Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a ‘Vesayet’ Yanıtı: Hep Aynı Nakarat

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Angola, Nijerya ve Togo’yu kapsayan Afrika seyahati öncesi yaptığı açıklamada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, memurlara yaptığı çağrıyı değerlendirdi.

Haber Merkezi / Erdoğan, açıklamasında, “Türkiye bir hukuk devletidir. Kabile devleti değildir. Bu açıklama CHP’nin vesayet zihniyeti olduğunun itirafıdır. Bu açıklama bir suçtur. Bu dil darbe dönemi dili” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımla Erdoğan’ın açıklamasına yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, paylaşımında, “Milletin evlatları ‘KPSS’ diye umutlansın, Erdoğan ve şürekası vakıf süslü paralel yapılarla onların geleceğini çalsın. Sonra ‘vesayet’ falan, hep aynı nakarat. Geçiniz bunları, kimse yemiyor.” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun Muğla Marmaris’teki Yerel Medya Çalıştayı’nda yaptığı konuşmasından paylaştığı kesitte yer alan ifadelerse ise şöyle;

“Kamu görevlisi, bir ailenin veya sarayın memuru değil, onlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin şerefli memuru olmak zorundadır. Güneydoğu’da veya Doğu Anadolu Bölgesi’nde fakir ailelerin çocuklarının en büyük umudu, devlet memuru olmaktır. ‘Devlette memur olacağım. Güvencem olacak, belli bir aylığım olacak, ailem olacak.’ Bu beklentiyi onların elinden alıp bir vakıf aracılığıyla belli kişilere verirseniz bunun savunulacak yönü var mıdır? Bunun ahlaki yönü var mıdır? Bunun adalet yönü var mıdır? Kanun dışı size ne yaptırıyorlarsa pazartesi itibariyle durun, yapmayın artık. Orada durun.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’ndan Bürokratlara Çağrı

Sosyal medya hesabından paylaştığı bir video ile devlet memurlarına seslenen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “18 Ekim Pazartesi itibariyle bu düzenin illegal isteklerine verdiğiniz tüm desteğin sorumluluğu size de ait olmaya başlayacaktır. ‘Emir almıştım’ diyerek bu kirli işlerden sıyrılamazsınız. Size kanun dışı her ne yaptırılıyorsa Pazartesi itibariyle durun” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında, “Türkiye Devleti yeniden halkın devleti olma yoluna girmiştir. Kurumları bir şahsın ve ailesinin ahırına dönüştürenler, elbette ki hesap verecektir. TÜGVA benzeri vakıfların üzerine örttükleri devletin malları hazineye iade edilecektir. Sizler hala bu pislikten kendinizi sıyırma şansına sahipsiniz. Bu şansı kullanın. Siz de şahit olun sevgili halkım” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu ülkenin bürokratlarına sesleniyorum; halkımızı da şahit olmaya davet ediyorum.” notuyla paylaştığı videoda şu ifadeleri kullandı:

“Lağım kokusu yine her yeri sardı”

“Sevgili halkım; bugün devletimize hizmet eden memurlarımıza yani bürokratlarımıza önemli bir hususta seslenmek istiyorum, sizi de buna şahitlik etmeye davet ediyorum. Unutmayın, Türkiye Devleti’ni şahıs devletine dönüştürmüş bir kişi ve ailesi var. Bu şahsın ve ailesinin kişisel çıkarlarına hizmet etmeye zorlamış bir kısım devlet memurları var. Bazıları çok baskı altında. Bunun da elbette farkındayız. Ancak unutulmamalıdır ki devlete değil, şahsi çıkarlara hizmet etmenin sorumluluğu var. TÜGVA rezaletini hep beraber izliyoruz. Lağım kokusu yine her yeri sardı. Şahıs ve ailesi, vakıf süsü verdikleri bir paralel yapı ile devleti zapturapt altına almaya çalışmış.

Sevgili halkım; herhalde neyi çaldıklarının farkındasınız. Çalınan çocuklarınızın memuriyetidir yani geleceğidir. Bu sistemde Erdoğan ve şürekasının kurdukları vakıfların tezgahından geçmeyenlerin, memur olmalarının neredeyse imkânsız hale getirildiği görülmektedir. Daha önce memur olanların da görevde yükselmeleri, TÜGVA tezgahından geçmelerine bağlanmıştır. Böylece kamuda yapmak istedikleri ne kadar illegal iş, rant, mafyatik çıkar varsa bunları yapacak memur militanlar düzene eklemlenmiştir. Şimdi hepimizin gördüğü, bildiği bir şey daha var. İktidarın değişmesine az kaldı. İktidar değiştiğinde soruşturmalar başlayacak ve eminim ki bu bürokratların bir kısmı ‘efendim emir aldık uygulamak zorunda kaldık’ diyeceklerdir.

“Siz Erdoğan ailesinin değil, bu devletin şerefli memurlarısınız”

İşte bunu diyerek sıyrılırım diye düşünen, sarayın baskısına boyun eğerek kanun dışına çıkmış o devlet memurlarına buradan seslenmek istiyorum. Cenap Şahabettin’in bir sözü var, der ki: ‘En ağır angarya faydasızlığından emin olduğunu işi vazife namına ifa etmektir.’ Açıkça söylüyorum; vazife namına mafyatik düzene hizmet edemezsiniz. Kanun dışı işleri, emir olarak telakki edemezsiniz. Siz Erdoğan ailesinin değil, bu devletin şerefli memurlarısınız. Kamil akla gelmeniz için, Kılıçdaroğlu abinizin, amcanızın bu size son çağrısıdır.

18 Ekim Pazartesi itibariyle bu düzenin illegal isteklerine verdiğiniz tüm desteğin sorumluluğu size de ait olmaya başlayacaktır. ‘Emir almıştım’ diyerek bu kirli işlerden sıyrılamazsınız. Size kanun dışı her ne yaptırılıyorsa, pazartesi itibariyle durun. Bu illegal, paralel sistemlerden elinizi eteğinizi çekin. Size bunları yaptıranlara farklı bir muamele olacak elbet. Çünkü Sadi’nin dediği gibi, ‘Zalimleri bağışlamak, yoksullara cefadır.’ Söylediklerimi özetlemem gerekirse, Türkiye Devleti yeniden halkın devleti olma yoluna girmiştir. Kurumları, bir şahsın ve ailesinin ahırına dönüştürenler, elbette ki hesap verecektir.

“Sizler hala kendinizi bu pislikten sıyırma şansına sahipsiniz”

TÜGVA benzeri vakıfların üzerine çöktükleri devletin malları, hazineye iade edilecektir. Sizler hala kendinizi bu pislikten sıyırma şansına sahipsiniz. Bu şansı kullanın. Siz de şahit olun halkım. Konuşmama son vermeden önce, buradan bir selam göndermek istiyorum; memur Teoman, seni unuttuk zannetme kardeşim; aklımızdasın, gönlümüzdesin, hakkını alacaksın.”

Paylaşın

Babacan: Merkez Bankası Başkanları Mevsimlik İşçiye Döndü

Partisinin Eyyübiye ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan, “Gece yarısı kararlarıyla yönetilen bir ülke haline geldik. Merkez Bankası başkanları mevsimlik işçiye döndü. Bir gecede yoksullaşan, bir başka gecede yine yoksullaşan ülke olduk” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / İktidar yetkilileri tarafından dillendirilen Kuzey ve Doğu Suriye’ye askeri operasyon iddialarına değinen Babacan, “Yeni bir operasyonun sesleri geliyor. Yapılacak operasyonları ekonominin bozulmasına mazeret yapmayın. Zaten ekonomi bozuk. ‘Ne yapalım ekonomik operasyon yaptık ekonomik bozuldu’ demeyin. Ekonominin bozulmasının nedeni kötü yönetim” dedi. Kürt sorununa da değinen Babacan, “Keyfi yönetim Kürt meselesini büyüttü, Kürt meselesini çözeceğiz” şeklinde konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Şanlıurfa’da partisinin Eyyübiye ilçe kongresinde konuştu. AK Parti iktidarının ilk yıllarında ortak aklın işletildiğini vurgulayan Babacan, o dönemde demokratikleşme yönünde atılan adımlara sahip çıktı. O yılları günümüzle karşılaştıran Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Ortak aklın çalıştırıldığı dönemde ilmek ilmek ördüğümüz demokratikleşme hikayesinin böyle sona ermesine izin vermeyeceğiz. Bu ülke çok büyük başarılara imza attı. Biz o başarıların yerle bir olmasına izin vermeyeceğiz. Sayın Erdoğan hiç kusura bakmasın, demokratik kazanımların eski günlere dönmesine izin vermeyeceğiz. Her fırsatta, ben ve arkadaşlarımın yönetimde olduğu dönemin başarılarıyla övünüyor. Şimdiki iktidarın yaptıklarıyla, o günlerde yapılanlar arasında dağlar kadar fark var. Herkes kendi muhasebesini yapsın. Bizim alnımız açık, başımız dik.

“Demokratik gerileme dönemini sona erdireceğiz”

Biz bu demokratik gerileme dönemini sona erdireceğiz. Demokratikleşme hikayesine kaldığımız yerden, daha da güçlü şekilde devam edeceğiz. Ülkemizin itibarını yeniden yükselteceğiz. Türkiye’yi barışın, özgürlüklerin ve zenginliğin memleketi yapacağız.

Türkiye; İstanbul Sözleşmesi’ni hazırlayan, kadın haklarının güçlendirilmesi hususunda uluslararası çapta öncü adımlar atan, demokratikleşmeyi önceliklendiren bir ülkeydi. 2013 yılında 12 bin 500 dolarlık millî gelire ulaştık. Ben ve arkadaşlarım; her zaman kural bazlı bir yönetim anlayışını savunduk. Kurumları güçlendirdik. Ehliyet ve liyakat dedik. Ülkemizin güven ve itibarını artırdık. Refah seviyesini yükselttik. O günlerde elde edilen olağanüstü başarılara katkı vermiş olmak, benim için hep bir onur kaynağı olacaktır.

Hükûmetteki ilk görevim ekonomiyi yoluna sokmaktı. Arkasından Avrupa Birliği Başmüzakerecisi oldum. Arkadaşlarımızla birlikte çok büyük emek verdik. Ülkenin tarihî dönüşüm sürecinin arkadaşlarımızla beraber başında olduk. Dışişleri Bakanlığı yaptım. İtibarlı bir ülkenin Dışişleri Bakanı olmanın onurunu yaşadım. AK Parti iktidarının ilk yılları, istişare mekanizmalarının işletildiği ve kararların ortak akla dayanarak alındığı yıllardı. Özellikle, Avrupa Birliği istikametinde attığımız adımlar, ülkemizin insan hakları ve demokratikleşme tarihine altın harflerle yazıldı.

“Merkez Bankası başkanları mevsimlik işçiye döndü”

AK Parti şu anda iktidarın büyük ortağı ama maalesef ortak akıl ortadan kayboldu. İstişare sıfırlandı. Ortak aklın yerini, tek bir kişinin keyfi yönetimi devraldı. Olağanüstü hâl sürerken yapılan bir referandumla, tüm yetki tek kişinin eline teslim edildi. Gece yarısı kararlarıyla yönetilen bir ülke haline geldik. Merkez Bankası başkanları mevsimlik işçiye döndü. Bir gecede yoksullaşan, bir başka gecede yine yoksullaşan ülke olduk. Tabii ülkede bu kadar sıkıntı, sorun, kriz var. Düğün böyle olunca, kamber eksik olur mu? O da yerini aldı. Krizlerin ortağı Bahçeli, yine her zamanki gibi şu andaki krizin de ortağı. Ne zaman iktidar ortağı olsa, kriz oluyor.

Keyfî yönetim anlayışı önce hukuku çiğnedi. O yüzden biz önce hukuku ayağa kaldıracağız. Kötü yönetim halkımızı yoksullaştırdı. Biz, yeniden zenginleştireceğiz. Keyfî yönetim anlayışı Kürt meselesini diriltti. Biz bu meseleyi çözeceğiz. Keyfî yönetim ranta, kayırmacılığa, inşaat ve betona dayalı kendi zenginini oluşturmayı hedefleyen bir büyüme modeli dayattı. Biz, yatırıma, üretime, sanayiye dayalı; hakkaniyeti esas alan, topyekûn zenginleşmeyi hedefleyen kapsayıcı bir modele geçeceğiz. Keyfî yönetim, Merkez Bankası’nı talimatla çalışan bir kurum haline getirdi. Biz, Merkez Bankası’nı tam bağımsız hale getireceğiz. Keyfî yönetim, ihaleler yoluyla çevresindeki üç-beş kişiyi daha da zenginleştirdi. Biz, kamu ihale yasasını sil baştan yeniden yazıp, tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyacağız.”

Paylaşın

690 Milyon İnsan Kronik Açlık Yaşıyor: Yüzde 60’ı Kadın

İngiltere merkezli The Hunger Project (Açlık Projesi) adlı yardım kuruluşunun tahminlerine göre ise dünyada 690 milyon insan kronik açlık koşullarında yaşıyor ve bunların yüzde 60’ı kadın. İlaveten, 850 milyon insan da Covid-19’un etkisiyle yoksulluk sınırının altına düşme tehlikesiyle karşı karşıya.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; Dünya Gıda Günü’nde Birleşmiş Milletler gıda fiyatlarında beklenen dev artışların “eşi benzeri görülmemiş, felaket düzeyinde bir gıda güvenliği sorunu” yaratacağı uyarısı yaptı.

BM açıklamasında “Şu anda Etiyopya, Madagaskar, Güney Sudan ve Yemen’de yarım milyona yakın insan kıtlık benzeri koşullarda yaşıyor. Son bir kaç aydır Burkina Faso ve Nijerya’da da korumasız bir kesim bu koşullarda yaşamaya başladı” deniyor.

Her yıl 16 Ekim, Dünya Gıda Günü olarak kabul ediliyor ve gıda güvenliğine ilişkin farkındalık çalışmaları yapılıyor. Daha da vahimi çeşitli ülkelerde 41 milyon insanın daha açlık koşullarına düşme tehdidiyle karşı karşıya olduğunu tahmin eden BM derhal yardım kampanyası başlatılmasını istiyor.

İngiltere merkezli The Hunger Project (Açlık Projesi) adlı yardım kuruluşunun tahminlerine göre ise dünyada 690 milyon insan kronik açlık koşullarında yaşıyor ve bunların yüzde 60’ı kadın. İlaveten, 850 milyon insan da Covid-19’un etkisiyle yoksulluk sınırının altına düşme tehlikesiyle karşı karşıya.

Gıda fiyatlarının yükselmesinin dünyanın dört bir yanında insanların günlük yaşamları açısından ne anlama geldiğine ve gıda yoksulluğuyla mücadele konusunda ne tür seçeneklerin değerlendirildiğine bakıyoruz.

Fiyatlar neden yükseliyor?

Çokuluslu gıda şirketi Kraft Heinz yakınlarda, pandemi sonrası her yerde birden enflasyonun yükselmesiyle, insanların artık yüksek gıda fiyatlarına alışması gerektiği yolunda bir uyarı yaptı.

Hindistan’da Mumbai’deki Raah Vakfı kurucu ve yöneticisi Dr Sarika Kulkarni, gıda fiyatlarının yükselmesinin süreceği konusunda Heinz gıda şirketi patronu Miguel Patricio’ya katılıyor. Dr Kulkarni ve Raah Vakfı Hindistan’ın yerel toplumlarının yaşam kalitesini ve sağlık koşullarını yükseltecek çalışmalar yapıyor.

Pandemi döneminde bir çok ülkede tahıl ve diğer tarım ürünlerinden yarı işlenmiş tarım ürünlerine çoğu gıda maddesinin üretiminde düşüş yaşandı. Virüsün kontrol altına alınması ve salgının yayılması tehdidine karşı alınan önlemler de gıda naklini sınırladı.

Şimdi ekonomiler yeniden canlanmaya ve bu ürünleri sunmaya başladı ama üreticilerin büyük bir kısmı bu aşamada çok yükselmiş olan talebi karşılayamıyor ve bu da fiyatların yükselmesine yol açıyor. Ücretlerin ve enerji girdisi fiyatlarının da yükselmesi üretici ve imalatçının üzerindeki fiyat baskısını artırıyor.

Yoksullukla mücadele uzmanı Dr Kulkarni “Fiyatlar arz ve talebin doğrudan bir ürünü. Nüfus artar ve gıda talebi sürekli artarken, ekilebilir tarım alanları, su sıkıntısı, toprak fakirleşmesi, iklim değişikliği ve aşırı iklim olaylarının sıklığı ve çeşitlerinin artışı, yeni kuşakların meslek olarak çiftçiliği seçmek istememesi gibi bir dizi sorun nedeniyle daralıyor” diyor. “Çiftçilerin karşılaştıkları çoklu sıkıntılar da gıda fiyatlarına yansıyor ve yükseliş devam ediyor” diye ekliyor.

“Yiyecek karşılığı seks”

Birleşmiş Milletler’in İnsani Yardım’dan sorumlu yetkilisi Martin Griffiths, “Açlık kapısı bir kez açıldı mı belki de diğer tehditlerden farklı olarak büyük hızla yaygınlaşır” diyor.

Yoksullaşma ve açlık tehdidi ve yükselen gıda fiyatları karşısında kadınlar ve kız çocukları özellikle daha korumasız.

Griffiths, “Kadınlar bize, ailelerini besleyebilmek için umarsızca hangi yollara başvurduklarını anlatıyor. Bunlar arasında yakında gittiğim Suriye’de duyduğum, gıda karşılığında seks, erken evlilik ya da çocuk evliliği de var” diyor.

Farm Radio International (Uluslararası Çiftçi Radyosu) adlı kuruluşun Proje Geliştirme bölümü başkanı Karen Hampson da küresel düzeyde en fazla gıda sıkıntısı çeken insanların bazılarının küçük çiftçiler olduğunu söylüyor.

“Yaşadığımız yükselen gıda fiyatları kadınlar için iki ucu da kesen bir bıçak gibi. Bir yandan tarımla uğraşan ailelerin kendi üretmedikleri gıda ürünlerini satın almaları gerekiyor, dolayısıyla hem maliyetleri yükseliyor hem de gıdaya erişimleri azalıyor. Bu da açlık ve yetersiz beslenmeye yol açıyor.”

“Diğer yandan ise, en azından teorik olarak gıda ürünlerindeki fiyat artışının aslında sattıkları ürünlerden daha iyi bir gelir elde etmeleri anlamına gelmesi lazım. Ama çoğu zaman -en fazla da Afrikalı küçük çiftçiler açısından- gıda ürünlerinin fiyat artışları gelir artışına tahvil olmuyor” diyor.

Hindistan’dan Dr Kulkarni yoksulluğun doğrudan fiyatlarla orantılı olduğunu, bir yandan yoksulluk artarken ne yazık ki aynı zamanda fiyatların da artmaya devam ettiğini ve yoksulların küçük bütçelerinin kalan kısmını da ellerinden aldığını anlatıyor.

“Yüksek gıda fiyatları, daha yoksul toplum kesimleri içerisinde yetersiz beslenme, açlık ve çok sayıda sağlık sorununa yok açıyor. Gıda fiyatlarının yüksek olması toplumların acımasız bir açlık, hastalık ve yoksulluk sarmalına saplanıp kalmasına yol açıyor” diyor.

Yoksullukla, eşitsizlikle mücadele ve bunlara karşı direncin güçlendirilmesi amacıyla veri ve belge toplayan Development Initiatives (Kalkınma Girişimleri) adlı küresel örgütlenmenin CEO’su Harpinder Collacott da Dr Kulkami ile aynı görüşte.

“Aşırı yoksulluk, temel ihtiyaçların karşılanabilmesi için gereken gelir düzeyine göre hesaplanıyor ve bu temel ihtiyaçların önemli bir kısmını da gıda oluşturuyor. Eğer gıda fiyatları yükselirse, insanların temel ihtiyaçları için gereken miktar da yükseliyor. Bu yükselmeyince, insanlar aşırı yoksulluğa ya da o sınırın da altındaki derinliklere itilmiş oluyorlar.”

Ne yapılabilir?

Gelişmiş ülkelerde yaşayan insanlar gıda fiyatlarındaki yükseliş karşısında, bütçelerindeki temel ihtiyaç sayılmayan maddelerden, tatillerden vazgeçebilme, harcamalarını kısabilme imkanına sahip. Ama gelişmekte olan ve yoksul ülkelerde yaşayan insanların çoğu bu seçeneğe sahip değil

BM, yerel kurumlar ve hükümetler insanları yoksulluk uçurumundan çıkarmak, yükselen gıda fiyatlarıyla baş etmek için daha geleneksel yöntemler benimserken, dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren yardım kuruluşları yaratıcı yaklaşımlara odaklanıyor.

BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun başkanı Qu Dongyu, “Gıda ve gelir yardımı eşgüdümlü bir şekilde sağlanmalı” diyor.

“Tarımsal gıda sistemlerini desteklemek ve uzun vadeli yardımlar, insanların anlık sağ kalmasını sağlamanın ötesinde ekonomilerin düzelmesi ve direncin yükselmesinin yolunu açar. Bir an bile boşa harcanmamalı” diye sürdürüyor.

Fakat yardım kuruluşu Development Initiatives’in CEO’su Harpinder Collacott, gıda yoksulluğunun sadece parayla çözümlenebilecek bir sorun olmadığını vurguluyor ve “İnsanların yoksullaşmasına sebep olan sistemlerin ve yapıların radikal bir şekilde değişmesi gerekiyor” diyor.

“Statükoyu değiştirmek ve bazı insanların aşağılara itilmesine dur diyebilmek için, bütün hükümetleri, kurumları, iş dünyasını, sivil toplum örgütlerini kapsayacak ve en yoksul insanları yaklaşımının odağına yerleştirecek küresel bir çabaya ihtiyacımız var” diye sürdürüyor.

Hindistan’dan yoksullukla mücadele uzmanı Dr Kulkarni de iklim değişikliğine uyarlanmış akıllı tarımın geliştirilmesi, örneğin yağmur suyu toplama kapasitelerinin, ürün depolama kapasitelerinin geliştirilmesi, tohum ve diğer tarım girdilerinin fiyatlarının düşürülmesi, çiftçilerin ürünlerinin yeterli bir kısmını kendi tüketimleri için saklamaya teşvik edilmesi gibi yöntemlerden söz ediyor.

Onun kurucusu olduğu Raah Vakfı son yedi yıl içerisinde 30 bini aşkın insanın yaşadığı 105 yoksul köyde, uyarlama projeleri geliştirerek yıl boyu yeterli suya kavuşulmasını sağlamış. “Gençleri tam zamanlı meslek olarak çiftçiliğe yönelmesini ve daha iyi verim ve daha iyi gelir elde etmeyi sağlayacak daha planlı tarımsal koridorlar yaratılmasını teşvik ediyoruz” diyor.

Farm Radio International’dan Karen Hampson’a göre ise gıda yoksulluğunun sebeplerinden biri, gelişmekte olan ülkelerde kırsal kesimlerde yaşayan hanelerin, farklı piyasalardaki ürün fiyatlarıyla ilgili doğru bilgilere yeterince erişememesi. Bu nedenle aracılar ve toptancı tüccarlarla iyi pazarlık edemiyorlar. Aynı şekilde gelişkin tarım yöntemleri ve bölgesel hava durumu tahminlerine erişim eksikliğinin de önemli olduğuna işaret ediyor.

Kanada merkezli bir sivil kuruluş olan Farm Radio International, interaktif radyo yayınları yoluyla, Sahra altı Afrika’da küçük ölçekli tarım yapanların iletişim ve bilgilendirme ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor.

Hampson, “Radyoda yayınlanan tarım programları, çiftçilere ürünlerine nasıl daha iyi fiyat alabileceklerini anlatarak ya da doğru zamanda başka doğru bilgiler aktarmak suretiyle bu durumu değiştirebilir. Örneğin, yakında Tanzanya’da iklim hizmetleri konulu bir projeyi takip eden dinleyicilerin yüzde 58’i, artık iklimle ilgili bilgilerini tarımsal faaliyetlerini iyileştirmek için daha iyi kullandıklarını söylediler. Dinleyicilerin yüzde 73’ü ise radyo programlarını dinledikten sonra, tohum ekimi yöntemlerini geliştirdiklerini bildirdi” diyor.

Neler olabilir?

Dünyanın çeşitli yerlerinde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanlar artan gıda fiyatlarıyla nasıl baş edeceklerini düşünedursun, bu sahada çalışmalar yürütenler, dünya liderleri hızlı ve iyi düşünülmüş adımlar attığı takdirde bu durumun bir krize dönüşmesinin engellenebileceği konusunda umutlu olduklarını söylüyorlar.

Hampson “Şahsen ben her zaman umut olduğunu düşünürüm” diyor ama şu koşullarla: Kadınları, erkekleri ve genç çiftçileri dinleyip, onların başı çekmesine sorunlarını ifade etmesini sağlayıp, onları politik karar süreçlerine katarsak, kooperatifler yoluyla, çiftçi ve kadın grupları oluşturmak, ve buluşlar geliştirmek yoluyla çabalarını desteklersek olur. Biz odağımıza iklim değişikliğine karşı atılacak adımları ve marjinal grupların desteklenmesini, özellikle de piyasalara, kredilere, bilgiye eşit erişim ihtiyaçlarına cevap verilmesini odağa koyuyoruz.

Dr Kulkarni de benzer bir görüşte: Açıkların nerede olduğu bilindiği ve tanımlandığı için bunlara çözüm geliştirmek için hala zaman olduğu umudunu taşıyoruz. Fakat onları görmezden gelirsek, sorunlarımız var demektir ve o zaman umut etmek de güçleşebilir.

Paylaşın

Meteoroloji’den Bir Çok Bölge İçin Sağanak Yağış Uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), aralarında Marmara, Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu, Batı Karadeniz ile Doğu Akdeniz’de bulunduğu bir çok bölge için sağanak yağış uyarısında bulundu. MGM, sağanak yağışın etkili olacağı yerlerdeki vatandaşlara olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalı çağrısı da yaptı.

Haber Merkezi / MGM tarafından yapılan son değerlendirmelere göre: Ülkemizin kuzey, iç ve batı kesimlerinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu’nun kuzeybatısı, Batı Karadeniz ile Doğu Akdeniz’in doğusunun sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; Marmara’nın batısı ve Kıyı Ege’de yerel olmak üzere kuvvetli olması bekleniyor.

Hava sıcaklığı, ülkenin güney ve batı kesimlerde 2 ila 4 derece azalacağı, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı tahmin edilirken, rüzgarın ise, genellikle güney ve batı yönlerden, hafif, ara sıra orta kuvvette, Batı Akdeniz’in iç kesimlerinde güney ve güneybatı yönlerden kuvvetli olarak (40-60 km/saat) esmesi bekleniyor.

Kuvvetli yağış ve kuvvetli rüzgar uyarısı

Yağışların Marmara’nın batısı ve Kıyı Ege’de yerel olmak üzere kuvvetli olması beklendiğinden yaşanabilecek ani sel, su baskını, yıldırım, yerel dolu yağışı, yağış anında kuvvetli rüzgar ve hortum oluşma riski gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir.

Rüzgarın ise Batı Akdeniz’in iç kesimlerinde güney ve güneybatı yönlerden kuvvetli olması (40-60 km/saat) esmesi beklendiğinde yaşanabilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.

Bölgelerimizde hava durumu ise şöyle;

Marmara Bölgesi

Parçalı ve çok bulutlu, bölge genelinin sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; batı kesimlerinde yerel olarak kuvvetli olması bekleniyor.

Ege ve Akdeniz Bölgesi

Ege Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, bölge genelinin sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; kıyı kesimlerinde kuvvetli yerel olmak üzere kuvvetli olması beklenirken Akdeniz Bölgesi’nin parçalı yer yer çok bulutlu, Batı Akdeniz ile Doğu Akdeniz’in doğusunun yerel olmak üzere sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesi

İç Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve az bulutlu, kuzeybatı kesimlerinin sağanak yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Batı Karadeniz’in parçalı ve az bulutlu, bölge genelinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin bekleniyor. Orta ve Doğu Karadeniz’in ise, parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin edilirken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor.

Paylaşın

HDP’li Buldan’dan Parti Teşkilatlarına ‘Erken Seçim’ Talimatı

Partisinin İstanbul Esenyurt’ta düzenlediği bir etkinlikte konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Seçim 2023’te değil, çok yakın zamanda önümüze çıkacak bir durumdur. Şimdiden söylüyorum, bütün il ve ilçe teşkilatlarımız erken seçime hazır olsun” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Konuşmasının devamında, “AKP’yi iktidardan göndermeye hazır olsun. Bu ülkeyi, barışı, demokrasiyi ve özgürlükleri getirmeye hazır olsun, hazırlıklı olsun. Daha da büyüyeceğiz daha da gelişeceğiz bu ülkenin halkına barışı demokrasiyi ve özgürlükleri hep birlikte armağan edeceğiz” diyen Pervin Buldan, açıklamalarına özetle şunları söyledi;

“9 yıl önce bugün HDP kurulduğu zaman belli ilkelerle kuruldu. “Türkiye’ye adaleti, barışı, özgürlükleri getireceğiz” diyerek yola çıktık ve hala aynı noktadayız ve hala aynı umudu taşıyoruz. Bu 9 yıllık süreç içerisinde bu ülkeye demokrasiyi adaleti ve barışı ama aynı zamanda özgürlükleri getirmek için büyük bir mücadele verdiğimizi ifade etmek isterim.

Biz yola çıktığımızda HDP’nin kuruluş tarihinde bu ülkeye barışı getireceğiz dediğimiz zaman “bu da nereden çıktı hayal ve rüya görüyorlar” demişlerdi. Biz “bu ülkeye demokrasiyi, özgürlükleri getireceğiz” dediğimizde “Onlar hayal kurmaya, rüya görmeye devam etsinler” dediler.

Ama biz halkımızın bu hayalini gerçekleştirmek için ödenmesi gereken bir bedel varsa ödemeye hazırız. Çünkü bu ülkenin adalete ve demokrasiye ihtiyacı var. Bu ülkenin barışa ve özgürlüklere ne kadar ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Bugün bu ülkeyi yönetenlerin baskıyla, zorla, şiddetle, engellemelerle ve kumpasla bizi yolumuzdan çevirmek isteyenlere cevabımız direnmektir, mücadele etmektir.

HDP’ye bin bir türlü tuzak kurdular, HDP’nin seçilmişlerini tutuklayıp cezaevine gönderdiler. HDP’nin seçilmişlerini görevden alıp yerlerine kayyım atadılar. Sokaklarda, meydanlarda, alanlarda yolumuzu kesmeye çalıştılar. Ve bizim bir araya gelerek yaşamın neresinde olursa olsun, nerede olursa olsun, nerede bir ezilen, bir mazlum, bir yok sayılan varsa, ötekileştirilen varsa HDP onun yanında olmaya çalıştı.

AKP hükümeti her türlü baskı ve engelleme ile bunun önüne geçmeye çalıştı. Biz dinlemedik. Önümüze çıkan bütün barikatları eze eze, yıka yıka halkımızla birlikte olmaya çalıştık. Fabrikalarda, tarlalarda, alanlarda, sokaklarda, meydanlarda kim ezilmişse, kim yok sayılmışsa, kim ötekileştirilmişse, kim zulme uğramışsa, faşizme uğramışsa işte biz onun yanında olduk, onun yanında olmaya devam edeceğiz.

“Bu ülkede yok sayılan bütün kimliklerin inançların partisidir”

HDP bir Türkiye partisidir. Hem Kürtlerin hem Türklerin, Alevilerin, Çerkezlerin, Arapların bu ülkede yok sayılan bütün kimliklerin inançların partisidir. HDP aynı zamanda bir kadın partisidir. Gençlerin partisidir, çocukların partisidir. İşte bizi biz yapan bizi var eden bu gerçekler ortada durduğu sürece AKP’nin bütün baskıları, şiddet politikaları bize vız gelir tırıs gider. Her türlü barikatı da aşarız her türlü engeli de aşarız.

Sevgili kadınlar zulme uğrayan, yok sayılan şiddete ve baskıya maruz kalan, her gün öldürülen, katledilen ve tecavüze uğrayan, cinsel tacize uğrayan bütün kadınların sesi olmaya çalışan HDP aynı zamanda bir kadın partisidir. Çünkü biz biliyoruz ki HDP’yi HDP yapan kadın mücadelesi, kadınların verdiği emek, ödediği bedeldir.

Bu ülkede kadınların birlikteliği ile kadınların örgütlü mücadelesi ile HDP daha da büyüyecektir. HDP şimdiden olduğundan daha büyük ve görkemli yaş günlerini kutlayacaktır. Biz bu ülkede bütün gençlerin de geleceğe güvenle bakmasını sağlayan bir partiyiz aynı zamanda.

“HDP, halklara umut vadediyor”

Biz biliyoruz ki bu ülkede gençleri açlıkla yoksullukla işsizlikle baş başa bırakan bir AKP hükümeti var. Gençler artık geleceklerine umutla  bakmıyor, bakamıyor. Gençler artık yaşamını Türkiye’de idame etmek istemiyor. Başka yerlerde yaşam bulmaya çalışıyor.

Biz diyoruz ki HDP bir dahaki seçimlerde bu ülkeyi yönetmeye aday bir parti olarak sizlere gelecek ve umut vadediyor ve geleceğinizi umudunuzu HDP’yle birlikte var etmeye çalışacağız. Bize inanın, bize güvenin sevgili gençler, sevgili kadınlar. Biz bu ülkede AKP zulmü başta olmak üzere Kürt halkının yok sayılan bütün kimliklerin verdiği bütün mücadelelerin yanında olmaya devam edeceğiz.

Biz biliyoruz ki HDP’nin verdiği bu büyük mücadeleye Türkiye halkları büyük bir destek veriyor. Bu büyük destekle birlikte HDP daha da büyüdü gelişti. On binlerdik baskı uyguladılar, “yok edeceğiz” dediler biz daha da büyüdük yüz binler olduk. Yüzbinlerdik baskı uyguladılar, şiddet uyguladılar, “bitireceğiz, kapatacağız” dediler biz milyonlar olduk. Şimdi milyonları kapatacağız diyorlar. Kapatma davası açtılar. Bir kumpas davası açtılar. HDP kapatma davasının önüne Türkiye halklarının direngen gücüyle set öreceğiz ve HDP’nin kapatılmasına asla izin vermeyeceğiz.

“AKP’yi göndermeye, bu ülkeye barış ve demokrasi getirmeye hazır olsun”

HDP kapatılacak bir parti değil. Bugün Türkiye halklarına en büyük cesareti, en büyük umudu veren bir parti olan HDP’yi kapatmak hiç de kolay değil. Bugün bu ülkeyi yönetenlere bir kez daha sesleniyoruz. Bu kumpas davalarınızla, yalan olan davalarınızla Türkiye halklarının önünde engel olmaktan çıkın. Biz gün sayıyoruz, önümüze gelecek sandıkla birlikte AKP’yi iktidardan düşürmenin demokratik bir yönetim inşa etmenin yol ve yöntemlerini elbette arayıp bulacağız.

Bunun fırsatı yapılacak olan bir seçimdir. Seçim 2023’te değil, çok yakın zamanda önümüze çıkacak bir durumdur. Şimdiden söylüyorum, bütün il ve ilçe teşkilatlarımız erken seçime hazır olsun. AKP’yi iktidardan göndermeye hazır olsun. Bu ülkeyi, barışı, demokrasiyi ve özgürlükleri getirmeye hazır olsun, hazırlıklı olsun. Daha da büyüyeceğiz daha da gelişeceğiz bu ülkenin halkına barışı demokrasiyi ve özgürlükleri hep birlikte armağan edeceğiz.”

Paylaşın

Beşiktaş, Ligdeki İkinci Yenilgisini Başakşehir Karşısında aldı

Süper Lig’in 9. haftasında Başakşehir ile Beşiktaş, Başakşehir Fatih Terim Stadı’nda karşılaştı. Karşılaşma, Başakşehir’in 3-2’lik üstünlüğüyle sona erdi. Başakşehir, bu sonuçla puanını 9’a yükseltirken, Beşiktaş 17 puanda kaldı.

Haber Merkezi / Başakşehir’e galibiyeti getiren golleri, 40 ve 83. dakikalarda Okaka ve 85. dakikada Gulbrandsen kaydederken, Beşiktaş’ın gollerini ise, 59. dakikada Alex Teixeira ve 90+1. dakikada Batshuayi attı.

Beşiktaş, Süper Lig’in 10. haftasında Galatasaray’ı evinde ağırlayacak. Başakşehir ise Antalyaspor’a konuk olcak.

Goller;

40. dakikada sol kanattan içeri kat eden Visca’nın ceza sahası dışı çapraz pozisyondan çektiği sert şut kaleci Mert’ten döndü. Boşta kalan meşin yuvarlağı önünde bulan Okaka’nın müsat pozisyondaki vuruşu ağlara gitti. 1-0

59. dakikada Epureanu’nun geri pasında kaleci Volkan Babacan’ın uzaklaştırmak için vurduğu top Teixeira’da kaldı. Teixeira’nın ceza sahası dışı sağ çaprazından boş kaleye yaptığı plase vuruş filelere gitti. 1-1

83. dakikada sağ kanatta Rıdvan ile girdiği ikili mücadeleyi kazanarak son çizgiye inen Gulbrandsen’in içeriye çevirdiği topa Okaka’nın altıpas içinde kayarak yaptığı vuruş ağlarla buluştu. 2-1

85. dakikada gelişen Başakşehir kontra atağında Berkay’ın sağdan ceza alanına yaptığı ortada Visca, penaltı noktası yakınlarında meşin yuvarlağı arkasındaki Gulbrandsen’in önüne bıraktı. Gulbrandsen, sağ köşeye yaptığı plase vuruşla farkı 2’ye çıkaran golü attı. 3-1

90+1. dakikada penaltı atışını kullanmak için beyaz noktaya gelen Batshuayi, topu filelerle buluşturdu. 3-2

Stat: Başakşehir Fatih Terim

Hakemler: Atilla Karaoğlan, Tarık Ongun, Deniz Caner Özaral

Başakşehir: Volkan Babacan, Caiçara (Dk. 76 Şener Özbayraklı), Epureanu, Ndayishimiye, Lima, Mahmut Tekdemir (Dk. 89 Zulj), Berkay Özcan, Visca, Deniz Türüç (Dk. 76 Gulbrandsen), Chadli (Dk. 60 Tolga Ciğerci), Okaka

Beşiktaş: Mert Günok, Rosier, Welinton, Vida, Rıdvan Yılmaz, De Souza, Atiba (Dk. 46 Necip Uysal), Ghezzal, Oğuzhan Özyakup (Dk. 46 Alex Teixeira), Güven Yalçın (Dk. 46 Larin), Batshuayi

Goller: Dk. 40 ve 83 Okaka, Dk. 85 Gulbrandsen (Başakşehir), Dk. 59 Alex Teixeira, Dk. 90+1 Batshuayi (Beşiktaş)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a ‘Merkez Bankası’ Çağrısı

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nu ziyaret eden CHP Lideri Kılıçdaroğlu, görüşme sonrası yaptığı açıklamada, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının önemine dikkat çekerek, “Buradan Erdoğan’a açık ve net çağrı yapıyorum. Lütfen Merkez Bankası’nın kurumsal kimliğine saygı göster ve Merkez Bankası’nın, ‘faiz yükselir mi, faiz düşer mi’ bu konuda kararı sen değil, kararı liyakatli kişiler versinler” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Açıklamasının devamında, zam yağmuru arka arkaya geliyor. Dövizin kontrol edilememesi, Türk lirasının sürekli değer kaybetmesi bizim açımızdan da, sokaktaki vatandaş açısından da, sanayici açısından da bir sorun olarak önümüzde duruyor. Bu konudaki hassasiyetimizi büyük ölçüde ifade ettiklerini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini, “Son 45 günde Türk lirası, dolar karşısında yüzde 10 değer kaybetti. Bu rakam ciddi bir rakam. 45 günde Türk lirasının büyük değer kaybetmesi fiyat istikrarının olmadığını gösteriyor. Ve bunun yansımaları sokaktaki insana gelecek. Sokaktaki insan bunun yansımalarından büyük ölçüde etkilenecek. Esnafından tutun taşeron işçisine kadar veya işsizlere kadar mutfağı büyük ölçüde etkileyecek bu” şeklinde sürdürdü.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu ile bir görüşme gerçekleştirdi. Kılıçdaroğlu’na, görüşme sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

“Sıcak siyasetin Merkez Bankası’na müdahale etmesini asla istemedik ve istemiyoruz da”

“Burası bağımsız bir kurum. Fiyat istikrarından sorumlu olan bir kurum. Kurumun bağımsızlığı sadece bizim için değil, dünya finans piyasaları için de son derece değerli ve önemli. Sıcak siyasetin Merkez Bankası’na müdahale etmesini asla istemedik ve istemiyoruz da. Bu düşüncemizi sayın başkana da ifade ettik” sözleriyle açıklamasına başlayan Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı;

“Ayrıca Merkez Bankası’nın yetkilerinin kararnamelerle alınıp, başka bir kuruma verilmesini de doğru olmadığını, özellikle fiyat istikrar komitesine vurgu yaparak da ifade ettik. Merkez Bankası’nın iyi bir kültürü var. Cumhuriyet tarihi boyunca bu kültürü adım adım oluşturmuş vaziyette. Bu kültürün yok olmamasını istedik.

İyi bir kadrosu var. Kadrosunun korunması gerektiğini istedik. Bu konuda da elimizden gelen her türlü yardımı da yapabileceğimizi de ifade ettik, Merkez Bankası’nın kimliğinin, kişiliğinin korunması açısından…

Zam yağmuru arka arkaya geliyor. Dövizin kontrol edilememesi, Türk lirasının sürekli değer kaybetmesi bizim açımızdan da, sokaktaki vatandaş açısından da, sanayici açısından da bir sorun olarak önümüzde duruyor. Bu konudaki hassasiyetimizi büyük ölçüde ifade ettik.

Son 45 günde Türk lirası, dolar karşısında yüzde 10 değer kaybetti. Bu rakam ciddi bir rakam. 45 günde Türk lirasının büyük değer kaybetmesi fiyat istikrarının olmadığını gösteriyor. Ve bunun yansımaları sokaktaki insana gelecek. Sokaktaki insan bunun yansımalarından büyük ölçüde etkilenecek. Esnafından tutun taşeron işçisine kadar veya işsizlere kadar mutfağı büyük ölçüde etkileyecek bu.

Gördüğümüz tablo şudur, bugüne kadar hep vatandaşın ağzında bir lokma vardı, lokmayı almaya çalışıyordu mevcut hükümet, şimdi mutfağındaki tencereyi de almaya çalışıyor. Dolayısıyla önümüzdeki süreç bir zam yağmuru olarak vatandaşın önüne gelecek. Bu konudaki bütün duyarlılıklarımızı, hassasiyetimizi bir şekliyle ifade ettik. Bunu da ifade etmek zorundaydık zaten.

Dövizin sürekli Türk lirası karşısında yükselmesi ya da Türk lirasının değer kaybetmesinin endişelerini de ifade ettik. Çünkü önümüzdeki kış zam yağmuru gelecek. Elektrikten, akaryakıttan, doğalgazda ‘Kara Kış’ olmayabilir ama fakirin fukaranın hakkını hukukunu korumak açısından, onların pahalı elektrik, pahalı doğalgazla karşılaşmamaları açısından en azından bütçelerine belli zaman dilimleri içerisinde katkıda bulunmak için bir fonun oluşturulması gerektiğini ifade ettim. Bu fon mutlaka olmalı, aksi halde bu kış vatandaşlar için çok kötü olacak.

“Merkez Bankası’nın kurumsal kimliğine saygı göster”

Merkez Bankası’na müdahale eden kişinin Erdoğan olduğunu ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz, Mısır’daki sağır sultan da biliyor. ‘Faiz oranları düşsün’ ya da ‘faiz oranları şu seviyeye insin’ diye ilk bilgiyi veren kişinin veya bu konuda talimat verdiğini söyleyen kişinin Erdoğan olduğunu biliyoruz.

Buradan Erdoğan’a açık ve net çağrı yapıyorum. Lütfen Merkez Bankası’nın kurumsal kimliğine saygı göster ve Merkez Bankası’nın, ‘faiz yükselir mi, faiz düşer mi’ bu konuda kararı sen değil, kararı liyakatli kişiler versin. Eğer onlar bu kararı verebilirlerse o zaman dünyada pek çok finans kuruluşu da doğal olarak Merkez Bankası’na saygı gösterecektir.”

Paylaşın

Akşener’den Erdoğan’a Zor Soru: Uçan Türkiye Masallarını Anlatabilir misin?

İYİ Parti Genel Başkan Meral Akşener, esnafı ziyaretleri kapsamında Tokat’ın Zile İlçesi’ndeydi. Akşener, burada çevresinde toplanan vatandaşlara seslendi. Daha sonra vatandaşların sorunlarını dinleyen Akşener, o anların videosunu sosyal medya hesabından paylaştı.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı etiketleyen İyi Parti Lideri Akşener, “Geleceğine dair bir parça umut bırakmadığın gençlerimizin gönlündeki yaraya, gözündeki yaşa iyi bak. Gelip burada da türkü söyleyebilir misin? Uçan Türkiye masallarını Turhal’daki kardeşlerime de anlatabilir misin?” diye sordu.

“Bu Harami Düzeni Birlikte Değiştireceğiz”

Akşener, Zile’de yaptığı konuşmasına, “21 aydır, ilçe ilçe esnaf geziyorum ben. Bu dükkanların içine girdiğimde iktidar partisini yermiyorum, kendi partimi övmüyorum, propaganda yapmıyorum. Elbette oylarınıza talibiz ” cümleleriyle başlayan Akşener, “Seçim zamanı geleceğiz o dükkanlara ama, seçim dışında özne o esnafın kendisi. O esnaf dükkanlarında dinlediğim dertler, müşteri olarak bulunan işsiz gençlerin anneleri, gübre alamayan, ilaç alamayan eli nasırlı çiftçinin göz yaşları, gençlerimizin umutsuzluğu, tencere kaynatmakta zorlanan kadınların derdi, siftah yapamayan esnaflar, bütün bu dertlerle hemdert olup; bunun içine hiç siyasi çıkarı koymadan, kamuoyu gündemine getirmekle kendimizi bir görevli saydık” dedi.

Konuşmasına, “21 aydır sizden öğrendiklerimizi, Meclis gündemine getirdik. Sizlerin derdine, bizi yönetenlerin dikkatini çekmeye çalıştık. Üstüne pandemi geldi. Sizden öğrendiklerimizi öneri olarak, çözüm olarak sunduk. Bir kısmı yapıldı, bir kısmı yapılmadı. ‘Aman milletimiz feci bir duruma geçsin de biz işin başına geçelim’ diye bir dakika düşünmedik. Yeter ki milletimizin refahı, ferahı olsun; yeter ki çözümler milletimize ulaşsın, fark etmez dedik; çözüm önerileri sunduk” cümleleriyle devam eden İYİ Parti Lideri Akşener, açıklamalarını şöyle sürdürdü;

“Uzun bir zamandır, Türkiye’de ‘o’culuk, bu’culuk’ üzerinden çok rahat oy alınıyor. Gözünün üstünde kaşın var, niye var. Vatandaşın vatandaşın karşısına, komşunun komşunun karşısına dikildiği bir siyasi dili hep birlikte reddediyoruz.

Esnaf gezme nedenim, esnaf için müşteri velinimettir. Ey değerli milletim, velinimet olmaktan çıktın. Seçmen velinimettir. Seçmen, siyasiye vekalet verir; birine der ki seni iktidar ettim, yönet, hizmet et. Muhalefete der ki sen de benim avukatım ol, eksikleri gör, gündeme getir, yol göster. Günün sonunda, bir dahaki seçimde, muhalefet görevini yapmışsa, iktidar olur. İktidar, görevini iyi yapmışsa devam ettirir. Ve ama karar sizsiniz. Türkiye’de seçmen, velinimet olmaktan çıktı. Siz asılsınız, siz asilsiniz, vekil size emreder oldu. İşte buna dur demek için geziyoruz. Tam 21 aydır geziyoruz.

Hepimiz, ben de dahil bütün siyasetçiler, karşınızda hazır ola geçinceye kadar da bu gezilerin, bu beraberce seçmeni, milletimizi velinimet yapma kararlılığımız sürecek. Siyasetçinin, hizmet üzerinden rekabet yapmasını sağlayacaksınız.

“Ayıptır, günahtır, haramdır”

Senin oğlun işsizken; biraz önce hanımefendi bayıldı, üç çocuğu da üniversite mezunu, kocası çocukları üniversitede okutabilmek için kaza geçirip parmakları gitmiş. Hepsi beraber, çalışa çalışa elleri nasırlı… Sinir krizi geçirip, baygınlık geçirdi, bir anne. Ama beş maaşlı, 10 maaşlı danışmanlar var Saray’da, ayıptır ayıptır, günahtır, haramdır.

“Birlikte başaracağız”

Bu harami düzeni birlikte değiştireceğiz. Bu meydana ben geldiysem, Meclis’te grubu bulunan bir partinin genel başkanı olarak buradaysam, karşısında hazır oldaysam, bütün ağaları, bütün muhteremleri buraya getireceksiniz. Gelmeyene de oy yok, diyeceksiniz. Hepsi karşınızda hazır ola geçecek. Bunu yapmak, esnafın kalkınması için lazım. Bunu yapmak üreticinin, çiftçinin, besicinin; üretenin gözle görülmesi için lazım. Birlikte başaracağız.

Kendiliğinden oluşan bu kalabalıklar, çoğalıyor. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? Milletimiz, kararını Türkiye için, milletimizin geleceği için, çocuklarının geleceği için, haksızlıklara dur demek için şekillendirecek. Birlikte çözeceğiz, birlikte… Birlikte bu harami düzeni, sandıkta demokrasi ile yıkacağız inşallah.”

Paylaşın

Afganistan’da Camiye Bombalı Saldırı: Onlarca Ölü Ve Yaralı

Afganistan’ın Kandahar kentindeki İman Bargah Camii’nde Şii cemaatin Cuma namazı kıldığı sırada düzenlenen bombalı saldırıda en az 16 kişi öldü, 32 kişi de yaralandı. Ölü ve yaralı sayısının artmasından endişe duyuluyor.

Haber Merkezi / Saldırı sonrası açıklama yapan Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahid, çok sayıda kişinin yaralandığını ve öldüğünü, soruşturma için bölgeye özel kuvvetlerin gönderdiğini söyledi.

Afganistan İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Kari Sayed Khosti, ise konuya ilişkin sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “Kandahar’daki Şii cemaatine ait bir camide meydana gelen patlamada çok sayıda hemşehrimizin şehit ve yaralı olduğunu öğrenmekten üzüntü duyuyoruz” ifadelerini kullandı.

Saldırı sonrası AFP’ye açıklama yapan bir görgü tanığı, “patlamalar sırasında cami insanlarla doluydu ve olay yerine en az 15 ambulans gitti” dedi. Bir başka görgü tanığı ise, camide üç patlamanın meydana geldiğini söyledi.

Yine bir başka görgü tanığı da, biri caminin ana kapısında, diğeri caminin güney tarafında ve üçüncüsü de ibadet edenlerin yıkandığı yerde olmak üzere üç patlama duyduğunu söyledi.

Geçen Cuma günüde Afganistan’ın kuzeydeki Kunduz kentinde, yine Şii cemaatin kullandığı bir camiye bombalı saldırı düzenlenmiş, saldırıda en az 50 kişi hayatını kaybetmişti. Saldırıyı IŞİD’in bir kolu olan IŞİD/Horasan olarak bilinen IŞİD/K üstlenmişti.

Paylaşın