HDP’li Sancar: Yağmacı Bir Düzenin Bütün Unsurları Tek Tek Hayata Geçiriliyor
Partisinin genel merkezinde düzenlenen toplantıda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Bizler bir yandan seçim sonrası değerlendirme faaliyetlerini sürdürürken, öte yandan ülke gündeminin bütün sorunlarıyla ilgilenmeye ve bütün mücadele alanlarında var olmaya gayret ettik. Seçimlerden sonra ülkenin yangın yerine dönüşeceği, yangının daha da artacağı, çöküşün yaygınlaşacağı uyarısını yapmıştık ve çağrılarımızı zamanında yine halkla, kamuoyuyla, seçmenle paylaşmıştık” dedi ve ekledi:
Haber Merkezi / “Nitekim seçim sonrası yaşadığımız bütün olaylar bu öngörülerimizin ne kadar doğru olduğu ortaya koydu. Ekonomi bir büyük buhranın içinde. Ekonomideki durumu kriz diye geçiştirmek, sanki bundan herkes aynı şekilde etkileniyormuş gibi bir yanılsama yaratmaya yöneliktir. Oysa ortada bir çöküş var ve bu çöküşün altında kalan büyük halk kesimleridir, emekçilerdir, yoksullardır. Yani halkın yüzde 95’idir. Bir avuç sermayedarın varlığına daha fazla varlık kattığı, servetini büyüttüğü bir süreçten ülkenin ve halkın tümünün aynı şekilde etkilendiğini iddia etmek halkla alay etmektir.
Enflasyon oranları ortada, kira artışları ortada, gıda sorunu ortada. İnsanlar barınamıyor, beslenemiyor ve hayatlarını asgari insani şartlara göre yürütemiyor. Emek sömürüsü aldı başını gidiyor. İlkel birikim anlayışıyla bir kapitalist düzen işletiliyor. Yani yağmacı bir düzenin bütün unsurları tek tek hayata geçiriliyor. Her alanda hayata geçiriliyor. Yağmacılık emek sömürüsünde zaten zirve yapıyor ama aynı zamanda doğanın bu ilkel birikim modeline göre talanı da bu iktidarın son sürat yürüttüğü bir politikadır.”
Sancar, konuşmasının devamında, “Örnekler canlı; bir yanda Akbelen’de orman kıyımı, öte yanda Cudi’de ormanların yok edilmesi, diğer yanda Dikmece’de acele kamulaştırmayla doğa varlıklarının ve zeytinliklerin talanı. Bütün bunların amacı yağmacı, ranta dayalı, soyguncu bu ilkel birikim modelini sürdürmektedir. Sadece ekonomi alanında değil adalet alanında da aynı talancılık devam ediyor” ifadelerini kullandı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM), Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlığında partinin Ankara’daki genel merkezinde olağanüstü kongre gündemiyle toplandı. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, toplantı açılışında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Sancar’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Tarihsel bir dönemeçte Parti Meclisimizi topluyoruz ve bu toplantıda yine tarihsel önemde kararlar almak üzere tartışmalar yürüteceğiz. Seçimlerden sonra halkımıza söz verdiğimiz gibi değerlendirme, muhasebe, eleştiri-özeleştiri sürecini elimizden gelen en yaygın biçimiyle yürütmeye çalıştık. Bu süreç devam etmektedir. Bunun sonunda konferanslar ve kongreler toplanacaktır.
Kongreler diyorum çünkü hem HDP’nin hem de Yeşil Sol Parti’nin kongreleri gündemimizdedir. Bizler bir yandan seçim sonrası değerlendirme faaliyetlerini sürdürürken, öte yandan ülke gündeminin bütün sorunlarıyla ilgilenmeye ve bütün mücadele alanlarında var olmaya gayret ettik. Seçimlerden sonra ülkenin yangın yerine dönüşeceği, yangının daha da artacağı, çöküşün yaygınlaşacağı uyarısını yapmıştık ve çağrılarımızı zamanında yine halkla, kamuoyuyla, seçmenle paylaşmıştık.
“Ekonomik kriz değil büyük buhran”
Nitekim seçim sonrası yaşadığımız bütün olaylar bu öngörülerimizin ne kadar doğru olduğu ortaya koydu. Ekonomi bir büyük buhranın içinde. Ekonomideki durumu kriz diye geçiştirmek, sanki bundan herkes aynı şekilde etkileniyormuş gibi bir yanılsama yaratmaya yöneliktir. Oysa ortada bir çöküş var ve bu çöküşün altında kalan büyük halk kesimleridir, emekçilerdir, yoksullardır. Yani halkın yüzde 95’idir. Bir avuç sermayedarın varlığına daha fazla varlık kattığı, servetini büyüttüğü bir süreçten ülkenin ve halkın tümünün aynı şekilde etkilendiğini iddia etmek halkla alay etmektir.
Enflasyon oranları ortada, kira artışları ortada, gıda sorunu ortada. İnsanlar barınamıyor, beslenemiyor ve hayatlarını asgari insani şartlara göre yürütemiyor. Emek sömürüsü aldı başını gidiyor. İlkel birikim anlayışıyla bir kapitalist düzen işletiliyor. Yani yağmacı bir düzenin bütün unsurları tek tek hayata geçiriliyor. Her alanda hayata geçiriliyor. Yağmacılık emek sömürüsünde zaten zirve yapıyor ama aynı zamanda doğanın bu ilkel birikim modeline göre talanı da bu iktidarın son sürat yürüttüğü bir politikadır.
Örnekler canlı; bir yanda Akbelen’de orman kıyımı, öte yanda Cudi’de ormanların yok edilmesi, diğer yanda Dikmece’de acele kamulaştırmayla doğa varlıklarının ve zeytinliklerin talanı. Bütün bunların amacı yağmacı, ranta dayalı, soyguncu bu ilkel birikim modelini sürdürmektedir. Sadece ekonomi alanında değil adalet alanında da aynı talancılık devam ediyor.
Kobani Kumpas Davası hiçbir kural tanıma kaygısı güdülmeden yürütülüyor. Orada yargılanan arkadaşlarımıza isnat edilen suçlamalara bakıldığında, amacın hiç de hukuksal bir süreç yürütmek olmadığını açıkça görebilirsiniz. IŞİD zihniyetinin ve yenilgisinin intikamı bu dava ile alınmak isteniyor. IŞİD’e karşı direnişin hesabı sorulmak isteniyor. O dönem IŞİD’in bölgede yayılmasını durduran direniş ile demokratik siyaset alanında yeni dönemin barış huzur, demokrasi ve özgürlük temelinde kurulması temelindeki çabalar suçlanıyor.
Partimize, yoldaşlarımıza yöneltilen suçlamalara baktığınızda bunu görebilirsiniz. Hiçbir temeli yok. Tarihte rastladığımız skandal davalardan daha beter bir hukuksuzluk pervasızca yürütülüyor. Ama orada sanık sandalyesine oturtulan arkadaşlarımız bütün bu gerçekleri geri adım atmadan, en ufak bir tereddüt göstermeden dile getirmeye de devam ediyorlar. Bizler de burada bu oyunları, bu kumpasları boşa çıkarmanın mücadelesini durmadan ve yılmadan sürdürüyoruz. Sürdürmeye de kararlıyız. İktidar bütün imkanlarıyla Kobanî Kumpas Davasına yükleniyor. En son Diyanet İşleri Başkanlığını devreye soktu. Müdahillik dilekçesi adı altında neredeyse IŞİD zihniyetinin devamı olan ifadeler bütününü mahkemeye sundular. Saldırılarını ideolojik ve politik düzeyde bu dava üzerinden yürütüyor iktidar.
Aynı hukuksuzluğu Anayasa Mahkemesinin kararlarını yok sayma cüretkarlığında, Cumartesi Annelerinin haklı meşru direnişine karşı gösterilen uygulamalarda da görüyoruz. Cumartesi Anneleri AYM kararına rağmen her hafta cumartesi günü haklarını kullanmak üzere toplandıklarında polis tarafından engelleniyorlar, gözaltına alınıyorlar. Halkın temsilcilerine bile toplanma imkanı tanımayan açık bir hukuksuzluk, bir despotik yönetim söz konudur. Bütün alanlarda devam eden adaletsiz, yağmacı, talancı, savaşa dayalı düzenle bir yandan da toplumu teslim almaya çalışıyorlar.
Seçimlerden sonra mağlubiyet duygusunu hezimet algısına dönüştürmek için toplumsal muhalefet saflarına yönelik propagandayı ve çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor bu iktidar. Amaç toplumu, muhalefeti, toplumsal muhalif güçleri; yeni, adil, özgür bir yaşam isteyen çevreleri çaresizlik duygusuna sürüklemektir. Bütün toplumsal değişim, özgürlük ve adalet taleplerinin teslimiyetle sonuçlanmasını hedefliyorlar.
Topluma bir mağlubiyet ve hezimet duygusu yerleştirmeye çalışıyorlar. Bunun ötesine geçerek çaresizliği yerleştirmeye çalışıyorlar. Son adım olarak da teslimiyet tuzağına bütün toplumsal muhalefet güçlerini düşürmek istiyorlar. Bizler bu tuzakların ve operasyonları farkındayız. Kendi değerlendirme süreçlerimizi yürütürken Akbelen’den Cudi’ye, emekçilerin grevlerinden Cumartesi Annelerinin adalet mücadelesine kadar her yerde var olmak için bütün gücümüzle çalışıyoruz.
“Toplumsal mücadelenin öncülüğünü sürdüreceğiz”
Bizler buradayız. Yürüttüğümüz değerlendirme, muhasebe, eleştiri-özeleştiri süreci bütün bu adaletsizliklere karşı daha güçlü bir şekilde toplumsal muhalefetin öncülüğünü üstlenecek bir güç birikimini ileriye taşımak içindir. Hiç kimsenin bu konuda en ufak bir karamsarlığa kapılmaya hakkı yok. Umutsuzluk ise asla ve asla buralarda yer bulmamalı. Tam tersine umut mücadeleden doğar, mücadele inançtan beslenir. Biz hedeflerimize ve ilkelerimize inanıyoruz. Onun için mücadelemizi sürdürüyoruz. Mücadele büyüdükçe de bu umut hem kendi saflarımızda hem de toplumda değişim bekleyen bütün çoğunlukta karşılığını mutlaka bulacak ve büyüyecektir.
Biliyorsunuz seçim süreci HDP’ye yönelik her türlü kuşatmanın yürütüldüğü bir oyunlar ve operasyonlar bütünü olarak gerçekleşti. Kapatma davası HDP’yi ve demokratik siyaseti tasfiye etmenin bir aracıydı, bir hamlesiydi. Aynı zamanda seçimlerde halkı seçeneksiz bırakma planlarının bir parçasıydı. HDP’yi savunacağız diye yola çıktık, HDP’yi yaşatacağız dedik. Bunun içi hukuksal, toplumsal ve siyasal mücadelemizi sürdüreceğiz dedik ve öyle yaptık.
Ama halkı seçimlerde seçeneksiz bırakmamak ve iktidarın oyunlarını boşa çıkarmak da bizlerin tarihsel bir göreviydi. O nedenle kapatma ihtimaline karşı bileşenimiz olan Yeşil Sol Parti seçimlere hazırlandı ve bizler de Yeşil Sol Parti çatısı altında seçimlere girdik. Seçimlerde istediğimiz sonuçları alamasak da buradayız. Parlamentoda 3’üncü büyük partiyiz. Bütün engellemelere, hilelere ve manipülasyonlara rağmen bir güç olarak büyüme imkanlarını halkımız bizlerden esirgemedi. O nedenle halkımıza minnettarız, halkımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Hem verdiği destek için hem de bizlere yaptığı uyarılar için halkımıza minnettarız. Derin bir sağduyu orada kendisini göstermiştir. Adresin ne olduğu konusunda bir tereddüt yoktur. Umudun ve değişimin adresi burasıdır; HDP fikriyatı ve siyasi birikimidir, HDP’nin mücadele tecrübesidir. Şimdi bizler bunu yeni yapılanma ile birlikte en yüksek noktaya çıkarma sorumluluğu ve göreviyle karşı karşıyayız. HDP bu ülkenin umudunu oluşturan fikriyatın sembolüdür.
HDP kendisinden önceki mücadele tecrübesini devralmış bir büyük bedeller ve inançlar kümesidir. HDP aynı zamanda bu siyasi birikimi geleceğe aydınlık bir ülke yaratma amacıyla taşıyacak temel aktördür. Fikriyatı, tecrübesi ve birikimiyle aydınlığa çıkaracak olan adrestir. Seçime girmedik. Seçime iktidarın oyunlarını boşa çıkarmak için başka bir yöntemle girdik. Şimdi HDP olarak bizler varlığımızı koruyacağız ama birikimimizi aktardığımız Yeşil Sol Parti’yi hem toplumsal mücadelenin bütün alanlarında hem de parlamentoda en etkili güç haline getirmek için elimizden gelen bütün çabayı harcayacağız.
Biz bu fikriyatı bizden önceki partilerden ve mücadeleden aldık. Bu birikimi geçmişin bedellerle yüklü güçlü mücadelesinden aldık. Şimdi bunu Yeşil Sol Parti’de devam ettirecek yöntemleri de hep birlikte tartışacağız. Ana gündemimiz HDP’nin olağanüstü kongre kararı alması olacaktır. Bunu sizlerle tartışacağız. Olağanüstü kongremizi toplayacağız. Daha doğrusu toplamayı tartışacağız. PM’nin kararı burada belirleyici olacaktır.
Bu tartışmalardan sonra HDP kurumsal varlığını devam ettirecek şekilde birikimini Yeşil Sol’a aktarmanın yöntemlerini tartışacaktır. PM bu açıdan gerçekten tarihi bir toplantı gerçekleştirmektedir. Ve çok önemli bir görev ve sorumlulukla karşı karşıyadır. Bütün bunları sonuç alıcı bir biçimde masaya yatıracağız, hep birlikte tartışacağız. Hedefimiz topluma dayatılan çaresizlik ve teslimiyet seçeneklerini boşa çıkaracak yöntemler geliştirmek ve mücadeleyi büyütmektir.
“Toplumsal değişim isteyenler mücadeleye ve öncülüğe davet ediyor; buna varız”
Mücadelenin kurumsal adresi değil ruhunun ve birikimin yaşadığı yer önemlidir. Yeter ki bu ruhu, bu fikriyatı, bu birikimi hakkıyla hayata geçirelim. Bunu yapacağımızdan da şüphemiz yok.
Bugün bu hedefler çerçevesinde yöntemleri ve planlamamızı değerlendireceğiz, kararlarımızı alacağız ve en güçlü şekilde yolumuza devam edeceğiz. Bu toplantının başarılı geçeceğine inancım tamdır. Geleceğin umut ve özgürlük üzerine kurulması için bizi bekleyen bütün ezilenler, Kürt halkının özgürlük mücadelesi, doğa savunucularının ve ekoloji çevrelerinin doğayı ve yaşamı savunma mücadelesi, kadınların eşitlik, özgürlük ve hak mücadelesi, gençlerin aydınlık bir gelecekte yaşama mücadelesi… Bütün bunlar bizleri davet ediyor.
Emekçiler bizleri davet ediyor. Mücadele bizleri davet ediyor. Çaresizlik ve teslimiyeti boşa çıkaracak öncülere bir davettir. Biz bu daveti kabul ediyoruz. Bu davet başımız gözümüz üstünedir. Bu davetin gereklerini yerine getirecek kararları buradan alacağımızı halkımıza duyurmak istiyorum. Parti Meclisimiz bu davetin gereklerini yerine getirecek kararları enine boyuna yürüteceği tartışmaların sonucunda alacaktır. Her alanda mücadele daveti büyüyor. Bu davetin yöneldiği adres de bizleriz. Bizler bu davetin hakkını yerine getirmekle sorumluyuz. Yolumuz açık olsun.”