İzzet Göldeli Kimdir? Hayatı, Eserleri
1948 yılında İzmir’de dünyaya gelen İzzet Göldeli, Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden 1975 yılında mezun oldu. TRT’de haber ve program spikeri (1974-77), KTÜ Mimarlık Bölümü’nde öğretim görevlisi (1977-85) olarak çalıştı.
Haber Merkezi / Doktorasını 1984’te mimari tasarım teorileri bilim dalında tamamladı. 1985 yılında Avustralya’ya yerleşti. Yazıları Türkiye, Avustralya ve İsveç’teki çeşitli dergi ve gazeteler ile radyo ve televizyon programlarında yayımlandı. Şiir çalışmaları nedeniyle 1993’te Australia Council Literature Board’un Grant Ödülü’nü aldı. Halen çalışmalarını Avustralya’da sürdürmektedir.
Eserleri;
Çarptıkça (1973)
Sis Çanı (1990)
Eksen (1996)
Ödülleri: 1993 Australia Council Literature Board’un Grant ödülü
“Taş köprü”
Geçerler
Atlarıyla
Yurtsuz güneş
Düşürür
Ağır ellerini
Omuzlara
Mintanında yaz kokusu
Ağır kanat vuruşları
Serin kuyulardan çekilen günün
Giderler
Yedeklerinde
Menekşe demlenen
Hüzün
Nereye saklansa
Bulursun.
“Gürçeşme’de Ender Ender”
Bir işçi
Sigarasını söndürdü
İşbaşı yaptı
Sümüğünü çekti çocuk
Uzak bir evde
Kadının biri avluyu süpürdü
Odun koydu sobaya
Tomurcuklar patlarken tepelerde
Aktın gittin
İncecik.
“Karakalem için”
Bozkır bilgeliği
Çıplak dağların
Düğümlenmiş yalnızlığı
Su ve alev gizlenir
Gözlerinde
Koştuğu boşluk
Suskunluğa dönüşür
Duymaz
Koşumlarında gezinen Horasan güneşini
Başakların ılık nefesini
Ve ayrılık türküsünü
Ay ışığının
Bir ufuk, yorgun bir akşamüstü
Çizdi kirpiklerine
– Parmakların arasında
Soluk almadan duran
Sabırsız ok
Beklediğin
çığlık –
Beklediğin
Kuşatıldığın boşluğu vurmak –
Usulca gezindi kalem
Yayı gerdi ve öyle bıraktı
Tamamladı belirsiz bir hüznü
Yüzünde
Zamanın alevini söndürdü
Çevrildi sayfa
Bekleme
Çığlık ve nal seslerini
“Eksen’den”
-İpek’e-
I
Yola çıkıyorum
Olağan ve sıradan bir şey sanki
Bu kez de yola çıkmak.
Kökler beslemez olur gövdeyi, gitmek gerekir.
Yola çıkıyorum.
Aşarak kendine kapanan labirentlerini kuşkunun,
Varoluşun, yokoluşun korkusunu
Bir ipek örtü gibi savurarak boşluğa
Zamanın küllerine gömerek nasır bağlayan sevinçleri,
Acıları…
III
Bir mavide yol alıyorum.
Umut ya da umutsuzluğunuzu, düşlerinizi,
karabasanlarınızı,
Saracağınız bir mavi değil.
İçinde yol aldığım.
Bir hançerin bir gövdede uyuyakalması bu.
Gövdenin aralayışı kendini
Sırlarını söyleyeceği hançere doğru…
Gövdenin arayışı söz kusmayan, dilsiz metali…
Kanıksanan, unutulan ve bir gün mutlaka yeniden bulunan
Anlaşması
Dilsiz metalin
Ve sözlerimizi barındıran gövdenin.
VI
Yoklukla tarttım
Yaşadığım her şeyi.
Yokluktan çıkıp geliyor gün
Örtüsünü çekiyor karanlığın
Kentlerin, kırların.
Her yerde bir av telaşı
Giyotinler iş başında.
Bıçak mangaları
Ve susmayan yadsıyış.
Her yerde av telaşı.
Noktaya benzer yüzleriyle avcılar
İş başında.
Yalnız avcıları mı
Av olmayı bekleyenler
Av olmayı seçenler de iş başında…
Dipsiz bir bardağa boşaltıyorum
Noktaya benzer yüzleriyle avcıları ve avlarını
Sonra geçiciliğin anahtarlarını.
Sözler örüyor
Önce aydınlığı
Ardından karanlığı.