İngiliz Kültüründe “Paris Komünü”nün İzleri

Paris Komünü, Prusya Savaşı’nın (1870-1871) ardından, Fransa’nın yenilgisi ve III. Napolyon’un düşüşüyle ortaya çıkan siyasi ve toplumsal kaos ortamında doğmuştur.

Haber Merkezi / Paris halkı, savaşın yıkımı, ekonomik zorluklar ve yeni kurulan Üçüncü Cumhuriyet’in muhafazakâr politikalarına karşı ayaklanarak kendi özyönetimlerini kurmuşlardır.

21-28 Mayıs 1871’de, Adolphe Thiers liderliğindeki hükümetin ordusu Paris’e girerek Komün’ü vahşice bastırmıştır. “Kanlı Hafta” (La Semaine Sanglante) olarak bilinen olaylarda on binlerce insan öldürülmüş (tahminler 10.000-30.000 arasında değişir), binlercesi hapse atılmış veya sürgüne gönderilmiştir.

Paris Komünü aynı zamanda, İngiltere’deki sosyalist ve işçi hareketleri için bir dönüm noktası olmuştur. Karl Marx, Komün’ü “Fransa’da İç Savaş” adlı eserinde analiz ederek proletarya diktatörlüğünün ilk örneği olarak tanımlamıştır.

Marx’ın Londra’da yaşaması ve Uluslararası İşçi Birliği’nin (Birinci Enternasyonal) merkezi olması nedeniyle, Komün’ün yankıları İngiliz düşünürler arasında hızla yayılmıştır.

William Morris gibi sosyalist yazarlar ve sanatçılar, Komün’ün eşitlikçi ideallerinden ilham alarak İngiliz işçi sınıfı hareketlerini şekillendiren eserler üretmişlerdir. Morris’in “News from Nowhere” gibi ütopik eserleri, Komün’ün doğrudan etkisi olmasa da, onun ruhundan beslenen bir vizyonu yansıtmaktadır.

Komün’ün bastırılmasının ardından, binlerce Komünar (Komün üyesi) Fransa’dan kaçarak İngiltere’ye sığınmıştır. Özellikle Londra, bu sürgünler için bir merkez haline gelmiştir.

Devrimci fikirlerin İngiltere’ye taşınması

Komünarlar, İngiliz toplumuna devrimci fikirleri, sanatı ve politik tartışmaları taşımıştır. Örneğin, Komünar sanatçılar ve yazarlar, Londra’daki bohem çevrelerle etkileşime girerek İngiliz sanatında ve edebiyatında radikal temaların daha fazla yer bulmasına katkıda bulunmuştur.

Komünarların varlığı ayrıca, İngiliz işçi sınıfı ile dayanışma ağlarının oluşmasını sağlamıştır; Enternasyonal’in düzenlediği dayanışma gösterileri, İngiliz halkında sınıf bilincini artırmıştır.

Paris Komünü, İngiliz edebiyatında ve sanatında romantik bir devrim sembolü olarak yer bulmuştur. Victorian dönemin muhafazakâr havasına karşı çıkan yazarlar, Komün’ü özgürlük ve direnişin bir örneği olarak görmüştür.

George Bernard Shaw gibi Fabian sosyalistleri, Komün’ün ideallerini dolaylı yoldan benimseyerek İngiliz toplumunda reformist düşünceleri yaygınlaştırmıştır.

Ayrıca, Komün’ün dramatik sonu (Kanlı Hafta), İngiliz yazarlarda trajik bir estetik uyandırmıştır; bu, dönemin edebiyatında melankolik ve isyankâr tonların artmasına yol açmıştır.

Komün, İngiliz işçi sınıfını radikalleştirdi

1870’lerde İngiltere’de sendikalar büyümekteydi ve Komün’ün cesur eylemleri, işçiler arasında kolektif mücadele fikrini güçlendirmiştir. Komün’ün yenilgisi ise, İngiliz sendikacılara devletin baskıcı gücünü hatırlatmış ve bu da daha örgütlü ve stratejik bir işçi hareketinin gelişmesine zemin hazırlamıştır.

1880’lerdeki sosyalist canlanma, Paris Komün’ün mirasından beslenerek Fabian Topluluğu ve İşçi Partisi’nin temellerini atmıştır.

Öte yandan Paris Komünü, İngiliz egemen sınıflarında da bir korku dalgası yaratmıştır. Fransız devrimcilerin Paris’te iktidarı ele geçirmesi, İngiltere’de benzer bir ayaklanmanın olabileceği endişesini doğurmuştur.

Bu durum, Victorian dönemin katı toplumsal düzenini koruma çabasını artırmış ve kültürel olarak muhafazakar bir tepkiyi tetiklemiştir. Ancak korku, reformların hızlanmasına da yol açmıştır; egemenler, işçi sınıfını yatıştırmak için sosyal politikaları gevşetmek zorunda kalmıştır.

Sonuç olarak Paris Komünü, İngiliz kültürünü tek bir yönde değil, çelişkili ama zengin bir şekilde şekillendirmiştir. Hem devrimci bir ilham kaynağı hem de muhafazakâr bir uyarı olarak işlev görmüştür.

Komün, entelektüel çevrelerde radikal düşünceleri ateşlerken, toplumsal düzeyde işçi hareketlerini güçlendirmiş ve sanatta isyankar bir ruhu beslemiştir.

İngiltere, Komün’ü fiziksel olarak yaşamasa da, onun dalgaları İngiliz toplumunun dokusuna nüfuz etmiş ve modern İngiliz kimliğinin oluşumunda dolaylı ama kalıcı bir rol oynamıştır.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir