Faize Özdemirciler Kimdir? Hayatı, Eserleri

12 Aralık 1964 yılında Salih Bey ile Hatice Hanım’ın kızı olarak Kıbrıs’ın Larnaka Kentinde dünyaya gelen Faize Özdemirciler, belli sürelerle Kıbrıs’ın kuzeyi ve güneyinde yaşadı. İstanbul Üniversitesini kazanınca Kıbrıs ile İstanbul arasında gidip geldi.

Haber Merkezi / 1987 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Kıbrıs’ta yazar olarak yaşamına devam etmektedir. Faize Özdemirciler, üniversite öğrenimi için İstanbul’a gelince, burada edebiyat dünyası ile tanışmıştır. İstanbul, onun edebî şahsiyetinin oluşumunda en önemli faktördür. 1986 yılında kaleme aldığı şiirleri Genç Kıbrıslı dergisinde yayımlanmıştır.

Yazı hayatına İstanbul’da başlayan sanatçının şiirleri, Kıbrıs’a dönünce buradaki çeşitli gazete ve dergilerin kültür sanat sayfalarında yayımlanmaya devam etmiştir. Ortam ve Yeni Düzen gazeteleri onun şiirlerinin yoğun olarak yayımlandığı süreli yayınlardır. Kıbrıs’a döndükten sonra bir müddet gazetelerde editörlük de yapmıştır. Şiirlerini kitaplaştırmasıyla birlikte bunlar İngilizce ve Rumcaya çevrilmiştir.

“Duvarlar”

Bir ev kedisi kumunu nasıl kazırsa
öyle kazıyorum sokakları, beyaz güllerin
tozunu yalar vaziyette rastlıyorum kendime
sonra ah! kime, nasıl anlatsam, nazara karşı
zeytin yaprağı hâlâ iyi geliyor bana.

ak sakallı adamlar çocuk! çöl olmasın
pankartları asıyorlar şehrin işeme duvarına
dönmüş tarihi surlarına. yaşlı çocuklar
müneccim! vardır elbet mecaz bir anlamı
mendil satmanın da.

sevgilimin çiçek versiyonuymuş gibi
davranıyorum nergislere. çingenelere
hüzünlü ama oynak nihavent longa.

neden onların elinden pahalı geliyor çiçekler,
teneke saksıları seviyor diye neden aşağıladık
sardunyayı, balkon kabul etmedi dedik
mütemadiyen

ah kavaklar! eğri durmasalar da doğruyu
söylüyorlar. çok yaşa demeyi unuttuğum
bir hapşırmaydı aşk, polenlerin marifetiydi
hüzün sandığım nem.

lütfen manolya, dallarının arasından sızan
kırmızı ışığı günlerce göremediğimi
söyleme kavaklara!

ben daldırma usulü yaseminler yetiştirirken
teneke yüreğimde, sen ada evlerinde kurtarıcı
fotoğrafı gibi asılı duruyorsun, üstünü artist

her aşk gibi bizimki de benzeyecekti
doğduğu yerin duvarlarına…

“O yer”

Yabancı haritalara yaranmak için yarım kalan
silah sesleri arasında doğmuş bebeklerine
savaş ismini verenlerin çocuğuydum

Öyle buyurmuştu reis
uzun burunlu kuş anasını uzaklarda arayacak
ağlayacak…ağlayacak…hiç gülmeyecekti
mavilerim acı acı kıvranarak can çekişiyor
adalı kadınlar güneşle tanıştıramıyor göğüs uçlarını
kim kapattı aphrodite’nin bedenini
öpülesi ada/m/ın yüzünde bu sakal neyin nesi?

“Serzeniş”

İkiye bölünmüş bir adacık
tarihi yabancılar tarafından yazılan
savaşları çeviri olan insanlar
şiirin kolay yol olduğunu söyleyenler
o yola hiç sapamayanlar
hep soru soranlar
hiçbir soruyu yanıtlayamayanlar
sizler;
dönecek memleketim olmadığı halde
‘neden memleketine dönmüyorsun’ları
yaratanlar
sizler yalnızlığımdınız
aynı tabaktan kiraz yediklerim
aynı içkiyi içtiklerim
sevişmediklerim, sevdiklerim
sizler başkalarıydınız, ben başkası
görmek istediğimi görürdüm aynalarınızda
loş ışıklarda katlanabilirdik birbirimize
aydınlığa da dayanamazdık
karanlığa da!

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir