HDP’den Erken Seçim Açıklaması: Bu Bir Zorunluluktur

Erdoğan – Bahçeli, Kılıçdaroğlu – Akşener görüşmesini değerlendiren HDP Sözcüsü Ebru Günay, “Ülke yangın yerine döndü. İktidarın ülkeyi yönetemediği artık bir hakikat. Erdoğan ve kabinesi ülkeyi yönetemediklerini ve bu haliyle yönetemeyeceklerini  kabul ederek bir seçim sürecine girmelidir. Bu bir zorunluluktur… İktidar bu kötü yönetme halini kabul ederek seçim sürecine girmelidir” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adayları ile ilgili tartışmalara da değinen Günay, “Hiçbir arkadaşımız bir pazarlık içinde değildir, olmaz da. Arkadaşlarımızın pozisyonu direniş pozisyonudur. Bu tartışmalara dahil olmak iktidarın faşizmine su taşımaktan başka bir şey ifade etmiyor. HDP’nin tavrı nettir, farklı bir tartışmamız yoktur. Bu konudaki tavrımızı tutum belgemizde ifade ettik” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlayarak sözlerine başlayan Günay’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle;

“Hepinizin bildiği üzere partimize yönelik kumpas politikaları birkaç koldan eş güdümlü sürüyor. Bir yandan kapatma davası diğer yandan Kobanî Kumpas Davası; parti çalışanlarımıza, binalarımıza, mücadelemize dönük artan saldırı dalgaları, gözaltılar ve tutuklamalar devam ediyor. Kobanî Davası, izlenen yol ve dayatılan hukuksuzluk Türkiye siyasi tarihinin en kara lekelerinden biri olarak şimdiden tarihe geçmiştir.

Kobanî Kumpas Davası üzerinden kurgulanan kapatma davası bir başka utanç davasıdır. Bu davalar hukuk davaları değildir. Bunu neden mi diyorum? Dosyada unutulan TEM bilgi notu, savcılıklara ve yargıya açık emirlerle doludur. O bilgi notunda yargıya akıl veriliyor, yol, yöntem gösteriliyor, kumpas davasının nasıl partimizi kapatmaya yönelik bir hazırlık olduğunu açıkça gösteriyor. Bu kumpas değil de nedir?

“Sadece partimize değil toplumun tamamına saldırıyorlar”

Elbette yola çıkarken zorlu bir yolda mücadele edeceğimizi biliyorduk. Bu davaların hiçbiri bizim açımızdan şaşırtıcı değil. O yüzden yargılanan değil yargılayan pozisyondayız, içeride ve dışarıda siyaset tarihine altın harflerle yazılacak bir direniş sergiliyoruz. Biz direndikçe, kumpas ve komplolara karşı mücadele ettikçe kumpasçılar kaybediyor. Sadece partimize saldırmıyorlar, toplumun tamamına saldırıyorlar, bir halkın en temel değerlerine savaş açıyorlar.

Son zamanlarda artan bir şekilde tekrar Kürt kültürüne, Kürtçeye, Kürt sanatına yönelik saldırılar yoğunlaştı. Elbette Kürt halkının diline, kültürüne, sanatına yönelik bu saldırılar yeni değil. Bir asrı aşkındır sistematik olarak devam ettirilen, inkar, yasaklama ve yok etme saldırılarının devamıdır. Geçmişin inkarcı uygulamalarını kendilerine rehber edinenler pervasızca Kürt halkının değerlerini yok etmeye, asimilasyonu sürdürmeye çalışıyor.

İktidar 100 yılı aşkındır Kürt halkının dilini, kültürünü, varlığını bütün saldırılara rağmen nasıl koruduğundan hiç ders çıkarmıyor, saldırganların nasıl tarih olduğunu görmüyor. Kürtçe ve Kürt halkının kültürü değil ona saldıranlar tarihe karışacak. Yalan, hile, haksızlık ve çaresizlikten ibaret siyasetlerini partimize saldırarak yaşatmaya çalışıyorlar. Tehditle, kaba güçle, ev baskınları ile bize geri adım attırmaya çalışıyorlar. HDP’ye saldırarak iktidarlarını sürdürmeyi artık tek çare olarak görüyorlar!

“50+1 hesabı uykularını kaçırdıkça, birbirlerine koşuyorlar”

Demokratik siyasetin önünde kurduğunuz bütün kumpas ve komplolar gün gelir ayağınıza dolanır dedik, öyle de oldu. Bizi barajlarla engellemeye çalışanlar baraja takıldı, despotik yönetimlerini kurmak için kurdukları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yine kendilerinin kurduğu 50+1 sisteminden şikayet etmeye başladılar. Kurduğunuz her kumpasın sonucunu siz düşünün artık. İstediğiniz kadar saldırın bu hakikati değiştiremezsiniz. Bunu da böyle bilin! 50+1 hesabı uykularını kaçırdıkça, birbirlerine koşuyorlar. Saray sıkıştıkça Bahçeli’nin kapısına dayanıyor, zirve üzerine zirve yapıyor.

İstediğiniz kadar zirve yapın, istediğiniz kadar görüşün artık bırakın 50+1’i bu ülkenin siyasetinde yer almayı rüyanızda bile göremeyeceksiniz, 1 + 1 kalmaktan kurtulamayacaksınız. Kim kiminle görüşürse görüşsün, kim kiminle hangi pazarlığı yaparsa yapsın 50+1’e takılacaksınız. Bunun başka bir oluru ve kaçarı yok. Erdoğan ve onu ebediyen iktidarda tutacaklarını sanan ekibi kendilerine göre oluşturdukları seçim sistemiyle 50 + 1 formülünü icat etmişlerdi ve bu formülle kendilerine ömür boyu iktidar, muhalefete de sürekli yenilgi tuzağı hazırlamışlardı. İktidar muhalefete kurduğu tuzağa kendisi düştü.

Biraz tarihe bakarlarsa şunu görecekler: HDP ve HDP’nin fikriyatı ile başa çıkmak, hele saldırılarla onu bertaraf etmek kolay değildir. Bu gelenek yılların rafine halidir. Bu gelenek 7’den 70’e direnenlerin mirasıdır. HDP, bütün renkleriyle toplumsal muhalefetin, katılımın, eşitliğin, özgürlüğün, barışın partisi olarak; demokrasi için mücadele eden, demokrasi güçlerinin direnişini örgütleyen partidir. HDP halktır; halkın cesaret kaynağıdır, açlık, yoksulluk, işsizlik, zorbalık karşısında tutunacağı dal, mücadeleye katılmak için gireceği mevzidir.

“Helalleşme yüzleşmeyi gerektirir”

Biliyorsunuz Türkiye’de ‘helalleşme’ tartışmaları yaşanıyor. Önemsediğimiz bir tartışmadır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği bu kavrama biz daha çok ‘yüzleşme’ diyoruz. Helalleşme geçmişin hatalarıyla ve yanlışlarıyla gerçek anlamda yüzleşmeyi gerektirir. Bu anlamıyla toplumsal barışın tesisi için bunun gerçekleşmesi önemlidir. Bunun için öncellikle hataları kabul etmek, samimi bir şekilde özeleştiri yapmak gerekir. En önemlisi de bundan sonra o hataların yapılmayacağının güvencesini ve sözünü vermek gerekir topluma. Partimiz geçmişten bu yana Hakikatleri Araştırma ve Geçmiş ile Yüzleşme Komisyonunun Meclis bünyesinde kurulmasını öneriyor. Bu çağrımızı bir kez daha tekrarlıyoruz.

“Memleket yangın yeriyken Erdoğan herkese saldırıyor”

Türkiye’de 25 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 8 milyon insan işsiz, 3,5 milyon genç gelecekle ilgili ümidini kesmiş durumda. Her sabah farz niyetine zam haberleriyle uyanıyoruz. Esnaf batıyor. Kadınlar her gün katlediliyor. Kumpas davalarıyla demokratik siyasete saldırmaya devam ediyorlar; memleket yangın yeri. Ekonomi, siyaset ve toplumsal yaşam çökmek üzere ama Erdoğan, mikrofonu eline aldığı gibi herkese saldırmaya başlıyor. Partimize iftira atan Erdoğan, 2014’e kadar paralel yapıya “istediği her şeyi verdi”, 2014’te bu ortaklık bitti dedi. Ergenekon ve 90’ların derin devleti ile ittifak kurdu. Ergenekoncular, Erdoğan çizgimize geldi dediğinde bile ses edemeyen Erdoğan, partimizle ilgili iftiralarda bulunmak yerine kendi partisinin karanlık yapılarla ortaklık kurmadan bir gün yaşayamadığını anlatsın. Sabah akşam Bahçeli’ye neden koştuğunu söylesin.

Siyaseti inkar, Kürt sorununu inkar, insan hak ihlallerini inkar, hukuku inkar eden Erdoğan, hızını alamayıp ekonomik krizi de inkar ediyor. “Ekonomimize saldırı” oldu diyor ama Londra’daki tefecilerin kapısından ayrılmıyor. “Ekonomideki çöküşün izahı yok” diyor ama aynaya bakmayı unutuyor. Beş defa art arda faiz artırımı yapıyor, sadece 2022 yılı merkezi bütçesinden faiz lobilerine 240,4 milyar lira harcama ayırıyor sonra da dönüp “faizi savunanlarla işim olmaz” diyor. Erdoğan, siyaset tarihine “kendisi ile işi olmadığını” iddia eden tek siyasetçi olarak geçmiştir. Tükenmeyi tehditle, kendi hatalarını kendisini inkâr ederek örtmeye çalışan iktidar için çanlar çalmaya başladı.

İktidar kendisini kurtarmak için saldırılarını sürdürsün, hesap yapsın, ama halkın gündemi ekonomi, halkın gündemi geçim derdi, enflasyon, halkın gündemi iktidarın her sabah için yeni zamlara ayarlanmış çalar saatidir. AKP Genel Başkanı dün yine, yeniden “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” dedi. Dün yine, yeniden “halkı enflasyona ezdirmeyeceğiz” dedi. Sadece 2021 yılı içerisinde yüzde 100’ün üzerinde zam yapılan doğalgaz, elektrik ve akaryakıt fiyatları için “kontrol altında tutuyoruz” dedi. AKP Genel Başkanı masallar âleminde yaşıyor, kendisi anlatıyor, kendisi dinliyor. Kendi yanlışlarını o kadar çok tekrar ediyor ki artık onları hakikat zannediyor.

“Yüzde 50+1’in hesabını nerede yapacağınızı biz size söyleyelim”

Tıpkı yüzde 50+1 meselesinde olduğu gibi doğru zannettikleri her yanlışın bedelini Türkiye halkları ödüyor. Bu tutum Türkiye’yi her geçen gün daha fazla yoksulluk, daha fazla açlık, daha fazla borçluluk ile karşı karşıya getiriyor. Yüzde 50+1’in hesabını yapacaksanız, bu hesabı nerede yapacağınızı biz size söyleyelim:

· Emekli maaşlarına, memur maaşlarına yüzde 50+1 zam yapabilirsiniz

· Asgari ücrete 1 yılda iki defa yapılmak üzere yüzde 50+1 zam yapabilirsiniz

· Engelli istihdam oranını yüzde 50+1 oranında arttırabilirsiniz.

· Sermayeye ve yandaşa yapılan vergi afları yerine çiftçiye, esnafa yüzde 50+1 oranında istisna yapabilirsiniz.

· KYK borcu olan gençlerin, kredi borcu olan çiftçilerin borçlarını yüzde 50+1 oranında silebilirsiniz.

· İşsizlere, geliri olmayan yurttaşlara temel ihtiyaç faturalarını yüzde 50+1 oranında karşılayabilirsiniz.

· Savaşa, ranta, yandaşa ayırdığınız bütçeyi yüzde 50+1 oranında düşürebilirsiniz.

Bunları yapmayacaklar ve yüzde 50+1 AKP’nin çırpınışının sembolü olarak tarihte yer edinecek.

Soru / Cevap

Soru; Bildiğiniz gibi dün Erdoğan Bahçeli ile Kılıçdaroğlu da Akşener ile görüştü. Görüşmelerden sonra Kılıçdaroğlu ve Akşener erken seçim çağrısı yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz:

Cevap; Ülke yangın yerine döndü. İktidarın ülkeyi yönetemediği artık bir hakikat. Erdoğan ve kabinesi ülkeyi yönetemediklerini ve bu haliyle yönetemeyeceklerini  kabul ederek bir seçim sürecine girmelidir. Bu bir zorunluluktur. Ülkenin içinde olduğu durum ortada. Ekonomik krizin kat be kat arttığı, yoksullaştığı, kadınların katledildiği, gençlerin ve çocukların geleceksiz bırakıldığı bir Türkiye gerçeği var. İktidar bu kötülükleri tercihen yapıyor ama artık toplum bunu kabul etmiyor. İktidar bu kötü yönetme halini kabul ederek seçim sürecine girmelidir. Bunu daha önce defalarca ifade ettik.

Soru; Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adayları ile ilgili tartışmalar gündeme geldi, partiniz Demirtaş’ı aday olarak gösterir mi? Buna ilişkin tartışmalarınız var mı?

Cevap; Cezaevindeki hiçbir arkadaşımız, rehin tutulan hiçbir yol arkadaşımız, Demirtaş da dahil olmak üzere bu tür pazarlıklar içinde değildir. Arkadaşlarımız bir hukuk mücadelesi ve direniş içindeler. İktidarın arkadaşlarımızı tutukladığı günden itibaren bu tartışmalar gündeme geliyor. Hiçbir arkadaşımız bir pazarlık içinde değildir, olmaz da. Arkadaşlarımızın pozisyonu direniş pozisyonudur. Bu tartışmalara dahil olmak iktidarın faşizmine su taşımaktan başka bir şey ifade etmiyor. HDP’nin tavrı nettir, farklı bir tartışmamız yoktur. Bu konudaki tavrımızı tutum belgemizde ifade ettik.

Paylaşın

Babacan, Erdoğan’ın ‘Ekonominin Kitabını Yazdık’ Sözlerini Ti’ye Aldı

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, sosyal medya hesabı üzerinden yayınladığı yükselen dolar grafiği ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ekonominin kitabını yazdık’ sözlerini tiye aldı.

Haber Merkezi / DEVA Lideri Babacan, paylaşımında, “Sayın Erdoğan ekonominin kitabını yazdığını söylüyor değil mi? Kendisine kitabının ön kapağı için resim tavsiyem ektedir. #Dolar” ifadelerini kullandı.

Ali Babacan’ın paylaşımı şöyle;

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Kasım tarihinde Memur-Sen Büyük Türkiye Buluşması’nda yaptığı konuşmada, ekonomiye yönelik eleştirilere tepki göstermiş ve “Ekonominin kitabını evelallah yazdık, yazmaya devam ediyoruz.” demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha öncede yaptığı bir çok açıklamada benzer cümleleri sarf etmişti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını (politika faizi) 100 baz puan indirerek yüzde 15’e düşürmüştü. Merkez Bankası enflasyondaki yükselişe rağmen faiz indirimlerine eylülde 100 baz puan ile başlamış, geçen ay ise piyasa beklentilerini de aşan 200 baz puanlık indirim gerçekleşmişti.

Paylaşın

UNESCO Duyurdu: Beş Yılda 400 Gazeteci Cinayete Kurban Gitti

Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) açıkladığı rapora göre, 2016’dan 2020 yılları arasında dünya genelinde yaklaşık 400 gazeteci cinayete kurban gitti. Açıklanan raporda, dünya genelinde basın özgürlüğünün tehlikede olduğuna dikkat çekilirken, internet ve sosyal medya platformlarının artan rolüne de vurgu yapıldı.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; UNESCO dünya genelinde ifade özgürlüğü ve medyanın durumuna ilişkin yeni raporunu Paris’te kamuoyuyla paylaştı. “İfade Özgürlüğü ve Medya Gelişiminde Dünya Trendleri” başlığını taşıyan raporda dünya genelinde basın özgürlüğünün tehlikede olduğu kaydedildi.

UNESCO raporuna göre dünya nüfusunun yüzde 85’i son 5 yılda yaşadığı ülkede basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar olduğunu deneyimledi. Basın mensuplarına yönelik öldürme, kaçırma, zorla kaybetme, keyfi tutuklama, işkence gibi tehditler arttı. Raporda2016’dan 2020 yılı sonuna kadar yaklaşık 400 gazetecinin cinayete kurban gittiği kaydedildi.

Çoğu Asya ve Güney Amerika ülkelerinde işlenen bu cinayetlerden sadece yüzde 13’ü aydınlatılabildi. Rapora göre sadece 2020 yılında tutuklanan gazetecilerin sayısı 274 olarak kaydedildi. Bu sayının da son 30 yıldır hiç bu kadar yüksek olmadığı kaydedildi.

UNESCO raporunda internet ve sosyal medya platformlarının artan rolüne de dikkat çekildi. Geçmişe göre daha fazla insanın enformasyona erişime sahip olduğu, ancak dezenformasyon ve nefret söylemlerinin yayılmasındaki artışın ve medyaya olan güvenin azalmasının endişe verici olduğu kaydedildi.

Medya ekonomik olarak da zorda

Medyanın ekonomik durumunun da raporda dijital şirketlerin rekabeti nedeniyle zorlaştığı kaydedildi. Geçen beş yılda dünya genelinde günlük gazetelerin reklam gelirlerinin yarıya düştüğü ifade edildi.

UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay raporun önsözünde, “Beş dijital platformun tüm reklam gelirlerinin yarısından fazlasını aldığı bir zamanda medyanın hayatta kalmak için yeni ekonomi modelleri bulması gerekiyor” dedi. Azoulay, Covid-19 pandemisiyle beraber oluşan ekonomik resesyonların da medyayı etkilediğini söyledi.

UNESCO 2011 yılından bu yana dünya genelinde basın özgürlüğü ve gazetecilerin güvenliğini izliyor. 2014 ve 2018 yılından sonra bu rapor UNESCO’nun yayınladığı üçüncü rapor oldu. Bugün özeti yayınlanan raporun tam metni daha sonra kamuoyuyla paylaşılacak.

Paylaşın

Benzin Ve Motorine Yeni Zam Yolda

20 Kasım Cumartesi’den geçerli olmak üzere benzinin litre fiyatına 52, motorinin litre fiyatına ise 50 kuruş zam yapılacağı duyuruldu. Zamdan sonra İstanbul Avrupa yakasında benzinin litre fiyatı 8,65 , motorinin litre fiyatı ise 8,72 TL olacak.

Haber Merkezi / Benzin ve motorine 20 Kasım tarihinden geçerli olmak üzere yeni zam gelecek. Sektör kaynakları benzine 20 Kasım Cumartesi’den geçerli olmak üzere litre başına 52 kuruş zam yapılacağını belirtti. Motorinde 20 Kasım tarihinden geçerli olmak üzere 50 kuruş zam yapılacak.

LPG tarafında ise 52 kuruşluk zam beklentisi olduğu, fakat bu zammın Pazartesi gününe de kalabileceği belirtildi. Benzinde söz konusu tutarda zam gerçekleşmesi durumunda İstanbul Avrupa yakasında ortalama benzin fiyatları 8,65 TL seviyesine çıkacak. Motorinde ise fiyatlar 8,72 TL olacak.

Paylaşın

Diyarbakır’da Ekmeğe Yüzde 17 Zam

Diyarbakır’da ekmeğe yüzde 17 zam yapılırken, konuya ilişkin açıklama yapan Diyarbakır Fırıncılar Odası Başkanı Emin Güngör, maliyetler yüksek olduğu için fırıncıların ekmekte fiyat yükseltmek zorunda kaldığını söyledi.

Bianet’te yer alan habere göre; Diyarbakır’da ekmeğe yüzde 17 zam geldi. 400 gramlık ekmeğin fiyatı 3,5 TL oldu.

Diyarbakır Esnaf ve Sanatkârlar Odası geçtiğimiz Şubat’ta 400 gram ekmeğin 500 grama çıkartarak 3 TL olan ekmek fiyatını 3,5 TL yapmıştı. Yapılan zam tepkilere neden olunca Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu zammı iptal edilmişti. Fakat fırıncılar ekmeği 3 TL’den satmaya devam etmişti.

Fakat alınan yeni kararla kentte 420 gramlık ekmeğin gramajı 400 grama çekildi ve fiyatı 3,5 TL’ye çıkartıldı.

Fırıncılar 5 lira olmasını istiyor

Tigris Haber’den Gönül Morkoç’un aktardığına göre fırıncılar zammının nedeni maliyetlerin yükselmesine bağladı. 15 gün önce 170 lira olan 50 kilo unun torbası 251 liraya yükseldi.

Diyarbakır Fırıncılar Odası Başkanı Emin Güngör, maliyetler yüksek olduğu için fırıncıların ekmekte fiyat yükseltmek zorunda kaldığını söyledi. 15 gün içinde una yüzde 50 zam geldiğini belirten Güngör, “Doğalgaza yüzde 48 zam geldi. 420 liraya aldığımız odunu şimdi yüzde yüz zamla 800 liraya alıyoruz” dedi.

Güngör, 3 lira 50 kuruşun da yetersiz olduğunu fırıncının mevcut zamlara karşı korunması için ekmek fiyatının 5 liraya yükseltilmesi gerektiğini söyledi.

“Ocak’ta bir zam daha bekliyoruz”

Mücadele Gazetesi’nden Fatih Suruç’a konuşan fırıncı Alaattin Ocak da bunun geç kalınmış bir zam kararı olduğunu ve Ocak’ta aynı gramajla ekmeğin 5 TL olması gerektiğini söyledi. Son zamanlarda artan maliyetle zorlandıklarını aktaran Ocak şöyle konuştu:

“Elbette yerinde olan rayiç ama fırıncının talebini karşıladı mı? Bugünün şartlarına göre aynı gramajla en az 5 TL olması lazım. Şimdi ekmek 400 gram 3,5 lira bunun fırıncının ayakta durabilmesi için bir önceki rayiçe göre bizim bu ekmeği beş liraya satmamız lazım. Her şeye zam geldi mesela bir poşet en son 150 adedinin 9 liraya alıyorduk bugün 20 lira oldu. Maya 95 TL’den 160 oldu. Un 130 TL’den 140 oldu. Şimdi ise bize maliyeti fırıncılara 241 TL’dir”

Paylaşın

Son 10 Ayda 11 Bin 466 Şirket Kapandı

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) ekim ayına ilişkin kurulan ve kapanan şirket istatistiklerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, 2021 Ekim’de 1599 şirket kapanırken, yılın ilk 10 ayında kapanan şirket sayısı 11 bin 466 oldu.

Haber Merkezi / Ekim ayında kapanan şirket sayısı 2020’nin aynı ayına göre yüzde 19 artarken, kapanan kooperatif sayısı ise yüzde 43 yükseldi. 2021’in ilk 10 ayında ise, geçen yılın aynı dönemine göre kapanan şirket sayısı yüzde 3.1, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 9.6 azalırken, kapanan kooperatif sayısı ise yüzde 6 arttı.

TOBB verilerine göre, ekimde kapanan şirket ve kooperatiflerin; 460’ının toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımında, 235’inin inşaat ve 213’ünün de imalat sektöründe olduğu görüldü.

Kurulan şirket sayısı azaldı

Diğer yandan, ekimde bir önceki aya göre kurulan şirket sayısının yüzde 8.3, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısının yüzde 10.2 ve kurulan kooperatif sayısı yüzde 3.1 azaldığı görüldü. Yılın ilk 10 ayında ise, geçen yılın aynı dönemine göre kurulan şirket sayısı yüzde 6.6 artarken, kurulan kooperatif sayısı yüzde 7.1, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 13 azaldı.

Ekim 2021’de, Ekim 2020’ye göre kurulan şirket sayısı yüzde 9, kurulan kooperatif sayısı yüzde 20.1 ve kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 23 oranında düştü. Tüm bu bilgiler ışığında, 2021’de toplam 90 bin 918 şirket ve kooperatifin kurulduğu görüldü.

Paylaşın

DİSK, Asgari Ücret Talebini Açıkladı: Net 5 Bin 200 TL

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 2022 yılı için asgari ücret talebini Genel İş Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla duyurdu. DİSK Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, “Asgari ücretin 1936’da yasalaşmasından bu yana 85 yıl geçti. 1974’te asgari ücretin ulusal düzeyde saptanmasının üzerinden ise 47 yıl geçti. Türkiye oldukça uzun bir asgari ücret geleneğine sahiptir. Asgari ücret için verilen mücadele ülkemiz işçi hareketinde önemli bir yer tutmaktadır.” dedi.

Haber Merkezi / “DİSK asgari ücretin saptandığı Asgari Ücret Tespit Komisyonunda maalesef temsil edilmiyor. Bunu önemli bir eksiklik olarak görmemize rağmen asgari ücretin sadece masa başında belirlenemeyeceğinin bilincinde olarak yıllardır asgari ücret tespit sürecine aktif biçimde müdahale etmeye, asgari ücret konusunda üyelerimizin ve çalışanların farkındalığını artırmaya ve mücadeleyi yükseltmeye devam ediyoruz.” diyen Çerkezoğlu, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı;

“Her yıl kapsamlı asgari ücret raporları ile asgari ücret taleplerimizin bilimsel temellerini ortaya koyuyoruz. Daha önemlisi asgari ücret belirleme sürecini sadece masa başı müzakere sürecinden bir mücadele sürecine dönüştürmeye çalışıyoruz.

Önümüzdeki günlerde asgari ücrete ilişkin kapsamlı bir araştırma yayımlayacağız ancak asgari ücretin henüz müzakereler başlamadan çok önemli bir gündem haline gelmesi nedeniyle DİSK olarak temel görüşlerimizi ve taleplerimizi bir an önce kamuoyu ile paylaşmak istedik.

Asgari ücret sürecinde bütün emek örgütlerinin ortak bir tutum alması ve ortak politikalarla asgari ücret mücadelesi yürütmesinin son derece önemli olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede geçmiş yıllarda DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ tarafından açıklanan asgari ücrete ilişkin politikaların arkasında olduğumuzu bir kez daha açıklıyor ve bu yıl da benzer bir ortak tutumun son derece yararlı olacağını düşünüyoruz.

Asgari ücretin milyonların meselesi olduğunun farkında olarak aşağıdaki tespit ile talepleri kamuoyu ile paylaşıyor ve önümüzdeki günlerde bunlar için mücadeleyi yükselteceğimizi ilan ediyoruz.”

Talepler

DİSK Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Çerkezoğlu, DİSK’in taleplerini maddeler halinde şu ifadelerle paylaştı:

  • Gerek 2018’den bu yana devam eden ekonomik kriz gerek Covid-19’un yaratmış olduğu iş ve gelir kayıpları, gerekse son aylarda giderek tırmanan fiyat artışları geniş emekçi kesimlerin alım gücünü düşürmüş ve pahalılığı en önemli toplumsal sorunlardan biri haline getirmiştir. Bugün Türkiye’de geçinebilmek emekçilerin en temel sorundur.
  • Pahalılığın panzehiri ücretlerin ve emek gelirlerinin artırılmasıdır. Bu nedenle 2022 asgari ücreti için oldukça güçlü bir beklenti oluşmuştur. Asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek bir düzeye yükseltilmesi için güçlü bir toplumsal talep var. Bu talep sonuna kadar haklıdır ve insanca bir yaşamı olanaklı kılan asgari ücret artışı mümkündür.
  • İşçi sınıfı, emekçiler uzun çalışma saatleriyle ve ağır koşullar altında çalışarak, üreterek değer yaratmakta, ekonomiyi büyütmektedir. İşçilerin bunun karşılığından adil ve insanca yaşayacak bir ücrete hakkı vardır. Ancak bütün ekonomik göstergeler, emekçilerin ülkenin büyümesinden ve artan üretimden payını alamadığını; tersine yoksullaştığını ve sömürünün arttığını ortaya koymaktadır.
  • Asgari ücret düzeyi şu anda açlık sınırının altındadır. 10 bin TL’yi aşan yoksulluk sınırı ile asgari ücret arasında ise büyük bir uçurum vardır.
  • TL’nin hızla değer kaybetmesi nedeniyle asgari ücret dolar cinsinden son 15 yılın en düşük düzeyine gerilemiştir. Böylece Türkiye işgücü maliyeti açısından tekrar bir “ucuz emek cenneti” haline gelmiştir.
  • Asgari ücret genel ücret düzeyi açısından önemli bir göstergedir. Ücretlerin alt sınırı olan asgari ücretin diğer ücret ve emek gelirlerini de yukarı çekmesi gerekir. Bu nedenle asgari ücret gelir bölüşümü açısından kritik bir öneme sahiptir.
  • Ancak asgari ücret ülkemizde ücretlerin alt sınırı olmaktan çıkmış ve son yıllarda giderek ortalama ücret haline gelmeye başlamıştır. Avrupa ülkeleri içinde asgari ücret civarında ücretle çalışanların oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye’dir.
  • Asgari ücrette yaşanan artışlar diğer emek gelirlerine yansımadığı için (özel sektördeki diğer ücretler, kamu işçisi ücretleri, memur maaşları ve emekli aylıkları asgari ücretten çok daha düşük arttığı için) ortalama ücretlerle asgari ücret arasında makas kapanmakta ve giderek daha fazla işçi asgari ücret civarında ücretlerle çalışmaya mahkûm olmaktadır.
  • Bugün asgari ücret dediğimizde sınırlı bir işçi kesiminin değil milyonların ücretini konuşuyoruz. Asgari ücret memleket ücreti haline gelmiştir.
  • Türkiye’nin bir asgari ücretliler toplumu haline gelmesinin temel sebebi sendikalaşmanın ve toplu iş sözleşmesi kapsamının son derece düşük olması ve mevzuatta var olmasına rağmen işverenlerin istememesi nedeniyle teşmil sisteminin uygulanmamasıdır. Öte yandan AKP hükümetleri asgari ücretteki artış oranlarını memur maaşlarına, emekli aylıklarına ve kamu işçisinin ücretlerine yansıtmaktan kaçınmaktadır. Tüm bunların sonucunda Türkiye, giderek bir asgari ücretliler toplumu haline gelmektedir.
  • Bu kadar geniş kesimleri kapsayan asgari ücret üzerinde oldukça ağır bir vergi ve kesinti yükü söz konusudur. 2021 yılında brüt asgari ücretten 750 TL’den fazla vergi ve kesinti yapılmaktadır. Emekçiler tarafından ödenen dolaylı vergilerle asgari ücretin net harcanabilir kısmı daha da azalmaktadır.
  • Asgari ücret ülkemizde uluslararası standartların aksine işçinin ailesi hesaba katılmadan sadece kendisi için hesaplanmaktadır.

DİSK’in asgari ücret talepleri ise şu ifadelerle açıklandı:

  • Asgari ücret ülkemizde en düşük ücret değil ortalama ücret haline gelmiştir. Asgari ücret tespitinde bu gerçek dikkate alınmalıdır.
  • Asgari ücret sadece işçinin kendisinin değil ailesinin de geçim şartları dikkate alınarak adil bir düzeyde saptanmalıdır.
  • Asgari ücret baskılanmış ve güdümlü resmi enflasyona göre değil geçim şartlarına ve ekonomik büyümeye göre saptanmalıdır. Dar gelirlilerin gıda enflasyonu ile kişi başına ekonomik büyüme asgari ücret artışında esas alınmalıdır.
  • Asgari ücret net ödenmelidir. Ücretlerin asgari ücret kadar kısmından vergi alınmamalı ve asgari ücretliye bütçeden sosyal güvenlik pirim desteği sağlanmalıdır.
  • Asgari ücret sonrası ücretlere uygulanacak vergi dilimi yüzde 10 olmalıdır. Vergi dilimlerine uygulanacak tarife enflasyon, ekonomik büyüme ve yeniden değerleme oranları dikkate alınarak saptanmalıdır.
  • Asgari ücret artışında yoksulluk sınırı bir kriter olarak dikkate alınmalı ve hanede iki çalışan olması varsayımından hareketle asgari ücret yoksulluk sınırının yarısı civarında olmalıdır.
  • Asgari ücret saptanırken bütün ücretlerde iyileşme sağlayacak vergi ve pirim desteği sağlanmalıdır.
  • En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyinde olmalıdır.
  • Diğer emek gelirlerindeki artışlar (ücretler, maaşlar, yevmiyeler ve emekli aylık ve gelirleri) asgari ücret artışının altında kalmamalıdır.
  • Yasada yer alan teşmil mekanizması (toplu iş sözleşmelerinin sendikasız işyerlerine ve işçilere genişletilmesi) etkin biçimde uygulanmalıdır.
  • Sendikalaşma ve toplu pazarlık önündeki engeller kaldırılmalı ve böylece Türkiye bir asgari ücretliler toplumu olmaktan çıkarılmalıdır.

Bütün ücretlere 1.000 TL iyileştirme yapılmalıdır!

  • Ücretlerin asgari ücret kadar kısmı için 1.000 TL tutarında vergi ve pirim indirimi sağlanmalıdır. Bu destek Hazine tarafından karşılanmalıdır. Böylece bütün çalışanların ücretlerinde 1.000 TL iyileştirme mümkün olacaktır.

Asgari ücret net 5.200 TL olmalıdır!

  • Gerek yoksulluk sınırı gerek gıda fiyatları artışı ve gerekse ekonomik büyüme dikkate alındığında 2022 yılında asgari ücreti en az net 5.200 TL olmalıdır. Dört kişilik bir ailenin asgari geçim şartlarını belirleyen yoksulluk sınırının Kasım 2021 itibarıyla 10 bin 200 TL’yi aştığını, Aralık 2021’de ve 2022 yılında daha da yükseleceğini dikkate alarak (bir hanede iki asgari ücretli çalışan olduğu varsayımı ile) asgari ücretin yoksulluk sınırının yarısından az olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle 2022 yılı asgari ücreti 5.200 TL olmalıdır.

En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir!

  • 2008 yılında çıkarılan 5510 sayılı Yasa’dan önce asgari ücretten düşük emekli aylığı söz konusu değildi. Günümüzde emekli aylıkları Hazine tarafından karşılanan farkla 1.500 TL’ye tamamlanmaktadır. Emekli aylıklarında alt sınır asgari ücret olmalıdır.
Paylaşın

Altı Muhalefet Partisi ‘Ekonomi Masası’nda Anlaştı

Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için yürütülen çalışmada olduğu gibi CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin ortak bir ekonomi masası kurulması gerektiği konusunda anlaştığı öğrenildi.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uyarıları sonrası beklendiği gibi politika faizini yüzde 16’dan 15’e indirmesinin ardından Türk Lirası’ndaki değer kaybı artış gösterdi. Muhalefet cephesi, ekonomide iyi yönetim ilkelerini birlikte belirleme kararı aldı.

Altı parti anlaştı

Merkez Bankası’nın faiz kararından önce bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için yürütülen çalışmada olduğu gibi altı muhalefet partisinin ortak bir ekonomi masası kurması gerektiği görüşünde anlaştığı öğrenildi.

DW Türkçe’den Hilal Köylü’nün haberine göre; CHP ve İYİ Parti kurmayları altılı ekonomi masasında CHP ve İYİ Parti’nin yanı sıra DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti’nin olacağını ve bu partilere davetin yapıldığını aktardı. Bu dört partinin de CHP ve İYİ Parti’nin davetine olumlu yaklaştığı öğrenildi. Muhalefet partileri, ekonomideki sorunları belli başlıklar altında toplayıp çözüm önerileriyle toplumun karşısına çıkmayı planlıyor.

Cumhur İttifakı dışında seçenek olmayı planlayan muhalefet cephesi, halkla buluşmalarını kesintisiz sürdürmeyi ve bu buluşmalarda ekonomiye çözüm önerilerini tek tek anlatmayı hedefliyor.

Asgari Ücret ve EYT

CHP ve İYİ Parti’nin öncelikli gündeminde, vergi ve sigorta kesintilerinin ardından asgari ücretlinin eline geçen 2 bin 825 liralık ücretin 4 bin lira seviyesine yükseltilmesi ve emeklilikte yaşa takılanların (EYT) sorunlarına dönük iktidar üzerindeki baskının artırılması yer alıyor.

CHP ve İYİ Parti’de yapılan çalışmaya göre gelir vergisi, SGK işçi payı, işsizlik sigortası primi payı ve damga vergisi kesintilerinden sonra asgari ücretlinin eline bugün 2 bin 825 TL geçiyor. Kesintilerin 752 TL’yi bulduğunu, bu kesintinin yapılmadığı durumda asgari ücretlinin eline 3 bin 577 lira geçeceğini hesaplayan CHP ile İYİ Parti, asgari ücretin bugün 4 bin lira seviyesine çıkarılmasında ısrar ediyor. İki partinin asgari ücretin artırılması talebine Saadet, DEVA, Gelecek ve Demokrat Parti de destek veriyor.

Paylaşın

HDP, TİP ve Sol Parti Üçüncü İttifakı Kuruyor

Cumhur ve Millet ittifakına alternatif üçüncü ittifak için harekete geçen Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile Sol Parti, “Sol İttifak” olarak anılacak olan bir ittifak kuruyor. Sol İttifak’ın parlamento seçimlerine ayrı gireceği ancak muhalefetin belirleyeceği ortak cumhurbaşkanı adayını destekleyeceği  değerlendiriliyor.

Cumhuriyet’ten Erdem Sevgi’nin haberine göre; Millet İttifakı içinden “yeni bir sağ ittifak çıkacak” iddiaları konuşulurken Cumhur ve Millet’e alternatif olarak kurulması planlanan üçüncü ittifakın “soldan geleceği” öğrenildi. Edinilen bilgilere göre “TBMM’de sandalye sahibi olan HDP ve TİP’in yanı sıra Sol Parti’nin de kuruluş aşamasında yer alacağı” belirtilen üçüncü ittifakın ilerleyen dönemde “EMEP ve TKP gibi diğer sol partilerin de katılımı ile genişleme ihtimalinin olduğu” kaydediliyor. HDP’nin “sol ittifakta yer alması” durumunda, Cumhur İttifakı’nın ortakları AKP ve MHP’nin sıkça kullandığı ‘Millet İttifakı’nın gizli ortağı HDP’ söylemine son vermek durumunda kalacağı” değerlendiriliyor.

“Ortak adaya destek”

Edinilen bilgiye göre, sol ittifakın kurulması durumunda, olası erken seçim ya da Haziran 2023’te yapılacak seçimde “‘parlamento yarışı’ ve ‘cumhurbaşkanı adaylığı’ başlıklarında iki ayrı yol izleyecek”. Adları sol ittifak ile anılan siyasi partilerin Meclis’teki muhalefet bloğu ile birlikte “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine” karşı olduğu biliniyor.

Bu kapsamda “sol ittifakın TBMM’de sandalye edinmek için kendi kapsamı içinde kalacağı” ancak “cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağı” belirtiliyor. Sol İttifak’ın, “AKP ve MHP tarafından Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olarak açıklanan Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında, ‘muhalefet bloğunun’ belirleyeceği ortak adayı destekleyeceği” kaydediliyor.

“CHP’de gündeme geldi”

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, 5 Kasım’da Kocaeli’de gazetecilere yaptığı açıklamada, “ittifaklara kapalı bir parti olmadıklarını” belirterek HDP ile görüştüklerini söylemişti. Baş, “HDP ile bazı konularda benzer düşünmediklerini” vurgulayarak “Temel bir takım yaklaşımlarda ortaklaştıktan sonra yeni bir ittifak mümkün. İttifaklar HDP’yi kapsamalı” değerlendirmesinde bulunmuştu. Bu gelişmenin ardından Baş, önceki gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etti.

Edinilen bilgiye göre, Kılıçdaroğlu ve Baş’ın parti heyetlerinin de katılımıyla yaptıkları toplantıda gündem maddelerinden biri üçüncü ittifak oldu. Toplantıda seçim sürecinde izlenmesi planlanan yol haritasına ilişkin bilgi veren Baş’ın “yeni kurulacak ittifakın önemine” dikkat çektiği, Kılıçdaroğlu’nun da “sol ittifakın demokrasiye katkı sağlayacağı” yönünde görüş bildirdiği öğrenildi.

Paylaşın

Meteoroloji’den Bir Çok İl İçin Sağanak Ve Kar Yağışı Uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), aralarında Eskişehir, Konya, Karaman, Niğde, Kayseri, Nevşehir ve Kırşehir’in de bulunduğu bir çok kent için sağanak ve kar yağışı uyarısında bulundu. MGM, sağanak ve kar yağışın etkili olacağı yerlerdeki vatandaşlara olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalı çağrısı da yaptı.

Haber Merkezi / MGM tarafından yapılan son değerlendirmelere göre; Ülkemiz genelinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, Batı Karadeniz, Otra ve Doğu Karadeniz kıyıları, Kütahya, Mersin, Hatay, Eskişehir, Konya, Karaman, Niğde, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Çankırı ve Amasya çevreleri, Çanakkale’nin iç, Adana’nın kıyı kesimleri ile Ankara’nın kuzey ve batı kesimlerinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; genellikle yağmur ve sağanak, Batı Karadeniz’in iç kesimlerinin yükseklerinde karla karışık yağmur ve yer yer kar şeklinde olması bekleniyor. Rüzgarın; Kıyı Ege’de kuzey ve kuzeybatı yönlerden kuvvetli (40-60 km/sa) olarak eseceği tahmin ediliyor.

Hava sıcaklığı, İç Ege, İç Anadaolu ve Karadeniz’de 4 ila 8 derece azalacağı diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı tahmin ediliyor. Rüzgarın ise genellikle kuzey ve doğu yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, Kıyı Ege’de kuzey ve kuzeybatı yönlerden kuvvetli (40-60 km/sa) olarak esmesi bekleniyor.

Bölgelerimizde hava durumu ise şöyle;

Marmara ve Ege Bölgesi

Marmara Bölgesi’nin parçalı ve yer yer çok bulutlu, doğusunun sağanak yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Ege Bölgesi’nin az bulutlu, iç kesimlerinin yer yer parçalı ve çok bulutlu, Kütahya çevrelerinin yarın (Cuma) sabah saatlerinde sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Rüzgarın; Kıyı Ege’de kuzey ve kuzeybatı yönlerden kuvvetli (40-60 km/sa) olarak eseceği tahmin ediliyor.

Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi

Akdeniz Bölgesi’nin parçalı ve az bulutlu, zamanla doğu kesimlerinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, Mersin ve Hatay çevreleri ile Adana’nın kıyı kesimlerinin yerel olmak üzere sağanak yağışlı geçeceği tahmin edilirken, İç Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve az bulutlu, Eskişehir, Konya, Karaman, Niğde, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir ve Çankırı çevreleri ile Ankara’nın kuzey ve batı kesimlerinin yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Karadeniz Bölgesi

Batı Karadeniz’in parçalı ve çok bulutlu, bölge genelinin yağmur ve sağanak, iç kesimlerinin yükseklerinin karla karışık yağmur ve yer yer kar yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Orta ve Doğu Karadeniz’in parçalı ve çok bulutlu, kıyı kesimleri ile Amasya çevrelerinin yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin edilirken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

Paylaşın