HDP’li Oluç’dan Dikkat Çeken ‘Üçüncü İttifak’ Yorumu
HDP’nin içinde yer alacağı “üçüncü ittifak” çalışmaları ile ilgili bilgi veren HDP’li Saruhan Oluç, seçim işbirliği yapılması düşünülen partilerle ikinci toplantının yapıldığını anımsattı. İttifak çalışmalarını yürütmek için bir mekanizma oluşturulduğunu vurgulayan Oluç, “Her yapı içinde olacak, birlikte koordine edilecek. Ortak mücadele konusunda bir irade ortaya çıktı” dedi.
Türkiye’nin güçlü bir “demokrasi ittifakı”na gereksinimi olduğunu kaydeden Oluç şu görüşleri dile getirdi: “6 partinin metninde gördük ki, güçlü bir demokrasi ittifakı olmazsa yeni dönemde oluşacak iktidar kompozisyonu, ben herkese demokrasi getireceğim, hak özgürlükleri getireceğim diye bir şey yapmaz. Bunun için güçlü bir demokrasi ittifakı güçlü demokrasinin olmasının güvencesidir. Bu kurulacak ittifak zemini demokrasi mücadelesinde gelecek açısından da çok önemli. Tüm etapları birlikte konuşacak ve planlayacak bir yapı olması gerek. Güçlü bir demokrasi ittifak olmazsa Türkiye’deki ezilenlerin sömürülenlerin ötekileştirilenlerin kazanmasının zemini zayıf olur.”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin kamuoyuna açıkladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisini değerlendiren Oluç, ortaya çıkan metnin, “siyasi cesaret”ten yoksun; geneli itibarıyla de “eksik ve sorunlu” olduğu görüşünü savundu.
BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre Saruhan Oluç, öneri metninde “kayyum” uygulamasına ilişkin önerinin olumlu ancak yeterli olmadığını söyledi:
” ‘Kayyum olmayacak artık’ demek güzel bir niyet ifadesi ama yeterli değil. Yerel demokrasinin geliştirilmesi, demokratikleştirilmesi gerekiyor Türkiye’de. Kayyımlar bunun önünde bir engeldir. Çağdaş demokrasilerde olduğu gibi merkezden bazı yetkilerin yerel yönetimlere devredilmesi gerekiyor. Buradaki kararlı duruşun ne kadar olduğunu göremiyoruz metinde.”
Oluç’a göre, güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisinin en büyük eksiği Kürt ve Alevi yurttaşların taleplerine yanıt verecek bir düzenleme içermemesi:
“Koca bir metin yazıyorsunuz, içinde Alevi, Kürt kelimesi bir kez dahi geçmiyor. Sadece Alevi, Kürt deyin demiyorum elbette. Kürtlerin Alevilerin tarihsel toplumsal sorunları var, talepleri var. Alevi toplumu, Kürtler, eşit yurttaşlık istiyor. Anayasa’da eşit yurttaşlık yazıyor ama yok! Bu tarihsel, toplumsal sorunlarının nasıl çözüleceği üstünde anlaşmıyor olabilirsiniz ama ‘Bu sorunların çözümüne biz adayız, bu sorunları demokrasiyi geliştirip Ankara’da çözeceğiz’ gibi bir irade, kararlılık gerekiyor. Bu sorunu tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz? Hiç söz etmediğiniz zaman, bu sorunları tanımıyoruz diyorsunuz. Zaten bugünkü düzende de aynı durumla karşı karşıyayız. O nedenle çok dikkat çekici ve siyasi cesaretsizliktir, iktidarın baskılarına boyun eğmektir.”
‘Müzakere etmeyiz derlerse tabii ki aday çıkarmak masamızda olacak‘
HDP olarak parlamento seçimlerinde Millet İttifakı içinde yer alma gibi bir arayışları olmadığını ve kendilerinin bir ittifak çalışması yürüttüğünü anımsatan Oluç, cumhurbaşkanlığı seçiminde ise tüm muhalefet partileri ile ortak aday konusunu “müzakere etmek istediklerini” ve bunu kamuoyuna açıkladıkları 11 maddelik “tutum belgesinde” de net olarak ortaya koyduklarını söyledi. Cumhurbaşkanı adayı konusunda müzakereye açık olduklarını belirten Oluç, muhalefetin bu yönde adım atmaması halinde “kendi adaylarını çıkarmanın masalarında olacağını” vurguladı:
“Yeni dönemde iktidara aday olan, cumhurbaşkanlığına adayım, Türkiye’de yeni bir dönem başlatacağım, diyenlerle müzakere etmek istiyoruz, dedik. O konudaki duruşumuzda farklılık olmadı. Müzakere dediğimiz konuşmak. Bize, tutum belgesi açıklandıktan sonra genel başkan düzeyinde dahil olumlu bulduklarını söylediler. ‘Aday olacak kişiyle bunu müzakere edelim’ diyoruz. Ama aday olacak kişi-kişiler, ‘Biz sizinle hiçbir şekilde müzakere etmeyiz’ diyorlarsa o zaman önümüzde bir tek yol kalıyor, kendi yolumuzu bulmak.
“Bu da nedir, cumhurbaşkanlığı konusunda aday göstermek meselesi tabii ki masamızda olacak, masamızdadır zaten. Bunu tartışacağız. İttifaklarmızla, bileşenlerimizle, tüm parti örgütümüzle bunu tartışırız. Ama eğer biz sizinle hiçbir şekilde görüşmüyoruz, sizin konularınızı müzakere etmeye gerek duymuyoruz, ne yaparsanız yapın deniyorsa, biz de kendi bildiğimizi yapmaya başlarız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü seçmenlerimize başka türlü hesap veremeyiz. Seçmenlerimiz durumdan son derece rahatsız.”
‘Seçimin ikinci tura kalması büyük risk‘
Muhalefet partileri içinde, “HDP ilk turda kendi adayını çıkarsın, ikinci turda anahtar rolünü oynasın” görüşünü savunanlar olduğuna dikkat çeken Oluç, seçimin ikinci tura kalmasının büyük riskler içerdiğini söyledi. Oluç, bu risklerden ilkinin 7 Haziran- 1 Kasım 2015 seçimleri arasında geçen sürecin benzerinin yaşanması, ikincisinin de “Kürt seçmenin tutumu” olduğuna dikkat çekti:
“Şimdi boşa atıp tutuyorlar…Ciddi kamuoyu araştırmaları bu iş birinci turda bitmezse ikinci tura kalırsa Türkiye’nin nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağı belli değil diye görüyor. O iki seçim arasında 15 günlük vakit nasıl bir durum-tablo ortaya çıkartır bunu kimse tahmin edemiyor. Ben aynısı olacaktır diye söylemiyorum ama Haziran-Kasım (2015) arasında Türkiye’de yaşanmış olanları bilenler, bu 15 günlük tablonun çok ciddi sonuçlar yaratabileceğini de görüyorlar.
“İkincisi, seçime gidildiğinde 2 pusula var. İnsanlar partilerinin söylediklerine bakıyorlar ama orada vicdanları ile baş başa kalıyor. HDP seçmenini çok küçümsüyorlar. O kadarını söyleyeyim. HDP seçmeni muhtaç değil. HDP seçmeni -milletvekilleri, yöneticileri bıraktım- bu ülkede her türlü zulmü yaşamış bir seçmen. “Bu günkünden daha fazla ne yaşayabilirim’ diye de zaman zaman kendisine soran bir seçmen. Bu hem ekonomik, sosyal anlamda; hem baskılar zulüm, siyasi anlamda. O yüzden bu soruyu sandık başında HDP seçmenine sordurursanız bunun sonucu kimse için iyi olmaz. Bunu anlamıyorlar.”
Oluç, “Boykot gündeme gelir mi?” sorusu üzerine de “Boykot diye söylemiyorum. Birinci turda ne yapacağı belli olmaz. Bu tartışmaları bilmeyenler, o sosyolojiyi bilmeyenler ileri geri konuşuyor” yanıtını verdi.
Üçüncü ittifak yorumu: ‘Ortak mücadele konusunda irade ortaya çıktı‘
HDP’nin içinde yer alacağı “üçüncü ittifak” çalışmaları ile ilgili de bilgi veren Oluç, seçim işbirliği yapılması düşünülen partilerle ikinci toplantının yapıldığını anımsattı. İttifak çalışmalarını yürütmek için bir mekanizma oluşturulduğunu vurgulayan Oluç, “Her yapı içinde olacak, birlikte koordine edilecek. Ortak mücadele konusunda bir irade ortaya çıktı” dedi. Türkiye’nin güçlü bir “demokrasi ittifakı”na gereksinimi olduğunu kaydeden Oluç şu görüşleri dile getirdi:
“6 partinin metninde gördük ki, güçlü bir demokrasi ittifakı olmazsa yeni dönemde oluşacak iktidar kompozisyonu, ben herkese demokrasi getireceğim, hak özgürlükleri getireceğim diye bir şey yapmaz. Bunun için güçlü bir demokrasi ittifakı güçlü demokrasinin olmasının güvencesidir. Bu kurulacak ittifak zemini demokrasi mücadelesinde gelecek açısından da çok önemli. Tüm etapları birlikte konuşacak ve planlayacak bir yapı olması gerek. Güçlü bir demokrasi ittifak olmazsa Türkiye’deki ezilenlerin sömürülenlerin ötekileştirilenlerin kazanmasının zemini zayıf olur.”
‘Naif beklentiler‘
HDP hakkındaki kapatma davasına ilişkin bir soru üzerine de Oluç, bu konuyu ittifak masasında konuşmadıklarını ancak parti olarak bu olasılığa karşı da kendi önlemlerini aldıklarını vurguladı:
“Kapatma kararı çıkarsa birlikte hareket ettiğimiz yapılar açısından tedirginlik yaratacak, uzaklaştıracak bir durum olmaz. Altı parti çok tedirgin olabilir ama diğer muhalefet açısından sorun olmaz. Tersine onlar böyle bir hukuksuz karar karşısında dayanışmaları kararlılıkları büyür, birlikte hareket etmenin imkanları daha da gelişir.”
Oluç, HDP’nin kapatılması halinde “Oyları bize gelir” hesabı yapan partilerin ise hayal kırıklığına uğrayacağını belirterek, “Bizim seçmen profilini tanımadıkları gibi, seçmenimizin büyük kısmını oluşturan Kürt halkı sosyolojisini de tanımıyorlar. Çok kibarca naif beklentiler” görüşünü dile getirdi.