DEM Parti’den Erdoğan’a Yanıt: Kayyımları Uzaylılar Mı Atadı?
Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Erdoğan’ın ‘İktidarımızda belediyeleri siyasi rengine göre ayırmadık…’ sözlerine verdiği yanıtta, “Bizi siyasi rengimize göre ayırmamış. Ben AKP Genel Başkanına sesleniyorum; kayyımları uzaylılar mı atadı?” dedi ve ekledi:
“Belediyelerimize kayyım atayan onlar değilmiş gibi konuşuyorlar. Halkın siyasi tercihlerine saygı duymayan onlar. Yalan söyledikleri zaman yüzleri de kızarmıyor. Çünkü bu onları gerçek yüzü. Merak etmeyin. Sandıktan çıkan HDP’nin rengine tahammülü olmayanlara karşı 31 Mart’ta kazanacağımız büyük zafer ile onlara yanıt olacağız. Onların yalanları 31 Mart’ta sandıklardan geri dönecek. Yaptıkları bütün siyasi ayrımcılığın, gaspın kayyım yolsuzluklarının hepsini bizler sandıklardan geri çevireceğiz.”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Meclis Kadın Grubu toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. MA’nın aktardığına göre; Hatimoğulları, Santa Maria Katolik Kilisesi’ne dönük saldırıyı kınayarak, “Size atılan bir kurşun, bir fiskeyi bize atılmış sayarız. Hiçbir şekilde biz burada bulunan farklı halklardan, inançlarda yoldaşlarımızın IŞİD gibi karanlık güçler tarafından hedef haline getirilmesine müsaade etmeyeceğiz. Katolik halkımızın ve Hristiyan halkımızın yanındayız” dedi.
Türkiye’nin en temel sorunun Kürt sorunu olduğunu ve bu sorunun demokratik ve barışçıl yöntemler ile çözülmesi gerektiği dile getiren Hatimoğulları, annelerin bu nedenle Adalet Nöbeti’ne girdiğini söyledi. Hatimoğulları, “İktidar, Kürt halkının onurlu ve barış talebine ne yazık ki silahla, tankla, topla, SİHA’larla, İHA’larla cevap veriyor. Oysa Kürt halkının talebi onurlu bir barıştır. Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit yıllardır devam etmektedir. Bu durumu protesto etmek için cezaevlerinde siyasi tutsaklar açlık grevi başlattı.
Bu açlık grevini desteklemek üzere dışarıda Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında analar adalet nöbetinde. Bir yandan açlık grevleri sürdürüyor, analar dışarıda bir yandan adalet nöbetini beraber sürdürüyorlar. Onların talepleri tıpkı cezaevinde esir tutulan, siyasi rehine tutulan çocukları ve yoldaşları gibi Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi ağırlaştırılmış tecridin kalkması ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşmasıdır” diye konuştu.
Hatimoğulları, siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin İmralı tecridinin kaldırılması ve Kürt sorununun çözümü için Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması talepleriyle 1-15 Şubat tarihleri arasında yapılacak “Büyük Özgürlük Yürüyüşü”ne değindi. Hatimoğulları, “1 Şubat’ta Kars ve Van’dan iki kol şeklinde başlayacak olan büyük özgürlük yürüyüşü, 15 Şubat’a kadar devam edecek. Peki bu yürüyüşün amacı nedir? Bu yürüyüşün amacı cezaevlerinde başlayan açlık grevlerinin ve adalet nöbeti ile aynı amacı taşımaktadır.
İmralı tecridinin ortadan kalkması ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi. Ve elbette ki bu yürüyüşteki her uğrak alanlarımızda çeşitli yerlerde kadınlarla, işçilerle, emekçilerle buluşmalar. Türkiye’de yaşanan bütün sorunların Kürt sorunuyla bağlantısını kuran bir yerden bu yürüyüşümüz gerçekleşecek. DEM Parti olarak bizler de bu yürüyüşte yerimizi alacağız. Ama sadece DEM Parti olarak değil, aydınlar, yazarlar, bu ülkede demokrasi isteyen güçlerin temsilcileri de bizlere eşlik edecekler” diye kaydetti.
PKK Liderine yönelik tecride tepki gösteren Hatimoğulları, tecridin “insanlık suçu” olduğunu ifade etti. Hatimoğulları, şöyle devam etti: “Bizler DEM Parti olarak diyalog ve müzakere partisi olarak çağrımızı buradan yineliyoruz. Türkiye’de 84 milyon yurttaşımız bu savaş ve çatışma ortamından etkilenmektedir. Kürt halkına diz çöktürmek için çöktürme planını devreye koydular. Dört parça Kürdistan’da, Rojava’da, Türkiye’de bu plan işlemedi. Kürt halkı değil diz çökmek dört parça Kürdistan’da sesini bütün dünyaya duyuracak kadar güçlü bir örgütlenmenin içine girmiş durumdadır. Bu direnişi bu şekilde kıramazsınız.
Rusya Ukrayna savaşı, İsrail Filistin, Suriye, Rojava, Irak, Federe Kürdistan, İran, Pakistan karmakarışık. Kızıldeniz’de konumlanmış olan gemilerin namluları adeta halkların üzerine dönmüş durumda. Burada altını çizdiğim şeye hep berabere çok dikkat edelim. Savaş bir genişleme eğilimi içerisindedir. Bütün bölgemizi ciddi bir şekilde savaşla karşı karşıyadır. Türkiye bu denklemden asla azade değildir. İşte bizler o yüzden diyoruz ki Kürt sorununu çözelim ki dışarıya karşı da bu savaş atmosferine karşı de bir toplumsal bütünlük içerisinde hep birlikte Türkiye halkları olarak dayanışma içinde karşı koyabilmeyi başarabilelim. Bakın birlikte var olmazsak, küresel saldırıların karşısında birlikte yeniliriz. Bu cümleye hep birlikte dikkat edelim.
Özellikle iktidar partisine sesleniyorum. Dediğimizi iyi anlamalarını iyi idrak etmelerini istiyorum. Bu cümleyi tekrar ediyorum. Birlikte var olmazsak küresel saldırılar karşısında birlikte yeniliriz. Cezaevlerinden, adalet nöbetinden, büyük özgürlük yürüyüşünden demokrasinin sesi yükselecek. Barış talebi yükselecek. Gelin bu taleplere Türkler, Araplar, Ermeniler, Lazlar, Çerkezler, Popmaklar ve burada sayamadığım bütün halklar ve inançlar olarak bu sese hep beraber kulak verelim.
Savaş çığırtkanlığı yapan erkek akla karşı biz kadınlar barışı inşa etme cesaretini hep birlikte büyütmek durumundayız. Türkiye’nin batısındaki değerli kadınlara sesleniyorum; ülkedeki çatışma süreci devam ettikçe, ülkede baskı düzeni artıyor, ülkenin siyasi iklimi gittikçe sertleşiyor. Demokrasi, kadın hakları, insan hakları, doğa hakları bütün bunlar hepsi toprağa gömülüyor. Adeta biz bunlardan artık bahsedemez ve bu konudaki haklarımızı talep edemez bir duruma getiriliyoruz.
Daha çok kadın şiddete uğruyor, daha fazla kadın cinayeti işleniyor böylesi atmosferlerde. Yaşadığımız yoksulluk da bütün bunların cabası. Asgari ücrete zam yapıldığı ayda sadece bir ay içerisinde 700 ürüne zam geldi. Bazı ürünlere 2 kez bazı ürünlere 3 kez zam geldi. Bizler çok derin bir yoksullukla karşı karşıyayız. Hak talep etmeye kalkışınca açız açıktayız, evsiziz kira ödeyemiyoruz, fatura ödeyemiyoruz dediğimizde ise ‘oturun yerinize siz ‘teröristsiniz’ yaftalamasını yapıyorlar bizlere.”
Buradan Türk kadınlarına seslenmek istiyorum; Kürt anaları sizlere barış elini uzatıyor. ‘Gelin Kürt sorununu hep beraber el ele vererek çözelim’ diyorlar. ‘Yaşanan acıları biz Kürt ve Türk kadınları olarak hep birlikte çözebiliriz’ diyorlar. Bizler kadınlar olarak el ele verirsek, bize zorla ezberletilmiş bu Kürt düşmanlığını bir kenara bırakmayı başarabilir. Türk kadınları, Kürt kadınları, Arap kadınları bu ülkede bulunan bütün farklı halklardan kadınlarla el ele tutuşarak, barışı hep beraber kurabiliriz. Gelin kadınlar olarak barış konusunda daha kararlı olalım, daha iradeli olalım. Hep birlikte silahları toprağa gömelim. Anadolu ve Mezopotamya topraklarında barış ağacı yükselsin. Hep birlikte barış diyelim.”
Hatimoğulları, kadınlara dönük baskılara da işaret ederek, şunları söyledi: “Bakın geçen hafta İstanbul Yedikule hastanesinde görevli doktorun bir hemşireye gerçekleştirdiği cinsel saldırı tüm delileri ve failin kabulüne rağmen faili aklama çalışmaları devam etti. Yine bir kaç gün Ankara’da Ayşegül katledildi. Daha kaç kadının öldürülmesini bekliyoruz. Daha kaç kadının ölümünü erkek yargı izleyecek.
İşte çalıştaylara konu olması gereken konular bunlar ama onlar nafaka kadını alırız konuşuyorlar. Sevgili kadınlar bizler yaşamak için doğduk. Erkekler tarafından katledilmek için doğmadık. Yaşam hakkı en önemli haktır. Yaşama hakkı olmadıktan sonra geri kalan hiçbir hakkın anlamı yoktur. Biz kadınlar yaşamak için birbirimize tutunarak birbirimizden güç almaya devam edeceğiz. Örgütleneceğiz. Hep beraber kazanacağız.
Yerel seçimin arifesindeyiz. Elbette şu anda yerel seçenimler Türkiye’nin gündeminde. Yerel seçimler aynı zamanda DEM Parti olarak bizlerin de en önemli gündemi. Biliyorsunuz bizler çok güçlü bir halk oylaması gerçekleştirdik. Kürdistan illerinde belediye eş başkan adaylar, belediye meclis üyelerinin, çok önemli bir çoğunluğunu halkımız seçti. Dün Amed’de aday tanıtımı programı vardı.
Oradan büyük bir coşkuyla ve enerjiyle geldim. O salonda halkın iradesini gördük. O salonda demokrasinin asıl tecelli edebileceğini, Türkiye ve dünya halklarına, DEM Parti olarak nasıl öğrettiğimizi gördük. Salon cap canlıydı, dip diriydi. Salon umut doluydu. Umut o salondan doldu taştı. Kürdistan ve Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı.
Aday tanıtımı yaparken elbette bizim geleneğimiz olan bizim açımızdan olmazsa olmaz çalışanlarımızkadın meclisinin özgün çalışmalarıdır. Kadın çalışmalarımızın özgünlüğüdür. Kadınlar rengarenk giyinmişti. Her biri kendi geleneğini yansıtıyordu. İşte DEM Parti bu demektir. DEM parti o fotoğrafa bakıldığında görülecektir ki Anadolu’dur, Mezopotamya’dır, Türkiye’dir. DEM Parti, siyaset sahnesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan tek parti. DEM Parti, bu halkın, bu ülkenin ve en çok da kadınların gözbebeğidir.
Başta kadınlar olmak üzere halkın güçlü sahiplenmesiyle kayyımları göndereceğiz. Bu arada şunu söyleyeyim; AKP genel başkanı dünkü konuşmasında şöyle bir söz sarf etmiş: ‘İktidarımızda belediyeleri siyasi rengine göre ayırmadık…’ Bizi siyasi rengimize göre ayırmamış. Ben AKP Genel Başkanına sesleniyorum; kayyımları uzaylılar mı atadı? Belediyelerimize kayyım atayan onlar değilmiş gibi konuşuyorlar. Halkın siyasi tercihlerine saygı duymayan onlar. Yalan söyledikleri zaman yüzleri de kızarmıyor. Çünkü bu onları gerçek yüzü.
Merak etmeyin. Sandıktan çıkan HDP’nin rengine tahammülü olmayanlara karşı 31 Mart’ta kazanacağımız büyük zafer ile onlara yanıt olacağız. Onların yalanları 31 Mart’ta sandıklardan geri dönecek. Yaptıkları bütün siyasi ayrımcılığın, gaspın kayyım yolsuzluklarının hepsini bizler sandıklardan geri çevireceğiz.
Buradan DEM Parti’yi yeterince tanımayan kadınlara seslenmek istiyorum; Lütfen DEM Parti’nin çalışmalarını tek tek takip edin. DEM Parti kadınların lehine sosyal çalışmaların içinde bulunan neredeyse tek partidir. Kadınlar böylesi bir partiyi daha çok sahiplenmeli. Kendi sorunlarını dile getiren, yerel yönetim anlayışında kadınları merkezine alan bir anlayışa kadınlar daha fazla izleme ve sahip çıkmalıdır. DEM gelir, devran döner. DEM gelir, devran döner. İşte bu bizim kampanyamızın yeni sloganı. Dem gelecek ve devran dönecek. Bizler geleceğiz, kadınlar gelecek, gençler gelecek, işçiler gelecek, emekçiler gelecek barış anaları gelecek.”