Karamollaoğlu’ndan Dikkat Çeken ‘Sisi’ Göndermesi
Haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan SP Lideri Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile yaptığı görüşme için “Adeta bir saat önce ve bir saat sonra politikalarımız değişebiliyor” dedi ve ekledi:
Haber Merkezi / “Böyle bir siyaset yapar hâle geldik. Hele de son gelişmelere baktığımız zaman aklımız başımızdan gidiyor. Artık buna ‘U dönüşü’ demek yetersiz kalıyor. Buna giderek damgasını vuran bir Sayın Cumhurbaşkanımız var. ‘Erdoğan dönüşü’ tabiri siyasi literatüre girdi bile.”
Seçim atmosferinde iktidarın attığı her adımın endişeye neden olduğunu kaydeden Karamollaoğlu, “Bir seçim atmosferine girmiş bulunuyoruz. Bu atmosferde iktidarın attığı her adım, bizi endişeye sevk ediyor. Bu endişeleri giderecek adımları da atmak mecburiyetinde. Dün söylediklerinin bugün 180 derece zıddını gündeme getiriyorlar. Bu sefer övülme bekliyorlar. Bundan medet umuyorlar. Bu yanlış bir gidişat.
Elbette geçmişte birtakım yanlışlar yapılmışsa bunları değiştirmek, iktidarların da görevidir ama her alanda yanlış yaptığınızı ifade edecek bir tavır içindeyseniz, sizin Türkiye’nin geleceğinde hiç etkiniz olmaması icap etti. Ekonomi, dış politika, sağlık, eğitim gibi konularda bu iktidar sınıfta kalmıştır. Ülkemizin problemlerini çözecek, birikime, politikalara sahip değildir. Ümit ediyorum ki milletimiz bu gerçeği görür. En azından bu sistemin değişmesi için üzerine düşeni yerine getirir.” ifadelerini kullandı.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Karamollaoğlu’nun konuşmasından satır başlıkları şöyle;
“Bugün 23 Kasım Çarşamba. Dün çok kıymetli bir kardeşimizi kaybettik. Prof.Dr. Raşit Küçük Bey. Çok sevdiğimiz, yıllardır tanıdığım, hakikaten ilmiyle amil olan bir kardeşimizdi. Ailesine, yakınlarına, sevenlerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Geçtiğimiz hafta sonu arkadaşlarımızla birlikte Almanya’daydık. Avrupa’da bulunan teşkilatlarımızı ziyaret ettik. Onlarla bir araya geldik. Tüm gurbetçilerimize selam gönderiyorum. Avrupa’daki ve diğer ülkelerdeki vatandaşlarımıza sadece oy ve döviz odaklı bakanlar ile bizim gurbetçilerimizi nasıl gördüğümüzü anlayamazlar. Biz, gurbetçilerimizin problemlerinin tamamıyla ilgileniyoruz ve çözeceğimizi vadediyoruz.
Ülkemizde ise son günlerde terör olayları yaşanmaktadır. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet diliyorum. Başımız sağolsun. Terörle mücadele askerlerimize başarılar diliyorum. Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum; terör ve siyasi kazanç asla bir araya gelemeyecek iki mefhumdur. Terörün ve terörle mücadelenin ırkı, dini, mezhebi ve siyasi parti farklılığı olmaz, olamaz!
Nasıl ki terör hepimizi hedef alıyorsa, terörle mücadele de hepimizin ortak mücadelesidir. Terörle mücadele de hepimiz ortak kararlılık göstermeliyiz. Hiç kimse Mehmetçiğimizin mücadelesi üzerinden siyasi hesap yapmasın. Devlet devlettir, hükümet hükümettir, terör ise terördür. Devlet hepimizin devletidir.
Irak’ta, ABD savaş uçaklarının yaptığı binlerce sorti, Afganistan’da dökülen kanlar ve Suriye’nin tarumar edilmesi; bugünkü terörle mücadelemizden bağımsız konular değildir! Birileri anlamak istemese de, dilimizde tüy bitene kadar anlatacağız; Büyük Ortadoğu Projesi’nin amaç ve hedeflerini, ortaklarını, politikalarını ve buna çanak tutanları anlamadan, bugünkü gelişmeleri sağlıklı okumak mümkün değildir!
Erdoğan’la birlikte dün ve bugün arasındaki makas siyasette öylesine açıldı ki, hangi tarihi milat kabul edeceğiz; insan doğrusu şaşırıyor. Adeta “bir saat önce bir saat öncedir, şimdi şimdidir.” cümlesiyle siyaset yapar hale geldiler.
Artık “U dönüşü” demek yetersiz kalıyor, “Erdoğan dönüşü” tabiri lûgatlesiyasi literatüre girdi bile. Daha vahim olan ise; tüm bunları “devlet yönetiyoruz” kılıfıyla aklamaya çalışıyorlar.
Bugün devlet yönetiyorsunuz madem, peki o zaman dün ne yapıyordunuz? Değdi mi bunca acıya? Değdi mi milyonlarca Müslamanın katledilmesine? Değdi mi milyonlarca insanın evini, barkını terk etmek zorunda kalışına? Değdi mi biz sizi ta o zaman uyarırken, sarf ettiğiniz o çirkin hakaretlere? Biz Muhammed Mursi’yi ve şehit Esma kızımızı unutmadık, unutmayacağız.
Biz haklı çıkmaktan yorulduk, siz yanılmaktan ve yanıltmaktan yorulmadınız. Rabia selamınızı, “Sisi mi Binali Yıldırım mı” cümlelerinizi ne yapacağız, nasıl değerlendireceğiz şimdi, hadi buyurun siz söyleyin. Elbette normalleşmek, dış politikada diyalog zeminini kaybetmemek doğru olandır, biz hep bunu söyledik.
Biz bunları söyleyince, biz “bölge ülkeleri ve İslam ülkeleri kendi aralarında meselelerini çözmeli, Moskova ve Washington’a bırakmamalı” dedikçe; en ağır ithamlarda bulunanlar siz değil miydiniz? İnanın; “biz demiştik, biz yine haklı çıktık” cümlelerini kurmak istemiyoruz, haklı çıkmaktan biz yorulduk; fakat yanılmaktan, yanıltmaktan siz yorulmadınız! “Görüşüyorum, alkışlayın!”, “Asla görüşmem, alkışlayın.” aymazlığınızdan, şımarıklığınızdan hem içeride hem dışarıda sergilediğiniz bu “iki yüzlü siyaset”ten ise bıktık, usandık artık!
Bir devlet böyle yönetilmez, Türkiye gibi büyük ve önemli bir ülke böylesine hoyratça idare edilmez! Nasıl vereceksiniz bunca masumun, bunca yanlışın hesabını?
Millet İttifakı’nda sistem değişsin diye dahil olduk. Biz parti olarak tek bir kişinin lafına bakılan sisteme karşıyız. Bu sistemi değiştirmek içinde gereken mücadeleyi sürdüreceğiz. Biz bugün eğer seçime hazırlanırken bir ittifak içindeysek bilinsin ki sadece bu sistem değişsin diye girdik. Siyasi partilerin birbirlerinden çok farklı yaklaşımları var Türkiye’nin problemlerine ilişkin. Ekonomide, sağlıkta, eğitimde, dış politikada ama bizi bir araya getiren unsur ney, “Bu sistem değişmeli” Tek kişi kararı verecek, herkes uyacak, alkışlayacak uymak bir tarafa! Ülke böyle yönetilmez, böyle idare edilmez.
İktidarın attığı her adım bizleri endişelendiriyor. Dün söylediklerini bugün de 180 derece dönerek farklı bir şey söylüyorlar. Bu iktidar sorunları çözmekte sınıfta kalmıştır. Umarım milletimiz bunlara gereken dersleri verecektir. Ekonomi çok iyi dediler, bakın bugün ekonomi de duvara tosladık. ‘Bana güvenin, ben ekonomistim’ dedi sayın Cumhurbaşkanı, ama geldiğimiz hal ortada.
Eğitimi, sağlığı bir keşmekeşin içine soktular. Ahlaki ve manevi değerlerimiz hiç bir zaman bu kadar yozlaştırılmamıştı. Değerlerimiz bir kaç oy uğruna tarumar edildi. Seçim atmosferine girerken, bir algı meydana getirilmeye çalışılıyor. Ama artık kimse onlara inanmıyor. Biz bu algıları vatandaşlarımızın vicdanına havale ediyoruz. Ama milletimiz sandık başında bunların tümünün hesabını soracak. Hesap gününde cenab-ı hak önünde hesabı sizden sorulacak. Cenab-ı hakkı yanıltamazsınız. Biz kendimizi cenab-ı hak önünde hesap veren insanlar olarak görüyoruz. Onun için de hakikati savunmaya devam edeceğiz.
FETÖ gerekçesi ile ihraç edilen KHK’lılara ilişkin,” Artık adaletin bir hükmü kalmadı bu ülkede. Onlar FETÖ ile geçmişte kucak kucağa oturdular. Ama gariban insanları ihraç ettiler. Günden güne seçim satı mahalline girdik. Kimsenin artık tahammülü kalmadı. İktidar ne kadar göz ardı etse de, görmezden gelse de, biz bu sorunları göz ardı etmiyoruz. İktidarımızda bu sorunları kökten çözeceğiz.
Öğretmenlerin gününü kutluyorum. Terör tarafından aramızdan koparılan öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum. Özellikle KHK’lı öğretmenlerin gününü kutluyorum. Öğretmenler açlık sınırında çalışıyor. Hangi öğretmen bu maaşla, aldığı parayla öğrencilerine umut vaat edebilir ki? Son şehit olan öğretmenimiz de ücretli öğretmendi. Hiç bir öğretmen artık bu ekonomik krizde büyükşehirler de çalışmak istemiyor. Bir ülkenin gençlerine verdiği değer, öğretmenlerine verdiği değer ile anlaşılır. Öğretmenlik meslek kanuni ile öğretmenler mesleklerine küstürüldü.”