Yaşar Bedri Özdemir kimdir? Hayatı, Eserleri

1956 yılında Trabzon’da dünyaya gelen Yaşar Bedri Özdemir, Trabzon Lisesi’nde okudu. Bağıracağım adlı ilk şiir kitabı bu yıllarda yayımlandı. 1980’de Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünden Ahmet Muhip Dıranas’ın Şiirinde Kadın konulu teziyle mezun oldu. Bir süre öğretmenlik yaptı.

Haber Merkezi / 1990’da kurduğu reklam şirketinde reklamcılığın yanı sıra yazarlık, ressamlık ve fotoğrafçılık yaparak sanat hayatına devam etti. İlk şiiri 1975’te Kelebek gazetesinde yayımlandı. İlk roman denemesi olan Yarın Güneş Doğmayacak adlı eseri 1975’te Hizmet (Trabzon) gazetesinde tefrika edildi.

Ayrıca; Kuzey Haber, Karadeniz, Yeni Şafak, Akit ve Posta gazeteleri ile Yeni Defne, Yazko, Türkiye, Ezgi, Yaba, Ankara Sanat, Mavi, Milliyet Sanat, Morköpük, Oluşum, Türk Dili, Çağdaş Türk Dili, Adam Sanat, Kedi, Gelecek, Kardelen, Türk Edebiyatı, Edebiyat ve Eleştiri, Edebiyat Ortamı, Düş Çınarı, Ülke, Hüner, Yedi İklim, Yörünge, İktibas, Dergâh, Yansıma, Motosiklet Dünyası, Cumhuriyet Kitap, Radikal Kitap, Sonsuzluk, Bir Gün, Ada ve Mor Taka dergilerinde yazı ve şiirleri yayımlandı.

Ezgi, Çıkın ve Mor Taka dergilerini çıkardı. 1976’dan itibaren 16 resim sergisi açtı; açık hava ve karma resim sergilerine katıldı. Türkiye’nin ilk motosiklet gezginlerindendir. Yolculuk yazılarını kendi çektiği fotoğraflarla Moto News, Motosiklet Dünyası ve Rasim Aydın dergilerinde yayımladı. Hâlen Trabzon’da reklamcılık yapmakta, doğa ve portre fotoğrafları çekmekte; yapımcı, yönetmen, senaristlik yapmaktadır.

Cabülka romanı ile Tuzla belediyesi Roman birinciliği, 2004 Ömer Seyfettin hikâye üçüncülüğü, 2005 Ümraniye hikâye birinciliği, 2005 Homeros Bursa’da Zaman ile makale mansiyonu, 2013 Ahmet Hamdi Tanpınar hikâye birinciliği, 2014 Ahi Evran senaryo yarışması birinciliği ödüllerini kazandı.

Yaşar Bedri, kültür dünyamızın renkli isimlerinden birisidir. Çok yönlü kişiliği ile denenmemiş olanı deneme özelliklerine sahiptir. Dilindeki ayrıcalık, kelimelerinin özgün oluşundan kaynaklanır. Hece ile şiir yazmaya karşı çıkmıştır. Modern ile gelenekseli eserlerinde buluşturmuş, bir yandan mesellerin şairi olmuştur. Adını Koyamadığım’da gerçeklikten kopmadan gerçeküstü arayışı ile keşfe çıkar.

Bâbil’i Beş Geçe’de mesellerle çağdaş anlatım tekniğini, arkaik deyişlerle yerel söylemi yakalar. Cabülka-Yolcu ile Derviş Meseli’nde lirizmin öne çıktığı mesnevi geleneğinin izleri vardır. Bu eserinde, doğuya özgü bir türü modern kurmaca ile düzyazıya döker. Mevlana ile başlayp Yunus’la bitirdiği Âh Minyatürleri’nde gelenek ve lirizmi nasıl ustaca harmanladığını gösterir. Şiirlerinde ve Cabülka romanında devam ettirdiği mesel geleneği, Rüya Korkusu hikâyelerinde de görülür.

Paylaşın

Yaşar Miraç kimdir? Hayatı, Eserleri

9 Eylül 1953’de Trabzon’da dünyaya gelen Yaşar Miraç, ilkokul ve ortaokulu Trabzon’da okudu. Trabzon lisesinden mezun oldu. Okumak ve çalışmak amacıyla Almanya’ya gitti, onbeş ay sonra döndü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili Bölümü’nden mezun oldu.

Haber Merkezi / İstanbul’da Yeni Türkü yayınlarını kurdu ve yönetti. Tekrar Almanya’ya gitti ve orada evlendi. Uzun süre Almanya’da Türkçe öğretmenliği yaptı. 1999 yılında Türkiye’ye döndü. Hastalığı nedeniyle emekli oldu.

İlk şiirleri Trabzon’da yerel gazetelerinde yayımlandı. Başından beri halk edebiyatını özümsemiş ve özgün bir ses olarak insanlık, barış, demokrasi, gurbet, sıla konulu, türkü tadında, coşkulu, akışkan, imgeleri çarpıcı ve yeni, dur durak tanımaz çağdaş şiirler yazan Miraç’ın şiirleri 1975’ten sonra Militan, Sanat Emeği, Milliyet Sanat Dergisi, Türk Dili ve Yusufçuk, Yazko Edebiyat dergilerinde yer aldı. Şiirleri değişik dillere çevrildi.

Eserleri; Trabzonlu Delikanlı, Şili ile Söyleşi, Gül Ekmek, Taliplerin Ağıdı, Çan Deresi Türküleri, İçli Şarkılar, Trabzon’dan Çıktım Yola, İstanbul Bir Kırmızı Gül, Yurdumun İşçileri, Barış Günlerinin Gümüş Denizi, Güleriz Ağlanacak, Karadeniz Hırçın Kız, Lazcaz

Ödülleri; 1980 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü / Trabzonlu Delikanlı ile, 1982 Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü / Dilsiz Sevdalılar ile

“Ozan Ağıdı”

ben şimdi gidiyorum
bensiz yalnız yıldıza

ölmedim ben diyorum
ışık oldum sonsuza

o kırk telli sazımla

gitmedim geliyorum
türkülerimle size

ben şimdi uçuyorum
bensiz güz gönlünüze

kırk kanatlı kuşumla

“Yaralı”

bir yaralı sevdalıyım
göğsümün gürgün pınarı
gonca güller karanfiller
moran gelincikler kanar

bir kırık badem dalıyım
yurdumun yorgun kuşları
ala şahinler turnalar
yuvaları dağıtılan
toy kanatları kırılan
emekcen gurbet kuşları
sürgün kuşlar bana konar

bir çamlıbel maralıyım
ayça sudan içmedeyken
gökten bala geçmedeyken
avcılar ağına düştüm
yarıldı gönsümün narı
yaralıyım yaralı
defne
dalım
sarın
beni
yaralıyım yaralıyım
gövercinim örtün beni
ırmaklarım yunun beni
yıldızlarım malaklarım
dağlara kaçırın beni

Paylaşın

Yaşar Nabi Nayır kimdir? Hayatı, Eserleri

1908 yılında Üsküp’te dünyaya gelen Yaşar Nabi Nayır, 1981 yılında İstanbul’da yaşamını yitirdi. Nayır, Üsküp’te mahalle mektebine başladı. Balkanların içinde bulunduğu karmaşa ve 1912 yılında başlayan Balkan Savaşları nedeniyle sürekli olarak annesiyle beraber İstanbul ile Üsküp arasında gidip geldi. Bu sebeple Kadıköy’de Osmangazi İlkokulu, Torosyan Ermeni Okulu, Üsküp İrfan Mektebi ve Üsküp Fransız Okulu gibi çeşitli okullara devam etti.

Haber Merkezi / 1924 yılında ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleşti. Babasını henüz dört yaşındayken kaybeden Yaşar Nabi, ailesinin geçimini sağlayabilmek adına Galatasaray Lisesi Ticaret ve Bankacılık bölümünü tercih ederek 1929’da buradan mezun olmasının ardından 1933 yılına kadar bankacı olarak çalıştı. Daha sonra Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yazarlık ve çevirmenlik (1934-1940) yapan yazar, 1940-1943 yılları arasında Türk Dil Kurumu’nda, 1943-1946 yılları arasında Millî Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda görev yaptı.

Edebiyata şiir ile başlayan Yaşar Nabi, 1933 yılında çıkarmaya başladığı Varlık dergisini 1946 yılında Ankara’dan İstanbul’a taşıdı ve Varlık Yayınlarını kurdu. Bu tarihten itibaren vefatına kadar olan tüm zamanını yayıncılıkla geçirdi. Uluslararası P.E.N. Yazarlar Derneği’nin Türkiye Başkanlığını da yürüten Yaşar Nabi Nayır, Türk kültür hayatına yaptığı katkılar dolayısıyla 1979 yılında Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’ne layık görüldü. 1981 yılında İstanbul’da yaşamını yitirdi.

Daha çok yayıncı kimliği ile tanınan Yaşar Nabi, edebiyata ilk adımını şiirle atmıştır. Lise edebiyat öğretmeninin teşvikiyle ilk şiirlerini Çocuk Dünyası dergisinde yayımlar. Daha sonraki şiirleri ise Servet-i Fünun (1926), Yeni Kitap (1927-1928), Hayat (1928), Muhit (1932-1933), Çığır (1933), Ülkü (1933) gibi dergilerde yayımlanır. 1928 yılında arkadaşlarıyla birlikte Yedi Meşale isminde bir kitap çıkarır. Ziya Osman Saba, Cevdet Kudret Solok, Sabri Esat Siyavuşgil, Vasfi Mahir Kocatürk, Muammer Lütfi Bahşi, Kenan Hulusi Koray’ın aralarında bulunduğu bu grup, yeni bir edebî anlayış getirme iddiasındadır.

Kitabın önsözünde açıkladıkları sanat anlayışlarına göre yenilik ve canlılık arayan bu grup eserlerini Meşale’de yayımlar. Şiirlerini hece ölçüsüyle ve olabildiğince sade bir dille yazmaya gayret eden Yaşar Nabi, Kahramanlar (1929, 1970), Onar Mısra (1932) adında şiir kitapları yayımlamıştır. Zamanla şiirden uzaklaşarak Bir Kadın Söylüyor (roman, 1931), Adem ve Havva (roman, 1932), Bu da Bir Hikâyedir (hikâye, 1935), Sevi Çıkmazı (hikâye, 1935), Mete (oyun, 1933), İnkılâp Çocukları (oyun, 1933), Beş Devir (oyun, 1933), Köyün Namusu (oyun, 1933), Radyofonik Öyküler (oyun, 1979) gibi edebiyatın diğer alanlarında da eserler verir.

Yaşar Nabi deneme, makale, eleştiri, gezi yazısı türlerinde de eserler vermiştir. Balkanlara yaptığı gezi sonrasında buradaki Türklerin durumu ve tarihî Türk mirası üzerine düşüncelerini kaleme aldığı Balkanlar ve Türklük (1936) adlı eserinin yanı sıra Edebiyatımızın Bugünkü Meseleleri (1937), Nereye Gidiyoruz (1948), Yıllar Boyunca (1959), Atatürkçülük Nedir? (1963), Atatürk Yolu (1966), Edebiyat Dünyamız (1971), Dost Mektupları (1972), Değişen Dünyamız (1973), Çağımıza Ters Düşenler (1975) gibi eserleri fikrî temeldeki çalışmalarıdır. Ayrıca Ahmet Haşim (1952), Ömer Seyfettin (1952), Tevfik Fikret (1952), Homeros (1952), Molière (1953) gibi biyografi ve Genç Neslin En Güzel Hikâyeleri (1937), Türk Nesir Antolojisi (1952), Başlangıcından Bugüne Türk Şiiri (1968), Günümüz Türk Hikâyeleri (1977) gibi antoloji çalışmaları da bulunmaktadır.

Yaşar Nabi’nin edebiyata bir diğer katkısı ise çeviri alanındadır. “Balkanların Gorkisi” olarak tanınan Romen yazar Panait Istrati ve Balzac başta olmak üzere Fransızcadan çeviriler yaptı. Istrati’den kitap formatında ilk çevirileri yapan Yaşar Nabi, bunları Varlık Yayınlarından art arda çıkararak Balkan edebiyatından bir sanatçının Türkiye’de tanınması noktasında önemli bir adım atmıştır.

Yaşar Nabi Nayır’ın kültür-sanat camiasına en önemli katkısı ise Varlık dergisidir. 1933 yılı Temmuz’unda yayınına başladığı dergi çalışmalarını vefatına kadar aralıksız sürdürür. O kadar ki İkinci Dünya Savaşı yıllarında silah altına alındığında bile dergi formalarını düzenleyip yayına hazırladığından kendi anılarında bahseder. Türk edebiyatının en uzun soluklu dergisi olan Varlık, birçok genç kalemin edebiyat camiasına kazandırılmasında ve bir sanat ocağı olma noktasında ciddi bir öneme sahiptir. Aynı zamanda 1946 yılında kurduğu Varlık Yayınları ile edebiyat dünyasına önemli eserler kazandıran Yaşar Nabi Nayır’ın bir yayıncı olarak en önemli katkısı da bu noktada kendini gösterir. Yerli yazar ve şairlerin yetişmesi ve tanınması kadar yabancı sanatçıların da Türk edebiyatında tanınmasında önemli bir role sahiptir. Cengiz Aytmatov, Kırımlı Cengiz Dağcı, Kıbrıslı Özker Yaşın ve Panait Istrati’yi Türk okurlarına tanıtan Yaşar Nabi Nayır’dır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Ziya Gökalp kimdir? Hayatı, Eserleri

23 Mart 1876 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelen Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Gökalp’in gerçek adı Mehmet Ziya’dır. İlk eğitimini amcasından aldı. 18 yaşında girişiminde bulundu. Bir yıl sonra İstanbul’da Baytar Mektebine kaydoldu. Jön Türkler’den etkilendi ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı.

Haber Merkezi / Eylemleri nedeniyle tutuklandı, bir yıl cezaevinde kaldı. Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. Orada memur olarak görev yaptı. ttihat ve Terakki’nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. “Peyman” gazetesini çıkardı. Selanik’te toplanan İttihat ve Terakki Kongresi’ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı, örgütün yönetim kuruluna üye seçildi. İttihat Terakki İdadisi’nde sosyoloji dersleri verdi. Bir yandan da “Genç Kalemler” dergisini çıkardı. Diyarbakır’dan Meclis-i Mebusan’a seçildi, İstanbul’a taşındı. Türk Ocağı’nın kurucuları arasında yer aldı.

Derneğin yayın organı “Türk Yurdu” başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua’da yazılar yazdı. İstanbul Üniversitesi’nde sosyoloji dersleri verdi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler tarafından Malta’ya sürgün edildi. İki yıl sürgünde kaldı. Serbest kalınca Diyarbakır’da Küçük Mecmua’yı çıkardı. Cumhuriyet sonrası Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı’na atandı ve  Ankara’ya yerleşti. 2. Dönem Diyarbakır’dan millet vekili seçildi.

“Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” diye adlandırdığı bir düşünce çerçevesinde ürünler verdi.  Batı’nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi. Toplumsal modeli, Emile Durkheim’in teorik temellerini kurduğu “dayanışmacılık” temelinde şekillendi. Bireyi temel alan liberalizm ile sınıfsız toplumu temel alan Marksizm’e karşı mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden solidarizmde karar kıldı.

Eserleri; Kızıl Elma, Türkleşmek / İslamlaşmak / Muasırlaşmak, Yeni Hayat, Altın Işık, Türk Töresi, Doğru Yol, Türkçülüğün Esasları, Türk Medeniyet Tarihi (ölümünden sonra), Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler (ölümünden sonra), Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri I

Paylaşın

Zeynep Uzunbay kimdir? Hayatı, Eserleri

11 Temmuz 1961 yılında Sivas’ın Gemerek İlçesi’nde dünyaya gelen Zeynep Uzunbay’ın asıl adı Zeynep Özdemir’dir. 1979 yılında Kayseri Sağlık Meslek Lisesi’ni, 1985’te de Gazi üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dil ve Edebiyatı bölümünü bitirerek mezun olmuştur.

Haber Merkezi / İlk olarak Tokat’ta bir süre hemşirelik yapmış, ardından öğretmenliğe geçmiş yapmıştır. Zeynep Uzunbay’ın ilk şiiri “Bekleme Beni”dir ve 1993 yılında Çağdaş Türk Dili dergisinde yayımlanmıştır. Uzunbay’ın şiirleri ve çeşitli konulardaki yazıları ağırlıklı olarak Varlık, Damar, Yeni Biçem, gibi dergilerde yayımlanmıştır. 1995 yılında Uzunbay, “Sabahçı Su Kıyıları” isimli dosyasıyla Çankaya Belediyesi ve Damar Dergisi Yarışması’nda üçüncü olmuştur.

1998 yılında yayımlanan Yaşamaşk isimli kitabıyla da Uzunbay, 1998 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü’ne değer görülmüştür. 2004 yılında yayımlanan şiir kitabı Kim’e Uzunbay’a Karşıyaka Homeros Şiir Ödülü’nü kazandırır. Uzun yıllar Edebiyatçılar Derneği üyeliği yapmış olan Uzunbay dernek çerçevesinde de birçok etkinlikte görev almıştır. Uzunbay, ilerleyen yıllarda özellikle çocuklar için öyküler kaleme almış, roman, inceleme ve deneme türünde de eserler vermiştir. Şiirleri İtalyanca ve İngilizceye çevrilmiştir.

Zeynep Uzunbay’ın şiirinde ortaya çıkan en bariz özelliği kendine özgü biçimde geliştirdiği kelimelerle ilişkisidir. Şair, kelimelerde şiiri bağlamında çeşitli deformasyonlara giderek onlardan yeni biçim ve anlamlar çıkarmaya çalışır. Böylelikle şiirlerine yeni kapılar aralar. Ortaya çıkan bu yeni oluşumlar onun şiirini daha çarpıcı ve özgün kılar. Uzunbay’ın şiiri genel olarak akıcı, sade ve açık olarak tanımlanır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Kim Kardashian, son paylaşımlarıyla sosyal medyayı salladı

Dünyadaki en cazip bekar kadın benzetmesi yapılan Kim Kardashian, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı son paylaşımlarla adeta sosyal medyayı salladı. Kardashian, fotoğraflarını “anlaman için değil” notuyla paylaştı.

Haber Merkezi / Tatil keyfi yapmaya devam eden Kim Kardashian, sosyal medya hesabından yaptığı son paylaşımlarla hayranlarına “keyfim yerinde” mesajını verdi.

40 yaşındaki Kardashian, krem rengi plaj kıyafetiyle verdiği pozları “anlaman için değil” notuyla paylaştı. Kim Kardashian’ın fotoğrafına 4 milyona yakın beğeni geldi.

Eşi Kanye West’e boşanma davası açtıktan sonra onlarca flört teklifi aldığı belirtilen Kim Kardashian için dünyadaki en cazip bekar kadın benzetmesi yapılıyor.

Kardashian, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla takipçilerinin beğenisini kazanıyor. Kardashian’ın yaptığı paylaşımlardan bazılarını sizler için derledik:

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener: Patates, soğan güle güle Erdoğan

Partisinin TBMM’deki düzenlenen grup toplantısında açıklamalarda bulunan İYİ Parti Lideri Akşener, iktidara ekonomik kriz üzerinden yüklenerek, “Sayın Erdoğan, eşin, dostun, yandaşın istediği kadar şahlansın. Bunlar artık son şahlanışlarınız. O sandık gelecek ve kutlu karar göklerden tepenize inecek. Sizin gidişiniz milletimizin şahlanışı olacak. Geliyor gelmekte olan. Patates, soğan güle güle Erdoğan.” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlenen grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndaki (TCMB) 128 milyar doların akıbetini yeniden soran Akşener, “Masal dinliyoruz. Peki sonuç? Sonuç ortada. Milletimizin alın teri döviz rezervimiz birilerinin cebine girmiş. Allah korusun bugün başımıza bir şey gelse cep delikli cepken delik. 2001 krizinde bile MB döviz rezervi 27.5 milyar dolardı. İşte size ekonomi dehası Sayın Erdoğan ve beş maaşlı danışmanlarının Türkiye’yi getirdiği nokta” dedi.

“Sayın Erdoğan ve ekibinin millet menfaatine söylenmiş hiçbir söze kulak asmamak gibi garip bir huyu var. Salgın konusunda da ilk günden beri tüm uyarılarımızı yaptık” diyen Akşener, şöyle devam etti:

“Bilim insanlarıyla alan insanlarıyla çalışıp önerilerde bulunduk. Doktor milletvekili arkadaşlarımız arı gibi çalışıp önerilerde bulundular. Biz bu önerileri iktidarı oluşturan muhteremlere ilettik. İstedik ki milletimiz iktidarın beceriksiz ellerinde bari bu kon uda hırpalanmasın ancak maalesef tıp ne derse desin Sayın Erdoğan o meşhur inadıyla bildiğini okumaya devam etti. Bilim ’15 gün tam kapanma’ dedi duymazdan geldi.

Salgın büyüdü, bilim ’28 gün kapanma şart’ dedi. Kendisi oralı bile olmadı. Geçen gün yine bilim ve uzmanlara direndi, sonuç ortada. Salgın tam gaz devam ediyor. Büyük illüzyonist Sayın Erdoğan’ın becerikli ellerinde memleket adeta bir kayıplar ülkesi oldu. Sipariş edildiği söylenen aşılar kayıp, gri pasaportla yurt dışına gönderilen belediye görevlileri kayıp, Ege’de adalar, Mısır’da Rabia kayıp; uçan ekonomi masalları anlatılırken 128 milyar dolarlık rezerv kayıp.

‘Milletin derdine düşenler için demokrasi kayıp’

Kayıpların peşine düşenler için adalet kayıp, milletin derdine düşenler için demokrasi kayıp, milletimiz için hak, hukuk kayıp, gençlerimizin umudu kayıp, e tabi haliyle 128 milyarı kaybeden Power Point sunumlarının efendisi damat bakan da kayıp. Ülkemizde birileri, bir şeyler sürekli kayboluyor.”

İyi Parti Lideri Akşener’in konuşmasından satır başları şöyle:

“101 yıl sonra bugün ise maalesef millet iradesini hiçe sayan bir iktidarla ve çocuklarımıza yapılan her türlü kötü muameleye sessiz kalabilen çirkin bir anlayışla yüz yüzeyiz. Ne kadar yazık değil mi, nereden dereye!

Sayın Erdoğan ve ekibinin millet menfaatine söylenen sözlere kulak asmamak gibi zararlı bir huyu var. Salgın konusunda ilk günden beri bütün uyarılarımız yaptık, önerilerimiz sunduk.

Doktor vekil arkadaşlarımız önerilerde bulundular. Biz bu önerileri iktidarı oluşturan muhteremlere ilettik. Milletimiz, iktidarın beceriksiz ellerinde hırpalanmasın istedik.

Ancak Sayın Erdoğan meşhur inadıyla bildiğini okumaya devam etti. Bilim 15 gün tam kapanma dedi kendisi duymazdan geldi. Salgın büyüdü, bilim 28 gün kapanma dedi. Salgın yavaşlamadı, tam gaz devam ediyor.

Sayın Erdoğan’ın becerikli ellerinde memleket bir kayıplar ülkesi oldu. Sipariş edildi denilen aşılar kayıp, gri pasaportla yurt dışına gönderilen belediye personelleri kayıp, Mısır’da Rabia kayıp, 128 Milyar dolarlık kayıp, adalet kayıp, demokrasi, hak, hukuk, huzur kayıp.

Kadınlarımızın mutluluğu, gençlerimizin umudu kayıp. Haliyle 128 Milyarı kaybeden sunumların efendisi damat bakan da kayıp. Milletimizin dertlerinin yapay gündemlere kurban verilmesine izin vermeyeceğiz. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun milletimiz 128 milyar doların akıbetini soruyor.

Cevap geliyor. Sayın Erdoğan’ın ekonomi gurusu danışmanlarından biri öyle bir para olmadı diyor. Biri çıkıyor şuna dağıttık diyor. Bir başkası çıkıyor milletin cebinde diyor.

Merkez Bankası Başkanı paranın bozdurulduğunu söylüyor. Hazine Bakanı çıkıyor, Merkez Bankası bilgilendirme yapmalı diyor. Dün de küçük ortak çıkıyor para Merkez Bankası’nın kasasında diyor.

Ekonominin İnek Şabanı ile Badi Ekrem’i el ele verip döviz kurunu baskılamak için Hazine’deki dövizi sattı.

Bu pandemide olmadı. Bir puan artırmamak için sattılar da sattılar. Şimdide bilançoda eksilen bir şey yok diyorlar. Bir yandan kredi ve swaplarla borçlandığınız dövizleri ölü fiyata sattınız.

Böyle ciddiyetsizlik olabilir mi? Kendi dolarını satıp bunu swapla kasana geri koyunca hiçbir şey değişmemiş mi oluyor?

Gerçekten kaybolan bir şey yoksa hadi o 128 milyar doları yerine koyun da hep beraber görelim.

Sayın Erdoğan, eşin, dostun, yandaşın istediği kadar şahlansın. Bunlar artık son şahlanışlarınız. O sandık gelecek ve kutlu karar göklerden tepenize inecek. Sizin gidişiniz milletimizin şahlanışı olacak. Geliyor gelmekte olan. Patates, soğan güle güle Erdoğan.

Bakın, yaşanmış bir başka örnek daha vereyim;4B Sözleşmeli bir hemşire kardeşimiz, doğum yapıyor. 4 hafta doğumdan önce, 4 hafta da doğum sonrasında, iznini kullandıktan sonra bebeğini, Mersin’deki annesine bırakıp, görev yaptığı Mardin’e geri dönüyor.

Bu arada, eşi de Diyarbakır’da sözleşmeli personel… Tabi, sözleşmeli personel olduğu için, tayin hakkı yok, eş durumu, mazeret tayini gibi hakları da yok.

Bu hemşire kardeşim, mecburen anne sütünü sağıyor, eczaneden aldığı saklama poşetine koyup, kargoyla, Mardin’den Mersin’e gönderiyor. Kargo süresi uzayınca, anne sütü bozuluyor. Bir anneye reva görülen zulme bakar mısınız?

Şimdi biz bu annenin çaresizliğini nasıl görmezden gelelim? Pandemi döneminde, el üstünde tutmamız gereken bir sağlık çalışanımızın, düşürüldüğü bu zor duruma, nasıl sessiz kalalım?

Dönüp dönüp, aynı mevzulardan sorun üretiyor, dönüp dönüp, aynı yalanlardan siyaset devşirmeye çalışıyor. Dönüp dönüp, aynı masalları anlatıyor.

Bakın size bazı örnekler vereyim; ‘2016 yılı, Türkiye için şahlanma yılı olacak.’ ‘2017, Türkiye için şahlanma yılı olacak.’ ‘Türkiye, 2018’de eşik atlayacak.’ ‘2019 yılı, dünyada Türkiye’nin yılı olacak.’ ‘2020, Türkiye’nin yılı olacak. Ekonomide şahlanma dönemi olacak.’ Bütün bu sözler, bizzat Sayın Erdoğan’a ait. Ve ne acıdır ki, her yeni yıl, bir öncekinden kötü oldu.

Milletimiz fakirleşti, paramız pul oldu, işsizlik arttı, gençlerin umudu soldu. Şimdi kalkmış yine, aynı hikayeyi anlatıyor. Diyor ki; ‘2021 Türkiye için şahlanış yılı olacak.’ Güler misin, ağlar mısın?

Pandemi sürecinde yoğun çalışma şartlarında, çocuğu olan 4B’lilerin çoğu, sağlık çalışanı oldukları için, çocuklarına bakıcı bulamadılar. Aralarında evine kamera taktırıp, kapıyı da dışarıdan kilitleyip, çocuklarını Allah’a emanet ederek, göreve gidenler var.

Bu insanlara yazık değil mi? Bu insanlara günah değil mi? Böyle vicdansızlık, böyle umursamazlık olur mu? Allah aşkına, çoluğunuz çocuğunuz yok mu sizin? Hiç mi yüreğiniz sızlamıyor? Yazıklar olsun hepinize!

Çok önemli bir projemiz var. Adını ‘Artagan’ koyduk. Bu projemizle kayıt dışı ekonomiyle sözde değil özde mücadele edecek bir seferberlik başlatacağız.

Ezcümle Sayın Erdoğan’ın icat ettiği bu ucube sistemle vatandaşımızın sırtına yüklediği yükü indireceğiz. Kamudaki personel adaletsizliğinden vergideki adaletsizliğe, milli gelirden pay almadaki adaletsizlikten fırsat eşitsizliğine kadar her alanda çalışan üreten vatandaşlarımızdan yana olacağız.

Onlar eşi dostu yandaşı dinler, İYİ Parti milleti dinler. Vizyonumuz, işinin ehli insanlarımız ile emin adımlarla geliyoruz. Her geçen gün büyüyoruz. Milletimiz bize inanıyor, güveniyor.

İYİ Parti iktidarında hiçbir bakan yönettiği bakanlığa mal satmayacak, satamayacak. Ticaret Bakanı, Ticaret Bakanlığı ile ticaret yapamayacak. Biz eşin, dostun, doymak bilmeyen 5 müteahhitin cebini değil, vatandaşın cebini doldurmaya niyetliyiz. Türkiye çözümsüz, sahipsiz değil.”

Paylaşın

Demirtaş’tan ‘Erkan Oğur’ tepkisi: Kimse üstünü çizemez

Edirne F Tipi Cezaevi’nde Kasım 2016’dan bu yana tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ‘Erkan Oğur ile hapishane anım’ başlığıyla yayımlanan yazısında, kimsenin Erkan Oğur gibi bir sanatçının üstünü çizemeyeceğini belirterek “Ömrünü sanata adamış insanları öyle bir çırpıda silip atamazsınız. Zaten bu mümkün de değildir” ifadesini kullandı.

Haber Merkezi / Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın seslendirdiği türküde kopuz çaldığı için eleştirilen müzisyen Erkan Oğur’la ilgili bir yazı kaleme aldı.

Demirtaş, Artı Gerçek’te ‘Erkan Oğur ile hapishane anım’ başlığıyla yayımlanan yazısında “İbrahim Kalın’ın sözcülüğünü yaptığı otoriter rejim, bizi türlü kumpaslarla, yalanlarla, iftiralarla bu satırları yazdığım 12 metre karelik hücreye attı diye onlara boyun eğecek halimiz yok. Yanımızda milyonlarca insanın desteği, duası, dayanışması varken, eh bir de arada Erkan Oğur dinleme fırsatı bulmuşken moralimizi bozacak değiliz” dedi.

‘Tüm ezilenler için, daha güzel yarınlar için direneceklerini’ söyleyen Demirtaş, son bir yılda yüzden fazla müzisyenin işsizlik nedeniyle hayatına son verdiğini belirtti. Demirtaş, şunları kaydetti:

“Bu sömürü düzenine karşı direnmeyip de ne yapacağız? Bu ülkenin çeşitli kimliklerden ve inançlardan binlerce onurlu sanatçısı var. Sanatın muhalif duruşunu hakkıyla başarıyla temsil eden binlerce haysiyetli evladı var. Sadece onlar mı, direnen on milyonlar var. Ne diye moralimizi bozalım ki? Nereye baksak umut var, cesaret var. Ezilenlerin, direnenlerin görkemli dayanışması var.”

‘Ömrünü sanata adamış insanları öyle bir çırpıda silip atamazsınız’

Demirtaş, ‘baskı dönemlerinde sanatçının, aydının duruşunun çok önemli olduğunu’ vurgulayarak “Halkına öncülük yapamasa bile zulmün değirmenine su taşımamalıdır kanımca. Niyetten bağımsız olarak ortaya çıkan sonuç, bazen can sıkıcı olabiliyor. Ben, sadece sitem ve eleştiri hakkımızı kullanarak düşüncelerimizi aktarıyorum” diye yazdı.

Demirtaş, şöyle devam etti:

“Buradan yola çıkarak kimse Erkan Oğur gibi bir sanatçının üstünü çizemez. Ömrünü sanata adamış insanları öyle bir çırpıda silip atamazsınız. Zaten bu mümkün de değildir.

Erkan Oğur’u, biz burada duvarları yıkan sesiyle biliriz, severiz. Hep öyle olsun, onunla güzel anılarınız hep güzel kalsın isteriz. Onu dinlerken Kalın İbrahim’i değil, İnce Erkan’ı hissetmeyi tercih ederiz. Dinleyicileri olarak bu kadarına hakkımız vardır sanırım.”

Paylaşın

Abdullah Nefes hayatını kaybetti; Nefes kimdir?

Yaşlılığa bağlı olarak çeşitli hastalıkları nedeniyle bir süredir Ankara’da tedavi gören ünlü şair Abdullah Nefes, 79 yaşında hayatını kaybetti. Nefes’in naaşı Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Haber Merkezi / Sosyalizmin en büyük savunucuların biri olan ve uzun yıllar TKP üyesi olarak mücadelesini sürdüren Abdullah Nefes, yaşlılığa bağlı olarak çeşitli hastalıkları nedeniyle bir süredir tedavi gördüğü Ankara’da 79 yaşında hayatını kaybetti. Nefes’in naaşı Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Abdullah Nefes kimdir?

20 Ekim 1941 yılında Ilgaz’da dünyaya gelen Nefes, üniversite eğitimini Ankara’da DTCF’de ve Hukuk Fakültesi’nde aldı.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi olan Nefes, çok sayıda şiir kaleme aldı.

İlk şiirleri ve hikayeleri Varlık, Dost, Yeşil, Ilgaz, Çağrı, Yelken, Evrim, Dönem, Elif, Edebiyat ve Eleştiri, Sanat Emeği gibi dergilerde yayımlandı.

1964 yılında Sosyal Adalet Dergisi ve yayınlarına yazı işleri müdürlüğü yaptı.

1966 yılında Dönüşüm dergisinin sahibi olarak sorumlu yazı işleri müdürlüğünü üstlendi.

1969 yılında Ser yayınlarının kuruluşunda yer aldı.

Türkiye İşçi Partisi’ne üye olan Nefes, daha sonra Ankara’da parti yöneticiliği görevleri de üstlendi.

1971 yılında tutuklanan Nefes, üç yıl tutuklu kaldı. Nefes, Türkiye Yazarlar Sendikası’nda da uzun yıllar yöneticilik görevlerinde bulundu.

1990 yılında üç kitap gerekçe gösterilerek DGM’de yargılandı.

Yaşamı boyunca çok sayıda kitaba imza atan Nefes, birçok araştırma ve derleme kitabı da çıkardı.

Paylaşın

Serenay Sarıkaya’dan süper minili paylaşım

Ekrana dönmek için hazırlıklar yapan Serenay Sarıkaya yeni paylaşımıyla gündemde… Kısa şortu ve uzun çizmesiyle verdiği ayna pozunu “Şey mi dostum” notuyla paylaşan Sarıkaya’ya beğeni yağdı.

Haber Merkezi / 29 yaşındaki Serenay Sarıkaya, yeni paylaşımıyla olay oldu. Aynanın karşısında süper minisiyle selfie çeken ve  “Şey mi dostum” notuyla paylaşan ünlü oyuncuya beğeni yağdı.

Genç ve güzel oyuncu Seranay Sarıkaya kimdir? Seranay Sarıkaya aslen nereli? Seranay Sarıkaya evli mi? Seranay Sarıkaya’nın boyu ve kilosu kaç? Seranay Sarıkaya kaç yaşında? Kısaca Seranay Sarıkaya’nın hayatı ve bilinmeyenleri hakkında tüm merak edilenleri detayları ile sizler için derledik.

Paylaşın