silaj 1, kuru yonca, 2 buçuk lira.

Çiftçilerimizin, bankalara ve finans kurumlarına borcu, 178 milyar lira. Piyasa borçlarını da katarsak, 228 milyar lira. Süt/Yem paritesi, tarihte ilk defa, 1’in altına düşmüş. Piyasada, en az 70-75 lira olan, karkas kırmızı et kesim fiyatı,

Et ve Süt Kurumu’nda, hâlâ 55-60 lira. Damızlık inekler, düveler kesime gidiyor. Kurban’da 100 malı olan çiftçinin, bugün 50 malı yok. Hayvancılık işletmelerinin birçoğu, ya boş, ya da yarı kapasite çalışıyor. Çiftçiden, 2 lira 25 kuruşa alınan buğday, neredeyse 6 liraya ithal ediliyor.

Kışın ortasına gelmişiz, hala Buğday ihtiyacı karşılanmamış. Ayçiçek yağı kuyrukları da, artık ülkemizin acı bir gerçeği… İşte size, üstün liyakat nişanını hak eden, bir bakanlık performansı. İşte size, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin, tarımda oluşturduğu enkazın ibretlik resmi. Yazıklar olsun. Buradan, tarımdaki bu enkazı devralan yeni bakana, hayırlı olsun diyor,

Kendisini, acilen bazı adımları, atmaya davet ediyorum: Sayın Bakan; Çiftçinin, kışlık ekim için kullanamadığı gübreyi, hiç olmazsa, bahar gübresi olarak kullanabilmesi için, ihtiyacı olan gübrenin, yarısını karşılayın. Tarım Kredi ve bankalarda, yapılandırması yapılan çiftçilerin, üretimde kalmalarını sağlayın. Bunun için sicil affı dahil, ödedikleri kadar, yeni işletme kredisi almalarının, önünü açın.

Her ne kadar, 2021 hak edişleri için konulmuş olsa da, ekim-dikim-üretim sezonu öncesi, 2022 toplam destekleme tutarının, en az yarısını, avans olarak ödeyin. Yani, en geç Nisan sonuna kadar, 29 milyar liranın yarısını ödemiş olun. Kalan kısmını ise, en geç Ekim ayında ödeyeceğinizi duyurun. Çiftçilerin kullanacağı mazottan, hiç olmazsa bu yıl için, vergileri kaldırın.

Böylece mazot fiyatını, yarıya düşürmüş olun. Çiğ süt fiyatını, en az 1,30 paritesine güncelleyin. Prim hariç, en az 6 buçuk lira fiyat verin. Süt sanayicisine, elektrik desteği sağlayın. Karkas et fiyatını, ESK fiyatı olarak, en az 75 lira yapın. Çiğ süt ve kırmızı et fiyatlarını, belirli dönemlerde güncelleyin.

Güncelleme tarihlerini önceden ilan edip piyasaya güven telkin edin. Bu vesileyle; Sayın üretici düşmanı Bakan’a hayatta başarılar diliyor; Aynı, ziyadesiyle feyz aldığı, eski Damat Bakan’ın yaptığı gibi, yandaş yayınlardan çıkaracağı, “66 adımda Türk Tarımı” isimli kitabını, sabırsızlıkla beklediğimi, huzurunuzda ifade etmek istiyorum.

Memleket, taksit taksit sevilmez. Memleketini seven, insanını da, toprağını da, doğasını da, ağacını da sever. Memleketini seven, üç beş yandaşı için, memleketin zenginliklerine, memleketin suyuna, memleketin toprağına, memleketin ağacına, düşmanlık etmez.

Ancak maalesef, artık iyice anladık ki, bu iktidarın, bir kötülük ajandası var. Belli ki bu ekip, her hafta toplanıp, “Acaba bu hafta, memlekete ne kötülük yapsak?” diye istişare ediyorlar. Toplantıdan çıkınca da;Ya, ekonomiyi batıracak, yeni kararlar alıyorlar. Ya, yine bir yandaşı ihya ediyorlar.

Ya da, haritadan seçip, memleketin bir başka sahilini, ırmağını, dağını, ormanını, talan ediyorlar. *Nitekim geçen hafta, bu ajandaya zeytinlikleri almışlar. Bunun sonucunda da, zeytinlerimizin talan kararnamesi, bütün yasa ve yetkiler çiğnenerek, anında önümüze konuverdi.

Sayın Erdoğan; Hani, “Nass” vardı? Ne oldu Nass’a? Hazreti Nuh’un gemisine konan güvercinin ağzında, zeytin dalı var. Yüce Rabbim Kuran’da, o ağaç üstüne yemin ediyor. Bu zalimliğe yol verirken, Sure-i Tin hiç mi aklına gelmedi?

Bu talanı, bu kaçak, bu hukuksuz kararı imzalarken, hiç mi vicdanın sızlamadı? “Bir tek yüzüğüm var.” dediğin, fakirlik günlerinde, sofranda bulunduğunda, mutlu olduğun zeytin tanelerinin, hiç mi hatırı yoktu da, imzayı basıp, zeytinlikleri, gözü dönmüş rantçıların yağmasına açtın? Yazıklar olsun.

Bu saray, çok acayip bir yer. Adeta, masalsı bir dünya… Mesela, geceleri gelen rantçıları var. Aynı diş perisi gibi, sarayın da rant perileri var. Çünkü bu periler biliyor ki; Sayın Erdoğan, geceleri elinde kalemle bekliyor. “Geçerken uğradık, şöyle bir rantımız var.” diyene, basıyor imzayı…

Ancak gariptir, O kalemi bir gün de, milletin menfaatine kullanmayı akıl etmiyor, edemiyor. Çünkü bu arkadaşımız artık milletin değil, rantçıların adamı. Onun için, bugün gelinen noktada biz artık, bir siyasi partiyle mücadele etmiyoruz. Biz, artık kötülükle mücadele ediyoruz. Bu mücadele artık, iyiyle kötünün, hakla batılın, haklıyla zalimin mücadelesi.

Kardeşlerim; Biz, “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.” diyerek büyümüş bir nesiliz. Biz, “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.” diyerek, evlat yetiştirmiş bir nesiliz. O mübarek ağaçlar da, o varlığın bir parçasıdır. Bizim davamız, bizim yeminimiz, kendini, devletine ve milletine adamaktır.

Varlığını, Türk varlığına adayanlar, milleti yoklukla, yoksullukla boğuşurken, yazlık saray peşinde koşmaz. İşi gücü bırakıp, kupon arazi kovalamaz. Servet peşinde koşanlar için alınan, haram kararlara, sessiz kalmaz, kalamaz.

Çünkü; “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.” diyenlerin, en büyük serveti, Rantçılardan alacağı alkış değil, Milletinden alacağı hayır duadır. Varsın onlar, Allah’ın huzurunda, hesap vermeyecekmiş gibi yaşasınlar. Varsın onlar, çocuklarına, harcayamayacakları kadar büyük, servetler bıraksınlar.

” O sandık, er ya da geç gelecek”

Varsın onlar, seçim yokmuş gibi, saray sefasına devam etsinler. Biz, bu milletin çocuklarını, onların haram düzenine ezdirmeyeceğiz. Çaldıkları gibi geri verecek, geldikleri gibi gidecekler. Şimdiden ilan ediyorum; O sandık, er ya da geç gelecek. Ve o sandık geldiğinde, biz de bir seçim yapacağız.

Bu seçim, sadece Cumhurbaşkanını veya milletvekillerini belirleyeceğimiz, bir seçim olmayacak. Bu seçim, helal ile haram arasında olacak. Bu seçim, millet iradesi ile rantçı vesayeti arasında olacak. Ez cümle; bu seçim, İYİ ile kötü arasında olacak. Ve o gün geldiğinde, İYİler mutlaka kazanacak!

Toplumuzun her kesimini hızla fakirleştiren bu sistemin verdiği zarar sadece yoksullukla sınırlı kalmadı. 2022 Türkiye’sinde artık yokluk da yaşanmaya başladı. Yeni yokluğumuz ilaç yokluğu. Vatandaş eczacıyı suçluyor, eczacı ilaç firmalarını, firmalar döviz kurunu suçluyor.

Döviz kurunun dili olsa da konuşsa görsek kim suçlu… Yanlış yürütülen ilaç ve geri ödeme planları vatandaşlarımızın en kritik hastalıklarında ilaçsız kalmasına neden oluyor. İlaç fiyatları da tıpkı elektrik, akaryakıt gibi dövize bağlı olarak ilerliyor. 14 Şubat’ta ilaç üreticilerimize fiyat belirlerken ‘1 avroyu 6 lira 29 kuruş kabul ediyorum ona göre fiyatınızı belirledim ya bu fiyata satarsınız ya da bu fiyata satarsınız’ dendi.

Madem devlet olarak ilacı alırken avroyu 6.29 kabul ediyorsunuz o zaman akaryakıt, elektrik fiyatlarında da avroyu 6.29 liraya sabitleyin bakalım. Hodri meydan. Bay krizin bunu yapamayacağını biliyorum. Isparta’yı karanlıkta bırakan, şehir hastaneleri üzerinden milletin sırtına yapışan beşli çeteye kıyamaz da ondan.

Derhal bu saçmalığa son verin. Derhal adım atın. Yıl sonunu beklemeden ilaç fiyatlarının belirlenmesindeki yeni düzenlemeyi yapın. Bugün bol miktarda sahte gülüşler göreceğimiz, hamasi sözler duyup içi boş vaatler dinleyeceğimiz bir gün.

Bugün her dakika, her saat yaşanan acı gerçeklerimizin sadece bir günlüğüne hatırlanacağı gün. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. Bugünün kadınlar atfedilmesi bile esasında bir mücadeleyi ve bir acıyı işaret eder. Kadınların yaşadığı önyargılar ve baskılar dünyanın her yerinde aynıyken verilen mücadeleler farklı mı?

Elbette değil. Kadınları sürekli olarak bir şeyler için mücadele ederken görürüz. Mesela aydınlanma ile başlayan insan haklarında kadınlara pek yer yoktur. Kadınlar sanki biyolojik olarak farklı, korunması, kollanması ve idare edilmesi gereken ayrı bir tür olarak kabul ediliyordu. Kadınların ilk savaşı burada başladı.

Sonra kadınlar demokrasi için mücadele etti. Stalin’in Doğu Avrupa’yı ele geçirme planını da ilk önce kadınlar itiraz etti. ABD’de ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı başlatılan sivil haklar hareketinin kalbinde de yine kadınlar vardı. Berlin Duvarı yıkılırken, İran’da çalınan seçimlere tepki gösterilirken yine kadınlar ön saftaydı. Bu kadınlar birbirlerini hiç tanımadılar ama aslında hepsi kardeşti. Bedel ödemeyi göze aldılar.

Birçok erkeğin ılıman iklim meyvesi gibi her mevsim çiçek dağıtmasının aksine kadınlar adeta sert ve soğuk çınar gibi karakterli ve dimdik durdular. Dünyanın her yerinde kadınlar haklarını korumak için mücadele verirken Türk kadınları kaderlerine razı mı geldi? Elbette gelmedi. Türk kadının verdiği mücadele belki de dünyanın başka hiçbir yerinde görülmedi.

Osmanlı’nın yıkılış döneminde kadınlar hak mücadelesine başladı. İstanbul’un 93 Harbiden itibaren İstanbul’un ekonomisini götürenler kadınlar. Bunu ABD’li ve Avrupalı birer kadın gazeteciler söylüyor. Bahçe ekonomisi… Takas üzerinden açların doyurulduğu, üstlerinin giydirildiği bir süreç bu. Beyaz Konferanslar…

Hem Kurtuluş mücadelesinin içinde herkesten önce yer alan, Atatürk’ün arkasında, yanında saf tutan buna karşılık aynı zamanda onun diplomatik mücadelesini veren kadınlardan bahsediyorum. Peki dünyanın her yerinde kadınlar haklarını korumak için, mücadeleler verirken Türk kadınları kaderlerine razı mı geldi? Elbette gelmedi… Siz iktidardakilerin, uyduruk erkek egemen diskurlarına bakmayın. Türk kadının verdiği mücadele, belki de dünyanın başka hiçbir yerinde görülmedi.

Peki dünyanın her yerinde kadınlar haklarını korumak için, mücadeleler verirken Türk kadınları kaderlerine razı mı geldi? Elbette gelmedi… Siz iktidardakilerin, uyduruk erkek egemen diskurlarına bakmayın. Türk kadının verdiği mücadele, belki de dünyanın başka hiçbir yerinde görülmedi.”

Bu ülkenin kadının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar! Utanmadan sıkılmadan hiçbir şeyi hak etmediğimizi söylüyorsunuz. Bu ülkenin kadını her şeyi hak etti. Bileğinin yüreğinin gücü ile hak etti. Tercihlere zorlanmasıyla hak etti. Ve ailesini ülkesini milletini sağ ve ayakta tutmasıyla gösterdiği gayretle hak etti.

Bir kocaman kuyruklu yalan vardır. Türk kadını mücadele etmedi diye. Hadi oradan be. Bunu söyleyenler o kadınların bu ülke için verdiği emeğin fitresini karşılayamazlar. Zekatı fazla gelir. Emeklerinin fitresini karşılayamazlar.

Top mermileri, ıslanmasın diye kazağını, mermilerin üzerine örten ve donarak şehit düşen Şerife Bacı’nın sırtında yükselen cumhuriyetimiz… Düşmanın korkulu rüyası olan Fatma Seher’in Gördesli Makbule’nin Nene Hatun’un cesaretiyle kurulan cumhuriyetimiz… *Genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek fark etmeksizin; verdiğimiz o kutlu kurtuluş mücadelesinin, nişanesi olan cumhuriyetimiz… Ve bugün burada yüce Meclisimiz altında buluşabilmemizi sağlayan cumhuriyetimiz…

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir