İzmir: Mirkelamoğlu Hanı

Mirkelamoğlu Hanı; İzmir’in Konak İlçesi, Kemeraltı Mevki, 914. Sokak’ta yer alır. Mirkelamoğlu Hanı’nın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak mimari yapısından ve çevredeki diğer hanlarla bağlantısından ötürü XVIII. yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı sanılmaktadır.

Düzgün kesme taş, kaba yontma taş ve tuğladan yapılmış olan han dikdörtgene yakın, simetrik olmayan bir plan düzenindedir. İzmir’de tamamı orijinal haliyle günümüze gelebilen Mirkelâmoğlu Hanı, iki katlı ve avlulu kuruluşuyla klasik Osmanlı şehir içi hanlarının tipik bir örneğidir.

Şehir içi hanlarında, inşa edilecekleri parsel şekline göre dıştan bir kurgu tasarımına gidilerek dış cephe sınırlamasında hiçbir zaman asimetrik olması bir sorun olarak görülmemiş; bu asimetriklik avlu cephesine doğru simetrikleşerek düzgün bir avlu cephesi yaratılmaya çalışılmıştır.

Osmanlı şehir içi han mimarisinde görülen bu önemli ayrıntının özgün örneklerinden biri de Mirkelâmoğlu Hanı’dır. Mekânlar alt katta doğrudan avluya, üst katta ise sütunlarla desteklenen revaklara açılırlar. Üst örtü sistemi içten tonoz olup, dıştan kiremitli beşik çatılıdır.

Hanın Fevzi Paşa Bulvarı’na bakan cephesinde altta üç dükkân, üstte de dört pencere bulunmaktadır. Buradaki cepheler yatay dikdörtgen açıklıklar halindedir. Cephenin üst örtü ile birleştiği yerde tuğladan yarım daire şeklinde bir alınlık bulunmaktadır. Cephedeki kaba yontma taş ve tuğlaların arasına yatay tuğlalar yerleştirilmiş ve almaşık bir görünüm meydana getirilmiştir.

Hanın doğu cephesi yanındaki Karaosmanoğlu Hanı’na bitişiktir. Burada güney cephesinin alt bölümü sonradan eklenen dükkânlarla kapatılmıştır. Bunların da üzerinde yarım daire bir alınlık bulunmaktadır. Cephedeki dört pencere dikdörtgen sövelidir.

Hanın batı cephesinde yuvarlak kemerli giriş kapısı ile kapının güneyinde iki, kuzeyinde de dört dükkân bulunmaktadır. Hanın dikdörtgene yakın avlusuna bakan cephelerde altta dükkânlar, üstte de ikinci katın revak sıraları bulunmaktadır. Kuzey cephesinin doğu ucu ise bir eyvan şeklinde olup, eyvanın iki yan duvarlarından birer kapı açıklığı vardır. Yapının avluya bakan doğu cephesinde ise altta beş dükkâna yer verilmiştir.

Avluya bakan güney cephesinde ise altta üç dükkân bulunmaktadır. Doğu ucunda hana mermer bir çeşme eklenmiştir. Bu çeşmenin kemer alınlığında Maşallah yazılmış, kemerin tepe noktasına da bir çıpa resmi konulmuştur. Çeşme aynasında mermer kabartma olarak alttan iki yanda sütunlarla desteklenen ve kıvrımla başlayan bir kemer, kemer köşeliklerinde ve kemer içinde kalan yüzeyde ise “C” kıvrımları, kıvrık bitkisel motifler ve aşağıya doğru bir perde gibi sarkan kumaş motiflerinden oluşan bezeme dikkati çeker.

Hanın ikinci katında 21 oda bulunmaktadır. Bunlardan batıdaki üç oda çapraz tonozla örtülmüş bir eyvana, diğer odalar da revaklara açılmıştır. Buradaki kapılar Bursa kemeri üslubundadır. Revaklara açılan odaların tümü manastır tonozludur. Yakın zamanda restore edilmesi planlanmış olan handa bugün kürk imalatçıları, lokanta, çay ocağı bulunmaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir