DEM Parti’den CHP İle Görüşme Açıklaması: Henüz Netleşen Bir Şey Yok
Partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenleyen DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, CHP ile yapılan görüşmeye ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Görüşme sonrası sizin de takip ettiğiniz gibi ortak bir açıklama yapıldı. Bu açıklamada da ifade edildiği gibi yerel seçimler, kayyım rejimi, yargı krizi, ekonomik kriz, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü gibi pek çok başlıkta fikir alışverişinde bulunuldu” dedi ve ekledi:
Haber Merkezi / “Ayrıca kent uzlaşısı kapsamında yerel seçimlerde güçbirliği yapılabilir mi yapılamaz mı, yapılması muhtemel yerler nereler olabilir, buna dair bir çalışma yürütülebilir mi gibi konuların konuşulduğunu kendileri de açıkladı. Her iki partinin ilgili komisyonları çalışmaları yürütecek. Henüz netleşen bir şey yok. Çalışmalar ilerledikçe kamuoyu düzenli bir biçimde bilgilendirilecek. Tüm süreçlerde ola geldiği gibi açık ve şeffaf bir biçimde bunları sizlerle paylaşacağız.”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında partisinin ön seçim hazırlıklarına ve siyasi gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Doğan, şunları söyledi:
“Partimizin aylardır ince eleyip sık dokuduğu, üzerinde çok büyük bir titizlikle çalıştığı ön seçimlerin arifesindeyiz. Türkiye siyasi tarihinin en kapsamlı seçimine sayılı saatler kaldı. Bizim için hem bir ilk hem değil. Çünkü doğrudan demokrasinin işletilmesi yalnızca dışa dönük bir talebimiz değil. Her zaman halkların iradesinin doğrudan sandığa yansıdığı, seçimlere yansıdığı yöntemleri tercih ettik. Hem genel seçimlerde hem yerel seçimlerde böyle bir gelenekten geliyoruz ama bir yandan da bir ilki gerçekleştiriyoruz. Aylardır sürdürdüğümüz tartışmalarda bize oy verenlerin, gönül verenlerin, gözü kulağı bizimle birlikte olanların bir talebi oldu.
Kendi şehirlerimizi yönetecek adayları biz seçmek istiyoruz dediler ve biz de parti olarak kolaylaştırıcılık rolü üstlendik bu talebin gerçekleşmesi için. Bu hafta sonu, yani 13-14 Ocak’ta 90 seçim bölgesinde sandıklar kurulacak ve 100 bine yakın delege sandık başında olacak. Bazı şehirlerden örnekler vererek rakamlar paylaşmak isterim. Sadece Diyarbakır’da 20 bin kişi sandık başına gidecek. Mardin, Van, Batman ve koşullarımızın el verdiği 90 seçim bölgesinde en kapsamlı şekilde doğrudan demokrasinin işleyebilmesi için tüm hazırlıklarımızı tamamladık. Kalan eksiklerimizi de bu son saatlerde gidermeye çalışıyoruz.
Böyle bir pratiği ilk kez hayata geçiyoruz. O yüzden haftalardır boşuna bir demokrasi şöleni tanımlaması yapmıyoruz. İçini, altını ve sahaları dolduruyoruz. Partimizin adayını değil aslında o ili, ilçeyi, beldeyi yönetecek adayı seçiyoruz. Yaklaşımımızı da bu titizlikle ele aldık. Bütün çalışmalarımızı aynen bu incelikle ve hassasiyetle yapmaya çalıştık. Ön seçim yapılacak her yerde tıpkı buradaki gibi bir heyecan var, yalnızca bir farkla. Alışılageldik siyasi partilerde gördüğünüz gibi Genel Merkezimiz dolup taşmıyor. Yani Genel Merkezde bir aday pazarlığı olmuyor. İl, ilçe, belde parti binalarımız da dolup taşmıyor. Nereler dolup taşıyor?
Sokaklar, mahalleler, alanlar dolup taşıyor. Çünkü aday adayları propagandalarını yapıyor. Dolayısıyla aslında yalnızca sokaklarda, mahallelerde yapmıyorlar. Şöyle bir örnek uygulama da yaptık. Adaylarımız canlı yayında kayyımlara karşı projelerini anlatıyorlar; kadınlar, gençler, ekoloji için ne yapacaklarını anlatıyorlar. Aday adayları ilkelerimiz, programlarımız ve tüzüğümüz çerçevesinde nasıl bir yönetimi hayata geçireceklerini de günlerdir anlatıyor. Canlı yayınlar başladı dünden bu yana. 3 büyükşehir için.
Van, Mardin ve bu akşam da Diyarbakır için. Kimler oylanacak bu hafta sonu onu da sizlerle paylaşmak isterim. Bu hafta sonu 90 seçim bölgesinde belediye eş başkanı, belediye meclisi üyesi ve il genel meclis üyesi aday adayı olarak toplam yaklaşık 4000 kişi yarışacak. Sadece PM üyelerimizin oy kullanmayacağını yaptığımız açıklamalarda söylemiştik. Aslında kent uzlaşısı kavramının bir başka alameti farikası da bu. Kent uzlaşısı, kamuoyunda takip ettiğimiz kadarıyla dar bir biçimde tartışılıyor.
Kent uzlaşısı yalnızca güç birliği, işbirliği yapmak ya da demokrasi güçleriyle veya siyasi partilerle buluşmak üzere geliştirdiğimiz bir kavram değil. Yerel seçimlerdeki gibi bir taktik ya da strateji değil. Yalnızca böyle ele almamak gerekiyor. Biz kent uzlaşısını ön seçimde de uyguluyoruz. Ne demek kent uzlaşısı, nasıl yansıyor ön seçimlere? O kentlerde, seçim bölgelerinde oy kullanacak delegasyon işte bu kent uzlaşısı çerçevesinde belirlendi.
Nasıl yapıldı? Şehirlerin en geniş çeperine ulaşılarak yapılmaya çalışıldı. Dolayısıyla yalnızca partimizin, bileşen partilerimizin üyeleri değil; başından beri söylediğimiz gibi STK ve meslek örgütleri, partimizin eski yönetici ve çalışanları, dünden bugüne bizimle yürümüş herkes, temsilcileri ve bizzat kendileri delege olarak oy kullanabilecek. Her bir delege toplam 3 oy kullanacak. Belediye başkan aday adayı, il genel meclisi aday adayı ve belediye meclis üyesi adayı olmak üzere 3 oy kullanacaklar. Tabii ki eşit temsiliyet ilkesinden vazgeçmiyoruz, daha da çok sahipleniyoruz. Özellikle başından beri kadınlara çağrımız var.
Tüm adaylıklarda bir kadın ve bir erkeğe oy verilecek. 5 bine yakın parti çalışanımız, milletvekillerimiz, danışmanlar, PM ve MYK üyelerimiz sahada ön seçim boyunca çalışıyor olacaklar. Her ön seçim bölgesinde de hiçbir adaletsizliğin yaşanmaması için, eşit ve demokratik bir yarışın gerçekleşebilmesi için gerekli komisyonlar kuruldu. İtirazlar alınacak. İtirazlar olursa bunun için seçim komisyonları ve gerekli mekanizmalar oluşturuldu. Ön seçimlerde herhangi bir aday yüzde 50+1 oranında oy alamazsa ikinci seçim yapılacak. İkinci turda en fazla oy alan isim DEM Parti’nin belediye eş başkan adayı olacak.
“Kayyımların bileti kesildi, onları 31 Mart’ta gönderiyoruz”
Yine çok merak edilen başka bir şey. Sandıktan çıkan sonuca Genel Merkezimiz nasıl davranacak? Bir kez daha tüm açıklığıyla söylüyorum ki sandıktan çıkan sonuç partimizin kabul edeceği, saygılı olacağı bir sonuçtur. Kimsenin bundan şüphesi olmasın. O yüzden tüm delegelere özellikle kendi iradelerini yansıtacak adayları seçebilmek için sandık başında olma, sandık güvenliğini sağlama ve oylarına sahip çıkma çağrımızı yineliyorum.
Bu ön seçim yaklaşımıyla bir kez daha yerel demokrasiyi ve yerelin iradesini daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bunu pratiğimizde de ortaya koyuyoruz. Hile hurda, oy taşıma, seçmen kaydırma, mükerrer oy kullanma ne yaparlarsa yapsınlar kazanacağız. Bu konuda kesin kararlıyız, hiç yolu yok. Kayyımların bileti kesildi. Biletlerinin kesildiğini sizler de göreceksiniz. 31 Mart’ta kayyımları gönderiyoruz. Hileden söz etmişken bazı örnekler vermek isterim. Bugün de haberlerde yer alıyordu.
Bakın seçim bölgem Şırnak’a gidelim. İşsizlik ve yoksulluk nedeniyle göç veren bir şehir. Seçmen sayısı yerel seçimlere aylar kala birdenbire 8342 kişi Şırnak Merkez’de artmış. Daha çok örnek verebilirim. Bu kadar göç veren bir şehirde nasıl olur da seçime aylar kala seçmen sayısı 8342 kişi artabilir? Yine bir diğer örnek Iğdır’da iki yeni mahalle ve en az 4361 şüpheli seçmen kaydı var. 7 ay önceki seçimde olmayan bir adreste toplam 743 erkek, seçmen olarak kaydedilmiş. Adres sorgulama sisteminde buranın emniyet müdürlüğü olduğunu tespit ediyoruz. Iğdır İl Emniyet Müdürlüğünde belli ki 743 polis ikamet ediyor. Iğdır ilinde demek ki polisler evden online çalışıyorlar. Bunun başka izahı olamaz. Bu saydıklarım tespit ettiklerimiz, tespit edemediklerimiz de var.
Şu bilinsin ki tespit etmek üzere çalışıyoruz. Saha da çalışıyoruz, burada da çalışıyoruz. Hukuk Komisyonumuz çok yakından takip ediyor. İl ve ilçe örgütlerimiz de öyle. Milletvekillerimiz, PM ve MYK üyelerimiz seçmen kayıtları üzerinde çalışıyor. İtiraz başvuruları hazırlandı. Her bir hileli seçmen kaydı için gereken hukuki süreç de başlatılacak. Tekrar ediyorum; mükerrer oy, hayali seçmen kayıtları, seçmen taşıma, mazbata gaspı, ne yaparlarsa yapsınlar kayyımları göndereceğiz. Bu konuda kesin kararlıyız.
Birinci ve ikinci parti olarak çıktığımız yerlerde hazırlıklarımızın süreceğini, koşullarımızın el verdiği her yerde ön seçim yapacağımızı daha önce duyurmuştuk. Bunun da kent uzlaşısı kapsamında olacağını söylemiştik. Türkiye’nin geri kalan yerlerinde, batısında ilk etapta aday göstereceğimiz 27 ilçeyi geçenlerde açıklamıştık. Merkezi Seçim Koordinasyonumuz ve Yerel Yönetimler Kurulumuzun çalışmaları ve sunumları doğrultusunda ilerleyen bir çalışma var. Aşama aşama bu konuya ilişkin açıklamalar yapacağımızı; aday göstereceğimiz yerler, aday göstermeyip güç birliği yapacağımız yerler olacağını daha önce de ifade etmiştik.
Bu doğrultuda aday göstereceğimiz bazı yeni yerleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Ankara, Antalya, Bolu, Konya, Kocaeli, Kayseri, Samsun olmak üzere toplam 7 ilde aday göstereceğiz. Aday göstereceğimiz yerlere ilişkin çalışmalar tamamlandıkça aşama aşama sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Gözünüz kulağınız bizde olmaya devam etsin. Seçimin kilit partisi olduğumuzun farkındayız. Bu bilinçle ve sorumlulukla hareket ediyoruz. Çalışmalarımız netleştikçe de sizlerle açık ve şeffaf bir biçimde paylaşıyoruz.
“Her iki partinin ilgili komisyonları çalışmaları yürütecek”
Şimdi merak edilen bir başka konu da muhtemelen dün Cumhuriyet Halk Partisi ile yapılan görüşme. Sorular gelmeden bununla ilgili bir özet yapmak istiyorum. Dün Eş Genel Başkanlarımız başkanlığındaki bir heyet CHP’ye iadeyi ziyarette bulundu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve heyetiyle bir görüşme gerçekleşti. Görüşme sonrası sizin de takip ettiğiniz gibi ortak bir açıklama yapıldı. Bu açıklamada da ifade edildiği gibi yerel seçimler, kayyım rejimi, yargı krizi, ekonomik kriz, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü gibi pek çok başlıkta fikir alışverişinde bulunuldu.
Ayrıca kent uzlaşısı kapsamında yerel seçimlerde güçbirliği yapılabilir mi yapılamaz mı, yapılması muhtemel yerler nereler olabilir, buna dair bir çalışma yürütülebilir mi gibi konuların konuşulduğunu kendileri de açıkladı. Her iki partinin ilgili komisyonları çalışmaları yürütecek. Henüz netleşen bir şey yok. Çalışmalar ilerledikçe kamuoyu düzenli bir biçimde bilgilendirilecek. Tüm süreçlerde ola geldiği gibi açık ve şeffaf bir biçimde bunları sizlerle paylaşacağız.
Soru: CHP ile yapılan görüşme için detay verdiniz ama sonraki süreçte ortaklaşmaların yöntemine dair açıklık getirebilir misiniz?
Açıklamamda değindiğim gibi bir ortaklaşma olacak mı olmayacak mı? Henüz bu konuda netlik kazanmış bir şey yok. Bunlarla her iki partinin ayrı komisyonları tarafından karşılıklı bir biçimde değerlendirilecek. Kent uzlaşısı çerçevesinde bir mutabakat gelişirse olgunlaştığı zaman sizlerle paylaşılacaktır. Ancak henüz paylaşmaya değer bir durum söz konusu değil.
Soru: Selahattin Demirtaş 14 Mayıs seçimlerinin ardından aktif siyaseti bıraktığını söylemişti. Geçtiğimiz günlerde Eş Genel Başkanlarla görüşen Demirtaş, partiye önerilerde bulundu mu? Demirtaş DEM Parti ile siyasete geri mi döndü?
Demirtaş zaten siyasette. Aktif siyaseti bırakma açıklamasından sonra da savunmalarında nasıl siyasetin içerisinde olduğunu görmüşsünüzdür. Keşke geri dönebilse, keşke bu haksız ve hukuksuz tutuklamalar sona erse ve içeride rehin tutulan tüm siyasetçilerimiz çıkıp kaldıkları yerden devam edebilse. Zaten haksız bir şekilde hapisteler. Dolayısıyla siyasetçilerimiz oldukları yerden siyasete devam ediyorlar. Ne vazgeçtiler ne ayrıldılar ne de böyle bir durum söz konusu. Bunu savunmalarından da görüyoruz. Aylardır sürüyor Kobani Kumpas Davası. Siyaset bizim geleneğimizde yalnızca bir siyasi partide şu anki hukuksuz uygulamalara göre tariflenen ya da onların izin verdiği ölçülerde yapılabilen bir şey değil.
Soru: Partinizin cezaevlerinde süren açlık grevlerine ilişkin yaklaşımı nedir?
Partimizin açlık grevlerine ilişkin yaklaşımı son derece nettir. Partimiz uzun yıllardır Kürt sorununda barışçıl ve demokratik çözümün mücadelesini veriyor. Sayın Öcalan’ın konudaki rolünün ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor. Partimize oy verenlerin talepleri de yansıyor zaten. 100’ü aşkın cezaevinde yüzlerce siyasi tutsak 27 Kasım’dan bu yana açlık grevinde. Talepleri Kürt sorununa demokratik çözüm ve Sayın Öcalan’a özgürlük. Aynı zamanda Barış Annelerinin Diyarbakır, Van, İzmir, Adana, Mersin ve İstanbul’da adalet nöbetleri var. Barış Anneleri kaygılı. Kendilerini ziyaret eden milletvekili ve yöneticilerimize, barış aktivistlerine ilettikleri talepleri tahmin etmek zor değil.
Açlık grevlerinin dönüşümsüz bir hale gelmemesi, hapislerden cenazelerin çıkmaması ve bu konuda hükümetin adım atması için çağrıda bulunuyorlar. Seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Çeyrek asırdır süren bir tecritten, 100 yıllık Kürt sorunundan bahsediyoruz. Her açıklamamızda önümüzdeki yerel seçimlerin partimiz için belediye seçimlerinden ibaret olmadığını söylüyoruz. Olağanüstü koşullarda seçimleri karşılıyoruz. Süren çatışmaları ve Kürt sorununun çözümsüzlüğündeki ısrarı, geliştirdiğimiz politikalar ve karşılaştığımız engellemeleri bütün anti demokratik işleyiş ile birlikte ele almak gerekiyor. Sayın Öcalan’ın tecrit koşullarına ilişkin söz kurmadığımız gün yok. Niye her gün bu konuya dair açıklama yapmak gereği duyuyoruz?
90’lardan bu yana Türkiye’nin çatışma çözümü deneyimine bakalım ve Öcalan devreye girdiğinde yaşananları hatırlayalım, çatışmasızlığın kazandırdığını hatırlayalım. Dolayısıyla tecrit son bulmalıdır. Bu konuda girişimlerimiz oldu, oluyor. Milletvekilleri olarak Adalet Bakanlığına başvurduk. Grup Başkanvekillerimiz görüşmeye ilişkin açıklama yaptı. Dilekçelerimizi Adalet Bakanlığına sundular. Bunlar iletişim kanallarının açılması için verdiğimiz ilk dilekçiler değil. Bundan önceki dönemlerde de oldu. Bu kadar uzun süreli, kanunsuz, hukuksuz bir tecrit yapılamaz. Kişiye özel bir uygulama yapılamaz.
Ailesi ve avukatları ile görüştürülmüyor. Sadece kendisi değil kendisiyle birlikte olan diğer tutsaklar da görüştürülmüyor. Hiçbir haber alınamıyor. AİHM’e de yapılmış sayısız başvuru var. Bu konunun kaygı yaratıyor olması kamuoyu tarafından anlaşılır olmalı. Bu yalnızca DEM Parti’nin görevi değil. Bu kayyım meselesi gibi yalnızca DEM Parti’yi ilgilendiren bir konu olmamalı. Öcalan’ın barışa dönük rolünün önemi konusunda geçmiş tecrübelerden dersler çıkarmazsak, maalesef Türkiye’nin barışına geç kalmış oluruz, Türkiye’nin demokratikleşme ihtimalini ıskalamış oluruz. Bunlar artık birbirinden ayrılamaz konular.
“Barışa Ses Olalım” kampanyası var. Bu kampanya gittikçe büyüyor. Bugüne çeşitli inisiyatifler, gruplar sayısız çağrı yaptı, yürüyüşler yaptı, toplantılar düzenledi ama hala daha hükümet herhangi bir adım atmadı. Asıl bu soru Adalet Bakanlığına sorulmalı. Ne bekleniyor? Niye Sayın Öcalan avukatları, ailesi ve daha önce olduğu gibi heyetlerle görüştürülmüyor? Neden İmralı Hapishanesi kamuoyuna açılmıyor? Bunu bile talep etmek suç sayılıyor. Bunlar tartışıldı. Türkiye’de 564 şair, yazar ve entelektüel ne diyor? “Bizler Türkiye’nin sorunlarının müzakere yöntemiyle çözülmesi gerektiğini belirtiyoruz. 2013 yılında başlayan ve halkta büyük barışma umudu yaratan Çözüm Süreci kıymetli bir deneme olarak yaşandı.
Sorunun muhataplarından biri olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler barışın olanaklarını doğurmuştu. Toplumun çok büyük bölümünün rıza gösterdiği bu süreç tekrar başlayabilir. Toplumsal barış için cesaretli olmalıyız, diyalogdan ve konuşmaktan korkmalıyız.” Olduğu gibi alıntıladım “Barışa Ses Olalım” başlıklı deklarasyonun bir bölümünü. Kim bundan, neden korkuyor? Bir kez daha DEM Parti olarak Adalet Bakanlığına, iktidar blokuna, bu konudaki tüm yetkililere sesleniyoruz; 35 aydır hiçbir şekilde haber alınmayan, çeyrek asırdır süren bu tecrit ve mutlak iletişimsizlik haline son vermek gerekiyor.