DSÖ: Pandeminin 2022’de Bitmesi İçin Bütün Dünya Birlikte Hareket Etmeli

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, dünya ülkelerine Covid-19 salgınını bitirmek adına gerekli kararları almak için birlikte hareket etmeleri çağrısında bulundu.

Cenevde’de gazetecilerle konuşan DSÖ Genel Direktörü, “2022 bizim pandemiyi bitirme yılımız olmalı.” dedi.

Yıl sonu yaklaşırken, aile ve arkadaşlar arası toplu kutlamaların da gündeme geldiğini hatırlatan Ghebreyesus, “Hepimiz arkadaşlarımızla, ailemizle birlikte zaman geçirmek istiyoruz, hepimiz tekrar normale dönmek istiyoruz. Ama normal hayata dönmek için önce kendimizi korumalıyız.” dedi.

Bütün dünyada Covid-19 vakalarının giderek artmasına dikkat çeken Ghebreyesus, “Şimdi kutlayıp uzülmektense, daha sonra kutlamamız daha iyi, hepimiz şu anda bu pandemiyi nasıl bitereceğimize odaklanmamız gerekiyor.” ifadesini kullandı.

DSÖ Genel Direktörü, aşı dağılımı adaletsizliğine de son verilmesi yolundaki çağrısını yineledi.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Fenerbahçe’de Pereira’nın Sözleşmesi Karşılıklı Anlaşma İle Feshedildi

Fenerbahçe’de Teknik Direktörü Vitor Pereira ile sözleşme karşılıklı anlaşma ile feshedildi. Gelişmeyi Fenerbahçe Spor Kulübü, sosyal medya hesabından duyurdu. 2 Temmuz’da göreve başlayan Pereira’nın ikinci Fenerbahçe macerası 25 maç sürmüş oldu.

Portekiz teknik adam daha önce de Haziran 2015 – Ağustos 2016 arasında Sarı Lacivertlilerin başında bulunmuştu. O dönemde maç başına 2,07 puan almayı başaran Pereira, ikinci döneminde ise 1,60 puanda kaldı. Fenerbahçe 28 puanla ligde 5. sırada yer alıyor, Avrupa kupalarında ise Konferans Ligi’nde yoluna devam ediyor.

Fenerbahçe’den yapılan açıklama şöyle;

Futbol A Takım Teknik Direktörümüz Vitor Pereira ile sözleşmesinin sonlandırılması konusunda anlaşma sağlanmış ve yollarımız ayrılmıştır. Kendisine bugüne kadar gösterdiği çaba ve çalışmalarından dolayı teşekkür eder, gelecek kariyerinde başarılar dileriz.

Paylaşın

Babacan: Yaşananların Tek Sorumlusu Erdoğan Ve Ortaklarıdır

Partisinin Sultanbeyli ilçe kongresinde konuşan DEVA Partisi Lideri Babacan, “Bu yaşananların bir tek sorumlusu var. Kafasına esince Merkez Bankası başkanını görevden alan, ekonomi bakanını görevden affeden, bağımsız olması gereken kurumlara açıkça talimat veren, dış ilişkilerde itibarımızı yerle bir eden Erdoğan ve onun ortaklarıdır.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Babacan, konuşmasının devamında, “Vatandaş ‘Geçinemiyorum, yetiştiremiyorum’ diyor. ‘Emekli maaşım ayın ilk 10-15 gününde bitiyor, kalan günlerde ben aç kalıyorum’ diyor. Bunlar ne diyor? ‘En azından vatanı satmıyoruz, dış güçlere boyun eğmiyoruz, terörist değiliz’ diyorlar. Halk sana ‘Sen terörist misin? Vatanı satıyor musun?’ diye sormuyor ki. ‘Ben ekmek parasına muhtaç kaldım’ diyor. Sen bunun cevabını ver.” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Sultanbeyli ilçe kongresinde konuştu. Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Açlığa, yokluğa karşı ‘Bu istiklal savaşıdır, nastır’ diyerek bu milletin tertemiz duygularını istismar edenlere soruyorum: Yerini hatırlıyorsanız elinizi vicdanınıza koyun. Ülkemizde yaşanan sorunların kaynağı dışarıda değil. Devletin boşalan kasalarının, vatandaşın boşalan ceplerinin sebebi dış mihraklar falan değil. Bu yaşananların bir tek sorumlusu var. Kafasına esince Merkez Bankası başkanını görevden alan, ekonomi bakanını görevden affeden, bağımsız olması gereken kurumlara açıkça talimat veren, dış ilişkilerde itibarımızı yerle bir eden Erdoğan ve onun ortaklarıdır.

Vatandaş ‘Geçinemiyorum, yetiştiremiyorum’ diyor. ‘Emekli maaşım ayın ilk 10-15 gününde bitiyor, kalan günlerde ben aç kalıyorum’ diyor. Bunlar ne diyor? ‘En azından vatanı satmıyoruz, dış güçlere boyun eğmiyoruz, terörist değiliz’ diyorlar. Halk sana ‘Sen terörist misin? Vatanı satıyor musun?’ diye sormuyor ki. ‘Ben ekmek parasına muhtaç kaldım’ diyor. Sen bunun cevabını ver.

“Hiç kimsenin vatanını sattığı falan yok”

Geçim sıkıntısıyla beli bükülen anne babalar da sadece onları haber yaptığı için tutuklanan gazeteciler de yarınlarına endişeyle bakan gençler de terörist falan değil. Hiç kimsenin vatanını sattığı falan yok. Bu ülkenin vatandaşları bu ülkeyi çok seviyorlar. Ama siz artık bunu görmüyorsunuz. Sürekli düşman arıyorsunuz. Vatandaşlarımız bu ülkeyi öyle çok seviyorlar ki yarınlarını burada kurmak, çocukların düğünlerini burada düzenlemek, torunlarını burada kucaklarına almak istiyorlar.

Hazinenin borçlanma faizini tam 7 puan arttırdınız. Hazine’nin borçlanma faizi eylül ayında yüzde 17’ydi. Şu anda yüzde 24’e dayandı. Kur ve enflasyon artınca Hazine daha pahalı borçlanır. Bunun çaresi yok. Haydi, talimatla Hazine’nin faizlerini düşürsün, görelim. Talimat Merkez Bankası’na işliyor da, nas Merkez Bankası faizleriyle ilgili de, Hazine faizleriyle ilgili nas yok muymuş? Mesele faizi düşürmekse, bizim zamanında yaptığımız gibi topyekûn düşüreceksiniz. Hem Merkez Bankası faizi hem Hazine faizi hem piyasa faizi, hepsi tek haneye düştü.

“Kimse memlekete sizin yaptığınızdan daha büyük zararı veremedi”

Halkın yaşadığı acılara, dertlere çözüm üretemeyince, hemen konuyu ülkenin bekasına bağlayıveriyorlar. Malzeme hazır, ‘beka meselesi’, ‘vatan meselesi’. Kardeşim, kimse memlekete şu anda sizin yaptığınızdan daha büyük bir zararı veremedi. Bu ülke e-muhtırayı, 17-25 Aralık’ı, parti kapatma davasını, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünü yaşadı. Bunların hiçbirisinde ekonomimiz bu kadar zarar görmemişti. Hiçbirisinde kur bu kadar artmadı. Hiçbirisinde Hazine’nin borçlanma faizleri bu kadar artmadı.

Sayın Erdoğan, aklı evvel danışmanlarınız ve saçma teorileriniz işe yaramıyor. Kulak tıkadığınız halkınız size arkasını dönüyor. Her geçen gün Türkiye’nin başarılarının üstüne bir toprak daha atıyorsunuz. Ülkenin başarılarını yerin dibine gömdünüz. Umutlarını tükettiğiniz, yarınlarını harcadığınız, birikimlerini sıfırladığınız bu ülkenin haysiyetli insanlarının yüzüne bakmaya artık cesaretiniz yok. Bu hikâyenin sonu geldi. Bu şarkının nakaratı bitti. İnşallah noktayı da DEVA Partisi koyacak. Hep birlikte, gür ve çok sesli bir şekilde söyleyeceğimiz yeni şarkıları artık DEVA Partisi yazacak. Sayılı gün çabuk geçer. Müsait bir yerde inecekler.”

Paylaşın

Reuters: Erdoğan, AK Parti Seçmeninin Desteğini Kaybediyor

Reuters yayınladığı analiz-haberde, “uzun yıllar boyu AK Parti’ye oy vermiş seçmenlerin bile artık Erdoğan’ı desteklemeyebileceğini” yazdı. Haberde, “Erdoğan’ın cazibesi uzun süredir laik seçkinler tarafından görmezden gelindiklerini hisseden milyonlarca muhafazakar dindarın bir ekonomik büyüme ile büyülenmesine ve muhafazakar değerler temelinde hareket eden birinin onlara zafer yaşatmasına dayanıyordu.” deniliyor.

‘AK Parti’nin kalesi’ olarak bilinen Konya’da Erdoğan, 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde oylarının yüzde 75’ini almıştı. Analizde, şimdi ‘bu hakimiyetin benzeri görülmemiş bir dizi sıkıntı nedeniyle kaybedilmek üzere olduğu’ aktarılıyor.

Sanayi işçileri, çiftçiler ve öğrenciler de dahil olmak üzere Reuters’a konuşan diğer Konyalıların, artan fiyatlar ve işsizlik nedeniyle “feryat ettiği” belirtiliyor. Birçoğunun seçimlerde Erdoğan’a bağlı kalacaklarını söylese de ulusal anketlerle yaşanan hayal kırıklığının artık gözle görülür bir düzeyde olduğuna dikkat çekiliyor.

Reuters’a konuşan İstanbul merkezli Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi Direktörü Sinan Ülgen, “Geçmişte AK Parti’ye hiç bu kadar düşük destek görmemiştik. 2023’te siyasi değişim olacağına dair artan bir algı var” diyor.

Değişim nasıl oldu?

Haberde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “2003’ten beri Türkiye’yi önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak yönettiği, üç yıl önce de merkezi bir sistemi güçlendirecek adımlar attığı ve yeni bir yürütme sistemi altında daha geniş yetkiler üstlendiği ” ifade ediliyor.

Analize göre “bu sistem ile güç, kurumlardan ve bakanlıklardan alınıp Ankara’da devamlı genişleyen cumhurbaşkanlığı sarayına çekildi.”

Erdoğan, 2019’dan bu yana üç merkez bankası başkanını görevden aldı. Merkez bankası faiz oranlarını enflasyonun çok altında düşürme çağrısına “boyun eğmeye” zorlandı. Bu durum 2021’de Türk Lirası’nda yüzde 56’lık bir düşüşü tetikledi ve yaşam maliyetlerini arttırdı.

Reuters’a göre “Erdoğan’ın savunmuş ve hayata geçirmiş olduğu başkanlık modeli nedeniyle şimdi işi daha zor çünkü sandıkta oyların salt çoğunluğunu gerekiyor.” Ülgen, “Bu, siyasi popülaritesinin azaldığı bir zamanda riski artıran bir ‘kazanan her şeyi alır’ sistemi” diye ekliyor.

Hali hazırda ittifak kurulmak zorunda olunan mevcut ve olası küçük ölçekli partilerin isteklerine olumlu yaklaşmak mecburiyeti de artarak devam edebilir. Haber-analizin devamı şu şekilde:

“Sonbaharı yaşayan bir Sultan”

“Erdoğan ilk kez bir seçimde AK Parti kurucu üyeleri tarafından kurulan iki ayrılıkçı partiyle de karşı karşıya gelecek. Biri eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun liderliğini yaptığı Gelecek Partisi, diğeri ise Erdoğan’ın eski müttefiki Ali Babacan tarafından yönetilen DEVA Partisi. Her ikisi de büyüsü bozulmuş AK Parti seçmenlerine, muhafazakar değerlerinden vazgeçmeden Erdoğan’ı reddetme şansı sunuyor. Yeni partilere verilen ulusal destek hala tek haneli seviyelerde oldukça düşük düzeyde gözükse de bu ufak kopuşlar bile Erdoğan’a her şeyi kaybettirecek kadar zarar verebilir. 67 yaşındaki Erdoğan’ın sağlığına ilişkin belirtiler ve söylentiler de benzer şekilde durumu onun içi zorlaştırıyor. Ateşli bir hatip olarak bilinen Erdoğan, geçtiğimiz yıl içinde bazen yorgun ve solgun göründü bazen kamera karşısında yürüme şekli veya uyuklaması ile tabanında endişe yarattı. Ancak yetkililer bu tür olumsuz sağlık iddialarını tamamen reddediyor.”

Gelecek Partisi Konya yerel başkanı Hasan Ekici, “Seçmenler bir seçim yapmak zorunda kalırlarsa ve sağ eğilimlilerse kendilerine daha yakın başka bir sağ parti bulurlar” diyor.

The Washington Institute for Near Türkiye Araştırma Programı Direktörü Soner Çağaptay, “Türkiye’nin Erdoğan yönetiminde ilk ekonomik krizini yaşadığı 2018’den bu yana yaşanan gelişmelerin tamamı onun artık sonbaharını yaşayan bir Sultan olduğunu gösteriyor.” ifadesini kullanıyor.

“Genç nesiller ondan başka lider bilmedi”

“Nüfusun yarısının 31 yaşında veya daha genç olduğu bir ülkede, pek çoğu hayatlarında başka bir lider tanımadı. Erdoğan, gençlerin kendi yönetimi sırasında ülkenin kaydettiği ilerlemeyi takdir etmesi gerektiğini söylüyor ancak gençlerin çoğunu ikna edebilmiş değil. Bununla birlikte, Erdoğan’ın partisi hala diğerlerinden daha fazla desteğe sahip ve ağırlıklı olarak destekçilerinin sahip ve bunda kendi yandaşlarının sahip olduğu medyanın ciddi bir rolü ve etkisi var. Erdoğan yönetimi altında ülke bir inşaat patlamasına ve iyileştirilmiş sağlık hizmetlerine tanıklık etti. Dindarlar, başörtüsü kısıtlamalarından kurtuldu. Muhaliflerinin gevşek ittifakı ise hala üzerinde anlaşmaya varılmış bir ortak politika platformundan yoksun ve üstelik hala ortaya bir başkan adayı çıkarılmış değil. Ancak Erdoğan’ın geleceğine ilişkin artan belirsizliğin sonuçları; Erdoğan’ın Türkiye’nin bazı müttefikleri ve rakipleriyle gergin ilişkilerini onarmak için geçici çabalar göstermesiyle daha geniş bir çevrede yakı buluyor.”

Emekli bir büyükelçi olan Ünal Çevikoz ise Mısır ve İsrail gibi Erdoğan’la uzun süredir araları bozuk olan ülkelerin onunla barışmak için acele etmediklerini belirtiyor ve “İnsanlar artık değişim rüzgarının estiğini hissediyor ve içerde dışarda herkes hükümette yaşanacak değişikliği bekliyor” diyor.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

1 Liranın Maliyeti 1 Lira 61 Kuruş Oldu

Türk Lirası’nın tarihindeki en düşük değerleri görmesiyle birlikte pek çok sektörde olduğu gibi para üretiminde de maliyetler yükseldi. Özellikle madeni paraların, içerisindeki bakır, nikel ve çinko metalleri nedeniyle ederi arttı.

DW Türkçe’den Batu Bozkürk’ün haberine göre; Türkiye’de toplam altı madeni para bulunuyor. Bunlar 1 kuruş, 5 kuruş, 10 kuruş, 25 kuruş, 50 kuruş ve 1 lira. CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın yaptığı son çalışmaya göre bunların her birinin madeni değeri, para değerini aştı.

Geçen ay yaptığı çalışmada 50 kuruşun maliyetinin 83 kuruşa çıktığını duyuran Özkan Yalım, bugünkü çalışmasında, 50 kuruşun artık 1 lira 34 kuruşa üretildiğini bildirdi. Çalışmada 1 liranın üretim maliyetinin de ilk kez kendi değerini aştığı vurgulandı. Yaklaşık 8 gram olan ve içerisinde yüzde 65 bakır, yüzde 18 nikel ve yüzde 17 çinko barındıran 1 lira, 1 lira 61 kuruşa üretilmeye başlandı. Bu maliyet geçen ay 99 kuruştu. 1 kuruşun maliyetinin 52 kuruş, 5 kuruşun maliyetinin 57 kuruş, 10 kuruşun maliyetinin 62 kuruş ve 25 kuruşun maliyetinin 79 kuruş olduğu da çalışmada yer aldı.

“Tabloyu içimiz acıyarak izliyoruz”

Metal fiyatlarını piyasadan topladığını ifade eden Yalım, devletin bu artışlar nedeniyle para basarken zarar ettiğini söyledi. Ardından iktidarı şu sözlerle eleştirdi:

“İçler açısı tabloyu maalesef içimiz acıyarak seyrediyoruz. Bunun sorumlusu sadece ve sadece tek adam Erdoğan rejimidir. Faiz indirimini NAS’a bağlayanlar devlete geldiğinde tüm borçlara faiz almayı bilenlerdir”

İlk olarak 1 kuruş kendi değerini aşmıştı

Bu altı madeni para 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren kullanılıyor. Aradan geçen 12 yılda metallerin maliyetleri yükseldi. Öncelikle 1 kuruş, madeni değeri kendi değerini aştığı için hurdacılarca toplanarak piyasadan çekildi. Zaman içerisinde diğer paraların maliyeti de kendi değerini aştı. Bugünlerde hurdacıların bu madeni paraları da topladığı görüntülere yansıyor.

Paylaşın

Benzin, Motorin Ve LPG’ye Bir Zam Daha!

EPGİS, Motorine 55 kuruş, benzine 62 kuruş, LPG’ye 57 kuruş zam geldiğini duyurdu. EPGİS, konuya ilişkin yaptığı açıklamasında, zamların pompa satış fiyatlarına yansıyacağı bilgisini de verdi.

Haber Merkezi / Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası’ndan (EPGİS) yapılan açıklamaya göre, motorin fiyatına 55 kuruş, benzine 62 kuruş ve LPG’ye 57 kuruş artış geldi. Zamlar, pompa satış fiyatlarına yansıyacak.

Ankara’da ortalama 11,66 liradan satılan benzinin litre fiyatı 12,28 lira olacak. Benzinin litresi İstanbul’da 11,61 liradan 12,23 liraya, İzmir’de 11,68 liradan 12,30 liraya çıkacak.

Ankara’da ortalama 11,53 liradan satılan motorinin litre fiyatı 12,08 lira olacak. Motorinin litresi İstanbul’da 11,47 liradan 12,02 liraya, İzmir’de 11,55 liradan 12,10 liraya çıkacak.

LPG’nin litre fiyatı da Ankara’da ortalama 8,75 liradan 9,32 liraya, İstanbul’da ortalama 8,70 liradan 9,27 liraya ve İzmir’de 8,58 liradan 9,15 liraya yükselecek.

Fiyat artışı sonrası benzin ve motorin 12 liranın üzerine çıkacak, LPG’nin fiyatı ise 9 lirayı aşacak. Son olarak geçen cuma benzinin litresine 69 kuruş, motorinin litresine 1 lira 14 kuruş otogaza ise 70 kuruş zam gelmişti.

Paylaşın

Rai Tayfunu’nun Vurduğu Filipinler’de Ölü Sayısı 375’e Yükseldi

Rai Tayfunu vurduğu Filipinler’de  ölenlerin sayısı 375’e yükselirken, ölü sayısının artmasından korkuluyor. 2013 yılında meydana gelen ve “Haiyan Tayfunu” olarak da bilinen Yolanda, Filipinler’de 6 binden fazla kişinin ölümüne yol açmıştı.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; saatte 195 kilometre hızla eser rüzgar, ülkenin güneydoğu kesimindeki adalara ulaştığında yaklaşık 400 bin kişi canlarını kurtarmak için iç bölgelere doğru kaçtı. Polis yetkilileri en az 500 kişinin yaralandığını, 56 kişinin de bulunamadığını söylüyor.

Arama ve kurtarma ekipleri felaketin yaşandığı alanlarda “tam anlamıyla bir yıkım” yaşandığını aktarıyor. Fakat birçok bölge ile iletişim de kesilmiş olduğundan kayıpların boyutlarını tespit etmek çok zor. Yaygın toprak kaymaları ve sellerde çok sayıda insanın hayatını kaybetmiş olmasından korkuluyor.

BBC’ye konuşan Filipinler Kızılhacı Başkanı Richard Gordon, “Birçok bölgenin elektrik ve telefon hatları kesik, çok az suları var” dedi. Gordon, “Bazı bölgeler var ki, İkinci Dünya Savaşı sırasında bombalanan yerlerden daha kötü görünüyor” diye konuştu.

Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu uzun vadeli yardım çabalarını finanse edebilmek için 22 milyon dolarlık bir acil yardım çağrısı yaptı. Richard Gordon, “Kızılhaç acil yardım ekipleri sahil bölgelerinde büyük bir yıkım olduğunu aktarıyor. Evler, hastaneler, okullar ve kamu binaları yerle bir olmuş” dedi.

Arama kurtarma çalışmalarına destek vermek üzere en kötü etkilenen bölgelere binlerce asker, sahil koruma ve itfaiye personeli gönderildi. Ordu felaket bölgelerine ihtiyaç malzemesi sevk ediyor.

Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte de tayfunın etkisi altına aldığı bölgeleri havadan denetledi. Duterte’nin danışmanları sosyal medyadan Siargo, Dinagat ve Mindanao adalarındaki yıkımı gösteren video kayıtları paylaştılar.

Dinagat adalarının valisi Arlene Bag-ao, Facebook hesabından bölgenin yerle bir olduğunu yazdı. Bag-ao, “Çiftçilerin tarlaları ve balıkçılarımızın tekneleri paramparça oldu. Evlerimizi kaybettik. Duvarlar ve çatılar uçtu. Su ve yiyecek azalıyor” dedi.

Dinagat Valisi, zararın Yolanda Tayfunu’ndan daha kötü ya da ona benzer bir düzeyde olduğunu da kaydetti.

2013 yılında meydana gelen ve “Haiyan Tayfunu” olarak da bilinen Yolanda, Filipinler’de 6 binden fazla kişinin ölümüne yol açmıştı. Filipinler’e yılda ortalama 20 tayfun ve fırtına vuruyor.

Rai Tayfunu bu yıl ülkeyi etkisine alan en şiddetli fırtına oldu ve normal fırtına mevsiminden daha geç bir zamanda meydana geldi. Çoğu fırtına Temmuz ile Ekim arasında yaşanıyor. Bilim insanları uzun süredir insan faaliyetleri yüzünden yükselen küresel sıcaklıkların tayfunların daha şiddetli ve daha sık olmasına yol açtığı uyarısında bulunuyorlar.

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Koca’dan Aşı Çağrısı

Kovid 19’da son 24 saatte 18 bin 762 yeni vaka tespit edilirken, 176 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “HATIRLATMA DOZU zamanı gelenler aşılarını hemen yaptırsınlar. VAKTİNDE YAPILAN AŞI DAHA ÇOK KORUR” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 351 bin 253 test yapılırken, 18 bin 762 yeni vaka tespit edildi. 176 kişi hayatını kaybederken, 24 bin 497 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan ‘hatırlatma dozu’ uyarısı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Bakanlığımız, belirlenmiş aşı takvimi üzerinden 3 aydan uzun süre geçmiş olan vatandaşlarımızı hatırlatma dozunu yaptırmaları için telefon mesajıyla doğrudan bilgilendirmektedir. HATIRLATMA DOZU zamanı gelenler aşılarını hemen yaptırsınlar. VAKTİNDE YAPILAN AŞI DAHA ÇOK KORUR

Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Bartın takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Paylaşın

Tuncay Özilhan: Hedeflere İstikrarsız Bir Ekonomi İle Ulaşılamaz

Anadolu Grubu Yönetim Kurulu ile TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu’nun Başkanı Tuncay Özilhan, Merkez Bankası’nın faiz indiriminden sonra dolar/TL kurundaki tarihi değer kaybına dikkat çekerek, “Yeni yatırım yapmak bir tarafa yeni yıl için üretim planlamaları bile yapılamıyor. Çünkü bu planlamaların temel parametreleri olan enflasyon ve kur tahminleri her an değişiyor” dedi.

Eski TÜSİAD başkanı Özilhan, Dünya gazetesinde kaleme aldığı yazıda şu ifadelere yer verdi:

“İstikrar sağlanmadan uzun vadeli hedeflerin hiçbirisini gerçekleştirmek mümkün olmaz. Çünkü üretim ve yatırım kararları istikrar olmadan, öngörülebilirlik olmadan verilemez. Geleceği güvenilir biçimde tahmin etmeden üretim ve yatırım planlaması yapılamaz; yeni sipariş verilemez; yeni elemanlar istihdam edilemez. Yani istikrar olmadan üretim de büyüme de olmaz. Üretim ve yatırım yoksa ihracat da olmaz. Üretim odaklı ihracatı önceleyen ekonomi modelinin amaçladığı hedeflere istikrarsız bir ekonomi ile ulaşılamaz.”

Asgari ücretteki zammın, TL’deki değer kaybı ve satın alma gücünün erimesi ile kısa sürede buharlaşacağına dikkat çeken Özilhan, “TL’deki değer kaybını sadece döviz satarak engellemek mümkün değildir… Yeni açıklanmış olan üretim odaklı ihracatı önceleyen ekonomi modelinin başarısı istikrarın sağlanmasına bağlıdır” değerlendirmesinde bulundu.

TÜSİAD son günlerde ekonomik gelişmelere ilişkin “İktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” çağrısı ile gündeme gelmiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu çağrıya tepki göstererek, “Ey TÜSİAD ve yavruları sizin tek göreviniz var, yatırım, üretim, istihdam ve büyüme. Hükümete saldırmanın değişik yollarını aramayın, bizimle mücadele edemezsiniz” demişti.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu Ve Uysal’dan Ortak Basın Açıklaması: Erken Seçim Çağrısı

Demokrat Partisi Genel Başkanı Gültekin Uysal, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP Genel Merkezi’nde ziyaret etti. İki lideri görüşmenin ardından kameralar karşısına geçerek açıklamalarda bulundu.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, erken seçim çağrısında bulunarak, “Ne konuşursa konuşsun Erdoğan ülkeyi yönetemez. Yönetimiyor zaten. Bir ülke bilgi, birikim, adaletle yönetilir. Devleti almışsın bir kişiye teslim etmişsin bir kişi istediğini yapıyor. TÜİK’e telefon ediyor, rakamı şöyle beyan edeceksiniz diyor. Kimsenin umutsuz olmasına gerek yok. Kalınan her günün maliyeti artıyor, onun için bir an önce sandığı getirin diyoruz. Bu millet daha fazla zulüm görmesin. İnsanlar biraz nefes alsın. Dostlarımızla yapacağız.” dedi.

DP Lideri Uysal ise, “Bu ülkede bugün herkes konuşacak. Sorumluluk birinci derece sadece siyasetçilerin, muhalefet partilerinin liderlerinin değil geniş örgütlü kesimleri temsil eden tüm yapıların konuşması gerek. Bir büyük facia yaşıyoruz.” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle;

“Türkiye ciddi sorunlarla karşı karşıya. Bu sorunlar hepimizin ortak çözüm açısından kafa yormamız gereken sorunlar ve bunların bir şekliyle aşılması lazım. Doğal olarak sorunları çözecek olan, sorunları aşmak için mücadele edecek olan siyasi partilerdir. Sayın Genel Başkan ve arkadaşlarıyla ekonomiyi, sosyal yapıyı, gelişmeleri, dış politikayı bütün bunları bir şekliyle masaya yatırdık ve görüştük. Kendilerine ve arkadaşlarına yürekten teşekkür ederim.

Şunu özet olarak ifade etmek isterim. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın hiç kimse. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Bütün sorunları çözülebilir. Akılla, bilgiyle, birikimle bu sorunların üstesinden geleceğiz ve gelmekte de kararlıyız. Bu konuda da görüş birliği içindeyiz. Dolayısıyla ben tekrar Sayın Genel Başkana ve arkadaşlarına yürekten teşekkür ederim. Şeref verdiler, onur verdiler.”

DP Lideri Uysal’ın açıklamaları şöyle;

“Çok teşekkür ederim. Sayın Genel Başkan, çok değerli basın mensupları, bende öncelikle en derin saygılarımla hepinizi selamlamak isterim. Kabulleri için Sayın Genel Başkanın şahsında tüm Cumhuriyet Halk Partisi camiasına hem teşekkür ediyorum, hem saygılarımızı sunuyoruz.

Nasılsınız demekten bile imtina ettiğimiz günleri üzülerek yaşıyoruz. Derin bir sistematik çöküşün içerisindeyiz. Sağır Sultanlar gözlerini, kulaklarını kapatsalar da milyonlarca insanımız büyük bedelleri her gün sofrasında, hanesinde yaşıyor ve bedelini ödüyor. Aleni yanlışlara bu süreç içerisinde suç ortağı yapılmış kimi kurumsal yapılar ve aktörler hikmetler arasa da milletimizin gözü önünde bu hadiseler gerçekleşiyor. Bir büyük tarihin içerisinden gelmişiz, pek çok zorlukları aşmışız. Bugün aşılabilecek bütün olumsuzluklara rağmen gümüz var ama çok kısa sürede kaybettiklerimizi on yıllara sari bir şekilde telafi edebilmek mümkün mü bunu da ister istemez düşünüyoruz.

Bugün maalesef cesaretleri cehaletlerinin önünde giden bir kadronun, korkuları vicdanlarının önünde giden bir kadronun Türkiye’yi rehin aldığı bir portre. Aldıkları bir takım hezeyan içerisindeki tez diye millete yutturulmaya çalışılan, deneme yanılma metoduyla milyonların üzerinden kumar oynanıyor. 300 yıl ömrümüz olsa deneme yanılma metotlarını öğrenme maliyetlerine katlanacağız fakat bu büyük ülkenin zamanın hızla aktığı böyle bir dönemde yeni yeni güç merkezlerinin yükseldiği böyle bir dönemde pozitif bir şekilde gelişen dünyadan da ayrışabileceği bir iklim varken biz maalesef çok katmerli bir şekilde olumsuz olarak ayrışıyoruz. Bu kadar kısa süreye bu kadar büyük gafleti nasıl sığdırdılar bizlerde merak ediyoruz.

Ama Sayın Genel Başkan da altını çizdi biz bu ülkenin büyüklüğüne, bu ülkenin evsafına denk bir siyasi akıl ve programla bu sürecin içerisinden çıkılabileceğine kati bir inancımız ve hükmümüz var. Milletimiz nasıl bir asır evvel milletin azim ve kararlılığı makus talihini değiştirmişse bugün yine milletin makus kaderini değiştirmek milletin temsilcileri olarak bu süreçte ortak irade koymuş tüm sorumluluk sahibi siyasi aktörlerindir. O açıdan bu süreç içerisinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun kurumsal olarak hem tarihi geçmişi hem de bugün TBMM’nin ikinci büyük grubu olarak aldığı inisiyatif çok önemli.

Bizlerde Demokrat Parti olarak herkesin hukukundan emin olduğu bir Türkiye’yi inşa edebilmek, herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu bir Türkiye’yi hep beraber ortaya çıkarabilmek için aklı, fikri, enerjimizi, irademizi ortaya koymaya gayret gösteriyoruz. Tabi adeta ülkede Gogol’un Bir Delinin Hatıra Defteri romanından uyarlanmış bir tiyatro oynanıyor. Her günümüz sabah afakanlarla kalkıyoruz o güne derj ediliyor. Bunun üzüntüsü içerisindeyiz. Umarız bugün akletmeyenler akleder bu iktidarın iklim değişikliğinin ihtiyaç olduğu böyle bir dönemde iktidarını sürdürmesi milletimizin ödeyeceği bedelleri katmerlendireceğini görüyoruz. O açıdan bu yanlış yoldan, bu çıkmaz sokaktan Türkiye’nin çıkması ümit ederiz inşallah demokratik meşruiyet içerisinde olacaktır.

Önümüzde Türk demokrasisinin en zor sınavı var. Önümüzde en uzun yüzyılımız gibi en uzun seçim dönemimiz var. O açıdan da bilerek ve istenerek sokağa düşsün isteniyor. Kriminalize edelim, bir takım dini, milli hamasi argümanlarla kitleleri etkileyelim ama insanımızın sağduyusu bu zamana kadar müsaade etmedi bundan sonrada müsaade etmeyecek. Bu süreç içerisinde siyasi partilerin ortak bir paydada her zamankinden daha fazla buluşma iradesi var, mecburiyeti var. Biz de bu sorumluluk duygusu içerisinde bugün burada Sayın Genel Başkanın her zamanki hüsnükabulleriyle misafir edildik. O açıdan kendilerine de tüm Cumhuriyet Halk Partisi camiasına da minnet duygularımızı ifade ediyorum. Tekrar saygılarımı sunuyorum.”

Soru / Cevap

Soru: Sorum her iki Genel Başkana da. TÜİSAD’ın bir açıklaması olmuştu. Sonrasında dün akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan TÜSİAD’ı hedef aldı. Siz üretim yapın, yatırım yapın, bizimle mücadele etmeye kalkmayın bizimle mücadele edemezsiniz dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TÜSİAD’a yönelik bu sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu: Bu ülkede yaşayan, bu ülkede üretim yapan, üretim yapmayıp çalışan, çiftçisi, işçisi, köylüsü, emeklisi, sanayicisi, tüccarı herkesin konuşmaya hakkı var. Siz konuşmayın ben konuşacağım diyor. Sonra da kalkıyor dünyaya demokrasi dersi vermeye kalkıyor. Demokrasinin D’sinden dahi haberi yok. Üretim yapan insanlar gidin kime sorarsanız sorun en büyük dertleri şu, önümüzü göremiyoruz diyor. Nasıl karar alacağımızı bilmiyoruz diyor. Dolar ne olacak bilmiyoruz diyor. Rakam ortaya çıksın, bir belirsin biz ona göre yatırım yapacağız diyor, ona göre maliyetlerimizi oluşturacağız diyor. Beyefendi sarayda olduğu için, sarayın dışını görmediği için, üretimle olan bağları koptuğu için sadece ve sadece sarayı ve çevresini gördüğü için dünyadaki gelişmeleri de, Türkiye’deki gelişmeleri de izleyemiyor, bilmiyor. Kendisini aslında uyarıyorlar yapmayın böyle bu yanlıştır diyor. Söyledikleri ne? Ekonomi biliminin gereğini yapın diyorlar. Bilime vurgu yapıyorlar. Bilime vurgu yapmak bile rahatsız ediyor onu ve akıl alacak şey değil yani. Devlet akılla yönetilir, bilgiyle yönetilir. Hatta ona şunu söyleyeyim, sevgili peygamberimizin ne güzel sözü var “İlim Çin’de bile olsa gidin öğrenin” diyor. Sana bilim vurgusu yapılıyor sen karşı çıkıyorsun. Ahlak vurgusu yapılıyor ona da karşı çıkıyor. Devleti yönetemiyorlar. Yönetemediklerini artık sokaktaki sade vatandaşta görüyor ve biliyor. İşin özü bu yönetemiyorlar.

Gültekin Uysal: Demokrasiyi ne kadar içselleştirdiklerini bu sözlerden bile anlayabiliyoruz. 20 yıllık icraatları demokrasiyi bir konjonktürel program olarak telakki ettiklerini zaten göstermişti. Ele geçirmek mantığıyla sadece devletin kurumları değil, sivil organizasyonlarda bu süreç içerisinde bir psikolojik harekat unsuru gördü. MÜSİAD’ın açıklaması var beraberinde. Akılla mantıkla izah edilir değil ruhuna cümlelerin baktığınızda o çekingenliği de görebiliyoruz. Ama bugün bu ülkede herkes konuşacak. Sadece birinci derecede sorumluluk siyasetçilerin, muhalefet partilerinin, liderlerinin değil geniş örgütlü kesimleri temsil eden tüm örgütlü yapıların konuşması gerekir. Bir büyük facia yaşıyoruz. TOBB Başkanı sadece yasak savma kabilinden açıklamalar yapıyor. 19 yıllık uygulanan programla beraber Türkiye’de tarım tasfiye edilmiş, Ziraat Odaları Birliği yasak savma kabilinden kısık ses tonuyla bir takım beyanlarda bulunuyorlar. Türkiye’de yine en önemli zararı bu süreçte görmüş yapısal olarak esnaf teşkilatının birliği bu hususlarda cılız bir ses veriyor. O açıdan sadece sorumluluk siyasetin değil TÜSİAD’da, TOBB’da, Ziraat Odaları Birliği de, TESK’de, konfederasyonlarda bu sese kulak vermeli. Çürümüşlük sadece iktidar sahasında değil maalesef bu alanlarda. TÜSİAD’ın çok sınırlı bir değerlendirmeyle çok net bir açıklaması var. Akılla izah edilemeyecek bir takım fikirlerin bu ülkede yani fiiliyattan teze gidiyoruz. Yani fiiliyatı, realiteyi akıl almaz tez diye ortaya konulan, asgari düzeyde ekonomi okur yazarlığı olmayan birisinin maalesef memleketi rehin aldık diyerek deneme yanılma metoduyla bir denemesi var. O açıdan ben açıklamayı gayet normal bir açıklama olarak hatta daha yüksek ses tonundan olması gerekir. O açıdan bunu değerlendirirken iktidarın meseleyi en küçük tenkiti bir tehdit olarak değil bilakis yararlanacak çünkü Tanzimat’ın meşhur paşası Ali paşanın güzel bir sözü var “Tenkitten ancak hatalarını düzeltmek istemeyen iktidarlar ve aktörler korkar” der. Bu yanlışı düzeltmek isteyenler bu tenkitlerden korkmazlar. Bu açıdan değerlendiriyorum.

Soru: Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimiyle ilgili ısrarını sürdürürken milleti faize ezdirmeyeceğim demişti Nas suresini işaret etmişti. Bu konu hakkındaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Kemal Kılıçdaroğlu: Hangi faiz indi? Çiftçinin faizi indi mi? Hayır. Esnafın faizi indi mi? Hayır. Tüccarın faizi indi mi? Hayır. Kredi kartı kullanıp bankalardan en azından kredi kartı dolayısıyla bankalara borçlanan sade vatandaşın faizi indi mi? Hayır hiç kimsenin faizi inmedi. Kimin faizi indi? Merkez Bankası bankalara kredi açarsa onun faizi indi. İyi de vatandaşa yansıyan bir şey yok. Merkez Bankası kredi açıyor düşük faizle, bankalar o krediyi alıyorlar, hazine borçlanmak istiyor yüzde 14’ten aldığı krediyi yüzde 22’den hazineye satıyor. Banka hiçbir şey yapmıyor 14’ten alıyor 22’den satıyor. Kim kazanıyor? Bankalar kazanıyor. Kime hizmet ediliyor? Bir avuç insana hizmet ediliyor. Faiz mi indi? Hayır efendim faizin falan indiği yok. Hayal aleminde yaşıyor bunlar. Faizi indireceğim. Londra’daki tefecilere dünyanın faizini ödeyen kim? Türkiye’deki tefecilere yani dolar baronlarına dünyanın parasını ödeyen kim? Bu zat değil mi, bu kişi değil mi? Emin olun yani soru sormasanız bu alanlara girmeyeceğim. Erdoğan’ı muhatap almak bile yanlış aslında. Akli melekeleri yerinde mi orada da ciddi endişelerim var. Bir insan ülkesine bu kadar büyük bir ihanet yapamaz, ihanet içinde olamaz. Bir organize kötülükle karşı karşıyayız. 84 milyon perişan vaziyette. Görmüyor 84 milyonu. 84 milyona kötülük yapılıyor. Kime iyilik yapıldı? Dolayısıyla yönetilmeyen bir ülkenin yarın ne olacak? Hatta bırakın yarını bir saat sonra ne olacağını kimse bilmiyor. Böyle bir tabloda Türkiye yönetilir mi? Getirmişiz koskoca devasa bir Türkiye’yi bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak söze teslim ediyoruz. Yok böyle bir şey. Hele hele 21.yüzyılda yok böyle bir şey. Ortaçağda bile yoktu.

Soru: Geçtiğimiz günlerde iktidara yakın olan holdinglerin temsilcilerinin CHP ve İYİ Partiden randevu talep ettiği yönünde iddialar vardı. Bunlar, Cengiz Holding, Limak Holding, Kalyon Holding ve Kolin Holding olduğu yönünde çeşitli gazeteciler tarafından da bu dillendirildi. CHP’ye böyle bir randevu talebi geldi mi? Geldiyse içeriği neydi?

Kemal Kılıçdaroğlu: Yo hayır. Benim bilgim yok ama belki böyle bir talep oldu mu, olmadı mı bilemiyorum ama bize yansıyan bir talep yok.

Soru: Efendim MÜSİAD’dan da bir açıklama geldi TÜSİAD’ın zıttı bir açıklamaydı. Düşük faiz odaklı politikamızın destekçisi olduğumuzu yeniden ifade ediyoruz dedi. Bu açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TÜSİAD’ı eleştirmesinin ardından geldi. Nasıl değerlendirirsiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu: Herkes düşük faiz ister arkadaşlar. Düşük faiz ister, sanayicide düşük faiz ister, yatırımcı ister, tüccar ister, esnaf ister, vatandaş ister. Ama düşük faiz yok ortada.

Soru: TÜİK’in enflasyon rakamlarıyla çarşı pazardaki enflasyon rakamları muhalefetinde, sokağında tartışma konusu birbiriyle tutmuyor diye. Dün Çalışma Bakanına soruldu bu soru şöyle bir cevap verdi Çalışma Bakanı. TÜİK’in sepetinde binlerce ürün var, TÜİK’in ölçümü farklı çarşı pazardaki enflasyon farklıdır dedi. Yani TÜİK’in ölçtüğüyle çarşı pazardaki enflasyonun farklı olduğunu söyledi. Sizler nasıl değerlendirirsiniz?

Gültekin Uysal: Sayın Bakan akademik birikimini inkar etmiş. Üzüntü verici. Türkiye illüzyon kurumu haline gelmiş TÜİK’in bu ölçümleri uzun süredir bir parti devletine dönüşmüş, devletin bir kurumu haline gelmiş siyaset ihtiyaçlarını karşılamak için kağıt üzerinde bir takım ölçüm metotları geliştiriyor. Onlara başarılar diliyoruz. Ama sokakta, pazarda bir zam tsunamisi içerisinde insanlarımız enflasyonu hayatlarında zaten görüyor. Sadece TÜİK değil yakınlarda Milli Güvenlik Kurulu da bir açıklama yaptı biliyorsunuz. Bu tez diye ortaya atılan Sayın Erdoğan’ın Çin modeli dediği, bir başka bakanın Kore modeli dediği, bir başka bakanın Türkiye modeli dediği ortada bir tezin olmadığı bu uygulanacak programla ilgili güya bir tehdit değerlendirmesi yapmış Milli Güvenlik Kurulu hem bugün hem yarınla ilgili. Ona da bu fırsatla ifade etmek isterim. Asıl Milli Güvenlik Kurulunun değerlendirdiği tehdidi bugün Türk ekonomisi yaşıyor. TL’nin ucuzlaması dolayısıyla milli varlıklarımız el değiştirme riskiyle karşı karşıya. Esas bunu değerlendirmeli. Esas yolsuzların bir sistematik usul haline geldiği bu ülkede yolsuzluk milli güvenliğimizi tehdit ediyor, bunu gündemine almalı, bütün bunları değerlendirmeli. 80 yıllık cumhuriyete bir devri sabık anlayışıyla muamele çekenler elbette bu yaptıkları yanlışı iktisadi, siyasi olarak bu ülkeyi bağışıklık sistemini çökerterek yaşattıklarını eninde sonunda hem siyasi hem hukuk yoluyla da karşılığını göreceklerdir. O açıdan en azından biz kendi fikrimizi ifade ediyoruz. Bu yanlışı yapanlara milletimizin toplumsal talebi olarak bir devri sabık yaşatılmalı. Hukuk önünde, siyaset yoluyla da hesabını vermeliler. O açıdan TÜİK’in rakamlarına hakem kuruluş olarak sadece vatandaşlarımız değil devletin kurumları, şirketler değil uluslararası anlamda kabul görür bir kurum haline gelmeli, bağımsızlığından kaynaklı o güveni tesis etmeli ama bugün ne Merkez Bankasının, ne TÜİK’in bir iradesi yok, bir aklı yok, kurumsal derinliği sıfırlanmış, hiçleştirilmiş bir kurum olarak bu bedeli milletimiz ödüyor üzülerek söylüyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu: Eğer devlette liyakati yok ederseniz yani işi ehline vermezseniz, yani o işi en iyi bilen kişiyi o işin başına getirmezseniz devlette çürüme başlar. Çürümenin en tipik örneği de TÜİK’tir yani Türkiye İstatistik Kurumudur. Vatandaş alışveriş yapıyor Türkiye İstatistik Kurumunun yayınladığı rakamların ne kadar yanlış olduğunu zaten görüyor, her gün tanığı oluyor. Dolayısıyla o kuruma duyulan güven sıfırlanmış vaziyette. Çürüme baştan başlamıştır, aşağıya doğru bu çürüme gidiyor. Ama inşallah bu çürümeyi sonlandıracağız. Beraber birlikte sonlandıracağız.

Soru: Efendim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Nas suresini dillendirmesini sık sık bu konuyla ilgili neler söylersiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu: Neyse arkadaşlar Erdoğan’la bugün çok fazla konuştuk. Ne konuşursa konuşsun Erdoğan ülkeyi yönetemez, yönetemiyor zaten. Bir ülke deneme, sınamayla yönetilmez arkadaşlar. Bir ülke az önce söyledim bilgiyle, birikimle, en azından adaletle yönetilir. Adaleti bitirdiniz siz, liyakati bitirdiniz, istişareyi bitirdiniz, danışmayı bitirdiniz. Devleti almışsın bir kişiye teslim etmişsin o bir kişi ne istiyorsa onu yapıyor. TÜİK’e telefon ediyor rakamı şöyle beyan edeceksiniz diyor. Sokaktaki vatandaş görmüyor mu, pazara giden vatandaş görmüyor mu, alışveriş yapan vatandaş görmüyor mu? Görüyor zaten. Ama onun için söyledim kimsenin umutsuzluğa kapılmaya hakkı yok. Gidecekler, göndereceğiz. Demokratik kurallar içerisinde göndereceğiz. Kalınan her günün maliyeti artıyor. Vatandaş bu maliyeti görüyor zaten. O nedenle biran önce sandığın gelmesini istiyoruz. Sandığı getirin dememizin temel nedeni ülkenin çıkarını savunduğumuz içindir. Bu millet artık daha fazla zulüm görmesin. Getirsinler sandığı devleti adaletle yönetmek istiyoruz, hakla, hukukla yönetmek istiyoruz devleti. Devlette insanlar bir nefes alsınlar ya, oh desinler ya biraz rahat ettik desinler. Oh desinler ben mevcut hükümeti, iktidarı istediğim gibi eleştirebiliyorum desinler. İktidarı eleştirdiğim için başımıza bir bela gelmeyecek diye düşünsünler. Biz böyle bir Türkiye istiyoruz. Ve bunu yapacağız, kararlıyız. Birlikte yapacağız. Dostlarımızla birlikte yapacağız. Bir dostumuzla zaten şimdi birlikteyiz.

Paylaşın