Selahattin Demirtaş: Korkmuyoruz, Korkmayacağız

HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ‘Kobani Davası’nda yaptığı savunmada, “Biz halkın seçilmiş vekilleri olarak 5 yıl önce evimizden maskeli kişiler tarafından kaçırıldık. Siyasi rehineyiz biz. Bu hukuksuzluğun hesabı önce sandıkta, sonra da mahkemelerde verilene kadar direneceğiz. Tüm tehditleri ve hakaretleri misliyle sahiplerine iade ediyoruz. Korkmuyoruz, korkmayacağız. Biz suçlu değiliz, halkın öz ve öz masum evlatlarıyız. Allah’tan başka kimseye boyun eğmedik, eğmeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Demirtaş, savunmasının devamında, “Biz suçlu değiliz, halkın öz ve öz masum evlatlarıyız. Allah’tan başka kimseye boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Ne tahliyesi, siz kimsiniz ki bizi tahliye edeceksiniz! Erdoğan ve Bahçeli olduktan sonra. Adam ‘Anayasayı Mahkemesini kapatın’ diyor. Siz gerçekten onurlu olsanız cübbenizi çıkarır ‘biz hukukun üstünlüğünü kimseye ezdirmeyiz’ dersiniz” dedi.

‘Kobani Davası’nın 5’inci duruşmasının 7’nci oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam edildi. Sincan Cezaevinde tutuklu bulunanlar duruşma salonunda hazır bulunurken, diğerleri SEGBİS ile katıldı.

“Uzun zamandır tutukluyuz ve ben ne suç işlediğimi bilmiyorum”

Duruşmada ilk savunmayı önceki dönem HDP MYK Üyesi Pervin Oduncu yaptı. Oduncu, AİHM’in Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala hakkında verdiği kararın uygulanmadığını hatırlattı. Yargı bağımsızlığının iktidardan bağımsız olma anlamına geldiğini belirten Oduncu, “Yargı gerçekten böyle mi işliyor? Yargıya, hukuka güvenin olmadığı yerde demokratik işleyiş sağlanmıyor, demokrasinin işlemediği yerde güven oluşmuyor ve bu durumda ciddi krizler yaşanıyor. Verilerde Türkiye’nin hukukun üstünlüğü konusunda alt sıralara gerilediğini görüyoruz” dedi. Türkiye’nin kara para aklama konusunda gri listeye alındığını hatırlatan Oduncu, “Adaletin, hukukun önemli olduğunu düşünüyorum ve adalete güvenmek istiyorum. Uzun zamandır tutukluyuz ve ben ne suç işlediğimi bilmiyorum. Kimin malına zarar verdim, kimi öldürdüm? Türkiye’ye adaletin, barışın, özgürlüğün gelmesi için çalıştım. Demokratik siyaseti esas aldım ve bundan da vazgeçmedim” şeklinde konuştu.

“Somut bir delil bile yok. Ama yalan deliller var, yalan tanıklar var”

HDP Eski Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş tutukluluk durumuna dair söz aldı. Demirtaş, “Mahkemeniz herhangi bir hukuki karar verme yetkisine, gücüne sahip değil. Geçen hafta boyunca bu duruşmanın sonucunun ne olacağı ülkeyi yöneten siyasetçiler tarafından siyaset kürsülerinde ilan edildi. Ülkenin cumhurbaşkanı hem mütalaayı hem ara kararı hem de hükmü açıkladı. Onun küçük ortağı daha da ileri gitti ‘Anayasa Mahkemesi kapatılsın’ diyerek hukuka açık bir müdahale gerçekleştirdi” dedi.

Partili arkadaşlarıyla birlikte 5 yıldır tutuklu olduğunu ifade eden Demirtaş, “Bu 5 yıl birilerini hala tatmin etmiş değil. Önümüzdeki dönem cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Mahkeme ve heyeti dahil olmak üzere, AİHM kesinleşmiş kararıyla da somutlaşmış bir durum olan siyasi kumpas davalarında görevlendirilmiş yargı mensupları AKP-MHP’nin yeniden kazanması için bir siyasi çalışma yürütüyor. Mahkemeniz çok defa ara kararında ‘AİHM kararı bizi bağlamaz’ dedi. ‘Anayasa’nın 90’ıncı maddesini tanımıyorum’ dedi. Anayasa Mahkemesini, AİHM’i tanımayan bir yargı mercii, kendisine yargı mercii diyen bir mahkeme heyeti bizi hukuk adına nasıl yargılıyor?” diye sordu.

5 yıldır konuştuklarının ve söylenecek çok şey olmadığının altını çizen Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerekli savunmaları yaptık. Savunmalarımızı da halkımıza karşı sorumluluğumuz gereği olarak yaptık. Yoksa ben dahil hiçbir arkadaşımızı yargılayacağınız somut bir delil bile yok. Ama yalan deliller var, yalan tanıklar var. Ülkenin cumhurbaşkanı, AYM üyelerinin yarısından daha fazlasını atamış durumda, HSK üyelerini belirliyor. HSYK üyeleri de sizi de belirliyor. Dolayısıyla buraya sizi atayan Cumhurbaşkanıdır. Tüm devlet mekanizmasında güç sahibi olmuş siyasi kişi ki aynı zamanda bir partinin genel başkanı, neden durup durup bu davaya bu kadar müdahale eder? Türkiye’de başka dava mı yok? Kendisine sormak istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde yargılaması yapılan bir tek bu dosyalar mı var? Neden bırakmıyorsun hukuk işlesin, derdin ne? Derdin, bizim tutukluluğumuz üzerinden HDP’yi terörize ederek muhalefete saldırmanın bir aracı olarak kullanmak bu davayı.

“Korkmuyoruz, korkmayacağız”

Toplumu korkutma aracı olarak kullanıyor. Milliyetçiliği kışkırtma operasyonları davası olarak görüyor. Bir diğeri öç alma davası olarak kullanıyor. AİHM, Anayasa bunu demiş, bunlar hukuk meselesi. Hukuk tartışması mahkemelerde tartışılır ama burası bir mahkeme değil. Yargı üzerindeki siyasi baskı kalktığı zaman burası mahkemeye dönüşecek. Bir gün mutlaka dönecek ama o gün sanık sandalyesinde oturanlar Kobanî’nin gerçek katilleri olacak. Bugüne kadar hiç tahliyemi talep etmedim çünkü beni tutuklayan siz değilsiniz, bırakacak olan da siz değilsiniz. Erdoğan’ın talimatıyla burada tutuklu bulunuyoruz. Halkımıza güveniyoruz. Biz dimdik onurumuzla direniyoruz. Halkın iradesiyiz biz. Biz halkın seçilmiş vekilleri olarak 5 yıl önce evimizden maskeli kişiler tarafından kaçırıldık. Siyasi rehineyiz biz. Bu hukuksuzluğun hesabı önce sandıkta, sonra da mahkemelerde verilene kadar direneceğiz. Tüm tehditleri ve hakaretleri misliyle sahiplerine iade ediyoruz. Korkmuyoruz, korkmayacağız. Biz suçlu değiliz, halkın öz ve öz masum evlatlarıyız. Allah’tan başka kimseye boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Ne tahliyesi, siz kimsiniz ki bizi tahliye edeceksiniz! Erdoğan ve Bahçeli olduktan sonra. Adam ‘Anayasayı Mahkemesini kapatın’ diyor. Siz gerçekten onurlu olsanız cübbenizi çıkarır ‘biz hukukun üstünlüğünü kimseye ezdirmeyiz’ dersiniz.

“Bulaşmayın bu suça. Bu devleti tanıyorum”

Bir hukukçu olarak da bu kumpasa dahil edilmek istenen hukukçulara sesleniyorum: Daha ağır suçlara dahil ediliyorsunuz. Ben de bunu tarih not düşsün diye söylüyorum ki Vizontele’de olduğu gibi sonra ‘vay ben duymadım, görmedim’ olmasın. AİHM kararı tutuklu tüm arkadaşlarımı ilgilendiriyor. Ama derdiniz kişisel olarak benimleyse diğer arkadaşlarımı bırakın. Size minnet etmiyorum, meydan okuyorum. Ben siyasetçiyim, seçimler gelecek burada da siyaset yaparım. Ama arkadaşlarımın özgürlüklerini iade edin. Bir gün halkın iradesiyle son bulacak ve bize karşı işlenen suçlar hukuk önünde mutlaka karşılığını olacak.

Kırmızı ışıktan geçsem ödüm kopuyor size maşallah nasıl bu kadar büyük suça ortak oldunuz. Bu ülkenin yurttaşı olarak söylüyorum, bulaşmayın bu suça. 12 yıl parlamentoda görev yaptım, bu devleti tanıyorum. Hesap sorulur. Net söylüyorum, sorulur. Kimsenin yanına bırakmaz. Benim kara kaşım, kara gözüm için değil Türkiye devletini batırdılar. Devleti yıkmayı başaran Bahçeli ve Erdoğan oldu. Ne yargı kaldı ne üniversite kaldı ne ekonomi kaldı, insanların açlıktan nefesi kokuyor. Siz bu ülkenin yurttaşlarısınız. Yurtlarda kaldınız bizim gibi. Günü geldi bir öğün yemekle karnımızı doyurup okulu bitirdik. Sizin üzerinizden ne yapıldığını görmüyor musunuz? Bir günde doları 2 TL artırıp trilyonlar götürdüler. Asgari ücrete mecbur bırakılan milyonlarca insan var. Türkiye Cumhuriyeti bunu hak ediyor mu?

Sizin haddinize mi ya bizi katil ilan etmek!

Kendimiz için bir şey istemiyoruz. Biz siyasetçiyiz, siyaset yürütüyoruz, mezarda da olsak yürütürüz. Size ne oluyor? Yapmayın etmeyin. Ben bu davada çok konuşmayacağım. 5 yıldır zaten aynı iddianamelerde savunma verdik. AİHM ihlal kararı verdi. Şimdi sizin karşınıza çıkıp ne diyeceğim? Türkiye’nin en temiz, en onurlu siyasetçileri, insanlar var karşınızda. Şiddete bulaşmadık, barış için uğraştık. Yapmayın. Ne karar verirseniz verin muhtemel siyasetin dışında bir karar olmayacak ama Allah aşkına bunu düşünün. Gece gündüz nedir ya Erdoğan’ı, Bahçeli’si, Soylu’su hakkımızda ‘katiller’ deyip duruyor. Sizin haddinize mi ya bizi katil ilan etmek! Daha yargılama bitmedi ama 50 defa katil ilan ettiler. Mahkeme bunun karşısında sessiz kalıyor.

Erdoğan ve Bahçeli’nin derdi yargı bağımsızlığı değil. Kendileri dışında kimse karışmasın istiyorlar. ‘Seloyla ilgili yargı ne diyorsa onu çıkartamayacaksınız’, diyor. Yani diyor ki ‘ben ne dersem o.’ Şimdi ben size soruyorum, Selo’yu çıkartabilecek misiniz haydi bakalım. Halkımız korkmasın bu ülkeye demokrasiyi, barışı, eşitliği halklar getirecek, biz de halkımızın hizmetinde, emrinde olmaya devam edeceğiz.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Muhalefet Olmayı Kabullenmişsin

Grup toplantısında videolarını gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sosyal medya hesabı üzerinden yanıt veren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, paylaşımında, “Sevgili Şahsım, görüyorum ki muhalefet olmayı iyice kabullenmişsin” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında videolarını gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir açıklama ile yanıt verdi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, paylaşımda, “Şahıs, grup konuşması yapıyor; dakikalarca videolarımı gösteriyor. Sevgili Şahsım, görüyorum ki muhalefet olmayı iyice kabullenmişsin. ‘Oynatalım Uğurcuğum’ siyasetinde sana başarılar diliyorum” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup konuşmasında, Irak ve Suriye tezkeresine hayır oyu veren CHP’yi eleştirerek, “Tezkerenin amacı sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör koridoruna izin vermemek ve saldırıları kaynağında kurutmaktır. Son tezkere oylaması öncesi HDP yöneticileri çıktılar ve CHP’ye bir çağrı yaptılar. Açıkça CHP tehdit edildi. Onurlu bir parti ve liderin çıkıp, ‘Siz kimsiniz bizi tehdit ediyorsunuz, kendi politikamızı kendimiz belirleriz’ diyerek ağzının payını vermesi gerekiyordu. Ama karşımızda artık böyle bir CHP söz konusu değildir.

Tezkereye ‘hayır’ oyu vereceklerini açıkladılar. Türkiye’yi Suriye’den dışlamak için ortaya attıkları ne kadar çirkeflik varsa soru olarak ortaya attılar. Biz sizin kimin kılıcını çaldığınızı biliyoruz ama siz kendinizi bu kadar belli etmeyin. Türkiye’nin en büyük ikinci partisi HDP’ye boyun eğdi. Yazık. Demokrasi ve milli güvenlik açısından ne kadar hazin bir tablo. Mustafa Kemal’in itleri diyenlerin dümensuyuna girdiklerini görmek bizim bile ağrımıza gidiyor. Allah CHP’ye gönül veren vatandaşlarımızın sabrını artırsın.” demişti.

Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili bir video izletti. Erdoğan’ın izlettiği video içinde, Kılıçdaroğlu’nun Nisan 2019’da Ankara Çubuk’ta uğradığı linç girişiminin görüntülerinin de yer aldığı görüldü. Videodaki bu görüntülerin ardından, “Kemal Kılıçdaroğlu, 2023’te Türk milletinin zilleti tekrar reddedeceğini görecek ve tüm tehditleri için millete yeniden hesap verecektir.” denildi.

Paylaşın

BM’de Olağanüstü Bir Tanık: Dinazor

Birleşmiş Milletler, fosil yakıtları yakmanın tehlikeleri ve küresel ısınma hakkında tanıklık etmesi için ‘olağanüstü bir tanık’ çağırdı, bu tanık bir ‘dinozor’du.

Haber Merkezi / Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi (COP-26) öncesi sosyal medyada ilginç bir video yayınlandı. Videoda, dinozor, New York’taki ünlü BM Genel Kurul Salonu’nu bastığı ve oradaki üst düzey diplomatlara ‘yok oluşun kötü bir şey olduğunu’ söyledi.

Dinazor, konuşmasının devamında, “Bir iklim felaketine doğru gidiyorsunuz. Yine de hükümetler, fosil yakıtları sübvanse etmek için her yıl yüz milyarlarca kamu parası harcıyor. Bu milyarları her yıl dev meteorları sübvanse etmek için harcadığımızı hayal edin” dedi.

Video, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) inandırıcı olmasına dair ciddi bir mesaj taşıyor. UNDP tarafından yayınlanan bir raporda, dünya genelinde her yıl yaklaşık 423 milyar doların, fosil yakıtları sübvanse etmek için harcadığı belirtildi.

Bu rakam, fosil yakıt emisyonlarının çevreye ve insan sağlığına verdiği zarar gibi, petrol, kömür ve gaz yakmanın dolaylı maliyetlerini içermemektedir. BM Genel Sekreteri António Guterres, artan fiyatların “toplumsal huzursuzluğa” yol açabileceği nedeniyle fosil yakıt sübvansiyonlarına son verilmesi çağrısında bulundu.

Paylaşın

Tarihi Yükselişin Ardından Bitcoin’de Sert Düşüş

Dünyanın en ünlü dijital para birimi Bitcoin, tarihi yükselişin ardından 60 bin dolara kadar gerileyerek, önemli bir düşüş kaydetti. Bitcoin, yüzde 2’den fazla değer kaybettiği için en çok kaybeden kripto para birimleri arasında yer aldı.

Haber Merkezi / Bitcoin’in piyasa değeri 1,14 trilyon dolara düştü. Öte yandan Chainlink, yüzde 4’ün üzerinde artışla bugünkü işlemlerde en büyük kazancı getirdi. Dijital para birimlerinin değişen fiyatlarına rağmen, küresel enflasyondaki sürekli yükseliş nedeniyle, önümüzdeki dönemde 100.000 dolar engelini aşması ve 135.000 dolara ulaşması bekleniyor.

Kripto para oranları;

Bitcoin’in fiyatı yüzde 2,40 düşüşle 60,906.2 dolara ulaşırken, Ethereum (ETH) ise, yüzde 1,4 artarak 4.258,59 dolara yükseldi ve piyasa değeri 502,08 milyar dolar oldu.

Binance Coin’in fiyatı yüzde 0,09 azalarak 483,99 dolara, piyasa değeri 80,64 milyar dolara ulaşırken, Cardano ADA’nın fiyatı, 71.05 milyar dolarlık piyasa değeriyle yüzde 1.44 düşüşle 2.1412 dolar rekorunu kırdı.

XRP’nin fiyatı, yüzde 1,93 oranında azalarak 1,10224 dolara ulaştı ve piyasa değeri 5,80 milyar dolar oldu. Polkadot DOT’un fiyatı yüzde 1,8 artarak 44,680 dolara, piyasa değeri ise 44,29 milyar dolara ulaştı.

DOGE’nin(Dogecoin) fiyatı, 34.07 milyar dolarlık piyasa değeri ile yüzde 2.35 düşüşle 0.258152 dolara düşerken, Chainlink LINK’in fiyatı yüzde 4,14 artarak 33,27 dolara ulaştı ve piyasa değeri 15,35 milyar dolar oldu. Litecoin’in (LTC) fiyatı ise yüzde 2,21 artarak 199,886 dolara ulaştı ve piyasa değeri 13,77 milyar dolar oldu.

Paylaşın

Akşener’den Erdoğan’a Bütçe Tepkisi: Milletimize Attığı Son Kazık

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada İYİ Parti Lideri Akşener, 2022 yılı bütçesine değinerek, “Sayın Erdoğan’ın 2022 bütçesinde yoksulluğa, enflasyona, işsizliğe, gelir dağılımındaki adaletsizliğe çözüm yok. Erdoğan’ın giderayak milletimize attığı son kazığın bütçesidir” dedi.

Haber Merkezi / Akşener, kurlardaki yükselişe de değinerek, “İktidarların becerikli ellerinde paramızın pul olduğu bir haftayı daha geride bıraktık. Bir kez daha gördük ki Sayın Erdoğan’ın milli güvenlik tanımı kendi koltuğundan başka bir şey değil” ifadelerini kullandı.

Konuşmasında, “Partili cumhurbaşkanlığı sistemi ülkemiz için başlı başına bir milli güvenlik tehdididir. Türkiye her hafta yeni bir krizle karşı karşıya kalıyor. Olan her zamanki gibi milletimize oluyor” diyen Akşener, açıklamasının devamında, “‘2023’te dünyanın en güçlü 10 ülkesi arasına gireceğiz’ diyenler ilk 20 dışına çıkardılar. Gire gire gri listeye girdik. Türkiye’nin düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Biz elbette ülkemizin itibarının yerle bir olmasını istemeyiz. Ülkemizin itibarını yerle bir eden bu tablo karşısında bize düşen görev milletimizden yetkiyi alıp bu utancı temizlemektir” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti lideri Akşener, “Bu ucube sistemin zorluklarını milletimizle aşacağız. Türkiye kaynakları, potansiyeli olan büyük bir ülke. Bizim için çözülemeyecek hiçbir sorun yok” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in konuşmasından satır başları şöyle;

İktidardakilerin becerikli ellerinde paralarımızın iyice pul, emeklerimizin zayi edildiği bir haftayı daha geride bıraktık. Geçtiğimiz hafta bir kez daha gördük ki Sayın Erdoğan’ın millî güvenlik tanımı kendi koltuğunun güvenliğinden başka bir şey değil. Koltuğunu sallayan her şey ve herkes kendisi için bir millî güvenlik tehdidi.

Geçinemiyor musun? O zaman teröristsin. İflasın eşiğinde misin? O zaman hainsin. Sosyal medyada eleştiri mi yazdın? O zaman millî güvenliğimiz için bir tehditsin. Bu ucube sistemin memleketimizi getirdiği şu ucube duruma bakar mısınız? Yazıktır, günahtır.

Oysa ülkemizdeki esas millî güvenlik tehditleri aslında nedir biliyor musunuz? Mesela evine ekmek götüremeyen babalar, tenceresini kaynatamayan anneler bir millî güvenlik tehdididir. Mesela mülakatlarda gelecekleri çalınan; huzuru, mutluluğu yurt dışında aramak zorunda kalan gençler bir millî güvenlik tehdididir.

Mesela toprağını ekemeyen çiftçiler, hayvanını besleyemeyen besiciler, üretemeyen sanayiciler bir millî güvenlik tehdididir. Mesela; “Ak Parti’nin kaderiyle devletin kaderi birdir.” diyen milletine yabancılaşmış siyasetçiler bir millî güvenlik tehdididir.

Mesela 5-10 maaşlı danışmanlar sarayda sefa sürerken asgari ücretin altında maaş alan emekliler bir millî güvenlik tehdididir. Mesela saray korkusundan yolsuzluk soruşturması açamayan savcılar bir millî güvenlik tehdididir.

Ezcümle tüm bunların gerçek sebebi olan Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ülkemiz için başlı başına bir millî güvenlik tehdididir. Bu ucube sistemin pençesinde Türkiye her hafta yeni bir krizle karşı karşıya kalıyor ve ülkemiz bu kriz sarmalında hırpalanırken olan her zamanki gibi milletimize oluyor.

Nitekim; “2023’te dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına gireceğiz.” diyenler bugün ülkemizi ilk 20 ekonominin bile dışına çıkarttılar. Bu vizyoner yönetim anlayışının sonucunda gire gire Gri Liste’ye girdik. Bu Gri listede dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasından hiçbir ülke yok.

İlk 20 ekonomisi arasından da yine hiçbir ülke yok. İlk 30 ekonomisi arasından ise sadece Türkiye var. Peki bu listede başka kimler var? Mesela bu listede Burkina Faso var. Zimbabwe var, Uganda var. Mesela Filipinler var, Kamboçya var, Suriye var. Gördüğünüz gibi listedeki her ülke başlı başına bir başarı hikâyesi.

Peki bu listeye neye göre giriliyor biliyor musunuz? Eğer ülkenizde yoğun miktarda para aklanıyorsa, terörist gruplar ülkenizden finansman sağlıyorsa ve siz bu sorunlara karşı hiçbir mücadele sergilemiyorsanız işte o zaman Gri Liste’ye giriyorsunuz. Şu rezilliğe bakar mısınız? Türkiye’nin düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Yazıklar olsun.

Bu tip durumlar karşısında her zaman yaptıkları gibi hep bir ağızdan; “dış güçler” demeye başladılar. Biz elbette ülkemizin itibarının yerle bir olmasını istemeyiz. Biz elbette Türkiye’ye yapılan her haksızlığın her zaman karşısında oluruz… Biz elbette burada da bir haksızlık olduğunu biliyoruz.

Amma ülkemizi bu haksızlığa uğratanın da bizzat iktidarın kendisi olduğunu açıkça görüyoruz. Gri Liste’ye neden girdiğimizi daha iyi anlamak için öncelikle şu sorunun cevabını vermeliyiz. Nedir o soru? Türkiye’de gerçekten para aklanıyor mu? Evet, maalesef aklanıyor.

Hem de bizzat devlet eliyle aklanıyor. Mesela eğer yurt dışında paranız varsa veya yurt içinde kanunsuz yollardan kazandığınız parayı yurt dışına çıkardıysanız bu parayı aklamak için uğraşmanıza hiç gerek yok. Nasıl mı? Hemen varlık barışı için müracaat edip %1 komisyonla bu parayı kolayca aklayabiliyorsunuz. Yani %1 komisyon ödeyince kimse size; “O parayı nereden buldun?” diye hesap soramıyor.

“Tek Parti iktidarı milletimizin dertlerini umursamayı bırakalı çok oldu”

Yani bu ucube sistemde, iktidar diyor ki; ‘’Uyuşturucu mu satıyorsun? Getir paranı. Kaçakçılık mı yapıyorsun? Getir paranı.  Türkiye’den para mı kaçırdın? Getir paranı. %1 komisyonla paranı da aklıyorum, seni de aklıyorum.” Bu kadar basit. Çamaşır suyu reklamı değil, Ak Parti iktidarı…

İşte size kabile reisi yetkileriyle devlet yönetmeye kalkan Sayın Erdoğan’ın kabile devletleriyle bizi aynı listeye sokan güçlü Türkiye vizyonu. İşte size Türkiye’yi uçuracağını söylenen Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi. Tek Parti iktidarı milletimizin dertlerini umursamayı bırakalı çok oldu. Attıkları adımlarda, aldıkları kararlarda milletimizin gerçeklerine dair bir empati kırıntısı bile göremiyoruz.

Eğer aşırı zenginleşirseniz, eğer bambaşka paralele bir hayata evrilirseniz; dünyadan da koparsınız, vatandaştan da koparsınız, gerçekten de koparsınız. Bugün karşı karşıya kaldığımız durum aynen budur.Biliyorsunuz 2022 bütçesi Milletin Meclisi’ne geldi.

Normal şartlarda bir sonraki yılın bütçeleri toplumu heyecanlandırır. Çünkü millet yeni bütçenin sorunlarına çözüm getirmesini ümit eder. Hayatını kolaylaştırmasını, gelirinin artmasını, menfaatinin korunmasını bekler.
Bu yüzden heyecanlanır. Ancak maalesef Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildiğinden beri milletimiz bu heyecandan yoksun.

Çünkü herkes biliyor ki Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm imkânları, bereketli topraklarımızın tüm zenginliği yine o 5 müteahhidin ve bir grup saray şımarığının hizmetine sunulacak. Nitekim aynı 2021’de olduğu gibi Sayın Erdoğan’ın 2022 bütçesinde; yine heyecan yok, yine umut yok.

Çünkü bu bütçede yoksulluğa çare yok. Enflasyona çare yok. İşsizliğe çare yok. Gelir dağılımındaki adaletsizliğe çözüm yok… Bu bütçede çitçilerimize yeterli destek yok. Milletin borçlarına çare yok. İşçinin, işverenin, emeklinin hayatını kolaylaştıracak adımlar yok.

EYT’liler yok, 4/B’liler yok. Hatta söz verilmesine rağmen 3600 ek gösterge bile yok. Ezcümle bu bütçede millet yok, millet. Peki ne var? Millet yok ama mesela 5’li müşteri garantisi çetesi var. Bütçeye onlar için 2022 yılında 42 buçuk milyar lira daha ödenek konulmuş. Bu ne demek biliyor musunuz? Milyonlarca çiftçiye verilen desteğin 2 katı para demek. Vicdansızlığa bakar mısınız?

2021 yılında 31 milyar lira olan bu ödenek önümüzdeki yıl için %37 artırılmış, 42 buçuk milyar liraya yükseltilmiş. Saray müteahhidine gelince artış gerçek enflasyon kadar. Ya demek ki enflasyon %37. Millete gelinceyse TÜİK’in makyajlı enflasyonu kadar bile değil. Utanmazlığa bakar mısınız? Vicdansızlığa bakar mısınız?

“Bu para milletin parası değil mi?”

Son dört yılda garantili işlere ayrılan ödenek 69 milyar lira. Önümüzdeki 3 yılda yapılacak ödemeler ise tahminen 143 milyar lira olacak. Biliyorsunuz Sayın Erdoğan ve arkadaşları doları çok sever. O yüzden bir de onların diliyle ifade edeyim. 2017-2024 dönemi için hazinemizden saray garantili çeteye ödenecek para toplam 25 milyar dolar.

Buradan; “Yol yapıyoruz, tünel yapıyoruz, köprü yapıyoruz, hastane yapıyoruz. Ama milletimizin cebinden bir kuruş çıkmıyor.” diyenlere sesleniyorum. Bu parayı nereden ödüyorsunuz? Bu para milletin parası değil mi? Ve siz bu kadar açık seçik yalan söylemekten hiç mi utanmıyor musunuz? Ayıptır, günahtır.

Ezcümle bu bütçe herhangi bir bütçe değildir. Bu bütçe bir savurganlık, bir israf bütçesidir. Bu bütçe milletin emeğini faizcilerin kursağına akıtan bir bütçedir. Bu bütçe Sayın Erdoğan’ın giderayak milletimize attığı son kazığın bütçesidir.

Sayın Erdoğan ve arkadaşları yine fantastik bir ekonomi teorisiyle karşımızdalar. Ülkemiz ekonomisi için ne kadar yararlı olduğunu milletçe özellikle son 3 buçuk yıldır tüm çıplaklığıyla deneyimlediğimiz; “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” doktrininden sonra bu fevkalade yetkin arkadaşlar şimdi de faizi indirip döviz kuru yükseldikçe ihracatın artacağını iddia ediyorlar.

Bir de isim bulmuşlar; “Rekabetçi kur” diyorlar. Bu müthiş yeni teori doğrultusunda geçtiğimiz hafta Merkez Bankası politika faizini 200 baz puan indirerek %16’ya çekti. Havuz gazetecilerinin bile savunamadığı bu akıl dolu hamle sonucunda parantez içi belki bu yeni hamle de Nobel’e aday olabilir.

Ekonomi bağlamında. Dolar 10 liraya dayandı. Kur lobisi kazandı, milletimiz kaybetti. Kararın bizzat Sayın Erdoğan’ın talimatıyla alınmış olduğunu cümle âlem bildiği için de Merkez Bankası bağımsızlığının tabutuna son çivi de bu şekilde çakılmış oldu.

Peki bakalım ihracat gerçekten artıyor muymuş? Onar yıllık dilimler hâlinde son 50 yılımızı inceledik. 1970-1980 arası 10 yılda ihracatımız 5 kat artmış. 1980-1990 arası hani korkunç günler diye tanımlanan o 10 yılda ihracatımız 4 buçuk kat artmış.

1990-2000 arası 10 yılda ihracatımız 2 kat artmış. 2000-2010 yılları arasındaki 10 yıllık süreçte ihracatımız 4 kat artmış. 2002-2010 yılları arasındaki Ak Parti dönemini baz alırsak ise ihracatımız 8 senede 3 kat artmış. Gelelim son 10 yıla. 2010-2020 yılları arasındaki 10 yıllık süreçte ihracatımız sadece %50 artmış.

Yani son 50 yılın en düşük ihracat artışı geçtiğimiz 10 yılda gerçekleşmiş. Peki bu artış döviz kuruna bağlı mı olmuş? Hayır. Mesela 2002-2010 yılları arasında döviz kuru sabit kalmasına rağmen ihracatımız 3 kat artmış. 2010’dan bugüne kadar ise sıkı durun.

“İhracatımız yerinde saymış”

Dolar kuru tam 6 kat artmış. Ama son 50 yılın en düşük ihracatı da yine bu yıllar arasında olmuş. Üstelik Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçtiğimiz son 3 yılda döviz kurları %110 artarken ihracatımız ise yerinde saymış. Sayın Erdoğan ve bol maaşlı danışman ekibi sizlere söylüyorum, iyi dinleyin. Demek ki neymiş?

Ülkemizde adalet sağlanmadıkça, hukuk işlemedikçe, liyakatli kadrolar iş başına gelmedikçe; ekonomiye güven tesis edilmedikçe, dışlayıcı kurumlar kapsayıcı kurumlara dönüşmedikçe, Sayın Erdoğan da Merkez Bankası’nın yakasından düşmedikçe kur ne kadar artarsa artsın ihracatımız artmazmış.

Dünya Bankası Girişim Anketi sonuçlarına göre firmaların, gümrük ve ticaret düzenlemelerini engel olarak görme eğilimi gittikçe artıyor.160 ülke arasında gümrüklerin etkinliği açısından 58’inci sırada yer alıyoruz. Bu konunun önemini şöyle anlatayım. Şirketlerimiz transit taşımada geçen her ilave 1 gün için %0,6 ila %2,3 arasında bir vergiye eşdeğer ek bir maliyetle karşılaşıyor.

Gümrüklerdeki 1 günlük fazladan bekleme ise ülkemizin ihracat artış hızını 1.4 puan azaltıyor. İşte bu nedenle küresel eğilimlerle uyumlu gümrük ve taşımacılık süreçlerini hızlandıracak blok zincir temelli bir platformu ihracatçımızın hizmetine sunacağız.

İhracatımızın %60’ı, denizyoluyla taşınıyor. Dolayısıyla limanlara erişim ve limanların daha etkin çalışması önceliklerimiz arasında yer alıyor. Biliyorsunuz, Ak Parti’nin en övündüğü alan taşımacılık alanında yaptıkları yatırımlardır.

Ancak bu yatırımların mal taşımaktan ziyade insan taşımayı hedeflediği ortada.Örneğin bugüne kadar yapılan demiryolu yatırımları, yük taşımacılığına çok da uygun değil. Oysa ihracata dönük demiryolu yatırımları hem ülkenin yatırım çekiciliğini hem de ihracatımızı artıracaktır.

Bu nedenle de İYİ Parti iktidarında limanlara erişimi kolaylaştıran çok modlu ve modlararası taşımacılığa izin veren lojistik yatırımlarına öncelik vereceğiz. Diğer ülkeler 4G konuşurken biz 4,5G konuşmaya başladık. Ama sadece konuştuk. Kâğıt üzerinde G’lerimiz çok.

“Şimdi sıra bizde. Şimdi sıra İYİ Parti’de!”

Ama iş internet hızına geldiğinde bazı üniversitelerimizin 3G’nin ötesine geçemediğini görüyoruz. Firmalarımızdan karanlık fabrikalar ve nesnelerin interneti gibi trendlere uymalarını bekliyoruz. Ama makine-insan ve makine-makine etkileşimini sağlayacak internet altyapımız maalesef yok. İşte bu altyapıyı da yetkiyi aldığımızda İYİ Parti olarak biz tesis edeceğiz.

Ülkemizin içerisinde bulunduğu bu tablonun değişimi inanın çok hızlı olacak. Çünkü bütün bu değişimler sadece iradeyle ilgili. AK Parti iktidarı elindeki tüm fırsatları kaçırdı. Milletimizin güvenini heba etti. O fırsatları değerlendirme sorumluluğu artık bizde. Onlar artık sırasını savdı. Şimdi sıra bizde. Şimdi sıra İYİ Parti’de!

Önümüzdeki 10 yılda Türkiye’nin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak için iktidara talibiz. Siyasi tarihimizin en liyakatli kadrolarını iş başına getirmek için iktidara talibiz. 83 milyon vatandaşımızı yokluktan kurtarıp hak ettiği bolluğa kavuşturmak için iktidara talibiz. Hamaset dışında hiçbir şey üretmeyen bu öfke siyaseti yerine; ahlaklı, vicdanlı ve makul bir siyaset için iktidara talibiz.

Ama hepsinden de önce; adalet için, huzur için, bereket için; güçlü, zengin ve mutlu bir ülke için biz Türkiye’yi yönetmeye talibiz. Ülkesini seven devletinin hazinesine el atmaz. Milletini seven haram yemez, haram yiyenlere sessiz kalmaz. Devletini seven işini aklıyla, ahlakıyla ve içinde yanan vatan aşkıyla yapar. İYİ Parti’yi farklı kılan fıtrat işte bu fıtrattır.

Paylaşın

Açlık Sınırı 3 Bin, Yoksulluk Sınırı 10 Bin Lirayı Aştı

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Ekim 2021 Açlık ve Yoksulluk verilerini açıkladı. Buna göre, ekim ayında açlık sınırı 3.093,20, yoksulluk sınırı 10.075,58 TL oldu. Verilere göre, yılın ilk on ayı itibariyle fiyatlardaki artış yüzde 19,43 oranında gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türk-İş araştırmasının Ekim 2021 ayı sonucuna göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 3.093,20 TL oldu.

Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 10.075,58 TL, bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 3.771,96 TL oldu.

Asgari ücret ile açlık sınırı arasındaki makas Ekim ayında da açılmaya devam etti. Buna göre asgari ücret ile bir kişinin yaşam maliyeti olan 3.772 TL arasındaki fark bu ay itibariyle 946 TL’ye ulaşmıştır.

‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı’ araştırmasının ekim sonuçları, gıda maddeleri fiyatlarında artışın devam ettiğini ortaya koydu.

Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin ‘gıda için’ yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 1,45 oranında artış gösterdi.

Yılın ilk on ayı itibariyle fiyatlardaki artış yüzde 19,43 oranında gerçekleşti.

Gıda enflasyonunda son on iki ay itibariyle artış oranı yüzde 24,61oldu. Yıllık ortalama artış oranı ise yüzde 19,95 olarak hesaplandı.

Paylaşın

Uykusuz, Doları Kapağına Taşıdı: Ekonomiyi Ti’ye Aldı

Haftalık mizah ve karikatür dergisi Uykusuz, bu haftaki kapağına doları taşıdı ve usta oyuncu Kemal Sunal’ın “Çöpçüler Kralı” filmindeki sözleriyle ekonomi ti’ye alındı.

Haber Merkezi / Uykusuz, bu haftaki kapağına doları taşıdı. Kapakta yer alan karikatürde “Kur parkı açıldı milletimize hayırlı olsun” denilirken; “10 liraya gidecekmiş iki gözümün çiçeği” mesajları ile usta oyuncu Kemal Sunal’ın “Çöpçüler Kralı” filmindeki sözleriyle ekonomi ti’ye alındı. Uykusuz’un kapağı şöyle:

Uykusuz Dergisi, 2007 yılının Ağustos ayında Penguen dergisinden ayrılan Yiğit Özgür, Ersin Karabulut, Oky, Umut Sarıkaya, Uğur Gürsoy ve Memo Tembelçizer isimli altı karikatürist tarafından kuruldu ve yayın hayatına 5 Eylül 2007 günü başladı. Derginin isminin Uykusuz olmasını, Yiğit Özgür, “Çok isim düşündük, sonra halimize bakıp ‘Uykusuz’dan başka ne olabilir ki abicim’ dedik.” sözleriyle açıklamıştır.

Kapak; gündemi belirleyen siyasi, ekonomik ya da sosyal olayları karikatürize eder. Dergi günümüzdeki hemen hemen tüm haftalık mizah dergilerinde olduğu gibi ülke gündemine yön veren olayları konu alan iki sayfalık bir girişi içerdikten sonra, çizerlerin kişisel karikatür köşeleri ve çizgi romanları ile mizah yazılarını barındırır.

Sondan bir önceki sayfada ise “Gelen Kutusu” adı altında amatör çizerlerin gönderdiği çalışmalara ayrılan bir bölüm yer alır. Derginin sayfa düzeni değişiklik gösterebildiğinden, arka kapakta yer alan Otisabi iç sayfalarda yer alıp, derginin iki kapakla çıktığı da olmaktadır.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Ekonomik Güven Endeksi Ekimde Geriledi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ‘Ekim 2021 Ekonomik Güven Endeksi’ verilerini açıkladı. Buna göre, endeks eylülde 102,4 iken ekimde yüzde 1 azalarak 101,4 değerine geriledi.

Haber Merkezi / Ekonomik güven endeksindeki düşüş, tüketici ve reel kesim (imalat sanayisi) güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklandı.

Tüketici güven endeksi bir önceki aya göre Ekim ayında yüzde 3,6 oranında azalarak 76,8 değerini, reel kesim güven endeksi yüzde 1,8 oranında azalarak 111,3 değerini aldı.

Hizmet sektörü güven endeksi yüzde 2,1 oranında artarak 120,3 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 4,8 oranında artarak 121,1 değerini, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 1,0 oranında artarak 92,7 değerini aldı.

Paylaşın

İran 2020’de 4’ü Çocuk 250’den Fazla Kişiyi İdam Etti

Birleşmiş Milletler (BM), İran’ın 2020’de en az 4’ü çocuk 250’den fazla kişiyi, bu yıl ise, şimdiye kadar 9’u kadın ve bir çocuk olmak üzere 230 kişiyi idam ettiğini duyurdu. Orta Doğu ülkeleri içerisinde gerçekleştirilen idamların yarısından fazlası İran’da uygulandı.

Haber Merkezi / Uluslararası Af Örgütü’ne göre, idam sıralamasında İran’ı Mısır, Irak ve Suudi Arabistan izledi. Af Örgütü’nün açıkladığı verilere göre, 2020’de Orta Doğu’da 493 idam cezası uygulandı.

BM İnsan Hakları İran Özel Raportörü Cavid Rehman, BM Genel Kurulu İnsan Hakları Komitesinde yaptığı konuşmada, İran’ın idam cezasını “endişe verici düzeyde” uygulamaya devam ettiğini söyledi.

Rehman, son raporunda İran’ın idam cezasını uygulamada kullandığı gerekçelerle ilgili “belirsiz ulusal güvenlik suçlamaları” gibi ciddi endişelere vurgu yaptığını ifade ederek ülkenin “en temel güvenlik önlemlerinin bile bulunmadığı kusurlu yargı süreçlerine” sahip olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Rahman, ayrıca, mahkemelerin işkence altında zorla alınan ifadeler güvenmesi… İran İslam Cumhuriyeti’nde ölüm cezasının uygulanmasının keyfi olduğu sonucuna götürdüğünü belirtti.

Paylaşın

CHP’den Suriye Ve Irak Tezkeresi İçin 14 Soru

Irak ve Suriye’ye asker göndermeyi içeren tezkerenin süresi, CHP ve HDP’nin ‘hayır’ oylarına karşı AK Parti, MHP ve İYİ Parti’nin ‘evet’ oylarıyla 2 yıl daha uzatılırken, CHP Grubu, tezkereye yönelik 14 soru yöneltti.

Haber Merkezi /  CHP, yönelttiği sorularda Suriye politikasına ilişkin değişiklik olup olmadığını ve tezkerenin neden iki yılı kapsadığını sordu. IŞİD ile mücadele konusuna da yer verilen 14 soru şu şekilde:

1- Suriye’ye asker göndermek için ilk izin tezkeresini çıkardığımız 2012 yılında Suriye politikası neydi, bugünkü tezkere için yürütülen Suriye politikası nedir?

2 -Süreç içindeki tüm tezkereler bir yıl için çıkartılırken, bu son tezkere neden 2023 sonuna kadar uzanan 2 yılı kapsıyor?

3- Son tezkerelerde yer alan Fırat’ın doğusu vurgusuna ne oldu?

4-Barış Harekatı’nın ana hedefini oluşturan; Fırat’ın doğusunda “145 kilometre uzunlukta 30 kilometre derinlikte güvenli bölge”ye ne oldu?

5-Bizzat Milli Savunma Bakanı açıklamıştı; “güvenli bölge için mutabakat sağlanmıştı, Suriyeli mülteciler, bölgeye yerleştirilecekti”. Üzerinden 2 yıl geçti, güvenli bölgeye, Suriyeli mültecilerin taşınması projesine ne oldu?

6-Tezkerede atıf yapılan Astana sürecinde verdiğimiz taahhütlere ne oldu? İdlip’teki terör unsurlarını ayrıştırıp, temizleyebildik mi?

7-Astana sürecine dayanarak İdlip çevresinde kurduğumuz 12 gözlem kulesinin akıbeti ne oldu?

8-Gözlem kulelerinin kaç tanesini, hangi gerekçeyle boşalttık? TSK kontrolünde bulunduğu söylenen 5 gözlem kulesinin güvenliği nasıl sağlanıyor? Bu gözlem kuleleri için politikamız nedir?

9-Büyük önem atfettiğiniz M4- M5 otoyollarının güvenliği ne oldu? Askerlerimiz Rus askerleriyle birlikte devriye yapıyor mu?

10- Suriye’de 33 askerimizi şehit eden Rusya’ya nasıl bir karşılık verildi?

11-Son dönemde Suriye’de şehit edilen askerlerimizin kimler ve hangi odaklar tarafından katledildiği neden açıklanmıyor?

12-Suriye’de askerlerimizin yakılarak öldürülmesi talimatı veren IŞİD militanı Türkiye’de neden serbest bırakıldı?

13-IŞİD sadece Suriye’de mi hedef?

14-Tüm bu yaşananlar sonrasında;

Suriye’den Türkiye’ye yönelik olası yeni göç dalgasına karşı sınırlarımızı nasıl koruyacağız? Hangi tedbirleri uygulayacağız? Bir planınız var mı?

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon yetkisini uzatan tezkereye hayır oyu vereceklerini duyurmuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı:

Bizim askerlerimiz şehit olsun bunu istiyor beyefendi. Neden garibanın evladı çocuğu orada şehit olsun? Komando marşı söyleyen TÜGVA’cılar var. Gönder kardeşim onları Suriye’ye başkomutanı da Bilal Erdoğan olsun.

Paylaşın