HDP Eş Genel Başkanı Sancar, katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada, “HDP olarak her yerde halkla buluşmalar gerçekleştirerek önerilerimizi ortaya koyuyoruz, çözüm için birlikteliği güçlendirmeye çalışıyoruz. Çıkış yolumuz en geniş demokratik ittifakı oluşturmaktır. Bunu gerçekleştirebilirsek; bütün soygun, talan, savaş düzenine karşı ortak mücadele yaratabilirsek ittifak tartışmaları kendiliğinden bir sonuca bağlanacaktır. Esas olan sahada ortak mücadeledir. Önce ortak demokratik mücadele, bu mücadele zemininde güçlü demokrasi ittifakları oluşturmak lazım.” ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi / Sancar, açıklamasının devamında, bu yönetimin istifa etmesi gerektiğini belirterek, “Tek bir dertleri var, iktidarda kalmak. Bizim de birinci sorumluluğumuz, bu yönetimin bir an önce gitmesini sağlamaktır. Bunun için ortak demokratik mücadele şarttır. Bunun halka mal olmasıyla erken seçim gerçekleştirilebilir. Eğer bunu sağlayamazsak ülkeyi bu şekilde yönetmek için ellerinden geleni yapacaklar.” dedi.
Açıklamasının sonuna doğru “Ortak mücadele bu ülkeyi cehennemden çıkarmak için şarttır” diyen Sancar, “Türkiye’nin kaynakları bu topluma yeter. Bizim ülkenin kaynaklarını halkçı bir yönetimle paylaştıracağımız bir düzeni kurmamız gerekiyor, buna gücümüz yeter. Ülkenin geleceğini demokrasi özgürlük ve barış üzerine kurmamız görevimizdir. İktidarı ayakta tutan temel sütunların Saray’a bütçe, yandaşa rant, savaşa yatırım olduğunu görürsek demokrasi mücadelesini, sömürüye karşı emekçilerin birlikteliğini, savaşa karşı barış mücadelesini yürütmemiz de zor olmayacaktır. Bu mücadeleyi bütünlüklü yürütmek önemlidir.” ifadelerini kullandı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Adana’da sivil toplum örgütleri ve demokratik kurumların temsilcileriyle bir araya geldi. Sancar, toplantıda toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Çukurova’nın kalbinde Adana’da siz değerli demokratik kitle örgütü temsilcileriyle buluşmanın sevincini yaşıyorum. Çok değerli bir bölge ve bu bölgenin merkezi olan Adana’dayız. Bizler yarın Mersin’de bir miting düzenleyeceğiz, öncesinde Adana’da sizlerle buluşmayı istedim. Kısa sürede hazırlıkları ancak yapılabildi, buna rağmen geniş katılımdan büyük memnuniyet duyuyorum. 27 Eylül’de açıkladığımız deklarasyonumuzun ruhuna vurgu yapmak isterim. Amacımız tüm ezilenleri, dışlananları, mağdurları, emekçileri birleştiren bir ortak mücadele hattı oluşturmaktır. Tüm kesimlerle diyaloğu hayati önemde buluyoruz.
Böyle bir mekanizma kurabilirsek yani tüm ezilenlerin birbiriyle konuşup ortak mücadele yürütebilecekleri bir zemin yaratabilirsek Türkiye çöküşten çıkacaktır. Bu çöküş, çok boyutlu krizlerin sonucu olarak gerçekleşiyor. Türkiye uzun süredir çoklu krizler içindedir. Bu krizlerin kaynağı iktidarın yönetim anlayışıdır. Bütçe görüşmelerinin ilk etabı komisyonda tamamlandı. Bütçeye bakınca bu iktidarın tercihlerini görebiliyorsunuz. Bu bütçe halkın bütçesi değildir, bu bütçe 19 yıllık AKP iktidarının politikalarının bir özetidir. Saray’a, yandaşa kaynak aktarmayı esas alan, halkı yok sayan, halkın çıkarlarına önem vermeyen bir bütçedir.
Bu anlayışın yol açtığı sonuçları son 2 haftada daha çarpıcı biçimde yaşıyoruz. Türkiye’de liranın değer kaybının yarattığı yıkımı canlı şekilde izledik. Son 1 haftada liranın değer kaybı o kadar çok boyutlu ki neredeyse geleceğimiz mahvedilmektedir. Halkın geleceği yok edilmek istenmektedir. Önümüzdeki dönem sadece yoksulluktan söz etmeyeceğiz, bir de gıda krizi, yani açlık olacak. Sadece yoksulluk ve sömürü değil, açlık yaşamak zorunda kalacak bu ülke. Tüm bunlar bir avuç sermayedarın çıkarlarına hizmet amacıyla yürütülen anlayışın sonucudur.
“Esas olan sahada ortak mücadeledir”
Bizim bu anlayışa, bu düzene karşı birlikte mücadele etme sorumluluğumuz var. HDP olarak her yerde halkla buluşmalar gerçekleştirerek önerilerimizi ortaya koyuyoruz, çözüm için birlikteliği güçlendirmeye çalışıyoruz. Çıkış yolumuz en geniş demokratik ittifakı oluşturmaktır. Bunu gerçekleştirebilirsek; bütün soygun, talan, savaş düzenine karşı ortak mücadele yaratabilirsek ittifak tartışmaları kendiliğinden bir sonuca bağlanacaktır. Esas olan sahada ortak mücadeledir. Önce ortak demokratik mücadele, bu mücadele zemininde güçlü demokrasi ittifakları oluşturmak lazım.
Aslında yaşadığımız şey tam bir cehennemdir. Cehennem nedir diye sorarsanız; Turgut Uyar’ın “Açlık çoğunluktadır” şiiri var. Bu şiir, Türkiye’nin şimdiki durumunu anlatıyor: “Cehennem başarılmamış bir savaştır, başarılmamış bir mücadeledir.”
Pamuğun üretiminde de çok gerilere gidildi. Bunun sebebi, iktidarın izlediği ekonomi politikalarıdır. Ekilebilir arazilerin büyük kısmı imara açılmıştır. Sürekli binalar dikilmektedir. İktidar, kendini inşaat sektörü üzerinden var etmek istemektedir. O nedenle bu ülkenin geleceğinin, çiftçisinin gözünün yaşına bakmamıştır.
Sadece 80’li yıllarda 2,5 milyon dekarda pamuk üretiliyordu, 2020 yılında 600 bin dekara düştü. Ne için kullanılıyor bu alan? İmara açılıyor, bu imar üzerinden yandaş sermayenin tahakkümünü sağlıyorlar. Pamuk üretimi tarihe karışıyor. 2000 yılında 577 bin ton pamuk ithal edilmiş, 2020 yılında 1 milyon 81 bin ton. Bugünkü ithalat miktarı bu. Buğdayda yaşadığımız durumda aynı şekilde.
Döviz kurundaki artışın maliyete yansıması korkunçtur. Geçen gün bir üretici ile konuşurken unla ilgili şu örneği verdi. Biliyorsunuz sınırlı miktarda satış yapılıyor, çünkü yarın ne olacağını bilmiyorlar. 150 km ötedeki bir yere ısmarladığı unu götürmek için sabit fiyat veremiyor un satıcısı. Çünkü 2 saat sonra “istediğin yere ulaştırdığımda fiyat değişmiş olacak” diyor. Bir ekonomide fiyat bile belirlenemiyorsa bu çöküştür, bunun sonuçları ağırdır. Bizim amacımız bu çöküşün enkazının halkın üzerinde kalmasını önlemektir. Hep birlikte mutlaka ortak ilkeler ve ortak hedefler için buluşmak zorundayız. Bizim acil öneriler programımız var. Bu önerilerin hiçbiri bütçe görüşmelerinde kabul edilmedi.
“Bu yönetim istifa etmelidir, ülkeyi çöküşe götürüyor”
Şu an acil olarak dile getirmemiz gereken taleplerden birincisi derhal seçim talebidir. Bu yönetim istifa etmelidir, ülkeyi çöküşe götürüyor. Eminim Cumhurbaşkanı ne yaptığını biliyor, çünkü bu politikalar izledikleri yolun sonucudur. Halkı önemsemeyen, halkın geleceğini önemsemeyen zihniyetin bilinçli politikalarıdır. Bu ülkeyi ucuz emek cehennemine çevirmek istiyorlar. Asgari ücretin 30-40 dolara indiği bir ülkede burayı köle yuvasına dönüştürmek istiyorlar. Yandaş sermayenin desteği ile iktidarlarını sürdürmek istiyorlar. Tek bir dertleri var, iktidarda kalmak. Bizim de birinci sorumluluğumuz, bu yönetimin bir an önce gitmesini sağlamaktır. Bunun için ortak demokratik mücadele şarttır. Bunun halka mal olmasıyla erken seçim gerçekleştirilebilir. Eğer bunu sağlayamazsak ülkeyi bu şekilde yönetmek için ellerinden geleni yapacaklar.
Biz sizlerle bu buluşmada dile getiriyoruz, yarın mitingimizde de çağrımızı yineleyeceğiz. Bundan sonraki çalışmalarımızda da bu talebi en geniş kitlelerin ortak talebi haline getirmek için çalışacağız. Ortak mücadele bu ülkeyi cehennemden çıkarmak için şarttır. İnce Memed romanı bize “mücadele haktır” diyor. Buna ekleme yapıyoruz; mücadele görevdir, sorumluluktur. Bunu en geniş birliktelikle yapmak da bu ülkenin bütün insanlarına karşı bir vicdani yükümlülüktür. Bundan kim kaçarsa gelecek nesillere nasıl hesap vereceğini düşünmesi gerekir. Biz demokratik birliktelik ile bu ülkenin bunlara mecbur olmadığını göstereceğiz. Türkiye’nin kaynakları bu topluma yeter. Bizim ülkenin kaynaklarını halkçı bir yönetimle paylaştıracağımız bir düzeni kurmamız gerekiyor, buna gücümüz yeter. Ülkenin geleceğini demokrasi özgürlük ve barış üzerine kurmamız görevimizdir. İktidarı ayakta tutan temel sütunların Saray’a bütçe, yandaşa rant, savaşa yatırım olduğunu görürsek demokrasi mücadelesini, sömürüye karşı emekçilerin birlikteliğini, savaşa karşı barış mücadelesini yürütmemiz de zor olmayacaktır. Bu mücadeleyi bütünlüklü yürütmek önemlidir.”