Açlık Sınırı 3 Bin 49, Yoksulluk Sınırı 9 Bin 931 Liraya Yükseldi

TÜRK-İŞ’in ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’nın 2021 yılı Eylül ayı sonuçlarına göre, eylül ayında açlık sınırı 3.049 liraya yükselirken, ‘yoksulluk sınırı’ ise 9 bin 931 lira 59 kuruş oldu.

Haber Merkezi / Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ),  ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’nın 2021 yılı Eylül ayı sonuçlarını açıkladı.

Araştırmaya göre, bu ay 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden ‘açlık sınırı’ 3 bin 49 lira olarak belirlendi.

Gıda ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen ‘yoksulluk sınırı’ ise 9 bin 931 lira 59 kuruş oldu.

Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 3 bin 709 lira 23 kuruş olarak hesaplandı.

Mutfak enflasyonundaki değişim ise araştırmaya şöyle yansıdı:

Dört kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 4,18 oranında artış gösterdi.

Yılın ilk dokuz ayı itibariyle fiyatlardaki artış yüzde 17,72 oranında gerçekleşti. Gıda enflasyonunda son on iki ay itibariyle artış oranı yüzde 24,56 oldu. Yıllık ortalama artış oranı ise yüzde 19,58 olarak hesaplandı.

Türk-İş, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’ yapmaktadır.

Paylaşın

HDP’li Sancar: Halk İradesine Saygısızlığın Başladığı Yerde Demokrasi Biter

Partisinin düzenlediği Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Demokrasi sadece merkezi idarede kuvvetler ayrılığı ile sadece seçimle gerçekleşebilecek bir yönetim şekli değildir. Şüphesiz seçim ve halk iradesi demokrasinin vazgeçilmez şartıdır. Bunlar olmazsa diğer konuları konuşmanın gereği ve anlamı kalmaz. Halk iradesine saygısızlığın başladığı yerde demokrasi biter” dedi.

Haber Merkezi / Konuşmasında, “Tartışmaların Kürt sorunu etrafında yoğunlaştığı bir dönemde bu konferansın anlamı büyüktür. Bizler demokrasiyi bütün ayakları ve bütün ilkeleriyle yerleştirmek için yola çıkmış bir geleneğin temsilcisi devamı ve yeni bir bileşimiyiz. HDP, Türkiye’de barışı, demokrasiyi, özgürlüğü ve eşitliği bütün bölgelere yerleştirmenin adresidir. Bu mücadele geleneğinin geldiği en yüksek aşamadır. Elbette bu nihai bir nokta değildir. Bizlerden sonra da bu mücadele başka boyutlar kazanarak büyüyecektir. Bizler, sizler bu onurlu mirasın şimdiki emanetçileriyiz. Üzerimize düşen sorumlulukları, halkımıza karşı yükümlülükleri onurlu bir şekilde yerine getirmek için elimizden gelen çabayı sarf ediyoruz, yeter ki bu geleceğe ışık saçan yolu bizden sonrakilere hakkıyla devredelim” sözleriyle başlayan Sancar, açıklamalarının devamında şu ifadeleri kullandı;

Gelecek kuşaklarla barışı, özgürlüğü ve demokrasiyi birlikte inşa edelim. Demokrasi sadece merkezi idarede kuvvetler ayrılığı ile sadece seçimle gerçekleşebilecek bir yönetim şekli değildir. Şüphesiz seçim ve halk iradesi demokrasinin vazgeçilmez şartıdır. Bunlar olmazsa diğer konuları konuşmanın gereği ve anlamı kalmaz. Halk iradesine saygısızlığın başladığı yerde demokrasi biter. İşte kayyım rejimi halk iradesini gasp etmenin en vahşi yöntemi olarak demokrasinin tümüne yönelik bir darbe olarak karşımıza çıktı ve Türkiye’de çöküşün en önemli adımı oldu. Türkiye’yi karanlık bir çukura sürükleyen gelişmelerin en kritik yerinde halk iradesini tanımayan, keyfi, tekçi anlayış yatıyor. Eğer bu anlayışı durduramazsak gelecekte de böyle olacaktır ama biz bu gidişatı durdurmaya kararlıyız. Demokrasiyi sağlam bir şekilde yerleştirebilmek için halk iradesine mutlak saygı, halkın denetimi ve halkın katılımı şarttır, bütün bunlar da yerelde başlar, ülkenin tümüne yayılır. Böyle olursa demokrasi gerçek anlamına kavuşur. Yerel demokrasi olmadan demokrasinin ülke genelinde kurulmasının anlamı yoktur. Çünkü yerel demokrasi halkın iradesinin en somut yansıdığı alandır. Yerel demokrasi halkın katılımının en doğrudan olduğu halkın denetiminin en etkili olduğu alandır.

Yerel demokrasinin en güçlü ve kararlı savunucusu HDP’dir

Tekçiliğe, zorbalığa karşı halkın iradesinin etkili hayata geçmesi gerekiyor. Eğer erkleri, iktidarı, merkezde toplarsanız keyfilik, yolsuzluk, soygun, talan, yozlaşma kaçınılmazdır. Kuvvetleri devlet içinde birbirinden ayırmak yetmiyor, merkezin yetkilerini yerele devredeceksiniz. Yerele yetki devrini genişlettikçe, yerel yönetimlerin kaynaklarını güvence altına aldıkça demokrasiyi sağlam bir temele oturtmuş olursunuz. Bunun en güçlü ve kararlı savunucusu da HDP’dir. O nedenle diyoruz ki Türkiye’nin demokratik geleceği yerel demokrasiden bağımsız düşünülemez.

Kayyım rejiminin en az 3 alanda büyük tahribatları var. Birincisi kültürel asimilasyondur. Kayyım halk iradesini gasp ederken kimliğini de talan ediyor. Kültürel asimilasyonun yani 100 yıllık planların en ağır uygulamasını kayyım rejimi oluşturuyor. Kayyım rejimi aynı zamanda siyasal asimilasyon yöntemidir. Çünkü Kürt halkını kendi iradesini kullanabilen bir özne olmaktan çıkarmayı  ve siyasal hayatına yabancılaştırmayı hedefliyor. Kürt halkının kendi olarak var olma, kendi ilkeleri ile siyasal temsiliyet oluşturma imkanlarını ortadan kaldırmak istiyor. Kürt halkını iradesiz, başka partilere dağıtılmış, etkisiz bir topluluğa dönüştürme operasyonunun en önemli aracıdır. Oysa kayyıma karşı yerel demokrasiyi savunurken biz Kürt halkının siyasi özne olma hakkını da savunuyoruz. Kürt halkının bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olma hakkını savunuyoruz. O nedenle kayyım rejimine karşı mücadele siyasi özne olma hakkına sahip çıkma mücadelesidir.

Yerel demokrasiden asla vazgeçmek söz konusu olmaz

Bir asimilasyon da ahlaki asimilasyondur. Yani yozlaştırma politikalarıdır. Gençlerimizi toplumumuzu, kendi değerlerinden koparma uygulamalarının en sinsi şekilde hayata geçirilmesinin modelidir. Yolsuzluklar, halkın kaynaklarının talanı, gençliğin başta uyuşturucu olmak üzere kendi kişiliğinden ve toplumundan koparılmasının bütün yöntemlerini hayata geçirdiler kayyımlar. Kayyım rejimine karşı mücadele ahlaki asimilasyon ve yozlaşmaya karşı değerlerimizi savunma mücadelesidir. Yerel demokrasi değerlerimizi ilkelerimizle, ilkelerimizi aydınlık geleceğimiz ile buluşturan bir hedeftir. Yerel demokrasiden asla vazgeçmek söz konusu olmaz. Yerel demokrasisiz bir barış inşa etmek mümkün olmaz.

Belki şimdi şehirlerimizde seçilmiş yöneticilerimizi görevden aldılar ama sizler burada bulunan belediye eşbaşkanları, seçilmiş belediye meclis üyeleri halkın gerçek temsilcileri olarak yükümlülüklerini yerine getiriyorsunuz. Eksikliklerimizle, bazı alanlarda yanlışlarımızla bu mücadele devam etti ve edecek. Eksikliklerimiz, özeleştiri yapmak, kendimizi sorgulamak ve halkın denetimine açık olmakla ortadan kalkar. Bizler asıl denetim mercii olarak kendimizi partimizi, tüm yönetici organlarımızı sizlerin tabanın denetimine açık tuttukça büyüyebiliriz. Önümüzdeki dönemde bunu çok daha etkili şekilde yapacağımızdan şüphemiz yok. Bugüne kadarki eksiklik ve yanlışlıkları da yine en geniş demokratik sorgulama, özeleştiri ve denetim yöntemleri ile gidereceğimizden hiçbir şüphemiz yok.

Herkes yarın açıklayacağımız deklarasyonu bekliyor. Bu deklarasyonda neler yer alacağına dair ipuçları vermek istemiyorum. Beklesinler yarın Türkiye’nin bütün halklarına duyuracağız. Orada yer alan bir özü tekrar etmekte sakınca yoktur. Biz bu ülkede her kesime özgürlüğü ve demokrasiyi, her inanca eşitliği getirmek için yola çıktık. Bütün halklar özgür ve bütün inançlar eşit olacak ve demokrasi bu ülkede sağlam bir şekilde kurulacak. Bu olmadan Türkiye’de aydınlığı yakalamak da yeni bir başlangıç yapmak da mümkün değildir. HDP bütün baskılara, bütün oyunlara, kara propagandaya ve psikolojik savaş yöntemlerine rağmen ilkelerinden asla vazgeçmedi, mücadelesinden taviz vermedi, bedel ödemekten geri durmadı.

Özgürlüğe, demokrasiye, eşitliğe ve aydınlığa yakın duruyoruz

Bugün sizin gibi seçilmiş değerli dostlarımızın bir kısmı zindanlarda rehine olarak tutuluyor. Gültan Kışanak ve Selçuk Mızraklı şahsında içerideki tüm arkadaşlarımıza, hepiniz adına en güçlü selam ve sevgilerimizi yolluyoruz. Yine 2016 Kasım darbesi ile eş genel başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere birçok yöneticimiz siyasi rehine olarak alındı. Onları da buradan özgürlüğün yakın olduğu inancıyla selamlıyoruz. Özgürlüğe, demokrasiye, eşitliğe ve aydınlığa yakın duruyoruz, eşikteyiz. Bu eşiği geçmenin yolu HDP’nin oluşturduğu değerler ve ilkelerden geçer. Biz programlarımızı kimseye kayıtsız şartsız kabul edilmek üzere dayatıyor değiliz. Toplumun bütün kesimleri ile müzakere istiyoruz. Türkiye’de demokrasiye giden yol, müzakere ve diyalog, katılım ve toplumsal meşruiyetten geçiyor. HDP bunun en etkili önerilerini sunuyor. Yarın da temel mesajımız bu olacak. hedefimiz bu, müzakere istiyoruz. Müzakereyi çıkarınca siyaset kalmaz, sorunları silahla, şiddetle, savaş politikaları ve güvenlikçi anlayışla değil müzakere diyalog ve en geniş toplumsal mutabakatla çözmek istiyoruz. Türkiye’nin tüm sorunlarını çözmeye talibiz. HDP olmadan bu ülkeye demokrasiyi, barışı, eşitliği özgürlüğü getirmek mümkün olmayacaktır. Müzakere kanalları yerleştikçe, diyalog sürekli hale geldikçe bunu Türkiye’nin bütün halklarına anlatabileceğimizden hiçbir şüphe duymuyoruz.

Yolumuza büyüyerek devam ediyoruz. Tüm engellemelere rağmen HDP büyüyor. HDP’nin büyümesi umudun büyümesidir, demokratik gelece inancın büyümesidir. HDP ayazda bir yaz güneşidir. HDP çölde bir vahadır. HDP tayfunda güvenli bir liman, karanlıkta güçlü bir ışıktır. HDP en karamsar dönemlerde halkların en büyük umududur. Bunu önümüzdeki dönemde hep birlikte, mahallede, sokakta, şehirlerde, meydanlarda, salonlarda anlatmaya devam edeceğiz. Müzakere yolunu genişlettikçe halkların demokratik iradesini, HDP’nin demokrasi güçleriyle oluşturacağı ittifakta çözüm gücü ve çözümün anahtarı olduğunu yakın zamanda hep birlikte göreceğiz.

HDP olarak umudunuzu boşa çıkarmayacağız

Çok acı çekildi, çok bedel ödendi ama unutmayın boşuna çekilmiyor bu acılar, boşuna ödenmiyor bu bedeller. Biz diyoruz ki Türkiye’nin başta Kürt sorununda demokratik çözüm ve barış olmak üzere bütün sorunlarını çözecek kadrolara, inanca ve inada sahibiz. O nedenle geleceği birlikte kurmak istiyoruz. Türkiye’ye aydınlık, özgür geleceği birlikte getirmek istiyoruz. Demokrasi diyoruz ille de demokrasi, barış diyoruz ille de barış ve eşitlik diyoruz ille de eşitlik. İnadın ve inancın insanlarına ve partisine ve buna yüzünü dönmüş ve buna umudunu bağlamış bütün insanlara yürek dolusu sevgi ve selam gönderiyorum. İnancınızı, inadınızı, umudunuzu HDP olarak boşa çıkarmayacağız. Birlikte yürüyeceğiz. Bu yol büyüyor, kervan genişliyor ve kapılar açılıyor.”

Paylaşın

Galatasaray, Kazanmayı Bildi

Süper Lig’in 7. haftasında Galatasaray ile Göztepe Türk Telekom Stadı’nda karşı karşıya geldi. Galatasaray, Halil Dervişoğlu ve Olimpiu Morutan’ın golleriyle karşılaşmadan 2-1 galip ayrıldı. Göztepe’nin tek golünü ise Ndiaye’ye kaydetti.

Haber Merkezi / Galatasaray, 4 haftanın ardından aldığı bu galibiyet ile puanını 11’e çıkardı. Bu sezon ligdeki 4. mağlubiyetini alan Göztepe ise 5 puanda kaldı.

A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Stefan Kuntz, karşılaşmayı tribünden takip etti. Kuntz’a yardımcılığına getirilen Kenan Koçak eşlik etti.

Galatasaray, perşembe günü UEFA Avrupa Ligi’nde Olimpik Marsilya’ya ardından pazar günü Rizespor’a konuk olacak. Göztepe ise Giresunspor’u ağırlayacak.

Goller;

43. dakikada Galatasaray savunmasının arkasına atılan topta Muslera çıkıp çıkmamakta tereddüt etti. Ndiaye’nin vuruşuna Muslera müdahale etse de top filelerle buluştu: 0-1

49. daikakada Galatasaray’ın orta sahada kaptı topta Halil Dervişoğlu uzaktan kaleyi yokladı. Kaleci İrfan Can’ın eldivenleri arasından geçen top filelerle buluştu: 1-1.

57. dakiakada sağ kanatta topla buluşan Olimpiu Morutan karşısındaki iki oyuncunun arasından geçerek ceza sahasına sokuldu. Sağ çaprazdan topu filelerle buluşturan Morutan, takımını öne geçiren golü kaydetti: 2-1.

Stat: Türk Telekom

Hakemler: Ali Şansalan, Kerem Ersoy, Hakan Yemişken

Galatasaray: Muslera, Yedlin, Luyindama (Alpaslan dk. 46), Nelsson, Van Aanholt, Cicaldau, Berkan, Feghouli (Diagne dk. 46), Morutan (Oğulcan dk. 84 ?), Kerem, Halil (Emre Kılınç dk. 70)

Göztepe: İrfan Can, Kerim, Arslanagic, Angel, Berkan (Kahraman dk. 77), Yalçın (Tijanic dk. 61), Soner (Baku dk. 77), Halil, Laurency (Jahovic dk. 77), Nwobodo, Ndiaye

Goller: Ndiaye (dk. 43) (Göztepe), Halil Dervişoğlu (dk. 49), Morutan (dk. 56) (Galatasaray)

Paylaşın

Fenerbahçe, Süper Lig’de Liderlik Koltuğuna Oturdu

Spor Toto Süper Lig’in 7. haftasında Hatayspor ile Fenerbahçe, Yeni Hatay Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Karşılaşmayı 17. dakikada Rossi, 30. dakikada Novak’ın golleriyle Fenerbahçe 2-1 kazandı. Hatayspor’un tek golünü 70. dakikada Louis kaydetti.

Haber Merkezi / Fenerbahçe, bu galibiyetle puanını 16’ya yükselterek maç fazlasıyla Süper Lig’de liderlik koltuğuna oturdu. Hatayspor ise 13 puanda kaldı.

Fenerbahçe, 30 Eylül Perşembe günü UEFA Avrupa Ligi 2. hafta maçında Yunanistan temsilcisi Olympiacos; 3 Ekim Pazar günü de Süper Lig’in 8. haftasında Kasımpaşa ile karşılaşacak. Hatayspor ise Süper Lig’in 8. haftasında Yeni Malatyaspor’a konuk olacak.

Goller;

17. dakikada Fenerbahçe öne geçti. Sağ kanattan ceza sahası içinde Enner Valencia’nın ortasında topla buluşan Rossi’nin şutunda meşin yuvarlak ağlara gitti: 0-1.

29. dakikada Fenerbahçe farkı 2’ye çıkardı. Sağ kanattan Mert Hakan’ın kullandığı köşe vuruşunda Valencia’nın kafa vuruşunda top arka direğe yöneldi. Novak’ın altıpas içinde dokunduğu top ağlara gitti: 0-2.

70. dakikada Hatayspor farkı 1’e indirdi. Sağ kanattan gelişen atakta ceza sahası sol çaprazında topla buluşan Louis, meşin yuvarlağı ağlara gönderdi. 1-2.

Stat: Yeni Hatay

Hakemler: Abdulkadir Bitigen, Ceyhun Sesigüzel, Mustafa Savranlar

Hatayspor: Munir, Kamil Ahmet Çörekçi, Adekugbe (Dk. 89 Bülent Cevahir), Riberio, Fatih Kurucuk, Burak Öksüz, Lobjanidze (Dk. 71 Kamara), Boudjemaa (Dk. 63 Emre Çolak), Diouf, Traore (Dk. 89 Muhammed Mert), El Kaabi (Dk. 63 Louis)

Fenerbahçe: Altay Bayındır, Filip Novak, Kim Min-Jae, Attila Szalai, Ferdi Kadıoğlu, Mert Hakan Yandaş (Dk. 61 Crespo), Luiz Gustavo, Muhammed Gümüşkaya (Dk. 85 Mesut Özil), Diego Rossi (Dk. 85 Pelkas), Mergim Berisha (Dk. 76 Serdar Dursun), Enner Valencia (Dk. 61 Osayi-Samuel)

Goller: Dk. 17 Diego Rossi, Dk. 29 Filip Novak (Fenerbahçe), Dk. 70 Louis (Atakaş Hatayspor)

 

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Gençlerimiz, Umudu Dışarı Bağlıyorlar

İzmir’de düzenlene Fütürizm Çalıştayı’nda konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, gençlerin iş bulamadıkları için yurtdışına gitmeye çalışmalarına ilişkin, “Gençlerimiz, kendi alanlarıyla ilgili sağlıklı bir çalışma ortamı bulamadıkları için umudu dışarı bağlıyorlar. En büyük kaybımız, yüksek yetenekli insanlarımızın geleceklerini dışarıda aramalarıdır” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasında Nazım Hikmet’ten de dizeler okudu; “‘Bugün Pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak, bu kadar mavi olduğunu gördüm, bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum’

Konuşmasında, “Çocuklarımızın merak duygusunu sağlayamazsak yüksek eğitim inşasını sağlayamayız. O nedenle eğitimcilere, üniversitelere çok ama çok ihtiyacımız var.” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu’nun Fütürizm Çalıştayı’nda yaptığı açıklamaları şöyle;

“12 Eylül, 15 Temmuz sonrası pek çok bilim insanının üniversite dışında bırakılması, KHK’lar ile görevlerine son verilmesi gerçekten çok büyük bir kayıp. Üniversite bilgi üretecek ki üretilen bilgiyi sanayici elle tutulur bir metaya dönüştürebilsin. Eğer üniversite bilgi üretemezse sizin büyüme şansınız yoktur. Üniversiteler gerçekten üniversite mi, bunu hep birlikte sorgulamamız lazım. En başta bu sorgulamayı yapacak olan, siyaset kurumudur.

“En büyük kaybımız, yüksek yetenekli insanlarımızın geleceklerini dışarıda aramalarıdır”

‘İnsanoğlu tekerleği 1 milyon yılda keşfetti’ diyorlar. 21. yüzyıldayız. Her saniyede birden fazla buluş var. Biz, kendi ülkemizde yüksek yetenek inşasını sağlayamazsak hızlı ve sağlıklı büyüme şansımızı kaybederiz. Yüksek yetenek inşası deyimini bir kurultayda konuşmuştum. Özü şu: Bir ülkenin nüfusunun ortalama yüzde ikisi, zeki insanlardan oluşuyor ve bu insanlar, toplumu sürükleyen yeni buluşlara imza atan insanlar. Bu insanlara yeni olanaklar sağlanması ve karşılaştıkları sorunların çözülmesi lazım. İngiltere’de buharla çalışan motorun keşfi, yüksek yetenek inşasını sağlayan bir ülkenin başarısıdır. Bütün sömürgelerden en yetenekli insanlar gelmiştir oraya. Bugün yüksek yetenek inşası konusunda en büyük çabayı gösteren ülke ABD’dir. Dünyanın her tarafından en yetenekli insanları ülkede topluyor. Gençlerimiz, kendi alanlarıyla ilgili sağlıklı bir çalışma ortamı bulamadıkları için umudu dışarı bağlıyorlar. En büyük kaybımız, yüksek yetenekli insanlarımızın geleceklerini dışarıda aramalarıdır.

Nazım Hikmet’ten dizeler

Nazım’ın bir şiiri vardı, aklımda kaldı. ‘Bugün Pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak, bu kadar mavi olduğunu gördüm, bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum’ diyor. Çocuklarımızın merak duygusunu sağlayamazsak yüksek eğitim inşasını sağlayamayız. O nedenle eğitimcilere, üniversitelere çok ama çok ihtiyacımız var.”

Paylaşın

Babacan: Fahiş Fiyatların Nedeni Erdoğan’ın Ekonomi Yönetimi

Partisinin Çekmeköy ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan, son dönemde gündemin önemli başlıklarından olan ‘fahiş fiyatlar’ üzerinden iktidara yüklenerek, “Fahiş fiyatların nedeni Sayın Erdoğan’ın ipe sapa gelmez ekonomi yönetimi. Başka yerde aramayın” dedi. 

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘zincir market’ açıklamalarını da değerlendiren Babacan, “Belli ki birileri kulağına bir şeyler fısıldamış. Artık küçük ortak bakmış, ‘Bisküvi fiyatları arttı, şu marketleri suçlayın’ mı demiş, ne demiş orasını bilemiyoruz” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Çekmeköy ilçe kongresinde konuştu. Babacan’ın gündeminde zincir market tartışması, açılan terör soruşturmaları ve KHK’lar vardı. 2016-2020 yılları arasında silahlı terör örgütü suçundan en az 1 milyon 576 bin 566 adet soruşturma başlatıldığını söyleyen Babacan şu ifadeleri kullandı:

Türkiye’de birileri, terörle mücadele ediyoruz diye diye, kendi vatandaşıyla kavgaya tutuşmuş. Terör örgütleriyle mücadele etmek, devletin en tabii ve en öncelikli görevidir. Bunlar kırmızı çizgidir. FETÖ’ye, PKK’ya karşı verilen haklı mücadelede bakıyoruz, kurunun yanında yaş da yanıyor. Terörle mücadeleyi sulandıran bir tablo. Temel ceza hukuku prensiplerinin görmezden gelindiğine şahit oluyoruz. Birtakım anayasal haklarını kullanan vatandaşlarımızın terörle suçlandığını görüyoruz.

Sayın Erdoğan, tüm istihbarat birimleri kendisine bağlı olduğu halde; doğru veya yanlış, eksik veya fazla, istihbarat bilgisinin her türlüsü önünde olduğu halde kendisine soranlara ‘Kandırıldım’ diyor, konuyu kapatıyor. Konu vatandaşa gelince durum hiç umurunda değil. Sayın Erdoğan’a soracak olursanız; 1,5 milyondan fazla kişi, terör örgütü şüphelisi. Kendisine sesleniyorum. 1,5 milyon teröristin olduğu bir ülke olabilir mi? Siz insanların aklıyla dalga mı geçiyorsunuz? Sizin gücünüz postacı Ömer’e, öğretmen Ayşe’ye, esnaf Mehmet’e, akademisyen Şebnem’e mi yetiyor? Bu mu sizin gücünüz? Bu mu sizin adaletiniz? Mazlumların ahını alan bir iktidar oldunuz.

“Nöbetleşe zorbalığa son vereceğiz”

Biz hukukun, adaletin peşindeyiz. 1,5 milyondan fazla insanın terörle suçlandığı bir ülkede, ciddi bir adalet problemi olduğunu söylüyoruz. Biz, bu hukuksuz düzene son vereceğiz. Türkiye’nin, gücü ele geçirenin zayıfı ezdiği bir ülke olmasına, bir daha asla müsaade etmeyeceğiz. Zayıfların, mazlumların, garibanın tepesinde o yargı kılıcını sallayanların ellerinden o kılıçları alacağız ve kırıp atacağız. Nöbetleşe zorbalığa son vereceğiz.

Bir devletin, idari bir kararla, sorgusuz sualsiz, vatandaşını işsizliğe, açlığa, yokluğa mahkûm etmesi hangi kitapta yazıyor? Bağımsız ve tarafsız yargı kararı olmadan, kimin nasıl hazırladığı belli olmayan listelerle, yüzbinlerce insanın kamudan ömür boyu menedilmesi, sosyal güvencelerinin ellerinden alınması, ailelerin itibarsızlaştırılması hangi kitapta yazıyor? Yargı kararı olmadan vatan haini olarak fişlenip dışlanmaları, özel sektörde dahi iş bulamamaları hangi vicdana sığar? KHK’lılar kimseden merhamet dilemiyor. Sadece adalet istiyorlar. Sayın Erdoğan ne diyor? ‘KHK meselesi yargının konusudur’ diyor. Yargının konusuysa, yargıdan beraat eden ya da takipsizlik kararı verilenlerin hakları niçin iade edilmiyor?

Marketleri düşman ilan ediyorlar. Gerçekten Allah akıl fikir versin. Bu aklı kimden alıyorsa, gerçeklerle bağı tamamen kopmuş durumda. Belli ki birileri kulağına bir şeyler fısıldamış. Artık küçük ortak bakmış, ‘Bisküvi fiyatları arttı, şu marketleri suçlayın’ mı demiş, ne demiş orasını bilemiyoruz. Şimdi de haftanın düşman panosuna marketleri, fiyatları oturttular.

“Fiyatların artışının temelinde kur artışı var”

Sayın Erdoğan’a sormak lazım: Fiyatlar düşükken başarı hükümetin de yükselince mi suçlusu marketler oluyor? Ben gittiğim her ilde, her ilçede esnafımızla sohbet ediyorum. Esnafımız ‘Zincir marketler az sayıda üründe fiyatı düşürüyor, bizi zora düşüyoruz’ diyorlar. Küçük esnafımızın zincir marketlerden şikâyeti, fiyatların yüksek olması değil, düşük olması. Fiyatların artışının temelinde kur artışı var.

Taraflı cumhurbaşkanının göreve başlamasından bu yana köprü geçiş ücretleri %309, otoban geçiş ücretleri %76 arttı. Elektrik tarifelerindeki artış %168’e, doğalgaz tarifelerindeki artış %196’ya ulaştı. Fahiş etiketler arıyorsanız, asıl fahiş etiketler burada. Bu zamları yapan kim? Sayın Erdoğan, kendi belirlediğiniz fahiş köprü ve otoyol fiyatlarıyla mücadele etmek için kimi görevlendireceksiniz? Haydi, marketlere Ticaret Bakanlığı’nın müfettişlerini saldınız, peki fahiş elektrik ve doğal gaz tarifeleriyle mücadele etmek için hangi müfettişleri görevlendireceksiniz? Fahiş fiyatların nedeni Sayın Erdoğan’ın ipe sapa gelmez ekonomi yönetimi. Başka yerde aramayın.

Artık bu iktidar döneminin sonuna geliyoruz. Bu iktidarın büyük ortağı da küçük ortağı da müsait bir yerde inecekler. Sayın Bahçeli’nin 2001’de ortak olduğu kriz tablosunu, bu ülke yeniden yaşamadan, emaneti teslim alacağız.  Aynı 2002 ve 2009’da olduğu gibi, ülkemizi bu krizden de çıkartmak hayırlısıyla yine hep beraber bizlere nasip olacak.”

 

Paylaşın

Kilo Vermeye Çalışıyorsanız, Bu 3 Şeyi Unutmayın

Yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını, son 1,5 yıldır hayatımızda yarattığı yıkımın yanı sıra birçok farklı sorunu da beraberinde getirdi. Salgının neden olduğu en büyük sorunlardan biri, hepimizin fazladan kilo almasıdır.

Haber Merkezi / Bu ekstra kiloyu kaybetmek göz korkutucu bir görev olabilir. Sorun, kilo verirken çoğu insanın sadece forma girmeye odaklanmasından kaynaklanır, bu da birçok sağlık sorununa yol açabilir. Sağlıklı bir şekilde kilo vermek için hatırlamanız gereken üç şey var.

Yeterli miktarda su tüketmek

Kilo vermeye çalışsanız da çalışmasanız da, vücudunuzu susuz bırakmamak çok önemlidir. Su genellikle açlığı bastırır (burada normal koşularda aç kalmaktan bahsediliyor), bu nedenle yeterli su tüketmek sizi aşırı yemek yemekten alıkoyar ve böylece kilo vermenize yardımcı olur. Uzmanlar günde en az 2,5 litre su içilmesi gerektiğini söylüyor.

Beslenmenize meyveleri ekleyin

Kilo vermeye çalışırken genellikle rafine şekeri kesmeniz önerilir. Meyveler, gün boyu ihtiyacınız olan enerjiyi sağlayacak doğal şekere sahiptir. Hem tok kalmak hem de enerji ihtiyacınızı karşılamak için meyve tüketiminizi maksimum orana çıkarın.

Daha fazla hareket edin

Vücut için her hareket önemlidir. Uzun süre oturmak, bazı ölümcül hastalıklara yakalanma riskinizi de artırır. Her gün bir saat özel bir antrenman yapıyor olsanız bile, gün boyu aktif kalmanız önerilir. Merdiven çıkmak, kısa yürüyüşler yapmak veya telefonda konuşurken yürümek, metabolizmanızı hızlandırabilir ve kilo vermenize yardımcı olabilir.

Paylaşın

Demirtaş: ‘Kürt Sorunu’ Çözüldü Diyenler Yalan Söylüyor

2016 yılından beri Edirne F tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada “‘Asimilasyon bitti’ diyenler, ‘Kürt sorunu çözüldü’ diyenler yalan söylüyorlar” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sosyal medya hesabından Kürtçeye çevrilen çocuk klasikleri kitaplarının duyurusunu yapan Demirtaş, “Kitap alacak imkanınız yoksa lütfen bana ulaşın. Sizlere 10 kitaplık bu setle birlikte Kürtçe sözlük ve gramer kitabı da gönderebilirim. Ayrıca Kürtçe okuyup yazmak ve konuşmak için Kürt olmak da gerekmiyor. O nedenle bu Kürtçe kitap setini, isteyen Türk kardeşlerime de memnuniyetle hediye etmek isterim” ifadelerini kullandı.

Selahattin Demirtaş, açıklamasının devamında, “Lütfen biraz empati yapın, kendi çocuğunuza da anadilinin unutturulduğunu bir düşünün. Maalesef, bugün milyonlarca Kürt çocuğu kendi anadilinde okuyup yazamıyor. Evet, birlikte yaşamalıyız. Evet, eşit olmalıyız. Evet, Türkiye ve Cumhuriyet hepimizindir. O halde, Kürt çocuklarının kendi anadillerinde okuyup yazmalarının kime ne zararı olacak?” dedi.

Demirtaş’ın sosyal medya paylaşımları şöyle:

“1- Merhabalar. ARAM Yayınları, aralarında Pollyanna, Robin Hood ve Pinokyo’nun da olduğu çocuk klasiklerini Kürtçeye çevirip yayımlamış. Bana da gönderdiler, sağ olsunlar.

2- Kitap alacak imkanınız yoksa lütfen bana ulaşın. Sizlere 10 kitaplık bu setle birlikte Kürtçe sözlük ve gramer kitabı da gönderebilirim.

3- Bakın, bu önerdiğim Kürtçe çocuk romanlarını okuyup anlayabilecek Kürt çocuğunun sayısı o kadar az ki artık. ‘Asimilasyon bitti’ diyenler, ‘Kürt sorunu çözüldü’ diyenler yalan söylüyorlar. Lütfen biraz empati yapın, kendi çocuğunuza da anadilinin unutturulduğunu bir düşünün.

4- Maalesef, bugün milyonlarca Kürt çocuğu kendi anadilinde okuyup yazamıyor. Evet, birlikte yaşamalıyız. Evet, eşit olmalıyız. Evet, Türkiye ve Cumhuriyet hepimizindir. O halde, Kürt çocuklarının kendi anadillerinde okuyup yazmalarının kime ne zararı olacak?

5- Ayrıca Kürtçe okuyup yazmak ve konuşmak için Kürt olmak da gerekmiyor. Tıpkı İngilizce bilmek için İngiliz olmak gerekmediği gibi. O nedenle bu Kürtçe kitap setini, isteyen Türk kardeşlerime de memnuniyetle hediye etmek isterim.”

Paylaşın

Babacan’dan ‘Kürt Sorunu’ Açıklaması: Kürtlere Sorulabilir

Partisinin Eyüpsultan ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan, “Kürt meselesi var mı, yok mu diye papatya falı açmaya gerek yok. Kürt meselesinin olup olmadığını merak edenler, bu soruyu bu ülkede yaşayan Kürtlere sorabilirler” dedi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Eyüpsultan ilçe kongresinde konuştu. Konuşmasına vefatının 9. yıl dönümünde Neşet Ertaş’ı anarak başlayan Babacan’ın gündeminde Kürt meselesine ilişkin tartışmalar, fiyat artışları ve öğretmen atamaları vardı. Babacan şu ifadeler kullandı:

“Kürt meselesi var mı, yok mu diye papatya falı açmaya gerek yok. Kürt meselesinin olup olmadığını merak edenler, bu soruyu bu ülkede yaşayan Kürtlere sorabilirler. Krizlerin ortağı Bahçeli ikide bir bu lafı ediyor. Şöyle bir çıksın Şemdinli’de, Bağlar’da dolaşsın, Cizre’nin çarşısında yürüsün. Ondan sonra Ankara’ya gelip ‘Böyle bir sorun yoktur’ diye tekrar etsin de göreyim.

Sayın Bahçeli, Türkiye sizin öfke dolu dilinizden bıktı. Bağırıp çağırıp durmanızdan bıktı. Biraz sakin olun ya. Oturduğunuz yerden ahkam kesmekten kolay bir şey yok. Ülkeyi biraz gezin, görün. Merak etmeyin, biz ülkemizi çok seviyoruz. Ülkemizi sizin zihniyetinize bırakacak göz yok bizde. Biz bu ülkeyi sizin nefretinizden korumaya kararlıyız. Biz bu ülkeyi sizin ayrıştırıcı, ötekileştirici dilinizden korumaya kararlıyız.

‘2005’teki sözümün arkasındayım’ diyor. Sadece oradakilerin anlayacağı şekilde, adeta şifreli bir şekilde, eski konuşmasına referans veriyor. Artık kimden korkup çekiniyorsa onu anlamak çok zor değil. Diyarbakır’da, Dicle’nin kenarındaki kuzuyu hatırlıyor. Ankara’da kurdun yanı başında hepsi buharlaşıyor, demiştim. Tam dediğim gibi oldu. Üç gün New York’ta ne diyor? Aradan iki ay geçmiş, Dicle’nin kenarındaki kuzuların yanında değil, Ankara’da kurtların yanına gelmiş. ‘Böyle bir sorun yok’ diyor. Durum kurdun yanında farklı, kuzunun yanında farklı. İki ayda yön değiştiriyor.

“Kürt meselesinin çözüm adresi meşru demokratik siyasettir”

Bu iktidar, Kürt meselesini diriltti. Konunun özü bu. Eğer bu ülkede çocukların oynadığı alanlarda, panzerler geziyorsa, bir mesele var burada. Yoğunlukla Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı şehirlerde, belediyelere kayyumlar atanıyorsa, burada bir mesele var. Türkiye’de hâlâ anadili hakkı tartışılıyorsa bir mesele var. Koskoca bir ülkede, yılda ancak birkaç Kürtçe öğretmeni atanıyorsa, kadına karşı şiddetle mücadelede İçişleri Bakanlığı’nın geliştirdiği uygulamada beş yabancı dil varken Türkiye’de en çok konuşulan ikinci dil yoksa ortada bir mesele var. Bu meselenin adı Kürt meselesidir. Kürt meselesinin çözüm adresi meşru demokratik siyasettir.

Vatandaşlarımızın analarından emdikleri ak süt kadar helal olan bütün haklarını koşulsuz, pazarlıksız, müzakeresiz derhal tanımak zorundasınız. Tüm ayrımcı uygulamalarla mücadele edeceğiz. Eşit vatandaşlık ilkemizden asla sapmayacağız. Her vatandaşımı birinci sınıftır, başka sınıf yoktur. Ayrıştırıcı zihniyet bu ülkenin beka sorunudur.

“Haftanın düşmanı fahiş fiyat etiketleri”

Bu iktidarın bir ‘haftanın düşmanı’ panosu var. Oraya bir Anayasa Mahkemesini yazıyorlar, bir Avrupa’yı. Bir sağlık çalışanları haftanın düşmanı oluyor, bir akademisyenler. Bir patates soğan depoları düşman oluyor, bir pazarcı esnafı. Bir Kanal İstanbul’u istemeyenleri yazıyorlar tahtaya, bir üniversite öğrencilerini. Sayın Erdoğan geçen gün ilginç bir şey yapmış. Haftanın düşmanı panosunu teker teker dolduruyordu. Bu defa topluca bazı zincirleri, marketleri, kasapları topluca fahiş fiyat etiket diye doldurmuş. Haftanın düşmanı panosunda yer kalmadı. Düşman aramayı bırakın da biraz kendinize bakın. Sizin hiç mi kabahatiniz yok? Siz ne iş yapıyorsunuz?

2020’deki sınav sonuçlarıyla 2021’deki sınav sonuçlarını aynı sepete attılar. Daha önce yayınladıkları kararnamelere de aykırı, kendi koydukları kuralları çiğnediler. 2020’de KPSS’de kendi alanında Türkiye birincisi olan bir öğretmen yerine, ertesi sene kendisinden az daha yüksek puan alıp yirminci olan bir öğretmen atanabilecek. Tabii o da atanabilirse… Bu engelli koşu yarışında bir de mülakat engeli var. İlgili bakanlığa ve taraflı Cumhurbaşkanı’na çağrı yapıyorum: Hem üniversitelerdeki kontenjanları artırıp hem de bu bölümlerden mezun olanların atamasını yapmamak kabul edilebilir bir şey değil. Gençlerin umudu sizin oyuncağınız değil. Öğretmenlerimizin atamasını 2020 ve 2021 KPSS sınavlarına göre ayrı bir takvim oluşturarak yapın.”

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıkladı: Bakan Koca’dan Uyarı

Kovid 19’da son 24 saatte 26 bin 145 yeni vaka tespit edilirken, 193 kişi de hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Vaka sayısı 19 bin! Sizce, 20 binin altında günlük vaka sayısı bu toplum için ulaşılması güç bir hedef mi? Hep birlikte karar verip, bugün 26.145 olan vaka sayısını kısa sürede, kritik eşik olan 20 binin altına indirebiliriz. Sonucunu iyi bildiğimiz tedbirler ve aşı bize yeter!” dedi.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte 342 bin 145 test yapıldı, 26 bin 145 yeni vaka tespit edildi, 193 kişi hayatını kaybetti, 19 bin 199 kişi de sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Yeni tabloyu sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Koca, “Vaka sayısı 19 bin! Sizce, 20 binin altında günlük vaka sayısı bu toplum için ulaşılması güç bir hedef mi? Hep birlikte karar verip, bugün 26.145 olan vaka sayısını kısa sürede, kritik eşik olan 20 binin altına indirebiliriz. Sonucunu iyi bildiğimiz tedbirler ve aşı bize yeter!” dedi.

Aşılamada son durum

Güncel verilere göre, birinci doz Türkiye ortalaması yüzde 86.02, ikinci doz ortalaması yüzde 69.98, birinci, ikinci ve üçüncü doz toplamı ise 107 milyon 641 bin 923 oldu.

“Maskemizi mutlaka takalım”

Bakan Koca, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımla maske uyarısında bulunarak, “Covid-19 virüsü kişiden kişiye geçip yayılırken, direnci zayıf olanları yatağa düşürüyor. Bulaştığı herkesi daha kötü sonuçlar için adeta aracı gibi kullanıyor. Kendini koruyan, başkalarını da hastalıktan, ölümden korur. Dışarıda, birbirimize yakınken maskemizi mutlaka takalım.” dedi.

Paylaşın