CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Allah’ın izniyle, milletin takdiriyle iktidar görünüyor. Bunları anlatmamın nedeni şu; iktidara geldiğimizde her birimize düşen sorumluluklar var. Her birimiz sorumluluğumuzun bilincinde olmak zorundayız. Sorumlulukla, o bilinçle hareket etmek zorundayız” dedi.
Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bolu’da CHP TBMM Grubu 27. Dönem 4. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı’nda konuştu.
“Her zaman övündüğüm bir ailem var Cumhuriyet Halk Partisi ailesi. Dolayısıyla bir aile olarak beraberiz, birlikteyiz. Tasada ve kıvançta birlikteyiz. Dolayısıyla sizlerle böyle bir tatil gününde beraber olmak benim için ayrı bir mutluluk. Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz, onur verdiniz. Son derece mutluyum.” sözleriyle konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, konuşmasında özetle şu ifadeleri kullandı;
“Az önce cenazedeydim, Saadet Partisinin Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, Milli Görüş Hareketinin önemli isimlerinden Sayın Oğuzhan Asiltürk dün hayatını kaybetmişti. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, Saadet camiasına başsağlığı diliyoruz, Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Eğitimde sorunumuz var. Her aile eğitimden şikayet ediyor. Ekonomide sorunumuz var. Aynı şekilde demokraside sorunumuz var. Dış politikada gerçekten sorunumuz var ve toplumsal barışımız dinamitlenmek üzere. Bütün bunları aslında yaşıyoruz. Ve her birimiz bu sorunlarla bir şekliyle karşı karşıya kalıyoruz.
“Böyle bir tabloyu Türkiye hiç görmemişti”
Türkiye’yi adaletle değil baskıyla yöneten bir yönetim tarzıyla, bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Toplumsal barış derken sadece Kürt sorununu kastetmiyorum. Öyle bir acımasız tabloyla karşı karşıyayız ki çoğumuz bunun farkında bile değiliz. Rahat dillendirilmiyor bu konu. Bir uyuşturucu bataklığı var, özellikle yoksul mahallerden başlayarak. Daha acı olan tablo ise uyuşturucu baronlarıyla siyasal iktidarın işbirliği. Böyle bir tabloyu Türkiye hiç görmemişti, hiç yaşamamıştı; böyle bir tabloyla yüz yüzeyiz, karşı karşıyayız.
Bir tweet attı diye eğer kişiyi sabahın köründe evini basıp yakalayıp karakola götürüyorsanız bir sorunumuz var demektir. Düşüncelerini özgürce açıkladı diye insanları alıp aylarca, yıllarca hapislerde tutuyorsanız bir sonumuz var demektir. AİHM kararını uygulamayan, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan bir yargı düzeni varsa ciddi bir sorunumuz var demektir.
Kanun hükmünde kararnameyle, yargı kararıyla değil kanun hükmünde kararnamelerle insanlar görevlerinden ediliyor, kamu görevlerinde çalışırken bunlar kamu görevleri sona erdirilerek dışarıya atılıyorsa bir sorunumuz var demektir. Anayasa Mahkemesi kararını uygulamadı diye bir yargıç ödüllendiriliyorsa bir sonumuz var demektir. Biz böyle bir tabloyla daha hiç karşılaşmamıştık.
“Bu tablo 83 milyonun hak ettiği bir tablo mu?”
Yargının bir düzeni vardı, bir adalet anlayışı vardı. Eleştirirdik ama eleştirilere karşı duyarlı olan bir yapı vardı ve biz o yapıyla yan yana gelirdik. İnsanlar oturur konuşurlardı. 83 milyonluk bir Türkiye’yi düşünün, Londra’daki bir avuç tefeciye çalışan 83 milyonluk bir yurttaş kitlesini düşünün. Hep beraber hizmet ediyoruz. Biz kazanıyoruz ama paraları oraya gönderiyoruz. Türk lirasını bırakın Amerikan dolarını AB’nin avrosunu da bir tarafa bırakın üçüncü dünya ülkelerinin paraları karşısında bile erimeye başladıysa ciddi bir sorunumuz var demektir. Ve şu soruyu hepimiz kendimize sormak zorundayız. Bu tablo 83 milyonun hak ettiği bir tablo mu?
Açlık sınırının altında asgari ücretimiz var. Milyonlarca kişi açlık sınırının altında bir gelirle geçinmeye çalışıyorlar. 4 – 5 yerden aylık alanlar var. Bir tarafta insanlar açlık sınırının altında asgari ücretle geçinirken öbür taraftan sarayın ve beslemelerinin aldıkları paralar var. 4 yerden, 5 yerden aylık alanlar var. Adaletsiz bir düzen bu.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu sorunların altında halkımız yorgun…. Hayat pahalılığı aldı başını gidiyor. Bu da bizim bildiğimiz gerçeklerden birisidir. İşsizliğe bakıyorsunuz rekor seviyede. Akademisyenler, akademik dünya artık Türkiye’de bir yoksulluk araştırması yapmıyorlar. Derin yoksulluk araştırması yapıyorlar artık. Yoksulluğun vardığı boyutları görmek açısından derin yoksulluğun araştırılmasının 21.yüzyılın Türkiye’sinde yapılması geldiğimiz noktayı göstermesi açısından son derece önemlidir. Aylık elektrik ve doğalgaz faturalarını ödeyemeyen milyonlar var.
Türkiye aslında yönetilmiyor. Günlük kararlarla Türkiye yönetiliyor. Bir planlama yok. Önümüzdeki yılın ne olacağını bırakın, önümüzdeki ayın ne olacağını kimse bilmiyor, tahmin bile edemiyor. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.
“Sarayın beslemeleri mi ödeyecek, beşli çeteler mi ödeyecek?”
Türk lirasının bu kadar değer kaybetmesine yol açan kararları alan mekanizma kim? Bunu sormak zorundayız. Türkiye Cumhuriyetinin kasasındaki 128 milyar doların buharlaşmasına yol açan, karar veren kim? Bunu sorduk ama sorduğumuz soruları sürekli tekrar etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım. Milletin sırtına döviz kurunun Türk lirası karşısında yükselmesi veya Türk lirasının erimesi karşısında sadece son üç haftada 260 milyar liralık ek yük getirdik milletin sırtına. 260 milyar lirayı kim ödeyecek? Saray mı ödeyecek, sarayın beslemeleri mi ödeyecek, beşli çeteler mi ödeyecek, 83 milyon sıradan vatandaş mı ödeyecek?
Rüşveti görmeyerek adeta meşrulaştıran bir siyasal anlayış var. Bir ülke düşünün İçişleri Bakanı var televizyonlara çıkıyor bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar para verildiğini söylüyor. Saraydan ses çıkmıyor, beslemelerinden ses çıkmıyor, AK Parti grubundan ses çıkmıyor, MHP grubundan ses çıkmıyor. Yolsuzluğun bu kadar meşrulaştığı bir düzeni hiç yaşamadık.
Buradan elektrik şirketlerine de iki sözüm var. Zam hazırlığı yapıyorlar. Onları uyarmak benim ve bizim ortak görevimizdir. Milletin sırtına çökmeye çalışırsanız, elektriğe zam yapmaya kalkarsanız söylüyorum bunun bedelini ödeyeceksiniz. Emekli aldığı aylık 1500 lira, 2000 lira. 250 lira elektrik faturası geliyor. Sizde vicdan yok mu bu adam nasıl ödeyecek? Daha bu elektrik, daha pazara gitmedi. Eğer zaman yaparlarsa gerekirse kademeli olarak tüketimi durdurmaya çağıracağız halkımızı. Bunun mücadelesini vereceğiz. Yapmaya kalkarlarsa yarın iktidar olduğumuzda bunun hesabını kesinlikle soracağız. Halktan yana tavır alacağız, milletten yana tavır alacağız ve bunun hesabını soracağız. Oturursun kafana göre zam yaparsın. Kim ödeyecek onu? En pahalı elektriği kullanıyoruz. Sadece evde oturanlar değil, kuyudan su çekip tarlasını sulayan vatandaş içinde aynı dert var. O elektrik düğmesine bastıkları zaman beş çeşit vergi ödüyor vatandaş. O nedenle elektrik dağıtım şirketlerinin dikkatli adım atması lazım.
“Bu tabloyu değiştireceğiz”
Aynı zamanda çiftçi kardeşlerimiz içinde tarlasını ekiyor, suluyor, ekini satmamış elektrik faturası geliyor öde diye. Ürününü satmadı ki bu adam. Bu tabloyu da değiştireceğiz. Onlar bilsinler, ürünü elde edip hasadı sattıktan sonra elektrik faturasını ödeyeceğiz ve asla faiz çalışmayacak. Bunu da söylüyorum. Açık ve net; ya bu milletin, ya bu halkın yanında yer alırsınız ya da bizi karşınıza alırsınız. Bunu gayet açık, gayet net söylüyorum. Derdin varsa derdini bana değil, halka değil, millete değil, derdin varsa gideceksin saraya anlatacaksın derdini. Senin sorununu çözecek olan saraydır. Oradaki şürekâdır.
Tarihin bize yüklediği bir sorunluluk var dedim. Çok ağır bir sorumluluğu devralmaya hazır olduğumuzu da söyledim. Türk lirasının dikiş tutmadığı, binlerce çocuğun yatağa aç girdiği, iki Trakya büyüklüğünde alanın artık ekilmediği, çiftçinin perişan olduğu, elektrik borcunu ödemek için kendilerine uygulanan hacizleri veya traktörüne haciz uygulanıp traktörü haczedilip kamyona bindirip gönderilmeleri. Bu tablo ağır bir tablo. Bu ağır tabloyu devralmaya hazırız. Büyük kentlerin varoşlarında yaşayan, kaderine terk edilmiş aç ve yoksul yüzbinler var.
Emeklilerin aldıkları aylıklardan, haklarını arayan memurlara kadar herkesin sorumluluğunu alacağız. Emekli kardeşlerim unutmasınlar iki maaş ikramiyeyi söke söke aldık ama şimdi öyle bir düzen getirmişler ki, ne kadar çok prim ödüyorsanız o kadar az emekli aylığı alıyorsunuz. Dünyada olmayan bir garabetle karşı karşıyayız. Bu sorumluluğu da alıyoruz. Kim ne kadar çok prim öderse o kadar yüksek emekli aylığı alacak. Düzenin ne kadar ters işlediğini, ne kadar yanlış çalıştığını kendi aylıklarınızdan öğrenebilirsiniz. Üniversiteyi kazanıp yatacak yer bulamayan gençlerimizin de vebalini üstlenmeye hazırız. Onlarında yerini, yurdunu yapacağız. Bir yıl içinde yapacağız sözünü verdik.
“Allah’ın izniyle, milletin takdiriyle iktidar görünüyor”
Sıradan bir iktidar değişimi olmayacak bu değişim. Bu değişim devasa bir sorumluluğu omuzlarına alıp Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak için mücadele etmek demektir. Bu sorumluluğun anlamı budur. Ağır bir sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Neden? Aklımızla sorunları çözeceğiz, birikimimizle çözeceğiz. Yolsuzluklarla mücadele ederek çözeceğiz. Ahlaki temelleri güçlendirerek çözeceğiz bu sorunları. Devletin hazinesine hiç kimsenin el uzatmasına izin vermeyeceğiz. Kul hakkı yiyenlerin burnundan hep beraber fitil fitil getireceğiz.
Allah’ın izniyle, milletin takdiriyle iktidar görünüyor. Bunları anlatmamın nedeni şu; iktidara geldiğimizde her birimize düşen sorumluluklar var. Her birimiz sorumluluğumuzun bilincinde olmak zorundayız. Sorumlulukla, o bilinçle hareket etmek zorundayız… Evet ilk seçimde inşallah iktidarız ve beraber bu mücadeleyi yapacağız.