İsrail’i Vuran İran, Nükleer Tesislerini Güvenlik Gerekçesiyle Kapattı

İsrail, İran’a yönelik muhtemel bir saldırı için yürütülen hazırlıkların tamamladığını açıklarken, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), İran’ın tüm nükleer tesislerini güvenlik gerekçesiyle kapattığını duyurdu.

İsrail geçmişte, kendine tehdit olarak algıladığı bölgedeki birçok nükleer tesise saldırılarda bulunmuştu. 1981’de, Irak’ta yapım aşamasındaki Osirak araştırma reaktörünü vuran İsrail, 2007 yılında Suriye’de bir nükleer reaktörüne hava saldırısında bulunduğunu 2018’de resmi ağızdan kabul etmişti.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), İran’ın İsrail’e düzenlediği saldırının ardından, güvenlik gerekçesiyle ülkedeki tüm nükleer tesislerini kapattığını duyurdu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) toplantısı nedeniyle ABD’nin New York kentinde bulunan UAEK Başkanı Rafael Grossi, İran hükümetinin UAEK müfettişlerini Pazar günü, nükleer tesislerin tamamının kapatıldığı konusunda bilgilendirdiğini aktardı.

Kapatılan tesislerin Pazartesi gün içinde yeniden açılması bekleniyordu. Ancak Grossi, Atom Enerjisi Kurumu müfettişlerinin, durum tamamen “sakinleştikten” sonra Salı günü İran’a gönderilmesinin planlandığını bildirdi. Grossi ayrıca tüm taraflara “aşırı itidal” çağrısında bulundu.

İran, geçen Cumartesi gecesi tarihinde ilk defa kendi topraklarından İsrail’e doğrudan saldırıda bulunmuştu. İsrailli yetkililerin açıklamalarına göre, İran’ın İsrail’i hedef alarak gönderdiği insansız hava araçları (İHA), füzeler ve seyir füzelerinin çok büyük bir bölümü İsrail hava savunma sistemi tarafından etkisiz hale getirildi. Uluslararası toplumda, İran’ın gerçekleştirdiği bu saldırının Ortadoğu’daki çatışma ortamını daha da şiddetlendirmesinden endişeleniliyor.

İsrail geçmişte, kendine tehdit olarak algıladığı bölgedeki birçok nükleer tesise saldırılarda bulunmuştu. 1981’de, Irak’ta yapım aşamasındaki Osirak araştırma reaktörünü vuran İsrail, 2007 yılında Suriye’de bir nükleer reaktörüne hava saldırısında bulunduğunu 2018’de resmi ağızdan kabul etmişti.

Tahran İsrail’i, 2010 yılında iki İranlı nükleer fizikçiyi öldürmekle de suçluyor. İran, aynı yıl ülkede uranyum zenginleştirme için kullanılan santrifüjlere Stuxnet virüsü ile yapılan siber saldırının sorumlularının da İsrail ve ABD olduğunu öne sürüyor. İsrail İran’ı, atom bombası yapmaya çalışmak ile itham ederken, Tahran bunu reddediyor.

İran – İsrail gerilimi

İran ile İsrail arasındaki ilişkiler aslında 1979’daki İslami Devrim’e kadar barışçıldı. Bunun yanında Filistin’in bölünmesine yönelik planlara karşı çıkmasına rağmen, 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni tanıyan ikinci İslami devleti, Mısır’dan sonra İran olmuştu.

O dönemde monarşiyle yönetilen ülkenin başında Pehlevi hanedanlığı vardı ve ülke, Orta Doğu’da ABD’nin en büyük müttefiklerinden biriydi. Bu nedenle İsrail Devleti’ni kuran ilk hükümet lideri David Ben-Gurion, yeni Yahudi devletinin Arap komşuları tarafından dışarı itilmemesini sağlamak amacıyla İran’ın dostluğunu kazanmaya çalıştı.

Ancak 1979’da Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin öncülüğündeki İslam Devrimi ile Şahlar tahttan indirildi; yeni yönetim, ABD ve müttefiki İsrail’in “emperyalizmini” reddeden, baskı altındaki toprakları savunma üzerine kurulu olduğunu söylediği bir kimlik inşa etmeye çalıştı.

Ayetullah Humeyni yönetiminde ülke, İsrail’le olan köprüleri yıktı ve İsrail vatandaşlarının pasaportlarını tanımamaya başladı. Tahran’daki İsrail Büyükelçiliği’ni ele geçirerek, kontrolünü bir Filistin devleti kurulması amacıyla İsrail hükümetine karşı mücadele veren Filistin Kurtuluş Örgütü’ne devretti.

Nitekim Humeyni Filistin davasını kendi davası olarak göstermeye başladı ve büyük çaplı Filistin destekçisi yürüyüşler Tahran’da yaygınlaştı. Öte yandan bu dönemde İsrail’de İran’a yönelik düşmanlık 1990’lı yıllara kadar baş göstermedi çünkü Irak’taki Saddam Hüseyin’in varlığı, o dönemde daha büyük bir bölgesel tehdit olarak görülüyordu.

1980-1988 yılları arasında ABD’nin İran’ın komşusu Irak’a yönelik savaşta kullanılan silahları gizli bir şekilde İran’a yönlendirdiği ortaya çıktı ve bu skandalla bağdaştırılan “İran-Kontra” isimli yapılanmada İsrail hükümeti bir aracıydı. Zaman içinde İsrail ve İran arasındaki sözlü rekabet açık bir düşmanlığa dönüştü.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir