HRW: Türkiye’de Basın Ve İfade Özgürlüğü Baskı Altında
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) 2024 yılı raporunda, basın ve ifade özgürlüğünün ciddi baskı altında olduğunu belirtti. Raporda, web siteleri ve çevrimiçi platformlara erişimin sürekli olarak engellendiği vurgulandı.
Merkezi ABD’deki uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) 2024 yılı raporunun Türkiye bölümünde, basın ve ifade özgürlüğü ihlallerinin yanı sıra insan hakları ihlalleri, hukuk devleti ilkelerinin zayıflaması, hükümeti eleştirenlerin cezalandırılması ve yargı sistemindeki yolsuzluk iddialarından söz edildi.
Türkiye’de basın özgürlüğünün tehdit altında bulunduğuna işaret edilen HRW raporunda, hükümetin medya üzerindeki kontrolünün devlet televizyonu TRT ve devlet haber ajansı Anadolu Ajansı’nı (AA) da kapsadığı belirtildi. Haber kanalları ve yazılı basının büyük bir kısmının hükümet yanlısı yayın yaptığı kaydedilen raporda Türkiye’de bağımsız medyanın ağırlıklı olarak çevrimiçi platformlar üzerinden faaliyet gösterdiği aktarıldı.
Web siteleri ve çevrimiçi platformlara erişimin sürekli olarak engellendiği vurgulanan raporda, Deutsche Welle (DW) ve Voice of America (VoA) online haber platformlarının lisans almayı reddetmeleri sebebiyle Haziran 2022’den bu yana Türkiye’de engelli olduklarına dikkat çekildi.
Raporda, “Bu platformlar, lisans almanın kendilerini keyfi para cezalarına ve yaptırımlara maruz bırakacağını öne sürüyor. RTÜK hükümet yanlısı olmayan çevrimiçi yayıncılara sık sık keyfi cezalar ve yaptırımlar uyguluyor” ifadeleri kullanıldı.
Mahkemelerin çoğu zaman tek bir kararla birden fazla hesap için engelleme kararı verdiği kaydedilen raporda “İfade Özgürlüğü Derneği’nin EngelliWeb projesi, Mart ayının sonunda Türkiye’nin, 2007’de internet yasası yürürlüğe girdikten sonra bir milyondan fazla web sitesini engellediğini açıkladı” denildi.
Gazetecilerin Terörle Mücadele Kanununun yanı sıra hakaret ve diğer yasal düzenlemeler kapsamında sürekli kovuşturmaya maruz kaldığı eleştirilerine yer verilen raporda Kürt gazetecilerin ise orantısız şekilde hedef alındığı kaydedildi. Raporda “Bu metin yazılırken en az 21 gazeteci ve medya çalışanı, gazetecilik faaliyetleri veya medya bağlantıları nedeniyle terör suçlarından tutuklu ya da hükümlü durumdaydı” ifadelerine yer verildi.
“Sivil toplum çalışmalarıyla tanınan ve 2013 Gezi Parkı protestolarını organize etmek ve hükümeti devirmeye teşebbüs gibi asılsız suçlamalarla hüküm giydirilen Osman Kavala, Çiğdem Mater, Can Atalay, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman hâlâ cezaevinde tutuluyor” denilen raporda, Türkiye’ye Osman Kavala’ya ilişkin AİHM kararını açıkça hiçe saydığı eleştirisi de yöneltildi.
Can Atalay’ın da Türkiye İşçi Partisinden (TİP) aday olduğu Mayıs 2023’teki genel seçimlerde kazandığı milletvekilliğinin Anayasa Mahkemesi’nin (AYM)Atalay’ın serbest bırakılarak seçildiği göreve başlatılması yönünde verdiği nihai kararlara rağmen düşürüldüğü hatırlatıldı. Bu olayın yargıda krize yol açtığı anlatılan raporda, Yargıtay’ın iki AYM kararını geçersiz saydığı ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunduğu belirtildi.
Muhalefete yönelik baskılar
Türkiye’nin PKK’ya karşı yürüttüğü askeri operasyonları, hava ve insansız hava aracı (İHA) saldırılarıyla yoğunlaştırdığı belirten HRW raporunda, bu saldırılarda ABD tarafından da desteklenen Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) hedef alındığına işaret edildi ve “Türkiye’nin hava saldırılarında sivil tesisleri hedef aldığı ve insanların geçim kaynaklarını tehlikeye atarak yerel halkı elektrik ve diğer temel hizmetlerden mahrum bıraktığı” ifadeleri yer aldı.
Raporda Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde kontrolü altındaki bölgelerde “Kürtler ve Arapların keyfi gözaltılar, zorla kaybedilme, işkence ve kötü muamele, cinsel şiddet ve adil olmayan askeri yargılamalar gibi hak ihlallerine maruz bırakıldıkları” iddiaları da yer aldı. Binlerce kişinin zorla yerlerinden edildiği, mülklerine, arazilerine ve işyerlerine el konulduğu öne sürüldü.
Raporda, şiddet içermeyen meşru siyasi faaliyetleri, konuşmaları ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle terör suçlarından hüküm giymiş ve cezaevinde tutulan yüzlerce Kürt aktivist, eski milletvekili, belediye başkanı ve parti yetkilisi bulduğu belirtilirken “4 Kasım 2016’dan bu yana cezaevinde bulunan HDP’nin eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ da bunların arasında. AİHM’in Demirtaş ve Yüksekdağ’ın derhal serbest bırakılması yönündeki kararlarına rağmen, her ikisi de Mayıs ayında uzun süreli hapis cezalarına mahkum edildiler” denildi.
ABD’de Ekim ayında ölen Fethullah Gülen’in liderliğindeki hareketle bağlantılı oldukları iddiasıyla 15 Temmuz darbe girişimi sonrası çok sayıda kişinin mağdur edildiği belirtilen raporda, “Binlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı ve adil olmayan yargılamalara maruz bırakıldı. Pek çok kişi bu gerekçeyle kamu görevinden çıkarıldı ya da yargı mensubu olarak görevlerinden ihraç edildi. Bunlar, herhangi bir etkili hukuk yolu olmaksızın uzun süreli ve keyfi şekilde cezaevinde tutuluyor” denildi.
Valiliklerin muhalif grupların protesto gösterileri ve toplantılarını sürekli olarak yasakladığı kaydedilen raporda, Türkiye makamlarının AİHM’in eski öğretmen Yüksel Yalçınkaya hakkında verdiği önemli bir kararı da bugüne kadar uygulamadığı kaydedildi. Raporda AİHM önünde yaklaşık 8.000 benzer başvuru bulunduğu da hatırlatıldı.
(Kaynak: DW Türkçe)