GP Lideri Davutoğlu: Arap Ve İslam Ülkeleri Acz İçinde
‘Küresel Vicdan Bildirisi’ne imza atan aydınlarla 27 Ocak’ta Londra’da yapacakları toplantıyı ve bu girişimlerin arka planını anlatan GP Lideri Ahmet Davutoğlu, “Dünyanın sessiz kaldığı, Arap ve İslam ülkelerinin aciz bir şekilde seyrettiği, Türkiye’nin İsrail ile olan ticaretini dahi kesmediği bu tablo karşısında elimizden geleni tarihi ve vicdani bir görevdi” dedi.
Davutoğlu, Güney Afrika’nın yaptığı öncülüğü ve Türkiye’nin adının Uluslararası Adalet Divanı’nda Gazze konusunda müracatta ve arabuluculuk girişimlerinde bulunun ülkeler arasında neden olmadığına ilişkin ise; “Türkiye’nin Türkiye tabi ki hem Uluslararası Adalet Divanı hem de arabuluculuk konusunda ciddi bir liderlik ve öncülük üstlenebilirdi. Ancak böylesi öncülüklerin olmazsa olmaz üç şartı vardır: kapsamlı bir barış vizyonu, taraflar nezdinde etki edebilme gücü ve uluslararası toplumun genelinde sahip olunan itibar. Bugün Türkiye maalesef bu üç unsurdan da yoksun görünüyor. Bu zaaf yüksek dozlu bir hamaset ile örtülmeye çalışılıyor” ifadelerini kullandı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, dış borca olan bağımlılığın Türkiye’nin Gazze konusunda cesur adımlar atmasını engellediğini söyledi ve Uluslararası Adalet Divanı’nın bugün Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ‘İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığı’ başvurusu üzerine vereceği kararı, öncülük ettiği Gazze için ‘Küresel Vicdan Bildirisi’ çağrısıyla 27 Ocak’ta İngiltere, Londra’da düzenleyeceği ilk konferans hakkında çeşitli değerlendirmelerde bulundu.
GP Lideri Davutoğlu, Gazze konusundaki uluslararası girişimi nasıl başlattıklarını, ‘Küresel Vicdan Bildirisi’ne imza atan aydınlarla 27 Ocak’ta Londra’da yapacakları toplantıyı ve bu girişimlerin arka planını şöyle anlattı: “Her şeyden önce şunu ifade etmek isterim ki bugün dünyanın gözü önünde canlı olarak yayınlanan bir soykırım yaşanmaktadır. Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırıyı bahane eden çevreler bu soykırımı meşrulaştırma çabası içindeler. Hiçbir şey boşlukta gelişmez. BM’in 1948’de aldığı Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme kararı 75 yıldır hayata geçirilemedi. 1967’da İsrail’in işgal ettiği topraklardan derhal çekilmesini öngören 242 sayılı BMGK kararı da 57 yıldır uygulanmadı ve bir halk sürgünlere, katliamlara maruz bırakıldı.
“Dünyanın sessiz kaldığı, Arap ve İslam ülkelerinin aciz bir şekilde seyrettiği, Türkiye’nin İsrail ile olan ticaretini dahi kesmediği bu tablo karşısında elimizden geleni tarihi ve vicdani bir görevdi. Önce 9 Ekim’de (Saadet Partisi lideri) Sayın Temel Karamollaoğlu ile Filistin Büyükelçiliğini ziyaret ederek atılması gereken adımları kamuoyu ile paylaştık. 11 Ekim’de yaptığım konuşmada Uluslararası Adalet Divanında İsrail’e soykırım davası açması için İslam İşbirliği Teşkilatına çağrı yapılmasını istedim. Daha sonra BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin büyükelçiliklerinden randevu talep ederek bu ülkelerin devlet başkanlarına birer mektup gönderdim. Bu çerçevede Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’ya, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’a, AB Konsey Başkanı, Komisyon Başkanı ve Dış Politika Yüksek Komiseri’ne, her ülkenin yapabilecekleri ile ilgili hususları da kapsayan bu mektuplarla uluslararası kamuoyu oluşturma çabalarına katkı vermeye çalıştım.
“Zaaf yüksek dozlu bir hamaset ile örtülmeye çalışılıyor”
Davutoğlu, Güney Afrika’nın yaptığı öncülüğü ve Türkiye’nin adının Uluslararası Adalet Divanı’nda Gazze konusunda müracatta ve arabuluculuk girişimlerinde bulunun ülkeler arasında neden olmadığı sorusuna ise; “Türkiye’nin Türkiye tabi ki hem Uluslararası Adalet Divanı hem de arabuluculuk konusunda ciddi bir liderlik ve öncülük üstlenebilirdi. Ancak böylesi öncülüklerin olmazsa olmaz üç şartı vardır: kapsamlı bir barış vizyonu, taraflar nezdinde etki edebilme gücü ve uluslararası toplumun genelinde sahip olunan itibar. Bugün Türkiye maalesef bu üç unsurdan da yoksun görünüyor. Bu zaaf yüksek dozlu bir hamaset ile örtülmeye çalışılıyor.
İç kamuoyunu tatmin için uluslararası topluma ve BM aleyhine artan şiddetli açıklamalar yapılıyor ama fincancı katırlarını ürkütmemek için hiçbir uluslararası girişimin içinde bulunulmuyor. Krizin daha ilk günlerinde ülke olarak Uluslararası Adalet Divanına, İslam İşbirliği Teşkilatından temsilen bazı ülkelerin Uluslararası Ceza Mahkemesine başvurmasını için çağrıda bulunduk. Ama hiçbir adım atılmadı, çünkü dış borca olan bağımlılık cesur adımlar atılmasını engelledi. Güney Afrika Cumhuriyeti cesur bir tavırla öne çıkınca da “Türkiye Uluslararası Adalet Divanına zaten başvuramazdı, çünkü taraf değildi” gibi bir argümanı yayarak bu acziyete kılıf bulmaya çalışıyorlar. Halbuki BM üyesi bütün ülkelere Uluslararası Adalet Divanına başvurabilir. Türkiye’nin taraf olmadığı mahkeme Uluslararası Adalet Divanı değil, Uluslararası Ceza Mahkemesidir.” şeklinde yanıt verdi.
Murat Yetkin’in, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı röportajın tamamını okumak için TIKLAYIN