CPR (Yaşam Desteği) nedir, nasıl uygulanır?
Bir kişinin kalbinin durması veya nefes alamaması gibi acil durumlarda uygulanan bir prosedür olan CPR (Yaşam Desteği), ‘Cardiyopulmoner Resüsitasyon’un kısaltılmış halidir. ‘Kardiyo’ kalbi, ‘Pulmoner’ akciğerleri, Resüsitasyon ise solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahaleleri ifade eder.
CPR, kalbin ve solunumun aniden durması gibi acil vakalarda uygulanan yöntemlerin bütünüdür. Kalp durması ya da nefes alamama gibi durumlarda en geç 4 dakika içinde CPR’a başlanırsa, hastaların %7’si sorunsuz şekilde hayata geri dönmektedir. İlk 4 dakika içinde genellikle herhangi bir beyin hasarı oluşmamaktadır. Bu sürede CPR’a başlanırsa kalıcı bir hasar olmadan hastayı kurtarma şansı yüksektir. 4-6 dakika arasında beyin hasarı başlar. 6-10 dakika arasında beyinde kalıcı hasarlar oluşabilir. 10 dakikadan sonra ise geri dönüşümsüz şekilde ölümcül hasarlar oluşabilir. Bu nedenle, herhangi bir kişi fenalaştığında vücut dokularının özellikle de beynin oksijensiz kalmaması için CPR’a en kısa sürede başlanması gerekir.
Kalp durmasından kaynaklanan ölümlerin büyük orandaki sebebi CPR yapılmamasından ve hastaneye zamanında yetişememekten kaynaklanmaktadır. Özellikle bilinçli şekilde yapılan CPR’la hastaların yaşama dönme şansı artmaktadır. İlk yardımın önemini, yaşadığımız veya duyduğumuz olaylardan dolayı biliyoruz. Bu nedenle CPR uygulamalarının detaylarını öğrenmek herhangi bir acil durumda hayat kurtarıcı olabilir.
CPR ne zaman yapılır?
Kardiyak arrest, kalbin durmasıyla birlikte vücuttaki kan dolaşımının kesilmesidir. Genellikle kalp ritminin düzensizlikleri sonucu oluşur. Kardiyak arrest vakalarının %75’i evlerde meydana gelir. Özellikle evde yalnız olan kişilerin böyle bir durumla karşılaşması oldukça ölümcül sonuçlar doğurabilir. Tek başına kardiyak arrest yaşayan kişilerde ölüm oranı yüksektir.
Eğer yakınımızdaki biri fenalaşırsa öncelikle soğukkanlı olmak ve rahatsızlanan kişinin yaşamsal fonksiyonlarını kontrol etmek gerekir. Mantıklı düşünmeli ve panik halinde hareket edilmemelidir. Bu tip olaylarda saniyeler bile çok önemlidir. Ancak, 3-5 saniye mantıklı düşünmek için geçen süre panik halindeki 3-5 dakikadan çok daha kısadır ve hayat kurtarabilir. Hastanın o anki yaşadığı sorun izlenmeli ve anlamaya çalışılmalıdır. Rahatsızlanan hastanın büyük ihtimalle ilk anda bilinci hala açık olacaktır ve hareketleriyle iletişim kurabilecektir. Ne yaşadığı ve neye ihtiyacı olduğu kısa sürede tespit edilmelidir.
Kardiyak Arrest belirtileri nelerdir?
‘Kardiyak arrest’ öncesinde veya sonrasında aşağıdaki belirtilerin bir kısmı veya hepsi görülebilir:
- Kalp çarpıntısı
- Bayılma
- Bayılmadan hemen önce baş dönmesi ve sersemlik hissi
- Göğüs ağrısı
- Bulantı ve kusma
- Bilinç kaybı
- Nabız alamama, tansiyonun sıfıra düşmesi
- Anormal nefes alıp verme
- Solunumun durması
Yukarıda belirtilen sorunların bir kısmı hasta tarafından da fark edilebilir. Ancak baygınlığa kadar geçen süre çok kısa olacaktır. Hastanın kendisi herhangi bir önlem alacak vakti bulamayabilir.
Yakınınızdaki bir kişide kardiyak arrest belirtileri görürseniz sakin kalıp hemen 112 acil servisi aramalısınız. Yetkililere açık adresi bildirip, verilecek talimatlara uymalısınız. Sonrasında yapmanız gereken, ilk yardım uygulamaları için hazırlanmaktır. Hastanın yanında birden fazla kişi varsa zaman kaybetmemek için biri çevreden yardım çağrısında bulunurken diğeri CPR’a başlamalıdır.
Önemli not: Evdeyseniz ve hastanın yanında tek kişiyseniz dış kapıyı açık bırakmayı unutmayın. Size yardıma gelen kişiler olabilir. Böylece, kapıyı açmak için CPR’ı yarıda bırakmak zorunda kalmazsınız.
Çevrede doktor, hemşire veya herhangi bir sağlık çalışanı varsa onlardan yardım istemelisiniz. Eğer yoksa ambulans ve sağlık ekipleri gelene kadar hastanın hayatta kalabilmesi için CPR’a kesintisiz devam etmelisiniz. Kalbi ve solunumu duran kişiye zamanında ilk yardım uygulanmazsa 10 dakika kadar oksijensiz kalan beyin geri dönüşümsüz şekilde hasar görmeye başlayacaktır. Hasta hayata geri dönse bile vücudunda kalıcı hasarlar oluşabilir. Bu nedenle en kısa sürede CPR’a başlanmalı ve sağlık ekipleri gelene kadar da durmadan devam edilmelidir.
CPR, en basit şekilde hastanın ağzından hava üflenmesi (suni solunum) ve kalbinin bulunduğu bölgeye el ile baskı uygulanması yöntemi (kalp masajı) olarak açıklanabilir. Kişinin ağzından hava üflenmesiyle akciğerlerine hava gitmesi sağlanırken, göğüs kafesine baskı uygulanması kalbin kan pompalamasını sağlar. Bu sayede öncelikle beyin olmak üzere diğer organlara ve dokulara kan akışı devam edebilir. Eğitimi olan kişiler ‘göğüs kompresyonu + solunum’ şeklinde, eğitimi olmayan kişiler ise sadece “göğüs kompresyonu” şeklinde uygulama yapabilir.
Solunum yolu tıkanıklığı nasıl anlaşılır?
Solunum yolunun kısmi tıkanık olduğu durumda kişi nefes alabilir, öksürebilir ve konuşabilir. Tam tıkanıklık olduğu durumda ise nefes alamaz, konuşamaz, acı çeker ve ellerini refleks olarak boynuna götürür. Tıkanıklığın hangi seviyede olduğu hastanın hareketlerinden anlaşılabilir.
Eğer solunum yolu tıkalıysa, öncelikle tıkanıklığa neden olan maddeler ağızdan ve boğazdan temizlenmelidir. Bu işlem esnasında hasta, omurga kırığı ihtimaline karşı olabildiğince az hareket ettirilmeli ve sağa sola çevrilmemelidir. Temizleme hızlı bir şekilde tamamlanamıyorsa beyne kan gidebilmesi için kalp masajına başlanmalıdır. Son yıllarda dolaşımın solunumdan daha öncelikli olduğuna kanaat getirilmiştir.
Yine de, eğer suni solunum yapılacaksa solunum yolunun temiz ve açık olması gerektiği unutulmamalıdır.
CPR nasıl yapılır?
CPR’ın uygulanması, yetişkinlerde, çocuklarda ve bebeklerde birbirinden biraz farklıdır. Yetişkin bir hastaya CPR şu şekilde uygulanır:
Öncelikle hastaya basit sorular sorarak, cevap verip vermediği kontrol edilir. Şok ihtimaline karşı hastanın omzuna elle vurularak bilinç kontrolü yapılır. Ellerle göz takibi sağlanır. Bunların sonucunda hastadan cevap alınamıyorsa ve kardiyak arrest belirtileri söz konusuysa vakit kaybetmeden CPR’a başlanır.
Eğer çevrede birkaç kişi varsa, CPR’ı uygulayacak kişi diğerlerini yardım çağırmaları için görevlendirebilir. Kurtarıcı tek başınaysa önce 112 acil servisi aramalıdır. Acil servisle görüşürken hastanın yanından ayrılmamalıdır.
İlk yardım uygulayacak kişi öncelikli olarak kendi güvenliğinin, sonra çevre ve hasta güvenliğinin sağlandığından emin olmalıdır.
Hasta düz ve sert bir zemine mümkün olduğu kadar az hareket ettirilerek sırt üstü yatırılır.
Yaşanan olaydan dolayı hastanın boyun veya omurga travması söz konusu olabilir. Bu nedenle çok dikkatli bir şekilde müdahale edilmesi gerekir. Hatta boyun bölümü olabildiğince sabitlenmelidir.
Solunum yolunun tıkanıklığını kontrol etmek için birkaç teknik vardır. Boyun travması şüphesi varsa, alt çene itme (jaw thrust) manevrası uygulanır. Travma şüphesi yoksa, bir elle hastanın alnı diğer elle de çenesi tutularak başı geriye doğru itilir. Buna da baş geri çene yukarı (head tilt chin lift) manevrası adı verilir. Bu yöntemler sayesinde solunum yolu açılacaktır, hastanın nefes alıp almadığı ve solunum yolunun bir nesne tarafından tıkanıp tıkanmadığı daha kolay bir şekilde kontrol edilebilecektir. Eğer tıkalıysa, öncelikle orada bulunan maddeler temizlenmelidir. Solunum yolunun temizliği, hasta yan çevrilerek daha kolay yapılabilir. Tıkanıklık açıldıktan sonra hastanın yan tarafına geçerek CPR’a başlanabilir. İkinci bir yardımcı varsa, suni solunum için solunum yolu açıklığı manevrasını sağlayıp hastanın baş kısmında hazır olarak beklemelidir.
Kişi nefes almıyorsa ve kalp atışı yoksa, burnu kapatılır ve ağız yoluyla iki saniye boyunca “ilk kurtarıcı nefes” üflenir. Hava geçirgenliği olan bir bez ağız üzerine konularak hijyen sağlanabilir. Ağız yoluyla verilen nefes sayesinde hastanın göğüs kafesinin yukarı doğru hareket etmesi gerekir. Göğüs kafesi hareket etmezse nefes vermeye devam edilmelidir. Güçlü şekilde nefes üflenmesine rağmen hastanın göğüs kafesi hareket etmiyorsa solunum yolunda bir tıkanıklık söz konusu olabilir. Bu tıkanıklığın temizlenmesi gerekir. Temizleme işleminden sonra kurtarıcı, derin nefesler alıp hastanın göğüs kafesi yükselene kadar üflemeye devam etmelidir. Hastanın akciğerlerine en az “dakikada 1 litre” kapasiteyle hava üflenmelidir. Bu hacim, her iki yanağı balon üfler gibi şişirerek sağlanabilir.
Önemli not: Dışarı üflediğimiz havanın tamamı karbondioksit gazı değildir. Bir kişiye verdiğimiz solukta, onun ihtiyacını karşılayacak kadar oksijen vardır.
Hastaya 2 kere nefes verdikten ve göğüs kafesinin hareket ettiğini gördükten sonra kalp masajına başlanabilir. Sternum (iman tahtası veya göğüs kemiği) olarak bilinen bölümün alt ve üst noktaları gözle belirlenir. Hayali olarak iki eşit parçaya ayrılır. Tespit edilen alt bölümün ortasına avuç içinin bilekle birleştiği kısım yerleştirir. Diğer el, hastanın göğüs kafesinin üzerine yerleştirilen elin üzerine koyulur ve altta kalan elin parmakları göğüs kafesine değmeyecek şekilde yukarı kaldırılır. Bunun sebebi, uygulanacak baskının kaburgalara zarar vermesini önlemek ve gücün doğrudan sternuma iletilmesini sağlamaktır. El pozisyonu bozulmadan ve kollar düz tutularak dik bir açıyla omuz ve belden destek alarak kalp masajına başlanır. Bastırma süresi, serbest bırakma süresine eşit olmalıdır. Gevşetme fazında uygulanan baskı tamamen azaltılarak göğsün normal pozisyonuna dönmesine izin verilmelidir. Bunu yaparken el, hastanın cildinden tamamen ayrılacak şekilde kaldırılmamalıdır.
Önemli not: Kalbi çalışan bir hastaya kalp masajı uygulamanın zarar verme olasılığı zayıftır.
Kurtarıcının gövdesi hastanın gövdesine paralel olacak şekilde konumlanmalıdır. Gücü etkili şekilde iletmek için kollar dik bir açıyla tutulmalıdır. Aksi halde kurtarıcı fazla efor sarf ederek hızlı şekilde yorulur. Vücut ağırlığıyla, omuz ve belden de destek alarak hastanın göğüs kafesini en az 5 cm aşağı indirmek için bastırılır ve bırakılır. Baskı 6 cm’den fazla olmamalıdır. Bu şekilde dakikada 100-120 baskı hızıyla, yaklaşık saniyede bir defadan daha hızlı olacak şekilde 30 kere baskı uygulanır. 30 baskı yaklaşık 18 saniye kadar sürmelidir. Kalp masajını sayarken tek basamaklı sayılar arasında “ve” demek suretiyle ritim ayarlanabilir (örneğin: 1 ve 2 ve 3 ve 4 ve 5 ve 6 ve 7 ve …), çift basamaklı sayıların söylenişi daha uzun sürdüğü için bunların arasına “ve” kelimesini eklemeye gerek yoktur (örneğin: … 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30). Sonra hastanın solunum yolu uygun manevra ile açık hale getirilerek tekrar 2 nefes verilir. Hasta kendiliğinden nefes alıp verene veya sağlık ekipleri gelene kadar 2 nefes ve 30 kalp masajı şeklinde CPR’a devam edilir. 2 nefes ve 30 kalp masajı turuna “1 siklus” adı verilir. Her 5 siklus tamamlandığında hastadaki yaşamsal bulgular hızlıca kontrol edilmelidir.
Kurtarıcı tek kişiyse kalp masajı ve suni solunum geçişlerinde hızlı hareket etmelidir. Hastanın yanında iki kişi varsa biri kalp masajı yaparken diğeri akciğerlere hava üfleme (suni solunum) işlemine devam edebilir. Kalp masajı çok yorucu bir işlem olduğu için 2 dakikada bir diğer kişiyle yer değiştirilebilir.
Suni solunum eğitimi olmayan veya herhangi bir nedenle suni solunum yapamayacak durumda olan kişiler yardım gelene kadar sadece kalp masajına devam edilebilirler. Kanda bulunan mevcut oksijen yaşamsal fonksiyonlar için bir süre daha yeterli olacaktır.
CPR’ın ABC’si diye tanımlanan solunum yolu, nefes ve dolaşım sıralaması son yıllarda CAB şeklinde değiştirilmiştir. Önem sırasına göre solunum yolu, nefes, dolaşım olan düzen dolaşım, solunum yolu ve nefes haline dönüşmüştür. Burada en önemli olan kısım kan dolaşımının devamını sağlamaktır. Diğerleri sırayla solunum yolunun açılması (solunum yolu) ve suni solunumun (nefes) yapılmasıdır. Uzmanlar tarafından yapılan değerlendirmeler sonucu dünya çapında bu şekilde bir değişiklik uygun görülmüştür.
C = Circulation = Dolaşım
A = Airway = Solunum yolu
B = Breathing = Nefes
Solunum ve kalp atışı geri geldiyse hasta yan tarafına döndürülerek iyileşme (recovery) pozisyonu verilmeli ve yaşamsal fonksiyonları düzenli olarak kontrol edilmelidir.
CPR riskli midir?
CPR uygulamasının ölümcül bir riski yoktur. Aksine, binlerce kişi bu sayede hayata geri dönmektedir. CPR yapılırken göğüs üzerine uygulanan baskı dokulara zarar verebilir ya da kaburga kemiklerini kırabilir. Buna rağmen hastanın hayatta kalabilmesi daha önemlidir. Doğru tekniklerle, hastaya en az şekilde zarar vererek veya hiç zarar vermeden, hayat kurtarmak mümkündür.
Enfeksiyon bulaşması da çok nadir görülmektedir. AIDS gibi hastalıkların bulaştığına dair bir kayıt mevcut değildir. Yine de hastalıkların bulaşması riskine karşı olabildiğince hijyen kurallarına uyulması gerekir.
(Kaynak: sesanltd.com.tr)