Muğla: Sedir Adası

Sedir Adası; Muğla’nın Ula İlçesi sınırları içinde yer alır. Kerme Körfezi’nde (Gökova Körfezi) bulunan görülmeğe değer güzellikte, antik kalıntılarla dolu üçlü bir ada grubunun en büyüğüdür.

Antik çağdaki ismi Kedrae veya Cedrae olup, adada bu dönemden kalma kalıntılar bulunmaktadır. Tarihsel gelişmesini M.Ö. 6. yüzyıldan başlayarak izleyebildiğimiz Kedrae, Karya’nın önemli kentlerinden biriydi. Bazı kaynaklara göre Karya kral aileleri yazlarını bu adada geçirirlerdi. Daha sonraki yüzyıllarda bu adayı Rodos Peria’sının (karşı yakasının) önemli kasabalarından biri olarak görüyoruz.

M.Ö. 454- M.Ö. 428 yıllarında Karya birliğine katılan Kedrae daha sonra Attika-Delos Deniz Birliği’ne girmiştir. Ada bu birliğe önceleri yılda 3 bin, daha sonra 2 bin drahmi aidat ödüyordu. Marmarislilerin Sedir Adası dedikleri bu adanın ilk çağlardaki adının Cedrae olduğu bilinmektedir. Kelimenin kökü büyük boylara erişen bir ağaç türü olan Cedrus’tur (sedir ağacı) ve yüzyıllar öncesinde ada ve çevresi bu ağaçlarla kaplı olduğundan bu isim adaya yakıştırılmış olabilir.

Fakat günümüzde ne adada, ne de çevresinde bu sedirlerden eser kalmamıştır. Bugün ada makilerle, zeytin ve çam ağaçlarıyla kaplıdır. Resmi hazine kayıtlarında Şehroğlu Adası veya Şehroğlan Adası olarak geçer. Halikarnas Balıkçısı bu adaya Gülen adını koymuştur. Kleopatra Adası, Şiir Adası, Aşk Adası, Balayı Adası adını yakıştıranlar da vardır. Bunlar hep adanın tarih ve güzelliğinden kaynaklanmaktadır. Adanın altın sarısı kumlarından öykülenen Kleopatra ile ilintili anlatım yalnızca abartılı turistik bir masaldır.

En yaygın anlatılanı da Kraliçe Kleopatra ile sevgilisi Romalı Komutan Antonius’un adada buluşmaları için Mısır’dan gemilerle getirildiği şeklindedir. Adanın kuzey kıyısındaki kumlar, özel biçimde oluşan kalker damlacıklarıdır ve Ege ve Akdeniz’de Sedir Adası dışında sadece Girit Adası’nda görülür. Çok özel jeolojik oluşumlar sonucu ortaya çıkan kumlar koruma altındadır. Düzgün kesme taştan çok sayıda kule ile sur duvarları, Apollon tapınağı ve onun yerine sonradan yapılan kilise, hâla ayakta duran iyi korunmuş tiyatro, agora ve Sedir Adası’nın antik liman kalıntıları görülmeye değer yerlerdir.

Paylaşın

Muğla: Karabağlar Yaylası

Karabağlar Yaylası; Muğla İl Merkezi sınırları içerisinde yer almaktadır. İl merkezine 3 km uzaklıktaki yaylaya, şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Soğuk kaynak suyu, ulu çınarları, bol meyve ağaçları ile sıcak günlerde bir kaçış yeridir Karabağlar. Yaylanın beyaz badanalı, kırmızı kiremitli evleri Muğla’nın Saburhane mahallesinin korumaya alınmış tarihi evleriyle aynı özellikleri taşır.

Yayladaki bu yerleşim de korumaya alınmış, çirkin yapılaşmaya izin verilmemiştir. Yaşayanlar evlerine ve çevrelerine de sahip çıkmaktadır. Karabağlar’a gelenleri bir sürpriz de beklemektedir.Süpüroğlu mahallesindeki lokantalarda nefis “kuyu büryanı” sunulmaktadır.

Yaylanın doğal ve tarihi dokusu korunup geliştirilirse eğer, yakın zamanda turistler için bir çekim merkezi olacağından kuşku yoktur. Muğla çevresinde Karabağlar dışında başka gezi ve piknik alanları da var.

Ova’yı çevreleyen dağlardan biri olan Kızıldağ yamacında, çam ormanı içindeki Kızıldağ piknik alanı, Muğla-Denizli yolunun 18. km’sindeki Yaraş Piknik yeri ilk elde sayılabilecekler arasında.

Paylaşın

Mardin: Midyat, Beyazsu

Beyazsu; Mardin’in Midyat İlçesi’nin yaklaşık 15-20 kilometre güneyinde ve Nusaybin İlçesi’nin yaklaşık 20-25 kilometre kuzeyinde iki ilçeyi birbirine bağlayan kara yolunun üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Midyat’ın güneyinde kalan plato ve tepelerin eteğinden kaynağını alan Beyazsu Deresi bir vadi içerisinde Nusaybin’e doğru akar. Beyazsu, Mardin’in kurak ve ağaçsız coğrafyasında, serin ve berrak suyu, yöreye özgü ağaçları ve yeşilliği ile vaha gibidir. Mardin ve diğer ilçelerin içme suyu da Beyazsu kaynağından temin edilmektedir.

Dört mevsim boyunca Mardin’in su gereksinimini karşılayan Beyazsu, yaz aylarında dinlenme ve yeme-içme alanı olarak bölge halkının ikinci bir gereksinimine daha yanıt vermektedir.

Beyazsu Irmağı üzerinde kurulu balıkçı lokantaları gelen ziyaretçilere Beyazsu’dan avlamış oldukları balıkları sunar. Geleneksel tahtlar şeklinde yapılmış masaları ve şark köşesi tarzında derenin üzerine kurulmuş oturma yerleri ile balıkçı lokantaları yöreye özgü bir görünüm sergilerler.

Paylaşın

Lavların oluşturduğu doğa harikası: Adala

Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Adala Beldesi, Üşümen Tepesi ile Dibek Dağı’nın arasından geçen Gediz Nehri’nin Salihli Ovası’na açıldığı düzlükte kurulmuş bir yerleşim merkezi.

Ege Bölgesi’nin hayat ve bereket kaynağı olan Gediz Nehri’nin iki yakasına kurulmuş bir belde olan Adala, yemyeşil doğası, antik çağdan günümüze uzanan binlerce yıllık geçmişi ve volkanik coğrafi yapısı ile adeta keşfedilmeyi bekleyen bir cennet.

Gediz Nehri tarafından iki yakaya bölünmüş tarihi, turistik ve coğrafi güzellikleri ile dikkat çeken şirin bir belde olan Adala’nın geçmişi, binlerce yıl öncesine kadar uzanıyor. Lidyalılar tarafından kurulan Adala’nın antik çağdaki adının Satala olduğu sanılıyor. Adala ile ilgili olarak anlatılan mitolojik bir efsane, bölgenin kuruluşunun yanardağ lavları ile yakından ilintili olduğunu gösteriyor.

Efsaneye göre; yanardağ lavlarının günlerce sürüp batıya doğru akarak vadi önünde bulunan yerleşim alanına doğru gelmesinden ürperen halk, silahlanıp din adamlarından yardım istiyor. O dönemde Satala olarak adlandırılan kentin din adamları tanrılarına yalvararak, büyük bir inançla lavlara “Satetkitala” yani “Dur ya Zavallı” diyerek bağırıyorlar ve bu içten yakarış üzerine lavların akışı duruyor.

Adala, yanardağ etkinlikleri sonucu oluşan lav akıntılarının son bulduğu düzlükte volkanik taşlar üzerinde yükseliyor. Manisa’nın en eski yerleşim yerlerinden birisi olan Adala civarında bulunan volkanik yığılmalar, Türkiye’nin en önemli volkanik şekilleri arasında yer alıyor. Yörede genişliği 15, uzunluğu ise 50 kilometreye ulaşan bir alanda 68 civarında genç volkan konileri bulunuyor. Bu konilerin çapları 15 kilometreye, yükseklikleri ise 150-200 metreye kadar ulaşabiliyor.

Adala, doğal güzelliğini, volkanik yapısının yanı sıra Ege Bölgesi’nin su ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan ve Gediz Nehri üzerinde kurulu bulunan Demirköprü Barajı’ndan alıyor. Binlerce yıldır bereketli ovaları sulayan ve eski ismi Hermos olan Gediz Nehri’nin iki yakasında kurulu belde, çevresini saran dağ ve tepelerin eteklerini kaplayan bitki örtüsü ile mavi ve yeşilin dayanılmaz uyumunu sergiliyor.

Paylaşın

Giresun Adası

Karadeniz’de bulunan iki adadan biri olan Giresun Adası kıyıdan 1.6 km açıkta olup, 40.000 metrekare alana sahiptir. Adada özellikle Akdeniz defnesi ve Yalancı Akasya başta olmak üzere 71 tür doğal otsu ve odunsu bitki türü bulunmuktadır.

Sonradan 10 adet ağaç türü daha ilave edilmiştir. Karadeniz’de Karabatak ve martıların doğal olarak ürediği ada aynı zamanda göçmen kuşların uğrak ve dinlenme yeridir. Hakkında birçok efsaneler anlatılan, Amozanların ve birçok kavmin yaşadığı adada mitolojik çağlara ait birçok kalıntı bulunmaktadır. İkinci derece sit alanıdır. Yaz mevsiminde yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan ada günübirlik ziyaret edilerek piknik yapılmaktadır.

Giresun Adası ile ilgili olarak birtakım efsaneler anlatılmaktadır. Tarihi kaynaklar Amazon kraliçelerinin savaş tanrısı Ares adına tapınak yaptırdıklarını ve Sinop Piskoposu Agias Phokas’ın manastırı olduğundan söz etmektedir. Adada Alexius II zamanında yapılan sur kalıntıları, kuleler, manastır (iç kale), tarihi pişmiş toprak fıçılar ve bazı yapı temelleri bulunuyor. Sit alanı olan ada koruma altında. Adaya yazın Giresun limanından tekne turları düzenleniyor.

Cenevizliler ve Venedikliler tarafından gemi sığınağı olarak uzun süre kullanılan adanın şu anki sahipleri yabani göçmen kuşlar, karabataklar ve martılar. Adada bulunan Hamza Taşı ana tanrıça Kybele’yi temsil eden, sacayak gibi 3 ayak üzerine oturmuş bir taş. Ocak (aile) kültürünü temsil ediyor. Kutsal taş 4 bin yıllık geçmişi ile dini inançlar gereği yaşlılar için umut veren ve mistik güç kaynağı olan dilek taşı. Her yıl 20 Mayıs’ta Uluslararası Aksu Festivali’nde düzenlenen ve soyun sürdürülmesi inancıyla yapılan sacayaktan geçme geleneği, adanın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanıyor. Ada turu Hamza Taşı’ndan başlayıp yine orada son buluyor.

Adanın Mitolojideki Yeri Ada dünya mitolojisinde ve tarihinde Aretias, Areionesos (İlk çağ adı), Nesos, Area, Areos, Chalceritis (Romalıların verdiği ad) adları ile karşımıza çıkmaktadır. Kıyıdan 1.6 km açıkta bulunan ada 40. 000 metre karelik yüzölçümüne sahiptir. Bir söylenceye göre ada kentin güneydoğusunda yer alan ve görünümü bir kartal gagasını andıran Gedikkaya’dan kopan bir parçanın denize yerleşmesiyle oluşmuştur. Adada tarihle doğa iç içedir.

Kalıntılardan çepeçevre surlarla çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Surların yapımındaki inşaat işçiliği Giresun Kalesiyle aynı tekniktedir. Pontuslular dönemine ait olduğu kuvvetle ihtimaldir. Tarihi kalıntılarından iki büyük şarap fıçısı, bir mabet harabesi, tapınak yeri, ayakta kalan surlar ve gözetleme kulesi en göze çarpanlardandır. Doğu ucundaki “Hamza Taşı” antik çağlardan kalma bir dikittir. Çağlar boyunca yöre insanları için mistik güç kaynağı olmuştur. Romalı bilgin Pilinius “Ilistariaum Mundi” adlı eserinde, adada savaş tanrısı Mars’a sunulmuş bir açık hava mabedinden söz eder ve şunları yazar ” …. . ve Pharnace’nin karşısında Chalceritis, Yunanların Mars’a vakfedilmiş olan Arias’ı bulunur. Burada kuşların kanatlarını vurarak yabancılarla mücadele ettiği söylenir.”

Ada mitolojide geçen Altın Post peşindeki Argonautlar ile ilgili önemli bir olaya sahne olmuştur. Thabai Kralı Athamanas’ın, Nefele adlı karısından iki erkek çocuğu olur. Sonraki yıllarda ikinci kez evlenen kral çocuklarını kurban ederse ülkesinin kıtlıktan kurtulacağına inandırılır. Bunu öğrenen anneleri Nefele çocuklarını bulut ve buğuya sararak uçan altın bir posta bindirir ve onları Karadeniz’e doğru gönderir. Çocuklardan biri Çanakkale Boğazı’nda fırtınaya tutularak ölür, diğeri yoluna devam eder ve mitolojik kişilerce Çanakkale Boğazı ile Kafkasya arasında bir yere saklanır. Herakles döneminde aralarında Güç Tanrısı Herkül’ün de bulunduğu bir grup yiğit, altın postu ele geçirmek amacıyla Karadeniz’e açılırlar. Bir sürü serüven yaşadıktan sonra Aretias adasına gelirler.

Altın postun burada saklı olduğuna inanmaktadırlar. Ancak adada onları ejderha yapılı kuşlar karşılar. Herkül’ün daha önce Stymphales Gölü çevresinden kovduğu kuşlar buraya yerleşmişlerdir. Kuşlar tüylerini ok gibi fırlatarak saldırıya geçerler. Argonautlar kalkanlarıyla kendilerini korumaya çalışsalar da bir arkadaşlarını yitirmekten kurtulamazlar. Sonunda kuşları öldürür ve altın postu aramaya koyulurlar. Bulamayınca da adayı lanetleyerek ayrılırlar. 1984 yılında kaptan Tim Severin yönetimindeki araştırma ekibi bu efsanevi yolculuğu tekrar canlandırmak için Argo gemisinin aynısını hiç çivi kullanmadan yaptırır ve kürek çekerek Giresun Adasına gelirler.

National Geographic dergisinin de bulunduğu bu seyahati BBC Televizyonu 12 kişilik bir ekiple belgeselleştirir ve tüm dünyaya bu ada tanıtılır. Romalı bilgin Pilinius’un “Histarium Mundi” adlı eserinde ve ünlü Mitos yazarı Apollonius’un (İ. Ö. 295-195 ) “Argonautiga” alı eserinde konu dahada detaylı işlenmektedir. Başka bir efsane Kral Mitridates’in kızına ilişkindir. Kralın genç ve güzel kızıyla pek çok soylu kişi evlenmek istemektedir. Kız ise hiçbirini istemez, çünkü kalenin eteklerinde koyunlarını otlatan bir çobanı sevmektedir. Kral buna kızar, kızını adadaki manastıra kapatır. Çobanı yakalatarak manastırın önündeki kiraz ağacına astırır. Kız da ertesi gün kendini manastırın kulesine asar. Üçüncü bir öykü şöyledir. İsrail Oğulları Yusuf’un altından bir heykelini yapar. Mısır’dan göç edip Filistin’e vardıklarında Musa Peygamberden heykeli getirmesini isterler.

Musa mucizeyle heykeli Filistin’e getirir. Burada Fenikeliler heykeli alıp Kıbrıs’a götürürler. Yunanlar heykeli Kıbrıs’tan alarak Olimpos Dağına yerleştirirler. Pers İmparatoru Dara (Dareios) Anadolu ve Yunanistan’ı ele geçirince altın heykeli Mısır’a geri verir. Bundan sonra heykel tekrar Fenikelilerin eline geçer. Bu kez getirip Aretias Adasına yerleştirirler. Altın heykeli almak için Yunanların Giresun Adası’na kırk kez saldırdıkları söylenir.

Geçmiş alt kültürlerden izler taşıyan ada, eşine ender rastlanır bir doğa harikasıdır. Mevcut kalıntılar insanoğlunun doğaya egemen olma isteğini vurgular. İnsan bir anda kendisini tarihin, mitolojinin derinliklerinde bulur. Geçmiş uygarlıkların inançlarını ve törelerini yaşar gibi olur. Yapılan kazı çalışmalarıyla adadaki pek çok tapınak ve yerleşim alanlarını ortaya çıkmış ve tarihte var olan pek çok bilgiye ulaşılmıştır. Düzenlenen  tekne turları ile Giresun Adası’nda kültürel ve doğal güzellikleri yakından görmek mümkündür.

Paylaşın

Erzurum: Tortum Gölü

Tortum Gölü; Erzurum’un Tortum İlçesi’nin 35 kilometre kuzeyinde, Erzurum-Artvin yolu üzerinde yer alır. Tortum ve Uzundere İlçeleri toplu taşıma araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Yaklaşık 18’nci yüzyılda Kemerli Dağ’dan inen bir heyelan kütlesinin Tortum Çayı’nın önünü kapaması sonucu oluşan göl, Tortum Çayı üzerinde dar ve dik bir vadide 8 kilometre boyunca uzanır. Oluşum şekli nedeniyle burada bir göl çanağı ve doğal baraj oluşmuştur. Gölün fazla suları, bu doğal seti aşarak Tev Vadisi’ne döküldüğü yerde Tortum Şelalesi’ni oluşturmaktadır.

Tortum Gölü’nün güney ucunda küçük bir kuş cenneti vardır. Yırtıcı kuşların uğrak yeri olan gölün bulunduğu vadide, Türkiye’nin dört akbaba türünü de görmek mümkündür. Ayrıca kafes balıkçılığı yapılabilen gölde, alabalık ve aynalı sazan üretilmektedir.

Dört tarafı yüksek tepelerle çevrilmiş, dar ve derin bir göl olan Tortum Gölü’nde mesire alanları da mevcuttur. Balıklı Köyü yakınında ve göle uzanan yarımada ile gölün çevresindeki ağaçlı alanlar mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Balıklı Köyü önlerinde göle doğru uzanan Bozburun Yarımadası turistlerin önemli uğrak yerlerinden biridir.

Gölün karşı kıyısında elma ve kayısı bahçeleri yer almaktadır. Gölün doğu kıyılarını peri bacaları süslerken, batı yamaçlarında çok dik ve kayalık bir yapı göze çarpmaktadır. Gölde, Ayvalı ve Küçük adında iki ada bulunmaktadır. Oldukça sakin olan gölün üzerinde sandalla gezinti yapmak mümkündür.

Paylaşın

Erzurum: İspir, Yedigöller

Yedigöller; Erzurum’un İspir İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Değişik boyutlarda 11 gölden oluşan Yedigöller’e otomobille gitmek mümkün değildir.

Yedigöllere, ancak uygun bir arazi aracıyla, stabilize yollardan göllere ulaşılabilmektedir.

Yedigöller, Türkiye’nin bakir coğrafyalarından Ovit Dağı’nın güney yamaçları, volkanik gölleriyle mutlaka keşfedilmesi gereken bir bölgedir.

Burada dağların yüksekliği zaman zaman 4 bin metreyi bulurken, küçüklü büyüklü tepeler arasında turkuaz renkli volkanik göller yer almaktadır.

Dağcıların gözde mekanı olan Yedigöller’e gelmek için en iyi zaman, haziran ayının on beşinden sonrası ve ağustos ayının sonlarıdır.

Paylaşın

Erzurum: Tortum Şelalesi

Tortum Şelalesi; Erzurum’un Uzundere İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Tortum Çayı’nın üzerindeki şelaleye şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Erzurum her mevsim, farklı heyecanlar yaşayabileceğiniz, farklı güzellikler bulabileceğiniz bir şehirdir. Dünyanın en büyük şelalelerinden biri olan Tortum Şelalesi bunu en iyi anlatan doğal güzelliklerden biridir.

Tortum Şelalesi, Tortum Gölü’nün Tev Vadisi’ndeki heyelan kütlesini aşarak dökülmesiyle oluşmuştur. 21 metre genişlik ve 48 metre yüksekliğe sahiptir. Şelalenin önünde yer alan izleme balkonu, ziyaretçilerin büyük ilgisini çekmektedir. İzleme merdivenlerinin nefes darlığı ve kalp rahatsızlıklarını önlediğine inanılmaktadır.

Şelalenin ve çevresinin deniz seviyesinden yüksekliği yaklaşık 1000 metredir. 1700’lü yıllarda Kemerlidağ’dan ayrılan büyük heyelan kütlesinin Tortum Çay’ının aktığı Tev Vadisini kapatmasıyla oluşmuştur. Tortum Şelalesinin sularının düştüğü yerde dev bir kazan oluşturmuştur. Günümüzde su sporlarının yapılabileceği doğal bir ortam oluşmuştur.

Yılın her dönemi farklı bir güzelliğe bürünen Tortum Şelalesi, doğa tutkunlarına kendini hayran bırakan eşsiz bir güzellik sunar. Şelale, özellikle mayıs ve haziran aylarında bütün görkemiyle kendini gösterirken hazirandan sonra su miktarında azalma olmaktadır. Düşen su seviyesi de Tortum Şelalesi’ne farklı bir güzellik katmaktadır.

Şelale ve çevresi, aynı zamanda Erzurum’un önemli mesire alanlarından biridir. Tortum Şelalesi’ne 1952-1960 yılları arasında hidroelektrik santrali yapılmış ve Türkiye’nin elektrik arzına katkıda bulunmaya başlamıştır. Uzundere ilçesinde bulunan bu doğa harikası, Erzurum ilinin 100 km kuzeyinde, Uzundere ilçesine 16 km mesafede ve Tortum Gölü’nün kuzey kenarında yer almaktadır.

Paylaşın

Erzincan: Ekşisu Mesire Alanı

Ekşisu Mesire Alanı; Erzincan İl Merkezine 11 km uzaklıkta, eski Erzincan-Erzurum karayolu üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Ekşisu, doğal maden suyunun çıktığı, geniş park alanlarının bulunduğu, yerli ve yabancı turistlerin en çok tercih ettiği, Erzincan’ ın en gözde mesire alanlarından biridir.

Burada yer alan çeşmelerden akan ve Böğert adıyla anılan maden suyu, çeşitli hastalıklara iyi gelmekte; anemi, karaciğer, mide, bağırsak ve safra yolu hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.

Paylaşın

Elazığ: Hazar Gölü

Hazar Gölü; Elazığ’ın güneydoğusunda ve il merkezine 26 kilometre uzaklıktaki tektonik bir göldür. Elazığ – Diyarbakır karayolu güzergahında olup, Hazarbaba ve Mastar dağları arasındadır.

Denizden 1250 metre yükseklikteki gölün uzunluğu yaklaşık 22 kilometre olup en geniş yeri ise 5-6 kilometredir. Yüzölçümü 86 kilometreyi bulan gölün derinliği 200-250 metre arasında değişmektedir.

Hazar Gölü’nden turistik ve ekonomik olarak yararlanılmaktadır. Çevresindeki kamu kurum ve kuruluşlarına ait kampları, tatil siteleri, ikinci konutlarıyla tam bir tatil merkezi görünümünde olan Hazar Gölü, tertemiz berrak suyu, halka açık mavi bayraklı plâjlarıyla Elazığ’ın tatil ve dinlenme merkezi konumundadır. Gölün içerisinde olan Batık Kent birinci derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiş önemli yerlerden biridir.

Hazar Gölü’nde uluslarası spor şenlikleri, uluslararası Hazar şiir akşamları gibi etkinlikler de gerçekleştirilmektedir. Adeta cennetten bir köşe olan Hazar Gölü, bütün bu özellikleri dikkate alınarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Dış İlişkiler ve AB Koordinasyon Daire Başkanlığı’nca yapılan çalışmalar neticesinde Avrupalı Seçkin Destinasyonlar arasında gösterilmiştir.

Paylaşın