Emrah Altınok Kimdir? Hayatı, Eserleri

1980 yılında Ağrı’da dünyaya gelen Emrah Altınok, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde şehircilik eğitimi aldı. Yüksek lisans ve doktora eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi’nde tamamladı.

Haber Merkezi / Devletin dönüşümü, kapitalist gelişme ve sermaye akışları, toplumsal hareketler, yoksulluk, kentsel saçaklanma, konut politikaları, kentler tarihi, eleştirel kent kuramı ve epistemoloji araştırma alanları arasında yer alıyor.

Bugüne dek Aalto, Cardiff, ETH Zurich ve San Diego Üniversitesi gibi çeşitli mimarlık ve planlama okullarıyla ortak projeler ve atölye çalışmaları yürüttü, çeşitli seminerler verdi. 2006 yılında Küçükbakkalköy’de, 2008′de Yenikapı’da mahalle yenilemesi sosyo-ekonomik araştırma çalışmalarına katıldı.

2013 yılında İstanbul Turizm Master Planı saha araştırmasını yürüttü. 2015’de, “State-led Fragmentation: ‘TOKİ’ as an Ideological Apparatus for Spatial Reorganization of Social Classes” adlı çalışması, Roma Ulusal 21. Yüzyıl Sanatları Müzesi (MAXXI) İstanbul sergisinde yer aldı. Aynı zamanda fotoğraf sanatçısı olan Altınok, akademik çalışmalarının yanı sıra müzik ve şiirle de uğraşıyor.

Şiir, öykü, deneme ve makaleleri başta Varlık, E, Kuzeyyıldızı, Kitap-lık, Öteki-siz, lacivert olmak üzere bir çok dergide yayımlandı, şiir yıllıklarında yer aldı.  İlk şiir kitabı “Aradaki” 2005 Mart’ında, Çınar Yayınları’ndan çıktı. Bu kitabıyla 2003 yılında Melih Cevdet Anday ve Rıfat Ilgaz şiir ödüllerini aldı. Dergilerin yayın kurulunda görev aldı.

Eserleri;

Aradaki

Ödülleri;

2003 Rıfat İlgaz Şiir Ödülü, birincilik
2003 Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü, birincilik

“100 ev katı”

doluyor nefesiyle evlerin
gökyüzü patlayacak
kaymadan yürüyebiliyor duman
göğün genzine doğru

bir kuş gidip geliyor
altında titrek dişi
bir torba sahte diş gibi
çürük çekilecek aramızdan

kalp, katı kalp
100 ev katında
ev yüzlü çocuk kalbi
kir kokusu donuyor
kalp katında
hava kalbe değmiyor

her gün yanımda saçları
göğe değen biri ölüyor
korkuyorum kusabilirim
bin dil döktüm
bindim düştüm
bildim sustum
kalbimden akan kum

“İnceden”

döndüğümde elinde inceden siyah
ve seni kimseye senin gibi anlatamayacak
bir iplik parçası gibi hüzün kalacak
üzerinde dinlenen üzerinde senin olmayan
kirlice siyah ve uzunca elbisen olacak
eteğinden sallanıp sen geçmişini kovalarken
ayaklarının altını yakan
saçılmış yüreğinin kumdan parçalarına
bata çıka uzayan o iplik
döndüğümde elinde inceden siyah
ve beni sana anlatamayacak
benden kalmayan inceden hüzün
hüznü gözlerine gizlemiş sözlerim
saklandığın yerden seni söküp çıkaran ellerim
inceden aşk inceden giz
inceden siyah bir iplik kadar koparcasına hüzün

“Kurak kış ağıdı”

alamut kalesinde yıkık bir hıçkırık
gizlenirken gömütünde çocuğun
susmuyor çoğalıyor alamut

kalesinde yıkık bir hıçkrık
gözlerinde kıvranıyor çocuğun
uğun uğun kırılıyor dil alamut kalesinde

yıkık bir hıçkırık
öyle soyunuyor kendi nesline
nesli alamut kalesinde yıkık

bir hıçkırık
ki kırıldı dili allahın eli vüzü kir
alamut kalesinde yıkık ‘bir’

hıçkırık

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir