Kılıçdaroğlu’ndan Selman’ı Ağırlayacak Erdoğan’a Tepki: Katille Kucaklaşacak
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı ağırlayacak olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tepki göstererek, “Devletin başındaki kişi, cinayet emrini veren katille kucaklaşacak” dedi.
Haber Merkezi / Kemal Kılıçdaroğlu, Pınar Gültekin’in öldürülmesine ilişkin davada katiline ceza indirimi uygulanmasına da değinerek, “Önce yakılan, sonra parçalanarak öldürülen bir kadın. Yargıç karar verdi, haksız tahrik indirimi sağladı. Müebbeti 23 yıla döndürdü. Hangi vicdan, hangi ahlak kabul eder?” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemenin yasalaşmaması için parlamentoda sonuna kadar mücadele edeceklerini, yasalaşması halinde Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini bildirdi.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, basın mensuplarının özgürce yazmasını ve eleştirebilmesini, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte olmasını, parlamentonun toplumun sorunlarına çözüm üretmesini istediklerini söyledi.
Türkiye’nin büyük sorunları bulunduğunu ve herkesin bunun farkında olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Yargıya bakıyorsunuz adaleti dağıtmaktan uzak. Yönetime bakıyorsunuz, ne yaptığı belli değil. Saraya bakıyorsunuz, ayrı havalarda. İniyorsunuz alana, halka gidiyorsunuz, dünya kadar şikayet dinliyorsunuz.” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
“Güzel bir ülkede, huzur içinde, beraber yaşamak istiyoruz. Her evde huzur olsun, herkesin işi gücü olsun, gazeteciler özgürce yazsın, eleştirsinler istiyoruz. Demokrasi olsun istiyoruz, kadın erkek eşitliği olsun istiyoruz, İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsun istiyoruz. Her alın terinin değerli olduğunun kabul edilmesini istiyoruz, çatısı altında olduğumuz parlamento toplumun sorunlarına çözüm üretsin istiyoruz. Bir yerlerden, Saray’dan talimat alan bir parlamento istemiyoruz. Milli Kurtuluş Savaşı’nda dik duran parlamento yine aynı şekilde durabilmeli.
Bunları söylüyorum ama büyük sorunlarımız var bunun farkındayım zaten. Herkes de bunun farkında. Yargıya bakıyorsunuz adaleti dağıtmaktan uzak, yönetime bakıyorsunuz ne yaptığı belli değil, Saray’a bakıyorsunuz ayrı havalarda, iniyorsunuz alana halka gidiyorsunuz dünya kadar şikayet dinliyorsunuz. Yönetim ve halk arasında büyük bir uçurum var şu anda. Saray ne yaptığını bilmiyor, halksa perişan vaziyette. Çıkış noktasının tek adresi var. Adresin adı belli, Cumhuriyet Halk Partisi. Halkın partisi. Söz veriyorum halkıma her kuruşun hesabını veren bir yönetim gelecek. Herkesin iş güç sahibi olduğu bir Türkiye’yi inşa etmek için bir yönetim gelecek.
“Beraber, birlikte yaşadığımız bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız”
İkinci yüzyıla giderken güzel, itibarlı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Bütün kurumlarıyla saygı duyulan bir Türkiye. Yargıçları adalet dağıtacak, kamu görevlileri liyakat içinde halkına hizmet edecek, verilen her kuruşun hesabı halka verilecek. Temiz bir Türkiye, güzel bir Türkiye, aydınlık bir Türkiye. Beraber, birlikte yaşadığımız bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız. Karanlıkları aydınlığa çevirmek gibi temel bir görevimiz var bu görevi yapacağız. Söz veriyorum bu görevi ya yapacağız ya yapacağız. Aydınlığa çıkaracağız.
Pınar Hanım konuştu, yasama, yargı, yürütme. Kuvvetler ayrılığı. Şimdi bitti kuvvetler ayrılığı, kuvvetler birliği var. Bir kişiye bağlı her şey. Hakimi, savcısı, parlamentosu her şey ona bağlı. Bir sansür teklifi getirmişler. Vermişler milletvekillerinin eline Saray’da hazırlanmış ‘bunun altına atın imzaları.’ Atıyorlar imzaları. Ne olduğunu da bilmiyorlar, nasıl bir felaket olduğunun da farkında değiller. Efendim kimse Saray’ı eleştirmesin, kimse AK Parti’yi eleştirmesin, kimse MHP’yi eleştirmesin herkesin ağzına bant çekelim, hiç kimse konuşmasın dünyayı güllük gülistanlık gösterelim millete. Sanıyorlar ki bu millet bunu yutacak, yutmayız efendim yutmayız. Bu millet bunu yutmaz. Her şey meydanda her şey görünüyor.
Yasa teklifi getiriyorlar, komisyonda görüşülecek. Yargıtay’dan da bir üye istiyorlar, Yargıtay’dan da bir hakim geliyor. Komisyonda konuşuyor ‘ya bu doğru değil, bu uygulanması ciddi sorunlar yaratır bu yasanın’ diyor. Hemen AK Parti ve MHP milletvekilleri hakimi susturmaya çalışıyorlar. İşin içinden gelen adam bu yanlış diyor ama susturuyorlar. Büyük bir ihtimalle de pişman olmuşlardır.
Onlar tabii şöyle bekliyorlardı; Yargıtay’dan birisini istedik, hakim diye birisi gelecek, biz ne dersek altına mührü basacak ve diyecekler ki çok mükemmel bir tekliftir. Böyle birisini bekliyorlar. E namuslu bir yargıç gelmiş, ahlaklı bir adam gelmiş ‘yanlıştır bu’ diyor. Pınar Hanım dedi ki ‘Biz Silivri’de yatmaya alışığız.’ Silivri gerçekten de bu ülkenin tarihinde önemli bir isim olarak kalacaktır. Romanları olacaktır, adaletsizliğin tarihini yazmak isteyenler önce Silivri’ye bakacaklardır. Nazilerin toplama kampı gibiydi orası. Kimi buldularsa atıyorlardı içeriye. Sanıyorlar ki biz bunları söylemeyeceğiz. Siz bizi hala öğrenemediniz mi?
“Ülkenin itibarını birilerine satan adama Allah aşkına ne denir bu ülkede?”
Eğer İstanbul’da Suudi Konsolosluğu’nda bir cinayet işleniyorsa, o cinayetin bütün ayrıntılarını sorgulamak ve gerçeği halkla paylaşmak artı gerekli cezayı vermek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin görevidir. Eğer siz para uğruna, Türkiye’yi kötü yönettiniz, dilencilik yapıyorsunuz gidiyorsunuz birilerinden para istemeye ve tutuyorsunuz Türkiye’de görünmekte olan bir davayı ve işlenen bir cinayeti birilerinin talebi üzerine ve para uğruna Suudi Arabistan’a veriyorsunuz. ‘Al sen bak’ diyorsunuz.
Bunu yazan Yargıç, ‘Söz konusu davanın devri sanıklar açısından kendi davalarının yargıcı olmak sonucunu doğuracaktır’ diyor. Katille hakim aynı adam. Türkçesi bu. ‘Davalar bozulan ikili ilişkilerin düzeltilmesine diyet olarak verilmiştir’ diyor. Bu kadar açık bu kadar net konuyor ortaya. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde vicdan sahibi olan herkese sormak isterim, devletin itibarını bu kadar ayaklar altına alan, para uğruna bu ülkenin itibarını birilerine satan adama Allah aşkına ne denir bu ülkede?
Cinayet öncesi geliyorlar zaten üç tane tuğgeneral, 2 tane yarbay iki teğmen 8 istihbarat elemanı geliyor. Katlediyorlar konsoloslukta devletinin itibarını İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’nun bahçesine gömüyorlar. Bunlar ülkeye asla ve asla itibar kazandıracak olaylar değildir itibar kaybettiren olaylardır. Sandığa gideceğiz demokratik yollarla ben bunların tamamını emekli edeceğim.
Bir de daha önceden beyefendi o kadar yüksekten atıyor ki, ‘Suudi Arabistan belgeleri dinlemek istedi ama bir de almak istedi. Dinletiriz, gösteririz ama vermeyiz. Verelim de ondan sonra bunları yok mu edeceksiniz?’ Verdiler. Ya adam bari sözünde durur ya. ‘Kaşıkçı başkonsoloslukta ne yazık ki alçakça bir operasyonla şehit edildi’ böyle diyor Erdoğan. Veliaht Prens dedi ki, gelecek olan beyefendi, ‘Cemal Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı’ diyor. ‘Ya Cemal Kaşıkçı çocuk mu? Dışarıda nişanlısı var onu alıp ayrılamaz mıydı? Bunlar dünyayı enayi zannediyor, bu millet enayi değil hesabını sormasını bilir’ diyor.
Kim enayi oldu? Bu millet değil doğru. Ama birileri kendisini enayi yerine koydu. Para için üç kuruş için üç kuruş üç tane Cent beş tane dolar için Türkiye’nin itibarı satıldı. Şimdi geliyor, gelecek yine kucaklaşacaklar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başındaki kişi cinayet emrini veren katille kucaklaşacak. Türkiye’nin itibarı, şerefi, onuru. Yerde bırakılan bir Türkiye değil ayağa kalkan onurlu güçlü bir Türkiye istiyoruz. Yapmadılar, onurumuzu ayaklar altına aldılar. Zaten başlangıç belliydi.
Bakın İsrail Mavi Marmara’da bizim 10 kardeşimizi şehit ettiler değil mi? Dosyayı verdiler mi Türkiye’ye? Vermediler. Hem de açık sularda. Bizimki yine esti gürledi. ‘Sana 20 milyon dolar vereyim dosyayı kapat’ dediler. Kapattılar. Onlar unuttu ama biz unutmadık. Rüşvet alandan büyükelçi yaparsanız baştan itibaren kokmaya başlar. Kokmaya başladı da zaten. Şimdi kucaklaşacak, ‘bana biraz para ver zor durumdayım’ diyecek. Ya onurunla dersinki kardeşim ben bu devleti yönetemiyorum, onurumla ben bu görevi bırakıyorum. Yönetecek kişi gelsin buraya yeni başkan da seçilsin ve Türkiye de bu rezaletten kurtulsun dersin kardeşim.”