İzmir: Metropolis Antik Kenti

Kültür, turizm, sanat ve ticaret merkezlerinden biri olan İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Metropolis Antik Kenti; İzmir’in Torbalı İlçesinin batısında Yeniköy ile Özbey köyleri arasında bir tepe üzerinde kurulmuştur.

Metropolis’ten ilk defa Avrupalı gezginler J.Spon ve G.Wheler 17 yy.’da bahsediyor. Bu gezginler, 1675 yılında yöreye gelmiş ve bugün Torbalı ilçesinin Yeniköy ve Özbey köyleri arasında yer alan harabelerin, Metropolis antik kentine ait olduğunu belirtmişler.

19. yy.’da ise İzmirli araştırmacı A.Fontier, Metropolis’de yazıtlar ve topoğrafya konularında yaptığı araştırma sonunda, Metropolis çevresindeki Çevlik ve Fetrek çaylarının antik isimlerini “Astraios” ve “Phyrites” olarak saptamış ve kent kalıntılarını kısaca tarif etmiştir.

Metropolis tarihi ve yazıtları hakkında ilk ayrıntılı bilimsel çalışma ise Avusturyalı bilim adamı J.Keil tarafından I. Dünya Savaşı’ndan önce gerçekleştirilmiş. 1972-1975 yılları arasında Prof.Dr. Recep Meriç, Metropolis’de sonuçları daha sonra Almanya’da yayınlanan sistematik bir yüzey araştırması yapmış, 1989 yılına gelindiğinde ise Torbalı Belediyesi’nin öncülüğünde bilimsel kazılara başlanmıştır. Bu kazılar Philip Morris Marlbora, Torbalı Belediyesi ve Metropolis Sevenler Derneği ( Medoder ) tarafından desteklenmektedir. Halen kazılara Prof. Dr. Recep Meriç tarafından devam etmektedir.

Metropolis MÖ 3. yy.’da Selluokos Krallığı zamanında Lyzimachos’un adamları tarafından kurulmuştur. Metropolis Ana Tanrıça kenti demektir. Şehre adını veren ana tanrıçaya ait ( yerel adıyla Metagallezya ) heykel Uyuzdere mevkisinde yapılan kazılarda bulunmuştur. Metropolis Helenistik dönemde ( M.Ö. 1-2.yy ) gelişmiş, şehir görkemli sur duvarlarıyla çevrilmiş, savaş tanrısı Ares adına bir tapınak yapılmış, stoa ve tiyatro gibi anıtsal kamu yapıları inşa edilmiştir. Helenistik dönemin sanat açısından önemli bir merkezi olduğu bilinen Metropolis son derece kaliteli ve özgün heykeltıraşlık eserleri yaratmıştır.

Roma İmparatorluk döneminde kent yamaçlardan aşağıya doğru gelişmiştir. Günümüze ulaşan kalıntılardan Atrium, Roma Evi, Zeus ve On İki Tanrı tapınakları bu dönemdendir. Bizans döneminde kent piskoposluk merkezi olan kent savaşlar yüzünden küçülmeye başlamış, surlar daralmış ve şehir kale, stoa, akropolle sınırlanmıştır.

Tiyatro: Doğal bir yamaç üzerine kurulu olan tiyatro kentin sosyal, kültürel ve sanatsal faaliyetlerine ev sahipliği yapar. Tamamı mermerden yapılmış olan tiyatro orkestra, sahne binası, oturma yerleri ve ön kısımda bulunun soylu koltuklarından oluşur. Dışarıdan gelen önemli konuklar, din adamları ve imparatorlar için yapılan bu koltuklar Helenistik dönemin mermer işçiliğinin en güzel örneklerindendir.

Bu koltukların arkasında Zeus’un yıldırım demeti ve kalkanlı Ares kabartması vardır. İlk olarak geç Helenistik dönemde inşa edilen ve Roma Dönemi’nde sahne binası genişletilen tiyatro 8-10 bin kişiliktir. Oturma yeri olan cavea bir koridorla iki diazomaya ayrılır. Merdiven kenarları her biri değişik desene sahip aslan ayaklarıyla süslenmiştir. MS  4. yy.’da tiyatro işlevini yitirmiştir.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir