“İstanbul’da Yıkılma Tehdidiyle Karşı Karşıya Olan 90 Bin Yapı Var”
İBB Başkanı İmamoğlu, İstanbul için harekete geçilmesi gerektiğini vurgulayarak, “İki şey önemli, bir tanesi İstanbul’un yapı envanteri. Biz görevi devraldığımızda İBB’nin bizden önceki döneminin bitirdiği envanterde 40 bin ila 50 bin riskli yapıdan bahsediyordu” dedi ve ekledi:
“Bizim yaptığımız çalışmada şu an itibariyle ağır ya da çok hasarlı yani yıkılma tehdidiyle karşı karşıya olan 90 bin yapı olduğunu düşünüyoruz. İş yeri olan da var konut olan da var. Çok hızlı hareket etmemiz gerektiğinin farkındayız. İBB ya da hükümet 1999’dan sonra birçok şey yapmış İstanbul’da ama hepsini topladığımızda 80 sene daha çalışmamız gerekiyor ki yapı stoğunu güçlü hale getirelim. Böyle olmaz.”
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB Afet Koordinasyon Merkezi’nden (AKOM) FOX TV’deki İlker Karagöz ile Çalar Saat programına bağlanarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Gazete Duvar‘ın aktardığına göre İstanbul’daki deprem tehlikesine de dikkat çeken İmamoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Haiti’de deprem oluyor, 200 bin kişi ölüyor 7,8 büyüklüğünde bir depremde. Ama Şili’de 8 ve üzeri depremlerle boğuşan bir ülkede, 8,8 şiddetinde deprem oluyor 2010’da. 3 dakika 30 saniye sürüyor. Ölümlerin büyük çoğunluğu tsunamiden, betondan değil. Asrın felaketi diye bir tarif yapar, süreci başka bir yere koyarsak buradan bir çözüm çıkmaz.
Böyle bir şey kabul edilemez artık, 21. yüzyıldayız. Biz yöneticilerin sorumluluk duygusu başka bir boyutta olmalı. Bu işin tarafı yok, hükümeti muhalefeti, belediyesi AFAD’ı yok, bürokratı seçilmişi yok. Hepimiz aynı masadayız, ne demek el sıkmamak, selam vermemek. Asrın felaketini değil, asrın ihmallerini yapmış mıyız onu konuşmalıyız.
İki şey önemli, bir tanesi İstanbul’un yapı envanteri. Biz görevi devraldığımızda İBB’nin bizden önceki döneminin bitirdiği envanterde 40 bin ila 50 bin riskli yapıdan bahsediyordu. Bizim yaptığımız çalışmada şu an itibariyle ağır ya da çok hasarlı yani yıkılma tehdidiyle karşı karşıya olan 90 bin yapı olduğunu düşünüyoruz.
İş yeri olan da var konut olan da var. Çok hızlı hareket etmemiz gerektiğinin farkındayız. İBB ya da hükümet 1999’dan sonra birçok şey yapmış İstanbul’da ama hepsini topladığımızda 80 sene daha çalışmamız gerekiyor ki yapı stoğunu güçlü hale getirelim. Böyle olmaz.
Bu mesele İstanbul’un can meselesi. Merkezi bir mekanizmayla yönetilmeli. Bu teklifi getirirken hükümete, bakanlığa ‘Tabii ki bu işin başında siz olacaksınız’ dedim. Ama tek başınıza yapamazsınız. Bunun için bir kurul oluşmalı. Bu ısrarımızı devam ettiriyoruz. Bakanlığın, valiliğin, büyükşehirin, ilçe belediyesinin, inşaat sektörünün, yapı sektörünün, finans sektörünün, sigorta sektörünün, mahalle temsilcilerinin içinde olduğu bir mekanizmadan bahsediyorum.
Taslağımızı da sunduk. Bu acil bir meseledir, akşamı sabahı bile yok. Bu sistemin İstanbul için elzem olduğunu defalarca niteledik. Sadece kurul boyutu da yok. İnsanlarımız… Ben öyle binalar biliyorum ki bina çürük. Çok yakınlarım var, taşınmış oradan, binayı boşaltması 3 yıl sürdü. Bina çürükse orayı boşaltmak zorunda.
“Keşke İstanbullulara ‘Huzurla evinizde yatın, uyuyun’ diyebilsem”
İstanbul’da imar barışı uygulamalarında yapı kayıt belgesi verilen yapı adedi 317 bin. Reklam filmini gösterdiler tekrar hatırladık. Birisi kaçak bir yapı yaptığını anlatıyor, ne zaman yaptığını bile bilmiyor, nasıl yaptığını hatırlamıyor. Ona da belge alacağını söylüyorlar, seviniyor vatandaş.
Devlet bunu yapmamalıydı. Bina sakat, yanlış yerde, başına çökecek. Böyle bir anlayışla İstanbul’da hareket edilemez. İstanbul odaklı, bu ayın sonunda kurumlardan, kurullardan, bakanlıktan beklentilerimizi ve çağrılarımızı yapacak bir toplantıyı da hazırlıyoruz. Keşke İstanbullulara ‘Huzurla evinizde yatın, uyuyun’ diyebilsem.