Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Vaka Sayısında Korkutan Artış

Kovid 19’da son 24 saatte 27 bin 834 yeni vaka tespit edilirken, 187 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Eksik aşıların yaptırılması ve aşı oranımızın yükselmesi gerektiğini ısrarla vurguluyoruz. Bu konuda sahadaki kararlılığımız devam ediyor” dedi.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 357 bin 832 test yapılırken, 27 bin 834 yeni vaka tespit edildi. 187 kişi hayatını kaybederken, 28 bin 255 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan açıklama

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı;

“Eksik aşıların yaptırılması ve aşı oranımızın yükselmesi gerektiğini ısrarla vurguluyoruz. Bu konuda sahadaki kararlılığımız devam ediyor. Fakat salgın şartlarının üstesinden gelmenin sadece aşıya bağlı olmadığını hiç unutmamalıyız. Virüsün artan dolaşım hızına karşı tedbir şart.”

Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Amasya, Muğla, Kırklareli, Osmaniye, Çanakkale,   Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Edirne takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Diyarbakır, Siirt, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Bayburt takip etti.

Paylaşın

HDP’li Buldan: Halktan Çaldıklarının Hesabını Soracağız

Partisinin Tekirdağ’da düzenledi ‘Demokrasiye Çağrı Mitingi’nde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 2022 bütçesi üzerinden iktidarı sert sözlerle eleştirerek, “Halktan çaldıklarının hesabını ilk seçimlerde soracağımızı, yani sandıklarda halktan çaldıklarının hesabını tek tek soracağımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz” dedi.

Haber Merkezi / Konuşmasında, AK Parti iktidarının yolun sonuna geldiğini belirten Buldan, “20. yıllık AKP iktidarının özellikle son yıllarda artık yolun sonuna geldiğini görüyoruz. AKP iktidarı artık yolun sonuna geldi. 20 yılın sonunda ortaya koydukları tablo toplumsal, ekonomik ve siyasi kriz. AKP hükümetinin bu ülkeye bırakmış olduğu büyük bir enkaz var” ifadelerini kullandı.

Pervin Buldan, konuşmasının devamında genç işsizliğe de değinerek, “Bu ülkenin gençleri artık geleceğe güvenle bakmıyor. Bu ülkeden kaçarak başka ülkelere göç ediyor. Biz ülkemizin gençlerini, ülkemizin vatandaşlarını başka yerlere göç etsinler diye geleceğe hazırlamak istemiyoruz. Her insan kendi doğduğu topraklarda, kendi büyüdüğü, kendi yetiştiği topraklarda yaşasın istiyoruz. Açlığa ve yoksulluğa  mahkum olmadan geleceğe güvenle bakan bir gençlik yetiştirmek istiyoruz” dedi.

Konuşmasının sonuna doğru partisine açılan kapatma davasına ilişkinde açıklamada bulunan HDP’li Buldan, “Tek gündemleri HDP olduğu için HDP’ye kapatma davası açtılar. HDP’yi kapatmak için hazırladıkları iddianame içerisinde gerçekle alakalı hiçbir somut şey yok. Sevgili arkadaşlar hepsi vekillerimizin yaptıkları konuşmalar, vekillerimizin halkımızla buluşmaları. Vekillerimizin faaliyetlerini kapatma davasının içine koymuşlar. Peki HDP kapatılacak bir parti midir? Hayır, HDP’yi kapatmaya sizin gücünüz yetmez” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Tekirdağ’da düzenlediği Demokrasiye Çağrı Mitingi’nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu: Buldan’ın açıklamaları şöyle;

“Sevgili Tekirdağlılar, sevgili Trakyalılar, hepinizi en derin duygularımla, candan, gönülden selamlıyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Partimiz HDP’nin başlatmış olduğu Demokrasiye Çağrı Mitinglerinin bir yenisini daha Trakya bölgemizde, burada Tekirdağ Çerkezköy’de gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Sizlerle birlikte olmanın onurunu yaşıyoruz. İyi ki varsınız. İyi ki buradasınız. Biz 27 Eylül tarihinde bir deklarasyon yayınladık.

Bu deklarasyon Halkların Demokratik Partisi’nin ilkelerini açıklayan, tutumunu açıklayan, bir sonraki döneme damgasını vuracak olan bir belgedir. HDP’nin seçimlerden sonra bu ülkede demokratik iktidarın bir parçası haline gelmesini gerçekleştirecek olan bu tutum belgemizi, mitinglerle pekiştirmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin her yerinden ama aynı zamanda Avrupa’da da halk buluşmalarını gerçekleştiriyoruz.

Ben buraya Fransa’dan, Paris’ten geldim, Paris’teki Kürtlerin size selamlarını getirdim. Paris’te yaşayan halklarımızın, başta Kürtler olmak üzere orada sürgünde yaşayan ama yüreği ve kalbi burada bizlerle ve sizlerle olan tüm halkımız, gittiğimiz her yerde bütün halk buluşmalarını coşkuyla, kararlılıkla gerçekleştirdik. Dimdik ayakta, tüm baskı ve müdahalelere rağmen asla diz çökmeyen, asla boyun eğmeyen, asla biat etmeyen, her yerde partisiyle birlikte olmayı kendisine esas alan onurlu bir halkımız var. Nerede olursak olalım bu halk partisine sahip çıkıyor.

HDP, Tekirdağ’dan Kars’a, Hakkari’den, Edirne’ye, Artvin’den Antakya’ya, yani Türkiye’nin her yerinde bir halklar köprüsüdür. Tüm baskılara rağmen asla ilkelerinden taviz vermeyen emekçinin, işçinin, Laz’ın, Çerkes’in, Kürd’ün, kadının, gencin mücadele ortaklığıdır HDP. Bu böyle biline. Hiç kimse bu halklar köprüsünü, bu mücadele ortaklığını asla yıkamayacak, asla deviremeyecek.

Bundan hiç kimsenin kaygısı ve şüphesi olmasın. Bu ülkeyi yönetenler, yıkım ve talan politikalarıyla, yolsuzluk düzenleri ile rantçı yağmalarıyla yönetiyorlar. Kendileri ve yandaşları saltanat sefasını sürerken halkı yokluğa, yoksunluğa ve açlığa mahkum etmek isteyenlerin karşısında Halkların Demokratik Partisi elbette ki halkın yanında olmaya devam edecek ve halkın itirazı, halkın hak mücadelesi olmaya devam edecek.

“AKP iktidarı yolun sonuna geldi”

20. yıllık AKP iktidarının özellikle son yıllarda artık yolun sonuna geldiğini görüyoruz. AKP iktidarı artık yolun sonuna geldi. 20 yılın sonunda ortaya koydukları tablo toplumsal, ekonomik ve siyasi kriz. AKP hükümetinin bu ülkeye bırakmış olduğu büyük bir enkaz var. Çünkü biliyoruz ki yoksulluk sınırı aylık 10.000 liranın üzerine çıkmıştır. Şimdi Saray’da hazırlamış oldukları bir bütçeyi onaydan geçirecekler. Kendilerine 10 size 1 verecekler. Çünkü bu bütçe, halkın bütçesi değildir. Bu bütçe Saray’ın ve Saray yandaşlarının bütçesidir. Yurttaşların kafasına çay paketleri atarak onları nankörlük ile suçlayanların, porsiyonlarınızı küçültün diyenlerin, evinizi daha az ısıtın diyenlerin, bayat ekmekle yemek yapın diyenlerin karşısına elbette ki seçimlerde çıkacak olan onurlu bir halk vardır. Siz varsınız, HDP vardır.

Evet, bu bütçede de bir kez daha gördük ki bunların halkla bir bağı kalmamış ama Türkiye halklarının HDP’yle bir bağ var. Çünkü herkes biliyor ki bu ülkeyi kurtaracak olan parti Halkların Demokratik Partisi’dir. Bu ülkede yaşayan Kürtlerdir, Türklerdir, Çerkeslerdir, Lazlardır, Alevilerdir, kadınlardır, gençlerdir. Bu ülkeyi kurtaracak olan bu kesimlerdir. Halktan çaldıklarının hesabını ilk seçimlerde soracağımızı, yani sandıklarda halktan çaldıklarının hesabını tek tek soracağımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz.

Ne dediler? Ekonomiyi uçuracağız dediler. Ancak her gün bir zam açıklamasıyla halkın karşısına geçiyorlar. Ülkenin bütün kaynaklarını talan ettiklerini biliyoruz. Bu ülkenin bütün varlıklarını, kaynaklarını, savaş politikalarına ayırdıklarını biliyoruz. Bu ülkeyi soydular, soğana çevirdiler. Şimdi gözleri halkın cebinde. Yani sizlerin cebinde. O yüzden her gün zam yapıyorlar. Doğalgaza zam yaptılar. Elektriğe zam yaptılar. Akaryakıta zam yaptılar ve bu da hız kesmiyor. Şekere, una, yağa, her gün zam üstüne zam yapıyorlar. Peki işçiye bir şey var mı? Hayır. Esnafa bir şey var mı? Hayır. Gence bir şey var mı? Hayır.

“Geleceğe güvenle bakan bir gençlik yetiştirmek istiyoruz”

Bu ülkenin gençleri artık geleceğe güvenle bakmıyor. Bu ülkeden kaçarak başka ülkelere göç ediyor. Biz ülkemizin gençlerini, ülkemizin vatandaşlarını başka yerlere göç etsinler diye geleceğe hazırlamak istemiyoruz. Her insan kendi doğduğu topraklarda, kendi büyüdüğü, kendi yetiştiği topraklarda yaşasın istiyoruz. Açlığa ve yoksulluğa  mahkum olmadan geleceğe güvenle bakan bir gençlik yetiştirmek istiyoruz. Fakat onlar hırsızlıklarıyla, yolsuzluklarıyla, talanlarıyla bunun önünü kesmeye çalışıyorlar.

Bu ülkede asgari ücret, açlık ücreti diye ifade edilmeye başlandı. İşte bu tam anlamıyla halkı soymaktır, soğana çevirmektir. AKP hükümetinin yaptığı tek şey budur. Bunu en iyi siz bilirsiniz. Bunu en iyi Trakya bölgesinde yaşayan halkımız bilir. Bunu en iyi Tekirdağ’da yaşayan sizler bilirsiniz. Çünkü bu ülkede özellikle de bu bölgede kredi kartı borcu olmayan tek bir vatandaşımız bile kalmadı. İnsanlar bu hükümet döneminde borçlu yaşamak zorunda kaldı. Halkı düşünen bir iktidar olmadığı için, sadece Saray’ı ve kendi yandaşlarını düşünen bir iktidar olduğu için bu ülkenin vatandaşları borçlu yaşamak zorunda kaldı.

Bu bölge, Tekirdağ da bir işçi kentidir. Alın terinizle, bileğinizin gücüyle üretiyorsunuz ama bunun karşılığını ne yazık ki alamıyorsunuz. Trakya bölgesi, çok verimli topraklara sahip olmasına rağmen bir sanayi bölgesi olan Trakya’da topraklar çölleşmiş durumda. Çünkü bu iktidarın yanlış politikaları, ekmenin, üretmenin, yetiştirmenin de ne yazık ki önüne geçiyor. Bu bölgede yaşananların hiçbirinin normal olaylar olmadığını biliyoruz. Hepsinin AKP’nin yanlış politikaları nedeniyle gerçekleştiğini de çok iyi biliyoruz.

Kadınların alın teri ve emeği sömürülüyor

Burada yaşayan kadın arkadaşlarıma da seslenmek istiyorum. Evinizde de, iş yerinizde de emeğiniz sömürülüyor, alın teriniz sömürülüyor. Ama asla yalnız değilsiniz. Kadın dayanışması ile hakkınız olanı bir bir alacağımızın bir kez daha sözünü veriyorum. Selam olsun Trakya’daki kadın yoldaşlarıma. Buradan tam 150 kilometre ötenizde, yanıbaşınızda Edirne Cezaevi’nde olan sevgili Selahattin Demirtaş’a ve sevgili Hakkari Milletvekilimiz Abdullah Zeydan’a buradan selamlarımızı gönderiyorum. Geçen gün haddini aşan iktidarın küçük ortağının bir milletvekili “cezaevinde çürüsün, ölsün” diye bir açıklama yaptı.

Esas çürümüş olan sizin zihniyetinizdir, sizin anlayışınızdır. Her gün cezaevlerinde mafya babalarını ziyaret ediyorsunuz. Her gün kendi bakanlarınız mafya babalarını ağırlıyor. Bu ülkeye sadece ve sadece barış gelsin diye bu ülkeye demokrasi gelsin diye, adalet gelsin diye, hak hukuk gelsin diye, 5 yıldır cezaevlerinde haksız bir şekilde tutulan arkadaşlarımıza laf söylemek haddisizliğini gösteriyorsunuz. Söylediklerinizi misliyle size iade ediyoruz. Biz biliyoruz ki bu ülkeyi bu hale getiren sizin anlayışınız, sizin zihniyetinizdir. Bu ülkede kutuplaşma varsa, ırkçılık varsa, faşizm varsa işte sizin bu anlayışınızdan, bu zihniyetinizden meydana geliyor.

Hiç kimse merak etmesin sevgili halkımız; hiç kimse kuşku duymasın, hiç kimse kaygıya kapılmasın. Selahattin Demirtaş da, Abdullah Zeydan da, Figen Yüksedağ da Gültan Kışanak da çıkacak, Sebahat Tuncel de çıkacak. Kimse zannetmesin ki Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ sahipsizdir. Milyonlar bu insanların arkasındadır.

HDP’yi kapatmaya sizin gücünüz yetmez

AKP’nin küçük ortağının tek bir gündemi var. Yatıyor, kalkıyor HDP diyor. Rüyalarında bile HDP’yi görüyorlar. İşte bunun için herkese saldırıyorlar. Her gün HDP’li milletvekillerini hedef gösteriyorlar. HDP olmasa inanın ki bunların konuşacak, gündem yapacak hiçbir şeyleri olmayacak. Bu yüzden açlık, yoksulluk umurlarında değil. Kadınlar katlediliyor, bunların umurunda değil. Varsa yoksa HDP.

Tek gündemleri HDP olduğu için HDP’ye kapatma davası açtılar. HDP’yi kapatmak için hazırladıkları iddianame içerisinde gerçekle alakalı hiçbir somut şey yok. Sevgili arkadaşlar hepsi vekillerimizin yaptıkları konuşmalar, vekillerimizin halkımızla buluşmaları. Vekillerimizin faaliyetlerini kapatma davasının içine koymuşlar. Peki HDP kapatılacak bir parti midir? Hayır, HDP’yi kapatmaya sizin gücünüz yetmez. HDP Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın her yerinde kök salmış, filizlenmiş, Türkiye’nin geleceğine cesaret veren, umut dağıtan tek partidir. İşte bu yüzden hiç kimse HDP’yi kapatmak için uğraşmasın. Bunun sonucu elbette ki bir hüsran olacaktır. Bunu da buradan ifade etmek istiyoruz.

Evet HDP kapanmaz, HDP kapatılamaz. Ne kapanması ya sevgili arkadaşlar, biz bu ülkeyi yönetmeye geliyoruz, yönetmeye. Biz demokratik iktidarın bir parçası olmaya geliyoruz. Siz hala HDP’yi kapatmaktan bahsediyorsunuz. İşte bunun için HDP’yi kapatmak isteyenler gelsinler bu meydanlara baksınlar. Halkın, halkların, kadınların, gençlerin partisine nasıl sahip çıktığını görsünler. Ama onların derdi sadece ve sadece HDP’yi engellemek. Siz eğer gündem yaratmak istiyorsanız, ülkede işlenen cinayetlerin hesabını sorun. Bu cinayetleri açığa çıkarın. Çünkü bu cinayetleri işleyenler artık konuşuyorlar.

Sedat Peker konuştu ama hiç bir kıpırdama olmadı. Sadece Sedat Peker hakkında bir soruşturma açıldı. O da burada değil. Ne yakalayabiliyorlar, ne soruşturabiliyorlar. Şimdi bir kişi daha konuştu o zaman Mehmet Eymür. Bir dönem bu ülkede işlenen cinayetlerin devlet tarafından, devletin bekası için işlendiğini bir bir itiraf ediyor. Bu itiraflar daha da çoğalacak biliyoruz. Çünkü artık bu ülkeyi yönetenler, bu düzeni çürüttüler. Mafya ile el ele kol  kola girmiş iktidardan başka bir şey beklemiyoruz. Biz işte bunun için de demokratik iktidarın bir parçası olmak istiyoruz. Bu ülkenin sorunları, ekonomik sorunlar var, sosyal sorunlar var, siyasal sorunlar var. Ama bu ülkenin en büyük sorunu Kürt sorunudur, aynı zamanda Alevi sorunudur, kadınların sorunudur; ezilenlerin sorunudur, ötekileştirilenlerin sorunudur.

Siz “yoktur” deyince Kürt sorunu yok olmuyor

“Bu ülkede Kürt sorunu yok. Biz bu sorunu çoktan çözdük.” diyenlere seslenmek istiyoruz. Ülkenin en büyük sorunu Kürt sorunudur ve orta yerde duruyor, çözülmeyi bekliyor. Siz “yoktur” deyince de yok olmuyor ve kapanmıyor. Bu yüzden de bu ülkede yaşayan Kürt halkının taleplerinin, isteklerinin, arzularının gerçekleşmesi, dilinin, kimliğinin, kültürünün garanti altına alınması, seçilmişlerinin cezaevlerinden çıkarılması, kendi anadilinde okuma yazmanın gerçekleşmesi gerekiyor. Kürtleri inkar ederek bu sorun çözülmüyor.

Evet bu ülkede Alevilerin de sorunu var. Bu ülkede kadınların da sorunu var. İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek kadınların her gün katledilmesine, öldürülmesine, tacize uğramasına kapı açanlar, yol verenler mutlaka ama mutlaka ilk sandıkta hesap verecekler. Hesabı halkımız sandıklarda mutlaka soracaktır.

Bizim HDP olarak demokratik siyasetimiz ve ilkelerimiz var. Bizim cesaretimiz ve inancımız var. Bizim değiştirme gücümüz var. İlk seçimde halkın demokratik iktidarına gitme, orada yer alma inancımız var. Bunun gerçekleşeceğine yürekten inanıyoruz. Bunun gerçekleşmesi için de elbette ki çalışmak gerekiyor. İlk seçim tarihine kadar mutlaka ama mutlaka dokunmadığımız, yüreğine el basmadığımız, temas etmediğimiz, yanına gitmediğimiz hiç kimse kalmamalı.

Herhangi bir yerde bir insan haksızlığa uğramışsa HDP mutlaka orada olmalı. Ben arkadaşlarıma güveniyorum. İl ve ilçe örgütlerimize sonsuz güvenim var. Biliyorum ki seçim tarihine kadar sadece Trakya’da değil, sadece bu bölgede değil, Türkiye’nin her yerinde insanlarımızı seçimlere hazırlama gibi bir görev ve sorumluluğumuz var. Çünkü bu seçim, tarihi bir seçim olacak. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik seçimi olacak. Niye? Çünkü 20 yıllık AKP iktidarını sonlandıracağımız bir seçimi gerçekleştireceğiz. Bunun için çalışacağız, kazanacağız, başaracağız.”

Paylaşın

Fenerbahçe, Ligde Galibiyet Hasretini Dört Maça Çıkardı

Spor Toto Süper Lig’in 12. hafta maçında Fenerbahçe, Şükrü Saracoğlu’nda Kayserispor’u ağırladı. Karşılaşma karşılıklı atılan gollerle 2-2 sona erdi. Fenerbahçe, bu sonuçla, ligde galibiyet hasretini dört maça çıkarmış oldu.

Haber Merkezi / Fenerbahçe, biri penaltıdan olmak üzere dört kez direğe takıldı. Fenerbahçe, bu beraberlik ile puanını 20’ye yükseltirken, Kayserispor ise, 15 puana ulaştı. Fenerbahçe, 2 haftalık milli aradan sonra deplasmanda Galatasaray’a konuk olurken, Kayserispor evinde Göztepe’yi ağırlayacak.

Karşılaşmadan dakikalar;

7. dakikada Thiam’ın savunma arkası pasına hareketlenen Gavranovic, topla buluştu. Meşin yuvarlağı ayağından açan Gavranovic’in dar açıdan şutunda top yan filelerde kaldı. 32. dakikada Fenerbahçe penaltı kazandı. 33. dakikada topun başına geçen İrfan Can Kahveci’nin şutunda top direkten oyun alanına geri döndü.

39. dakikada Kayserispor öne geçti. Hücum yönünün sağından Emrah Başsan’ın kullandığı köşe vuruşunda altıpas içinde Berke Özer ve Marcel Tisserand’ın yükseldiği top aşarak kale direğinin içine çarptı. Atağında devamında meşin yuvarlağı önünde bulan Kolovetsios boş kaleye topu gönderdi: 0-1.

52. dakikada Mert Hakan Yandaş’ın rakip yarı sahanın ortalarından sağ taraftan kullandığı serbest vuruşta penaltı noktası civarından topa ayak koyan Serdar Dursun’un vuruşunda meşin yuvarlak yan direğe çarparak auta çıktı. 61. dakikada Kayserispor farkı 2’ye çıkardı. Hızlı gelişen atakta ceza sahası içi sağ çaprazda topla buluşan Emrah Başsan, topu altıpas içinde müsait durumda bulunan Gavranovic’e çıkardı. Gavranovic, meşin yuvarlağı ağlara gönderdi: 0-2.

68. dakikada hücum yönünün solundan ceza sahası dışından Mert Hakan Yandaş’ın şutunda kalecinin parmaklarının ucuyla müdahale ettiği top üst direkten oyun alanına döndü. 75. dakikada sağdan Marcel Tisserand’ın ortasına penaltı noktası civarında yükselen Mergim Berisha’nın kafa vuruşunda top üstten auta gitti.

78. dakikada Mergim Berisha’nın ceza yayı gerisinden kaleyi cepheden gören noktadan kullandığı serbest vuruşta top üst direkten oyun alanına döndü. 85. dakikada Fenerbahçe golü buldu. Ceza yayı önünde topla buluşan Miha Zajc’ın pasında topla buluşan Dimitris Pelkas topu bekletmeden Serdar Dursun’a bıraktı. Serdar’ın tek pasında yay içinde topla buluşan Miha Zajc’ın harika şutunda top ağlara gitti: 1-2.

86. dakikada sağdan Marcel Tisserand’ın yerden ortasına altıpas içinde ayak koyan Dmitris Pelkas’ın vuruşunda top yandan auta çıktı. 90+8. dakikada Fenerbahçe penaltı kazandı. Ceza sahası içinde Merim Berisha, Ramazan Civelek’in müdahalesiyle yerde kaldı. Cüneyt Çakır, VAR’dan gelen uyarıyla penaltı kararı verdi. 90+9. dakikada topun başına geçen Mesut Özil, topu filelere gönderdi: 2-2.

Stat: Şükrü Saracoğlu

Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun

Fenerbahçe: Berke Özer, Szalai (Dk. 46 Novak), Min-jae, Tiserand, Zajc, Mert Hakan Yandaş, Nazım Sangare (Dk. 46 Serdar Dursun), Ferdi Kadıoğlu (Dk. 69 Mesut Özil), Meyer (Dk. 46 Pelkas), İrfan Can Kahveci (Dk. 69 Muhammed Gümüşkaya), Berisha

Kayserispor: Lung, Ramazan Civelek, Kolovetsios, Hosseini, Carole, İbrahim Akdağ, Campanharo (Dk. 90+2 Attamah), Emrah Başsan (Dk. 80 Mustafa Pektemek), Kemen, Thiam (Dk. 90+2 İlhan Parlak), Gavranovic (Dk. 66 Cardoso)

Goller: Dk. 39 Kolovetsios, Dk. 61 Gavranovic (Kayserispor), Dk. 85 Zajc, Dk. 90+9 Mesut Özil (Penaltıdan) (Fenerbahçe)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, Kadınlar İçin Yapılacaklarını Madde Madde Sıraladı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yayınladığı bir video ile iktidara geldiklerinde ilk 6 ay içerisinde kadınlar için yapacaklarını madde madde açıklayarak sıraladı. Kılıçdaroğlu, paylaşımına, “Milletimizi de şahit olmaya davet ediyorum” notunu düştü.

Haber Merkezi / Geçtiğimiz günlerde kameralar karşısına geçerek iktidara geldiklerinde ilk 6 ay içerisinde gençler için yapacaklarını sıralayan Kılıçdaroğlu, kadınlar için yapılacaklarını da şöyle anlattı:

“Kadına yönelik şiddetle mücadelemiz hemen başlayacak. İstanbul Sözleşmesi’ni ilk 1 hafta içinde yeniden yürürlüğe koyacağız. Kadına şiddet davalarına bakan özel yetkili mahkemeler ve Yargıtay’da ayrı bir ceza dairesi kurulacak 6 ay içinde.

Tüm savcı, hakim ve adli kurumlarda çalışanlar bu konuda özel eğitim alacak. Her polis karakolunda ev içi şiddet konusunda eğitim almış ekipler bulunacak. İçlerinden en az biri kadın olacak. Şiddet bildiriminin aile hekimi tarafından da yapılması için polis ve aile hekimi arasında bir iletişim kanalı oluşturulması sağlanacak.

Kadınlara şiddet olan şahıslara indirimsiz bir şekilde hukuki yaptırımlar uygulanacak. Kadına iş yerinde uygulanan ayrımcılığa yönelik ilk 6 ayda net adımlar atacağız. İşte veya evde her nerede olursa olsun kadına uygulanan fiziki şiddet gibi, psikolojik ve ekonomik şiddet de aynı kapsamda suç sayılacak. Umuyorum ki artık kadınlar, adaleti ve güvenliği sosyal medyada aramak zorunda kalmayacak.

Ev kadınlarının sosyal güvence meselesini ilk 6 ayda çözeceğim. 1971 yılından bu yana Türkiye’nin taahhüt ettiği ama yasalaştıramadığı Aile Destekleri Sigortasının yasalaştırılmasını ilk 6 ayda sağlayacağım. İlk 6 ayda ev kadınlığını kanuni iş tanımına dahil edeceğiz. Çalışmayan kadınların sosyal haklarını güvence altına alacağız.

Hane geliri asgari ücretin altında olan haneler için Aile Destekleri Sigortasından mali destek sağlanacak. Önce hanedeki kadın adına bankada bir hesap açılacak. Sonra da para, o kadının banka hesabına yatmaya devam edecek. Ev kadınları güçlendikçe aileler de güçlenecek.

Kadın istihdamını artırmaya yönelik adımları ilk 6 ayda atacağım. Tabi önemli bir hedefimiz de çalışmak isteyen ev kadınlarına destek olmaktır. KOBİ’lerin yarı zamanlı kadın istihdamını artırmak için sloganımız ‘Ev kadınlarına iş, eve aş’ olacak. Ev kadınları yarı veya tam zamanlı işe alan KOBİ’lerin vereceği maaş, ödeyeceği vergide devlet Aile Destekleri Sigortası kapsamında destek verecek.

Devlet memuriyetine ev kadınlarının da alınmasını teşvik edeceğim. Ayrıca kamuda, yönetim kademelerinde en az yüzde 35 kadın kotası uygulanmasını sağlayacağım. Devlet, yönetim kademelerinde çalışan kadın oranı yüzde 35 veya üzeri olan özel sektör şirketlerine de vergi teşviği verecek.

Eşinden boşanan kadınlar için ilk 6 ayda yeni başlangıçlar fonu oluşturacağım. Kadın ve erkek arasındaki nafaka gerginliğini kesinlikle bitireceğim. Eşinden boşanan kadınlara Aile Destekleri Sigortası kapsamında kuracağımız yeni başlangıçlar fonu sayesinde boşanıp, başvuran her kadına taşınma ve ev kurma desteği verilecek.

Kadın çalışmıyorsa, istihdama katılımı için belediyeler tarafından eğitim ve iş bulma desteği verilecek. Kadınlar güçlenecek ve kimseye muhtaç olmadan hayatlarına yeniden başlayacaklar. Amacımız bu konuda tam adalet düzenini kurmak.

Doğum izni kanununu ilk 6 ayda değiştireceğim. Doğum iznine ayrılmış ve kanuni süre içinde işine dönememiş veya işinden ayrılmak zorunda kalmış kadınların, ileri yıllarda yeniden iş hayatına dönmeleri halinde istihdam eden kurum ve kuruluşlarına yönelik özel vergi teşviğini ilk 6 ayda getireceğim. Tüm dünyadaki trendin aksine Türk kadınları iş hayatına dönmek istediklerinde pozitif ayrımcılık uygulamalarından yararlanmış olacak.

Güçlü bir kadın sağlığı projesini hemen başlatacağım. Kadın sağlığı programı sayesinde kadınların sağlık, bakım ve hijyen konusundaki en büyük güvencesi devlet olacak. Ergenlik çağına giren kız çocuklarının sağlık harcamaları ücretsiz olacak. Rahim kanserini önleyen aşı dahil olmak üzere bu konudaki tüm önleyici sağlık harcamaları da devlet tarafından ücretsiz olarak karşılanacak.

“Hesap soracaksınız”

CHP lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasını, “Sevgili halkım, bunlar, iktidara gelişimizin ilk 6 ayında kadınlar için hayata geçireceğimiz nefes alma kolaylıklarıdır. Videomu buraya bırakıyorum, siz de şahit olun. Söylediklerimi yapmaz isem hesabımı doğal olarak soracaksınız.” ifadeleriyle sonlandırdı.

Paylaşın

Babacan’dan Bahçeli’ye Çok Sert AYM Yanıtı: Haddinize Değil

Partisinin Maltepe ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan “Anayasa Mahkemesi, iktidar ortakları tarafından, bakanlar tarafından tehdit ediliyor. Anayasa Mahkemesi’nin başkanı bizzat hedef gösteriliyor. Ayıptır ya. Hatta ve hatta, krizlerin ortağı sayın Bahçeli, defalarca ‘Anayasa Mahkemesi’ni kapatmak lazım’ dedi. Kusura bakmayın, bu sizin haddinize değil.” dedi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Maltepe ilçe kongresinde konuştu. İktidarı ‘Artık hiçbir alanda politikası yok. Hiçbir alanda çözüm önerisi yok. Geliştiremiyorlar’ sözleriyle eleştiren Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Rekabet Kurumu hükûmetin elinde oyuncak olmaması gereken bir kurum. Sayın Erdoğan ‘fahiş fiyat etiketi’ diye bir şey uydurdu. Bazı marketleri hedef gösterdi, Rekabet Kurumu bu marketlere cezayı kesti. Peki marketlerde fiyatlar fahiş de bakkalda, manavda, pazarda fiyatlar çok mu uygun? Fiyatlar her yerde yüksek. Ortada bir fahiş fiyat problemi var ancak, fahiş fiyatların en önemli sebebi fahiş döviz kurlarıdır.

İlkokul çocukları biliyor, kimi kandırıyorsunuz? Kur arttığında her şeye zam geliyor. Fahiş döviz kurlarının sebebi, ekonominin kötü yönetilmesidir. Fahiş fiyatların tek bir sorumlusu var. Bu fahiş fiyatların altında tek bir imza var. Fahiş fiyatların altında partili, taraflı cumhurbaşkanlığı sisteminin imzası var. Sayın Erdoğan’ın imzası var.

Osman Kavala krizi yaşanıyor. Ülkeyi yönetenler, ‘Türkiye’nin altına imza attığı sözleşmelere uymuyoruz’ diyor. İnadına sürdürülen bu hukuksuzluk yüzünden Türkiye, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin bazı kararlarıyla karşı karşıya kalabilir. Avrupa Konseyi ile bu denli büyük kriz en son 12 Eylül darbesinin ardından yaşanmıştı. Sadece bu bile içinde bulunduğumuz hukuksuzluğun en çarpıcı örneği.

Ülkeyi neredeyse askeri darbe dönemlerinin hukuksuzluk dönemine döndürdüler, o seviyeye getirdiler. Tam 19 sene önce, 12 Eylül anayasasının izlerini silme vaadiyle iş başına gelen bu iktidar, şu anda, 12 Eylül dönemine benzer hukuksuzlukların içinde. Zamanında asker vesayetine karşı çıkanlar, şu anda, yeni bir vesayet anlayışının odağı oldu.

Elin adamı, bu ülkeyi yönetenlere ‘Sen kendi vatandaşının temel haklarını yok sayıyorsun’ diyor. Sen niye konuşturuyorsun ki bunları? Onların haddine mi, onlara mı düşmüş? Bir hükûmetin, kendi vatandaşlarının haklarını ihlal etmekte olduğunu, elin adamlarından duyması kadar kötü bir şey olabilir mi? Bırakın şu yargının yakasını da adalet neyse o yerine gelsin.”

Takvim gazetesinin ‘Bu haberi okumadan markete gitmeyin”, Akit gazetesinin ‘İşte 4 lezzetli bayat ekmek tarifi’ haberlerini ve doğalgaz zamlarının ardından ‘Evi daha az ısıtın’ diyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in açıklamasını kürsüye yansıtan Babacan, “Bunlar iyiden iyiye bu milletle artık dalga geçmeye başladılar. Bu, işi tam yüzsüzlüğe vurmak demektir’ dedi. Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz, dünyanın en ileri hava savunma sistemlerinden birisi olan F35 projesinin dört ana ortağından birisi olarak işe başladık. Parasını ödediğimiz, tescilini yaptırdığımız, tapusunu aldığımız uçakları bu hükûmet teslim alamadı. Ey naraları atmakla bu iş olmuyor. 1 milyar 400 milyon dolar F35 projesine ver, uçakları alama; 2 buçuk milyar dolar S400’e ver, kullanama… Ne anladık? Şimdi ‘Madem F35’i vermiyorsunuz, biraz daha F16 verin” pazarlığı dönüyor. Böyle dış politika mı olur? Niye en son nesil uçağa zaten hakkın varken, tapusu varken alamıyorsun da ta 25-30 sene öncenin teknolojisine müşteri oluyorsun? Beceriksizlik, iş bilmezlik, politikasızlık…

“İktidar, dış politika ve güvenlik meselelerini kendi çıkarları için kullanıyor”

Geçen hafta, sınır ötesi operasyon ile ilgili mecliste oylanan tezkere gündemdeydi. Ne büyük ortak ne de küçük ortak sınır ötesi operasyona gerekçe olan tehditleri açık açık saymadı. Sınır ötesi operasyon yetkisinin, hangi gerekçe ile, 2 yıllık bir süre için, yani önümüzdeki seçimleri de kapsayacak şekilde alındığının açıklaması yapılmadı.  Bundan önceki operasyonlarla, hangi başarıların kazanıldığı veya hangi eksiklerin kaldığı izah edilmedi. Elbette ülkemizin güvenliği önemli. Ancak, iktidar, özellikle son yıllarda, dış politika ve dış güvenlik meselelerini kendi iç siyasi çıkarları için kullanıyor.

“Anayasa Mahkemesi’ni kapatmak haddinize değil”

Anayasa Mahkemesi, iktidar ortakları tarafından, bakanlar tarafından tehdit ediliyor. Anayasa Mahkemesi’nin başkanı bizzat hedef gösteriliyor. Ayıptır ya. Hatta ve hatta, krizlerin ortağı sayın Bahçeli, defalarca ‘Anayasa Mahkemesi’ni kapatmak lazım’ dedi. Kusura bakmayın, bu sizin haddinize değil.

Biz DEVA kadroları olarak bu ‘yok’ devrini kapatacağız. Biz, geçmişin vesayetçi ve katı devletçi aklına da karşıyız, bugünün popülist otokratik uygulamalarına da karşıyız. Biz, tüm vatandaşlarımızı, yepyeni bir sözleşmeye davet ediyoruz. Biz, vatandaşlarımızı, tam demokratik, özgür ve zengin bir Türkiye’ye davet ediyoruz. Bugün Yükseköğretim Kurumu’nun, YÖK’ün kuruluş yıldönümü. Kırkıncı yıl. Muhtemelen bu son yıl dönümlerinden biri olacak. Çünkü ilk seçimde iktidara geldiğimizde YÖK’ü kapatacağız.”

Paylaşın

Trabzonspor, Beşiktaş’ı Uzatmalarda Attığı Golle Yıktı

Spor Toto Süper Lig’in 12. haftasında Beşiktaş ile Trabzonspor karşı karşıya geldi. Vodafone Park Stadı’nda oynanan mücadelede gülen taraf Trabzonspor oldu. Trabzonspor, bu sonuçla puanını 30’a yükseltirken, son 6 maçın 4’ünü kaybeden Beşiktaş 20 puanda kaldı.

Haber Merkezi / Trabzonspor’a galibiyeti getiren goller, 45+4’te Abdülkadir Ömür ile 90+5’te Andreas Cornelius kaydederken, Beşiktaş’ın tek golünü 62’de Cyle Larin attı. Trabzonspor, Süper Lig’in 13. haftası evinde Gaziantep Spor Kulübü’nü ağırlarken, Beşiktaş, Alanyaspor’a konuk olacak.

Karşılaşmadan dakikalar;

10. dakikada Trabzonspor’da Bakasetas’ın sağ kanattan kullandığı köşe vuruşu sonrasında arka direkte Vitor Hugo kafayı vurdu ancak top yandan auta gitti. 11. dakikada Umut Meraş sol kanattan hızla topu sürdü, ceza alanı içindeki Güven’e çıkarttı ancak genç futbolcu gelişine gelen topa kötü vurdu.

13. dakikada Ghezzal’ın pasında sağ kanatta topla buluşan Rosier’in bekletmeden ceza sahasına ortasında altıpas önü sağ çaprazdan Güven’in vuruşu kaleci Uğurcan’da kaldı. 24 dakikada Pjanic ortaladı, Larin arka direkte Dorukhan’ın üzerinden yükselip vurdu aut.

35. dakikada Rosier’in ceza sahası içi sağ tarafından yerden içeriye çevirdiği pasta savunmada Hugo’nun ters vuruşu direğin hemen üstünden kornere gitti. 39. dakikada Hamsik’in gönderdiği ara pasta sol taraftan ceza sahasına giren Nwakaeme’nin rakibini ekarte edip çapraz pozisyondan yaptığı vuruşu kaleci Ersin ayaklarıyla oyun alanına çeldi.

41. dakikada Ghezzal’ın pasıyla sol kanattan hareketlen Larin’in çaprazdan ceza sahasına girip kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda çektiği sert şutta meşin yuvarlağı kaleci Uğurcan tokatlayarak kornere gönderdi. 45+4. dakikada Hamsik’in derinlemesine pasında savunmanın arkasına sarkan Abdülkadir Ömür, Vida’nın kayarak yaptığı müdahaleden topu kurtarmayı başardı. Ceza alanına giren Abdülkadir’in plase vuruşu kaleci Ersin’in solundan ağlarla buluştu. 0-1

49. dakikada ceza sahası dışı sol çaprazda çizginin hemen önünde topla buluşan Güven’in yaptığı plase vuruşu kaleci Uğurcan parmaklarının ucuyla kornere gönderdi. 62. dakikada savunmadan çıkarken Trondsen’in sol taç çizgisi yakınlarından kaleci Uğurcan’a verdiği geri pasta araya giren Larin topun sahibi oldu. Ceza sahasına giren Larin’in topuna savunmada Hüseyin müdahale etse de meşin yuvarlak Uğurcan’ı geçerek tekrar Larin’in önünde kaldı. Bu oyuncunun biraz ilerledikten sonra sol çaprazdan boş kaleye yaptığı vuruş ağlara gitti. 1-1

86. dakikada Hamsik’in sağ taraftan kullandığı köşe vuruşunda ceza alanına yapılan ortaya penaltı noktası üzerinde iyi yükselen Hugo’nun kafa vuruşu yandan auta çıktı. 90+6. dakikada Trabzonspor yarı sahasından hızlı çıkan Cornelius, pasını sol kanattaki Nwakaeme’ye aktardı. Nwakaeme ceza sahasına girdikten sonra topu tekrar sağ taraftaki Cornelius’a verdi. Bu oyuncunun hafif çapraz pozisyondan yaptığı vuruş filelerle buluştu. 1-2

Stat: Vodafone Park

Hakemler: Erkan Özdamar, İbrahim Çağlar Uyarcan, Erdinç Sezertam

Beşiktaş: Ersin Destanoğlu, Rosier, Welinton, Vida, Umut Meraş, Josef de Souza, Pjanic (Atiba Hutchinson dk. 82), Rachide Ghezzal, Alex Teixeira (Salih Uçan dk. 75), Larin (Kenan Karaman dk. 85), Güven Yalçın (N’Koudou dk. 75)

Trabzonspor: Uğurcan Çakır, Dorukhan Toköz (Serkan Asan dk. 78), Hüseyin Türkmen (Stefano Denswil dk. 66), Vitor Hugo, Anders Trondsen, Berat Özdemir (Yusuf Sarı dk. 78), Hamsik, Abdülkadir Ömür, Nwakaeme, Bakasetas (Siopis dk. 31), Djaniny (Cornelius dk. 67)

Goller: Abdülkadir Ömür (dk. 45+4), Cornelius (dk. 90+ 6) (Trabzonspor), Larin (dk. 62) (Beşiktaş)

Kırmızı kart: Uğurcan Çakır (Maç sonu) (Trabzonspor)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu ‘İmamoğlu ve Yavaş’ Konusunda Son Noktayı Koydu

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin yaptığı açıklamada, “Seçildiler, önce bir bulundukları kentin bir güvenini kazansınlar, arkadan Türkiye’nin güvenini kazansınlar. Önlerinde bir zaman dilimi var. O zaman dilimi içinde çalışırlar, deneyim kazanırlar, iyi alanlarda kendilerini gösterirler, o çerçevede görevlerini sürdürmelerini istiyorum.” dedi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ‘siyasi cinayet’ açıklaması üzerine şu değerlendirmelerde bulundu: “Devleti yöneten kişilerin, bu konularda bu tür eylemlere başvuracakları cesaretlendirecek söylemlerden uzak durmaları lazım. Ama şimdi bakıyorum, sayın Erdoğan bırakın uzak durmayı, açıkça tehdit; Meral hanımı tehdit etmesi, beni tehdit etmesi, grup toplantısında benim linç girişimiyle ilgili görüntülerin yayınlanması…”

Kanal İstanbul’a ilişkinde konuşan Kılıçdaroğlu, ” Sağduyulu, ülkesini seven, ülkesine hizmet eden hiçbir müteahhidin böyle bir projeye talip olacağını sanmıyorum. İhale belki yapılabilir ama kimsenin ihaleye gireceğini sanmıyorum” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Karar TV’de gazeteci Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını yanıtladı.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla ilgili “Belediye başkanları aday olabilir mi? Yoksa görevlerine devam etsin mi?” sorusuna yanıt veren Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:

Belediye başkanlarımızın görevlerine devam etmelerini istiyorum. Nedeni de şu: Öncelikle, belediye meclislerinde çoğunluğumuz yok. Onun olmadığı yerde biz belediye başkanlığını başka bir partiye teslim etmiş oluruz. O zaman İstanbullu bize ne diyecek, Ankaralı bize ne diyecek? O bağlamda kafamda ciddi soru işaretleri var.

İkincisi şu: Seçildiler, önce bir bulundukları kentin bir güvenini kazansınlar, arkadan Türkiye’nin güvenini kazansınlar. Önlerinde bir zaman dilimi var. O zaman dilimi içinde çalışırlar, deneyim kazanırlar, iyi alanlarda kendilerini gösterirler, o çerçevede görevlerini sürdürmelerini istiyorum.

“Biz dünyanın faizini ödüyoruz”

Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde atacakları ekonomik adımları şöyle anlattı:

Aslında Türkiye zengin bir ülke. Bütün mesele, kaynakları nereye harcayacağınız konusu. Siyasi tercihtir bu. Biz siyasi tercihi, sağlıklı çalışan bir planlama örgütüyle yapmak isteriz. Kaynaklar nereye gitmeli, ne kadar gitmeli, yatırımlar nasıl yapılmalı, devletin saydam olması, kaynakların savurganca kullanılmaması gibi pek çok ilkeden yola çıktığınızda aslında ülke kaynakları var. Bu kaynakları kullanabilirsiniz. Biz dünyanın faizini ödüyoruz. İçeriden dolarla borçlandık, avroyla borçlandık, altınla borçlandık.

Dolayısıyla bunlar yükseldikçe devletin normal yapması gereken işleri yapamadığını ve bu alanlara kaynak aktardığını ve bu alana kaynak aktardığı kişiler de bir elin parmakları kadar aslında. Gelir dağılımında da olağanüstü bir bozulmaya yol açıyor.

İmkan var. Tasarruf gittiğiniz zaman, kaynakları yerli yerinde kullandığınız zaman üretimi desteklediğiniz zaman, ihracatı desteklediğiniz zaman, dışarıdan getireceğimiz şeyleri kendimiz ürettiğimiz zaman çok daha rahat bir şekilde ekonomiyi büyütürüz.

Buradaki sorun şu: Diyelim ki iktidar olduk. Hemen ertesi gün ‘Ben bütün bu sorunları çözeceğim’  derseniz halka doğruları söylememiş olursunuz. İlk 7 günde neleri yapacağımızı söyledik; esnafın ve çiftçinin faizlerini sileceğiz.

Çünkü bu bizim elimizde, bir karara bağlı. Ama ‘7 gün içinde işsizliği önleyeceğiz’ dediğiniz anda gerçekçi değil. Belli bir zaman dilimi içinde ancak bunun giderilmesi lazım. Ben gençlerle yaptığım konuşmalarda da bunu anlatıyorum. Belli konular var ki erken çözebiliriz, belli konular var ki belli bir zaman dilimi içinde bunları çözersiniz.

Artı gelir elde edersiniz, artı yabancı sermayenin Türkiye’ye gelip yatırım yapmasını, istihdam yaratmasını sağlarsınız. Siz demokrasinizi geliştirirseniz pek çok ülke gelecektir, Türkiye’ye yatırım yapacaktır. Can ve mal güvenliği olduğu zaman, adalet olduğu zaman bütün bunların hepsi bir şekliyle sağlanacaktır.

Kanal İstanbul

Kanal İstanbul’a ilişkin yaptığı, “Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir.” açıklaması hatırlatılan Kılıçdaroğlu, “Bu açıklamalarınızın geri dönüşleri oluyor mu?” sorusuna şöyle yanıt verdi:

Aklı başında olan hiçbir sanayici de, yatırımcı da, işinsanı böyle savurganca bir yatırımın, Türkiye’ye hiçbir yararı olmayacak bir yatırıma kaynak ayırılmasını zaten doğru bulmuyor.

Bunun doğru olmadığını herkes kabul ediyor. Siz belli kişilere rant aktarıyorsunuz. Biz eğer bu ülkeyi yönetmeye talipsek, bu ülkenin kaynaklarının savurganca kullanılmasını istemeyiz. Üretmeli, alın teri dökmeli, istihdam yaratmalı, ihracat yapmalı, iç piyasayı sağlamalı, Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Kafkasya’da Türkiye güçlü olmalı. Bütün ülkelerle ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmalı.

Siz bu ihaleye girenleri getireceksiniz, onlara işi vereceksiniz, onlar dünyanın parasını kazanacak ama öbür tarafta milyonlarca kişi işsiz olacak… Bu doğru değil. Bu ihaleye kim katılırsa, kim alırsa ağır bedeller ödeyecek. Kesinlikle kimsenin bu ihaleye girmesini istemem, yabancı sermayenin de.

Bu ülkenin kaynaklarını hiç kimse savurganca kullanamaz. Fakirin fukaranın hakkı vardır. Siz kalkacaksınız birisine milyar dolarlar aktaracaksınız. Ya bu ülkenin Çankırı’sı yok mu, Çorum’u yok mu, Kayseri’si yok mu, Rize’si yok mu, Elazığ’ı yok mu? Anadolu’nun içi boşaldı. Bir dönem, ‘Anadolu kaplanları’ diye bir kavram vardı. Anadolu’da çıkıp, her ilde üç aşağı beş yukarı her ilde insanlar yatırım yapar ve istihdam yaratırlardı.

Arkadaşlara dedim ki, ‘Allah aşkına bir bakın bakalım ne oldu bu ‘Anadolu kaplanları.” Yok ortada. Her şeyi İstanbul’a aktarırsanız bu olmaz. Ülkenin dengeli büyümesi lazım. Sağduyulu, ülkesini seven, ülkesine hizmet eden hiçbir müteahhidin böyle bir projeye talip olacağını sanmıyorum. İhale belki yapılabilir ama kimsenin ihaleye gireceğini sanmıyorum.

“Yağmur gibi de bir sürü yolsuzluk belgeleri akıyor”

Kılıçdaroğlu, ‘yanlış işlere imza atan’ bürokratlara yönelik uyarısının hatırlatılması üzerine şu açıklamalarda bulundu:

O mesajdan sonra ertesi gün bütün devlet dairelerinde konuşulan buydu. Onlara şu güvenceyi veriyoruz: Siz devletin memuru olduğunuz sürece, yasalara uygun hareket ettiğiniz sürece, kanun dışı tekliflere karşı çıktığınız sürece başımızın üzerinde yerininiz var. Ama siz, yasadışı teklifler gelir, yolsuzlukların altına imza atarsanız bunun sorumluluğu size aittir. Bu sorumluluğa katlanacaksınız. Tarih de verdik, ‘Bu tarihten sonra istemiyoruz’ diye.

Gayet güzel geri dönüşler var. Yağmur gibi de bir sürü yolsuzluk belgeleri akıyor. Ama her belgeyi alıp hemen kamuoyu önüne çıkmıyoruz, önce onu doğrulatıyoruz. Bizden gizledikleri; Şehir Hastaneleri sözleşmelerinden tutun büyük ihalelerin nasıl yapıldığını, hangi imzaların nerelere atıldığını, hangi sözleşmelerin nasıl yapıldığına ilişkin bütün bilgiler geliyor.

Bizim çağrımız, bu ülkenin saygınlığı içindir, bu ülkenin güzelliği içindir, bu ülkenin kaynaklarının savurganca harcanmaması içindir, vatandaşın ödediği vergilerin birilerine tahsis edilmemesi içindir. Herkes görevini yasal sınırlar içinde yaptığı sürece başımızın üzerinde yeri var.”

Yaptığı açıklamalarda ben dilini kullanmasının nedeninin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:

Kürsüye çıkınca zaman zaman heyecanlanıyoruz. Salonun veya meydanın verdiği tepkiden de etkileniyoruz. Bu doğal bir şey aslında. ‘Ben’ sözcüğünü fazla kullandığım için bizim partililerden de zaman zaman eleştiri geliyor.

Ama şunu da kabul edelim: Sıradan vatandaş, ‘Sen ne yapacaksın?’ diye soruyor. Bu sorunun bir anlamda cevabı oluyor, ‘Ben bunu yapacağım.’ ‘Biz bunu yapacağız’ demek daha doğru. Bazen dozu kaçırıyoruz ama işin doğrusu, bizim neyi doğru yapacağımızı anlatmamız. Saygın, sağduyulu düşünen bir ittifakımız var. ‘Ben’ yerine ‘Biz’in kullanılması daha doğru.

“Erdoğan açıkça tehdit etti”

Kılıçdaroğlu, ‘siyasi cinayet’ açıklamasının hatırlatılması üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:

Devleti yöneten kişilerin, bu konularda bu tür eylemlere başvuracakları cesaretlendirecek söylemlerden uzak durmaları lazım. Ama şimdi bakıyorum, sayın Erdoğan bırakın uzak durmayı, açıkça tehdit; Meral hanımı tehdit etmesi, beni tehdit etmesi, grup toplantısında benim linç girişimiyle ilgili görüntülerin yayınlanması…

Savcı sormuş bizim avukata, dedim ki ‘Benim bilgimden önce sayın Erdoğan’ın bilgisine başvurmanız lazım.’ Bunları hangi gerekçeyle ifade ediyor? ‘Dur bakalım daha başına neler gelecek’ diye sayın Akşener’e bunu söylemesi, demek ki, ‘Bundan sonra gelecekleri ben biliyorum. Daha bu başlangıç. Asıl bundan sonra olacak’ diye açıkça tehdit de var burada.

Bu tehdidi yapan sıradan bir insan değil. Devletin bir numarası, en tepede oturan kişi. Dolayısıyla bu tehdit de sıradan bir tehdit değil. Bu tür insanlar var zaten. Ruh hastası bir sürü insan var. Her an silahı alabilir, ateşleyebilir, başka şeyler yapabilir.

O açıdan tehdit konusunda herkesin dikkatli olması gerektiği yönündeki bir düşüncemdi. Gelen bir duyumun seslendirilmesiydi. Bu duyum da sıradan bir duyum değil. İktidar sahiplerinin davranışları ve söylemleri aslında bu duyumun ne kadar güçlü olduğunu da bize gösteriyor.

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceğiz”

Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı olarak tarifini yaptıkları Cumhurbaşkanı adayı profiline ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

Seçeceğimiz Cumhurbaşkanı, güçlü bir Cumhurbaşkanı. Ama bu Cumhurbaşkanı’nın alacağı temel kararları ittifakı oluşturan liderlerle ortak alması lazım. Bu ortak alınacak kararların bürokrasiye yansımaları da, bakanlara yansımaları da, vatandaşa yansımaları da ittifakla vatandaşlar arasındaki güven ilişkisini pekiştirecek. ‘Evet beraber güç birliği yaptılar iktidar oldular ama güç birliğini sürdürerek devleti yönetiyorlar.’

Bu algıyı asıl bizim pekiştirmemiz lazım. Bunu pekiştirdiğimiz andan sonra alacağımız her kararın yansımalarını toplum kabul edecektir. Bu algının da gereğini yapmamız lazım. Tabi daha sonra Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceğiz.

Paylaşın

Ekim’de 22 Kadın Erkekler Tarafından Öldürüldü

Ekim ayında da 22 kadın ile en az 2 çocuk erkekler tarafından öldürüldü. Ekim’de 49 çocuk istismar edilirken, 280 kadın taciz edildi. 79 kadın seks işçiliğine zorlanırken, en az 53 kadına da şiddet uyguladı.

Bianet’in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre; erkekler Ekim’de en az 22 kadını öldürdü, dokuz kadına tecavüz etti.

Ekim 2021‘de en az 13 kadının ölümü, Edirne (1), Zonguldak (1), Samsun (1), Batman (1), Zonguldak (1), Aydın (1), Kayseri (2), İstanbul (3), Erzincan (1), Isparta (1), basına şüpheli olarak yansıdı.

Adana’da bir kadın kendisini sistematik olarak darp eden kocasını öldürdü ve meşru müdafaa hakkını kullandı.

Erkekler, Maraş ve Ankara’da bir kadın erkeklerce “öldürülmekle” tehdit etti. İstanbul’da bir kadının ölümü basına “faili belirlenmemiş cinayet” olarak yansıdı. Iğdır’da bir kadının intihara sürüklendiği iddia edildi.

Erkekler, Ekim’de en az 22 kadını öldürdü; geçen yıl bu sayı 23 idi. Erkeklerin öldürdüğü kadınlardan biri transtı. Bir kadın da Kırgızistan yurttaşıydı.

Erkeklerin 10 adını öldürme “bahanesi” basına yansımadı. Erkekler, altı kadını “barışmak istemediği”, “boşanmak istediği” için öldürdü.

Erkekler, bir kadını “çocuklarının kavgasına karıştığı” için bir kadını “çok konuştuğu” için iki kadını “kıskandığı”, bir kadını “sevgilisi olmayı kabul etmediği”, bir kadını da “kocasıyla husumetli olduğu” için öldürdü.

15 kadını kocası, sevgilisi, eski kocası öldürdü. Bir kadını komşusu, bir kadını kocasının arkadaşı, bir kadını akrabası, bir kadını oğlu, bir kadını da arkadaşı öldürdü. İki kadını öldüren erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.

Erkekler, 13 kadını ev içinde, dokuz kadını düğün salonu, market, park gibi ev dışı alanlarda öldürdü. Erkekler, 12 kadını ateşli silahlarla, altı kadını kesici aletle, bir kadını balkondan atarak, bir kadının kafasını taşla ezerek, iki kadını darp ederek öldürdü.

Çocuk cinayeti

Ekim’de erkekler en az iki çocuğu öldürdü. Geçen yıl aynı ay da bu sayı dörttü. Bir çocuğu babası, bir çocuğu amcası öldürdü.

Cinsel Saldırı /Tecavüz

Erkekler, Ekim’de en az dokuz kadına tecavüz etti. Geçen yıl aynı ay erkeklerin tecavüz ettiği kadın sayısı yedi idi.

Bir kadına gardiyanlar, bir damadı, altı kadına cinsel saldırıda bulunan iki erkeğin kim olduğu bilgisi basına yansımadı. Bir kadına da zabıtalar tecavüz etti. Erkekler, bir kadına ev içinde, bir kadına hapishanede, altı kadına araç, işyeri, otobüs gibi ev dışı alanlarda tecavüz etti.

Taciz

Ekim 2021’de erkekler en az 280 kadını taciz etti. Bu sayı geçen yıl aynı ay 7 idi. Tacizlerden en az 270’i sosyal medyadaydı. 276 kadın kendisini taciz eden altı erkeği tanımıyordu. İki kadını oyuncu, bir kadını doktor, bir kadını da hastane çalışanı erkek taciz etti.

Erkekler, 270 kadını sözlü, 10 kadını da fiziki olarak taciz etti. Erkekler, on kadını hastane, market, iş yeri gibi ev dışı alanlarda, 270 kadını da sosyal medya ortamında taciz etti.

Çocuk İstismarı

Erkekler, Ekim’de 2021’de en az 49 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti. Geçen yıl aynı ay bu sayı 25 idi. En az 19 çocuğu etüt öğretmeni ve öğretmeni, sekiz çocuğu tekvando öğretmeni, bir çocuğu kuzeni, bir çocuğu imam, bir çocuğu kaptan, bir çocuğu okul çalışanı bir çocuğu da patronu istismar etti.

Dokuz çocuğu istismar eden yedi erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı. İki çocuğu istismar eden erkek uzman çavuştu. Erkekler, iki çocuğu ev içinde, 47 çocuğu iş yeri, tekne, okul, sokak gibi ev dışı alanlarda istismar etti.

Şiddet/Yaralama

Erkekler, Ekim’de en az 53 kadına şiddet uyguladı. Geçen yıl aynı ay bu sayı, 80 idi. Erkeklerin şiddet uyguladığı sekiz kadın “ağır” hasta olarak hastaneye kaldırıldı. Erkekler en az beş kadına “koruma kararını” ihlal ederek şiddet uyguladı.

Erkekler en az üç kadına sistematik olarak işkence etti. En az 45 kadını kocası, sevgilisi, eski koca ve sevgilisi yaraladı. İki kadını arkadaşı, bir kadını babası, bir kadını abisi yaraladı. Dört kadına şiddet uygulayan erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.

Erkekler, dokuz kadına “ayrılmak istediği, barışmak istemediği”, bir kadını “kedisini öldürdüğü”,  altı kadını da “kıskandığı” için şiddet uyguladı. Erkeklerin 37 kadına şiddet uygulama “bahanesi” basına yansımadı.

Erkekler, 40 kadını darp ederek, iki kadını araçla ezmeye çalışarak, bir kadını kafasını taşla ezerek, üç kadını kesici aletlerle, yedi kadını ateşli silahlarla yaraladı.

Erkekler, 20 kadını araba, iş yeri, otobüs, ormanlık alan gibi ev dışı alanlarda, 28 kadını ev içinde yaraladı. Erkeklerin, beş kadını nerede yaraladığı bilgisi basına yansımadı.

Seks İşçiliğine Zorlama

Erkekler Ekim’de en az 79 kadını seks işçiliğine zorladı. Geçen yıl aynı ay bu sayı, 49 idi. Seks işçiliğine zorlanan 62 kadın Türkiye vatandaşı değildi. Seks işçiliğine zorlananlar arasında çocuklar da vardı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Çok Sert ‘Kanal İstanbul’ Çıkışı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada, Kanal İstanbul projesine değinerek, “Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir. Bir daha ifade edeyim. İster içerden, ister dışarıdan bu coğrafyaya ihanet etmek üzere açılan bir ihaleyi birisi alıyorsa ve iklim krizinin bu kadar yaygın olarak konuşulduğu bir dünyada siz hala İstanbul’a ihanet etmeye devam edecekseniz ve bunun ihalesi açılacaksa o ihaleye giren ağır bedeller ödeyecektir. Bunu herkesin bilmesini isterim.” dedi.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB), bünyesinde dünyada sayılı örnekleri bulunan ‘İklim Müzesi’ni de barındıran Kadıköy’deki Müze Gazhane’de düzenlediği “İstanbul İklim Vizyonu ve Revize İklim Eylem Lansmanı” toplantısına katıldı. CHP lideri Kılıçdaroğlu toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Efendim böylesine güzel bir günde birlikte olmaktan son derece mutluyum. Mavi bir gezegende yaşıyoruz ve uzayın sonsuzluğuna baktığımız zaman aslında dünya çok da fark edilmiyor uzayın sonsuzluğu içinde. Dolayısıyla izniniz olursa hepinize dostlarım diye ifade edeyim. Çünkü bu mavi gezegende hepimiz geleceğimizi kurtarmak için, daha güzel bir gelecek için mücadele ediyoruz.

Elbette ki, Büyükşehir Belediye Başkanımızın anlattığı ve İstanbul için hayata geçirmeye çalıştığı ve İstanbul’un iklimini, doğasını korumaya çalıştığı bir gerçek. Bu vesileyle ben hepinizin huzurunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza teşekkür etmek isterim duyarlığı dolayısıyla.

“İklim krizi sadece bizim değil, sadece İstanbul’un değil dünyanın ortak sorunu”

İki genç çocuğumuz konuştu, onları da büyük bir dikkatle dinledim ve tabi Birleşmiş Millet Genel Kurul salonuna giren dinozoru da. Aslında o animasyonun bütün televizyonlarda gösterilmesini isterim. Oradaki bir soru çok önemli. “Hadi göktaşı düştü ve biz yok olduk ama siz neden kendi sonunuzu getiriyorsunuz ve neden önlem almıyorsunuz” diyor. Aslında soru son derece haklı. İklim krizi sadece bizim değil, sadece İstanbul’un değil dünyanın ortak sorunu. Dolayısıyla mücadelenin de ortak sürdürülmesi lazım. Sadece devletlerin değil devletler dışında uluslararası kuruluşların da bu konuda yoğun çaba harcadıklarını biliyorum. Ama bu çabalar ne kadar başarıya ulaşıyor bunun da bir şekliyle sorgulanması lazım.

Ortak sorun derken tabi gelişmiş ülkeler var, gelişmekte olan ülkeler var. Krizle mücadelede gelişmiş ülkelerin sorumluluğu biraz daha fazla. Hatta birazında ötesinde çok daha fazla. Eğer bir fosil yakıtların sonlandırılmasını istiyorsak o zaman gelişmiş ülkelerin ve oluşturdukları uluslararası fonların gelişmekte olan ülkelere aktarılması ve belli koşulların getirilmesi lazım. Belli süre içerisinde, belli bir zaman dilimi içinde bu mücadelenin hem yapılması, hem denetlenmesi, hem sonlandırılması gerekiyor. Eğer bu yapılabilirse ortak bir çaba harcanabilirse dünya mavi gezegen olmaya devam edecektir. Yoksa kendi sonumuzu getirmiş olacağız.

“Yaşanabilir bir dünyayı kurmak zorundayız”

Uluslararası kuruluşların elbette ki sorumlulukları var, elbette ki onlarda çalışıyorlar, elbette onların raporları var ve biz bu raporları da büyük bir dikkatle okuyoruz. Bütün mesele yenilenebilir enerjinin sürdürülebilirliğidir ve bu konuda harcanacak olan çabadır. Doğanın bize sağladığı bu konuda olağanüstü imkanlar var. Belki bugün için maliyetler biraz yüksek olabilir ama gelecek kuşaklar için bu maliyetlerin hiçbir anlamı yok. Dolayısıyla biz yaşanabilir bir dünyayı kurmak zorundayız ve sürdürmek zorundayız.

Bu arada Akdeniz kuşağı. İklim değişikliğinden en çok etkilenecek olanın Akdeniz kuşağı olduğu ifade ediliyor. Bizde bir Akdeniz ülkesiyiz aslında. Kuşağın nasıl etkilendiğini son orman yangınlarından gördük. İspanya’dan Türkiye’ye kadar bir Akdeniz havzasında olağanüstü orman yangınları oldu. Pek çok canlı hayatını kaybetti. Aslında ormanların karbondioksiti nasıl yok ettiğini ve oksijeni nasıl artırdığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Ormanları korumak aslında mavi gezegeni bir anlamda korumak demektir. Bu bağlamda uluslararası kuruluşlardan söz ederken Akdeniz ülkelerinin de bir araya gelip iklim kriziyle ilgili mücadelede dayanışma göstermeleri gerekir. İtalya’da mı yangın oldu buradan da bizde destek vermeliyiz söndürülmesi için. Türkiye’de mi oldu Yunanistan’ın bize destek vermesi lazım. Dolayısıyla Akdeniz’de yaşanan iklim krizinin önlenmesi için Akdeniz ülkelerinin de bir araya gelip ortak hedefler belirlemesi lazım. Bunun içinde çaba gösterilmesi gerekiyor.

Finans desteği. Özellikle gelişmekte olan ülkelere finans desteği son derece önemli. Bu konuda ayrılan kaynakların gelişmekte olan ülkelere aktarılmasına hepimizin önem vermesi lazım ve izlemesi lazım.

Bir başka konu, sözlerimi ondan sonra bitireyim izniniz olursa. İklim krizi onlarca yıldır konuşuluyor aslında. Şu veya bu şekilde hepimiz bir ucundan tartışıyoruz. Ama gereğini acaba yapıyor muyuz? Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler acaba gereğini yapıyorlar mı? Paris İklim Sözleşmesini biz daha yeni kabul ettik parlamentoda oy birliğiyle. Paris İklim Sözleşmesi aslında bu sürecin ilk adımı. Asıl bundan sonra o sözleşmenin gereğinin yapılması lazım. Acaba ülkeler bu sözleşmenin gereğini ne kadar yerine getirecekler, biz ne kadar yerine getireceğiz? Bunun üzerinde durulması lazım.

Birleşmiş Milletlerin ve uluslararası kuruluşların bu konuda yazılmış 30 yılı aşkındır hemen her yıl yayınlanan raporları var. O raporları okuyunca insan biraz umutsuzluğa kapılıyor. Raporlar böylede 30 yıl geçti neden gereği yapılmıyor ve neden daha sağlıklı, daha tutarlı, daha kararlı adımlar atılmıyor? Uluslararası finans kuruluşları çok açık ve net şunu söyleyebilirler Paris İklim Sözleşmesine uymayan, gereğini yapmayan hiçbir ülkeye uluslararası finans kuruluşları kaynak aktarmayacaktır nokta. Bu yapıldığı zaman mücadelenin etkisi çok daha fazla olacaktır. Asıl bunun üzerine kilitlenmek lazım.

“Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir”

Efendim İstanbul, Ekrem Başkanımız güzel şeyler anlattı. Mücadele için neler yaptığını söyledi, hedefleri açıkladı. Bunlar son derece güzel şeyler. Diğer Belediye Başkanlarının da aynı çabayı göstermesi lazım. Çünkü birlikten güç doğar. Bir kriz var evet kriz var. Kriz İstanbul’un mu? Hayır. Türkiye’nin mi? Hayır. Akdeniz’in mi? Hayır. Dünyanın krizi, insanlığın geleceği. Bizim dışımızdaki bütün canlılarında aynı zamanda geleceği. O zaman bu mücadelenin her birimiz bir ucundan tutarak ve belli bir zaman dilimi içinde başarıyla sonlandırarak güzel sonuçlar elde edebiliriz. Bu çok önemli.

Kanal İstanbul’dan da söz etti Sayın Başkan. Sayın Başkan hiç meraklanma Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir. Bir daha ifade edeyim. İster içerden, ister dışarıdan bu coğrafyaya ihanet etmek üzere açılan bir ihaleyi birisi alıyorsa ve iklim krizinin bu kadar yaygın olarak konuşulduğu bir dünyada siz hala İstanbul’a ihanet etmeye devam edecekseniz ve bunun ihalesi açılacaksa o ihaleye giren ağır bedeller ödeyecektir. Bunu herkesin bilmesini isterim. Dolayısıyla bu ihaleye kimse girmeyecektir gönlünüz rahat olsun Sayın Başkanım.

Efendim hepinize teşekkür ederim, sağ olun, var olun diyorum. Gençlere borcumuz var, çocuklarımıza borcumuz var onun gereğini yapacağız. Birlikte yapacağız.”

Paylaşın

Suç Haberlerinde Kadın Cinayetleri İlk Sırada

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ‘2020 Ceza İnfaz Kurumu İstatistikleri’ni açıkladı. Buna göre, yıl içerisinde işlenen suçlarla alakalı medyaya yansıyan haber sayısı 90 binin üzerinde olurken kadın cinayetleri ile alakalı yazılı basın ve internet portallarına 27 binin üzerinde haber yer aldı.

Haber Merkezi / Açıklanan verilere göre, ceza infaz kurumunda 31 Aralık 2020 tarihindeki kişi sayısı, 2019 yılının aynı tarihine göre yüzde 8,5 azalarak 266 bin 831 oldu. Ceza infaz kurumlarının 31 Aralık 2020 tarihindeki nüfusunun yüzde 84,3’ünü hükümlüler ve yüzde 15,7’sini tutuklular oluşturdu. Bu kişilerin yüzde 96,0’ını erkekler, yüzde 4,0’ını ise kadınlar oluşturdu.

Her yüz bin kişiden 319’u ceza infaz kurumunda

Her yılın 31 Aralık tarihi itibarıyla Türkiye’de yüz bin kişi başına düşen ceza infaz kurumundaki kişi sayısı 2011 yılında 172 iken, bu sayı 2019 yılında 351, 2020 yılında ise 319 oldu. Diğer taraftan 2020 yılında 12 ve daha yukarı yaştaki her yüz bin kişiden 390’ı ceza infaz kurumunda yer aldı.

Ceza infaz kurumuna hükümlü statüsünde giriş kaydı olanlardan ceza infaz kurumuna girdiği andaki yaşa göre çocuk  (12-17 yaş grubu) olanların sayısı bir önceki yıla göre yüzde 23,6 düşerek bin 283 olurken, suç işlediği andaki yaşı çocuk olanların sayısı bir önceki yıla göre yüzde 21,4 düşüşle 10 bin 234 oldu.

Aynı yıl içinde bir veya daha fazla giriş kaydı dikkate alındığında, 1 Ocak-31 Aralık 2020 tarihleri arasında ceza infaz kurumuna 258 bin 401 hükümlü statüsünde giriş kaydı yapıldı. Yine aynı yıl içinde bir veya daha fazla çıkış kaydı dikkate alındığında, aynı tarihler arasında ceza infaz kurumlarından 361 bin 870 hükümlü statüsünde çıkış kaydı yapıldı. Giren hükümlülerin yüzde 95,9’unu, çıkan hükümlülerin ise yüzde 96,4’ünü erkekler oluşturdu.

Hükümlü statüsünde girenlerin en çok işlediği suç yaralama oldu

Ceza infaz kurumuna giren hükümlülerin birden fazla suç işlemesi durumunda en ağır cezayı gerektiren suç esas alınmakta olup, bu esasa göre değerlendirildiğinde, ceza infaz kurumuna 1 Ocak-31 Aralık 2020 tarihleri arasında giren hükümlülerin yüzde 15,7’si yaralama, yüzde 15,2’si hırsızlık, yüzde 5,9’u trafik suçları, yüzde 5,3’ü İcra İflas Kanunu’na muhalefet ve yüzde 4,7’si ise uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunu işledi.

Ceza infaz kurumuna 1 Ocak-31 Aralık 2020 tarihleri arasında giren hükümlülerin eğitim durumu işlenen suça göre değerlendirildiğinde yaralama suçu işleyenlerin yüzde 29,9’u ortaokul ve dengi meslek okulu mezunu, yüzde 26,0’ı lise ve dengi meslek okulu, yüzde 21,4’ü ilköğretim mezunu kişilerden, hırsızlık suçu işleyenlerin ise yüzde 45,4’ü ortaokul ve dengi meslek okulu mezunu, yüzde 17,6’sı ilköğretim, yüzde 15,6’sı lise veya dengi okul mezunu kişilerden oluştu.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu işleyenlerin yüzde 32,1’ini ortaokul ve dengi meslek okulu, yüzde 24,2’sini lise ve dengi meslek okulu, yüzde 16,5’ini ilköğretim mezunu hükümlüler oluşturdu. Öldürme suçu işleyenlerin yüzde 29,2’sini lise ve dengi meslek okulu, yüzde 28,8’ini ortaokul ve dengi meslek okulu, yüzde 14,9’unu ilköğretim mezunları oluştururken, cinsel suçları işleyenlerin yüzde 31,7’sini ortaokul ve dengi meslek okulu, yüzde 24,2’sini lise ve dengi meslek okulu, yüzde 19,0’ını ilköğretim mezunu hükümlüler oluşturdu.

Yükseköğretim mezunları en çok yaralama suçunu işledi

Ceza infaz kurumuna 1 Ocak-31 Aralık 2020 tarihleri arasında giren hükümlüler eğitim durumu ve işlenen suç sırası itibarıyla değerlendirildiğinde; ilköğretim mezunlarında yüzde 18,7, lise ve dengi meslek okulu mezunlarında yüzde 16,7, ilkokul mezunlarında yüzde 16,5 ve yükseköğretim mezunlarında yüzde 9,2 ile yaralama suçu; okuryazar olup bir okul bitirmeyenlerde yüzde 30,2, okuma yazma bilmeyenlerde yüzde 25,3, ortaokul mezunlarında yüzde 22,0 ile hırsızlık suçu ilk sırada yer aldı.

Paylaşın