Washington Post: Türkiye’de Sultan Çıplak Ama Danışmanları Ona Söylemeyecek

The Washington Post gazetesinde, “Eleştirmenler ‘Türkiye’de sultan çıplak’ diyor, ama danışmanları ona söylemeyecek” başlığıyla çıkan bir makalede, kötüye giden ekonomiyle ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarının kendisine doğruları söyleyemediği yorumu yapıldı.

Anthony Failo tarafından kaleme alınan makalede Türk lirasının değer kaybı ve giderek artan yüksek enflasyon oranına dikkat çekilerek, uzmanların görüşlerinin tersine “Erdoğan’ın kur krizinde faizleri düşürerek, adeta ateşin üzerine benzin attığı” değerlendirmesinde bulunuldu.

Erdoğan’ın kendisini ekonomist olarak tanımladığı ve bu konuları iyi bildiği yolundaki görüşlerine de yer verilen yazıda, Erdoğan’ın vatandaşların “sabırlı” olmasını istediğini ve düşük faizin ihracatı ve istihdamı artırıp enflasyonu düşüreceği görüşünde ısrar ettiği aktarıldı.

“Danışmanlar doğruları söyleyemiyor”

Erdoğan’ın iktidarı boyunca hükümet içinde kendisini eleştirenleri görevden aldığı kaydedilen yazıda, eleştirmenlere göre Erdoğan’ın etrafındaki kişilerin kendisine doğruları söylemekte zorlandığı yorumu yapıldı. Yine eleştirmenlere göre, Erdoğan’ın etrafını “evet efendimciler” sardı.

Erdoğan’ın kendisini dinlemeyen üç Merkez Bankası başkanını görevden aldığı hatırlatılan yazıda, etrafında “Sultanın üzerinde elbise yok diyecek kimse kalmadığı” yorumu yapıldı. Makalede, Erdoğan’ın önemli ölçüde oy kaybı yaşadığı ve rakiplerinin oylarını artırdığı belirtilerek, dünyada ekonomik krizle birlikte iktidarını kaybeden otokratik liderlerden örnekler verildi.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Babacan: Reis Dedikleri Kabile Devletinin Reisi

Partisinin Kadıköy ilçe kongresinde konuşan DEVA Partisi Lideri Babacan, “‘Bakanlar Kurulu’ diyor. Adı değişti, kabine oldu. Kabine, cumhurbaşkanını sağında solunda talimatını yerine getiren emir erleri demek. Kabine kelimesi yerine kabile kelimesi daha doğru. Merkez Bankası’nın alacağı kararı ilgili bakanı abisi açıklıyor. Bunlar kabilelerde olan şeyler. Reis dedikleri de şu anda maalesef kabile devletinin reisi.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Babacan, konuşmasının devamında, “Merkez Bankası ha bire döviz satıyor. Kur etkilendi mi? Yok. Önce yangını körüklüyor, sonra sözüm ona söndürmek için müdahale ediyor. Yangını talimatla çıkaran Erdoğan, söndürmek için cayır cayır dövizleri harcayan Merkez Bankası. Döviz satışının piyasaya hiçbir faydası yok. Aynı kızgın tavaya su damlattığınızda buharlaşması gibi. Harcadığınız dövizle kalırsınız. Akıl dışı, saçma sapan müdahalelerde harcanan para yaklaşık 6 milyar doların üzerinde.” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Kadıköy ilçe kongresinde konuştu. Babacan’ın açıklamalarından öne çıkan kısımlar şöyle;

“Formülü söylemişler. Gerilimin formülü çok açık. Sayın Erdoğan bu işi biliyor. Faizi de Bahçeli’yi de aldı, ülkede gerilim ortamı tekrar dirildi. Ben Bahçeli’nin ismini krizlerle beraber andığımda kızıyor ama gerçekten krizlerin ortağı. Her kriz arşivinde ismi çıkıyor. Çeyrek yüzyıllık genel başkanlık kariyerine ülkenin en büyük krizlerini sığdırmayı başardı. Çözümlerin, refahın, özgürlüğün hiçbirinde adı yok. Nerede kriz, orada Bahçeli. Hani mağazaların üzerinde yazar ya ‘şu tarihten beri bilmem neyin adresi’ diye. Sayın Bahçeli de bu konuda gerçekten marka. 99’dan beri krizlerin adresi Bahçeli.”

Ayrıca 10 Ağustos 1970 tarihli Cumhuriyet gazetesinin “Bakanlar Kurulu kararı açıklandı: Devalüasyon” manşetini de ekrana yansıtan Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“‘Bakanlar Kurulu’ diyor. Adı değişti, kabine oldu. Kabine, cumhurbaşkanını sağında solunda talimatını yerine getiren emir erleri demek. Kabine kelimesi yerine kabile kelimesi daha doğru. Merkez Bankası’nın alacağı kararı ilgili bakanı abisi açıklıyor. Bunlar kabilelerde olan şeyler. Reis dedikleri de şu anda maalesef kabile devletinin reisi.

“Asgari ücreti kendi açıkladığına pişman olacak”

Yeni asgari ücret açıkladılar. Yüzde 50 zam verecek ya, toplantıyı Külliye’de yapıp bizzat açıklıyor. Birkaç ay sonra ‘Keşke bunu açıklamasaydım, nereden açıkladık’ diyecek. Çünkü biz o ‘4250 lira yaptık’ videosunu göstereceğiz. Bir de o günden sonra enflasyon nasıl seyretmiş, kur nereden nereye gelmiş, onu da göstereceğiz. Pişman olacak bunu kendi açıkladığına.

Faizi Merkez Bankası düşürmüyor. Erdoğan talimat veriyor, Merkez Bankası harfiyen uyguluyor. Devlet kadroları Erdoğan’ın oyuncağı oldu. Gençlerin oynadığı Sims isimli bir oyun var. Oyun şöyle; kurgusal bir mahallede sanal insanları yönetiyorsunuz. Oradaki karakterlerin tüm aktivitelerine karar veriyorsunuz. Kariyerlerinden kıyafetlerine kadar hepsini tanımlıyorsunuz. Bilgisayar tuşunda hepsi. İşte Erdoğan koskoca Türkiye’yi Sims oyunu sanıyor.

Merkez Bankası da çalışanları da Hazine de çalışanları da artık Erdoğan’ın oyun alanı. Tek imzayı atıyor, işi bitiriyor. Beğenmediği an hop gece yarısı kararnamesi, birini görevden alıyor, yerine başkasını koyuyor. Yenisini beğenmediyse bir kararname daha… Hep gece yarısı kararnamesi. Gündüz aydınlığında çıkmıyor. Eskiden muhtıra yönetimleri hep gece yarısı karar alırdı, aynı öyle. Bu otoriterlik hep gece yarısı işleyen bir şey demek ki.

“Kimse dünyada kriz var diye vatandaşı aldatmasın”

’Bütün dünyada kriz var’ diyorlar. Avrupa’da buna benzer bir kriz yaşayan ülke yok. G20 ülkeleri arasında buna benzer bir kriz yaşayan yok. Biz, Beştepe yapımı bir kriz yaşıyoruz. Ülkenin cumhurbaşkanın bizzat ateşe körükle gittiği bir krizi, bir yangını yaşıyoruz. Altında Erdoğan’ın imzasının olduğu bir kriz yaşıyoruz. Kimse ‘Dünyada kriz var’ diye vatandaşı aldatmasın. Yok böyle bir şey. Çok sevdikleri tanımla, bu krizin adı millî ve yerli kriz.

Merkez Bankası ha bire döviz satıyor. Kur etkilendi mi? Yok. Önce yangını körüklüyor, sonra sözüm ona söndürmek için müdahale ediyor. Yangını talimatla çıkaran Erdoğan, söndürmek için cayır cayır dövizleri harcayan Merkez Bankası. Döviz satışının piyasaya hiçbir faydası yok. Aynı kızgın tavaya su damlattığınızda buharlaşması gibi. Harcadığınız dövizle kalırsınız. Akıl dışı, saçma sapan müdahalelerde harcanan para yaklaşık 6 milyar doların üzerinde.

Türkiye çok önemli bir eşiğin önünde duruyor. DEVA Partisi Türkiye’deki değişimin ve atılımın öncüsü olacak. Bu toplum, çok büyük bir değişim gerçekleştirecek ve DEVA Partisi yeni düzenin asli bir aktörü olacak. Ülkemizi, barış, refah ve adalet limanına sağ salim yanaştıracağız. Ülkemizin tüm sorunlarını, meşru demokratik siyaset zemininde çözeceğiz.”

Paylaşın

Mustafa Yeneroğlu: Göçmenler Değil Kötü Yönetim Sorun

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Türkiye’de yaşayan geçici koruma altındaki göçmenlerin statülerinin uluslararası hukuka uygun şekilde netleştirilmesi gerektiğini belirtirken; tutarlı bir göç politikasının göçmenliği sorun olmaktan çıkaracağını söyledi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Uluslararası Göçmenler Günü vesilesiyle yazılı açıklama yaptı. Yeneroğlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı;

“Uluslararası Göç Örgütü (IOM) verilerine göre, bugün dünya genelindeki göçmen nüfusun 281 milyona yaklaştığı tahmin edilmektedir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre ise bu göçmen nüfusun 82,4 milyonu zulüm, çatışma, şiddet ve insan hakları ihlalleri nedeniyle zorla yerinden edilmiştir.

Pandemi şartlarının yarattığı kapanma durumu nedeniyle uluslararası koruma arayan çok sayıda insanın da ülkelerinde mahsur kaldığı bilinmektedir. Ülkemiz, çoğu Suriyeli olmak üzere 4 milyonun üzerinde sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır. Aynı şekilde Türkiye’de son yıllarda yaşanan gelişmeler ışığında hukuk, demokrasi ve adaletin gerilemesi; buna bağlı olarak da ekonomik buhranın ortaya çıkması pek çok vatandaşımızı göç etmeye zorlamıştır.

Dünya nüfusunun yüzde 3,6’sını göçmenler oluşturmaktadır. BMMYK verilerine göre, Türkiye dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Her ne kadar yerleşik toplumda, göçün özellikle ekonomik sorunların sebebi olduğuna yönelik inanç güçlü olsa da yapılan araştırmalar doğru yönetilen göçün pek çok alanda kazanıma dönebildiğini açıkça göstermiştir.

Bu nedenle öncelikle Türkiye’nin bir göç politikasının olması ve mevcut şartların da doğru yönetilmesi halinde, göç kaynaklı toplumsal sorunların hafifleyeceği ve dahası göçmenlerin bir sorun olarak görülmekten çıkması da pek ala mümkündür.”

“DEVA Partisi olarak çözüm önerilerimiz”

Yeneroğlu, Türkiye’nin rasyonel bir göç politikası oluşturabilmesi için yapılması gerekenleri sıraladı:

  • Öncelikle Türkiye’de yaşayan geçici koruma altındaki göçmenlerin statülerinin uluslararası hukuka uygun şekilde netleştirilmesi gerekmektedir.
  • Bazı şehirlerde mülteci nüfusun fazlaca arttığı göz önüne alınarak bu noktada yerel yönetimler güçlendirilmeli ve merkezi idareden gereken kaynağın şehirlerin mülteci sayısının artan oranlarına paralel olarak bütçeden aktarılması sağlanmalıdır.
  • Türkiye’nin gerçekçi ve tutarlı bir dış politikasının olması da ülkenin göç politikası için öncelikli faktörlerden biridir. Aynı şekilde göçmenlerin barınma, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarının sorunsuzca ve belli bir program dahilinde giderilmesi, sosyal uyum için büyük önem arz etmektedir.

Yeneroğlu, “Bugün dünyanın pek çok yerinde büyük acılar çekerek zorla yerinden edilen insanların sorunlarına ilişkin farkındalığın artmasını diler, ülkemizdeki ve dünyadaki tüm göçmenlerin daha iyi şartlarda yaşamlarını sürdürebilmeleri temennisiyle Uluslararası Göçmenler Günü’nü kutlarım.” diye ekledi.

Paylaşın

Emekçiler Meydanlara İndi

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), “Geçinemiyoruz” mitinglerinin ilkini İzmir Gündoğdu ve Diyarbakır’ın İstasyon Meydanı’nda düzenledi. KESK’in organize ettiği “Geçinemiyoruz” mitingleri yarın İstanbul ve Ankara’da devam edecek.

Haber Merkezi / İzmir Gündoğdu Meydanı’nda toplanan binlerce memur ve işçi sloganlar atarak AK Parti hükümetine tepki gösterdi. Balıkesir, Aydın, Muğla ve Manisa gibi çevre illerden de yoğun katılımın olduğu mitinge CHP, HDP, Sol Parti ve Emek Partisi’nin temsilcilerinin yanı sıra sendikalar ile sivil toplum kuruluşları da destek verdi. Mitingde konuşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, “Artık bıçak kemiğe dayandı. Dayanacak gücümüz kalmadı. Sırtını sermayeye yaslayan emeğe ve emekçilere düşman bu düzen böyle gitmez” dedi.

Bozgeyik,  “AKP, MHP iktidar bloğunun milletvekilleri tarafından kabul edilen bütçede emekçiler, işçiler, gençler yok. Sermayeden yana oluşturulan bütçe nedeniyle geçinememe, barınamama, kiramızı ödeyememe sorunu ile karşı karşıyayız.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Diyarbakır’ın İstasyon Meydanı’nda gerçekleştirilen mitingde ilk konuşmayı yapan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, bu meydanlara daha güçlü bağırmaya geldiklerini söyledi. İktidarın, baskı, yasak ve yeni cezaevleri açma tehditleriyle korkutmaya, kendilerini sokaktan çekmeye çalıştığını ifade eden Yeşil, “Biz her gün biraz daha yoksullaşırken, borçlarımızı kapatmak için biraz daha borçlanırken bazıları servetlerine servet katıyor. Biz buraya yılmadan korkmadan ‘hükümet istifa’ demeye geldik” dedi.

Mitingde konuşan KESK Dönem Eş Sözcüsü Nasır Demirkıran da, geçtiğimiz günlerde Eğitim Sen üyelerinin ihraç edilmesine tepki gösterdi. Ülkede ekonominin yanı sıra hukuk ve adalet krizlerinin olduğunu söyleyen Demirkıran, iktidarın tüm bu krizler karşısında özellikle salgın sürecinde algıyla ‘bir şeyler yapıyormuş’ gibi davrandığını ifade etti.

Sık sık hükümete karşı sloganların atıldığı mitinglerde ana gündem ekonomik gelişmeler ve artan hayat pahalılığıydı. Mitinglere katılan herkes, hükümetin çalışanları enflasyona ezdirdiğini ve kısa vadeli politikalarla günü kurtarmaya çalıştığını ifade etti.

Mitinglerde Türkiye Tabipler Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) adına da konuşmalar yapıldı. KESK’in organize ettiği “Geçinemiyoruz” mitingleri yarın da İstanbul ve Ankara’da devam edecek.

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Koca’dan ‘Hatırlatma Dozu’ Uyarısı

Kovid 19’da son 24 saatte 17 bin 644 yeni vaka tespit edilirken, 191 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Birlikte aşı ile korunup tedbirlere uyarak kayıplarımızı azaltacağız. Yok saymakla virüs yok olmuyor ama tedbir ve aşı ile yok olacak” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 342 bin 183 test yapılırken, 17 bin 644 yeni vaka tespit edildi. 191 kişi hayatını kaybederken, 25 bin 568 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan ‘hatırlatma dozu’ uyarısı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Salgının ülkemizdeki seyrini bizler belirleyeceğiz. Birlikte aşı ile korunup tedbirlere uyarak kayıplarımızı azaltacağız. Yok saymakla virüs yok olmuyor ama tedbir ve aşı ile yok olacak. Hatırlatma dozunu ihmal etmeyin.

18 yaş üstü nüfusta ikinci doz aşı uygulananların oranı yüzde 82.39, birinci doz aşı yapılanların oranı yüzde 91.27 olarak kayıtlara geçti. Türkiye’de bugüne kadar uygulanan aşı miktarı, 123 milyon 625 bin 349 doza yükseldi.

18 yaş üstünde en az iki doz aşı yaptıranların oranının en yüksek olduğu 10 il Ordu, Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak, Bartın oldu.

En az iki doz aşı uygulananların oranının en düşük olduğu iller ise Şanlıurfa, Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ olarak sıralandı.

Paylaşın

TÜSİAD: İktisat Bilimi Kurallarına Hızla Dönülmeli

Türkiye ekonomisinin gidişatına dair bir açıklama yayınlayan TÜSİAD, ekonomi alanındaki yetkili kişi ve kurumlara, “Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” çağrısı yaparak, “Son dönemde yaşadığımız istikrarsızlıklar sonucunda, denenmekte olan ekonomi programıyla amaçlanan sonuçlara erişilemeyeceği netleşmiştir” dedi.

Haber Merkezi / Açıklamasında, izlenen ekonomi politikasının yalnızca iş dünyası için değil, tüm vatandaşlar için yeni ekonomik sorunlar yarattığını vurgulayan TÜSİAD, bu politikanın uzun dönemde çok daha büyük yapısal problemlere yol açma riskini artırdığını ve en fazla faydalanması beklenen ihracatçıların dahi bu ortamdan zarar gördüğünü belirtti.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Türkiye ekonomisinin gidişatına dair bir açıklama yayınladı. TÜSİAD’dan yapılan açıklama şu şekilde;

“Son dönemde yaşadığımız istikrarsızlıklar sonucunda, denenmekte olan ekonomi programıyla amaçlanan sonuçlara erişilemeyeceği netleşmiştir.

TÜSİAD olarak, bu iktisadi çerçeve çizilmeden evvel de, süreç devam ederken de, erken faiz indirimi ile oluşan politikaların istikrarsızlık yaratacağına dair görüşlerimizi hem kamu kurumları hem de kamuoyuyla pek çok kez paylaştık. Bu sürecin TL’de şiddetli değer kaybı, enflasyonda hızlanma, yatırımları, büyümeyi, istihdamı baskılama ve en önemlisi ülke olarak fakirleşmemizle sonuçlanma riskini vurgulamıştık.

Nitekim, yeni iktisadi tercihler kapsamında atılan adımların ardından güvensizlik ve istikrarsızlık ortamı oluşmuştur. Özellikle yurt içinde dövize olan talebin şiddetli ölçüde yükseldiğini, bunun da var olan tüm ekonomik dengeleri bozduğunu görmekteyiz.

İzlenen ekonomi politikası yalnızca iş dünyası için değil, tüm vatandaşlarımız için yeni ekonomik sorunlar yaratmaktadır. Uzun dönemde de çok daha büyük yapısal problemlere yol açma riski artmıştır. En fazla faydalanması beklenen ihracatçılarımız dahi bu ortamdan zarar görmektedir.

Tüm bunların sonucunda, son dönemde ekonomide oluşan hasarın tespitini yapıp öncelikle serbest piyasa işleyişi çerçevesinde, tüm paydaşların desteğinin alındığı, genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmesinin gereği açıktır.

Ülkemizde “kurumsuzlaşma” sorununa daha önce de işaret etmiş, kalkınmamız için gerekli yaklaşımı “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” adlı çalışmamız ile kamuoyuyla paylaşmıştık. Ülke ekonomimize fayda sağlayacak, öngörülebilirliğin, yatırım ortamının ve kalkınmanın önünü açacak kural bazlı politikaları hayata geçirmeliyiz. Kurumların ve kuralların kapsayıcı ve etkin şekilde güçlendirilmesi başta olmak üzere atılacak adımlar ülkemizde güven ortamının oluşması için elzemdir.

TÜSİAD olarak bu istikamette atılacak doğru adımlara katkı vermeye hazırız.”

Paylaşın

Türkiye, Dünyada En Fazla Göç Alan 12’inci Ülke

Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) raporuna göre Türkiye dünyada en fazla göç alan 20 ülke arasında 12’inci sırada. Rapora göre, Türkiye’de 6 milyon 5 bin göçmen var ve bu sayı nüfusun yüzde 7.2’sini oluşturuyor.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2020’de rekor sayıda kişinin şiddet ve çatışma nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldığını açıkladı. Örgüt hazırladığı Dünya Göç Raporu’na göre, geçtiğimiz yıl 26 milyon yeni mültecinin kaydı yapıldı. 55 milyon kişi ülkeleri içinde yer değiştirmek zorunda kaldı. Birçok kişi de doğal afetler nedeniyle evlerini terk etti.

Dünya Göç Raporu’nda; Kovid 19 seyahat kısıtlamaları, afetler, çatışmalar ve şiddet nedeniyle, ülkeleri içinde yerlerinden edilen kişilerin sayısının arttığı bildirildi.

IOM Genel Direktörü Antonio Vitorino, “İnsanlık tarihinde daha önce görülmemiş bir paradoksa tanık oluyoruz” dedi. Vitorino, “Milyarlarca kişi Covid-19 nedeniyle olduğu yerde kalmaya zorlanırken, on milyonlarca kişi kendi ülkeleri içinde yerinden edildi.”

Rapordan diğer bazı satır başları şöyle:

  • 2020 yılında uluslararası göçmenlerin sayısı seyahat kısıtlamaları nedeniyle 2 milyon indi.
  • Doğduğu ülke dışında yaşayanından sayısı 281 milyona ulaştı. Bu sayı 2019’da 272 milyon, 1990’da ise 128 milyondu.
  • Doğu Afrika ülkeleri Somali, Etiyopya ve Güney Sudan, yerlerinden edilenlerin sayısının en fazla olduğu ülkeler olarak kayıtlara geçti. Üçüncü sıradaki Etiyopya’da 1,7 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı.
  • Güney Sudan geçtiğimiz yıl ülkeden kaçmak zorunda kalan 2 milyon kişiyle, Afrika’da en fazla mülteci veren ülke oldu.
  • Geçtiğimiz yıl en fazla göç alan kıtalar, tüm göçmenlerin yüzde 61’ine ev sahipliği yapmaya başlayan Avrupa (87 milyon) ve Asya (86 milyon) oldu.

Türkiye’nin göç ve iltica karnesi

Rapora göre Türkiye dünyada en fazla göç alan 20 ülke arasında 12’inci sırada. Uluslararası Göç Örgütü’ne göre Türkiye’de 6 milyon 5 bin göçmen var ve bu sayı nüfusun yüzde 7.2’sini oluşturuyor.

Dünyanın en büyük ikinci göç koridoru ise Suriye’den savaş ve çatışma nedeniyla yerlerinden edilip Türkiye’ye yönelen insanların oluşturduğu rota. Uluslararası Göç Örgütü, bu koridorun 2020’de yaklaşık 4 milyon Suriyeli tarafından kullanıldığını açıkladı.

Suriye dünyada en fazla göç veren ülkeler arasında 5’inci sırada.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu Seçim Çağrısını Yineledi

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Daha güzel bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Daha huzurlu bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Bunun yapılması lazım ve önünün açılması lazım. Bunun yolu demokrasidir. Baskıyla, terörle Türkiye’nin önünü kesmek, demokrasinin önünü kesmek doğru değildir. En büyük arzumuz budur. Bir an önce seçim, bir an önce seçim ve sandığın da milletin önüne getirilmesi lazım.” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, “Yapılması gereken; eğer gerçekten ülkeyi yönetenler ülkeyi seviyorlarsa, insanlara saygı duyuyorlarsa, ticaret erbabına, sanayiciye saygı duyuyorlarsa, çiftçiye, esnafa saygı duyuyorlarsa, kısacası 84 milyona saygı duyuyorlarsa bir an önce seçim sandığını milletin önüne getirsinler. Emin olun sandık geldiği andan itibaren döviz de düşer. Bunu bilmelerini isterim” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri Ticaret Odası ile Kayseri Sanayi Odası ziyaretlerinin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

Kayseri’de aslında güzel bir atmosfer, kar yağışı var. Umarım biraz daha devam eder. Çünkü toprağın beslenmeye ihtiyacı var.

Ekonomideki gelişmeleri; hem Ticaret Odasıyla hem Sanayi Odasıyla, yetkilileriyle görüştük. Dün de TÜSİAD’ın Sayın Başkanı’nı aramıştım. Ekonomik gidiş pek parlak değil. Ciddi bir sorun var. Döviz, kontrol edilemiyor, dolar kontrol edilemiyor. Hükümet, büyük bir kayıtsızlık içinde. Türkiye’nin yönetilmediğini ve savrulduğunu görüyoruz. Dün gelişen olaylar, toplumdaki kaygıyı had safhasına çıkardı.

Yapılması gereken; eğer gerçekten ülkeyi yönetenler ülkeyi seviyorlarsa, insanlara saygı duyuyorlarsa, ticaret erbabına, sanayiciye saygı duyuyorlarsa, çiftçiye, esnafa saygı duyuyorlarsa, kısacası 84 milyona saygı duyuyorlarsa bir an önce seçim sandığını milletin önüne getirsinler. Emin olun sandık geldiği andan itibaren döviz de düşer. Bunu bilmelerini isterim.

“Bir an önce seçim, bir an önce seçim ve sandığın da milletin önüne getirilmesi lazım”

Türkiye’nin daha büyük sıkıntılara girmeye zamanı da yoktur, tahammülü de yoktur. Doğru değildir. İşsizliğin geldiği noktaya bakın. Dolayısıyla bu atmosfer, Türkiye’yi daha kötüye götürür. Daha kırılgan bir ekonomi istemiyoruz. Daha güçlü bir Türkiye istiyoruz. Daha güçlü bir Türkiye’nin yolu da milletin iradesine başvurmaktır. Milletten hiç kimse korkmasın. Millet bizim milletimiz. Onun sağduyusuna da güvensin. Sağduyulu gidecektir vatandaşımız oyunu kullanacaktır. Kendileri eğer çok güzel şeyler yaptıklarına inanıyorlarsa -ki öyle söylüyorlar- o zaman neden korkuyorlar, neden çekiniyorlar? Sandığı getirsinler, beş yıl daha yetki alsınlar. Ülkeyi yönetsinler. Eğer vatandaş güvenmiyorsa, zaten değiştirecektir.

Daha güzel bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Daha huzurlu bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Bunun yapılması lazım ve önünün açılması lazım. Bunun yolu demokrasidir. Baskıyla, terörle Türkiye’nin önünü kesmek, demokrasinin önünü kesmek doğru değildir. En büyük arzumuz budur. Bir an önce seçim, bir an önce seçim ve sandığın da milletin önüne getirilmesi lazım.

Paylaşın

Sahte İçkiden Ölenlerin Sayısı 50’ye Yaklaştı

Metil alkol zehirlenmesi nedeniyle yaşanan ölümlere ilişkin haberler gelmeye devam ediyor. 13 şehirde sahte içkiden ölenlerin sayısının 50’ye ulaştığı bildiriyor.

Metil alkol zehirlenmesine bağlı şikayetleri olan kişilerde; baş ağrısı, baş dönmesi, ajitasyon, kısmi ya da tam görme kaybı yaşanabileceği belirtiliyor. Daha ağır zehirlenmelerde koma hali ve ölüm yaşanabiliyor.

Halk sağlığı uzmanları, ağız yolu ile metil alkole maruz kalındığı anlaşıldığı anda kişinin kusturulmadan hastaneye götürülmesi gerektiğini belirtiyor.

Yüksek Kimya Mühendisi Serkan Küçük, BBC Türkçe’ye geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamada, zehirlenmelerin ve ölümlerin dışarıdan alınan hazır alkolden ve bandrolsüz kaçak içkilerden kaynaklandığını savunmuştu.

Vergilerle birlikte sahte içki tüketimi de artıyor

Serkan Küçük, ölümlerin metil alkolden kaynaklandığını söyleyerek, “Etil alkolden kaynaklanan zehirlenmeler ancak doz aşımı gerçekleşirse meydana gelebilir” diyor.

Yılbaşına doğru birçok ilde, sahte içki yapıldığı belirlenen imalathanelere operasyon yapılıyor. İstanbul Valiliği, 16 Kasım-16 Aralık tarihleri arasında, kentteki kontrol ve denetim faaliyetlerinde 14 kişinin tutuklandığını duyurdu.

Uzmanlar, alkollü içkiler üzerindeki vergilendirmeden dolayı sahte içki tüketimine yönelmenin arttığını belirtiyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Filipinler’i Rai Tayfunu Vurdu: En Az 20 Ölü

Filipinler’in orta kesimini vuran Rai Tayfunu nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının en az 21 olduğu açıklandı. 18.000’den fazla personelin afetten etkilenen bölgelerde kurtarma çalışmalarına katılacağı açıklandı.

Haber Merkezi / Ülkenin turistik adası Siargao’ya perşembe günü ulaşan Rai Tayfunu, saatte 195 kilometre rüzgar hızıyla evlerinin çatılarını uçurdu.

Beraberinde şiddetli yağmurda taşıyan Rai Tayfunu, etkili olduğu ülkenin orta kesimlerinde birçok bölgede elektrik kesintisi ve ciddi yıkıma sebep oldu.

Şiddetli yağış ve rüzgar nedeniyle can kayıpları sürekli artıyor. Önce 18 olarak duyurulan ölü sayısının en 21’e yükseldiği belirtildi. Yaralı sayısı hakkında açıklama yapılmadı.

Ülkenin güneydoğusundaki Dinagat Adaları’nın Valisi Arlene Bag-ao, 180 bin kişinin yaşadığı Ada’nın “yerle bir olduğunu” söyledi. Valisi Kaka Bag-ao yaptığı açıklamada, “Evlerimizi kaybettik, yiyecek ve su sıkıntısı yaşıyoruz” dedi.

Ulusal afet ajansının sözcüsü Mark Timbal, AFP haber ajansına verdiği demeçte, 18.000’den fazla personelin afetten etkilenen bölgelerdeki kurtarma çalışmalarına katılacağını söyledi.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Karlo Nograles daha önce 332.000’den fazla insanın yüksek riskli köylerden tahliye edildiğini ve bunların yaklaşık 15.000’inin tahliye merkezlerine sığındığını açıklamıştı.

Tayfunun yol açtığı şiddetli yağış ve rüzgar, birçok köyde ağaçların devrilmesine ve su baskınlarına neden olmuştu. Yetkililer, tayfun bölgeyi vurmadan önce 300 binden fazla kişinin tahliye edilerek güvenli bölgelere kaçtığını aktarmıştı.

Paylaşın