Engin Korelli Kimdir? Hayatı, Eserleri
8 Nisan 1963 yılında Nevşehir’in Hacıbektaş İlçesine bağlı Köşektaş Köyünde dünyaya gelen Engin Korelli, lise yıllarında 12 Eylül faşist darbesine yakalandı ve tutuklandı. Serbest kalınca sahte kimlikle Fransa’ya kaçtı.
Haber Merkezi / Paris’te, Fransız Edebiyatı öğrenimi gördü. 1991 yılında Fransa’dan Almanya’ya göçtü. İktisat diploması aldı. Edebiyat ve politikaya olan ilgisi onu yıllar sonra J.W. von Goethe Üniversitesinde, Türkoloji ve Politoloji eğitimi almaya yöneltti.
Yazın dünyasına şiirle giriş yapan Korelli’nin Şiir ve öyküleri, Varlık, Edebiyat ve Eleştiri, Öteki-Siz dergilerinde yayımlandı. Ömer Seyfettin Öykü Özel Ödülü’nü aldı. www.ayrinti.net’in editörlüğünü yapıyor. Fransızca, İngilizce, Almanca ve İtalyanca’dan çevirileri var.
“Ben hangi şehre gömülsem”
ben hangi şehre gömülsem
bir yangın çıkar içinde
söndüremem
ben hangi şehre gömülsem
kuşlar nümayişe dururlar
gökte süzülerek
nedense gülemem
ben hangi şehre gömülsem
yollarda yolcusuz kalır tramvaylar
taşırlar kendi yalnızlıklarını
ehliyetim bile yok
süremem
ben hangi şehre gömülsem
korkarım bir daha sevemem
“Sırça sandıklar”
Kötü zaman ölülerini topluyorum
Sokak dolusu keşfedilmemiş korkularını
Sırça sandıklar kuruyorum kemiklerine
Her ölüyü ve geçmişini
İçine koyup gömüyorum.
Kimse utanmasın yalnızlığından
Takılar ve giysileri kalan varlıklarından
Çalgılar, çığlıklar yalnızlıklarından
Uzun uzun soluklar, solup unutulmuş anılar
Yaşanmış bir gövdenin konulduğu
Koca, sırça sandıklar.
“Aşk neylesin”
Hiç aşk batar mı yüreğime
Akıtır mı kanımı kendi sunağında
Sarıp sarmalar mı yatağımda beni hiç
Aşk neylesin yerinde duran bir ozanı?
Hiç aşk çıkar mı üstüme başıma
Salar mı okunu göğsüme batırırcasına
Vurur mu Wilhelm Tell gibi elmasını
Aşk neylesin avından dönen bir ozanı?
Hiç aşk yakar mı son gülünü
Yürür mü üstüne sevgi selinin hiç
Kaç kişiyi kurtarmış tarihte bir yıkımdan
Aşk neylesin yerinde sayan bir ozanı?
“Yalnış kapılar”
Yanlış kapılarda geçmiş yolculuğum
Uzun gecelerde dokumuşum gözlerini
Al almışım, turna tutmuşum bakışlarında
Sonsuz bozkırında sarı taprak
Uzanmışım yüzü koyun düşlerine
Yanlış şarkılarda okunmuş yalnızlığım
Kırık kırık ezgiler dökülmüş üstümüze
İçli çalgılar, ten mor örmüş saçlarını
Bilmezmiş gözlerin, nasıl utanırmış ellerim
Ruj ararken dudaklarına dokunmaya
Yanlış limanlarmış arandığım
Sığ denizlerde
Pusulam kaybolalı ceplerimde