Elazığ: İmam Efendi Türbesi
İmam Efendi Türbesi; Elazığ’ın Merkez İlçesi, Harput Mahallesi, Meteris Sokağı üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.
Asıl ismi Osman Bedrettin Erzurumi’dir. Halk arasında İmam Efendi ismiyle bilinir. 1858 yılında Erzurum’da dünyaya gelmiştir. İlk derslerini Erzurum’daki hocası Mehmet Tahir Efendiden alır. Dokuz yaşında iken Kur’an-ı Kerim’i ezberler ve hafız olur. Gittiği medresede sarf ve nahiv dersleri alarak Arapçayı öğrenmeye başlar. Arapçayı öğrendikten sonra tefsir, hadis ve fıkıh ilimlerine yönelir. Palu’da medfun Mahmud Samini Hazretleri’nin halifelerindendir.
1877 Osmanlı – Rus savaşına katılan Osman Bedrettin Hazretlerine bir gün rüyasında hiç tanımadığı bir zat şöyle der:
“Hafız kurban! Ben, seni bekliyorum. Sen de bizi arıyorsun. Sana verilmesi gereken emânetin altında kudret ve kuvvetim azaldı. Gözüm yoldadır. Bu kadar saklanmaya ve naz etmeye sebep nedir? Yeter artık gel bana!” Bu rüyadan sonra merakla, rüya rahmanî mi diye düşünmeye başladı. Kendini davet eden zât kimdi ve nerede idi? Ertesi gün bir rüya daha gördü. Rüyasında dört mübarek zât ile karşılaştı. Bu zâtlar, Behâeddîn Buhârî, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî, Ali Sebdî ve Vehbî-yi Hayyâtî yâni Terzi Baba hazretleri idiler. Ona şöyle buyurdular: “Aradığını Palu’da bulacaksın. Palulu Şeyh Muhammed Sâminî’nin dâvetine icabet et!”
Bu işaret üzerine Palu’ya hareket etti. O yolda iken Muhammed Sâminî hazretleri de dergâhından Palu’ya gidip, beklediği talebenin kendisine gelmekte olduğunu söyleyerek talebeleri ile birlikte karşılamaya çıktı. Karşılaştıkları yerde onu şefkat ve muhabbetle bağrına bastı.
Sonra onu dergâhına götürüp misâfir etti. Fakat Mahmûd Sâminî hazretlerinin tütün içmesi ve rahatsızlığı sebebiyle gözlerinin çapaklanması dikkatini çekmişti ve “bir şeyh nasıl tütün içer, gözleri çapaklı nasıl böyle dolaşır” diye kalbinde şüpheler ve aklında soru işaretleri olduğundan Hâfız Osman Bedreddîn önce inâbeye (tasavvufi olarak şeyhin müridi olup tarikat dersleri almak) yanaşmadı.
Bu nedenle birkaç günlük misafirlikten sonra ayrılmaya niyetlendi. Osman Bedreddin’in kalbindeki ve aklındaki bu karışıklığa neden olan sorulara manevi olarak vâkıf olan Şeyh Samini Hazretleri, ayrılıp gitmeye niyetli Osman Bedreddin hazretlerine soğuk bir kış günü sabahında:
– Hâfız, Evladım! Tütünün imana zararı var mıdır? diye sorar.
İmam Efendi:
– Hayır efendim yoktur.
-Peki gözdeki çapağın abdeste zararı var mıdır?
İmam Efendi bu sorulardan Şeyh Samini hazretlerinin kalp gözünün açık olduğunu anlayarak mahcup bir tavırla:
-Yoktur, efendim! diye cevap verir.
Şeyh Samini Hazretleri “Doğrudur evladım! Hadi bakalım, bugün misafirlerimiz gelecek bahçedeki bağdan misafirlerimiz için biraz üzüm topla, getir! ” der.
İmam Efendi bu isteğe şaşırır. Çünkü üzüm mevsimi değil ve her yer karla kaplıdır fakat yine de bağa gider, karlarının altındaki üzüm bağındaki asmaları yoklar, yaprakları dökülmüş kurumuş asmalardan başka bir şey yoktur. Geri döner ve Şeyh Samini Hazretlerine durumu izah eder.
Şeyh Samini Hazretleri “Evladım, tekrar git bak! Bakan gözle değil, gören gözle bak !” diye söyler.
İmam Efendi tekrar bağa gider ve çok farklı bir manzarayla karşılaşır. Karların altında yaprakları yemyeşil, üzümleri tam olgunlaşmış bir bağ görür. Bu apaçık kerâmet karşısında, eksikliğin şeyhinde değil kendisinde olduğunun idrâkîne varır. İmam Efendi, üzümle doldurduğu sepeti Şeyh Samini Hazretlerine getirir ve af dileyerek Samini Hazretleri’nin müridi olur ve kısa bir süre içinde icazet alır.
İmam Efendi Hazretleri, Harput ve civar ahalisi için gerek eserleri, gerekse sohbet, irşâd, vaaz ve nasîhatleri ile bir feyiz kaynağı olmuştur. Gülzâr-ı Sâminî adındaki mektübâtı ve Gülbün-i irşâd ve Mecâlis-i Samîniyye adındaki beş cild kasideleri vardır. Sohbetleri üç kitab hâlinde “Sohbetname” adında basılmıştır 1924 yılında Harput’ta dar-ı bekaya irtihal etmiştir.