Dünya Genelinde İnsanların Yüzde 36’sı Başka Bir Ülkede Yaşamak İstiyor

Gerçekleştirdikleri uluslararası ankete katılan kişilerin üçte birinin bir ülkede yaşamayı tercih ettiklerini söylediklerini belirten Gallup International Derneği Kancho Stoychev, “İnsanlar birçok farklı nedenden göç eder. Aslında göç, belli bir dereceye kadar normal, çoğu durumda da olumludur. Bizim çalışmamız, dünya üzerindeki yetişkinlerin yaklaşık üçte birinin göç etmeye gönüllü olduğunu ortaya çıkardı” dedi ve ekledi:

“Mevcut küresel koşullarda bu da normal herhalde. Ancak bir kez daha vurgulamak isterim ki bizimkisi çok genel bir gösterge. Buna rağmen bir insanın yaşadığı yer ve beklediği ya da arzuladığı hayat kalitesi arasındaki ilişkiye dair kişisel algısını yansıtması açısından iyi bir gösterge.

Geçmişteki çalışmalarımızla karşılaştırdığımızda, göç potansiyelinde küçük bir artış kaydettik. Aslında belki bu çok da şaşırtıcı değil. Avrupa’da yaşayanlar dâhil, daha genç jenerasyonlar artık daha mobil.

Dünyanın birçok bölgesindeki kentli fakir kesim, özellikle de gelişmekte olanlar ülkeler diye tabir edilen bölgelerdekiler, daha iyi bir yerde yaşamaya can atıyor. Küçük ülkelerdeki çok başarılı insanlar çoğu zaman küçük bir piyasada yeteneklerini geliştirme potansiyeli bulamıyorlar.

Doğal olarak savaş ve küresel ekonomik kriz dönemlerinde belirsizlikler artıyor ve çoğu zaman göç daha çekici bir hâl alıyor. Açıkçası bunda şaşırtıcı bir şey görmüyorum. Daha genç ve daha fakir insan, daha yüksek göç olasılığı demek.”

Deutsche Welle, 1979 yılından beri dünya genelinde umut, mutluluk ve ekonomik beklentilere dair ölçümler gerçekleştiren İsviçre merkezli Gallup International Derneği’nin başkanı Kancho Stoychev ile yaptığı söyleşide, kuruluşun göçle ilgili son anketinde ulaşılan bulguları ele aldı.

Gallup International son anketlerinde birinde, 57 ülkedeki insanlara başka bir ülkede yaşamayı tercih edip etmeyeceklerini sordu. Üçte biri “Yurt dışına göç etmek isterdim” yanıtını verdi. Bu veriyi aynı konuda geçmişte yapılan anketlerdeki sonuçlarla karşılaştırdığınızda nasıl bir yorumda bulunursunuz?

Kancho Stoychev: Öncelikle, bizim sorumuz sadece yasal bir engel olmadığı takdirde ülke değiştirmeye yönelik genel potansiyel istekliliği ölçmeyi amaçlıyordu. Bir başka deyişle, yaşanılan ülkeyi hemen terk etme doğrultusundaki bir kararı tespit etmekten ziyade, oradaki yaşamdan duyulan genel memnuniyet ya da memnuniyetsizliği belirlemeyi hedefliyordu. Standart istatistikler zaten tüm ülkelere ilişkin gerçek göç verilerini ortaya koyuyor. Bu yüzden o boyut üzerine bir anket yapılmasına gerek yok.

İnsanlar birçok farklı nedenden göç eder. Aslında göç, belli bir dereceye kadar normal, çoğu durumda da olumludur. Bizim çalışmamız, dünya üzerindeki yetişkinlerin yaklaşık üçte birinin göç etmeye gönüllü olduğunu ortaya çıkardı. Mevcut küresel koşullarda bu da normal herhalde. Ancak bir kez daha vurgulamak isterim ki bizimkisi çok genel bir gösterge. Buna rağmen bir insanın yaşadığı yer ve beklediği ya da arzuladığı hayat kalitesi arasındaki ilişkiye dair kişisel algısını yansıtması açısından iyi bir gösterge.

Geçmişteki çalışmalarımızla karşılaştırdığımızda, göç potansiyelinde küçük bir artış kaydettik. Aslında belki bu çok da şaşırtıcı değil. Avrupa’da yaşayanlar dâhil, daha genç jenerasyonlar artık daha mobil.

Dünyanın birçok bölgesindeki kentli fakir kesim, özellikle de gelişmekte olanlar ülkeler diye tabir edilen bölgelerdekiler, daha iyi bir yerde yaşamaya can atıyor. Küçük ülkelerdeki çok başarılı insanlar çoğu zaman küçük bir piyasada yeteneklerini geliştirme potansiyeli bulamıyorlar.

Doğal olarak savaş ve küresel ekonomik kriz dönemlerinde belirsizlikler artıyor ve çoğu zaman göç daha çekici bir hâl alıyor. Açıkçası bunda şaşırtıcı bir şey görmüyorum. Daha genç ve daha fakir insan, daha yüksek göç olasılığı demek.

Verileriniz düşük gelirli ülkelerden katılımcıların göç etmeye daha istekli olduğunu gösteriyor. Analiziniz aynı zamanda, bir katılımcının göç etme isteği ya da motivasyonunda kendi geliri, eğitimi ya da mesleğinin çok az etkisi olduğunu, buna karşın ülkelerdeki genel gelir seviyelerinin daha ciddi bir rol oynadığını ortaya koyuyor. Bundan hangi sonuçlar çıkarılabilir?

Ulusal bazda, düşük gelirli ülkelerdeki insanların, yaşam standardının daha yüksek olduğu bir yere göç etmek istemesi şaşırtıcı değil. Daha iyi imkânlar, daha iyi şartlar, onaylanma için daha fazla seçenek, hatta daha fazla para kazanma şansı sunan bir ülkeye göç etmek gayet anlaşılabilir ve normal.

Göç konusu, şu günlerde yaşam standardı gibi geleneksel faktörlerin yanı sıra aynı zamanda bir görünebilirlik, karşılaştırılabilirlik ve tercih meselesi. Göç şu an bir gereklilikten ziyade bir hareketlilik meselesi. Bu da elbette küreselleşmenin kaçınılmaz bir sonucu.

Anket şaşırtıcı şekilde AB ülkelerindeki insanların AB dışındaki ülkelerdekilere kıyasla göç etmeye daha istekli olduğunu gösteriyor? Bunun nedeni ne olabilir?

Bu soruyu cevaplarken ilk olarak hangi AB ülkelerinde ve hangi AB dışı ülkelerde anket yapıldığına bakmak zorundayız. AB içindeki göç tutarlı: AB ülkelerindeki birçok insan, “Göç ederdik” diyor. Çünkü bunu yapabilirler. Ama bu durumlarda göç genellikle bir AB ülkesinden diğerine şeklinde oluyor. AB içindeki hareketlilik dinamik. Bu aynı zamanda AB vatandaşı olmanın hak ve özgürlüklerinden biri.

Bizim anketimizin kapsadığı AB dışı ülkeler ise Ermenistan, Bosna Hersek, Gürcistan, Kazakistan, Kosova, Moldova, Kuzey Makedonya, Rusya Federasyonu ve Sırbistan. Bu ülkelerdeki hareketlilik ve jeopolitik oryantasyon farklı. Göç etme ihtimaliği var mı? Varsa, nereye?

Çalışmanızda Ukrayna’yla ilgili veri yok. Ukrayna’yı savaş yüzünden mi dışarıda tuttunuz?

Maalesef savaş Ukrayna’da anket gerçekleştirmeyi güçleştiriyor. Ayrıca Ukrayna’nın nüfusunun yaklaşık üçte biri zaten ülkeyi terk etmiş olduğu için anketle elde edilen verinin anlamlılığı konusunda bir soru işareti olacaktı. Kaç kişinin Ukrayna’da kalmaya devam edeceği ve kaç kişinin bu ülkeye geri döneceğini ortaya çıkarmak daha bilgilendirici olabilirdi. Ancak bu da Ukrayna’ya konsantre olmak anlamına gelirdi, oysa bizim anketimizin amacı küresel bir kıyaslama yapmaktı.

Moldova, hem Güneydoğu Avrupa’nın en fakir ülkelerinden biri hem de Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığı nedeniyle en fazla tehdit altında bulunan devletler arasında. Buna rağmen, verilerinize göre nüfusunun sadece yüzde 23’ü göç etmek istiyor. Bu, Bosna Hersek’teki yüzde 48’lik ve Kuzey Makedonya’daki yüzde 42’lik orana kıyasla bir hayli düşük kalıyor. Nedeni ne olabilir?

Göç etmek isteyenlerin çoğu zaten göç etmiş. Ayrıca savaş bazı insanları kalıp ülkelerini korumaya motive ediyor. Belki herhangi bir sebepten olumlu bir şeyler olmasını bekleyen insanlar da olabilir. Ve günün sonunda, bir röportajda doğduğun ülkeye zor zamanlarda sırtını dönmeye istekli olduğunu belirtmek de çok makbul bir şey değil.

Bosna Hersek ve Kuzey Makedonya’da ise durum tamamen farklı. Her iki ülkenin AB üyeliği de çok uzaklarda ve insanlar artık daha fazla beklemek istemiyor. Yaşadığın yerdeki durumun uzun süredir daha da kötüye gittiğini fark edersen, kilit soru “Neden gitmeliyim?” değil de “Neden kalmalıyım?” hâlini alıyor. Bu iki ülkede göç etmeye istekli olanların oranı, AB ortalamasından yaklaşık yüzde 50 daha fazla.

Ukrayna’daki savaş başladığından beri birçok Avrupa ülkesi Rusya’dan da ciddi sayıda göçmen aldı. Bunların arasında askere alınmaktan kaçanlar, savaşa karşı çıkanlar ya da daha demokratik ve açık bir toplumda yaşama arzusunda olanlar vardı. Buna karşın sizin anketiniz Rusya’daki katılımcıların sadece yüzde 15’inin göç etmek istediğine işaret ediyor. Neden?

Bu da şaşırtıcı değil. Birçok çalışma, Rusya’da vatanseverliğin ne kadar yüksek olduğunu ve bizim AB’de şiddetle reddettiğimiz şeylere ciddi oranda destek çıkıldığını ortaya koydu. Tarihsel olarak Rusya zor zamanlarda ulusal bütünleşme seviyesinin yüksek olduğunu birçok kez gösterdi. Ayrıca orada anlatılanların Batı’dakinden tamamen farklı olduğunu ve şu an olanları onaylamayan milyonlarca Rus’un da çoktan ülkeden ayrılmış olduğunu unutmayalım.

Vietnam ya da Hindistan gibi ülkelerdeki düşük oranlar ise daha da kafa karıştırıcı…

Her iki ülke de son 10 yılda ekonomik olarak büyüme kaydetti. Başarılı bir ekibi bırakma isteği hiçbir zaman çok yüksek olmaz. Kültürel ya da dini boyutlar, ulusal kimlik gücü ve gelenekler gibi faktörleri de hesaba katmak lazım. Batı’da biz hâlâ aşırı derecede Avrupa odaklıyız. Hâlâ dünyanın merkezinin biz olduğumuza inanıyoruz. Oysa tarihsel gerçek şu ki bizim hâkimiyetimiz, Hindistan ve Çin gibi ülkelere ya da Pers, Babil ve Bizans’a kıyasla daha kısa sürdü.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir