HDP Sahaya İniyor; Yedili Masa Da Birlikteliğin Adını Koyacak

2023 seçimleri için saatler kuruldu. Siyasi partiler yaz sürecinde seçmenlerle buluşacağı yoğun programlar oluşturdu. Muhalefetin hareketliliğine geçen ay kongresini yapan HDP de ekleniyor. Bu hafta sonu İstanbul ve Diyarbakır’da iki ayrı miting düzenleyecek olan HDP daha sonra illerde programlarını sürdürecek.

HDP’nin çağrısıyla bir araya gelen “7’li ittifak”ın da bu ay içinde kendisini tanımlayıp isimlendirdiği, iş birliğinin temel ilke ve hedeflerini ortaya koyan bir deklarasyon yayınlaması planlanıyor.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel’in partinin kongre sonrası yapacağı yaz çalışmaları, 7’li ittifak, seçim süreci ve Cumhurbaşkanı adaylığı ilgili Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın sorularına yanıtları şöyle oldu:

Siyasi partiler sahada. Siz de kongrenizi yaptınız, yönetim organlarını oluşturdunuz. Şimdi nasıl bir yaz çalışması yapmayı planlıyorsunuz?

Kongre öncesi ve sonrası aktif bir dönemi planlamak için tartışmalar yürüttük. Kongre öncesi yaptığımız konferanslarda alınan kararlar kongrede onaylandı. Kongre sonrası toplanan Parti Meclisi’nde de “Politik olarak Türkiye’yi çok önemli gelişmeler bekliyor dolayısıyla HDP bu konuda tüm gelişmelere müdahil olmak için sahada olmalı” görüşü çıktı. MYK da eylül ayının ilk haftasına kadar planlamasını yaptı.

Neler yapılacak?

6-7 Ağustos’ta İstanbul ve Diyarbakır’da “Savaşa ve sömürüye son” sloganıyla yapılacak mitinglerle startı vereceğiz. Türkiye’de muhalefetin de, toplumun da önüne iktidar tarafından konulan bir savaş tuzağı var. Savaş politikalarının kaynağında tecrit var. Çünkü çözüm ve diyalog perspektifi yitirildiğinde savaş devreye giriyor, öyle de oldu. Önce tecrit gelişti, derinleşti sonra savaş politikaları tüm ülke sathına yayıldı. Bu mitinglerin temel gündemini ekonomik kriz ve savaş politikalarına karşı durmak oluşturacak. Biz sömürünün ve krizin kaynağının da savaş politikaları olduğunu düşünüyoruz. Bu mesajı hem muhalefete hem Türkiye halklarına hem de iktidara vermek istiyoruz.

Mitingler için İstanbul ve Diyarbakır kentleri tercih edilmiş. Neden bu iki kent?

Biz Diyarbakır merkezli miting yaparken Kürt halkına, Kürtlerin gündeminin aslında ne olması gerektiğini, bu direniş hattının nasıl gelişmesi gerektiğinin mesajını veriyoruz. İstanbul’u tercih etmemizin sebebi, ittifaklarımızla, bileşenlerimizle, demokrasi güçlerinin tümünün desteğiyle bu çalışmayı yürütme isteği. İstanbul sömürünün, yoksulluğun ağırlaştığı, mücadele gücünün de yoğun olduğu bir merkez. Dolayısıyla sembolik olarak Türkiye’nin merkezi İstanbul ve Kürt kentlerinin merkezi durumundaki Diyarbakır’ı tercih ediyoruz. Her iki mitingde yeni döneme dair önemli mesajlar vereceğiz.

İstanbul mitinginde HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Diyarbakır mitinginde ise Mithat Sancar’ın konuşacağını biliyoruz. Mitinglerin sonrası ne yapılacak?

Eş başkanlar ay boyunca il programlarına katılacak. Pervin Hanım’ın İzmir ve Manisa gezisi olacak. Ayrıca İstanbul’da Alevilerin etkinliklerine katılacak. Mithat Bey Konya ve Antakya’ya gidecek. Geziler esnaf, STK’larla buluşma ve bazı yerlerde de emekçileri ziyaret şeklinde olacak. Bu ziyaretleri Şırnak-Hakkari merkezli de gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ayrıca Mithat Hoca’nın Diyarbakır mitingi sonrası Kürt partilerini ziyaret etmesi planlanıyor. Kürdistan İttifak girişimi diye bir araya geldiğimiz ittifak partilerini tek tek ziyaret ederek yeni dönemde ittifaka dair, demokrasi blokunun geliştirilmesine dair Kürt partilerine nasıl bir rol düştüğünü, nasıl bir rol oynayabileceğini müzakere etmek istiyoruz.

1 aylık çalışmanın sonunda da 1 Eylül Dünya Barış Günü var. O güne dair planlamanız var mı?

1 Eylül’ü tüm demokrasi güçleri, STK’ler, insan hakları kuruluşları, emek güçleri ile birlikte kutlama perspektifimiz var. Dolayısıyla onlarla istişaremiz sürecek. 15 Ağustos’un ikinci haftasından sonra kent kent nerelerde 1 Eylül mitingi olacak onu planlayacağız.

“Elbette bir mesaj verilecek”

Ağustos ayı içinde sizin çağrınızın ardından bir araya gelen, bizim “7’li ittifak, 7’li masa” dediğimiz siyasi parti ve yapıların ortak bir deklarasyon açıklayacağı ifade ediliyor. Bu deklarasyonun içeriği ne olacak? Bu iş birliği seçim ittifakına dönüşecek mi?

7’li ittifakın kendisini kamuoyuna duyuracağı ve deklare edeceği, amaçlarını da özetle ortaya koyacağı bir metin üzerinde çalışma yürütüyoruz. İçeriğine girmeden şunu söyleyeyim, metinde “‘Biz bu birlikteliği neden oluşturduk, Türkiye’deki temel sorunlara nasıl yaklaşım gösteriyoruz. Sorunlara çözüm perspektifimiz ne? Hangi yol yöntemle hareket edeceğiz?’” gibi sorulara yanıt olacak. Ayrıca 7’li ittifak deniyor ama ismi ne olacak? Bu ittifak mı, hareket mi, birliktelik mi? Bunun da tanımını yapıp kendini isimlendirecek. Ağustos’un ikinci yarısında, İstanbul’da güçlü bir tanıtım toplantısı ile bunu kamuoyuna, topluma duyurma hazırlığı var. İttifakın içinde yer alan tüm güçlerin imzasını attığı bir deklarasyon yayınlanacak. Birlikte bir fotoğraf ve elbette bir mesaj verilecek.

İsim önerileri nedir?

3-4 isim var. Tartışma devam ettiği için söylemek doğru olmaz. Ama ittifak mı, hareket mi, inisiyatif mi denilecek henüz belli değil.

Deklarasyonda seçime dair mesaj olacak mı?

Tutum belgesinde Türkiye’nin birçok sorununa çözüm perspektifi olacak. ‘Türkiye’yi nasıl değiştireceğiz, bu mevcut iktidardan nasıl kurtulacağız’ın yol haritası olacak. Elbette bir boyutuyla seçimleri de içerecek.

Diğer muhalefet partileriyle, Altılı Masa ile Cumhurbaşkanı adayını müzakere etmek isteriz dediniz? Bir temas görüşme var mı?

Bir temas yok. Kendi içinde işleyişi olan bizden ayrı bir birliktelik onlar. İç değerlendirmelerine vakıf olmadığımız için dışarıdan izliyoruz. Kimsenin aday belirleme biçimi bizim tekelimizde değil. Ama sizden destek isteyen, ortaklaşma zemini aramaya çalışan güçler sizin hassasiyetlerinize ve kimi önerilerinize kulak kapatmamalı.

Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili ‘müzakere edilmezse, kamuoyu önünde görüşme yapılmazsa kendi adayımızı çıkarırız’ diyorsunuz. Son zamanlarda artan bu söylem ne anlama geliyor?

Her ittifak, her seçenek kendi zemininde bir tartışma yürütüyor. HDP ve etrafındaki güçler de seçim sürecindeki her türlü seçeneğe karşı hazırlıklı olmak zorunda. “Şu olursa böyle yaparız” gibi şartlı cümleler bizim kendi cephemizdeki durumu anlaşılır kılmak, belli problemlerin yaşanmaması için ön alma, uyarıcı olma yaklaşımı. HDP kendi ittifak zemininde elbette adaylarını, seçeneklerini tartışır, ama diğer gelişmeleri de elbette izleyerek.

HDP hakkında kapatma davası yok gibi davranıyorsunuz. Açıklamalarınız “her türlü seçeneğe hazırız” şeklinde. Seçime giderken bir kapatma olursa ne olacak? En son kapatma olursa DEVA çatısında seçime girme iddialarını dahi dile getirenler var.

HDP’nin ittifak zemini içindeki olanakları ve seçenekleri değerlendiriyoruz. HDP’nin dışında yer alan hiçbir parti güçle bir kontak ya da tartışmamız yok. Bu DEVA’ya da sorulabilir. Davanın uzaması, seçimin erkene alınması gibi tüm ihtimallere yönelik hazırlığımız var. Kapatma durumunda bizim ittifak şemsiyemiz, çeperimiz içinde yeteri kadar parti var.

Kapatma durumunda Yeşil ve Sol Gelecek Partisi ile seçimlere katılacağınız iddia ediliyor. Bu doğru mu?

Hayır, bu sadece tartışılan seçeneklerden biri. Bu konuda başka sürprizlerde de yapabiliriz. Hiç ismi anılmayan bileşenlerimiz var. Birçoğu seçime girme yeterliliği kazanma düzeyine gelmiş. Kapatma davasını temel pozisyonumuzu belirleyen bir konu olarak ele almak istemiyoruz. Varmış gibi hazırlık yapıyoruz. Yokmuş gibi yolumuza devam ediyoruz.

“CHP’yi yeni bir dokunulmazlık tartışmasından kurtardık”

CHP’nin sağlıkçıların sorunlarının ele alınması için çağrısını yaptığı Meclis toplantısında katılmamanız tartışmalara neden oldu. HDP, AK Parti-MHP yanında konumlandı eleştirilerine ne diyorsunuz?

Bizim sağlık çalışanlarının haklarına dair yürüttüğümüz çalışmalar Meclis kayıtlarında var. Bu oturuma katılmamamızın birkaç nedeni var. Birincisi muhalefetin kendi içinde bir tartışma ve uzlaşma kültürü geliştirmesi lazım. Bunun için çok yüksek düzeyde bir ilişkiye de ihtiyaç yok. Meclis’te tüm partilerin diğer partilerle ilişkisi, diyalogu var. ‘Ben çağırmaya yeter sayıya sahibim dolayısıyla ben çağrı yaptığımda herkes arkama dizilmeli’ denmemeli. Bu siyasi uzlaşı kültürüne ters bir davranış. İkincisi HDP hiçbir zaman bedel ödemekten imtina edecek bir parti değil. Türkiye’de demokrasinin, insan haklarının gelişmesi, Kürt sorununun çözülmesi, hukukun üstünlüğün gelişmesi için HDP her zaman bedel ödemiştir. Tecrit karşıtı bir etkinlikte ortaya çıkan bir olay sebebiyle bir arkadaşımızın dokunulmazlık dosyası geldi. CHP doğru tutum aldı. (CHP Karma Komisyon’da dokunulmazlığın kaldırılmasına hayır oyu verdi) Ama orada söz konusu olan sadece bir vekilin dokunulmazlığı değil. Bir siyasi partinin genel başkanının dokunulmazlık dosyası. Saliha Aydeniz aynı zamanda bir sağlıkçı. Sağlıkçıların hakkının, hukukunun tartışıldığı bir konuda, bir sağlıkçı milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılabilirdi. Aslında biz CHP’yi, ‘ikinci kez dokunulmazlıkların kaldırılmasına sebep CHP’dir” durumundan kurtardık. Toplantıya katılmayarak bunun vebalini CHP üzerinden kaldırdık. AK Parti’nin (dokunulmazlığı getiririz) şantajı, tehdidi değil! Biz öngörüyoruz. AKP bu konuda muhalefeti birbiriyle çatıştırma tuzağını geliştirebilirdi. Saliha Aydeniz, Kürtlerin büyük bir kısmını temsil eden DBP bileşenimizin eş başkanıdır. Dokunulmazlığının CHP’nin çağrısı üzerine kaldırılması hükümetin işine yarayacak bir tuzaktır.

Ekim ayında Meclis açıldığında Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılması yine söz konusu olmayacak mı?

Ekim ayında doğal bir süreç başlayacak. Doğal seyri içinde geliştiğinde CHP suçlanamaz. Bu konuda CHP’nin öngörülü olması, diğer muhalefet partilerinin de fikrini alması gerekiyordu.

Bu arada HDP de sivillerin öldüğü Zaho’daki saldırı için “Meclis başkanına olağanüstü toplantı çağrısı yapın” talebinde bulundu. Aynı durumla karşılaşabilirdiniz.

Bizim sayısal yeterliliğimiz olmadığı için muhalefet partileriyle diyalog, ilişki geliştirme çalışmasıyla Meclis başkanına bu söylendi. Siyasi nezaket tek başına yeterli değil ama muhalefetin Türkiye’yi yönetme biçimi, mantığı bu ise ileride başka sorunlara yol açar. Ben yaptım oldu mantığı Türkiye’ye 20 yıl kaybettirdi. Bu mantık terk edilmeli.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir