Dorothy Day Kimdi? Katolik Bir Anarşistin Radikal Hayatı

8 Kasım 1897’de New York’ta orta sınıf bir ailede dünyaya gelen Dorothy Day, gençilk yıllarında ailesiyle birlikte Chicago’ya taşındı ve 1914’te Illinois Üniversitesi’nde eğitimine başladı.
Haber Merkezi / İki yıl sonra üniversiteden ayrılan Dorothy Day, aynı dönemde sosyalist fikirlerle tanıştı.
1916’da New York’a dönerek gazeteciliğe başlayan Dorothy Day, The Call ve The Masses gibi sol eğilimli yayınlarda yazdı ve Greenwich Village’da bohem bir çevrede yaşadı; sanatçılar, yazarlar ve radikallerle vakit geçirdi.
1917’de kadınların oy hakkı için Beyaz Saray önünde düzenlenen protestolara katılan Day, bu nedeniyle hapse girdi. Hapishane deneyimi, Day’in yoksulların ve ezilenlerin mücadelesini daha yakından tanımasını sağladı.
Dorothy Day’in özel hayatı da oldukça çalkantılıydı. Forster Batterham ile evlilik dışı ilişki yaşamaya başlayan Day, 1927’de kızı Tamar’ı dünyaya getirdi.
Day’in evlilik dışı çocuk sahibi olması, o dönemin toplumunda dikkat çekici bir durumdu. Forster Batterham ateistti ve evliliğe karşıydı, bu durum Dorothy Day’in manevi arayışını etkiledi.
Tamar’ı dünyaya gelişi ise, Dorothy Day’in hayatında köklü bir değişikliğe neden oldu ve 1927’de Katolikliğe geçiş yaptı. Day, o dönemde “Tanrı’ya inanıyordum ama Kilise’ye değil” diyerek bu iç çatışmasını özetlemiştir.
Dorothy Day, aynı dönemde The Eleventh Virgin (1924) adlı yarı otobiyografik bir roman yazdı, ancak daha sonra bu kitaptan utanarak baskılarını satın alıp yaktığı söylenir.
Katoliklik öncesi Dorothy Day, asi bir gazeteci, feminist ve sosyalistti; entelektüel birikimle dolu bu yıllar, onun sosyal adalet mücadelesinin temelini attı. Katolik olduktan sonra bu enerjisini inancıyla birleştirerek bambaşka bir yola yöneldi.
Day, gazetecilik kariyerinde sosyal meseleleri ele aldı ve “The Catholic Worker” adlı gazeteyi çıkardı. Kadın hakları, işçi hakları ve savaş karşıtlığı gibi konularda aktifti; 1917, 1955, 1957 ve 1973’te olmak üzere defalarca hapse girdi.
Anarşist görüşleri benimseyen Day, hem dindarlığı hem de radikal duruşuyla tanındı.
Katolik Kilisesi tarafından “Tanrı’nın Hizmetkârı” unvanıyla anılan Dorothy Day için azizlik süreci başlatılmıştır.
Katolik Sosyal Adalet
Katolik Sosyal Adalet, Katolik Kilisesi’nin insan onuru, dayanışma ve ortak iyilik gibi temel ilkeler üzerine kurulu öğretisidir. Bu kavram, bireylerin ve toplulukların haklarını korumayı, yoksullukla mücadele etmeyi ve adil bir toplum inşa etmeyi amaçlar.
Dorothy Day gibi isimler, bu öğretiyi pratikte uygulamış önemli figürlerdir.
Katolik Sosyal Adalet, 19. yüzyılda Papa XIII. Leo’nun Rerum Novarum (1891) ansiklopedisiyle resmi bir çerçeveye kavuştu ve zamanla gelişti.
Katolik İşçi Hareketi
Katolik İşçi Hareketi (Catholic Worker Movement), Dorothy Day ve Peter Maurin tarafından 1933’te ABD’de kurulan, Katolik Sosyal Adalet ilkelerini hayata geçirmeyi amaçlayan bir topluluk ve harekettir.
Büyük Buhran’ın ortasında doğan bu hareket, yoksullara doğrudan yardım sağlamayı, sosyal adaleti savunmayı ve pasifist bir duruş sergilemeyi hedefledi. Hem pratik hem de felsefi bir yaklaşımı birleştiren bu oluşum, bugün bile etkisini sürdürmektedir.
Hareket, 1 Mayıs 1933’te The Catholic Worker gazetesinin ilk sayısıyla başladı. Day, gazetecilik deneyimini kullanarak bu yayını 1 Penny’ye satarak geniş kitlelere ulaştırdı.
Peter Maurin ise hareketin ideolojik mimarıydı ve kişiselcilik (personalism) felsefesini öne sürdü. Bu felsefe, bireyin sorumluluğuna vurgu yaparak devletin veya kurumların değil, insanların doğrudan birbirine yardım etmesi gerektiğini savunuyordu.
Katolik İşçi Hareketi, kapitalizmin ve komünizmin ötesinde bir yol önerdi.
Dorothy Day’in Rolü
Day, hareketin yüzü ve kalbiydi. Kendi yoksulluk deneyimleri ve gazetecilik becerileriyle, mesajı halka ulaştırdı.
Katolik olduktan sonra inancını aktivizmle birleştirdi; yoksullarla aynı masada yemek yiyerek dayanışmayı somutlaştırdı. Onun liderliğinde hareket, hem dindarları hem de seküler aktivistleri etkiledi.
Bugün ABD’de ve dünyada 200’den fazla Katolik İşçi topluluğu var. Hareket, bağımsız bir şekilde işliyor; merkezi bir otorite yok, her topluluk kendi bölgesinde ihtiyaçlara göre hareket ediyor.
Çevre adaleti, göçmen hakları ve savaş karşıtlığı gibi güncel meselelerde hâlâ aktif.
Katolik İşçi Hareketi, Dorothy Day’in “sevgi eyleme dökülmedikçe ölüdür” anlayışını yansıtır.